RE: {liberal-izmirliler.49631} Talimat” tek merkezden mi?

Muhterem Arkadaşlar, Bu günlerde herkes bir şeyler söylüyor, sonra kendi söylediklerini doğru kabul ederek başkaları hakkında hükümler veriyor. Anlatılanları lütfen akıl süzgecinden geçirip, tahlil ediniz. Konunun vakıa ve haberlerini sıralayalım. 1. Çatışmalar 3.Ekim.2008 Cuma günü saat 12.00 de başlamış, 7 saat sürmüş ve 19.00 de bitmiş. 2. Hakkari'de Yatsı Namazı vakti 19.00 olduğuna göre; öğleden Yatsı'ya kadar süren bir çatışma olmuş. 3. Daha önce istihbarat geldiği için Karakola takviye güçler gönderildiğinden çatışma sırasında karakolda 200 asker varmış. Saldıran teröristlerin ise 400 kişi imiş. 4. Saldırıdan haberdar olan Başbakan, Ortaasya gezisini yarıda keserek Cumartesi günü öğle vakitlerinde Türkiye'ye dönmüş. 5. Genel Kurmay Başkanlığı Cumartesi günü Web sitesinde çatışma haberini ve bilgilerini vermiş. 6. 5.Ekim.2008 Pazar günü Genelkurmay 2. Başkanı akredite basına yaptığı açıklamada, çatışma ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, 5 yıldır bulunduğu yerden kaldırılması için çalışma yapılan 5 karakolun tahsisat yokluğu sebebiyle kaldırılamadığını açıklamış.. 7. Hava Kuvvetleri Komutanının olaydan 30 saat haberi olmadığı basına yansıyınca, Genel Kurmay konuyu şu şekilde açıklamış: "Hava Kuvvetleri Komutan'ımızın Antalya'da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede, Bayraktepe bölgesinde meydana gelen çatışma sonucunda verilen şehitler hakkında bir bilgisi olmamıştır. Gerçeğin böyle olmasına rağmen konunun teyit edilmeden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma amaçlı olarak kullanılması üzücü ve düşündürücüdür. Kamuoyuna saygı ile duyurulur." 8. Bölgede görev yapmış olan Emekli Albay Mithat Işık olayı şöyle değerlendirmiş: "Gündüz gözüyle karakol basılıyorsa artık çok şeyi konuşmamız lazım. Onlarca helikopterimiz var. Neden buraları özel birliklerle takviye edilmiyor. Bu birlikleri niçin yetiştiriyoruz? Takviyeli bir karakola saldıran yüzlerce terörist sadece 23 kişi zayiat vererek geri dönüyorsa daha ne diyelim. Gündüz saldırabilirler, ama gelenlerin çoğu ölmeliydi. O zaman anlardım. Bu bir pusu değildir. Bu bir baskındır. Savunulan bir karakolun gündüz gözüyle baskınıdır' Bütün bu bilgiler ışığında Hava Kuvvetleri Komutanının durumunu düşünelim: Evvela, baskınla 1. Dereceden bir ilgisi yok. Ancak, baskına hava desteği sağlanmamış ise, o da o bölgesinin görevli komutanının ihmali olur, Kuvvet Komutanının değil.. · Hava Kuvvetleri Komutanı, Ordumuzun en önemli gücünü emrinde bulunduran ve Komuta kademesinin en üst kısmında yer alan bir General. Hepimiz biliyoruz ki, Ordumuzun disiplin ve geleneklere dayalı bir idare şekli mevcut. Ne olursa olsun bu kaidelere riayet edilir. · · Kendilerinin açıklamalarından da anlaşıldığına göre, Genel Kurmay Başkanından izin alarak dinlenmek üzere Karargahından ayrılmış ve Antalya'ya gitmişlerdir. Antalya'da golf oynaması veya başka bir meşguliyeti kimseyi ilgilendirmez. Yeter ki yaptığı iş askeri kimliğine aykırı bir durum doğurmasın.. İzin sırasında istediğini yapabilir. Golf oynama konusu magazinleştirilmektedir. Basket oynasa, yüzse de aynı tepki gelecek mi idi ? · Yine bildiğimize göre, Komutanların Emir Subayları, Özel Kalem yetkilileri tatilde iken de beraberlerinde bulunurlar. Ayrıca, bulundukları bölgenin en yüksek rütbeli komutanı ile bulundukların Kampın Komutanı, Kuvvet Komutanının her istek ve arzusu için hazır bekler. · · Komutanın karargahtan ayrılması ile Hava Kuvvetlerinde görev aksaması diye de bir konu olamaz. Zira, kendileri dönünceye kadar Komutayı Kurmay Başkanı veya bir başka komutan zaten devralmış durumdadır. Kuvvet Komutanının yapması gereken bütün işlemleri vekil de gereğince yapabilir. Burada Hava Kuvvetleri Komutanının izinde olması sebebiyle gecikmiş veya yapılmamış bir hizmetten de bahseden yok. Ordunun, karakoldaki askerlerin veya bir başka birimin Komutanın yokluğu sebebiyle zarar görmüş olması da mümkün değil. Bir diğer husus, olayda bulunan zafiyetler doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanını da ilgilendirmiyor. Hava gücünün geç intikali mevzubahis ise, o zaman o bölgenin sorumlu Komutanını bulmak gerekir. Durum bu iken; 1. Kuvvet Komutanının 30 saat boyunca Tv. seyretmemesi, gazete okumaması mümkün değil, 2. Bulunduğu mahaldeki askeri komutanların, emir subayının, özel kalemin, kendisine bütün Türkiye'yi ayağa kaldıran bu olayı haber vermemeleri mümkün değil, 3. 4. Hv.K.K. görevini yerine getirmek üzere görevlendirilen Kurmay Başkanının veya bir başka komutanın Kuvvet Komutanını uyarmaması, hatta haberlerin alevlenmesi üzerine Komutana ulaşamamaları mümkün değil. 5. 6. Hepsi olmadı, Genel Kurmay Başkanı ve 2. Başkanının Kuvvet Komutanını aramaması bence muhal. 7. Genel Kurmay'ın Kuvvet Komutanını koruyacağı zannı ile yayınladığı açıklama da bütün bu saydıklarımızın olduğunu, bizim muhal kabul ettiğimiz hususun gerçek olduğunu ayan beyan ortaya koymaktadır: TC. HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI bütün ülkeyi ayağa kaldıran, onlarca şehit verilen olaydan 30 saat içinde haberdar olmamıştır. Burada şimdi Genel Kurmaya bir başka görev düşmektedir. · Komutanı bu çok önemli olaydan haberdar etmeyen Antalya bölgesinin en yüksek rütbeli komutanı, Emir Subayı, Özel kalem hizmetlileri, Hv.K.K. Vekili, Karargah sorumluları sorgulanmalı ve cezalandırılmalıdır. · Genel Kurmay veya Hv.K.K. bunu yapmaz ise; Komutanın haberdar edilmemesinden Genel Kurmay Başkanı ve Hv.K.K. kendisi sorumludur. · Bu sorumluluğu kaldırabilecek çok önemli sebepler olabilir. Bu sebepler dolayısıyla Genel Kurmay ve Kuvvet Komutanı ilgili ve görevlilere " Komutanı ne olursa olsun rahatsız etmeyin" emrini vermişlerdir. Komutan da bu süre içinde Tv.-Gazete-Cep Telefonu dahil bütün iletişim vasıtaları ile ilişkisini kesmiş, beraberinde bulunduğunu sandığımız (Hiçbir haberde bu ayrıntı verilmedi) eşi ve aile efradı ile baş başa kalmıştır. Bu durumda ailesi de bütün Dünya ile ilişkilerini kesmiş olmalıdırlar. Bunlar zor olduğuna göre; Bu durumun meydana gelmesi için çok önemli başka sebeplerin mevcudiyeti ise şarttır: 1. Orgeneral, çok şiddetli bir rahatsızlık geçirmektedir ki, rahatsızlığın verdiği sıkıntı ve azap başka konuları düşünmesine ve ilgilenmesine engeldir. 2. Komutan, Yurt içinde büyük bir tıbbi müdahale (ameliyat gibi) geçirdiğinden, olay saatleri kendisinin koma/yoğun bakım halindeki durumuna rastlamıştır ki kendisi ile görüşülememiştir. (Golf haberi bunu kamufle için düzenlenmiştir) 3. Veya Komutan Antalya'da değil, ne sebeple olursa olsun başka bir ülkededir. Olayı duymuş olsa bile gelme şansı yoktur. Bir diğer husus bulunduğu ülkede kendisine ulaşılamamaktadır. Antalya'da bulunduğu zannını vermek için Golf haberi servis edilmiştir. 4. Genel Kurmay açıklaması da sebebini belirtmeden kendisinin olaydan haberdar olamadığını bildirmektedir. Yani "olayı duysa idi gereken şekilde davranırdı, ama ne yazık ki olayı duymamıştır" denilmektedir. Fakat en güzeli Genel Kurmayın Sayın Komutanın niçin 30 saat içinde olayı duyamadığının sebebini de şeffaflık ilkesine uyarak açıklamasıdır. Genel Kurmay Başkanlığının artık Dünyada ve Ülkemizde hiçbir şeyin gizli kalamayacağını hesap ederek, başkaları açıklamadan Komutanın durumunu (Sağlık olsa bile) açıklaması gerekir diye düşünüyorum. Eğer makul sebeplerle Komutan olayı duymamış ise (ki bence böyledir) basının artık Komutanın yakasını bırakması zaruridir, zira Ordumuz yıpranıyor.. Muzaffer Deligöz Gazeteci-Yazar www.muzafferdeligoz.com From: liberal-izmirliler@googlegroups.com [mailto:liberal-izmirliler@googlegroups.com] On Behalf Of ahmet dogan simsek
Sent: Saturday, October 11, 2008 1:24 PM
Subject: {liberal-izmirliler.49631} Talimat" tek merkezden mi? İlginç bir bakış açısı. Doğrusu benimde kafamı kurcalıyor. Bilhassa Mahir kaynak'ın bu günkü yazısını okuduktan sonra. A.D.Şimşek

Turgay Yener
yenerturgay@gmail.com

2008-10-11


"Talimat" tek merkezden mi?

Peşinen söyleyeyim, ma

ksadım ne intikam almak ne de nefret duyguları uyandırmak.

Maksadım kafa karıştıran sorulara cevap aramak.

Herkes gibi bu, benim de hakkım.

Şöyle ki kınalı kuzuların şehadeti yürekleri dağladı. Doğulu batılı, güneyli kuzeyli hiç fark etmeden tümümüz gözyaşlarına boğulduk. Şehitlerimizi büyük bir acıyla toprağa verdik.

Onların ardından yüzlerce, binlerce hatimler okundu. Dualar, niyazlar edildi.

Bir kez daha dikkatlerden kaçmadı:

Şehadet şerbeti içen kınalı kuzuların analarının, ninelerinin hepsinin başı örtülü; babalarının, dedelerin çoğu sakallı.

Kınalı kuzularını gözünü kırpmadan kurban eden, şehadetleri karşısında "Otuz evladım daha olsa vatana feda olsun. Beni de askere alın bende şehit olmaya hazırım." diyen şehit yakınları, TSK yetkililerine neden aynı ölçüde destek vermiyor?

Şehit yakınları TSK idarecilerine neden bu kadar mesafeli?

Yine son zamanlarda yapılan anketlerde, araştırmalarda iki farklı durum ortaya çıkıyor. Türk milletinin artık TSK'ya bakışı ile TSK idarecilerine bakışı arasında uçurumlar dikkatlerden kaçmıyor.

Peki, bunun asıl nedeni ne?

Önceki gün menfur saldırı sonrası halkın ne düşündüğünü, ne hissettiğini bir kez daha anlamaya çalıştım.

Beynimi kemiren bu sorulara cevap almak istedim.

Her konuştuğum, tepki ve üzüntüsünü yansıttı.

Edindiğim intiba: Mehmetçiğe ne derece sevgi ve muhabbet besleniyorsa TSK yöneticilerine de o denli kızgınlık ve öfke!

Dudaklardan dökülen "Acımız büyük, derdimiz çok" sözlerinden hemen sonra, öfke gözlerine yansıyordu, her konuştuğum vatandaşın!

Dikkatlice sorguluyorlar artık her şeyi.

Genelkurmay'ın "Hava Kuvvetleri Komutanımızın çatışmadan Cumartesi günü akşama kadar bir bilgisi olmamıştır" açıklamasını enine boyuna sorguluyorlar.

Ve sorular, sorular, sorular…

Neden haberi olmadı?

Nasıl olurda haberi olmaz?

Bunun bir nedeni olmalı!

Haberi mi olmadı, haber mi verilmek istenmedi?

Haber vermek istemediyseler neden, neden?

Niçin?

Burada tuhaf bir durum yok mu?

Golfçü Paşa'nın açıklamasını hatırlatıyorlar, "Cumartesi günkü her harekâtın emrini Ankara ile koordine ederek bizzat ben verdim."

Genelkurmay'ın açıklaması Golfçü'nün açıklamasıyla taban tabana zıt: "Hava Kuvvetleri Komutanımızın çatışmadan Cumartesi günü akşama kadar bir bilgisi olmamıştır"

Burada derin bir çatlak var.

Derin bir koordinasyonsuzluk var.

Bu çatlak neden, bu koordinasyonsuzluk neden?

Ya da bizim bilmediğimiz başka ne hesaplar var?

Bu bir samimiyetsizlik mi?

Bu bir zafiyet mi?

Yoksa şehit üzerinden kan üzerinden kirli bir tezgâh mı?

Golfçü Paşa bilinçli olarak yıpratılmak mı isteniyor?

Ya da yem olarak Golfçü Paşa mı atılmak isteniyor?

Bir başka bakış:

Bu Aktütün zafiyeti, TSK'nin ilk zafiyeti değil ki; Dağlıca gibi niceleri var.

Benzer hezimetlerde çıtı çıkmayan Doğan Grubu gazeteleri, Aktütün hezimetinde neden Golfçü Paşa'yı hedef alıyorlar?

Nihayetinde Golfçü Paşa da TSK'nin en önemli kuvvet komutanlarından birisi değil mi?

Doğan en pis işlerinde hep "vatanı" kullanıyor?

Burada da vatanı kullanması dikkat çekici değil mi?

Bu zamana kadar TSK ile ilgili konularda "ben görmedim, ben duymadım, ben bilmiyorum" taktiğini uygulayan "Uyanık Sosyolog" ve yönetimindeki "küfürbaz silahşorlar" nasıl oldu da birden bire bu konularda kalem oynatır oldular?

Sorular, sorular, sorular?

Acaba talimat tek merkezden mi?

Bu bir danışıklı dövüş mü?

Bu sıradışı uygulamalar Golfçü Paşa'yla Doğan'ın çıkarlarının uyuşmamasından mı?

Bu bir çıkar çatışması mı?

Mesela Hava Kuvvetleri Komutanlığı, enerjiyi… POAŞ'tan ne şartlarda alıyor?
Ve başka kimlerden enerji alıyor?

"Başbuğ'un ağlama duvarında ibadet eden resimlerini yayınlamadım. Çünkü Genelkurmay Başkanını yıpratır" diyen "derin" gazetenin yönetmeni bu golf resimlerini neden yayınladı?

Cevap bekleyen yığınla soru…

Şu ana kadar yapılan farklı farklı açıklamalar samimi bulunmuyor.

Tüm bunlardan benim anladığım, "milletin derdi TSK ile değil, sorumsuz paşalarla."

İşte burada TSK yöneticilerinin tekrar tekrar düşünmesi gerekmez mi?

Biz kimiz, bu millet kim?

Ve bu hâl neyin nesi?




--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.