Anayasadan almadığı meşruiyeti, adli hüküm çıkarma metotlarından ve isnatlarından yoksun, Başörtüsünü laikliğin dışında ve karşısında ifade etmek toplum vicdanına bir hançer saplamadır. Halkı seçtiği meclisi ve aldığı karaları hiç sayarak cezalandırmaktır. Yasakları laiklik adına kutsama geleneği Fransız tipi sömürücü laiklik despotizminin bir örneğidir.
Son Anayasa Mahkemesi karaları, türlerinin son örneği olması dileğimizdir.
Hâkimiyete müdahale etmek cüretini kendinde gören, halkın karşısında, vicdanına mahpus kararları alanları tarih iyi bir şekilde anmayacaktır. Halk hakikatleri görürken, halkı kör, sağır, anlamaz ve güdülecek sürü gören elitsel yargının bitişinin de son terennümünü vermiştir. Bence halk kendini idare etmek cüretinde ki yargıya ders verecek kadar çağın icaplarına uygun algı sahibidir. Halkın gerisindeki idareciler barajda boğulma tehlikesindedirler. Bir kısmı boğulmuştur.
Yargıda sandıkta 27 Nisan gibi bir darbenin cevabını halktan alacaktır. Darbesel kararların ardında yargı ezilmiş, hukuk devletinden yargı devletine geçme sinyali verilmiştir. Yargı ifade edilemeyen ve bilinmeyen güçlerin tesirinde olduğu izlenimi vermektedir. Son kararlarının siyasiliği de bunu pekiştirmektedir. Sorgulayanların sorgulanamayacağı söylenemez.
Yargının kendine mal ettiği, anayasadan almadığı bu kararlarla, siyasi mülahazalarla ülkemizi bir seçkincilerin çeteleşmesi halinde kendi içine kapatma modern dünyadan koparma girişimlerine hizmet eder niteliktedir.
Doç. Mustafa Şentop: "Anayasa mahkemesi, anayasal meşrutiyetini yok etmiştir. Artık Ak Parti hakkında kapatma davasına bakması meşru olmayacaktır."demektedir.
Anayasa mahkemesinin verdiği son kararların hepsi siyasi, ideolojiktir. Hukuki zeminini kaybeden bu kararlar topluma karşı bir intikam dürtüsünü çağrıştırmaktadır. Halkın hıncını büyüttüğünü ilk erken seçim kararının ardından görülecektir. Bu ülkemiz insanlarına sağlıklı karar verme mantığını yok etmektedir. Duygusal öfke yüklenmesi içinde sandıkta yoğunlaşmasını sebebiyet vereceğini pekâlâ bilindiğini sanıyorum.
Bu kararla yargı kunta kintelerini ilan etmiştir. Halkı zenci ilan etmiştir. Halkoylaması yapılması halinde halkın en az %80'i serbest bırakılması gereğine ortaya koyacaktır. Bu mahkeme kim adına karar vermiştir.
Yargının kendine mal ettiği, anayasadan almadığı bu kararlarla, siyasi mülahazalarla ülkemizi bir seçkincilerin çeteleşmesi halinde kendi içine kapatma modern dünyadan koparma girişimlerine hizmet eder niteliktedir.
Doç. Mustafa Şentop: "Anayasa mahkemesi, anayasal meşrutiyetini yok etmiştir. Artık Ak Parti hakkında kapatma davasına bakması meşru olmayacaktır."demektedir.
Anayasa mahkemesinin verdiği son kararların hepsi siyasi, ideolojiktir. Hukuki zeminini kaybeden bu kararlar topluma karşı bir intikam dürtüsünü çağrıştırmaktadır. Halkın hıncını büyüttüğünü ilk erken seçim kararının ardından görülecektir. Bu ülkemiz insanlarına sağlıklı karar verme mantığını yok etmektedir. Duygusal öfke yüklenmesi içinde sandıkta yoğunlaşmasını sebebiyet vereceğini pekâlâ bilindiğini sanıyorum.
Bu kararla yargı kunta kintelerini ilan etmiştir. Halkı zenci ilan etmiştir. Halkoylaması yapılması halinde halkın en az %80'i serbest bırakılması gereğine ortaya koyacaktır. Bu mahkeme kim adına karar vermiştir.
Laiklik adına karar vermişse, halkın çoğunun laikliğe aykırı düşünce içinde olduğunu da ilan etmiştir. Rejim o zaman kendini koruduğunu söyleyen yargı tarafından, meşrutiyet tartışmasına açılmış olmaz mı? Kim ne adına karar verdiyse…
Bunun anlaşılması için açılması sağlanacaktır.
Mahkemenin koruduğunu sandığı şeyi kendisi sorgulanır hale getirmiştir.
Ak Parti'nin yapacağı şey halktan aldığı milli hâkimiyet'ine yargının müdahalesini reddetmektir. Ve kapatma davasında reddi hâkim talep etmektir. Ardından da, acil seçim kararı alarak, kendini feshedip, yeni bir isimle, halka kendini en iyi şekilde anlatarak, anayasayı değiştirecek güç vermesini istemek olacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Meclisin üstünde olamaz. Olmamalı da. Çetelerin müdahale ettiği bir düzen olmaktan çıkmak için, yargısal reform çok acil şarttır. TBMM başkanı, Anayasa Mahkemesine hâkimiyetini kabul etmiş olamamak için, gerekli kesin uyarısını yapmalı ve restini de çekmelidir. Bu ülkede herkes yerini ve haddini bilmelidir. Anayasal suç işleyen bir mahkemenin meşrutiyetini halka da sorabilirler. DGM'lerin kaldırılması gibi, Anayasa Mahkemesi de kaldırılabilirliği tartışmaya açılmış bulunmaktadır. Bunu sağlayan da kendi üyelerinin siyasal kararlara imza atmaları ve meclisin yetkilerine iki de bir kısıtlama getirmiş olmalarıdır. Yetkileri budanmalıdır. Bir nahiyede iki müdür olmamalıdır. Memleketi çakallar basar yoksa…
Anayasa Mahkemesi Meclisi ülkemizi idare etsin. TBMM kaldırılsın. Bu siyasi kararlara imza atan yargıçlardan isteğimizdir. Lütfen 410 milletvekilinin laikliğe aykırı bir ararı çıkardığı meclisi de kapatsınlar. Bize laik laik, 11 üyeli anayasal millet meclisi olduklarını da ilan etsinler. Kuzu kuzu geçinir gideriz. Onlar ne derse kanun oluyor madem… Ne gerek var o zaman bu meclise…
Biz meclisimizin kendi hâkimiyetine,yani milletten aldığı yetkili hâkimiyetimize sahip çıkmasını da isteriz. Kendilerini matador zannedenlere, kunta kinte olmadığımızı göstermek zamanı gelmiştir.
Hayret bir ülke olduk vesselam..
http://gencmusalli.com/wordpress/archives/499
Ak Parti'nin yapacağı şey halktan aldığı milli hâkimiyet'ine yargının müdahalesini reddetmektir. Ve kapatma davasında reddi hâkim talep etmektir. Ardından da, acil seçim kararı alarak, kendini feshedip, yeni bir isimle, halka kendini en iyi şekilde anlatarak, anayasayı değiştirecek güç vermesini istemek olacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Meclisin üstünde olamaz. Olmamalı da. Çetelerin müdahale ettiği bir düzen olmaktan çıkmak için, yargısal reform çok acil şarttır. TBMM başkanı, Anayasa Mahkemesine hâkimiyetini kabul etmiş olamamak için, gerekli kesin uyarısını yapmalı ve restini de çekmelidir. Bu ülkede herkes yerini ve haddini bilmelidir. Anayasal suç işleyen bir mahkemenin meşrutiyetini halka da sorabilirler. DGM'lerin kaldırılması gibi, Anayasa Mahkemesi de kaldırılabilirliği tartışmaya açılmış bulunmaktadır. Bunu sağlayan da kendi üyelerinin siyasal kararlara imza atmaları ve meclisin yetkilerine iki de bir kısıtlama getirmiş olmalarıdır. Yetkileri budanmalıdır. Bir nahiyede iki müdür olmamalıdır. Memleketi çakallar basar yoksa…
Anayasa Mahkemesi Meclisi ülkemizi idare etsin. TBMM kaldırılsın. Bu siyasi kararlara imza atan yargıçlardan isteğimizdir. Lütfen 410 milletvekilinin laikliğe aykırı bir ararı çıkardığı meclisi de kapatsınlar. Bize laik laik, 11 üyeli anayasal millet meclisi olduklarını da ilan etsinler. Kuzu kuzu geçinir gideriz. Onlar ne derse kanun oluyor madem… Ne gerek var o zaman bu meclise…
Biz meclisimizin kendi hâkimiyetine,yani milletten aldığı yetkili hâkimiyetimize sahip çıkmasını da isteriz. Kendilerini matador zannedenlere, kunta kinte olmadığımızı göstermek zamanı gelmiştir.
Hayret bir ülke olduk vesselam..
http://gencmusalli.com/wordpress/archives/499
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.