AFGANİSTAN DAN AYRILMA VAKTİ!


iNGİLİZ VE RUS İŞGALİNDEN SONRA AMERİKAN İŞGALCİSİDE AFGANİSTANDAN KOVULUYOR

Nihayet Afgan tünelinin sonunda cılız bir ışık var…

Geçen hafta Amerika’nın Afgan cumhurbaşkanlığına yerleştirmiş olduğu Hamit Karzai, Suudi Arabistanlı bir bankere batılı işgaline karşı kolektif bir şekilde mücadele eden, Taliban diye bilinen, kabileler ittifaklarıyla ve politik gruplarla barış görüşmelerini başlatması için çağrıda bulunduğunu açıkladı.

Taliban lideri Molla Ömer, Karzai’nin bu teklifini hemen reddetti ve Amerika’nın da Sovyetler Birliğinin tattığı yenilgi felaketine uğradığını iddia etti. Kuzey Amerika’da devam eden finansal panik onun bu sözlerini destekler mahiyetteydi.

Bu arada, Afganistan’daki Amerikan komutanı General David McKiernan, acilen en az 10,000 asker istedi ama Taliban’la politik görüşme teklifinde bulunması da çok manidardı. Amerikan ve NATO güçleri Afganistan’da giderek artan bir savunma halinde, hava hâkimiyetinin tamamının ellerinde olmasına ve toplu ateş gücüne sahip olmalarına rağmen, savunmasız ikmal hattını savunurken zorlanıyorlar.

Geçenlerde Başkan George W. Bush’un eski üst düzey danışmanlarından Karl Rove’a bu kazanılması imkânsız gibi görünen savaşın nasıl kazanılabileceğini sordum. Gözleri emperyalist bir gururla, Rove “Daha fazla roket ve casus uçak ve helikopter!” diye cevap verdi. Bu bana şair Hilaire Belloc’un İngiliz emperyalizmiyle alakalı o muhteşem mısraları hatırlattı, “ Ne olursa olsun / bizim makineli tüfeğimiz var / ve onların yok.”

Karzai’nin zeytin dalı reddedilmiş olsa bile, bu gerçeği açığa vurması çok önemli. Böyle yaparak, Taliban ve müttefikleriyle müzakerelere karşı olan basit düşünceli batılı tabuyu yıkmış oldu.

UYUŞTURUCU SAVAŞCILARI

Taliban, İslami bir hareket olarak komünizm ve uyuşturucu ticaretiyle savaşa kendini adamak için kuruldu. 2001 senesinin Mayıs ayına kadar Amerikan maddi yardımı aldı. Ama batılı savaş propagandası Taliban’ı o kadar şeytanlaştırdı ki sadece birkaç politikacı açık ve kaçınılmaz olanı teklif edebilecek cesareti bulabildi: Yedi yıl süren savaş yerine karşılıklı anlaşma. NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Scheffer bile savaşın sadece müzakereyle bitirilebileceğini, hiçbir şekilde askeri yolla bunun gerçekleşemeyeceğini söyledi.

Taliban ve müttefiklerinin büyük bir bölümünü, Afganistan’ın nüfusunun yarısını oluşturan Peştunlar oluşturuyor. Tacik ve Özbek etnik azınlıklardan, eski Afgan Komünist partisinin şeflerinden ve ülkenin uyuşturucu baronlarından gücünü alan, Amerikan destekli Kabil rejimi tarafından büyük oranda politik güçten uzak tutuldular, Modern tıbbi bakım fonundan yoksun Kanada, Peştun kabilelerine karşı küçük savaşını desteklemek için şaşırtıcı bir şekilde 22 milyar dolar harcamıştı. Kanada savunma bakanının iddia ettiği gibi uluslar arası toplantılarda Kanada delegelerinin “ciddiye alınmaları” için gerekli bir savaştı bu. Bu itibarı elde etmenin daha iyi bir yolu sağ kanattaki liderlerin konuşmalarından intihal etmemek olur.

Ottawa ve Washington, ABD’nin yerleştirdiği bir “varlık” olmasına rağmen kendi ulusunu da düşünen Karzai’yi dinlemek zorunda. Aslında Ottawa, Kanada’nın uluslar arası barışta oynadığı rol hususunda, onu dünyanın en saygın uluslarından biri yapan saygın yerini hatırlamak zorunda.

Bay Harper’ın rol modeli, George W. Bush, belki de yeryüzünün en sevilmeyen ve kesinlikle Amerika’nın tarihteki en kötü başkanı olarak ülkesini yıkımdan büyük bir felakete itmiştir. Amerikalıların sadece % 22’si Bush’u destekliyor. Yarısı Elvis’in hala hayatta olduğuna inanıyor.

Taliban “terörist” değil. Sovyetlere karşı verdiği savaştan sonra ulusal kahraman olan Usame Bin Ladin’i himaye etse bile, bu hareketin 11 Eylül’le hiç bağlantısı yok. Afganistan’da sadece bir avuç El Kaide üyesi kalmış.Şu anki savaş aslında El Kaide ve “terörle” alakalı değil, Peştun kabile hattından, Hazar havzasındaki zengin petrol ve doğal gazı batıya sevk etmek için güvenli bir koridor oluşturmak.

Kanada ve NATO’nun diğer güçlerinin boru hattı koruma gücü olmak gibi bir vazifesi yok. Tahrip edici Bush politikalarının yanında Müslüman karşıtı bir ulus gibi hareket eden Kanada’nın Afganistan’daki askeri müdahalesi ulusal güvenliğini tehlike altına attı.

Yüce Benjamin Franklin’in söylediği gibi, “iyi bir savaş ve kötü bir barış yoktur.”

Ottawa’nın Afganistan’la alakalı yaptığının yanlış olduğunu kabul etme cesaretini göstermesini ve askerlerini hemen şimdi eve getirmesini ümit ediyorum.

*Toronto Sun gazetesi yazarı.

TİMETURK i

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.