Giybetten uzak... Kur'an'in agir ve aci tabirleri vardir. Bunlardan biri de giybetle ilgili olanidir. Birisini cekistirme, yerme, kotuleme anlamina gelen giybet Kur'an'da bir ayette, olu kardesinin etini yemek olarak tasvir edilmektedir. Ne aci... Ne cirkin... Ama sikca da yapmaktan geri durmuyoruz. Dilimiz durmadan giybete kayar. Dilimiz bize kotuluk yapar durur. O zehirle pismis asi yemeyi sever. Dilin belasidir, afetidir giybet. Kalbimizin en buyuk hastaliklarindandir giybet. Bir de giybet ettigimiz kisilerle ilgili konusmak zorunda kalmasak. Herkes dogru ve iyi olsa... Her sey guzel ve iyi olsa... Her sey hos olsa... Ondan bir kurtulabilsek, dilimize bir sahip olabilsek... O zaman ulasiriz kalp zenginligine... O zaman ulasiriz kardesligin guzelligine... O zaman ulasiriz yaratilani sevmenin faziletine. Bir kisinin ardindan konusmaktan, onun giybetini yapmaktansa gidip yuzune karsi soylemeliyiz. Bir gun sahabelerle otururlarken Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara: - Giybetin ne oldugunu biliyor musunuz, diye sordu. Sahabe efendilerimiz: - Allah ve Resûlu daha iyi bilir, dediler. Bunun uzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): - Birinizin, kardesini hoslanmayacagi seyle anmasidir, aciklamasini yapti. Orada bulunan bir sahabe: - Ya benim soyledigim onda varsa, bu da mi giybettir, diye sordu. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): - Eger soyledigin onda varsa giybetini yapmis oldun. Eger soyledigin onda yoksa bir de iftira ettin demektir, buyurdular. Sahabelerden birisi, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yaninda oturmakta iken bir baska kisi gelerek, onlerinden gecip gitti. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yaninda oturan sahabe: - Yâ Resûlallah, ben bu adami seviyorum, dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): - O, bunu biliyor mu, diye sordu. Sahabe: - Hayir, dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): - Oyle ise, haberdar et, buyurdu. Bunun uzerine O sahabe hemen yerinden kalkip sozunu ettigi sahsa yetisince, ona: - Seni Allah icin seviyorum, dedi. - Beni kendisi icin sevdigin Allah, seni de sevsin, diye mukabelede bulundu, diger sahabe. Kalbimize en cok zarar veren afetlerden biri olan giybetten uzak durmayi kendimize prensip edinelim. Giybetin basladigi yerden kalkip gitmek ve giderken de konusanlari uyarmak aliskanliklarimizdan biri olsun insaallah. Kul hakkindan da agir olan giybet!.. Bir komsu veya bir dostla konusup ayrildiktan sonra arkamizdan konusmadigindan emin olamiyorsak durum kotu demektir. Boyle dostlukta ne muhabbet gelismesi olur, ne de itimat duyma hissi kalir. Cunku arkasindan konusuldugunu dusunen insan, dostlarini hep tereddutle karsilar: -Kim bilir neler soyluyorlar arkamdan?!. suphesi icini kemirip durur. Bu da komsuluk ve dostluk hissini parcalayan bir suphecilik halini alir. Bundan olacak ki Hazret-i Kur'an, kardesinin arkasindan konusup giybetini yapmayi, o kardesinin etini yemeye benzeterek ayiplamis, soyledigi dogru bile olsa giybetciligi kesinkes yasaklamistir. Ancak, ihtiyac halinde, dogru bilgiye gerek duyulmasi durumunda, bilinen gercek ne ise o bilgiyi dogru vermekte mahzur soz konusu olmamistir. Boyle bir tanitima gerek yokken aleyhtarlik yapip birinin zaafini, kusurunu nazara vermek, ona olan ilgiyi, husnu zanni yok etmek ne kardeslige yakisir, ne de samimi bir dostluk ve komsuluga. Isterseniz dostlugu dusmanliga ceviren giybetin, kul hakkindan da agir sonucunu anlatan Sufyan bin Uyeyne'den bir yorum arz edeyim sizlere de, hep birlikte ibretle okuyup hayretle tefekkur edelim giybetin kul hakkindan da agir sonucunu... Bakalim, dort yasinda Kur'an-i Kerim'i ezberleyen, elliden fazla yuruyerek hacca giden, Imam-i Safii gibi zatlara hocalik eden Kufe'nin buyuk alimi Sufyan bin Uyeyne, giybet olayinin agirligini nasil acikliyor bizlere gorelim. Ikinci hicret asrinin buyuk alim ve mutasavvifi diyor ki: - Insanin uzerindeki haklarin en buyugu suphesiz ki kul hakkidir. Kul hakki sehitlerden bile affolmaz. Hak sahibiyle bizzat helallesmedikce... Bu sebeple uzerinde kul hakki olan kimse bunu odemek icin hak sahibiyle bulusup mutlaka helallesecektir. Sayet hak sahibi hayatta degilse mirascilarina gidecek, hakki mirasciya odeyecek, boylece kul hakkindan kurtulmasi mumkun olacaktir... Ancak giybetini yaptigi tanidiginin hakkini boyle odeyemeyecektir. Insan giybetini yaptigi kimsenin mirascisina varip da akrabanin aleyhine konusup giybetini yapmistim, o da olmus, arkasindan sana su kadar para vereyim de bana hakkini helal et, diyemeyecektir.. Cunku boyle bir salahiyet verilmemistir mirasciya!.. Giybetini yaptigi kimseyle bizzat goruserek helallik alacaktir. Bu da ancak mahserde karsilasip, yaptigi giybetine mukabil sevaplarini verecek, sevaplari yetmezse giybetini yaptigi kimsenin gunahlarini yuklenecek, helallesmek ancak boyle gerceklesecektir!. Demek ki giybet helallesmesi, kul hakkindan da zor bir helallesme olacaktir. Neden giybet helallesmesi kul hakkindan da zor helallesme olacaktir? Cunku insanin haysiyeti, serefi malindan ustundur. Malini almak suretiyle hakkini aldigin kimsenin mirascisina aldigin mali verir, kurtulursun. Ama aleyhinde konusmak suretiyle itibarini dusurdugun kimsenin haysiyetini, serefini parayla satin alip geri getiremezsin. Onun hesaplasmasi serefine golge dusurdugu kimseyle mahserde yuz yuze gelmekle olacaktir... Sevaplarini verecek, yetmezse giybetini yaptigi kimsenin gunahlarini yukleneceksin, ancak boyle helallesebileceksin... Sufyan bin Uyeyne bu acik secik yorumuyla demis oluyor ki: - Siz siz olun, giybete dilinizi alistirmayin, cevrenizle dostlugunuzu, kardesliginizi zedeleyecek, itimat ve hurmetinizi yok edecek giybetcilikten yilandan akrepten kacar gibi kacin. Varsa aliskanliginizla mucadele edin, itimat edilen dost, saygi duyulan komsu vasfinizi hep koruyun, emin dost ve komsu olma ozelliginizi hep muhafaza edin!.. Sayet, mahserde sevaplarinizi giybetini yaptiginiz kimselere dagitmak, yetmeyince de onlarin gunahlarini yuklenmek zorunda kalmak istemiyorsaniz tabii... Giybet eden ne yapmali? Yasayan veya olen bir insanin veya insanlar toplulugunun giyaplarinda onlari uzecek dogrulari soylemis olabiliriz. Eger yasiyor(lar)sa, helallesmenin bir yolunu aramaliyiz. Biliyoruz ki, sehit bile olsak, kul hakkini odemek zorundayiz. Eger vefat edenin giybeti yapilmissa, helallik dilemek ne yazik ki imkânsiz. O zaman onun icin omur boyu dua etmekten, onun adina iyilik yapmaktan baska care kalamaz. Zalimleri asagilamak disinda, tarihteki insanlari elestirirken, haksizlik yapmamaya dikkat etmeli; herkesin hakkinin ve onurunun Allah tarafindan sonsuza dek korunacagini unutmamaliyiz. Bugunden baslayarak, giybetlerini bilmeden yapabilecegimiz ihtimaliyle, tum tanidigimiz insanlarla ilk karsilasmamizda mutlaka helallesmeli, hatta helallesmeyi periyodik bir aliskanlik hâline getirmeliyiz. Aksi halde burada birkac gunde tamamlayabilecegimiz helallesme faslini ihmal etmemiz, hasir meydaninda binlerce yil beklememize mal olabilir. Giybetini yaptigimiz kisilere ismen dua etmeli, onlarin affi ve tum hayatlarinin rahmetle ve ihsanla kusatilmasi icin, israrli ve vazgecmeden gizli dualarda bulunmaliyiz. Tum bunlari yaparken, --bilhassa vefat edenlerin ve topluluklarin--bir daha giybetlerini yapmamak icin de ilâhî yardim dilegimizi ihmal etmemeliyiz. Cunku, bu tur giybetlerde helallesmek pratik olarak neredeyse imkânsiz gibidir. Giybet dinleyen ne yapmali? Engel olmazsak, bizimle konusurken giybet yapanla suc ortagiyiz. Cunku giybetin devam edebilmesi, bizim en azindan dinliyor goruntusu verebilmemize baglidir. Baskalarinin giybetine bilincli kulak misafiri olan da giybetin suc ortagidir. Ilk yapmamiz gereken, "Kim ki yaninda Musluman kardesinin giybeti yapildigi halde, gucu yeterken ona yardim etmezse, Allah onu dunya ve ahirette zelil kilar" hadis-i serifini hatirlamak olmalidir. Bu soz sadece bizimle konusanin yaptigi giybeti degil; cevremizde, radyoda veya televizyonda yapilirken dinledigimiz giybetleri de kapsamaktadir. O anda kendimizi giybeti yapilan kisinin yerine koymali, bizden giyabimizda bu sekilde soz edildiginde rahatsiz olup olmayacagimizi sormaliyiz. Onuru zedelenen kisinin uzulmesi gerekiyorsa uzulmeli, hakkini savunmasi gerekiyorsa savunmaliyiz. Hatta kendi hakkimizi feda edebiliriz, ama baskasinin hakkini korumak namus borcumuzdur. Once kalbimizde derin bir rahatsizlik olusmali, giybeti dinlemeye tahammul edemez hâle gelmeliyiz. Giybeti yapilan kisi kisisel dostumuzsa, mutlaka sozel olarak mudahale etmeli, onurunu savunmali ve giybeti suclamaliyiz. Susturmanin bize zarari buyuk olacaksa, 'rahatsizligimizi hissettirmek sartiyla' oradan hemen uzaklasmaliyiz. Radyo veya televizyonda yapiliyorsa, hemen kapatmaliyiz. Bunlari yapamiyorsak, dinlememeye calismaliyiz. Dahasi, giybeti dinledigimiz icin Allah'tan af dilemeli, giybeti yapilan kisiye dua etmeli, ve duyduklarimizin etkisinde kalarak su-i zan etmemeye ozen gostermeliyiz. Dahasi, uyarip duzeltemedigimiz giybetciden, elimizden geldigince uzaklasmaliyiz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.