Afiyet Sıddıki: İslam Kızı’nın ABD’ye tokadı

Bagram’ın 650 Nolu esiri böbreği ve bağırsaklarından bir kısmı alınmasına rağmen, duruşmasında Müslüman izzetinden ödün vermedi.
Bagram’daki 650 Numaralı Esir Dr. Afiyet Sıddıki, geçtiğimiz günlerde New York’ta duruşmaya çıktı. Afganistan’da 3 çocuğuyla kaybolan daha sonra yine her nasılsa Afganistan’da birden ortaya çıkan, Amerikan üssü Bagram’dan çığlıkları duyulan Dr. Afiyet Sıddıki’nin hikayesini okumuştunuz.

Son haberlere göre, Dr. Sıddıki’nin 3 çocuğundan 2’si kayıp. En büyük çocuğu yakın zamanda Afganistan’da ortaya çıktı ve DNA analizi onun olduğunu kesinleştirdi. Amerika’nın Sıddıki’nin oğlunu ona karşı kullandığı haberde yer alan diğer dehşetli ayrıntılardan.

Amerika’da bulunduğu her saniye, İslam’a kendisini adayan ve Bosna gibi dünyanın her köşesindeki Müslümanlar için her fırsat ve her şartta “ayağa kalkıp” bir şeyler yapan İslam’ın bu cesur kızının hikayesini onu tanıyanlar anlattı.

Afganistan’da sözüm ona yakalanmasının ardından “her nasılsa” sorgusu sırasında “kaçmaya çalışırken” göğsünden vurulan ve ABD’deki ameliyatlarda böbreğinin birini ve bağırsaklarının bir kısmını kaybeden Dr. Afiyet Sıddıki’nin ibretlik duruşma hikâyesi…



İZLEDİĞİM AFİYET SIDDIKİ: TAĞUT’A İMANLA CEVAP VEREN İSLAM’IN KIZI

Ebu Sabaya


Tüm dünya bir tek kişi hakkında konuşur oldu bu sıralar. Bir eş ve 3 çocuk annesi bu zayıf, kısa boylu doktora öğrencisinin adı Afiyet Sıddıki.

Bu kadının hikâyesiyle ilgilenmenizi istiyorum ve neden benim ilgilendiğimi anlamanızı. Bu basit kadının, İslam’a adanmışlığını ve İslam kaygısını onu tanıyanların tarifiyle öğrenmenizi istiyorum. Basit ve kolay eylemlerden oluşmasına rağmen sadece muktedir olanların ortaya koyabileceği bir adanmışlık.

Afiyet’i tanıyanlar, toplantılarda zar zor fark edilen bu utangaç, kibar, sessiz ve küçük kadını hatırlayacaklardır. Ancak söylenmesi gereken bir şey olduğunda da lafını esirmediğini de ekleyeceklerdir. Bosnalı yetimler için yerel bir camideki konuşmasında toplantıya katılan erkekleri onun yaptığını yapmadıkları için kötü şekilde azarlamaktan geri durmamıştı: Şöyle haykırmıştı: “Hani nerede erkekler? Neden burada ayakta duran benim ve bu işi yapıyorum?” Çok haklıydı, o bir anne, bir eş ve İslami işler söz konusu olduğunda kılını kıpırdatmayan erkek kardeşleriyle dolu bir toplulukta öğrenciydi.

Daha MIT’te (Massacuhuets Institute of Technology) öğrenciyken, yerel hapishanelerdeki Müslümanlara Kur’an ve diğer İslami kitaplar vermek için organizasyonlar yapıyordu. Bunları yerel bir camide kutularda toplar daha sonra camiye gelerek o ağır kutuları çok dik merdivenlerden 3 kat aşağıya tek başına indirirdi. Suphanallah, Allah’ın kaderine bakın: Müslüman mahpuslara yardım etmek için bu kadar zaman ve emek harcayan bu kadının şimdi kendisi hapiste. (Allah onu özgür kılsın)!

İslam’a kendisini adayışı kampüste de aleniydi. Boston Magazine’deki 2004’teki bir haber “İslam’ı öğretmek isteyen kişiler için 3 kılavuz yazdı. Grubun web sitesinde, Sıddıki, okul etkinliklerinden insanları İslam hakkında eğitmek ve onları İslam’a kazandırmak için açılan stantlarda, yani dava masasının nasıl işletileceğini açıkladı” diyordu. Aynı haberde bu kılavuzlarda, “Mütevazi ancak samimi dava çabamızın bu ülkedeki en büyük dava hareketi olduğunu düşünün! Sadece hayal edin! Biz bu hareket sayesinde İslam’ı kabul eden herkesin ödülünü gelecek yıllarda toplayacağız. Büyük düşünün. Tüm Amerika Müslüman toprağı olana kadar bu mütevazi çabamızı sürdürmek için Allah bize güç ve samimiyet versin” yazıldığıyla devam ediyordu.

Allah’u Ekber… Şu himmete (endişe) bakın… Şu yüce gayelere ve amaçlara! Bizler erkekler olarak bu tür dersleri bir kız kardeşten öğrendiğimiz için utanç duymalıyız.

Her hafta Pazar günler yerel Müslüman çocuklara eğitmek için gelirdi. Bir kız kardeş bana her hafta İslam’ın temel kurallarını öğretmek için bir grup yeni Müslüman’ı ziyaret ettiğini anlattı. Bu toplantılara katılan kız kardeşlerden biri Afiyet’i “Herhangi biri tarafından fark edilecek ya da birinin arkadaşı olacak şekilde çizgisini değiştirmezdi. Sadece gelirdi ve bize Allah’ı anlatırdı ve İngilizce onun ilk dili bile değildi!”

Onun toplantılarına katılan başka bir kız kardeş şöyle anlattı: “Kim olduğumuzla ilgili hiçbir şekilde bahane bulmamamız gerektiğini anlattı. Şöyle dedi: ‘Amerikalılar zayıf insanlara saygı duymaz. Eğer ayağa kalkar ve güçlü olduğumuzu gösterirsek Amerikalılar bize saygı duyarlar!”

Allahu EkberAllah’ım bu kadını özgür kıl!

Afiyet’in en büyük sevdası dünya üzerinde baskıya uğrayan Müslümanlardı. Bosna’da savaş başladığında, bacak bacak üstüne atıp oturup seyretmedi. Onun yerine, elinin ulaşacağı her yerde fark yaratabilecek ne varsa onu aradı. Bir hayal balonunda oturup nasıl Bosna’ya gidip yardım çabalarına yardımcı olabileceğini kurmadı. Ayağa kalktı ve yapabileceği ne varsa yaptı: farkındalıkları artırmak için insanlarla konuştu, yardım istedi, e-postalar gönderdi, sunumlar yaptı. Anlatmaya çalıştığım nokta burada şu; Afiyet, bizlere erkek ve kız kardeşlerimize yardım için yapabilecek her zaman bir şeylerimiz olduğunu gösterdi. En azından farkında olmayanları aymak için söyleyebilecek bir çift lafımız olabilir. Kıçının üstüne oturup hiçbir şey yapmamak hiçbir zaman bir seçenek değil.

Bosnalı yetimlere bağış toplamak için bir camide konuşma yaparken, oturup onu izleyen kalabalığa şöyle sormuştu: “Bu odada birden fazla bota sahip kaç kişi var?” Kalabalığın yarısı ellerini kaldırdığında, “O zaman onların hepsini bağışlayacaksınız. Bosna’da kış gelmek üzere!” demişti. Çağrısı o kadar etkiliydi ki, imam ayağındaki botları çıkarıp bağışlamıştı.

Bu kız kardeşin İslam sevdası hakkında söylenecek daha çok şey var. Ancak yukarıda anlattıklarım size onun nasıl olduğu hakkında bir fikir vermiştir ve umarım bu mümkün olan her yolla İslam’a hizmet için kız kardeşlerin önünde erkek kardeşlerime bir esin kaynağı olur.

Afiyet’in zihnimdeki bu görüntüsüyle, onun kefalet duruşması için mahkeme önüne getirildiğinde onu gördüğümde afalladım. Mahkemenin sol tarafındaki kapı yavaşça açıldı ve içeriye zayıf, aksayan ve bitmiş bir kadın kafasını zar zor dik tutarak tekerlekli sandalye üzerinde girdi. Üzerinde Guantanamo-tarzı turuncu hapishane üniforması ile güçsüz kafasında kemikleri görünen kollarını örtmesi için aşağıya salınan beyaz bir başörtüsü vardı. (hapishane üniforması kısa kollu.) Avukatları çabucak etrafına oturdular ve duruşma başladı.

Başsavcı yardımcı ABD avukatı Christopher LaVigne, içeriye 3 ya da 4 FBI ajanıyla birlikte girdi, bunlardan kadın sanki Pakistanlı gibiydi. Savunma Afiyet’in sağlık durumu nedeniyle kefalet duruşmasının ertelenmesi istemiyle başladı. Gerçekten de Afiyet’in avukatları onun ölüme bu kadar yakınken kefaletle salıverilmesinin anlamsız olduğunu söyledi. LaVigne kalktı ve itiraz etti ve savcı Afiyet’in Birleşik Devletler’in güvenliğine tehdit olduğunu söyledi. Yargıç bunu yutar görünmedi ve savcı iddiasını şöyle sürdürdü: “Bu kadın tutukluyken kaçmaya çalıştı”. Bu söylenir söylenmez Afiyet’e baktım kafasını sanki tüm dünya ona karşıymış gibi ümitsizlik ve mutsuzlukla iki yana sağlıyordu. Bu arada Afiyet o kadar küçük ve zayıftı ki onu sandalye arkasından zar zor görebiliyordum. Tüm görebildiğimi başörtülü kafasının sola yaslanmış ve sağ kolunun dışarıda olduğuydu.

Avukatı onun durumunu anlatmaya başladığından neden bu kadar mutsuz ve umutsuz olduğunu daha iyi anlamaya başladım:

ABD gözaltından tutulurken şu an beyin hasarı oluştu.
Böbreklerinden biri ABD gözaltındayken alındı.
ABD gözaltındayken bağırsaklarının bir kısmı alındığı için yediklerini sindiremiyor.
Silahla vurulmasından sonra alındığı ameliyattan kaynaklan yar izleri ve dikişleri.
Tüm vücudunu baştanbaşa kaplayan göğsünde büyük bir yara var.
Tüm bunlarla birlikte Afganistan’daki üstün körü ameliyattan kaynaklanan sürekli karın acısına rağmen, ABD’nin esaretinde tutulduğu süre boyunca tek bir doktor tarafından ziyaret edilmedi. Ona verilen tek ilaç bir hafif baş ağrısı ilacı oldu!

Buna rağmen savcı “güvenlik riski” taşıdığı gerekçesiyle doktora götürülmesini engellemek için tüm küstahlığa ve arsızlığa sahipti. Yargıç ona neden tüm bu zaman bu şekilde New York City hapishanesinde temel tıbbi bakımdan mahrum olarak tutulduğu sorusunu sorunca, hükümetin avukatı “karışık bir durum” diye kekeledi ve beklenen “erkek doktor tarafından bakılmamak onun tercihiydi” ucuzluğuna sığındı. Bu son cümleyi söyler söylemez, Afiyet’in ince kolunun havaya kalktığını ve yargıca doğru ileri geri sallandığını gördüm (“Hayır! Yalan söylüyor!” der gibi). Onun için çok üzüldüm, gözleri önünde söylenen yalanlardan büyük bir hayal kırıklığı içerisindeydi. Avukatı elinin kolunun üzerine koyarak onu rahatlatmaya ve sakinleştirmeye çalıştı.




Pakistanlı kadınlar Dr. Sıddıki için eylemde

Mahkemedeki sahneye bakarken bu o kadar açıktı ki. Afiyet’in fiziksel zayıflığına ve kırılganlığına rağmen, ondan sürekli olarak bariz bir izzet (onur) ve gücün yayıldığını hissettim. Savcı yalan söylediğinde elini güç bela yargıca sallamasından hapishane formasının üzerine taktığı, başörtüsüne kadar tüm her şey bu kız kardeşin imanının gücünden tüm bu insanların korktuğunu gösterdi. Başörtüsü bu zayıf, ince, kısa, sessiz “güvenlik riski” kadını izlemek için odayı dolduran FBI ajanları, ABD tefrişatçıları, gazeteciler ve yetkilerin zihinlerinde en son düşünülecek şeydi.

Esaret altındaki sevgili kız kardeşimizin, bu Müslüman kadının durumu budur.

Dr. Afiyet Sıddıki kimdir?

5 yıldır kayıp olan Dr. Afiyet Sıddıki Pakistan kökenli bir akedemisyen. En büyüğü dört yaşında olan ve üç çocuğuyla birlikte kaçırılan Dr. Sıddıki Pakistan polisi tarafından gözaltına alınıp ABD'ye para karşılığında satılmış.

Bu bilgileri Afganistan’da Taliban tarafından rehin alınıp daha sonra Müslüman olan meşhur gazeteci Yvonne Ridley’in araştırmalarından öğreniyoruz. Ridley'in Pakistanlı kadın hakkındaki araştırması, en küçüğü bir aylık en büyüğü dört yaşında olan üç çocuğuyla birlikte Karaçi’den İslamabad’a yolculuk yapmak üzere havaalanına gittiği sırada 2003 yılında ortalıktan kaybolduğunu ortaya koyuyor. Pakistanlı Doktor Afiyet Sıddıki'ye o tarihten sonra ona ne olduğunu kimse bilmiyor, sadece Amerikan basınında bu kadının Pakistan polisi tarafından tutuklanarak Amerikan güçlerine teslim edildiğine dair bir habere rastlıyor.




Dr. Sıddki'nin ablası

1972 yılında Karaçi’de doğan Doktor Afiyet Sıddıki, tıp eğitimini Amerika’da görmüş. MIT'de (Massachussetts Institute of Technology) tıp okumuş, nöroloji alanında çalışmış. Eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine geri dönen Sıddık orada başörtüsü takmaya başlamış. Amerikan istihbaratı Dr. Sıddıki'nin El Kaide ajanı olduğunu iddia ediyor.

Dr. Afiyet Sıddıki’nin Bagram üssünde maruz kaldığı işkencelerden dolayı bilincini kaybettiği söyleniyor. Bazı insan hakları örgütleri ve gazetecilerin Sıddiki’nin serbest bırakılması, kendisini tutuklayanların yargılanarak uluslararası polise teslim edilmesi yönünde çağrılarda bulunduğu biliniyor.

Yvonne Ridley'in Pakistan mahkemesine başvurması üzerine 9 Eylül tarihine gün verilmiş. İşte tam bu sırada Dr. Sıddıki ortaya çıkmış. New York'ta apar topar mahkemeye çıkarılır. Göğsünde kurşun yarası olduğu ve zor ayakta durduğu gözlenen Sıddıki'nin, Afganistan'da ABD ile savaşırken daha yeni yakalanmış olduğunu ileri sürülür. İddialara göre Sıddıki silahla ABD askerlerine saldırmış, o sırada yaralanmış.

"Revolution Muslim" sitesinden bazı yorumlar

Destek çağrısını yapan internet sitesinde çağrının hemen ardından onlarca yorum yayınlandı. Amerika'ya ve Pakistan yönetimine öfkenin yoğun bir şekilde hissedildiği yorumlardan bazıları şöyle:

Ebu Yunus...: "Bacım dayan, emin olan Dünya'da Tiran'ların, zamanımızın Firavunlarının elinden çektiklerimiz geçicidir. Lütfen Yusuf Peygamberin zindan günlerini aklından çıkarma..."

Sami...: "Bizler Bagram, Ebu Gureyb, Guantanamo ve başka gizli hapishanelerdeki tüm kardeşlerimize dua ediyoruz. Allah Şeyh Ebu Yahya el-Libi gibi oradaki kardeşlerimize de firar imkanı versin."

El Kanadi...: "Allah'ın selamu üzerine olsun sevgili bacım. Sakın olan ümidini ve Allah'a imanını yitirme. Emin ol ki bu dünyadaki acıların karşılığı Cennet'tir ve kafirlerin yıkılışı yakındır."

Mürdiyye el-Garibe: "Ümmet seninledir."


Timeturk

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.