Terörüstlerin Affına Dair
Yazım tarihi Mayıs 9, 2008 yazan:
halil efe
Hapishanedeki 300 teröristin Cumhurbaşkanınca hastalık sebebiyle affedilmesi sebebiyle bir İnternet grubunda yapılan yazışmaları dikkatinize sunuyorum.
Sayın Baran Deniz, Cumhurbaşkanı yazdığınız gibi hasta mahkumu değil, tekrar Dağa çıkıp askerimizle çarpışacak Terör militanlarını affediyor…
Hapishane şartlarında yaşayamayacağı için affedilen kişiler, nasıl oluyor da dağ şartlarında yaşayabiliyor ve askerle nasıl çarpışıyor ???
Affın işleyişi, Adalet Bakanlığına yapılan müracaat ve Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporla başlıyor. Müracaat Cumhurbaşkanına yapılsa bile evraklar Adalet Bakanlığına gönderiliyor. Hazırlanan belgeler Cumhurbaşkanına sunuluyor. Ama, af edip etmeme tamamen Cumhurbaşkanına ait bir husus. "Ettim" de diyebilir, "etmiyorum" da.. Bunda Adalet Bakanının bir yetkisi yok. Cumhurbaşkanına " Bunu affetme" ve "affet" diyemez. Cumhurbaşkanı, dirsekleri Devlet hizmetinde eskimiş yılların bürokratlarını tayin ederken adam gönderip kapıcısından "eşi başörtülü mü?" "Namaz kılıyor mu?" diye araştırıyor da, Devlete isyan etmiş, askerimizi şehit etmiş, hayatı anarşi ile geçmiş kişileri niye araştırmıyor. Önüne her gelen talebe "evet" demek zorunda mı ? Bir defa dedi, bir daha dedi diyelim. 300 tanesi affetmek niye ? Bu adamlar hapishanede kalamaz deniyor ama, affa uğrayınca soluğu dağda alıyor. Askerle çatışmaya giriyor, ya tekrar yakalanıyor veya öldürülüyor. Bu nedir diyemez mi ? Bunu biz görüyoruz da Cumhurbaşkanı göremez mi? Buna rağmen 300 e yakın teröristi, asker katilini affetmeye devam ediyor. . Demiyor ki "bunlar sırf terör örgütüne tecrübeli militanları tekrar dağa götürebilmek için aftan istifa ediyorlar." "o halde iyice araştıralım. Sağlığı bakımından hapishanede kalması mümkün olmayanları affedeyim" Yine Cumhurbaşkanı demiyor ki "Sen benim Devletime isyan ediyorsun, ülkemi bölmek istiyorsunsun. Askerimi şehit ediyorsun.. Seni af ederek millet vicdanında lekelenmem" diyemiyor. Bir değil, 5 değil, on değil.. 300 ü geçti.. Cumhurbaşkanı af ediyor, asker dağda öldürüyor. Cumhurbaşkanı "Hükümlü; çok yaşlı, ölümcül hasta veya sakat ve Cezaevinde kalması mümkün değil" ise affedilebilir. Bu af da yine kendi takdiri ile. Yoksa zorunlu değil. Hele hele Adalet Bakanınca verilmiş af kararını onay şeklinde hiç değil. .. Anayasanın 104. maddesinde Cumhurbaşkanı'nın yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri sayılmıştır. Bunlar arasında da; "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak" vardır. Bu tamamen Cumhurbaşkanının isteğine bırakılmış bir karardır. Yapmasını zorlayıcı hiçbir kanun veya anayasa hükmü de yoktur. Kaldı ki; Anayasa kuralından da anlaşılacağı gibi, Cumhurbaşkanına özel af yetkisi, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedenleriyle sınırlı olarak tanınmıştır. Şu anda Cumhurbaşkanınca affedilmiş teröristlerin % 99 u böyle değildir. Adli Tıbbın raporlarının nasıl alındığı adalete kadar intikal etmiş bir durumdur. Cumhurbaşkanı bu raporların doğruluğunu devletin kurumları yoluyla inceleyebilir.. Sizin dediğiniz gibi kararda Adalet Bakanının imzası da yoktur. Aşağıda resmi gazetede yayınlanmış bir af kararında bu görülebilir. Kararın içinde bile Adalet Bakanlığı adı geçmez. Bakanlık yalnızca affı tatbik edecek olan makamdır. Bu da Hapishaneler Adalet Bakanlığına bağlı olduğu içindir. Cumhurbaşkanı affeder, Bakan teröristi Hapishaneden bırakır. Dediğiniz gibi Bakanın bir yetkisi olsa idi, "Cumhurbaşkanının af kararında imzası olurdu. Resmi Gazetede yayınlanan af kararları Cumhurbaşkanı Sezer'in tek imzası ile yayınlanır. Bu afların % 80 nin teröristlere ait olması, enteresan bir durumu ortaya çıkarıyor. Terör liderleri hapishanedeki militanların hasta hale gelmesini sağlıyorlar. Bu da ölüm orucu denen yolla oluyor. Militan bunu yapmazsa zaten örgütce infaz edilecek. Yaparsa, hapishaneden çıkacak. Biliyorlar ki, militan isterse 99 asker öldürmüş olsun, hasta raporunu Adli Tıptan alırsa Cumhurbaşkanı başka hiçbir araştırma veya kıstas olmadan affedecek. Böylece bir af furyasını başlattılar ve yapıyorlar. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri tabii yandaşları (http://www.teroreodul.com) Ama bunun sorumlusu da Cumhurbaşkanı oluyor… Sorumlusu dediğimde "Cumhurbaşkanı sorumsuzdur" dememeniz için bir Anayasa hükmünü hatırlatıyorum. Anayasanın 105. maddenin son fıkrasına göre; "Cumhurbaşkanı, vatana ihanatten dolayı meclis üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi ve üye tam sayısının dörtte üçlük kısmının vereceği kararla suçlandırırlır.. " Yani, Cumhurbaşkanları Vatana İhanetten Meclis kararı ile Yüce Divana gönderilebilir. Bu da yaptıklarından sorumlu olduğunu gösterir.. Buna göre Cumhurbaşkanı sorumsuzdur denemez. Devletin ana menfaatlerini korumadığı, Devlet Başkanının Devlet aleyhine olan kararları imzalaması halinde Vatana ihanet oluşur. Hukukcular çok daha basit olayların Vatana ihanet olabileceğini belirtiyorlar. Bu husustaki hükümleri google dan (vatana ihanet) yazarak bulabilirsiniz. Bu konuda hukukcuların görüşleri için bakınız: (http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6555 ) Bana göre, Cumhurbaşkanı Sezer'in Devletimizi bölmeye, askerimizi öldürmeye, binlerce vatan evladını sakat bırakmaya ve milyarlar dolar harcamaya sebep olan terör militanlarını bu derece fazla affetmesi Devletin aleyhine işlenmiş bir "hakkın suistimali" hadisesidir. Ve de Vatana ihanet içinde sayılan hadiselerden daha da büyüktür. Bunu Meclis değerlendirmez ise, tarih değerlendirecektir. Bu konuda Şehit ailelerinin bir bildirisini aşağıya alıyorum: " Bizler ciğerparelerini, can yoldaşlarını, babalarını ve kardeşlerini bu vatanın bekası adına şehit vermiş acılı şehit yakınlarıyız. Vatan adına, bayrak uğruna en yüce makam olan şehitlik mertebesine ulaştıkları için acımızın yanında gururluyuz da. Onlar bu vatan için, şanlı bayrağımızın ilelebet göklerde dalgalanması için canlarını ortaya koymaları gerekiyordu, koydular. Ve ulaşılacak en yüksek, en şerefli mertebe olan şehitlik mertebesine ulaştılar. Bizler onlardan anneleri, babaları, dedeleri, nineleri, eşleri, çocukları olarak büyük bir gurur duyuyoruz. Alnımız ak, başımız dik. Cennet vatanımızda huzur içerisinde özgürce yaşayabiliyorsak bunda şehitlerimizin büyük payı olduğundan hiçbir şüphemiz yok. Bizler yürek dağlayan bu acımızı bağrımıza taş basarak dindirerek onların hatıraları ile kendimizi teselli edip hayatımızı devam ettirmekteydik. Ta ki 2000'li yılların başından itibaren Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in özel affıyla terörist eylemlerin faillerinin, cezaevinde yatmakta iken salıverilmelerine kadar. Ülkemizde birçok bölücü-yıkıcı eylemlere karışmış, polisimize-askerimize, kadınımıza-kızımıza, kundaktaki yavrumuza kurşun sıkan canilerin yüzlercesinin Cumhurbaşkanı Sayın Sezer tarafından affedilmesi, bizi can evimizden vurdu. İçimizde yanan ateşi biz küllendirmeye çalışırken, bu af alevlendirdikçe alevlendirdi. Öyle ki, katlanmakta zorlandığımız acılarımız arttıkça arttı. …. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu zamana kadar daha çok hukukçu kimliği ile öne çıktı. Bundan dolayı beraber çalıştığı hükümetlerle arası bozuldu. Meclisin kendisine gönderdiği yasaların bazılarını ya veto etti, ya da bekletti. Milli Güvenlik Kurulu'nda Ecevit'e kitapçığı fırlatması milyar dolarlık krizlere bile sebep oldu. Ekonomik dengelerin alt üst olması, onun bu kararlılığını etkilemedi. Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, görevde bulunduğu sürede 260'ı aşkın mahkumu affetti. Cumhurbaşkanının af yetkisi var tabi ki. Ancak Sezer'in affettiği 260'ı aşkın şahıstan 200'e yakınının terörist olmasının üzerinde biraz durup düşünmek gerekiyor. CUMHURBAŞKANI SEZER'İN AFFETTİĞİ TERÖRİST MAHKUMLARIN DİĞER MAHKUMLARA ORANI Her karış toprağı kan dökülerek, her bir köşesi destanlaşan kahramanlıklar sergilenerek kazanılmış, muzaffer ordular komutanı Ulu önderimizin bize emaneti olan bu cennet vatanın Nutuk'taki öz ifadesi şöyledir: "Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, 'Türk gençliğine emanet ediyorum". Bu cümlenin devamında Ulu Önder, gelecekte bize emanet edilen bu kıymetli hazinenin dahili ve harici bedbahtlarının olacağından bahseder. Bundan daha elim ve daha vahim olanının ise memleketin dahilinde yönetimde olanların gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabileceği uyarısında bulunur. Adeta bu sözler bu güne ışık tutmaktadır.
Başta PKK ve onun destekçisi TİKKO, MLKP, DHKP-C, THKP, TDKP vb. yasadışı örgütlere mensup olan bu teröristlerin gayesi; masum yavrularımıza, savunmasız kadınlarımıza, karşı koymaktan aciz yaşlılarımıza kurşun sıkacak kadar alçakça bir vahşeti uygulayarak, Türk yurdu olan bu ülkeyi bölmek, parçalamak, kendi anlayışları doğrultusunda yeni bir devlet kurmaktır. Gözü dönmüş bu teröristler emellerine ulaşmak için pervasızca başımızın tacı askerimize ve polisimize silah çekmekte, soygun yapmakta, kamu malına zarar vermekte ve her türlü melaneti işlemektedir. " ŞEHİT AİLELERİBu acılı ananın gözyaşları İnsanı boğar.."Terörist bir aile ve aile boyu affediliş " "Cumhurbaşkanı Sezer DHKP/C lideri Dursun Karataş'ı sevindirdi ""POLİSİMİZİN ANNESİ VE EŞİNİN ÇIĞLIĞI" vs.vs.Bunun gibi yüzlerce örneği
sitesinden okuyabilirsiniz.
"CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ NEHROZOĞLU'NDAN KENDİ AKRABASI TERÖRİST MAHKUMLARA 'ÇOK İVEDİ' İŞLEM" CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETER YARDIMCISI DA BU KONUDA, GENEL SEKRETERDEN GERİ KALMAMIŞ !!! CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreter yardımcısı H.Bülent Serim'in oğlu Celal Cenk'in baldızı Hülya Dedeoğlu DHKP/C terör örgütü ile ilişkili.
Affedilen teröristlerin birçoğu DHKP/C'li. Mesela, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından affedilen DHKP/C'lilere H.Bülent Serim baldızının akrabası .. Ayrıca, H.Bülent Serim'in kayınbiraderi Mehmet Doğan Özay(72) ise uyuşturucu-eroin ticareti yapmaktan dolayı 30 yıl ağır hapse mahkum olmuş biri.Detayları
sitesinden okuyabilirsiniz. SAYIN CUMHURBAŞKANI BU KİŞİLERİ YANINA ALIRKEN, ……ARAŞTIRMADI MI ACABA??
--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.
اللهم صلي وسلم وبارك عليك يا حبيبي ياشفيعي يا قرة عيني يا محمد
Yavuz Sultan Selim Diyor ki:
Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.
Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.
Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.
Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.
اللهم صلي وسلم وبارك عليك يا حبيبي ياشفيعي يا قرة عيني يا محمد
Yavuz Sultan Selim Diyor ki:
Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.
Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.
Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.
Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.