Yeni Devlet’in Yeni “Cumhuriyet”i: Taraf Gazetesi

Eski devletin müttefikleri ile soğuk savaş doktrini çerçevesinde uzlaştığı dönemde üç eksen gazete mevcuttu; Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet.

Hürriyet’in solistliği üstlendiği, Cumhuriyet’in “sessiz kahraman” olarak bas’tan sorumlu olduğu bu sahne düzeninde Milliyet; gazetecilik ve entelektüellik adına bu ikisinin arasını doldurdu
Devletin temel kaygısı kitleyi yönetmektir ve o dönemlerde kitlenin zihin dünyası ve hareket aksları açısından bu üçleme yeterliydi.
Zamanla toplum çeşitlendi; soğuk savaş doktrini tedavülden kalkıp yerine yenisi oturtulmaya çalışılırken, küresel güçlerin devlet ve egemenlik yapılarında ayrışmalar oldu ve bugüne kadar hep “dış” ortaklıklarla “iç”i şekillendiren devletimiz aynı paralelde ayrıştı ve kendi içinde çatışmaya başladı.
Yeni Devlet’in yeni tabulara, yeni totemlere ihtiyacı vardı ve bunlara yer açmak için eskilerin yıkılması gerekiyordu. Yeni sermaye birikimleri ve teknoloji eşikleri sayesinde toplum da artık yönetilmesi daha zor; daha eklemli, daha ‘çok bilinmeyenli’ bir denkleme dönüşüyordu.
Devletin bir yandan kendi bağırsak düğümlenmesi ile uğraşırken, diğer yandan kitleyi yönetmek ve eski tabuları kırmak adına “ürün çeşitlemesine” (product differentiation) gitmesi gerekiyordu.
Bu geçiş döneminde tabu kırıcılar çıktı piyasaya.
Sabah, Habertürk, Radikal, Vakit…
Serbest piyasa propagandasının bayraktarlığını üstlenen Sabah’ın çıtasını; “serbest piyasa” fetişizmini, “özgürlük” fetişizmi ile soslayan Habertürk bir üst seviyeye taşıdı. Milliyet’te sırıtacak ve tepki görecek sol-liberal jargonu Radikal üstlendi.


“Şehit”e “şehit değil, “ölü” dersek ne olur? tarzı sosyo-istihbari deneyler Radikal’de yapıldı.
Yeni Devlet’in aynı zamanda yeni bir ordu’ya ihtiyacı vardı ve eskisine saldırma görevini Vakit üstlendi. Sermaye sosyal yapısı ve ilişkiler ağı gereği asla paşalara “küfredemeyeceklerin” misyonunu dosyalar ve üslûbu ile Vakit üstlendi. Vakit’in mutfağında sadece “gazeteciler” ve cemaatten “dinciler” yoktu.
Eski devletin yıkım işinde artık sonlara gelindi. Ergenekon operasyonu; içteki ve dıştaki müttefiklere bu mesajı net olarak verdi. (İlker Başbuğ dönemi, geriye dönüşün değil; bir sonraki aşama için şart olan ordu içi konsolidasyonun taşıyıcısıdır. Doğru okuyun ki; Yaşar Büyükanıt ile geldiğiniz gaza gelmeyesiniz…)
İşte bu Yeni Devlet’in yeni “eksen gazetelere” ihtiyacı vardı.

Yeni Devlet’in yeni Hürriyet’i Sabah’tır. Toplumun haber, polemik, sansasyon ve ‘dekolte’ ihtiyacını doğru oranda harmanlayarak bu çizgiye oturmuştur.

Yeni Devlet’in yeni Milliyet’i Zaman’dır. Net mizanpajı, tek yanlı da olsa haber ve fikir ağırlıklı yapısıyla; Yeni Devlet’in badem bıyıklı orta seviye kadrolarının düşünsel ve eylemsel pusulası (“şuna bak, buna bakma; bunun peşinden git, bunu görmezden gel”) görevini üstlenmiştir. Cemaat katılığını atmak adına içine biraz daha “esprili” bakış katılabilir ama Albayraklar’ın Yeni ŞafaK’ına göre bu yönde çok daha avantajlıdır.


Peki; Yeni Devlet’in az satsa da, kritik zamanlarda devreye girecek ve yeni “ideolojisinin” mutemetliğini kim üstlenecek?
Tabii ki; Taraf.
Taraf, yeni Cumhuriyet’tir.
Mehmet Altan da yeni İlhan Selçuk.
Bu bağlamda “yeni genelkurmay” da Emniyet Genel Müdürlüğü’dür.
Cumhuriyet nasıl “laikliği” fetişleştirip, içini boşaltıp rozet olarak yakamıza taktıysa;
Taraf da, “demokrasinin” içini boşaltıp, fetişleştirip rozet olarak yakamıza takacaktır.

Cumhuriyet nasıl “laiklik” sopasıyla bu ülkenin sapına kadar seküler eğitim veren kurumlarında okumak isteyen türbanlıları öcüleştirip cemaatlerin ve Tayyip Erdoğan’ın kucağına attıysa;

Taraf da, “demokrasi” sopasıyla, bu ülkenin vatanseverlerini, çeteciler ve faşistlerle aynı ideolojik kuyulara hapsetmektedir...

Cumhuriyet nasıl “türbanı” gericilikle özdeşleştirdiyse;

Taraf da “bayrağı” faşistlikle eşitlemektedir.
Cumhuriyet nasıl Genelkurmay’ın her söylediğini “sert uyarı” olarak manşetten verdiyse;
Taraf da, Emniyet’in verdiği her “belgeyi” haber diye manşete çekmektedir.
Cumhuriyet ne kadar propagandistse, Taraf da onunla yarışmaktadır.
Yeni Devlet’in ideolojik totemi “demokrasi”dir.

Bu totem altında kitlelerin AB-D’ye de, NATO’ya da, küresel sermayeye de (kısacası Batı) biat etmesi istenecektir. Bu totemin bekçiliği Taraf’a verilmiştir.

Post modernizmin her orospuyu “Meryem Ana”, her “Meryem Ana”yı da orospu olarak pazarlayan muğlaklaştırıcı araçlarını kullanarak; faşizmin yolunu “demokrasi” taşlarıyla döşemek bu bekçinin işidir.

Tekrar okuyun…
İlhan Selçuk yıllardır aynı yazıyı yazmaktadır.
Güncel bir anektodla süslenen yazı; “gericiliğe” lanetle başlayıp “Aydınlanma Çağı” övgüleri ile sona ermektedir. İlhan Selçuk için tarih Fransız devrimi ile son bulmuştur.
Baba-kardeş Altanlar da yıllardır aynı yazıyı yazmaktalar. İlhan Selçuk’un “Aydınlanma Çağı”nın yerini Altanlar’da “Bilgi Çağı” almıştır ve hâlâ ‘bilgisayar’a olan hayranlıklarını aşamayan Altanlar, “Cam kumdan daha pahalıdır, bilgisayar da camdan” denklemi üzerinden yıllardır silikon kokan bir edebiyatla aynı “çağdaşlık” ve “demokrasi” masalını okumaktadırlar.
İlhan Selçuk herkesi türbansız ve mini etekli gördüğü gün; Mehmet Altan da manavda aynı boyda AB standartlı hıyar gördüğü gün ülkede demokrasi sorununu aşılmış sayacaklardır.
Birilerinin Selçuk’a “aydınlanma çağının”, Altanlar’a da “bilgi çağının” sona erdiğini anlatması gerekir.

“Bilgi”nin insanı zenginleştirdiğini değil köleleştirdiğini de…
(Bill Gates’in Facebook zıpırlarının zenginleşmesi ile insanlığın zenginleşmesi aynı şey değildir)
Siyasi ve teknolojik üst yapılar dikkate alınmadan (örnek: Patent yasaları) yapılan her “bilgi” analizinin yanılsamadan ibaret olacağını artık birileri Altan’lara öğretmelidir. Bu zorba cehaleti artık sona ermelidir.
İlhan Selçuk “laiklik” diye diye laikliğin içini boşaltmıştır.
Ahmet Altan da “demokrasi” diye diye bu kavramın içini boşaltmaktadır.


Yeni Devlet’in “demokrasi” totemi etrafında, kitleleri düşünceden bağımsız kimlikler üzerinden yöneteceği yeni dönemde, işte bu yüzden “yeni İlhan Selçuk” olarak Ahmet Altan’a ihtiyacı vardır.
Bu değişim, İlhan Selçuk’lara ihtiyaç duyulan Sivas katliamlarının yaşanmayacağının garantisidir belki ama Kerkük katliamlarının yaşanmayacağının garantisi değildir.

O yüzden, yeni “İlhan Abi”niz, “Ahmet Abi”nin Taraf’ını okumaya devam edin.
O, Yeni Devlet’in Yeni Cumhuriyeti’dir.

Kaynak: Behiç Gürcihan-Açık İstihbarat

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.