SONER YALÇIN'IN, SIRITAN SAHTEKÂRLIĞI VE SİVAS KATLİAMI

Yazar Tevfik BALA
Soner Yalçın, "Siz kimi kandırıyorsunuz!" kitabında, yakın tarihimizdeki bazı olayları, oluşumları ve sonuçlarını saptırarak ve özellikle tüm kirli ve anarşik komploların arkasındaki masonik ve Siyonist merkezleri, CIA-MİT ve MOSSAD gibi şebekeleri saklamaya çalışarak, sürekli Müslümanları ve İslam inancını suçlu ve sorumlu tutup karalamaya uğraşmaktadır.
İşte Sivas'taki Madımak yangınını şöyle anlatıyor:
"O sırada lobiye Aziz Nesin geliyor.

Herkes hazır; konsere gidilmek üzere otelin kapısına yöneliyorlar. Dışarıdan slogan sesleri gelmeye başlıyor: "Müslüman Türkiye"... "Kahrolsun laikler"...

Ne oluyordu?

Cuma namazından çıkan 500 kişilik grup, taşlar ve sopalarla konserin yapılacağı Kültür Merkezi'ne saldırmaya başlamıştı. Konseri izlemek için gelenler karşılık verince, çatışma çıkmış; polis grupları zor dağıtmıştı.

Ancak, konsere gelenler dağıtılırken, saldırganların hedefinde Madımak Oteli vardı.

O sırada polis otelin önünü kuşatmaya alıyor. Azgın kalabalık otelin önüne kadar geliyor...

Saat 16:30 (oysa ta 11.00 de başlamıştı)

400 yıl önce Pir Sultan'ı taşlayanlar o gün dirilmişti sanki...

Kalabalığa katılımlar artıyor. Bağırıyorlar: "Kanımız aksa da zafer İslam'ın"...

Arif Sağ sürekli telefonla Ankara'yı arıyor; yetkilileri haberdar ediyor. Yanıt hep aynı: Korkmayın askerler geliyor!

Bir avuç polis kalabalığı otele sokmamak için var gücüyle çabalıyor.

Saat 18:30

Kalabalık yedi saattir otelinde önünde. Gitmiyorlar. Bir anlık öfke olamaz bu. Kime, neden bu kin?

Kültür Merkezi önündeki Ozanlar Anıtı yıkılarak otel önüne getiriliyor; parçalara ayrılıp otele fırlatılıyor.

Mustafa Kemal'in "Cumhuriyeti biz burada kurduk" dediği Kongre Binası'nın önündeki büst tahrip ediliyor."[1]

Şimdi: "Kahramanlık satarken, sahtekârlığı sırıtan" Soner Yalçın'a soralım:

Sizin de, farkında olmadan itiraf ve ifade ettiğiniz gibi;

"Arif Sağ'ın, ta başından itibaren Ankara'yı arayıp yetkililerden medet beklemesine ve onların da sürekli "korkmayın, askerler geliyor!" demesine ve de tam yedi (yedi) saat geçmesine rağmen, bu askerler neden ve niçin bir türlü gelmemişti? Veya kasıtlı mı engellenmişti?

Ey zavallı çocuk!.. Özellikle unutturmaya ve saf yerine koyduğun okurlara yutturmaya çalıştığın gerçek neydi? O sırada, solcu ve sosyalist, birçoğu da sabataist ağabeyleriniz, İnönüleriniz, SHP'lileriniz iktidarda değil miydi? Neden Madımak otelindeki mağdurları kurtaracak askerleri göndermeyip onları kurban etmişlerdi? Az buçuk Siyonist Yahudi tarihini bilenler bu gibi tahriplerin tertipçilerini hemen sezecektir.

Kutlama Komitesi Başkanının ilginç itirafları!

Bakınız, Mehmet Talay, sosyal demokrat kökenli emekli bir tarih öğretmeni ve eski Kültür İl Müdürü. SHP Sivas il örgütü ile SHP'li milletvekilleri Azimet Köylüoğlu ve Ziya Halis'in referansıyla 1993'de Sivas Kültür İl Müdürü olarak atandı. O tarihte Kültür Bakanı ise SHP'li Fikri Sağlar'dı.

Daha sonra atandığı Antalya Kültür İl Müdürlüğü görevindeyken 1998 yılında emekli olan Talay, şimdi Antalya Ekspres Gazetesi'nde (www.antalyaekspres.com) köşe yazarlığı yapıyor.

İşte bu Mehmet Talay Bey, Şamil Tayyar'a, Sivas katliamıyla ilgili tarihi itiraflar içeren bilgiler gönderiyor.

Mesajında şöyle diyor: 'Bu milletvekili ve bakan hakkında size yazacaklarım, daha önce kimse tarafından bilinmeyen ve bugüne dek bende saklı kalan bazı gerçeklerdir.

'Bildiğiniz gibi demokrasi tarihimizin en kara lekesi olan 2 Temmuz 1993 günü yaşadığımız Madımak Faciası olayında ben il kültür müdürüydüm. Olaya neden gösterilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin düzenlenmesinde bakanlığım adına kutlama komitesi başkanlığını yürütüyordum.'

'Şenlik kapsamında bakanlığımız tarafından 2 önemli adım atıldı. Birisi Banaz köyündeki anfi tiyatronun yapılması, diğeri de olayların nedenlerinden birisi olarak gösterilen Pir Sultan Abdal Heykeli'nin yapılıp Sivas'a gönderilmesidir. Heykel 25 Haziran 1993'de Sivas'a gönderildi. Valilik kanalıyla kültür merkezi bahçesine yerleştirilmek üzere kaidesi yapıldı, açılışa hazırlandı.'

Katliama 1 saat kala?!

(SHP'li Kültür Bakanı) Fikri Sağlar şenliklere katılacaktı, bakanlık 3 kez müdürlüğe faks gönderdi, ancak son anda iptal edildi.

İlk faks 30 Haziran 1993'de gönderildi, Fikri Sağlar'ın 1 Temmuz saat 14.30'daki anıt açılışına katılacağı haber verildi. İkinci faks, 1 Temmuz günü geldi ve bakanın 2 Temmuz saat 14.30'da açılışa katılacağı, ardından Banaz'a geçeceği iletildi. Üçüncü faks, 2 Temmuz günü saat 11.30 sularında çekildi ve Sağlar'ın Sivas'a gelmeyeceği bildirildi. (Bütün bunlar dikkat çekici çelişkilerdi..)

Sivas Pir Sultan Şenlikleri Kutlama Komitesi Başkanı Mehmet Talay, şu kritik soruya cevap arıyor: 'Fikri Sağlar, neden 3 kez program değiştirmeye mecbur kalmıştı ve saat 13.30'da başlayan Madımak olaylarından bir saat önce programını tümüyle iptal edip Sivas'a gelmekten niçin kaçınmıştı?'

Eski müdürün can alıcı başka soruları da var:

- Acaba devletin çeşitli istihbarat örgütleri Bakan Sağlar'ı: 'Sivas'a gitmeyin olaylar çıkacak' diye uyarmış mıydı?

- Eğer böyle ise, olayların çıkacağı ve insanların can güvenliği olmayacağı konusunda neden valiyi ve ilgilileri arayıp durumu anlatmadı?

- Acaba, istihbarat teşkilatlarında bir görev aldığından dolayı mı bu bilgileri kimseyle paylaşmadı?

- 12 Eylül döneminde cunta onayı ile seçilenlerin oluşturduğu Danışma Meclisi üyesi olmasından dolayı, birilerine diyet borcu mu vardı?

Devam ediyor: '2 Temmuz'un yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde eminim Fikri Sağlar vereceği cevaplarla yakın tarihin bu çözülmemiş olayı ile ilgili yeni açılımlar sağlayacaktır.'

Abdullatif Şener bana saldırdı!?

Madımak Faciası'yla ilgili mecliste kurulan araştırma komisyonuna da çağrıldığını; ancak kendisine yönelik tepkiler nedeniyle bize aktardığı bilgileri üyelerle paylaşamadığını söyleyen Talay şöyle diyor: 'Komisyon başkanı İsmail Köse idi. Abdüllatif Şener de üyeydi. Komisyonda olayları anlatırken Şener üzerime yürüdü, bana saldırdı. Ben bu şenlikleri organize etmeseymişim bu olaylar olmazmış. Neredeyse beni suçlu ilan ettiler. DYP'nin baskısıyla da görevden aldılar.'

Susurluk izi var mı?

Talay'ın bu iddiaları gündemi sarsarken Ozan Ali Çağan'ın Sivas katliamının 10. yıldönümü nedeniyle Alevilerin Sesi'ne şu açıklamayı yapmıştı: 'Devlet neden katliamı seyretti? Kültür Bakanı Fikri Sağlar neden programını değiştirip 1 Temmuz 1993'de Sivas'a gelmedi? Neden Sivas'taki güvenlik güçleri çevre ilçelere gönderilmişti? Neden asker oteli koruma altına almışken, sonra birden geri çekilip otelin yakılmasına izin vermişti? "Müslüman kamuoyuna" başlıklı bildirinin emniyet faksından çıktığı şeklinde iddialar gerçek miydi? Susurluk olayında ortaya çıkan derin devletin derinliği Sivas'a kadar gitmekte miydi?'[2]

Fikri Sağlar'ın saptırması ve sıkıntısı!

Başbakan Erdoğan'ın, 2007 Mayıs ayında Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleşen ve detayları bilinmeyen görüşmede Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a, "eşine ait harcamalara ilişkin bir dosyayı önüne koyduğu" ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Erdil Paşa'nın başına gelenlerin Büyükanıt'ın başına da gelebileceği imasında bulunduğunu iddia etmişti. Fikri Sağlar, Büyükanıt'a "şantaj" yapıldığı iddiasını Birgün Gazetesi'nde dile getirmişti.

O günden sonra Büyükanıt'ın, Başbakanı ve AKP'yi doğrudan hedefleyen açıklamalardan kaçındığını ve görev süresinin uzatılmasını istememesinin altında bunun yattığını söylemişti.

"Abdulltif Şener'in de önü kesildi" diyerek, Madımak soruşturmasında Mehmet Talay'a saldıran ve susturan kişiyi sahiplenmesi de ilginçti.

Fikri Sağlar, aynı yazıda: "siyasette yeni oluşum arayışında olan Abdüllatif Şener'in 22 Temmuz seçimlerinde aday olmamasının arkasında da benzer bir olay yattığını" belirtip; "Abdüllatif Şener'in Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi askerlerle yaptığı görüşmenin "tutanakları" önüne konularak "seçimlere girmesinin önlendiği"ni iddia etmişti.

Bu Abdullatif Şener ki, talebeliğinde ve gençliğinde koyu şeriatçı ve İrancı takılmasına ve Milli Görüş davasına ve Erbakan Hoca'ya ters bakmasına rağmen, sürekli Şevket ağabeyi tarafından desteklenip sahip çıkılmış, sonra hak edecek hiçbir gayreti ve ilgisi olmadığı halde yine aynı ekip eliyle Sivas'tan milletvekili yapılmış, hemen ardından Maliye bakanlığına taşınmış "gizemli" bir şahsiyettir.

Sahi şu Milli Görüş'ün başına bela edilen Selanik kökenli ve Ermeni dönmeleriyle ve dahi Abdullatif Şener gibi çömezleriyle sizlerin bir uzak akrabalığınız ve soy yakınlığınız var mıydı? Niçin Milli Görüş'e sızmış adamlarınızdan hiç bahsetmezsiniz? Geçmişteki bütün tarikatlara, mezheplere ve farklı kavimlere girip yükselmiş Yahudi dönmelerini yazarsınız da, niye içimizdeki mikroplarınızı sürekli es geçersiniz?

Sivas'taki Madımak oteli vahşetini tezgâhlayanların, çok hassas bir konu olan Alevi-Sünni çatışmasını ve Laik-dinci ayrışmasını kışkırtmayı hesapladıkları kesindi.

Hatta yıllar sonra, AB hıyaneti ve BOP hizmetçiliği için değil de, başörtüsü bahanesiyle AKP'yi kapatma davası açan üst düzey yargı bürokrasisinin; hem laikliğe hem de tarafsızlık ilkesine aykırı olarak yaptıkları Hacı Bektaş ziyareti ve ardından Kapadokya seyahati esnasındaki şaraplı ve şampanyalı ziyafetleri de, bir nevi Alevi vatandaşlarımıza "Biz sizdeniz, bizi destekleyiniz!" şeklindeki bir sığınma hissi ve istismar hevesi olarak da okunabilirdi.

Oysa temiz niyetli ve istikametli Alevi Müslümanlar böylesi tezgahlardan çok çekmişti ve artık dış güçlerin ve masonik çevrelerin oyunlarına gelmeyecekti..

Soner Yalçın gibi yamukların ve yavşakların "Sivas'ın İntikamı" gibi algılayıp alkışladıkları; Erbakan'a yönelik 28 Şubat'ın sahte kahramanlarının akıbetinden ders alınmalıydı!

Çevik Bir: "Demokrasiye balans ayarı yaptık" dediği, 28 Şubatın başrol oyuncularından biriydi. Yoldaşı Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ise "Ege orduları lağvedilmelidir" demişti. Her ikisi de Kutsal üniformayı ihtirasları için istismar etmişlerdi.

Sayın Bir'in görev sürecini hatırlıyorum, kral gibiydi. Sanki Genelkurmay Başkanıymış gibi hareket ederdi. Uluslararası seyahatler, geleceğini teminat altına almak için Yahudi Lobilerine yağ çekmeler kendisini Cumhurbaşkanı yapacakları hevesindendi.

Bazı dik duran siyasetçileri kazığa oturtmakla tehdit etmişlerdi. Peki şimdi ne halde ve nerelerdesiniz? Emekli olunca siyasetin yeni prensi edasıyla panellere, yemekli davetlere gitmişti. Ama hiçbir işe yaramadı, Çevik Bir bitmişti. Yaaa Çevik Bir. Güç sizde değilmiş. Keramet üzerinizdeki şanlı üniformada imiş. O üniformanın asaleti, saygı duyulan rütbesi sizi şımartıvermişti. Ülkenin bütünlüğüne tehdit oluşturacağını her fırsatta beyan ettiğiniz Ilımlı İslamcılar ile birlikte şu an ne yapıyorsunuz? Dün düşman gördüğün zihniyetin şimdi danışmanlığını yürütüyorsunuz!. Artık Umre'ye gidebilir, Fetullah'ın yaverliğini de üstlenebilir veyahut Ahsen Unakıtan Hanım'ın oğlunun yumurtalarını sayabilirsiniz!...[3]

Tarikat ve mezheplere bile ırkçılık sokmaya çalışan Yahudi kafasıyla:

Soner Yalçın: "Bırakın Osmanlı'yı, Şeyh Said'den, Menemendeki ayaklanmayı organize ettiği iddia edilen Şeyh Esat Erbili'ye kadar Cumhuriyet Türkiye'sinde isyana kalkışanlar hep Nakşibendi Halidiye Kürt Şeyhleriydi! Tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi gerek "Dini" gerekse "Milli" nedenlerle Nakşibendi Kürt Şeyler ayaklanmalara önderlik etmiştir" diyor.[4]

Hatta daha da ileri giderek ve tam cahillik ve cinlik sergileyerek bakın Nakşiliği nasıl manevi ve ahlaki değil de kavmiyetçi bir hareket gibi göstermeye çalışıp saçmalıyor;

"Bektaşilik ve Nakşibendilik ilk Türk Tasavvuf hareketi olan Yesevilik'ten doğdu. Nakşibendilik zamanla Türklüğünü unutup Hint ve İran etkisine girdi. Önce Orta Asya'da Yeseviliği Sünni öğreti içinde eriterek yok etti. Ardından Anadolu'da kök saldığı son 400 yıldır da hedefinde, hep Bektaşiler oldu. Onları da "Sünnileştirmek" için hiçbir fırsatı kaçırmadı. Ne yazık ki Bektaşilerin katledilmesine bile onay verdi."[5]

Gibi çarpıtmalarla Yahudi hıyanetini ve sabataist şebekeyi gizlemeye ve maalesef Alevi-Sünni çatışmasını körüklemeye çalışan bu Soner Yalçın başka bir yerde baklayı ağzından kaçırıyor ve bütün yazdıklarıyla çelişkiye düşerek kendi kendisini şöyle yalanlıyor:

"Buraya bir ekleme yapmak zorundayım: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı-Efendi 2 kitabında yazdım, bizim tarihimizde bu büyük kıyımın sebebi olarak; askeri modernizasyona karşı çıkan yeniçeriler, şeriata aykırı olan tarikatlar gösteriliyor. Yanlıştır. Bu meselenin özünde, Hıristiyan (Rum-Ermeni)-Yahudi cemaati arasındaki Osmanlı pazarına kimin hakim olacağı (örneğin Osmanlı Darphanesi yönetiminin kimde kalacağı) gibi iktisadi nedenler vardır.

Yahudilerin ittifak ettiği iki güç yeniçeriler ve Bektaşilerdi; yani Türklerdi. Bu kıyımda, başta Üzeyir Garih'in akrabaları olmak üzere Yahudiler de kayıplar verdi. Önde gelen Yahudi sarraflar idam edildi.[6]

"Nakşi Cumhuriyeti", "Nakşi-Nurcu rekabeti", "İskender Paşa cemaati ve etkileri" gibi abartılmış konuları ve kavram kargaşasını bahane ederek, sürekli Erbakan Hoca'yı tehdit ve tehlike olarak göstermeye çalışan bu sahibinin sesi, güya sözlerine tutarlılık ve tarafsızlık katmak için de:

"Nazım Hikmet'in büyükannesi de Gümüşhanevi dergâhına müntesipti"[7]

"Bülent Ecevit'in anneannesinin teyzesi, Ziyaeddin Gümüşhanevi ile evliydi."[8] ifadeleriyle, gerçekten gülünç duruma düşmektedir. Yahu çoğu sabataist olan bu kişilerin, anneannesinin teyzesi değil, kendileri bu zatların kardeşi, yeğeni, oğlu veya torunu olsa ne fark ederdi? Habil'le Kabil kardeşti. Putçu Azer Hz. İbrahim'in pederiydi. Hz. Peygamberimiz Ebu Leheb'in yeğeniydi!...

Soner Yalçın gibilerin "Türk"lüğü de, "Müslüman"lığı da belli değildi.

Ecevit'in anneannesinin teyzesinin kiminle evlendiğini araştırıp bildiğine göre, "bay Soner, hele sen kendi anne ve baba tarafından dedelerini ve onların dedelerini de söyle bakalım!" desen tıs çıkmaz, çünkü fıs çıkar...

Siz, Kur'an'ı Kerimin ve Hz. Peygamberin öğrettiği İslam'a inanıyor ve din olarak yaşamak üzere kabul ediyor musunuz? diye sorulsa yine susarlar... Ama fırsat buldukça da Müslüman ve Türk görünerek zehirlerini kusarlar.


[1] Sh: 99-100

[2] 25.01.2008 / Star

[3] Nazmi Çelenk / Tecüman

[4] Sh:60

[5] Sh: 61

[6] Sh:63

[7] Sh:54

[8] Sh:55
Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.