Siyonist Hollywood Sineması’nın Mazlumlaştırdığı (!) Halk: Yahudiler

Kan ve Terör Devleti


Theodor Herzl;II.Abdülhamit'e başvurmuş bugünkü Kudüs ve civarında İsrail Devletinin oluşturulması karşılığında, Osmanlı Devleti'nin tüm dış borçlarının kapatılacağı teklifini yapmıştır.




Yahudiler bir taraftan çok tartışılan , ülkemizde de gösterime giren

“Hristiyan misyonerliği”nin de bir parçası olan “Tutku” filmine Yahudi düşmanlığı gerekçesi ile tepki göstere dursun; bir taraftan da “devlet terörü” ile, BM kararları ve antlaşmalara aykırı olarak bütün medeni dünya (!) nın gözleri önünde katliamlar yapmaya devam etmektedir.

Tarihte hiçbir zaman hakimiyet kuramayan Protestanlığın bir versiyonu olan, bugün ABD yönetiminde de etkili olan Evanjelistler ile ittifak kuran Siyonizm mücadelesinin kaynağını da kutsal kitaba dayandırmaktadır. Stratejilerini Muharref Tevrat’ta yer alan “Mısır Irmağı’ndan büyük ırmağa,Fırat Nehri’ne kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim.” (Tekvin,15/18) ilahi emrine (!) dayandıran Siyonist İsrail ve Evanjelist ABD , Büyük Ortadoğu Projesi,pardon “Büyük İsrail Projesi” ile “Vaad edilmiş topraklar”a bir adım daha yaklaşırken sapkın bir anlayışla kıyameti hızlandırıp “Tanrı’yı kıyamete hazırlamak” tadır.

Yazımızın başında şunu belirtmek gerekir ki biz tüm Yahudilere karşı ırkçı bir tavır takınıyor değiliz. Bizim hedefimiz Siyonist – Kabala inancını paylaşan ırkçı Yahudiler olup, Tarihi incelediğimizde ve bugün oluşan koşullara derinlemesine baktığımızda Yahudilerin oluşturduğu şu anki sistemin, kendi lanetlerini Dünya'ya yaymak eğiliminde olduğunu görürüz.

Peki kimdir bu Siyonist Yahudiler? İsrail oğulları olarak bilinen Yahudilerin devlet olarak en parlak dönemini Hz.Süleyman zamanında yaşadıkları bilinir. Kur’an – ı Kerim ve bir çok dini kaynakta Hz.Süleyman'ın bir çok mucizelerle donatıldığı haber verilmiştir. Rüzgarın, cinlerin vs. emrine verildiği, hayvanların dilinden anladığı bildirilen Hz.Süleyman döneminde inşa edilen “Süleyman Mabedi”nden geriye “Ağlama Duvarı”nın kaldığı, bu mabedin enkazı üzerine de daha sonra “Mescid – i Aksa”nın inşa edildiği bilinmektedir. Bütün mesele Yahudi egemenliğini dünyada yeniden hakim kılmak için “Süleyman Tapınağı”nın tekrar inşa edilmesinde düğümlenmektedir. Tabii bunun içinde “Mescid – i Aksa”nın yıkılması gerekmektedir. Bilerek veya bilmeyerek İslami kaynaklarda bile Sarı kubbeli “Kubbetü’s Sahra”nın gerçek çinko kubbeli “Mescid – i Aksa” olarak bilinçaltımıza atılması da bu oyunun bir parçasıdır. Neyse biz Yahudi tarihine devam edelim. Hz.Süleyman’ın ölümünden sonra fitne çıkardıklarından dolayı Asur istilası sonucu İsrail oğulları vatanlarından çıkarılmıştır. Kur’an – ı Kerim ve dini kaynaklara göre insan toplulukları içerisinde en çok peygamber bu toplumdan çıkmış, başka toplumlardan çıkan Peygamberlere de bu özelliğin getirdiği kibirden dolayı inanmamışlardır.

Hz. Zekeriya (a.s) başta olmak üzere, kendilerine gönderilen bir çok Peygamberi katleden ve bu Peygamberlere çeşitli iftiralar isnad eden Yahudiler, Roma İmparatorluğu döneminde Hz. İsa’yı da çarmıha germiş, büyük fitne çıkardıklarından dünyanın dört bir tarafına dağıtılmıştır.
Bir çok mucizeye rağmen Yahudiler Tevrat’ın da aslına riayet etmeyip, tahrif etmişler ve tahrif edilen Tevrat'ın yanına Kabala denen uydurma yardımcı kitap eklemişlerdir. Yani Yahudiler Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kabala denen hurafelerle dolu uydurma kitaplara inanırlar...

Siyonizm ve Yahudilik
Siyonizm’in kuruluşu 1876 Theodor Herzl'e bağlanabilir. Kuruluşunun ilk amacı “Arz – ı Mev’ud topraklarında bir İsrail Devleti oluşturmak”tı. Theodor Herzl bu amaç için, dönemin Osmanlı Padişahı II.Abdülhamit'e başvurmuş bugünkü Kudüs ve civarında İsrail Devleti’nin oluşturulması karşılığında, Osmanlı Devleti'nin tüm dış borçlarının kapatılacağı teklifini yapmıştır. Ancak II.Abdülhamit'in para karşılığı toprak satışına karşı çıkması üzerine 1898 Basel Kongresi’ndeki toplantıda 50 yıl içerisinde bölgede bir Yahudi Devleti'nin kurulması planlanmıştır ki İsrail Devleti 1948 de kurulmuştur.

İlk hedef gerçekleşince Siyonizm’in hedefleri de büyümüştür. Siyonizm'in yeni amacı tüm Dünya'ya hükmetmek olmuştur. Bu amaçla ekonomik temellere dayalı Gizli Dünya Devleti oluşturmak hedef olarak seçilmiştir. Bugün dünyadaki ve ülkemizdeki siyasi – ekonomik yapılanmaya baktığımızda bu hedeflerini gerçekleştirmekte büyük yol kat ettikleri görülür. BM, NATO gibi ulaslararası teşkilatlar ile siyasi idareyi tek elde toplayan Siyonistler; Bilderberg Toplantıları, Dünya Ekonomik Formu ve Globalleşme çerçevesinde Dünya'yı ekonomik olarak merkezi bir yere bağlamışlardır. Bu ekonomik bağlılığın tabii sonucu Siyasi Bağımlılıktır, hükümetler bu toplantılardan çıkan kararları kabul ettikleri sürece ayakta kalmaktadırlar. Bu ABD için bile böyledir. Bunun en büyük göstergesi, Dolar üzerindeki üçgen ve bunun içerisindeki Şeytan'ın gözüdür. Bu üçgen üç dilime ayrılmıştır. En alttaki dilim Mason teşkilatına bağlı çeşitli milletlerin yönetici zümresi olup bu üçgende yönetilen kısımdadır. En üstte ise Rotschild gibi “arı Yahudiler” yer alır.

II. Dünya Savaşı ve Yahudiler
“Pianist” filminde olduğu gibi Hollywood Sineması’nın bilinçaltımıza kazıdığının aksine sanıldığı gibi Yahudiler II. Dünya Savaşı'nda “Zulme Uğramış Masum Halk” değildir. Zulme uğrayanlar sonradan Yahudi olanlardı ki aslında asla Yahudi olarak kabul edilmemişlerdi. Çünkü Yahudiler kendilerini üstün yaratılanlar olarak görüp diğer toplulukları Allah'ın “onlara göre Yehova” kendilerine hizmetçi olarak yarattığını inanmışlardır. Fransız Sosyolog Prof. Roger Garaudy’nin “Bu kitap bir sapkınlığın tarihidir.”girişiyle başlayan “İsrail, Mitler ve Terör” kitabında Yahudi Soykırımı’nın iç yüzü bütün detayları ve belgeleriyle anlatılmıştır. Kitap, delilleriyle ve kaynaklarıyla birlikte İsrail Siyonizmi’nin Arz-ı Mevud'a (Vaad edilmiş topraklar) gizliden ya da açıktan yürüttüğü sömürgeciliğinin, soykırımlarının kamufle edilmiş vahşi yüzünü ve tarihî holokost (Nazi ırkçılığı tarafından 6 milyon Yahudi'nin öldürülmesi) efsanenin iç yüzünü, yalanlarla dolu bir palavra olduğunu ispatlıyor, vicdan sahibi Yahudilerin ağzından bazı itiraflara yer veriyor.

İsrail'in bir tür terör mekanizması olarak algılanması gerekir. Çünkü teröristler tarafından kurulmuştur, kuruluşundan itibaren sürekli teröristler tarafından yönetilmiştir, hâlen de teröristler tarafından yönetilmektedir. Gerek işgal altında tuttuğu topraklar üzerinde gerekse dünyanın değişik ülkelerinde sürekli terör eylemleri gerçekleştirmektedir.

BM Filistin topraklarının bölünmesine dair karar aldığında Filistin topraklarına yerleştirilmiş olan Yahudilerin eğitim görmüş silahlı yetmiş beş bin militanı bulunuyordu. Bu silahlı militanların mevcut Yahudi terör örgütlerine göre dağılımı şöyleydi: Haganah: 60 bin, Balamah: 5 bin, Irgun: 5 bin, Şatiron: Bin. Diğer dört bin terörist de bunların dışındaki küçük terör örgütlerine mensuptu. İşte İsrail bu terörist militanlar tarafından kurulmuş ve yöneticileri de onların arasından çıkmıştır. İsrail'in kuruluşundan sonra bu devletin en üst kademelerinde görev alan yöneticilerin çoğu söz konusu terör örgütlerinde yetişmişti. Bunlardan bazılarının terör örgütlerinde ne gibi görevler üstlendiklerinden özetle söz edelim:

İsrail'in ilk Başbakanı Ben Gurion 1945 yılında Yahudi terör örgütleri arasında ortak koordinasyon kurulmasını sağlayan kişidir. Bu ortak koordinasyonun kurulmasından sonra Ben Gurion 1 Ekim 1945'te bütün Yahudi terör örgütlerine hareket emri verdi ve bu emir doğrultusunda çeşitli eylemler gerçekleştirdi. Daha sonra Ben Gurion hakkında İngiliz manda yönetimi tarafından tutuklama kararı çıkarıldı ama o Filistin'den kaçmış olduğundan tutuklanamadı. Camp David Antlaşması’nın imzalandığı sırada İsrail Başbakanı olan ve İsrail tarafından bu anlaşmaya imza koyan Menahem Begin 1943'ten itibaren Irgun terör örgütünün liderliğini yapmıştır. Deir Yasin Katliamı ve Kral Davud Oteli'nin havaya uçurulması eylemleri onun militanları tarafından gerçekleştirildi. Irgun terör örgütü bunların dışında da pek çok terör eylemi gerçekleştirmiştir. İsrail'in Menahem Begin'den önceki Başbakanı Bayan Golda Meir 16 yaşından itibaren Siyonist terör örgütleri içinde faaliyet göstermiş biridir. Ben Gurion'un terör örgütlerinde faaliyette bulundu. Filistin'de İsrail'in kuruluşundan önce oluşturulan Yahudi Konseyi'nin ileri gelenlerindendi. Beyrut kasabı lakabıyla ünlü olan İsrail'in Olmert'ten önceki başbakanı, ondan önce de Savunma bakanlığı, İskân bakanlığı ve Altyapı bakanlığı gibi muhtelif görevlerde bulunan Ariel Sharon, Kibya Katliamı ile Sabra ve Şatilla Katliamı’nın sorumlusudur. Ariel Sharon da terör örgütlerinden yetişmiş biridir. Siyonist devlete bağlı olarak 28 yıl Kudüs Belediye Başkanlığı yapan Teddy Kollek, İsrail'in kuruluşundan önce pek çok kanlı terör eyleminin sorumlusu olan Haganah örgütünün ileri gelen elemanlarından olup aynı zamanda bir silah kaçakçısıydı. Oslo ve Kahire anlaşmalarından sonra Nobel barış ödülüne lâyık görülen ve bir dindaşı tarafından öldürülmesinden sonra da bütün dünya liderlerinin arkasından ağıt yaktıkları eski İsrail başbakanı İzak Rabin, 18 yaşında, Yahudilerin önemli terör örgütlerinden olan Irgun'un askeri kanadı durumundaki Gizli Palmach Ordusu'na katıldı. Aradan çok zaman geçmeden bu örgütün bazı birimlerinin komutanlığını yapmaya başladı. 1948 Savaşı'nda Kudüs çevresindeki önemli çatışmaların komutanlığını yaptı.
Bunlar birkaç örnek. Hepsi bu kadar değil elbette. İsrail üst kademe yöneticilerinin büyük çoğunluğunun hatta tamamının terör örgütlerinden yetişme olduklarını söylersek yanlış olmaz.

Peki, II.Dünya Savaşı’nda ileri sürdüğü Nazi soykırımı ile dünya kamuoyunda mazlum halk imajı edinen ve bu imajı Siyonist Hollywood Sineması ile besleyen Yahudiler’in dünyada yaptığı katliamlara ne demeli… Sadece katliamlar bile sayfalar dolusu doküman tutar.

İşte Siyonist terörün belli başlı vukuatları… Yorumsuz olarak birlikte değerlendirelim:

· Hayfa Pazarı Patlaması (6 Temmuz 1937): 23 Müslüman hayatını kaybetti, 79'u da yaralandı.
· Kral Davut Katliamı (22 Temmuz 1946): İsrail`in ilk başbakanı Ben Gurion’un emriyle İsrail terör örgütü İrgun’un düzenlediği saldırıda, aralarında İngilizler, Araplar ve Yahudilerin bulunduğu 96 kişi öldü 58 kişide yaralandı.
· 1 Ocak 1947: Bir Filistin köyüne düzenlenen saldırıda 111 kişi öldürüldü.
· Baldat Al – Şeyh Katliamı (30 – 31 Ocak 1947): 60 ölü, birçok yaralı
· Yehida Katliamı (13 Aralık 1947): 31 ölü, 63 yaralı
· Hisas Katliamı (18 Aralık 1947): 10 ölü, çok sayıda yaralı
· Kazaza Katliamı (19 Aralık 1947): 5 ölü, çok sayıda yaralı
· Beledü’ş Şeyh Katliamı (31 Aralık 1947): Beledu'ş – Şeyh köyüne gerçekleştirilen ikinci saldırıda köy halkından 600 kişi öldürüldü.
· Semiramis Oteli Katliamı (05 Ocak 1948): Haganah örgütünün saldırısında 26 kişi öldü, 16 kişi yaralandı.
· Deir Yasin Katliamı (9 Nisan 1948): İrgun terör örgütüne bağlı militanlar tarafından Deir Yasin Köyü’nde gerçekleştirilen katliamda 254 Filistinli sivil hayatını kaybetti,öldürülenlerin çoğu kadın ve çocuktu
· Naser Al – Din Katliamı (13 Nisan 1948): 40 ölü, 40 yaralı
· Tantura Katliamı (15 Mayıs 1948): 200 ölü, çok sayıda yaralı
· Beyt Daras Katliamı (21 Mayıs 1948): Köyde yaşayanların tamamı katledildi.
· Lida Katliamı (9 – 18 Temmuz 1948): İzak Rabin’in açık emirleriyle gerçekleştirilen Lida Katliamı’nda, 10 gün içerinde 60.000 kişi evlerinden atılırken, bunu takip eden El Tira, Tantoura ve Hayfa Katliamları ile yüzlerce Filistinli sivil katledildi.
· Dahmaş Camisi Katliamı (11 Temmuz 1948): 450 ölü, çok sayıda yaralı
· Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948): İsrail işgal ordusuna bağlı üç ayrı bölük El – Halil’deki Davayima Köyü’ne girdi ve hiçbir karşı koyma olmamasına rağmen rastgele açılan ateşle kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 80 Filistinliyi öldürdü.
· Safsaf Köyü Katliamı (29 Ekim 1948): İsrail ordusunun Safsaf Köyü’ne düzenlediği saldırı sırasında köylülerin üzerine rastgele açılan ateş 70 kişinin ölümüne neden oldu.
· Houla Katliamı (31 Ekim 1948): 82 ölü, birçok yaralı
· 1948 – 1949 yılları arasında İsrail işgali altında kalan bölgelerde kalan 500 köy ve kasabadaki Arap nüfusu 950 binden 138 bine indirildi. Arapların evleri ve malları yok edilerek en az 400 köy ve kasaba haritadan silindi.
· Arafat Katliamı ( 07 Şubat 1951): 10 ölü, 8 yaralı
· Gazze Kenti Katliamı (05 Nisan 1956): 60 ölü, 103 yaralı
· Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956): İsrail’in Mısır’ı işgali arifesinde, bölgedeki bir Filistin köyüne saldıran işgal askerleri, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 49 Filistinli sivili acımasızca katletti, çok sayıda da insan yaralandı.
· 2 Kasım 1956: Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine, İsrail, Fransa ve İngiltere ile birlikte, Mısır’a saldırdı.
· Samu Katliamı (Kasım 1956): Batı Şeria’ya bağlı Samu köyüne saldıran işgalci askerler, köyü yerle bir ederken, imha operasyonunda 18 Filistinli hayatını kaybetti,onlarcası yaralandı.
· Kibya Köyü Katliamı (12 Ekim 1958): Ariel Şaron liderliğindeki bir grup İsrail askeri tarafından, Batı Şeria’da bulunan Kibya Köyü’ne düzenlenen saldırıda 45 ev havaya uçuruldu. 69 kişi hayatını kaybetti, 75 kişi de yaralandı.
· 5 Haziran 1967: İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün’e saldırdı. Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal etti. Bu güne kadar meydana gelen dört Arap – İsrail savaşında 300 bin insan öldü , milyonlarca insan yaralandı.
· Ürdün Katliamı (15 Şubat 1968): İsrail uçakları Ürdün nehri boyunca 15’ ten fazla Filistin köyüne havadan napalm bombası yağdırdı. Saldırıda resmi rakamlarla 56 kişi feci şekilde yanarak can verdi.
· İrbid Katliamı (4 Haziran 1968): İrbid şehrini bombalayan İsrail uçakları 30 Filistinli’nin ölümüne neden oldu.
· Abu Za’abel Katliamı (12 Şubat 1970): İsrail uçakları Mısır sınırındaki Abu Za’abel’i havadan bombaladılar. Saldırıda hedef seçilen bir fabrikadaki 70 işçi öldü.
· Sha’a Katliamı (8 Nisan 1970): Mısır’ın başkenti Kahire’ye 80 kilometre mesafedeki Sha’a eyaletinde bir okulu bombalayan İsrail uçakları 46 çocuğu katletti.
· Suriye Katliamı (8 Eylül 1972): Suriye hava sahasını ihlal eden İsrail jetleri yedi köyü bombaladı. Saldırıda en az 200 kişi hayatını kaybetti.
· Libya Katliamı (19 Şubat 1973): Libya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı İsrail tarafından düşürüldü. İçindeki 107 yolcu ve mürettebat hayatını kaybetti.
· Güney Lübnan Katliamı (1979): İsrail bölgeye 113 gün boyunca aralıksız saldırdı. Sadece mülteci kamplarını değil köyleri ve kasabaları da bombaladı. 200.000'den fazla Filistinli ve Lübnanlı Beyrut'la Sidon'daki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kaldı. 300 kişi hayatını kaybetti 800 kişi yaralandı ve 7.000'den fazla ev tahrip edildi.
· Beyrut Katliamı (20 Temmuz 1981): İsrail jetleri Lübnan’ın başkenti Beyrut’a hava saldırısı düzenledi. 45 dakikadan az süren bombalamada İsrail jetleri, 300 sivili öldürdü, yüzlerce sivil aynı saldırıda yaralandı ya da sakat kaldı.
· Batı Beyrut Katliamı (4 Haziran – Eylül 1982): Ölü sayısı 18.000 yaralı sayısı 30.000 olarak açıklandı.
· Sabra ve Şatilla Katliamları (15 – 18 Eylül 1982): 1982'de Lübnan'ı işgal eden İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron'un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan falanjist milisler tarafından gerçekleştirilen katliamda binlerce kişi öldürüldü. Sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi, saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi. Şaron bu katliamdan sonra “Beyrut Kasabı” olarak anılmaya başlandı.
· Eretz Kontrol Noktası Katliamı (17 Temmuz 1984): 11 ölü, 200 yaralı
· Tunus Katliamı (1 Ekim 1985): İsrail, Tunus’taki FKÖ karargahına hava saldırısı düzenledi, saldırıda 70 kişi hayatını kaybetti.
· Oyon Kara Katliamı (20 Mayıs 1990): 13 ölü, çok sayıda yaralı
· Kudüs Katliamı (8 Ekim 1990): Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi yapmak isteyen Yahudilerle Filistinliler arasında çıkan çatışmada, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 30 Filistinli hayatını kaybetti, 850 kişi de yaralandı.
· Hz. İbrahim Camii Katliamı (25 Şubat 1994) : Batı Şeria’nın El – Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim Camii’ne sabah namazı esnasında bir Yahudi tarafından gerçekleştirilen saldırıda, aralarında çocukların da bulunduğu 67 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 300 kişi de yaralandı.
· Kana Katliamı (18 Nisan 1996): İsrail’in verdiği isimle “gazap üzümleri” olarak ta bilinen operasyonla Başbakan Şimon Peres`in emriyle İsrail Lübnan’da bulunan BM korumasındaki Kana Mülteci Kampı’na saldırdı. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 109 Filistinli hayatını kaybetti.
· Kudüs Katliamı (27 Eylül 1996): Kudüs Belediye Başkanı’nın kendiliğinden yıkılması için Kubbetü’s – Sahra’nın altına tüneller açtırması sonucu patlak veren olaylarda üç günde 76 kişi öldü. İsrail askerleri cuma namazı esnasında 4000 askerle Mescid – i Aksa’yı kuşatıp namaz kılan Müslümanların kafalarına kurşun sıkarak öldürdü.
· Ellinci Yıl Katliamı (14 Mayıs 1998): İsrail’in kuruluşunun 50. yıldönümünde, Filistinlilerin protesto gösterileri sırasında çıkan çatışmalarda dokuz Filistinli hayatını kaybetti, 1200 Filistinli yaralandı.


· Cenin Katliamı (3 – 15 Nisan 2002): Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na zırhlı birliklerle saldıran İsrail ordusu yaklaşık 1300 sivili katletti.
· Nuseyrat Katliamı (7 Mart 2004): Gazze’deki Nuseyrat ve Bureyc Mülteci Kampları’na giren İsrail askerleri aralarında dört çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürdü.
· Şeyh Ahmet Yasin Katliamı (22 Mart 2004): Filistin’in manevi önderi Şeyh Ahmet Yasin, sabah namazı çıkışında bizzat Şaron tarafından yönetilen bir askeri operasyon sonucu sekiz Filistinli ile birlikte hunharca katledildi. Yasin katliamı sonrası BM’nin katliamı kınamasının önünde yine ABD vetosu yer aldı.
· Gökkuşagı Operasyonu (Mayıs 2004): Gazze şeridindeki Refah`ta İsrail askerleri Filistinlilere ait evleri yıkmaya devam etti. En az 40 Filistinli öldürüldü.
· Refah Katliamı (Mayıs 2004): İsrail, gökkuşağı operasyonunu protesto eden Filistinli kadın ve çocuklara helikopterden 4 roket fırlattı. İsrail askerlerinin ve tanklarının da otomatik silahlarla katıldığı katliamda kadın ve çocukların 22’si öldü 50’si yaralandı.
· Kana Katliamı (Ağustos 2006): 37’si çocuk olmak üzere 60’tan fazla sivil öldürüldü. Kana Kasabası yerle bir edildi. BM, İsrail`i kınayamadı bile. Çünkü önünde gene ABD engeli vardı.
· Lübnan Katliamı (12 Temmuz – 14 Ağustos 2006): İsrail’in Lübnan’ a saldırısında 400’den fazlası çocuk olmak üzere 1152 kişi öldü, 3500 den fazla kişi yaralandı.
· Ve Son Gazze Katliamı (1 – 5 Mart 2008): 20 günlük bebek ve çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan 112 kişi öldü, 160 kişi yaralandı.


Hepsi bu kadar değil , bu sayfalarda bulunmayan yüzlerce binlerce katliamı, insanlık suçu var İsrail’in. Ramallah, Nablus, Beytlaham, Tulkarim, Kalkiliya, Refah, Han Yunus defalarca katliamlara sahne oldu. Ha bu arada MOSSAD’ın yaptığı suikastleri de (Fethi Şikaki, Yahya Ayaş başta olmak üzere) dosyaya eklemedik. İsrail’in katliamları saymakla bitmez. Gazze’de her gün öldürülen birkaç Filistinli haberlere bile konu olamıyor artık.Halbuki oradaki soykırım dünyanın gözleri önünde devam ediyor. Siyonist İsrail’in bu katliamlardaki vahşet fotoğrafları insanın kanını donduruyor (Fotoğraflar için bknz. www.vahdet.com ).

Hollywood Sineması’nın beslediği Holokost Endüstrisi (Naziler tarafından yakılan 6 milyon Yahudi iddiası) ile dünyaya kendisini masum – ezilmiş halk olarak tanıtan Siyonizm’in ve İsrail'in tarihi incelediğinde hep kan ve şiddet koktuğu görülür. Kan ve terör ile kurulan İsrail işgal devletinin 60 yıl geçtikten sonra hâlâ elinin kanlı olduğu görülmektedir. İsrail gasp, işgal ve şiddet üzere kurulduğundan kan içmenin kendisine hayat verdiğini düşünüyor. Ama bir gün içtiği kanların kendini zehirlediğini ve içtiği kanlarda boğulacağını, Zulüm ile abad olunamayacağını bütün dünya görecek. Zira Müntakim olan Allah (cc), ihmal etmez, sadece imhal eder.

Ve son sözümüz:

“Hayber Hayber Ya Yahud, Cund –i Muhammed Seyyaud”

Fi emanillah…


Enes İlhan POST






0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.