KATİL ERMENİLERİN HOCALI KATLİAMI

Tam 28 yıl önce bugün...

26 Şubat 1992'de Ermenistan silahlı güçleri ve Rus 366. Motorize Piyade Alayı'nın iştiraki ile Azerbaycan'ın Hocalı şehrinde tarihin en acımasız katliamlarından biri yapıldı. 63'ü çocuk, 106'sı kadın, 70'i yaşlı olmakla toplamda 613 kişi şehit edildi.

25 Şubat gecesi 1992 Hocalı'da 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Ermeniler, sivilleri toplu şekilde katletti, esirlere acımasızsa işkence yaparak 20. yüzyılın en kanlı katliamlarından birine imza attı.

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan  iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars`ta Ağrı`da Van`da Erzurum`da da ataları oynamıştı.

-Akçik, mançik?.. (Kız mı, oğlan mı?)



Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın

görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri

yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47

model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar

kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:



-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)



-Akçik... (Kız)



Bu cevap üzerine `oğlan` diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile

hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü

gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.



-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş)



-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...



(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)



-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)



Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya

geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:



-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)



Aynı dakikalarda Hocalı`nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı

hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top

arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise

Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:



-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem

saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)



Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere

düşmüştü...Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik

çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.



Bu iki olay Hocalı`da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. Her

iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü

tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri

türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.

Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten

ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik

içinde kıvranıyordu. Türkiye`de büyük bir dehşet uyandıran katliama

ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün

olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.



26 Şubat`ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile

Hankendi`nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366`ncı

Rus Motorize Alayı, Hocalı`ya saldırarak tarihin en vahşî

katliamlarından birini yaptılar.

26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket

saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış

dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus

destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok

insanımızı vahşîce katlettiler.



Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı`da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı

canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele

geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi

tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler

ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce

saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde

evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları

sepetlere doldurdular.



Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan`daki okul duvarlarında asılan

haritalarda Türkiye`nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan`ın bayrağında

Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı`nın resmi varken, Ermenistan Millî

Marşı`nda "Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için

ölün, öldürün" denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok

sanırım.





Dağlık Karabağ Bölgesi`nde bulunan Hocalı`ya, eski Sovyet İttıfaki Silahlı

Kuvvetleri`ne ait 366. Alay `ın desteği ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri

tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan

Türk`ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp

sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile

kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.



Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin

alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu

olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha

kurtulamamıştır.



Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat

katliam sonrası Hocalı`ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının

abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı`da katliam bölgesini gezen

Fransız gazeteci Jean-Yves Junet`nin gördükleri karşısında söyledikleri,

katliamın boyutunu da anlatıyordu: "Pek çok savaş hikâyesi dinledim.

Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı`daki gibi bir vahşete umarım kimse

tanık olmaz"



Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti;
Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli
katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde
terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart
1996`da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ`da barış istediği için aşırı
milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan
istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı
koltuğuna, `Hocalı Katliamı` başsorumlusu olan azılı terörist Robert
Koçaryan oturdu.



26 Şubat 1992’de Hocalı’da ne oldu? Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusa sahip ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik öneme sahip Hocalı ilçesi 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin yeni bir Türk soykırımının adresi olmuştur.
Tarihi müttefikleri Rusların bölgede yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermeniler Hocalı’nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçtiler. Sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledildi. Resmi verilere göre o gece 613 kişi hunharca katledildi; bunlardan 83 çocuk, 106 kadın acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürüldü. Ayrıca 487 kişi ağır yaralandı ve 1275 kişi ise rehin alındı, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla ancak canını kurtarabilmiştir. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler şehitleri özel acımasızlıkla, gözlerini oyularak, kafataslarının derisi soyularak ve vücutlarının farklı organları kesilerek öldürmüştür. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri-diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır.
Hocalı Soykırımı konusunda neler yapılabilir?
Hocalı soykırımı Ermenilere gereken cevabın verilmesi noktasında yakın tarihimizin en önemli trajedilerinden biridir. Hocalı olayı uluslararası hukuk açısından da insanlık açısından en büyük suçlardan biri olan Soykırım olarak değerlendirilmelidir. Ermenilerin Hocalıda Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları toplu imha 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesinin 2. Maddesinde yer alan “ milli, etnik, ırkı veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” biçiminde tanımlanan Jenosit/Soykırım kavramı ile tamamen örtüşmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliam BM Jenosit Anlaşmasında, jenosidin gerçekleşmiş sayılacağı koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beş bendin ilk ikisi ile uyum göstermektedir. İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğunu belirtilmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları toplu katliam BM Jenosit Anlaşmasında jenosidi düzenleyen 2. maddenin a) bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katl edilmesi” ve b) bendinde yer alan “grup üyelerinin bedeni ve akli açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları ile birebir uyuşmaktadır.
Ayrıca Hocalı katliamı, uluslararası hukukta saygın bir yere sahip Nürenberg Mahkemesi Kuruluş Senedinde ve Mahkeme Kararında Tanınan (kabul edilen) Uluslararası Hukuk İlkeleri” metnin 6. ilkesinin ii) bendinin de c. fırkasında tanımlanmış insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında da ele alınmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra Hocalı Soykırımı ile ilgili devlet, sivil toplum örgütleri veya birey olarak yapabileceklerden bazılarını öneriler halinde sıralamak mümkündür.
1. Her şeyden önce Hocalı Soykırımı bu niteliğinin uluslararası hukuk çerçevesinde kabul edilmesi ve sorumluların cezalandırılması için Azerbaycan devleti resmen Lahey Adalet Divanına başvurarak 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesi çerçevesinde dava açmalıdır. Başvuruda gerekli deliller çerçevesinde Ermenistan’ın bugünkü Devlet Başkanı Robert Koçaryan ve Savunma Bakanı Serj Sarkisyan da dahil Hocalı Soykırımını gerçekleştiren bütün siyasi ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir. Hem Ermenistan (1993’de) ve hem de Azerbaycan (1996’da) BM Jenosit Anlaşmasını imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlamaktadır. Örneğin, Bosna Hersek bu mahkemeye başvurarak Yugoslavya eski Devlet Başkanı Slobadan Miloşeviç’in yargılanması için dava açmıştır. Ve uluslararası mahkeme Miloşeviç davasında 1995’de Srebrenitsa kentinde yedi bin Boşnak’ın katledilmesini soykırım olarak kabul etmiş ve sanığı bu suçtan da yargılamıştır.
Gerçi bu girişimle hukuki bir sonuca varılması bugünkü şartlarda gerçekçi gözükmeye bilir. Fakat başvurunun, ret edilmesi halinde bile yankılarının büyük siyasi ve propagandif yararları getireceği muhakkaktır. Böylece Batıda hakım olan “Türkler Ermenileri kesti.” veya “Ermeniler Karabağ’da kendi bağımsızlık mücadelesini veriyor.” benzeri yanlış ve zararlı yargılarda bir kırılma yaşata biliriz.
2. Hocalı Soykırımı konusunda hukuki bakımdan yapılabilecek diğer bir girişim sivil örgütler ve birey bazında olmalıdır. Üste Hocalı Soykırımı’nın insanlığa karşı işlenen suç olduğunu belirtmiştik ve bu tür suçlara karşı dünyanın birçok ülkesinde dava açılabilir. Bu noktada dünyanın her yerinde bulunan Türkler hem bireysel hem de örgütlü biçimde vatandaşı oldukları ülkede örneğin ABD’de, Almanya’da veya Belçika’da Hocalı Soykırımının suçluları olan Ermeni siyasi ve askeri yetkililerine karşı sayısız dava açabilirler. Bu davaları sistemli bir biçimde açmamız ve basını da iyi bir biçimde kullanabilmemiz halinde mükemmel bir propaganda yapmış olacağımızı muhakkaktır.
3. Bir de Hocalı Soykırımının dünyada bilinmesi, sorumluların cezasına bulması için uygun zemin hazırlanması için yapılması gereken siyasi girişimleri de yapmamız gerekmektedir. Böylece Ermenilerin sözde soykırım veya Karabağ’da Türklerin kendilerini kestikleri yönündeki safsataları boşa çıkarmış olur ve Ermeni saldırıları karşısında devamlı kaybettiğimiz savunma konumunda çıkarak saldırı pozisyonu geçebiliriz.
Sözü edilen girişimleri şöyle sıralayabiliriz:
A) Hocalı Soykırımı’nın kabul edilmesi için uluslararası örgütler ve ülkeler nezdinde girişimler yapmalı ve bunun için gerekli propaganda faaliyetlerine biran başlamalıyız. Bunun için devlet organları, sivil kuruluşlar, Dünya Azerbaycan Kongresi, ülkelerde Azerbaycan ve Türk lobileri ve sivil kuruluşları sistemli ve koordineli bir faaliyet yürütmelidirler.
B) BM’de konu gündeme getirilmeli ve her yıl 26 Şubat günü bütün dünyadaki BM temsilcilikleri önünde gösteriler yapılmalı, Azerbaycan’ın resmi devlet yetkilisi (devlet başkanı, dışişleri bakanı veya BM büyükelçisi) Hocalı Soykırımı konusunda BM’de konuşma yapmalı ve/veya konunun anlatılması için çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir.
C) Azerbaycan ve Türkiye’nin AGİT Parlamenter Asamblesinde bulunan milletvekilleri ve bu kon uya duyarlılık göstermesi muhtemel bazı ülkelerin milletvekillerinin desteği ile konunun Asamblede gündeme getirilmesi ve kabul edilmesi başarılamasa bile en azından tartışmaya açılması için girişimlerde bulunabilir. Benzer girişimi İslam Ülkeleri Konferansı nezdinde de yapmamız gerekmekte ve bu örgüt içinde başarıya ulaşılma şansı çok büyüktür.
D) Hocalı Soykırımının tanınması konusundaki çabalarımızda yabancı ülkelerin parlamentoları nezdinde sadece görüntüden başka bir anlam ifade etmeyen çağrılarla yetinmemeli, daha ciddi girişimlerde bulunmalıdır. Örneğin, Azerbaycan parlamentosu diğer ülke parlamenteri ile ikili ilişkilerde konuyu gündeme getirmelidirler. Ayrıca bu konuda ilgili ülkelerde bulunan Türk ve İslam lobileri kullanılabilir.
E) Hocalı Soykırımı gerçeğinin ve bütünlükte Karabağ veya sözde soykırım iddialarının önünde etkili bir set oluşturmak için ilgili konuları ele alan bilimsel çalışmaların teşvik edilmesi ve bunların yabanı dillere tercüme edilerek yayımlanması için çaba gösterilmelidir. Bu konuda mali destek sorunu ise Azerbaycan’a milyarlarca dolar yatırım yapan petrol şirketlerinden sağlayabiliniz. Örneğin bu şirketlerin her birinden Azerbaycan’ın tanıtılması, Karabağ gerçeğinin dünyaya anlatılması için her yıl 10 araştırma veya kitap için mali destek verilmesi istenebilir. Böylece yılda yabancı dillerde yaklaşık 200 yayın yapılmış olur.
F) 26 Şubat günü arifesinde bütün dünyada Hocalı Soykırımı ve Karabağ gerçeğini anlatan sergilerin düzenlenmesi için çaba gösterilmelidir.
Özetle, Hocalı soykırımının dünyada tanınması ve sorumlularının cezalandırılması için yapılabilecek çok fazla iş var. Bu işlerin yapılarak Hocalı Soykırımı’nın dünyada hak ettiği hukuki ve siyasi değeri kazanması hem insani, hem toplumsal ve hem de stratejik amaçlar bakımından yapılması gereken önemli bir görevdir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.