[Saadet Geliyor] ... Çöküş Analizleri

Doç. Dr. Mete Gündoğan

Temel mezar taşına şu ibareyi koydurmuş; “Hastayum dedum inanmadinuz, ha şimdi n’oldi?” Uluslararası finans sisteminin çökeceğine ilişkin defalarca yazı yazdım. Dahası, acilen yeni bir Bretton Woods konferansının toplanması çağrısında bulunan uluslararası bir ekonomi grubuna 1999 yılında Türkiye’den katılan ilk imzacı akademisyenim.

Yani, yaklaşık 10 yıl önce, hükümetlere acilen uluslararası finans sisteminin değişmesi gerektiğine ilişkin yazılar yazıyorduk. Tabi o zamanki ifadelerimiz biraz marjinal olarak algılanıyordu. Bu faaliyetlerimizin yanı sıra, yazılarımda sürekli bu konuyu sıcak olarak tuttum. Konferanslar verdim. Bazen bir makale içerisinde bazen de bir makalenin tamamını bu konuya ayırdım. Şimdi bu köşeden yazdıklarımın az bir kısmını önemine binaen sizlere hatırlatmak istiyorum.
14 Mayıs 2000 tarihinde “Uluslararası Para Sistemi” başlıklı yazımda şunları ifade etmiştim:

“İçinde bulunduğumuz dünya finans sistemi artık reel ekonomik ihtiyaçlara cevap vermiyor. Bu sistem kendi başına bir sorunlar yumağı haline gelmiştir… Ülkemizde bile çeşitli şekillerde oluşturulan para piyasadaki toplam paranın yaklaşık yüzde 95’ini oluşturmaktadır. Bu kabul edilemez bir gerçektir…” 19 Ağustos 2000 tarihinde “Yeni Bretton Woods Konferansı” başlıklı iki yazı yazarak durum tespiti ve çözüm önerileri getirmiştim: “Ciddi bir finansal kriz olasılığı hızla artmaktadır. Yaklaşık 40 trilyon dolarlık dünya milli hasılasına karşılık, şu anda yaklaşık 300 trilyona varan spekülatif sermaye birikimi ülkelerin reel ekonomilerini tehdit etmektedir. Bunları bir an önce düzeltecek ve sistemi adil bir yapıya oturtacak yeni bir çalışma yapılması gereği vardır… Para gerçek bir mala endekslenmeli… Kıtalararası reel ekonomik projeler gerçekleştirilmeli…”

16 Eylül 2001 tarihinde “TL kimin parası? Doları korumak niye?” başlıklı yazımdan;

“Dünya’da büyük bir ekonomik durgunluk yaşanıyor. ABD bu durgunluğun üstesinden gelebilmek için faiz, vergi indirimi ve yatırımları teşvik olmak üzere birçok yönteme başvurmasına rağmen, yeterince başarılı olamamıştır. Daha önce de birkaç defa ifade ettiğim gibi bu durgunluk salt parasızlıktan kaynaklanmıyor. Genel olarak para ve finansman türevleri hızla artarken, reel üretim artmıyor ve talep azalıyor. Tabi bu noktada şu sorunun cevabı önemli: “Teorik olarak herkesin ihtiyacı karşılandığı için mi tüm bunlar oluyor?”

Hayır. Tüm bunlar, dünyada genel geçer olan borca dayalı para sisteminin iflası anlamına geliyor. Bu sistem göçerken ülkelerin reel ekonomilerini de hızla durgunluğa sürüklüyor ve göçertiyor.” 15 Aralık 2001 tarihli “Sistem Eleştirileri” başlıklı yazımda devekuşlarına seslenmiştim; “korkakça sistem eleştirisi yapanlar, korkaklıklarının bedelini daha pahalıya ödeme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. O tehlike de sistemin kendi kendini tıkaması sorunudur. Şu anda gelinen noktayı bu şekilde ifade etmek mümkündür.”


20 Ocak 2002 tarihli “Sistemin Sorgulanması” başlıklı yazımda; “toplumumuzda uygulanmaya çalışılan, Amerikan dünya görüşünün ürünü olan makroekonomik sistemler ile başarılı olmak mümkün değildir” demiştim. 30 Haziran 2002 tarihli “Ya Tuz Kokarsa” başlıklı yazımda: “

… faizin reel sistemlerdeki karşılığı yoktur. Reel karşılığı olmayan bir şeyi karşılığı olanlarla birlikte aynı kaba koyarak sistematize etmek imkansızdır. Onun için de bu tür zorlukları aşmanın bir bedeli olacaktır.
O bedel de kriz ve kaostur…

Bu gün ülkemizde hemen hemen her şey dolarize olmuş adeta Amerikan finans sitemine bağlanmış durumdadır. Peki dolar göçerse bizdeki denklem nasıl olur?...

Ha bu arada, sakın “olmaz” demeyin. Olmaz olmaz! Benden söylemesi!” 4 Ağustos 2002 tarihli “Tuz Kokmaya Başladı” başlıklı yazımda; “ABD’nin en büyük üç yatırım ve finansman bankası olan J.P. Morgan Chase, Citigroup ve Bank of Amerika, finansman türevleri piyasasındaki problemler sebebiyle teknik olarak “batma” noktasına gelmiş bulunuyor. Teknik olarak diyoruz çünkü bilançolarındaki milyarlarca dolar fiktif (hayali) hesaplar sayesinde, ayakta duruyormuş gibi gösteriliyor…

FED hummalı bir çalışma içinde bunları yeniden yapılandırmaya (kurtarmaya) çalışıyor. Eğer FED bu işin altından kalkamazsa, bütün dünyayı zincirleme etkileyecek bir global finans krizini yaşarız…

Artık kraldan çok kralcı olmayalım. ABD rüyasının çöküşünün ilk kokularıdır bunlar…

23 Mart 2003 tarihili “Sonun Başlangıcı” başlıklı 6 yazımda şunları söylemiştim: “Bugün Amerika kendi geliştirdiği ve kapitalizmin özünü oluşturan finans sisteminde adım adım bir yenilgiye doğru sürüklenmektedir. Kapitalizmin bu çöküşü, Irak işgali ve yeni dünya düzeni kisvesi altında gizlenmek istenmektedir. Bu kisve altında yeni bir zulüm sistemi getirilmek istenmektedir.
Dolayısıyla yaşadığımız bu olaylar 21. yüzyılla birlikte kapitalizmin sonunun da bir başlangıcına işaret etmektedir.”

12 Eylül 2004 tarihli “Mevcut Ekonomi Anlayışı” başlıklı yazımda şu tespiti ifade ediyorum; “Mevcut ekonomi anlayışı ise, dogmatik, dar görüşlü ve dış dünyadan tamamen soyutlanmış bir haldedir. Kendi içinde, gerçekçi olmayan varsayımlar üzerine kurulu matematik modellemeler ile bir hayal aleminde yaşamaktadır.”

13 Mart 2005 tarihli “Paran Var mı Derdin Var” başlıklı yazımda; “Bütün dünyada finans piyasalarında bir sıkıntı var… Bu kadar büyük sanal satın alma gücü, patlama noktasına gelmiş durumdadır. Çökmesi mukadderdir.” 31 Aralık 2005 tarihli “Küresel Isınma ve Ekonomi” başlıklı yazım bütün süreci irdeliyor; “Şimdi, 4 yazı halinde yazdıklarımızı özet bir mantık zinciri ile ortaya koyalım. Görüldüğü gibi faize dayalı mevcut para-kredi sistemi her zaman bir atalet maliyeti oluşturuyor. Bu maliyetin karşılanabilmesi için, israf olgusunu arka plana iten, vahşi bir tüketim anlayışı teşvik ediliyor. Bu tüketim anlayışı, atmosfere salınan kloroflorokarbon gazlarının belli bir oranın üzerinde artmasına sebep oluyor. Bu artış, küresel ısınmaya vesile oluyor. Küresel ısınma, buzulların erimesine sebep oluyor. Buzulların erimesi, depremlere, iklimlerin değişmesine, göçlere, yeni hastalıklara, yiyecek ve içeceklerin kıtlaşmasına kısacası, yerkürenin insanoğluna karşı bir harp başlatmasına sebep oluyor…” 12 Ağustos 2006 tarihli “Yeni Bir Dünya Kuruluyor” başlıklı yazımda tespitim şu şekilde idi; “Artık Soğuk Savaş Döneminin yapıları miadını doldurmuştur.

BM’si, IMF’si, NATO’su, UNESCO’su, Dünya Bankası vs, bunlar artık çürümüş/çürütülmüş yapılardır. Önümüzdeki dönemi kaldıramazlar” Çökeceklerdir.

23 Eylül 2007 tarihli “Asıl Tehditler” başlıklı yazımda şu uyarıları yapmıştım; “Dolayısıyla faize dayalı dünya ekonomik sistemi insanoğlunun önüne iki ana tehdit arteri açmıştır. Bir taraftan finans piyasası balon gibi şişerek dünyadaki üretimin yaklaşık sekiz katı büyümüştür. İşte bu büyüme şimdi sistemin komple çöküşünü gündeme getirmektedir. Diğer taraftan, bu “finansal büyüme”nin kamçıladığı ve israf ölçülerinin çok üzerindeki üretim CFC gazlarının mütemadiyen havaya salınmasına sebep olmaktadır.

Bu da dünyamızın aşırı ısınmasının esas nedenidir. ” 2007 yılı ile bu konudaki yazılarım daha da sıklaşmıştır. Bunlardan dikkatinizi çekeceklerim şunlardır. 8 Aralık 2007 tarihli “Uluslararası finans sistemi” başlıklı yazımda tehlikeyi açıkça ifade etmiştim. 9 Aralık 2007 tarihli “Yeni bir uluslararası finans sistemi” başlıklı yazımda mevcut finans sistemi yerine yapılan arayışları ifade etmiştim. 16 Aralık 2008 tarihli “Yeni bir makroekonomik model” yazımda da bu arayışları detaylandırmıştım. 22 Mart 2008 tarihli “Bize bir şey olmaz mı?” başlıklı yazımda bu krizi hafife alanları eleştirdim.
29 Haziran 2008 tarihli “Dandik sistem çöktü” başlıklı yazımda artık bu işin bittiğini ifade ettim. Hükümetin hâlâ bu konuları anlamadığını anlayınca 20 Eylül 2008 tarihli “Krizin niteliği farklı” başlıklı yazımda uyarılarıma devam ettim.

Krizi fırsata çevireceğiz diye konuşan Sn. Başbakana da 28 Eylül 2008 tarihli “Krizi fırsata çevirmek” başlıklı yazımda özetle krizi fırsata çeviremeyeceklerini söyledim. Bunlar benim yaklaşık 10 yıldır bu konu ile ilgili olarak yazdığım onlarca makaleden birkaç alıntı. Çözüm önerilerimi de bu makalelerde zaman zaman ifade ettim. Bundan sonra da çözüm önerilerimi anlatmaya devam edeceğim.

Bir taraftan idarecilere, bu işin ciddiyetini anlamıyorsunuz diyeceğim amma diğer taraftan da şu anda Türkiyemiz’de çok büyük bir panik veya kaos yok ise, bu işin ciddiyetinin anlaşılmadığından dolayı olduğunun da bilincindeyim.

Ne traji-komik bir durum!..

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.