AYDINLANMA EMRE KONGAR Kriz Sonrası Naomi Klein ve Samir Amin Dünya ve Türkiye büyük bir "şok" yaşıyor. Yaşadığımız bu ekonomik şok ne kadar sürecek? Kapsamı, maliyeti ve sonuçları ne olacak? Kimse bilmiyor! *** "Krizden fırsat yaratmak", hem kapitalizmi savunanların, hem de krizkoliklerin çok sevdiği bir slogan. Bu yazıda, bu sloganı, işletme ve yönetici düzeyinden alıp, makro düzeye, dünya ve Türkiye düzeyi ile politikacılar katına taşımak istiyorum: Acaba dünya ve Türkiye bu krizden bir fırsat yaratabilir mi? *** Önce işin felsefi ve siyasal boyutuna bakalım: Zülal Kalkandelen, Cumhuriyet Pazar Dergi'nin 6 Nisan 2008 tarihli sayısında "Şok 'Terapiye' Şok Tepki" diye bir yazı yayımladı. Kalkandelen yazısında, Naomi Klein'in "The Shock Doctrine" adlı kitabından hareketle "felaket kapitalizminin" toplumlara nasıl dayatıldığını anlatıyordu: Cameron adlı bir CIA psikiyatrının insanlara şok tedavisi uygulayarak belleklerini silip yeni bir insan yaratma deneylerine benzer biçimde, kapitalizm de şok yöntemiyle yayılıyor. Önce savaşlar, terör saldırıları, darbeler, ekonomik krizler ve doğal afetler yoluyla toplumlarda şok yaratılıyor. Sonra da, bu ilk şokun yarattığı korku ve düzensizlik ortamını kullanan politikacılar ve şirketler aracılığıyla, ikinci şok gerçekleştiriliyor; felaket kapitalizmi dayatılıyor. Bunlara direnenlere, gerekirse, polis ve hapishane sorgularında üçüncü şok uygulanıyor. (Yok, aklınıza bir şeyler gelmesin, Ergenekon'dan söz etmiyoruz.) Kalkandelen yazısını bitirirken "Artık dünyada çok sayıda insanın, neoliberal politikaların öncülüğünde uygulanan bu şok 'terapi' yönteminin farkında olduğunu" belirttikten sonra, "halkların sonunda felaket kapitalizmine karşı gelmeyi öğrendiklerini" vurguluyordu. İşte size, bu yaşanan şoktan, ekonomik krizden, bir fırsat yaratmanın felsefi ve siyasal "olabilirlik" şeması; tabii dayatmacı yöntemler hariç. *** Peki sistemin kendi "şok terapisini" yok eden bu yeni "şokundan" sonra ortaya çıkan fırsatlar nerede? Yeni düzenin reçetesi nedir? Onu da ünlü düşünür Samir Amin açıklıyor. "The World We Wish To See" adlı yeni kitabının iki numaralı ekindeki Bamako Çağrısı adlı metinde "fırsatın" yani "Yeni Dünya"nın temel ilkeleri yer alıyor: 1) İnsanlar ve halklar arasında rekabet yerine dayanışma. 2) Herkese, sınıf ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tam demokrat ve katılımcı vatandaşlık hakları. 3) Bütün alanlardaki farklılıkların yaratıcı bir biçimde geliştirilmesine olanak sağlayan, evrensel bir uygarlık. 4) Tam demokratik bir toplumsallaştırma. (Toplumsal değerlerin ve kuralların demokratik yöntemlerle ve demokrasi için öğretilmesi ve kullanılması.) 5) Doğanın, yerküre kaynaklarının, tarım alanlarının pazarlanacak mallar (meta) olarak değil, insanlığın ortak zenginliği, milletlerin ve halkların siyasal gücü olarak görülmesi. 6) Kültürel ürünlerin, bilimsel bilginin, eğitimin ve sağlığın pazarlanacak mallar (meta) olarak görülmemesi. 7) Sınırsız demokrasi, sosyal gelişme, milletlerin ve halkların özerklikleri ile yakından bağdaştırılabilecek politikaların geliştirilmesi. 8) Antiemperyalist bir temel üzerinde inşa edilecek bir enternasyonalizm çerçevesinde Kuzey ve Güney yarımküre halklarının dayanışması. *** Bamako Çağrısı'nda, bu ilkelerin gerçekleştirilmesi için alınması gerekli önlemlere ilişkin öneriler de var. Onlara da gelecek yazılarda değineceğim. Bu arada, Samir Amin'in yeni kitabını armağan ederek konunun üzerine eğilmemi sağlayan Dickinson College'in değerli İktisat Profesörü Sinan Koont'a çok teşekkür ederim. Böyle bilim insanları Türkiye'de de Amerika'da da var. Şimdi soru şu: Bunları dünyada ve Türkiye'de kim uygulayacak? Tabii bu noktada işin içine politikacılar giriyor. Bugünlerde çarşafla uğraşan büyüklerimize saygıyla duyurulur! ekongar@cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org |
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.