[TARİHE BAKiŞ] 28 Şubat renkli darbesinin Türkçesi



Kenan Çamurcu
İçine doğduğu uluslararası koşullara bakıldığında 28 Şubat renkli askeri darbesinin, kendi döneminin diğer renkli darbelerinden farkı olmadığı kolaylıkla anlaşılabilir. Öteki renkli darbelerdeki aynı kurucu öğeler 28 Şubat için de tıpkısıyla geçerlidir ve bu darbeye katılan kimi grupların bugün köşe bucak o suçluluktan kaçmaları, Irak işgalinden bu yana yaşananlar nedeniyle hangi kumpasın içine sürüklendiklerini apaçık gördüklerindendir.
Susurluk kazasıyla başlayan sürecin bir askeri darbeyi püskürtmenin imkanına dönüştürülememesi siyasi tarihçilerin üzerinde epey çalışacağı bir konu olacak. Nitekim o tarihlerde meselenin ciddiyeti anlaşıldığında iş işten geçmiş, siyaseten affedilmiş Erdoğan çoktan iktidara ulaşmış ve AKP, 28 Şubatın uluslararası beklentilerini ihtiyaç fazlası verecek miktarda üretmişti.
Başbakan Erdoğan bugün, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin eşbaşkanı olarak Türkiyeye verilmiş görevlerden sözediyor. Kamuoyunun bilmediği, prosedür ve protokollerinden haberdar olmadığımız, halkın ve onun temsilcisi Meclisin onayına sunulmamış
görevler bunlar. Hangilerinin bizim haberimiz olmadan hayata geçtiğini de bilmiyoruz ayrıca.
28 Şubat renkli darbesinin ve sonrasında zincirleme gelişen meselelerin pek çok ayrıntısı konuşulurken konunun Türkiyeye biçilen uluslararası rolle ilgili tarafında da
hayli ilginç notlar olduğuna kuşku yok. Bu son askeri darbenin iç meselelerden çok bölgesel ve küresel ajandayla bağlantılı olduğunu söyleyenler galiba giderek haklı çıkıyorlar. Bushun "önleyici saldırı" doktrinini geliştirip sahaya indiren "yeni muhafazakarlar", sadece Amerikan savaş makinesini Ortadoğunun üzerine sürmekle yetinmediler. Ortadoğuyu kuşatan noktalarda tutuşturdukları "renkli devrim" fitnesiyle önce bu bölgeyi her türlü denkleme kapalı hale getirip başka imkanlardan yalıttılar. Bu fitnenin başlangıç noktası ne yazık ki Türkiye oldu.
Ama bundan da beter olanı, eski Türkiyeyi yenileştirip özgürlükler yurdu haline getirmeye azmetmiş bir siyasi akımın 28 Şubat renkli darbe marifetiyle tasfiyesinin, bu hareketin içinden çıkartılmış aktörlerce tamamlanması ve yine aynı aktörlerin, ülkeyi "yeni muhafazakarlar"ın Ortadoğuya nizam verme ülküsüne hâdim etmesidir.
Yeni milenyumun başlamasıyla birlikte Irakın ABD tarafından işgali, İsrailin Filistinden sonra Lübnana saldırması, İrana saldırma tehditlerinin ayyuka çıkması gibi bölgesel durumlarda Türkiye, renkli darbenin açtığı yolda Amerikan politikalarına mecbur bir vesikalı stratejik ilişki rejimiyle yoluna devam etti.
Başbakan Erdoğanın, özellikle Ortadoğu meselelerini Genişletilmiş Ortadoğu Projesi isimli çerçevenin taahhüdü içinde ele almaya başladıktan bu yana ısrarla Türkiyeye verilen görevden sözetmesi 28 Şubatın talimnamesini kavramak bakımından manidar bulunabilir.
Darbenin failleri; dış politikanın ABDye, iç politikanın ABye, ekonominin de IMFye havale edileceği bir sivil vasatı güvenilir ellere emanet etmenin huzuru içinde olmalıdırlar.
28 Şubatın yıldönümünde, Türkiyenin eşbaşkanlığında varlık bulan görev ve ödevlerin başında kuşkusuz bu renkli askeri darbenin ülkülerini bin yıl yaşatacak AB projesi ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi geliyor. Hükümetin bu çerçevede, Lübnanda Batı yanlısı hükümeti kurtarma işlevinden, İsraili İslam dünyasına kabul ettirme ödevine, Iraktaki parçalanma senaryosuna katılma yükümlülüğünden, İranın nükleer enerji üretmesine engel olma projesine kadar tüm durumlarda uygun şekillerde hazır bulunması, eline tutuşturulan misyonları listedeki sıraya göre hayata geçirmesinin belgeli örnekleridir.
İşin dönüp dolaşıp İrana karşı "Sünni blok" oluşturmaya kadar gelmiş bulunması, Bush hükümetinin hiç olmazsa son birkaç çılgınlığında Türkiyeyi böylesine kirli bir operasyona bulaştırmama akıllılığından bile uzakta durulduğunu gösteriyor.
28 Şubat renkli darbesi, siyaset kurumuna, Türkiyenin adım adım tarihsel ve kültürel köklerinden koparılması şartını koştu. Bu darbenin karşıtı gibi görünen AKP iktidarı yerine başka bir iktidar olsaydı bugünkü noktadan daha ileri hangi talepleri kabul edebilirdi. Ülkenin en Batı yanlısı bilinen hükümetinin dahi Türkiyeye reva görmediği ne varsa, yazık ki 28 Şubat haksızlığına son vermesi için anayasa değiştirecek bir iktidarla taçlandırılan AKP tarafından hayata geçirilebildi.
Türkiyenin sivil toplumu temsil ettiği varsayılan kesimleri de "renkli devrimler"in ilk örneği olan 28 Şubat için var güçleriyle çalışmakla STKların küresel rollerine ilişkin deneysel bilgiler edinmemizi sağladılar. Bizim işimize yaramamış olsa da bizim renkli darbemizden ders çıkaran başka ülkelerin özgürlükçüleri, kendi tedbirlerini alarak ABD tahakkümüne karşı dirençlerini güçlendirdiler.
Bütün bunların sonunda Başbakan Erdoğanın neden büyük değişime girişmediğini hala sorguluyor olmamızı pek safça bulanların komplo fikirlerine karşı daha anlayışlı davranabiliriz belki.


--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ

--
3/01/2008 01:46:00 PM tarihinde Serhat ERDEMLİ tarafından TARİHE BAKiŞ adresine gönderildi

--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.