AĞAM SÜLEYMAN PAŞAM SÜLEYMAN

AĞAM SÜLEYMAN PAŞAM SÜLEYMAN

Yazan: HASAN AKAR
TOKAT GAZETESİ

Boyu boylardan külle
ömrüm Süleyman
Benzirsen konca güle
byuva (boyuna) hayran
Yıkıpsan baban evi
ömrüm Süleyman
Yüzüme güle güle
boyuva hayran
Ağam Süleyman
Paşam Süleyman
Evleri köprübaşında
men sana kurban

Size bu yazımızda bu türkünün nağmeleri arasında yiğit bir Kerküklü
Türkmen kardeşimden bahsedeceğim. Sadun KÖPRÜLÜ'YÜ ilk kez Tokat Şairler
ve Yazarlar Derneği ile Tokat Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlik
Başkanlığı'nca 9 Mart 2007 tarihinde Tokat'ta 16 Haziran Atatürk Kültür
Sarayı'nda düzenlenen "Irak'ın Geleceği ve Türkmenler" konulu panelde
tanıdım.

Dış Türklerden Sorumlu Devlet Eski Bakanı Dr. Reşat DOĞRU, Tokat
Milletvekili Orhan Ziya DİREN, Emekli Tümgeneral Abdullah KILICARSLAN,
Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Temsilcisi Sabri KERKÜKLÜ ve
Global Strateji Dergisi Başyazarı Habip HÜRMÜZLÜ ve kendisinin de
katıldığı panel oldukça verimli, ses getiren programlardan biri olmuştu.

Ertesi gün de Erbaa'nın başarılı Belediye Başkanı Ahmet YENİHAN'NIN daveti
üzerine Erbaa'ya giderek Karakaya Kasabasındaki Hürmüzlü Mahallesini
ziyaret edip Kerkük'le ilgili bağlarını araştırdık. İnşallah başka bir
yazımızda da Kerkük'teki Tokat izlerini resimlerle ortaya koyacağız. Sadun
KÖPRÜLÜ ile münasebetlerimiz dernek olarak 2007 Nisan'ındaki Kerkük
Mitingi'ne katılışımız ve şahsımın iki kez Ankara'daki Türkmeneli
Televizyonunu ziyaretimle kuvvetlendi. Bu yaz Ankara'ya gidişimde de
"Kerkük Gönlümde Aşk Yüreğimde Sızıdır" adıyla değerli dost Osman OKTAY'IN
kendi hayatını anlatan bir romanını imzaladı. İnşallah
Kerkük'e olan ilgilerimiz daha da artarak devam edecektir.

* * *

Yukarıdaki türkünün bir başka içten söylendiği gün vardı Kerkük'te.
Dönemin Başbakanı Süleyman DEMİREL22 Ekim 1967 günü Irak'ın en büyük
Türkmen şehri Kerkük'ü ziyaret edecekti. Bütün Kerkük halkı büyük ümit
bağladıkları Türkiye Cumhuriyeti'nin bir büyüğünü görebilmenin heyecanı
içinde sabırsızlanıyorlardı. Gece şehirde karşılama için büyük bir
hazırlık yapılmıştı. Ertesi gün çoğu on yaşlarında bir gurup çocuk Türkmen
kıyafeti giymişler bu türküyü gelen heyetin önünde söylüyorlardı. Türkünün
aralarına ustalıkla güzel mesajlarda yerleştirilmişti.

"Ahşam arada kaldı
Ağam Süleyman
Hançer yarada kaldı
Boyuva hayran
Menim vefalı yarım(Türkiye)
Ağam Süleyman
Bilmem harada kaldı
Men sana kurban"

Türkiye ise bu cevabı verir
Ahşamın/ Akşamın arasın gör
Aç gönlüm yatasın gör
Men sana yar olmaram
Git balın çarasın gör
Ağam Süleyman,
Paşam Süleyman
Ve devam ediyorlardı.
Kerkük'ün bu sarayı
Ağam Süleyman /
Acep noksandı neyi
Gözüm Süleyman
Asılmıştı bayrağı
Ömrüm Süleyman
Hanı be yıldızı, ayı
Paşam Süleyman.
Bu hasretin vuslata dönüştüğü anda tüm protokol gözyaşlarına boğulmuş Türk
heyeti ile birlikte Kerkük, Süleymaniye, Musul, Erbil, Altun Köprü
ağlıyordu, işte o an, DEMİREL teşekkür edip ayrılacaktı ki bu atmosferi
bozan ilginç bir olay yaşandı. Koroda bulunan on yaşındaki Sadun'un annesi
Şeker Hanım kendisini tutamayıp kucağındaki iki yaşındaki çocuğuyla
kalabalık arasından sıyrılarak DEMlREL'e seslendi:
Hoş geldin Ağam! Türk Milleti Varolsun, sağ olsun. Bugün bizim bayramımız.
Bu zavallı, kimsesiz insanlar senin milletin. Bu insanların umudu Türk
Milletindedir.
Sonra minik yavrusunu, Sadun'un küçük kardeşini uzatarak,
Al, dedi. Al bu yavrum sana Türk Milleti'ne kurban olsun! DEMİREL, bu
Kerküklü hanımın yavrusunu milletine kurban etmesine şaşırdı,
duygulandı. Henüz kurumamış gözlerinden yeniden yaşlar boşandı.
Cesur yüreği Türklük sevgisiyle dolu kadına:
Adını söyler misin bana?
Şeker, Şeker KÖPRÜLÜ
Olmaz öyle şey Şeker Hanım. Sen bu yavrunu nasıl kurban edersin? Türk
Milleti büyük bir millettir. Biz sizleri çok seviyoruz, sabırlı olun hele.
Hadi ALASMALADIK.


Ama DEMİREL bu milli coşkuyla fırtınaya dönmüş kalabalığın arasından
kolay,KOLAY ayrılamadı. Yaşasın Türkiye! Ağam Süleyman. Paşam Süleyman!
Bozkurt ATATÜRK! Haykırışları arasında güç bela alanı terk edebildi.

İşte olan da bu güzel tablonun arkasından geldi. Türk heyetinin önünde
Kerkük türkülerini söyleyen Sadun'la birlikte dokuz arkadaşı derhal
tutuklandı. Daha on yaşında iken İnsan Hakları, Çocuk Hakları diye dünyayı
avutan sözde medeni ülkelerin kayıtsızlığı içinde, işkencenin ne demek
olduğunu öğrendi.

Artık KÖPRÜLÜ Ailesi'nin üzerine kara bulutlar çökmüştü,
Kerkük'ten iş gereği Bağdat'a göç etti. Tutukluluğu biten Sadun da
öğrenimine burada devam etti. Türk Büyükelçiliği ve Türk Kültür
Merkezi'nde Türkiye'den gelen büyükleriyle tanıştı. Bağdat'ta huzur
bulamayan aile tekrar 1972 yılında Kerkük'e döndü. Kendisini edebiyat ve
tarih alanında yetiştiren Sadun'un ilkyazı ve şiirleri Bağdat'ta çıkan
Kardeşlik Dergisi ve Yurt Gazetesi'nde yayımlandı. 1973 yılı ise
onun için ayrı bir dönüm noktası oldu. ilk şiir kitabı ALTUNKÖPRÜ
çıkardı.

Lise öğrenimi için ERBİLDEKİ OKUL,Öğretmen Okuluna girmeye çalıştı ama
muvaffak olamadı. Zihninde hep Türkiye vardı. Büyük hasret duyduğu
Türkiye'ye kaçak yollardan arkadaşı Fatih'le birlikte 1972'de girdi.
ZAHO'YA geldiklerinde Türk olduklarına kanaat getirdikleri ihtiyara
sordular:

-Amca, Türkiye ne tarafta?

Yaşlı adamın gözleri buğulandı. Kuzeyde görünen dağları göstererek,
ağlamaklı bir sesle,
Aha, dedi. Aha şu dağların arkası Türkiye. O orada kaldı, biz burada,
dağlar girdi araya, tuz basmayın yaraya!
Türkiye'de arkadaşlarıyla birlikte el üstünde tutuldular bazı devlet
büyükleriyle görüştüler. Irak'tan getirdikleri özel mektupları ilgili
siyasi liderlere ve üniversite hocalarına teslim ettiler. Büyük umut
bağladıkları Türkiye'de kurtarılmış bölgeleri, aynı merkezden
yönlendirilerek insanların sağcı-solcu diye ikiye ayrıldıklarını hunharca
katledişlerini üzülerek gördüler. Yarı sevinç yarı buruk bir şekilde dönüş
Suriye üzerinden Bağdat ve Kerkük'e oldu.
Süleyman DEMİREL'İN Irak'a gelişinden altı yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Fahri KORUTÜRK 27 Nisan 1973'te Irak'a bir ziyaret
gerçekleştirdi. Irak Türkleri 1967 deki gibi başlarından geçen o kadar
işkence ve tutuklamalara rağmen yollara dökülmede tereddüt etmediler."
Yaşasın Türkiye! Yaşasın Mustafa Kemal Paşa! Cumhurbaşkanımız Hoş
Geldiniz! Kerkük Türk'tür Türk Kalacaktır! Yetiş Ey Anavatan!" nidalarıyla
karşılandılar.
Yine tutuklamalar, işkenceler. Sadun KÖPRÜLÜ bu kez altı ay hapishane
hayatı ile ucuz kurtuldu. Üniversite için onun arzusu Türkiye idi ama
yurtdışı yasaklandığı için Bağdat Üniversitesi Kanun Şeriat Fakültesi'nde
öğrenimine başladı. eğitimden bütün baskılara rağmen Baas Partisi'ne üye
olmadan sonra genç bir avukat olarak mezun oldu. Mazlumların hakkını
savunacaktı. Ama hevesi kursağında kaldı zira henüz 16 yaşındaki Petrol
Enstitüsü öğrencisi Ümit tutuklanmıştı. Anası Sadun'a sarılıp y as tuttu.
"Sadun'um geldi ya hani Ümidimi/Ümitsiz dünyayı ben neler edim?/Türk olmak
suç mu ki ey güzel Allah/Ömrümü tükettim yoktur Ümidim!"
Bu acı, yas böyle kalmadı akabinde Sadun'u da bir kez daha tutukladılar.
Bağdat Emniyet Müdürlüğü'nde ağır işkencelerden geçti. 25 Şubat 1980'de
her şeyi anlatan bir mektup yaz seni salıverelim dediler. Ona bir kâğıt
kalem verdiler. O da anasına mektup yazdı.
"Sadun'um geldi diye sevinme anne/Sadun'un da yok senin ah, Ümidinde /Bir
onulmaz derttir bu; çare bulunmaz/Çaresizliğe alış, dert etme anne."
Aradan yıllar geçti. 1 Ocak 1990 'da Musul'a nakledildiler. Bu arada
fırsatını bulup eline geçirdiği kalemle başta Süleyman DEMİREL (Bu
mektupta Sadun KÖPRÜLÜ 1967 yılındaki annesi Şeker Hanımın kardeşini ona
kurban etmek isteyişini ve kendisinin tutuklanmasını da hatırlatmıştır.
Buna bağlı olarak diğer bir bilgi de 2004 yılında DEMİREL'DEN randevu
alarak ancak dört dakika görüşen Sadun KÖPRÜLÜ, kendisine bir çay bile
ikram edilmeyişini unutmamıştır.) olmak üzere Cenevre İnsan Hakları,
Birleşmiş Milletler, Uluslar arası Lahey Adalet Divanı, Irak Ana Muhalefet
Partileri, Kızılay, Kızılhaç, Türkiye'deki büyük gazetelere iletilmek
üzere Musul Baduş Hapishanesinden durumunu anlatan bir mektup yazdı.
Şeker Hanım tarafından sınır kapısında babayiğit Bir Türk askerine verilen
bu mektup tüm ilgili yerlere ulaştırıldı. Ne yazık ki çoğu yerden ses seda
çıkmadı sadece Alparslan TÜRKEŞ, Türkiye'nin Irak Büyükelçisi Rafı
el-Nasırı ile görüşerek Türkmen mahkûmların aileleriyle irtibat kurdu.
Birleşmiş Milletler nezdinde de gerekli girişimlerde bulundu.
17 yıl süren zindan hayatı Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan girişim ve
mücadeleler sonunda Şubat 1996 da sona erdi. Herkes mahallede onu
bekliyordu. Işıklar yakılmış, her yer süslenmişti. Bir bayram havası
içinde bütün evlerden türküler, şarkılar, hoyratlar yükseliyordu.

Hapishaneden çıkarken bir emniyet yetkilisi onu uyarmıştı. Seni çıksan da
rahat bırakmazlar, fazla oyalanma ülkeyi terk et demişti. Nitekim öyle
oldu. Birkaç gün sonra evine gönderilen yazıda "Üniversiteyi bitirmen
dolayısıyla tayinin yapılacağından 48 saat içinde Bağdat Emniyet
Müdürlüğüne başvurman gerekli" deniliyordu. Anlaşılan bu tür bahane ile
yeniden gözaltına alınacaktı

Anladı ki Sadun KÖPRÜLÜ bu topraklarda kalıp rahat yüzü görmek haram. O
halde çok kısa sürede vatanını çok acı da olsa terk etmeli idi. Süratle
plan yapıldı Erbil yoluyla Kuzey Irak'ta görev yapan özel timlerin yardımı
ile Türkiye'ye geçti. Kendisine bir müddet sonra Saddam'ın kontrolünde
olmayan Erbil Şehrinde Irak Türkmen Cephesi paralelinde yayın yapan
Türkmeneli Radyo ve Televizyonunda program yapma ve Türkmeneli
Gazetesi'nde çalışma görevi verildi. Burada bu kez de PKK militanları
peşini bırakmadılar. Birkaç kez ölümden döndü.

Tüm bu sıkıntılı günler arasında 28 Mart 1996 tarihinde Aysan Hanım'la
evlendi. Tehdit ve saldırıların sürmesi üzerine Zaho üzerinden Habur
yoluyla tekrar Türkiye'ye döndü. Devlet yetkililerinin devreye girmesi ile
Birleşmiş Milletler aracılığıyla kendisine maaş bağlandı. Lakin Irak gizli
servisi burada da Sadun KÖPRÜLÜ'YÜ rahat bırakmadı. Oturma vizesi bir
müddet uzatıldı. Nihayetinde 21 Ekim 1997 günü ona ve ailesine mecburi
Amerika yolu göründü. Birleşmiş Milletlerin belirlediği okullarda
İngilizce eğitimi aldı. Bu arada Amerika'nın pek çok şehrini gezip
inceleme imkânı buldu. Vatanına hasret yedi yıldan sonra 22 Ekim 2003'te
iki kişi gittikleri Amerika'dan Gülensen, Aşan Sevinen ve mutlu an
adını verdikleri kızlarıyla birlikte altı kişi döndüler.

Bu çilekeş, Türklük sevdalısı, vatan aşığı insan Ankara'da halen Irak
Türkmen Cephesi" Basım-Yayın ve Enformasyon Müdürlüğünde görevini
başarıyla sürdürmektedir.

Yazımızı Türk Milletine güzel bir mesaj veren hoyratla bitirelim.

O yan kara
Bu yan ak o yan kara
Kerkük'e yan bakanın
Mezarın oy Ankara

Hasan AKAR
TOKAT GAZETESİ
Sayı : 36 83 –
18 Eylül 2008 Perşembe


--
This message has been scanned for viruses and
dangerous content by MailScanner, and is
believed to be clean.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.