Ömrümde, her renkten, her ırktan insanın birlikte kaynaştığı, İbrahim'e,
Hz Muhammed ( sallallahu aleyhi vesellem-s.a.v) ve semavi kitaplardaki bütün peygamberlere ev sahipliği yapan, şimdi bulunduğum bu mukaddes topraklardaki kadar, insanlar arasında böylesine coşkulu ve içtenlikli bir konukseverlik, böylesine yüreklerden taşan gerçek bir kardeşlik hiç görmedim.
Geçen hafta, çevremde her renkten insanın oluşturduğu asil ve anlatılamaz ihtişamdan büyülenmiş bir halde konuşmaktan aciz kaldım.
Beni yaratan Allah beni mukaddes Mekke'yi ziyaret etmekle ödüllendirdi. Kâbe'nin çevresini yedi kere döndüm. İnsanlığın dertlerine deva, İslam'ın kutsal suyu zemzemden kana kana içtim. Safa ve Merve tepeleri arasında yedi defa gittim geldim.
Adem'in yurdunda, tarihin en eski kenti Mina'da, Arafat'ta dua ettim.
Dünyanın dört bucağından on binlerce hacı ile birlikteydim. Mavi gözlü sarışınlardan siyah derili Afrikalıya kadar bütün renkler kaynaşmıştı. Fakat hepsi insanların birlikteliğini, tek bir ruh halini simgeliyordu. Bu benim Amerika'da siyah ile beyaz arasında göremediğim, fakat görülmesi kaçınılmaz ve mümkün olan bir manzaraydı.
Amerika, İslâm'ı tanımalı, anlamalı ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din, toplumdaki ırk ve renk ayrımı ile insanlar arasındaki ayırımı kökten reddetmektedir. İslam ülkelerine yaptığım gezilerde konuştuğum insanlar ve hatta beraber yemek yediğim beyaz Amerikalılar, kafalarındaki ayırımcılığın İslam ile tanıştıktan sonra yok olduğunu söylediler. <******>
İnsanların renklerine bakılmaksızın birlikte iç içe oldukları böylesine içtenlikli ve gerçek bir kardeşlik manzarasını bundan önce hiç görmemiştim.
Bu sözcükleri benden işitmekle belki şaşıracaksınız. Bu hac sırasında gördüğüm ve yaşadığım bu gerçeklerin benim daha önceden eriştiğim düşünce biçimini yeniden temellendirmede etkili oldu ve bazı varsayımlarımı terk etmeye karar verdim.
Bu benim için hiç de zor olmayacak. Sıkı ve kesin kabul ettiğim düşüncelerime rağmen, ben her zaman gerçeğin arayışı içinde oldum ve karşılaştığım her yeni gerçeği yeni bir aşama, yeni bir açılım olarak kabul ettim.
Gerçeğin yetenekle aranmasının önemli ve belki de ilk şartı olan beynimi ve aklımı daima açık tuttum. Bu kutsal yerlerde geçirdiğim 11 gün içinde Müslüman kardeşlerimle tek ve aynı Allah'a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte aynı tabaktan yedim, aynı bardaktan içtim, aynı kilimin üstünde uyudum. Gözleri mavilerin en mavisi, saçları sarıların en sarısı ve derileri beyazların en beyazı idi.
Ve beyaz Müslümanların sözcükleriyle ben Nijerya'dan, Sudan'dan ve Gana'dan siyah Afrikalı Müslümanlar arasında aynı ve gerçek içtenliği ve duyarlılığı yaşadım. Biz gerçekten kardeştik. Çünkü inancımız tek Allah'a idi ve aramızda renkler kalmamış ve beyaz renk, Amerika'da var olan tutum ve davranışlarıyla düşüncelerimizden sökülüp atılmıştı.
Beyaz Amerikalılar Allah'ın tekliğini kabul ettiklerinde insanın birliği gerçeğini de kabul edecekler; insanlar arasında antropolojik üstünlük ölçülerine, farklı renklere farklı muamelede bulunmaya son vereceklerdir.
Amerika'daki ırkçılık, tedavi kabul etmez bir kanser salgınıdır. Beyaz Amerikalının Hıristiyan kalbinin, böylesine yıkıcı bir hastalığın tedavisinde kanıtlanmış bir gerçeği kabul etmesi kaçınılmazdır. Irkçılık Almanya'da Almanları içeriden vurmuş ve <******>
yıkmıştır.
Bu kutsal topraklarda geçen her saat bana Amerika'daki siyah-beyaz çatışmasına yaklaşımda çok daha güçlü bir iç zenginliği kazandırıyor. Amerikan zencileri ırkçı kinleri nedeniyle asla suçlanamazlar. Onların tepkileri, Amerikan beyazlarının 400 senelik
bilinçli ırkçı davranışlarına karşı oluşan bir bilinçaltının doğal sonucudur.
Irkçılık Amerika'yı sarmalayarak bir intihar yolunda götürmektedir. Gözlemlerime dayanarak çeşitli zaman ve mekanlarda kolej ve üniversitelerde birlikte olduğum yeni nesil beyaz gençlerin birçoğunun duvarlardaki yazıları görüp okuduktan sonra Amerika'yı tümden bir yıkıma götürecek ırkçılık hastalığından kurtaracak tek doğru yolu bulmaları kadar doğal bir şey olamaz.
Hiç de öyle çok yüksek bir saygınlık görmedim ve bunu beklemiyordum da. Kendimi çok saygıdeğer birisi veya hepten değersiz birisi gibi de hissetmedim!.. Birkaç gece önce Amerika'da, kendisini beyaz olarak gören bir beyaz adam; Birleşmiş Milletler'de bir diplomat, bir elçi, kralların arkadaşı, bana kendi dairesini, kendi yatağını verdi.
Amerika'da, böyle bir muamele göreceğim aklımın ucundan geçmesi bir yana, bu durum rüyalarımda bile olası değildi. Böyle saygınlık ve şerefli bir muamelenin Amerika'da, değil bir zenciye, bir krala bile yapılması şaşkınlık yaratacak bir gelişmedir.
Bütün övgüler yerin, yedi kat semanın ve evrenlerin yegane yaratıcısı ve sahibi Yüce Allah'a aittir.
El Hacc Malik el-Şahbaz
Mekke 1964
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.