Türkiye İçin Ölüm Kalım Savaşı:“Montrö”


Ahmed Birgivî

Gürcü-Rus savaşı, savaşan iki taraf kadar Türkiye’nin başını ağrıtıyor.

Bundan 2 hafta önce Baran dergimizde yayınlanan“Savaş, Kaos ve Devrim” başlıklı yazımızda“Çin denizinden, Fas’a, hattâ Meksika’ya kadar,dünyanın neresinde siyasî bir deprem, bir sismik hareket meydana gelse, bu, ateş fışkıran bir volkangibi Türkiye’yi patlatıyor. Bu açıdan Türkiye’deidareye talip olan kadroların bunu bilmesi ve bunahazırlıklı olması gerekiyor. AB-D’ye, İsrail’e,Çin’e, Rusya’ya bel bağlayarak iktidarlarını sürdürebileceklerini düşünenler çok yanılıyor.


Türkiye,bütün dünyanın depremlerinden harekete geçen bir volkan, bu böyle biline! Çin’de patlayan bombalar,Hindistan’da patlayan bombalar, Tayland’da patlayan bombalar, Afganistan, Irak, Pakistan, Filistin,Somali, Fas, Cezayir, Çeçenistan, Kosova, vs. yekadar bütün çatışmalar Türkiye’yi titretiyor ve ona tarihî misyonunu hatırlatıp, ikâz ediyor.


‘Bu misyonuna sahip çıkana kadar, her sarsıntıda korkudan terler dökmeye, titremeye devam edeceksin!


Dünya’ya,dün sen nizâm verdin, bugün de sen nizâmvereceksin, bundan kaçışın yok! Bu meşakkatli vazifeAllah’ın senin sırtına yüklediği kutlu ama taşınmasıbir o kadar da zor büyük bir yük.

Sen busavaşın içine girip, kendi misyonunu yerine getirmektenkaçtıkça, savaşlar senin yanına gelecek. Birgün uyanacaksın ki, dört bir tarafın patlayan bomba dumanlarıyla kaplanmış ve gökleri göremez olmuşsun! Daha düne kadar hatırlamayıp da, ABD emperyalizmine uşaklık etmek için girmek zorunda kaldığın İslâm şehri Batum, sana misyonunu hatırlatıyor,hem de seni de içine alıp, yakacak bir ateşle.


Doğu Türkistan, patlattığı bombalarla sana mesaj veriyor: Keşmir sana mesaj veriyor:”demiştik.Rus-Gürcü savaşı, Türkiye’yi can evinden,“Boğazlar”dan yakaladı. Sovyet Rusya ve İngiltere’ningüç dengeleri arasında imzalanan Montrö,bugün başına bela olmak üzere…


Bu Montrö sebebiyle,ABD’den, “İkinci Tezkere krizi” değerlendirmesine muhatap kalan Türkiye’deki Batıcılar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Amerikan postası“İkinci tezkere krizi” değnek gösterisiyle, çuval imasıyla gelirken, Rusya’nınki, savaş esnasında,Başbakan Tayyip Erdoğan’ın telefonlarına cevapvermeye bile tenezzül etmeyen Medenev vePutin’in şahsında tecelli etti. Bir taraftan ABD’ye yalakalık yapan Erdoğan, ateşkes başlar başlamaz,hemen Moskova’ya gidip, “Türkiye-Rusya-Gürcistan-Ermenistan-Azerbaycan” ın da dahil olacağı bir Kafkas Konferansı toplanması fikrini ortaya attı.Bu teşebbüs de ABD Dışişleri Bakanlığı BölgeSorumlusu Myatt Bryza tarafından, “Türkiye kendibaşına ne yaptığını sanıyor” denilerek karşılandı.ABD savaş gemilerinin, Montrö Anlaşması’nagöre tonaja tabi tutulup, Boğazlardan geçişineilk ânda izin verilmemsi üzerine, ABD, “Türkiye,kendince bize posta mı koyuyor yani şimdi?” sorusunave arkasından 2 değil 3 savaş gemisine birdenizin verilmesine yol açtı.


Bu da, tabiî ki Rusya’yı fenâ halde kızdırdı.AB-D, Romanya ve Bulgaristan’ın NATO üyeliğinigerekçe göstererek Karadeniz’de daha fazla sayıdasavaş gemisi bulundurmayı kendine hak görmekte.Bu sebeple de, M.Kemal’in Hatay’dan sonrakien büyük dış politika zaferi olduğu söylenilen“Montrö Antlaşması” bugün sallantıda. Aslında,Montrö Anlaşması, dönemin emperyalist örgütüMilletler Cemiyeti tasfiye olduğu için 1946 yılındanberi hükümsüz durumdaydı. Bugün MilletlerCemiyeti’nin yerini alan “BM Domuzlar Diktatoryası”ise hukuken Montrö Anlaması’nı mevzubahis bile etmiş değil!


Yani Montrö Anlaşması’nıntaraflarından Fransa, “anlaşmanın süresini uzatmayacağım”dese, her şey karışır. Montrö bugüne kadar,özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD -SSCB dengesi üzerine yaşayabilmiştir. Bugün teknolojiningelişmiş olması ve buna bağlı olarak devsavaş gemilerinin imâl edilebilmesi, uçak gemilerinino zaman imâl edilmemiş olması, Montrö’yüözellikle AB-D ve biraz da Rusya’nın, ellerini kollarınıbağlayan bir anlaşma olarak görmelerine sebeb olmaktadır.Zaman içerisinde değişen siyasî şartlara göre,kâh Rusya’nın, kâh ABD’nin işine gelen Montrö,artık her iki emperyal gücü de tatmin etmemektedir.Bu hâlde, Türkiye hâlâ “Yurtta Sulh, CihandaSulh” siyasetini gütmeye kalkarsa, kendi eliylekendi ipini çekecek demektir.Türkiye şu ânda, Sultan 2. AbdulhamidHân’ın o ince ve kıvrak siyasetini yürütebilecekbir lider ve kadroya o kadar muhtaçtır ki, bu ihtiyaçonun için bir ölüm kalım meselesi hâline gelmiştir.Sultan 2. Abdulhamid Hân gibi kıvrak bir siyasetzekâsıyla bu zekâ üzerine bina edilmiş bir cesaretve feraset sahibi Yavuz Sultan Selim ve FatihSultan Mehmet şahsiyetine sahip bir lider ve kadrosuile Türkiye, bir ânda, Dünya siyasetini belirleyenve AB-D ile Rusya ve Çin’i de dizginleyebilecekbir pozisyona gelebilir. Tıpkı, Büyük İskender’intek kılıç darbesiyle “Gordion Düğümü”nüçözmesi gibi.Başkalarının, bizim “Boğazımızı” sıkamamasıiçin, “Boğazları” sıkmak zorundayız. Bunun ilkyolu da, AB-D, İsrail (NATO) emperyalizmininvatanımızdaki işgâl üslerini defetmekten geçer.


Türkiye bunu yapabildiği nisbette, Rusya’ya daposta koyabilir ve bugün AB-D, Rusya arasında sıkışıpkalmış olan Polonya (Lehistan), Gürcistan,Ukrayna ve diğer Baltık ülkelerini peşine takarak,hem AB-D’yi ve hem de Rusya’yı ketenpereye getirebilir.Ayrıca Orta Asya üzerinde tatbik edeceği kıvrak bir politikayla, Rusya ve Çin’i bile çözebilir.Dünyanın şu ân içinde bulunduğu ahval ve şerâit buna fazlasıyla müsait!


AB-D ve Yahudi emperyalizmi,Irak ve Afganistan tuzağında debelenip duruyor. AB ise zaten kendi içinde kırk parçalı biryapı. Bir de buna, eski Gen. Kurmay BaşkanlarındanHilmi Özkök’ün 2003 yılı yazında söylediği“Hiçbir AB ülkesinin Kıbrıs için savaşı göze alabileceğinisanmam” sözündeki hakikati de koyalım.Bugün şartlar 1. Dünya Savaşı öncesi manzarayıarzetmektedir. Ancak, bugünü zayıf Osmanlısı durumunda biz değil, bizzat AB-D, İsrail veRusya vardır. Tepemizdeki Batı işbirlikçilerini birtekmeyle devirdiğimizde bu hakikat apaçık ortaya çıkacaktır.


Bugünün harita çizmeye en elverişli milleti “Müslüman Türk Milletidir”.“Kıbrıs-Kerkük-Ege-Ermeni ve Boğazlarmeselesi” Türkiye için, ya bir dünya hâkimiyetineyol açacak fırsatlar verecek imkân silsilesiveya büsbütün parçalanmaya götürecek bir felaketlerzinciridir. Bu meselelerin hepsi de birbirinebağlıdır. Birindeki zafer zincirleme silsilehâlinde diğerlerinde de zaferler getirecektir. Birindekimağlubiyet ise, diğerlerinde de mağlubiyetlergetirecektir.Bunu yolu da


Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun“Savaşların anası”nın başladığı 1991 yılı 1. KörfezSaldırısı öncesinde söylediği şu sözlerden geçmektedir:


“Türkiye, artık ‘Yurtta Sulh, Cihanda sulh’politikasını daha fazla devam ettiremez. ŞartlarTürkiye’yi tarihî misyonunu yerine getirmeye zorluyor.”İçinde bulunduğumuz şartlar, 1919 şartları.1919 iradesini ise, M.Kemal’i bir emirle Samsunagöndererek Kuva-î Milliye’nin örgütlenmesine yolaçan Sultan Vahdeddin Han ile Enver Paşa, M. Kemal ve arkadaşlarının yetiştiği okulları açan ve dünyanın en büyük siyaset ve devlet adamlarından Sultan 2. Abdulhamid Han tarafından temsil edilmektedir.1919’da, elimizde, yeniden kurulmaktaolan dünyaya teklif edeceğimiz yeni bir şey, bir sistem yoktu. Bu gün ise Başyücelik Devleti alternatifive aynı 1919 ruhuyla ayağa kalkıyoruz.Çıkmasına bizim dahlimizin olmadığı bu kargaşave kaos bizi, ne yapacağını ve gidecek olanın yerinene koyacağını bilen İBDA’yı ürkütmek ne kelime,yeni imkânlar sunması bakımından sevindirir.Kendi çıkardıkları kaosta boğulacak olanların köhnemiş eski düzenlerinin yerine BaşyücelikDevleti ile geliyoruz



kaynak: Baran Dergisi

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.