Www.Muhabbetullah.Com Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve selem) sevmek

EFENDIMIZ'I (sallallahu aleyhi ve sellem) SEVMEK Bu konunun seciminde, son gunlerde dozunu ciddi boyutlara varacak derecede artiran Kâinatin Efendisi'ni (sallallahu aleyhi ve sellem) siradan bir insanmis gibi gormeye ve gostermeye calisan, bazen de saygi sinirlarini asan tavir ve yaklasimlar etkili olmustur diyebilirim. Saygi, sevgi ile ic ice kavramlardir. Sevgi beraberinde saygiyi istilzam eder. Bu hakikati ikrar mahiyetinde Cenab-i Hak: "De ki:Allah'i seviyorsaniz, bana (Yani Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) uyun ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarinizi bagislasin." (Âl-i Imran sûresi, 31) buyurur. Cok aci ve aciklidir ki bu anlayis genellikle O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) getirmis oldugu degerler manzumesinin temsilcileri konumundaki bazi kimseler tarafindan dillendirilmektedir. Ve yine ne hazindir ki bu cevreler O'nu (sallallahu aleyhi ve sellem) siradan beser gorme ve gosterilmesini adeta vazife edinmektedirler. Oysa O'nu (sallallahu aleyhi ve sellem) en yakindan tanima ve takip etme bahtiyarligina ermis olan kimselerin Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) sahsiyet ve makami hakkinda bizlere naklettikleri tablo cok farklidir. Bu konuda o mubarek kutlularin inanc ve anlayislarinin bilinmesi hayati onemi haizdir. Bu noktadan hareketle konuyu dinimizin en temel iki kaynagi Kitap, Sunnet ve ardindan sahabe-i kiram hazretlerinin anlayislari perspektifiyle ele almaya calisacagiz. Sevgi Nedir Nasil Olmalidir? Sevmek sevilene karsi kalben alaka duyup muhabbet gostermek, aklen, fikren onunla olmak, sevilen icin yasamaktir. Onunla beraber olma arzusu icinde kivranmak, onunla beraber olmak, ona benzemek, onun hoslandiklarindan hoslanip, sevmediklerinden kacinmak, onun hal, ahval, tavir ve diline benzemektir. Rivayet edilir ki: birbirlerine kirilan iki arkadastan biri uzun bir aradan sonra digerinin kapisini calar. 'Kim o?' diye seslenir icerdeki. 'Benim' der kapiyi calan. 'Burada ikimize birlikte yer yok' diye cevap verir oburu. Aradan uzunca bir zaman gecer. Yeni bir umutla tekrar calar sevdigi arkadasinin kapisini. 'Kim o?' diye sorar yine icerdeki. 'Sen'im!' der bu sefer. Ve kapi sonuna kadar aralanir. Hz. Mevlana da: 'Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsaniz, oylesine sevmelisiniz ki, benliginizi birakip adeta 'o' olmalisiniz' diye anlatir hakiki muhabbeti. Iste sevmek 'o' olmaktir. Kalbi sadece 'o'na hasretmektir. Evet Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve sellem) cok sevmeliyiz. Sevgimizi de O'nda fâni olarak izhar etmeliyiz. Bu mevzuda zikredecegimiz o kadar kriter vardir ki, alt alta siralanacak olsa herhalde bir makale sinirini coktan asacaktir. O'nu Sevmemizi Allah Talep Etmistir Cenab-i Hak bizatihi bu mevzuda 'Mu'minlerin, Peygamber'i kendi nefislerinden cok sevmeleri gerekir.' (Ahzâb sûresi, 6) buyurmaktadir. Ayette gecen emir de mutlak itaati gerektirir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de konuyla ilgili olarak ayrica soyle buyurur: 'Sizden biriniz, beni anasindan babasindan, evlatlarindan ve butun insanlardan daha fazla sevmedikce, tam anlamiyla iman etmis olmaz.' (Buharî, Iman 8; Muslim, Iman 70) Sevmek sevilenin arzusunu yerine getirmeyi gerektirir. Sevilen/sevilecek olan Rabbimiz ise bu gercek daha da onem arz edecektir. Yani O'nu (celle celaluhu) sevmemiz yine O'nun (celle celaluhu) emirlerini yerine getirmemizle gerceklesecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus su ki, Rabbimiz Âl-i Imran sûresi, 31. ayette: 'De ki: Allah'i seviyorsaniz, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarinizi bagislasin. Allah, cok bagislayici ve merhametlidir.' buyurmaktadir. Yani kendisini sevmemizin sartini Efendimiz'e ittiba ile mukarin kilmaktadir. Zira netice olarak Efendimiz'e ittiba yine Rabbimize ittiba demektir. 'O halde Allah'i sevenler bu emr-i ilahiyi teblig eyleyen Resulullah'a muhalefet etmemek ve onun talimati tebligatina tâbi olmak ve onu numune-i imtisal addeylemek lâzim gelir. Bu itaat dogrudan dogruya Allah'a itaattir. Cunku Hazreti Muhammed'in sahsi ve bedenî varligi bakimindan degil, O'nun peygamberlik gorevi bakimindandir ve Allah adina vekâlet yoluyla olan bir itaattir. Yani, bana uyunuz, demek, "Allah'a ve Resûle uyunuz!" demektir. (Bkz.: Yazir, Elmalili Hamdi, Hak Dini Kur'ân Dili, Istanbul, 1936, 2/1076-1077 ) Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Kendisinin Sevilmesini Bizzat Talep Etmistir Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i sevmek O'nun getirmis oldugu Kur'ân'i sevmek, degerler manzumesini sevmek demektir. Bu noktadan hareket edilecek olursa Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi beserî zâtindan ziyade temsil ettigi risalet vazifesiyle butunlesmis olan mubarek sahsiyetinin sevilmesi gerektigini vurgulamak istemistir. Yukarida da zikrettigimiz gibi Hazreti Omer (radiyallahu anh): 'Yâ Resûlallah! Sen'i canim disindaki her seyden cok seviyorum!..' der. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Omer (radiyallahu anh)'in elini tutar ve: 'Beni canindan cok sevmedikce olmaz, Yâ Omer!' buyurur. O da hemen: 'Canimdan da cok seviyorum Yâ Resûlallah!' der. Bunun uzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): 'Simdi oldu.' buyurur. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke'den Medine'ye hicret etmis Muhacirlere kucak acan Ensari sevmenin iman alameti oldugunu ifade eder. 'Ensâri sevmek, iman alâmetidir. Munafikligin alâmeti ise, Ensâra kin ve dusmanlik duymaktir.' (Buharî, Menâkibu'l-Ensâr, 4) Buradan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i sevmenin evveliyatla imanin geregi oldugunu istinbat edebiliriz. Insan Olmak Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve sellem) Sevmemizi Gerektirir Her seyden once kâinatta yaratilmis bir varlik olmak Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e borclu olmayi gerekli kilar. Zira kâinat, O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nun yuzu hurmetine halk edilmistir. O (sallallahu aleyhi ve sellem) olmasaydi kâinat olmayacak, insanlik varlik alemine tesrif etmeyecek, mahz-i ser olan yoklukta kalacakti. Ayrica onun dunyaya tesrif etmesi ile kâinatta var olan canli-cansiz her mahluk nasibini almistir. Oncelikle vahye muhatap olan ins ve cin O'nun ebediyetlere daveti ile dunya ve ahiret saadetine nail olmuslardir. Zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) âlemlere rahmet olarak gonderilmistir. Allahu Teâla soyle buyuruyor: 'Dogrusu bu Kur'ân'da, kulluk eden kimselere bildiri vardir. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gonderdik.' (Enbiya sûresi, 106-107). Diger acidan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) getirmis oldugu degerler manzumesi ile bizlere insanligimizi ogretmistir. Tebessumun dahi ibadet oldugunu biz O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nun hedy ve siretinden ogrenmis bulunuyoruz. Iman Nimeti Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmemizi Gerektirir Iman, iki cihan saadetinin olmazsa olmaz anahtaridir. Allahu Teâla Hucurat sûresi, 7. ayette soyle buyuruyor: 'Ama Allah size imani sevdirdi ve onu kalblerinizde guzellestirdi.' Bu durumda kalblerimizde sevdirilen iman ile bu imanin en guzel temsilcisi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tabiatiyla sevilecektir. Diger bir tabirle O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nu sevmek fitratimiza derc edilen iman sevgisi geregidir. Bir hadislerinde Efendimiz Hazreti Ali (radiyallahu anh)'ye: "Allâh'a yemin ederim ki Cenâb-i Hakk'in senin vâsitanla bir tek kisiyi hidâyete kavusturmasi, (en kiymetli dunya nimeti sayilan) kirmizi develere sâhip olmandan daha hayirlidir." (Buhârî, Ashâbu'n-Nebî 9). buyurur. O halde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i bizlere iman nimetiyle tanismamiza vesile oldugu icin en azindan minnet borcumuz geregi sevmeliyiz. 'Iste, O Zât'in telkin ettigi iman nazariyla kâinata bakilmadigi takdirde, kâinat boyle korkunc, zulumatli bir sekilde gorunecekti. Fakat o mursid-i kâmilin gozuyle ve iman gozluguyle bakilirsa; her taraf nurlu, ziyadar, canli, hayatli, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-i didar edecektir.' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 22) Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Kemale Ermenin Vesilesidir Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) getirmis oldugu degerler manzumesi ile en esref varlik olarak yaratilmis olan insanin bunyesinde var olan tilsimi idrak etmesi ve neticesinde evc-i kemâlini bulmasina vesiledir. 'Kâinatin kemalâtini kesfeden canli bir gunestir. Saadet-i ebediyeyi ihbar ve tebsir ediyor. Nihayetsiz rahmeti kesfetmis, ilân ediyor. Saltanat-i rubûbiyetin mehasininin dellâli ve esma-i Ilahiyenin gizli definelerinin kessafidir.' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 22) O oyle bir isiktir ki O'nunla zulumât dagilmis, O'nun rehberligi ile medeniyetler meydana gelmistir. 'Oyle ise, O'ndan sonra gelen asirlarin o Zâttan aldiklari feyizlere dikkat etmek uzere geri donelim. Bak arkadas! Butun bu asirlar, o Asr-i Saadet'in gunesinden Ebu Hanife, Safiî, Ebu Yezid, Cuneyd-i Bagdadî, Abdulkadir-i Geylanî, Imam Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ebu Hasen-i Sazelî, Sah-i Naksibend, Imam Rabbanî (Allah onlardan razi olsun) gibi binlerle nuranî ziyadar yildizlar ayrilip, âlem-i beseri tenvir etmislerdir.' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 26) En Hayirli Olan Sevilir, Sevilmelidir Efendimiz'in isminin 'ovulen', 'cokca ovulen' anlamina gelen Muhammed olmasi dikkat cekicidir. Yeryuzunde ovulmus olmasindan dolayi 'Muhammed' ismiyle, goklerde yeryuzunden daha fazla ovulmesinden dolayi da 'Ahmed' ismiyle adlandirilmistir. Hazreti Ibn Abbâs (radiyalahu anh)'den soyle rivâyet ediliyor: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ashabindan bazi kisiler, kendisini beklemek uzere oturmuslardi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cikti onlara yaklasinca onlarin konustuklarini duydu. Bazilari soyle diyordu: 'Sasilacak sey dogrusu Allah yaratiklarindan birini dost edinmis, Ibrahim'i dost edinmis' diger bir kismi ise 'Musa'nin Allah'la konusmasi daha hayret verici bir seydir. Allah onunla apacik konusmustur.' Diger bir kismi ise 'Isa Allah'in kelimesi ve ruhudur.' Diger bir kismi da 'Adem, babasiz sekilde yaratilmis, seckin insandir.' dediler." Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlarin yanina geldi selam verip soyle buyurdu: "Konusmalarinizi ve hayret ettiginiz seyleri dinledim. Ibrahim, Allah'in dostudur ve bu bir gercektir. Musa da Allah'in konustugu seckin bir kimsedir, bu da dogrudur. Isa da Allah'in ruhu ve kelimesidir. Bu da bir gercektir. Âdem'i Allah secmistir. Bu da bir gercektir. Dikkat ediniz Allah'in sevgilisi benim, ovunme yok. Kiyamet gunu hamd sancagini tasiyacak olan benim, ovunmek yok… Kiyamet gununde ilk sefaat edecek olan benim sefaati kabul edilecek olan da benim. Fakat ovunme yok… cennetin kapilarinin halkalarini ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana cennet kapisini acacak beraberimde olan mu'minleri ve fakirleri cennete sokacaktir, fakat ovunme yok… Ben gecmislerin ve gececeklerin en degerlisiyim, fakat bunlari ovunmek icin soylemiyorum..." (Dârimî, Mukaddime 27) Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlerin de en hayirlisidir Hazret-i Ubey bin Ka'b (radiyallahu anh)'den rivâyete gore, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) soyle buyurdu: '"Peygamberler icinde benim ornegim bir ev insa edip, onu en iyi sekilde yapip bir tugla yeri eksik birakan kimsenin durumu gibidir. Insanlar bu binanin cevresinde dolasirlar ve ona hayran olurlar ve o tuglanin yeri de yapilmis olsaydi derler. Iste Peygamberler icinde benim yerim o (altin) tuglanin yeri gibidir.' (Tirmizî, Edeb 77) En Buyuk Terbiyeci Sevilir Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) cahiliye donemi âdet ve aliskanliklari ile insanlik onurunu ayaklar altina almis bir hayat icindeki bir toplumdan yeryuzunun gelmis gecmis en hayirli insanlarinin cikmasina vesile olmus ustâd-i ekberdir. 'Arkadas! O Zâti harekete getirip o inkilablari kendisine yaptiran ancak bir kuvve-i kudsiyedir. Evet bilhassa Ceziretu'l-Arab'da yaptigi inkilab ve icraata bak!.. O sahralarda, o collerde, âdetlerini muhafazada cok mutaassib ve asabiyetlerinde fevkalâde inatci ve kasavet-i kalb ve merhametsizlikte emsalsiz ve hattâ diri diri kizlarini topraga gomup oldururlerken muteessir bile olmayan pek cok vahsi kavimler oturmakta idiler. O zât-i nuranî kisa bir zamanda o kavimlerin ahlâk-i seyyielerini kaldirarak ahlâk-i hasene ile tebdil ettirdi. Hattâ o zât-i mursidin (sallallahu aleyhi ve sellem) telkin ettigi iman nuru sayesinde, o vahsi insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Ve medeniyet dunyasinda, medenîlere ustad oldular.' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 23) 'Bilirsin ki, sigara gibi kucuk bir âdeti, bir seyi tiryakisinden ref' etmek pek zahmettir. Hattâ buyuk bir hâkim, buyuk bir azim ile kucuk bir kavimde itiyat edilen bir hasleti kaldirmakta buyuk muskilâta rast gelir. Hâlbuki bu Zât-i nuranî, pek cok âdetleri, pek cok asabî, inatci kavimlerden, cuz'î bir kuvvetle, kisa bir zamanda kaldirarak, yerlerini yuksek, nezih ahlâk ve âdetler ile doldurmustur. Evet Hazreti Omer Ibnul Hattab (radiyallahu anh)'in Islâmiyetten evvel ve sonraki halleri bu mes'eleye guzel bir misaldir. Bunun gibi icraat-i esasiyesinden binlerce hârikalar vardir. O Zâtin o zamandaki icraatina hârika diyoruz. Acaba bu zamanin yuzlerce feylesoflari, o zamanda o vahset-âbâd cezireye gidip, pek uzun zamanlarda o vahsileri islah icin calissalar, o Zât-i mursidin bir senede muvaffak oldugu kadar, onlar elli senede muvaffak olabilirler mi? Hâsâ!' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 23) Sahabe-i Kiram'in Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e Muhabbet ve Sadakati Yukarida da belirttigimiz uzere Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i en yakindan tanimis olan, her hareketini takip ve tespit eden sahabe-i kiramin bu mevzudaki yaklasimlari bizim icin en onemli huccet olmalidir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e 'Canimiz sana feda olsun Ya Resûlallah' 'Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah' 'Dahîlek ya Resûlallah' gibi ifadeleri bu mevzudaki hassasiyetlerine en guzel ornek olsa gerekir. Sahabe-i kiram (Allah onlardan razi olsun) bizlere de bu mevzuda rehber olmuslardir. O konusunca ruzgar bile susuyordu. Bedir'de 'Ey Ashab Hazir misiniz?' diyen Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e Sa'd bin Muaz ayakta soyle cevap veriyor: 'Ya Resulallah seni hak dinle gonderen Allah'a hamd olsun ki, sen bize denizi gosterip dalarsan biz de seninle birlikte dalariz, Allah'in bereketiyle yurut bizi.' Sahabe-i Kirâm Hazretleri, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'i o kadar sevip sayiyordu ki O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nu her davranislarinda ornek almaya calisiyorlardi. Ornegin O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nun hayatin her safhasi ile ilgili tavsiye ve degerlendirmelerine akil sir erdiremeyen bir musrik: 'Goruyorum ki dostunuz (Muhammed) size her seyi, ama her seyi hatta helâya nasil oturacaginizi bile ogretiyor' der. Hazreti Selman-i Farisi (radiyallahu anh) butun vakar ve ciddiyetiyle cevaben: 'Evet, bize her seyi O ogretiyor' der ve tuvalet adâbiyla Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'den isittigi tavsiyelerini teker teker siralar. 'Peygamber boyle seylerle mesgul mu olurmus demeye getiren devrin cagdas kafa yapisina gercegi butun safiyet ve acikligi ile haykiriyordu: 'Evet, bize her seyi O ogretiyor' (Ilgili ornekler icin bkz. Cakan Ismail Lutfi, Sunnetin Butunlugu, (Hz. Peygamber ve Aile hayati Tartismali Ilmi Toplantilar Dizisi) s. 127, Istanbul, 2006.) Beni Mustalik kabilesinden esirler alinmisti. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, azili dusmani bu kabilenin reisi Haris'in kizi Cuveyriye ile onun onculugunde kabileleri Islam'a isindirmayi hedefleyerek evlenmesinin ardindan Ensar ve Muhacirler Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e olan saygi ve sevgileri neticesinde O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nunla akrabalik bagi bulunan bir kabilenin insanlarinin esir edilemeyecegi dusuncesiyle alinan butun esirleri salivermislerdir. Hazreti Ebû Eyyûb el-Ensâri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah kendisine bir yiyecek sunuldugu zaman yiyecegi kadar yer, artani bana gonderirdi. Bir gun, icinde sarimsak bulunan bir kap yemegi hic el surmeden bana iade etti. Bunun uzerine kendilerine gittim ve 'Sarimsak yemek haram mi?' dedim. O (sallallahu aleyhi ve sellem): 'Hayir, haram degildir, ancak ben kokusundan dolayi hoslanmiyorum' buyurdu. Hazreti Ebû Eyyûb el-Ensâri (radiyallahu anh) de: 'O halde, sizin hoslanmadiginizdan ben de hoslanmiyorum' dedi." (Ilgili ornekler icin bkz. Cakan, Ismail Lutfi, a.g.e., s. 121.) Sahip Oldugu Ahlaki Degerler Sevilmesini Gerektirir Bir insanin, butun guzellikleri, butun kâmil vasiflari bir arada cem etmesi mumkun degildir. Ancak bu insan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) olursa durum degisir. Peygamber Efendimiz butun ahlakî guzellikleri zirvede temsil eden bir ahlak abidesidir. O (sallallahu aleyhi ve sellem), hem imam, hem muallim, hem hatip, hem komutan, hem hâkim, hem ailesi icinde ideal es, cocuklari icin ideal bir baba, hem muttakî, hem emîn, hem âdil, hem sabir kahramani, hem hem hem, satirlarin almayacagi, sozcuklerin kifayet vermeyecegi hem hemler. O (sallallahu aleyhi ve sellem) hicbir zaman lanetle meselelere yaklasmamistir. Basta kendi kavminden olmak uzere karsilastigi her turlu ezâ ve cefa karsisinda hep sabir gostermis, beddua etmemistir. Ornegin Hazreti Tufeyl bin Amr, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelerek kabilesinin Islâm'a girmeyi reddettigini iletmis ve onlar icin beddua talebinde bulunmustu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise ellerini kaldirarak: 'Allah'im, onlara hidayet ver, onlari imana getir.' buyurmustur. Ayni durum Sakîf kabilesi icin de mevzu bahistir. Yapilan savasta Sakîf okculari Muslumanlara cok zarar vermistir. Sahabeden bir kismi, 'Ya Resulullah Sakîf kabilesinin oklari bizi yakti, onlara beddua et!' deyince, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): 'Allah'im, Sakîf'e hidayet ver!' buyurmustur. 'Butun ahlâk-i hamîdenin en yuksekleri o Zâtta ictima etmis olduguna butun âlem sehadet ediyor. Ve keza en nezih hasletleri ve huylari ve en yuksek seciyeleri câmi' bir sahsiyet-i maneviye sahibi olduguna icma vardir. Ve keza o zâtin en yuksek derecede bulunan zuhd ve takva ve ubudiyeti sehadetleriyle mâlik oldugu kuvvet-i imaniye ile musaddaktir. Ve keza siyer-i Nebeviyenin sehadetiyle derece-i vusûku ve kemal-i ciddiyet ve metaneti ve butun islerinde ve harekâtinda kuvvet-i emniyeti, hakka mutemessik ve hakikate sâlik oldugunu tasdik eden kat'î delillerdir.' (Bediuzzaman, Mesnevi, s. 21) Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke'deki hayati boyunca yuce ahlak ve faziletlerinden dolayi 'emîn' olarak bilinir.O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkinda Hazreti Âise (radiyallahu anha): "Ahlaki Kur'ân'di" der. Evet, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem.) yasayan Kur'ân'di. Kur'ân'in, canli tatbîki idi. Kur'ân'da nâzil olan emir ve yasaklarin tafsilati O (sallallahu aleyhi ve sellem)'nun hayatindaki uygulamasi idi. Allahu Teâla bu hakikati ifade sadedinde: "Suphesiz sen buyuk bir ahlâka sahipsin." (Kalem sûresi, 4) buyurur. Kendileri de (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hususta: 'Rabbim bana edebi guzel bir surette ihsan etti, edeplendirdi' buyurur. Onun edebi, ahlakî vasiflari Kur'ân-i Kerîm'den sonra getirmis oldugu en buyuk mucize olarak kabul edilir. Zira boylesi bir terbiye ve ahlaki degerler ancak Yuce Rabbimizin terbiyesinden gecmis olmayi istilzam eder. Asagida ornek kabilinden serdedecegimiz tasimis oldugu vasiflarinin her birisi O'na sevgi ve saygiya gerektirecek birer alt baslik mahiyetindedir: O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hal ve davranislarinda asirilik yoktu. Luzumsuz soz soylemez, az ve oz konusurdu. Konusurken yuksek sesle konusmaz, kimseyi incitmez, kimseye fena soz soylemezdi. Kotu konusmazdi. Kinayan, hata arayan biri degildi. Insanlarin guldukleri seye O (sallallahu aleyhi ve sellem) da gulerdi. Her sozu hikmet doluydu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir seye isaret ettiginde elinin tamamiyla isaret eder, bir seyi begendiginde de elini hareket ettirirdi. Hareketleri hep agir basli idi. Yumusak huylu ve alcak gonullu idi. Birisiyle konusurken ona butun vucuduyla yonelirdi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yuzunde tebessum eksik olmazdi. O (sallallahu aleyhi ve sellem)'na bakan rahat ederdi. Herkesin gonlunu alir, herkesi hosnut ederdi. Ashabi ile arasinda duvar ormemisti. Herkese deger verirdi. Herkese alcak gonullu davranirdi. Kimse O'nunla (sallallahu aleyhi ve sellem) birlikte olmaktan rahatsiz olmamisti. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ofkeden sakinirdi. Kizmasi da din ve diyanet icindi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hic aceleci davranmazdi. Karsilastigi kimseye ilk selam veren O (sallallahu aleyhi ve sellem) olurdu. Cocuklara da selam verirdi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) akraba, es-dost canlisiydi. Uzerinde tefekkur hâkimdi. Agir basli, ciddi, ayni zamanda cok kolay ulasilan biriydi. Bir yere izinsiz girmezdi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir diger onemli vasfi nefsini mudafaa etmemesiydi. Munakasaya girmez, cok konusmaz, kendisini ve toplumu ilgilendirmeyen bir meseleye kesinlikle karismazdi. Bu gibi vasiflardan sadece biri bile sahibinin halk nezdinde sevilmesini ve sayilmasini gerektirirken, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu ve benzeri daha bircok ustun vasiflarla donanmis ornek insandir. http://www.yeniumit.com.tr/konular.php?sayi_id=78&konu_id=1032&yumit=bolum2 Ekim-Kasım-Aralık 2007 Yeni Umit Dergisi
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
http://www.muhabbetullah.com Nur Üstüne Nur Bir Forum..
islami Forum islami Site
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.