YÜCE DİVANLIĞIN DANİSKASI

YÜCE DİVANLIĞIN DANİSKASI

20. yüzyıl, insan aklının en hızlı gelişim yaşadığı bir kesit olmuştur.
Düşünmek, anlamak, planlamak, uygulamak ve sorumluluğunu almak edimleri insandan- topluma gelişmesini bu yüzyılda başardı.
Demokrasi; tarihinin en büyük gelişimini bu yüzyılda yaptı.
Renkler ve sesler bu yüzyıl da çeşitlendi.
İnsan daha çok renk ve daha çok ses algıladı.
İnsanoğlu, bu yüzyılda hayatı ve evreni gördü ve duydu.
Duyanlar ve görenler, diğerlerine karşı egemen oldular.


1965 yılında, Türkiye' de Devlet Planlama Teşkilatı kurulacaktı.
O günün iktidar partisinin bir milletvekili; " Bize plan değil pilav lazım! " demişti.
Biz pilav yerken, ABD planlıyordu...

Ne ki, Türkiye temelinde sahip olduğu derin devlet tecrübesi, bölgesindeki gücü, insanının cevvaliyeti ile birlikte öyle ya da böyle gelişiyordu.
Kırsal feodal düzenden ticaret burjuvası oluşturmuş Türkiye' de yeni yeni oluşan sanayi ve finans burjuvası geleceğini arıyordu.
Ve ABD ile yeni burjuvazinin çıkarları tam örtüşüyordu.
Türkiye' nin doğal arayış süreci , çıkarcıların provakasyonlarına uğratıldı.
Türkiye' yi kavgaya sürüklediler.
12 Eylül 1980 de, oluşturdukları kavgayı önlemek için darbe yaptılar.
Türk insanının emeğini çalarak, eğitimini iğdiş ederek, özgürlüğünü budayarak , çağdaş köle haline getirdiler.
Türkiye' yi ABD ne ilişiklendirdiler.



12 Eylül Darbesinin ürünü 1980 Anayasası, Türk insanının varı ve yoğu ile destekleyecekleri finans ve sanayi burjuvalarının rakipsiz yaşamasını öngören bir metin özelliğindedir.
Bu anlamıyla ve sonuçlarıyla 12 Eylül darbesi, tarihin en başarılı Emperyalist organizasyonlarından biri olmuştur.
Koca bir ülke , belirli bir azınlığın daha zengin olabilmesi için harıl harıl mesai harcamışlardır.
Bu uğurda ülkede bölücülük ve terör, her türlü işbirlikçilik almış başını gitmiştir.
Yarın, 12 Eylül 1980 in yıldönümüdür.


Bugün, bir başka yıl dönümünü yaşıyoruz.
11 Eylül 2001.
Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kuleye, 94- 98. katlara ilk uçak çarptığında saat 08. 46 idi.
Bina 102 dakika sonra olduğu yere göçtü.
Güney Kule, 77- 85. katlara uçak çarptığında ise saat 09.02 idi ve bina 56 dakika sonra çöktü.
Pentogan' a , 09.37 de bir uçak çarptı, dediler. Hiç kimse olay yerinde hiçbir uçak enkazı tesbit edemedi. Güvenlik kameralarında patlama anında hiç bir uçak görülmedi.
Pensilvanya, Shanksville kırsalında saat 10.03 te 4. uçağın düştüğü belirtildi. Enkaz bölgesinde yine hiç bir kimse herhangi bir uçak enkazı ya da ceset görmedi. Bazı hurda metaller vardı onların hurdacı metalleri olduğu söylendi.
Usame Bin Laden ve El Kaide' ye işaret edildi.
ABD, " Haçlı Savaşı" nı başlattı!


Tayyip Erdoğan, büyüyen Türk sanayisi ve finans Sektörünün, ABD ve AB ilişkilerinde irreversibl çıkar bağlantılarını yapmak üzere, bizzat bunlar tarafından 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara getirildi.
Aslında, Tayyip Erdoğan'ın, aydınlanmanın çok uzağında kalmış idrak ve muhakemesi, düşük kaliteli eğitim alt yapısı, geri kalmış vizyonu için herşeyi yapabilirlik cesareti, sınır tanımaz fırsatcılığı , kişiliğine yapışmış şaibeli bir edimcilik ve düşük kaliteli sosyal yaşam algılaması içinde olduğu o günlerden beri biliniyordu.
Ne ki, beylerin ve ABD nin savaşımının, gözleri karaydı...


Tehlikenin farkına varanlar, 14 Nisan 2007 den itibaren Ankara Tandoğan' dan başlayan ve Çağlayan' da, Manisa ve Çanakkale' de ve İzmir' de " Cumhuriyet Mitingleri" nde dünyaya haykırıyorlardı:
" Tayyip baksana, kaç kişiyiz saysana! "
" Tehlikenin farkındayız, buradayız! "
" Doğan Medya dışarı! "
Onlar bu ülkenin aydınlık insanlarıydı.
Onlar bu ülkenin esasıydı.
Tayyip, Türkiye' yi kendine karşı ayağa kaldırmıştı...


ABD den her rol kapış, 22 Temmuz seçimlerini kazanmak, Gül kardeşini Cumhurbaşkanı yapmak, Dolmabahçe sır görüşmesi ile askeri susturmak, bütün dünyayı velveleye vererek Anayasa Mahkemesinin kapatma cezasından kurtulmuş olmak, onu kendi indinde bir dev haline getirirken, Türk Halkının her daim derin kahrına sebep oluyordu.
O , Türkiye' nin yönetiminde mütemadiyen santaja başvurdu.
Siyasi İstikrarı kendisiyle eş tuttu.
Büyüme, enflasyon, zenginlik, iş ve aş; sanki onsuz olamayacaktı.
Kimsenin çözemediği sorunları sadece kendisi çözebilirdi.


12 Eylül 1980 den bu yana geliştirilmiş piyasa ekonomisi gereği oluşturulan bağımsız Merkez Bankası, bağımsız denetleme ve düzenleme kurumlarını kendi yönünde siyasallaştırdı.
Tüm devlet organizasyonunda kadrolaştı.
Hukuk üzerinde fırtına estirdi.
Ordu, teröristle başbaşa bırakıldı.
Kömürcüler memnundu ama Türkiye' nin çekirdeği o vatandaşların sıkıntısı, Türkiye demekti.
Türkiye sıkılıyordu...
Türkiye' nin ihtiyacı olan yeni bir Anayasa için, Tayyip Erdoğan' a itimat bitmişti.
Kaynağını kurutmak gerekiyordu.


Deniz Feneri Skandalı bu noktada patladı.
21. yüzyıl, " Faşizm" e geçit veremez.
Skandal karşısında, o' nun içi patladı.
Medyayı da sustururum, zannetti.
Santaj yaptı.
Yaptığı santaj, Türk Halkınadır.
O, Türk Halkını kıçı kırık felsefesine uygun uydurduğu Allah ile kandırarak ne idiğü belirsiz bir hedefe götürmeye çalışıyor.
Etrafında dağıtılana göz yumuyor ve o piramitin tepesinde bir tüccar hacı zihniyeti ile onlara liderlik yapıyor. Onları güdüyor.


Ne garip, " Doğan Medyası " dışarı diyenlere, Doğan Medyası endirekt olsa da kol kanat veriyor.
Bu millet, Atatürkçü ve temiz bir toplumun oluşturulması adına, çekilen kahırın karşılığı ve toplumun " Aydınlık Türkiye" ile tekrar ve ebediyen buluşması için, Tayyip Erdoğan' ı " Yüce Divan" a götürecek her adıma minnettar kalacaktır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.