[ANADOLU HABER] AK Parti’nin ezici üstünlüğü


Yerel seçimler yaklaşırken kamuoyu araştırmalarının sayısında da belirgin bir artış var. Araştırmalar "bugün seçim olsa" varsayımı üzerine kuruluyor ve özellikle de seçmenin yerel seçimde hangi partiye oy vereceğini öğrenmeyi amaçlıyor.

Yerel seçimde adaya değil partiye oy verilmesini anket sorusunun tek seçeneği olarak seçmene yöneltmek kuşkusuz baştan sakat bir kurgudur. Çünkü yerel seçimde seçmen, kentin yönetimini partiye değil kişiye emanet etmelidir. Bu durumda kentin yönetimine talip olan kişinin hangi partiden aday olacağının bir önemi olmaması icabeder. Fakat AK Parti iktidarının oy oranından başlayarak siyasette hiçbir şey normal akışında cereyan etmediği için kamuoyu araştırmaları da normal olmayanı veri alarak araştırma yapmak zorunda kalıyor.

Siyasette normal olmayanı tanımlamak için birkaç noktaya bakmak işimizi epeyce görebilir:

Ekonominin gündelik hayata yansıyan tarafıyla zorluk çıtasının epey yüksek olmasına, AK Parti iktidarının adil gelir bölüşümü bahsinde hiçbir şey yapmamasına, vergi yükünün sürekli artmasına, mutad hale gelen zamlara, demokratikleşme meselesinde bir arpa boyu bile yol alınmamasına, makro ekonomide alarm zillerinin sürekli çalıyor olmasına, propaganda çokluğu ve sıklığı ile orantılı bir dışpolitika başarısından sözedilememesine vs. rağmen AK Parti bütün kamuoyu araştırmalarında ya 2007'deki oy oranını koruyor, ya da yükselme eğiliminde gözüküyor. Buna karşılık bütün muhalefet partileri de düşüş halindeler.

Bu anormal hali normal kabul edip yapılan araştırmalara göre AK Parti'nin genel seçim için öngörülen bugünkü oyu yüzde 45-50 arasındadır. Yerel seçimde bu oran daha da yukarı çıkıyor ve yüzde 60'lara kadar varıyor. Yani AK Parti yerel seçimde istediği şehirde (belki İzmir ve Diyarbakır gibi ideolojik davranabilen kentler hariç) kimi aday gösterirse göstersin, hatta isterse "odun koysun" o kentteki yerel seçimi kazanacaktır.

Kimilerine göre bu, AK Parti'nin politik başarısının zirveye ulaşmış olmasıyla ilgilidir. Nitekim medyalarında, kurum ve kuruluşlarında iktidar partisine bir tek cümlelik bile eleştiri yöneltemez hale gelen muhafazakâr çevreler bu fikirdeler. Ama bu tabloya dikkatlice bakan uzman bir göz, iktidar partisinin "odun koysa" seçtirebilecek güce erişmiş olmasından siyasal koşullar namına kaygı yüklü sonuçlar çıkaracaktır.

Aslına bakılırsa AK Parti yönetimi de aynı kaygıyla ortamı analiz etmelidir ama iktidar partisi içinde bunu yapabilecek duygusal ve entelektüel kapasitenin zerresi bulunmadığından gidişat onlara ancak doyumsuz haz veriyor olabilir.

Sorulması gereken şudur: AK Parti'nin oy oranı, gerçekten halkın gönüllü ve istekli iradesini mi yansıtıyor? Yoksa bu, mesela 1982'de General Evren'in anayasası oylanırken ortaya çıkan yüzde 91'lik milli irade türünden bir destek mi?

Bu soruyu AK Parti'yi tümden başarısız varsayarak sormuyoruz kuşkusuz. Fakat halkın bu denli yüksek desteğini alabilmenin sadece diktatörlüklerde mümkün olabilmesini de gözardı edemeyiz herhalde.

Bağımsız bütün gözlemler toplumun geniş kesimlerinde yaygın bir yılgınlık, hayat şartlarının zorluğundan kaynaklanan bezginlik ve yorgunluktan bahsediyor. Esnaf kesiminde de benzeri şikâyetler hiç eksik olmuyor. Çalışanlar tarafındaki memnuniyetsizlik, ücretlerin yetersizliği, kıt kanaat geçinme şikâyetleri de her bulduğu fırsatta kendini açığa vurabiliyor. Kürtler (hem PKK-DTP, hem de diğer politik mecralarda kendini ifade edenler) iktidarın hak ve özgürlükler konusunda hiçbir şey yapmadığını söylüyor. Aleviler, hemen hemen blok halinde hükümetin etki alanının dışında kalmayı sürdürüyor.

Geriye AK Parti iktidarının seçmen desteğini oluşturmak üzere sadece kökten İslami kesimler (Milli Görüş'ün çelik çekirdeği), bir miktar DYP-ANAP muhafazakârları ve MHP'nin etki bölgelerindeki Sünni-Türk oylar kalıyor.

Eğer bu profili AK Parti'nin gönüllü, istekli ve biraz da partizan oy tabanı sayarsak halen yüzde 50'lerde gözüken oranın ciddi bir hesap hatasıyla ortaya çıktığını söylemek zorunda kalırız. Çünkü bu oy tabanının kendi aritmetiği ile bu denli yüksek bir orana ulaşması imkânsızdır. Nitekim az çok aynı profili toparladığında Refah Partisi'nin ulaşabildiği en yüksek oy oranı yüzde 21'di.

Öyleyse AK Parti nasıl oluyor da yüzde 50 sınırını zorlayan oy desteğine ulaşmış bulunuyor?

Bu sorunun cevabını ararken AK Parti iktidarına uluslararası siyaset odakları ve küresel finans çevrelerinden gelen desteğin rolünü ancak iç siyasetteki gerilimlere yönelik etkileri bakımından ele alabiliriz. Oradan da doğrudan seçmenin kararını etkileyen bir sonuç çıkmayacaktır. Bu nedenle küresel finans ve siyaset sektörünün AK Parti iktidarına desteği ile bu partinin oy oranının yüzde 50 sınırını zorlaması arasında doğrudan ilişki kurmamız sağlıklı olmayacaktır.

O halde iç dinamiklerin belirleyici etkenlerine yoğunlaşarak analiz yapmak suretiyle elle tutulur sonuçlara varmamız mümkün olabilir.

Bu denklemde en ilginç değişken, toplumsal piramidin en üst tabakası ile en alt tabakasının şaşırtıcı işbirliği, ortak kabulü, mutabakatı ve ortak iradesidir.

Piramidin en üst tabakası TÜSİAD çevresi ile en alt tabandaki yoksul halk arasında AK Parti iktidarının devamı konusunda ilginç bir uzlaşma vardır. Çünkü her iki tabaka da kendisine aktarılan kaynaktan vazgeçmek niyetinde değildir. Kendi açıkladıkları verilere göre TÜSİAD çevresi AK Parti iktidarı döneminde birkaç misli büyürken (kimi örneklerde bu, beş-on misline çıkabiliyor), gelir paylaşımından hakkına düşen payı alamayan yoksul halk da kendisine aktarılan bedelsiz kaynaktan razıdır.

TÜSİAD çevresinin AB'ye üyelik sürecine ve dolayısıyla da yeni nesil Batılılaşmaya destek adı altında AK Parti iktidarına verdiği büyük destek, yoksul kitleler ve muhafazakâr orta sınıfın AK Parti iktidarına olan umudunu taze tutmaya yarıyor. Orta sınıfa ihaleler yoluyla kaynak aktarılması, bununla eşzamanlı olarak yoksul kesimlere de sosyal desteklerin arttırılması ise denklemi tamamlayan en önemli öğelerdir. Bu unsurların anlamlı biçimde biraraya gelmesinden de ortaya inanılması güç yüzde 50'ye yakın oy desteği çıkıyor.

AK Parti iktidarının toplumsal kesimler arasında hiç mi muhalefetle karşılaşmadığını merak edebiliriz. Ama asıl merak etmemiz gereken bu değil, memnuniyetsiz ve hoşnutsuz kitlelerin neden seslerini çıkarmadıkları olmalıdır.

General Evren'in 1982'deki anayasa oylamasında yüzde 91 oranındaki milli iradeye nasıl ulaşabildiğini cevaplayabiliyorsak iktidardan hoşnutsuz kitlelere rağmen AK Parti'nin nasıl olup da yüzde 50 sınırını zorlayabildiğinin cevabını da bulabiliriz.

Toplumsal piramidin en geniş tabakası, ya AK Parti'nin kaynak aktarımından nasibini alanlar, ya da o halkaya girme umuduyla debelenenler olarak kabaca ikiye ayrılabilir. Dağıtılan kaynaklardan (para, gıda erzağı, burs, eşya desteği, düşük profilli iş/istihdam vs.) pay alabilenler, o halkaya girmeye çalışanlara başarı öyküsü gibi görünüyor. O halkaya girebilmek için iktidar partisinin taraftarı gözükmenin zaman içinde içselleştirilmiş rol model haline geldiğini değerlendirebiliriz. Yani kaynakların dağıldığı daireye girebilmek için iktidar yanlısı görünmesinin ikna edici olabilmesi için başkalarını da iktidar yanlısı yapması gerektiği fikrine varan kişi ya da grup, çevresinde AK Partili bilinir olmak için yapabileceği herşeyi yapıyor.

İşin bir yanında bu varken, diğer yanında da, tüm karşıtlığını yutkunup eline geçen sosyal destekten mahrum olmamak için, hatta AK Partili gibi gözüken, anketlere böyle cevap veren ama oy zamanı geldiğinde de oynadığı rolü iyice benimsemiş olarak gidip oyunu AK Parti'ye verenler vardır.

Yerin kulağı var korkusuyla, içine sinmese bile iktidardan yana olmak, artık karın tokluğuna hayat sürme sınırına vurmuş bir hayat tarzının içgüdüsel hayatta kalma refleksidir.

Yine, bu iktidara karşı olmayı göze alamamanın sosyo-politiği de yüzde 50'lerdeki oy desteğinin içinde hatırı sayılır bir katkıyla yerini almış olmalıdır.

Peki, bütün bunları altalta yazdığımızda ortaya çıkan "milli irade", demokratik ve özgür irade beyanı olarak görülebilir mi?

Evren'in anayasasına verilen yüzde 91 oy ne kadar özgür ve demokratik bir milli irade idiyse, AK Parti'ye görkemli iktidar sağlayan oy desteği de o kadar özgür ve demokratik bir milli iradedir.

Muhalefet partileri arasında, halkın iktidara karşı çıkmayı göze almasına cesaret verecek bir alternatif olmadığı için de bu düzenek işlemeye devam edecektir.

Herkes bir yana, iktidar partisinin bu duruma alışması tedirgin edicidir. Çünkü buraya kadar sıraladığımız koşullar gereği iktidar partisinden yana olan kitlelerin, aynı popülizm devam etmediği ya da edemediğinde nasıl yıkıcı bir kargaşaya sürükleneceğini en başta iktidar partisinin öngörüyor olması gerekmez mi?

AK Parti iktidarının halihazırdaki ezici üstünlüğü politik başarı olmaktan çok, piramidin en geniş katmanını oluşturan kesimin, açlık sınırından başlayıp bir basamak yukarısında fazladan desteklerle halinden memnun kesimlerin hayatta kalma güdüsünün ürünü gibi gözüküyor. Muhalefet partileri bu düzeneğin ağır toplumsal ve ekonomik bedelini ikna edici biçimde anlatamadığı sürece de mevcut halin değişmesi için geçerli hiçbir sebep bulunmuyor.


AK Parti'nin ezici üstünlüğü: Politik başarı mı, halkın hayatta kalma güdüsü mü? / Kenan Çamurcu

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.