Ramazana düşman olmak yahut Şeker Bayramı palyaçoluğu İlkokul iki ya da üçüncü sınıftaydım. Türkçe ders kitabındaki 'Şeker Bayramı' konulu bir okuma parçasında, tam anlamıyla olmasa da, bildiğimiz bayramlara benzer bir 'bayram'dan söz ediliyordu. Yazının başına da, dedesinin elini öpen bir çocuk, dedenin koltuğunun hemen arkasında ayakta duran bir bay ve elindeki şeker tabağıyla dedeye şeker ikram eden bir bayandan müteşekkil sosyetik bir aile resmi konulmuştu.Ama bir tuhaflık vardı o okuma parçasında ve resimde… Bir kere çocuk bana hiç benzemiyordu. (Yahut ben o çocuğa hiç benzemiyordum). Hele sakalsız ve bıyıksız dedenin, benim dedemle uzaktan yakından bir alakası yoktu. Babamla annemi ise resimdeki hayli modern giyimli bay ve bayanla mukayese etmem söz konusu bile olamazdı.
Tuhaflık bununla bitmiyordu tabii ki. Aynı memlekette yaşıyor olmamıza rağmen o okuma parçasındaki 'bayram'dan tamamıyla habersizdik, ilginç bir biçimde… Evet, her ne kadar yazıdaki bayram kutlamaları bizim bildiğimiz Ramazan ve Kurban bayramındaki kutlamalara benziyorsa da, adının 'şeker bayramı' olması, bütün zorlamalarıma rağmen, zihnimdeki bayram algısıyla bir türlü örtüşmüyordu.
Kafamdaki bu çelişkileri gidermeye çabaladım bir süre…
Neden bizim evde, hatta bizim şehirde hiç şeker bayramı olmazdı ki?!.Sahi büyüklerimiz bu bayramı bizden gizlemekle ne yapmak istiyorlardı?!.
Birbiri ardına sökün eden bu sorulara cevap arıyordum…
Çocukluk işte, aklıma ilk olarak, büyüklerimizin o devirlerde, şekerin bir tür lüks sayılması nedeniyle, ekstra bir masraftan kaçınmak için bu bayramı gizleme ihtiyacı duymuş olabilecekleri geldi.
Ama bu düşünceden hemen vazgeçmiştim. Zira rahmetli babam, her kurban bayramında muhakkak büyükbaş bir hayvan keserdi. Bayramı ibadet kabul eden babam, kurbandan kaçınmazken, şeker almazlık etmezdi elbette.
Bu çelişkiyi çözmek bana göre değildi ve vazgeçtim yeni izah senaryolarından. Ama içimde, bu bayramı bizden gizledikleri için, büyüklerimize karşı bir kırgınlık oluşmadı da değil doğrusu…
Aradan yıllar geçti, büyüdüm ve anladım ki, aslında 'şeker bayramı' diye bir bayram yok ve hiçbir zaman olmamıştı!
Bütün mesele, dinden kaynaklanan değerlere ölesiye düşman bir zihniyetin, paranoid kaygılarının halk üzerindeki komik tatbikatından ibaretmiş meğerse...Yahut dini, hayattan çekip almak için tatbik edilen vicdansızca bir operasyon… Artık hangisini beğenirseniz…
Başbakan 'şeker bayramı' söylemine bozuk attı ya, oradan geldi aklıma, bütün bunlar. Meseleyi 'basit' bir tanımla olgusu olarak algılayanlar ve bu nedenle de başbakanın bu tepkisini 'ti' ye alanlar, fena halde yanılıyorlar bence.
Onlar, dine ve dinden kaynaklanan değerlere amansızca düşman bu idrakin, aslında neyin peşinde olduğundan bîhaberler açıkçası.
Dinî bir değeri dönüştürmek peşinde olan bu kesimi anlayışla (!) karşılama gayretleri ise kelimenin tam manasıyla mürailiktir!
Yaranma çabasıdır, bir tür yaltaklanmadır!..
Oysa onlara söylenmesi gereken söz kısaca şudur:
'Tamam, kardeşim anladık, dine, diyanete düşmansın! Ramazan diyince, namaz, oruç, kurban, ibadet diyince tüylerin diken diken oluyor, bunu da anladık. İyi de, bize ait bu değerleri hangi yetkiyle, yeniden tanımlamaya çabalıyorsun? Bu hakkı nerden alıyorsun?! Gidip, kendi tefessüh etmiş değerlerinle eğleşsene!'
'Noel baba'ya, 'Nail baba' deme rezilliğinin değişik bir versiyonudur, Ramazan bayramına 'şeker bayramı' demek!
Ve sanıldığı gibi basit bir tanımlama farklılığı değildir bu…
Bilerek, gözeterek, kasten, yani taammüden, dine ait bir değeri iğdiş etme çabasının ta kendisidir!
Bunu anlayışla karşılamak da, en az yadsımak kadar vahimdir.
Bayramı 'şekere' indirgeyen bir pespayeliği, makul bulmanın neden olacağı komik hal de cabası…
'Şeker bayramı' peşinde olanlar şimdi tatilde.
Umarım, 'Ramazan bayramı' şuurunda olanlar, bu mübarek günleri hakkıyla değerlendirme fırsatını kaçırmazlar.
Tatilcilere 'ne haliniz varsa görün!' derken, idrak ettiğimiz bu müstesna zaman dilimini, Rabbimizin hediyesi olarak algılayanların bayramını en kalbi hislerimle tebrik ediyorum.
Allah, mübarek kılsın…nihatnasir@gmail.com8sutun.com
--
Bir görüşün, anlayışın, ideolojinin vb. nin taraftarı olmak nesle olmayı her zaman engelleşimtir, engelleyecektir. Ayrıca taraftar olmak güçsüz kişiliklerin bağlandığı bir yoldur. Kendilerini ancak bu yolla ifade ederler. Aslında kendileri yoktur. Kendilerinin önüne paylaşmaları için konan her ne ise ondan dem vururlar. Oysa Allah her kulu için kendi kendine düşünmesi, gerçeği bulması için beyin vermiştir. Neden insanlar kendi beyinleri varken, kimi hesap içinde olanların beyinlerinin ürünlerini kullanırlar ki...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.