KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ VE ANALİZİ
Mustafa Nevruz SINACI
Dönem itibarıyla Türkiye'de müthiş bir duyarsızlık, sorumsuzluk, kaygısızlık ve daha da vahimi; Muhtemelen kasıtlı ve art niyetli bir entelektüel cehalet; Yahut şuur-bilinç kaybı veya bazı dahili bedhahlar ile bunların doğal uzantıları olan dış güçler güdümünde bir "körler ve sağırlar birbirini ağırlar" diyalogu yaşanmaktadır.
Bu bağlamda, bazı istisnalar hariç genel yapı ve kurulum bağlamında mükemmel bir Anayasa göz ardı edilmekte, kanunlar hukuk kavramının dışında cebri yaptırım gücü olarak algılanmakta ve bu mantıkla uygulanmaktadır.
Rezaletin kamuflajı uğruna objektif bilim, adalet ahlâkı, bağımsız ve tarafsız hukuk, kelimelerin kavgası ve kavram kargaşasına kurban edilmekte topluma "aydın" yakıştırmacası ile lanse edilen köşe başı Donkişotları, yıllardır ülkemizde alenen uygulanan psikolojik savaş taktiklerine muadil hayali hedefler yaratmakta ve düşman adına kılıç sallamaktadırlar.
Tahribatın hedefi yalnız kutsal insan unsurumuz değildir.
Bilakis; Anayasa, adalet, hukuk, ahlâk, iktisat, eğitim, bilim, kültür ve savunma…
Milli refleksler dâhil, bütün değerlerimiz bir-bir yok edilme tehdidine maruzdur.
ÖNCE ANAYASAYA BİR BAKALIM:
Yasama Yetkisi: "Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez." (madde: 7)
Yürütme (icra) Yetkisi ve Görevi: "Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." (madde: 8)
Yargı Yetkisi: "Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." (madde: 9)
EGEMENLİK: "Kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. (madde: 6)
EŞİTLİK: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (10)
ANAYASANIN BAĞLAYICILIĞI VE ÜSTÜNLÜĞÜ: Anayasa hükümleri, "yasama", "yürütme" ve "yargı" organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan "TEMEL HUKUK" kurallarıdır. Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
OBJEKTİF NORM VE KRİTER:
Bir milletin siyasi alın yazısında mevki sahibi olabilmek için, onun ihtiyacını görebilmek ve onun kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1927)
BİR DE UYGULAMAYA BAKMAK GEREK!
Şimdi, yaşanan gerçekler ile millet iradesi çerçevesinde yapılması gerekenlere bakınız!
Meselâ: Türkiye Büyük Millet Meclisinde usul, esas ve ahlâka uygun olarak millet tarafından belirlenmiş kaç milletvekili var? Var olanların kaçı millet adına hareket etmekte ve Anayasanın 7. maddesinin amir hükmüne uymuş olarak 'bütün hak ve yetkilerini' tefessüh etmiş 'parti sahibi sultasına' devretmemiş bulunmaktadır?
Yürütme yetkisi TBMM üzerinde vesayet ihdas etmiş midir? Yoksa etmemiş midir?
Anayasa Mahkemesi ve diğer yüksek yargı (mahkeme) başkanları ile Cumhuriyet Baş Savcıları her vesile ile hukukun bağımsızlığından söz etmektedirler.
PEKİ; Adalet ve hukuk aynı zamanda mutlak eşitlikçi ve "BAĞIMSIZ" değil midir?
Yukarda özellikle yazdığım TC'nin kurucusu Atatürk'ün vecizesi ile Anayasanın amir hükümleri doğrultusunda "Yargı-Yasama-Yürütme" sadece ve yalnızca "millet adına" tam bir eşitlik, adalet ahlakı ve hukuk perspektifinde halka hizmet etmek zorunda mıdır? YOKSA!..
İKTİDAR, MEŞRUİYET VE ADALET
Mustafa Nevruz SINACI
Gazetemizin dünkü nüshasında yayınlanan "Nedir bu kuvvetler ayrılığı ve ne değildir" başlıklı makalemizde irdelediğimiz kuvvetler ayrılığı 61 Anayasası ile kuvvetler birliği yerine ikame edilmiş olup; Devletin daha sağlıklı, adaletli, vatandaş hakları ve hukuk normlarına uygun bir zeminde yürütümünü esas almıştır. Yani hedef: Meşruiyet ve adalettir. Oysa;
Sistemin amaçlanan iyi niyetin ötesinde farklı bir gelişme gösterdiğini, zaman içinde yasal (meşru erk, Anayasal güç) kavramının dışına taştığını ve birbirlerini denetleyen onurlu ve sorumlu kurumlar yerine; İktidarı ve iktidar (devlet) nimetlerini paylaşma ve/veya yekdiğerini yıpratma, ikame etme biçimine iblağ etmeye yöneldiğini göstermiştir. Bu durum yargıda siyasallaşma, kutuplaşma, adalet ve objektif hukuktan uzaklaşma gibi kronik sorunları beraberinde getirmiş; Yasama ve yürütme de ise hızlı bir yozlaşmaya neden olmuştur.
SONUÇ: Lider (parti sahibi-sulta-vesayet) tasallutunda halktan kopuk, kitle dışı aleni dikta ve despotize siyaset kurumları, iktidarın şahsında AB güdümüne teslimiyet. Dahası talihsiz GB Antlaşması kapsamında hükümranlık hakkından ödün… Şimdiyse sürecin adeta bir parçası biçim kapatma davası. Meselenin özü aynı: Kuvvetler ayrılığı ilkesinin Anayasa, yürürlükteki yasa, adalet ve hukuk sistemi dışına çekilmek suretiyle uğradığı travma.
AÇILAN KAPATMA DAVASI
Hiç kuşkunuz olmasın ve kaygı duyulmasın ki; sanılan ve söylenenin aksine Ak Parti kapanırsa kesinlikle bölünmeyiz. Aksine AKP bölünürken adalet ve hukuk sistemi uygulanıp yerleşeceği için milletçe bütünleşip devleti güçlendirebiliriz. Sürece ilişkin kesite bir bakalım:
AKP, YCBS'nın kapatma istemine karşı hazırladığı savunmasını 30.4.2008'de genel başkanı RTE imzası ile Anayasa mahkemesi Başkanlığına sundu. İncelenirse görülecektir ki; savunma tamamen "bu davanın hukuki değil siyasi olduğu" hususunun ispat edilmesi üzerine kuruludur. Bir bakıma AKP savunma ile adeta altı yıldan beri yönettiği ülkemizde hukukun siyasallaştığını ispat etmeğe çalışmış, bir başka deyişle hukukun olmadığını ikrar ederek ülkeyi içine düşürdüğü durumu tasvir ederek mezkür savunması ile adeta hukuka "gelin beni kapatın" diye çağrıda bulunmuştur. İşte savunmadan birkaç çarpıcı cümle;
"Hukuk alanında keyfilik, kişisellik ve sübjektiflik, iddianamede görüldüğü üzere gerçeklikten uzaklaşmaya ve hukuk standartlarının örselenmesine yol açmaktadır. Hukuk alanında olguların doğru algılanamaması, çarpık bir okuma sonucu gerçeklerle ilgisi olmayan sonuçlara ulaşılmasının hepimiz için telafisi imkânsız zararlar doğuracağı açıktır.
-Bu iddianame hukuk sisteminin en temel karakteri objektiflik, nesnellik, nedensellik ve rasyonelliğe dayanmamakta; en iyimser yaklaşımla bir algılama sorununun varlığını ortaya koymakta; Partimiz hakkında hazırlanan iddianame, baştan aşağı gerçekleri tersyüz eden, değerleri ve kavramları birbirine karıştıran, dahası koruyor gibi göründüğü ilkelere zarar veren ön yargılı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu iddianamenin gerçekte olup bitenle bir ilgisi bulunmamaktadır.
-Bu dava maalesef ülkemiz ve milletimize ağır ekonomik-siyasi bedeller ödetebilecek bir süreci başlatmıştır. Davayla hukuk sistemimiz zarar görmektedir. Hukukun siyasallaştığı düşüncesi, vatandaşların hukuka karşı güven duygusunu zedelemekte; Demokrasimiz ülkemiz ve milletimiz zarar görmektedir. Siyasi-ekonomik istikrarın tahrip edilmesi ülkenin ve halkın fakirleşmesi demektir. Türkiye'ye onlarca yıl kaybettirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır. Davayla Devletimizin bütünlüğü zarar görmektedir" denilmekte.
Ancak sürece rağmen esasa müteallik Anayasa değişikliği, yeni Anayasa, hattâ baskın- erken bir seçim bile telâffuz edilebilmektedir. Bu adeta bir 'meydan okuma' ve haddini aşan güç gösterisidir. Amma adil değildir. Dolayısıyla iktidar partisi, gerçek güç ve kuvvetin adalet olduğunu bilmeli ve bu evrensel gerçeğin artık farkına vararak, hiç olmazsa şu andan itibaren hak-hukuk ve adalet yoluna girmelidir. Velev ki, bu yol hayırlara vesile olabilir!..
Yahoo! kullaniyor musunuz?
Istenmeyen postadan biktiniz mi? Istenmeyen postadan en iyi korunma Yahoo! Posta'da
http://tr.mail.yahoo.com/ --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Mustafa Nevruz SINACI
Dönem itibarıyla Türkiye'de müthiş bir duyarsızlık, sorumsuzluk, kaygısızlık ve daha da vahimi; Muhtemelen kasıtlı ve art niyetli bir entelektüel cehalet; Yahut şuur-bilinç kaybı veya bazı dahili bedhahlar ile bunların doğal uzantıları olan dış güçler güdümünde bir "körler ve sağırlar birbirini ağırlar" diyalogu yaşanmaktadır.
Bu bağlamda, bazı istisnalar hariç genel yapı ve kurulum bağlamında mükemmel bir Anayasa göz ardı edilmekte, kanunlar hukuk kavramının dışında cebri yaptırım gücü olarak algılanmakta ve bu mantıkla uygulanmaktadır.
Rezaletin kamuflajı uğruna objektif bilim, adalet ahlâkı, bağımsız ve tarafsız hukuk, kelimelerin kavgası ve kavram kargaşasına kurban edilmekte topluma "aydın" yakıştırmacası ile lanse edilen köşe başı Donkişotları, yıllardır ülkemizde alenen uygulanan psikolojik savaş taktiklerine muadil hayali hedefler yaratmakta ve düşman adına kılıç sallamaktadırlar.
Tahribatın hedefi yalnız kutsal insan unsurumuz değildir.
Bilakis; Anayasa, adalet, hukuk, ahlâk, iktisat, eğitim, bilim, kültür ve savunma…
Milli refleksler dâhil, bütün değerlerimiz bir-bir yok edilme tehdidine maruzdur.
ÖNCE ANAYASAYA BİR BAKALIM:
Yasama Yetkisi: "Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez." (madde: 7)
Yürütme (icra) Yetkisi ve Görevi: "Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." (madde: 8)
Yargı Yetkisi: "Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." (madde: 9)
EGEMENLİK: "Kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. (madde: 6)
EŞİTLİK: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (10)
ANAYASANIN BAĞLAYICILIĞI VE ÜSTÜNLÜĞÜ: Anayasa hükümleri, "yasama", "yürütme" ve "yargı" organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan "TEMEL HUKUK" kurallarıdır. Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
OBJEKTİF NORM VE KRİTER:
Bir milletin siyasi alın yazısında mevki sahibi olabilmek için, onun ihtiyacını görebilmek ve onun kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1927)
BİR DE UYGULAMAYA BAKMAK GEREK!
Şimdi, yaşanan gerçekler ile millet iradesi çerçevesinde yapılması gerekenlere bakınız!
Meselâ: Türkiye Büyük Millet Meclisinde usul, esas ve ahlâka uygun olarak millet tarafından belirlenmiş kaç milletvekili var? Var olanların kaçı millet adına hareket etmekte ve Anayasanın 7. maddesinin amir hükmüne uymuş olarak 'bütün hak ve yetkilerini' tefessüh etmiş 'parti sahibi sultasına' devretmemiş bulunmaktadır?
Yürütme yetkisi TBMM üzerinde vesayet ihdas etmiş midir? Yoksa etmemiş midir?
Anayasa Mahkemesi ve diğer yüksek yargı (mahkeme) başkanları ile Cumhuriyet Baş Savcıları her vesile ile hukukun bağımsızlığından söz etmektedirler.
PEKİ; Adalet ve hukuk aynı zamanda mutlak eşitlikçi ve "BAĞIMSIZ" değil midir?
Yukarda özellikle yazdığım TC'nin kurucusu Atatürk'ün vecizesi ile Anayasanın amir hükümleri doğrultusunda "Yargı-Yasama-Yürütme" sadece ve yalnızca "millet adına" tam bir eşitlik, adalet ahlakı ve hukuk perspektifinde halka hizmet etmek zorunda mıdır? YOKSA!..
İKTİDAR, MEŞRUİYET VE ADALET
Mustafa Nevruz SINACI
Gazetemizin dünkü nüshasında yayınlanan "Nedir bu kuvvetler ayrılığı ve ne değildir" başlıklı makalemizde irdelediğimiz kuvvetler ayrılığı 61 Anayasası ile kuvvetler birliği yerine ikame edilmiş olup; Devletin daha sağlıklı, adaletli, vatandaş hakları ve hukuk normlarına uygun bir zeminde yürütümünü esas almıştır. Yani hedef: Meşruiyet ve adalettir. Oysa;
Sistemin amaçlanan iyi niyetin ötesinde farklı bir gelişme gösterdiğini, zaman içinde yasal (meşru erk, Anayasal güç) kavramının dışına taştığını ve birbirlerini denetleyen onurlu ve sorumlu kurumlar yerine; İktidarı ve iktidar (devlet) nimetlerini paylaşma ve/veya yekdiğerini yıpratma, ikame etme biçimine iblağ etmeye yöneldiğini göstermiştir. Bu durum yargıda siyasallaşma, kutuplaşma, adalet ve objektif hukuktan uzaklaşma gibi kronik sorunları beraberinde getirmiş; Yasama ve yürütme de ise hızlı bir yozlaşmaya neden olmuştur.
SONUÇ: Lider (parti sahibi-sulta-vesayet) tasallutunda halktan kopuk, kitle dışı aleni dikta ve despotize siyaset kurumları, iktidarın şahsında AB güdümüne teslimiyet. Dahası talihsiz GB Antlaşması kapsamında hükümranlık hakkından ödün… Şimdiyse sürecin adeta bir parçası biçim kapatma davası. Meselenin özü aynı: Kuvvetler ayrılığı ilkesinin Anayasa, yürürlükteki yasa, adalet ve hukuk sistemi dışına çekilmek suretiyle uğradığı travma.
AÇILAN KAPATMA DAVASI
Hiç kuşkunuz olmasın ve kaygı duyulmasın ki; sanılan ve söylenenin aksine Ak Parti kapanırsa kesinlikle bölünmeyiz. Aksine AKP bölünürken adalet ve hukuk sistemi uygulanıp yerleşeceği için milletçe bütünleşip devleti güçlendirebiliriz. Sürece ilişkin kesite bir bakalım:
AKP, YCBS'nın kapatma istemine karşı hazırladığı savunmasını 30.4.2008'de genel başkanı RTE imzası ile Anayasa mahkemesi Başkanlığına sundu. İncelenirse görülecektir ki; savunma tamamen "bu davanın hukuki değil siyasi olduğu" hususunun ispat edilmesi üzerine kuruludur. Bir bakıma AKP savunma ile adeta altı yıldan beri yönettiği ülkemizde hukukun siyasallaştığını ispat etmeğe çalışmış, bir başka deyişle hukukun olmadığını ikrar ederek ülkeyi içine düşürdüğü durumu tasvir ederek mezkür savunması ile adeta hukuka "gelin beni kapatın" diye çağrıda bulunmuştur. İşte savunmadan birkaç çarpıcı cümle;
"Hukuk alanında keyfilik, kişisellik ve sübjektiflik, iddianamede görüldüğü üzere gerçeklikten uzaklaşmaya ve hukuk standartlarının örselenmesine yol açmaktadır. Hukuk alanında olguların doğru algılanamaması, çarpık bir okuma sonucu gerçeklerle ilgisi olmayan sonuçlara ulaşılmasının hepimiz için telafisi imkânsız zararlar doğuracağı açıktır.
-Bu iddianame hukuk sisteminin en temel karakteri objektiflik, nesnellik, nedensellik ve rasyonelliğe dayanmamakta; en iyimser yaklaşımla bir algılama sorununun varlığını ortaya koymakta; Partimiz hakkında hazırlanan iddianame, baştan aşağı gerçekleri tersyüz eden, değerleri ve kavramları birbirine karıştıran, dahası koruyor gibi göründüğü ilkelere zarar veren ön yargılı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu iddianamenin gerçekte olup bitenle bir ilgisi bulunmamaktadır.
-Bu dava maalesef ülkemiz ve milletimize ağır ekonomik-siyasi bedeller ödetebilecek bir süreci başlatmıştır. Davayla hukuk sistemimiz zarar görmektedir. Hukukun siyasallaştığı düşüncesi, vatandaşların hukuka karşı güven duygusunu zedelemekte; Demokrasimiz ülkemiz ve milletimiz zarar görmektedir. Siyasi-ekonomik istikrarın tahrip edilmesi ülkenin ve halkın fakirleşmesi demektir. Türkiye'ye onlarca yıl kaybettirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır. Davayla Devletimizin bütünlüğü zarar görmektedir" denilmekte.
Ancak sürece rağmen esasa müteallik Anayasa değişikliği, yeni Anayasa, hattâ baskın- erken bir seçim bile telâffuz edilebilmektedir. Bu adeta bir 'meydan okuma' ve haddini aşan güç gösterisidir. Amma adil değildir. Dolayısıyla iktidar partisi, gerçek güç ve kuvvetin adalet olduğunu bilmeli ve bu evrensel gerçeğin artık farkına vararak, hiç olmazsa şu andan itibaren hak-hukuk ve adalet yoluna girmelidir. Velev ki, bu yol hayırlara vesile olabilir!..
Yahoo! kullaniyor musunuz?
Istenmeyen postadan biktiniz mi? Istenmeyen postadan en iyi korunma Yahoo! Posta'da
http://tr.mail.yahoo.com/ --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.