MEAL OKUMA REHBERİ
KUR'AN-I KERİM NEDİR?
Kur'an; yüce Allah'ın, Muhammed aleyhisselam aracılığıyla bütün insanlığa öğüt olarak gönderdiği son kutsal kitaptır. Dili arapçadır. 114 sureden, 6236 ayetten (akılda kolay kalsın diye yaklaşık 6666'da denir) ve 606 sayfadan oluşur. M.S. 610 yılında indirilmeye başlanmış ve 23 yılda tamamlanmıştır. Peygamberlerin peygamberliklerini kanıtlayan mucizeleri vardır. Diğer peygamberler kendi kavimlerine gönderildikleri için mucizeleri kendi hayatlarıyla sınırlı kalmıştır. Onların mucizeleri günümüze kadar gelmemiş sadece bilgi olarak bize aktarılmıştır. Çünkü onlar kendi zamanlarının peygamberiydiler. Fakat Peygamberimiz son peygamberdir ve peygamberliği kıyamete kadar geçerlidir. Dolayısıyla onun mucizesi de (peygamberliğinin kanıtı) kıyamete kadar ulaşmalıdır ki herkes aklıyla ona inanabilsin. İşte Kur'an-ı Kerim Peygamberimizin en büyük mucizesidir. Ve elimizin altındadır. Her yönüyle mucizedir. Çok az bir araştırma yapan insan ondaki dilsel (anlatım yönüyle), matematiksel, bilimsel, tarihsel binlerce mucizeyi çabucak görecektir. İşte bu, Muhammed aleyhisselama verilen en kesin ve tartışmasız olan bir mucizedir. Ve herkes bunu inceleyip aklıyla anlayabilir. Okuma yazma bilmeyen bir insanın (Muhammed aleyhisselamın) böylesi çağlar üstü bir kitabı yazması elbette kimsenin aklının ucundan bile geçmez. Bu kitabın, her şeyi bilen Allah teala'nın sözü olduğunu kabul etmeye akıl ve bilim mecbur kalır. Kur'an-ı Kerim'in orijinali mucizedir. Mealleri onun mucizeliğini yansıtamaz. İşte biz Müslümanların birinci ve en önemli görevimiz, yüce Allah'ın bize bir mektubu olan bu kitabı anlamaya çalışmamızdır. Elinizdeki çalışma, bu gayeye hizmet etmek için hazırlanmıştır.
Meal: Kur'an-ı Kerim'in orijinal dili olan Arapçadan başka dillere yapılan tercüme çalışmalarına meal denir. Mealler Kuran'ın orijinalinin yerini asla tutmaz. Çünkü mealde, tercüman kendi bilgi birikimine göre Allah'ın sözünden anladıklarını aktarır. Kur'an'ın kelimeleri her şeyi bilen yüce yaratıcı tarafından dizilmiştir. İçinde edebi, tarihi, ilmi pek çok mucizeler vardır. Bu konuda küçük bir araştırma yapanlar bu mucizelerin yüzlercesiyle karşılaşacaklardır. Kur'an'ın bu mükemmel kelime dizilişi meallerde kurulamaz. Meal ancak onun yüzeysel ve kısaca anlamını bize aktarır. Bunun dışında akla, ruha, kalbe, hayale, göze, kulağa hitap eden özelliklerini ve inceliklerini bize yansıtamaz. Bunun için mealler, Kur'an'ın orijinaliyle asla bir tutulamaz. Kur'anı her yönüyle başka bir dile çevirebilmek için Allah'ın ilmi lazımdır. Meale Kur'an denmez. Bunun için namazlarda meal okunamaz. Ancak namaz surelerinin anlamlarını meallerden öğrenmeliyiz.
Meal okurken nelere dikkat edilmeli:
1. Kur'an'ı başka bir dile çeviren kişi kendi bilgi birikimi, anlayış kabiliyeti, kültürel seviyesi, pozitif bilimler ve tarih bilimine hakimiyeti, insan psikolojisi konusundaki bildikleri, toplum bilimi (sosyoloji) hakkındaki malumatı, kendi dilini konuşma ve yazma becerisi, mantık ve diyalektik konularındaki seviyesi oranında meal yazar. Bu ve buna benzer konularda kişi ne kadar iyiyse yazdığı meal o kadar güzel olur. Kişinin eksikliği oranında yaptığı mealde eksik ve kusurlu olur. Bunun için okuduğunuz meallerde bazı mantık hataları, dilbilgisi yanlışları, anlatım bozuklukları, bozuk ve tuhaf cümleler olabilir. Bu hatalar Kur'an'a değil, çevirene aittir. Buna çok dikkat edilmelidir. Bu eksikliğin bir nebze giderilebilmesi için çeşitli mealler okunmalıdır.
2. Arapça gerek kelime sayısı olarak, gerek anlam çeşitliliği açısından, gerek deyim ve atasözü bakımından, gerekse seciye-mecaz-uyak yönünden oldukça zengin bir dildir. Böylesine esnek, derin ve şiirsel bir dilden başka dillere çeviri yapmak elbette çok zordur.
3. Ülkemizde meal çalışmaları yakın geçmişte başladığı için oldukça acemicedir. Çoğu mealler birbirinin taklididir. Elimizdeki meallerde çeviri eksiklikleri çoktur. Bazı Arapça deyimlere kelime anlamları verildiği için anlam daralması, anlam kaybı veya anlam bozulmaları olabilmektedir. Bilindiği gibi deyim ve atasözlerinin anlam bütünlükleri vardır ve sadece kendi dil mantığı içinde değerlendirilmelidir. Başka dillere kelime kelime çevrilirse anlam kaybına uğrarlar. Örneğin dilimizdeki "mırın kırın etmek" deyimini başka bir dile kelimesi kelimesine çevirmemiz mümkün değildir. Ancak en yakın anlamıyla kabaca bir çevirisini yapabiliriz. Bu çeviriyi okuyan insanlar asla bizim "mırın kırın etmek" deyiminden anladığımızı anlamayacaklardır. Çünkü her dil kendi mantığı içinde anlaşılır. Birkaç da atasözü örneği verelim; "Adı çıkmış dokuza inmez sekize, Parayı veren düdüğü çalar, Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine…" Bunun örnekleri çoktur ve hiçbiri diğer dillere anlam kaybına uğramadan çevrilemez. Atasözü ve deyim çevirisi çok zordur. Kelimesi kelimesine yapılırsa çok yanlış anlamalar olur. Bazen Kur'an meali okurken anlamsız ve gereksiz gibi görünen bir cümle ile karşılaşırsanız bu, eksik veya hatalı çeviriden kaynaklanmaktadır. İşte bu konu, Kur'an meallerinde en çok karşılaşılan eksikliklerdendir.
4. Kur'an ayetleri sistematik bir sırayla değil iç içe ve dağınık olarak dizilmiştir. Yüce Allah, ayetleri konu başlıkları altında toplamamıştır. Bunun pek çok faydalı sebebi vardır. Bir iki tanesini şöyle sıralayabiliriz: a- Kur'an bir ansiklopedi değil, bir hayat kitabıdır. Aynen hayat ve tabiat gibi doğaldır. Biz hayatta acıyı-tatlıyı, sevgiyi-kini, korkuyu-cesareti, sevinci-hüznü, umudu-hasreti-mutluluğu nasıl iç içe ve karmaşık yaşıyorsak, tabiat; dağı, ırmağı, insanı, hayvanı, ormanı ve madenleriyle iç içe ve karmaşık olarak nasıl çok güzelse, Kur'an da farklı farklı konuları mükemmel bir ahenk ve denge içinde en güzel bir biçimde bize sunmuştur. Çünkü tabiatı yaratan da, hayatı bahş eden de, insanı yaratan da, Kur'an'ı gönderen de yüce Allah'tır. b- Bir oturuşta kimse Kur'an'ı baştan sona kadar okuyamaz. İşte yüce Allah bize Kur'an'ın her sayfasında ayetlerden bir buket sunmakta ve hayatın her alanıyla ilgili öğütler vermektedir. Bir iki sayfa Kur'an okuyan kişi adeta Kur'an'ın bir özetiyle karşılaşır. Bu yöntem zihni sürekli hareketli tutar, insanı sıkmaz. İnsan, zihniyle kah ahirete, kah peygamberimiz zamanındaki diyaloglara, kah eski peygamberler zamanına, kah cennete, kah cehenneme gider gelir. Her gittiği yerden çok önemli öğüt ve ibretlerle döner. Bu konuda yüce yaratıcı şöyle buyurur: "Andolsun, biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-indirdik" (Kasas Suresi, 51) Kur'an'daki bu iç içelik rast gele bir dağınıklık değil, anlamlı, ahenkli ve mükemmel bir anlam örüntüsü içinde bir diziliştir.
5. Peygamberimiz 23 yıllık peygamberlik görevi yapmıştır. Bunun 13 yılı Mekke'de 10 yılı da Medine'de geçmiştir. Kur'an'ı Kerim bu 23 yıllık süre zarfında indirilmiştir. Mekke döneminde indirilen sureler genellikle inançla ilgili konulardan, yüce Allah'ın sıfatlarından (nitelik ve özelliklerinden), ahiretten, ahlak ilkelerinden, tevhit ve şirkten, eski milletlerin kıssalarından bahseder. Medine döneminde indirilen sureler ise genellikle ibadetlerden ve toplumsal kurallardan bahseder. Namaz dışındaki bütün ibadetler Medine'de emredilmiştir.
6. Kur'an'ı daha iyi anlayabilmek için o dönemin siyasi ve sosyal yapısını bilmek yararlıdır. Ayetlerin iniş sebebinin bilinmesi anlaşılmasına büyük katkılar sağlar. Ayrıca ayetler, öncesi ve sonrasıyla irtibatlı olarak okunmalıdır. Yapısal bütünlüğü içinde okunmayan ayetlerin anlamsal bütünlüğü de kaybolur. Bu konularda ayrıntılı bilgiler tefsirlerden öğrenilebilir. Tefsir; din konusunda bilgili kişiler tarafından ayetlerin yorumlanması ve açıklanmasıdır. Kutsal olan sadece Kur'an'ın orijinalidir. Hiçbir meal veya tefsir kutsal ve hatasız değildir. Çünkü insan ürünüdür. Hepsinin sınırlılığı veya eksikliği vardır. Hiç birisi Kur'an'ın yegane (eksiksiz ve biricik) yorumu olamaz. Çünkü Kur'an'ın yegane yorumu ancak yüce Allah'ın bilgisiyle yapılabilir. Kur'an bilimsel ve evrenseldir. Yorumlar ise kişiseldir. Bilimsel olmayabilir. Günümüzde dilimize çevrilmiş pek çok tefsir vardır. Bunları, yukarıdaki bilgileri göz önünde bulundurarak okuyabiliriz.
7. Kur'an-ı Kerimin bazı ayetleri, okuyan herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde apaçıktır. Bazı ayetlerini ise, herkes ilk okumada anlayamayabilir. Böyle ayetleri anlamak ve yorumlamak için ise ciddi bir çalışma gerekir. Kur'an meali okumaya yeni başlayan kişi bu konuda çok dikkatli olmalıdır. Acele hükümler (kararlar, yargılar) vermemelidir. Bu konuda uzmanlaşmış kişilerin kitaplarından veya açıklamalarından yararlanmalıdır. Kur'an'ın bir yerinde bir ayet görünce acele edip peşin hüküm vermemelidir. Sabırlı olmalı, çalışmaya ve okumaya devam etmelidir. Yukarıda da açıklandığı gibi Kur'an'da ayetler konu konu toplanmamış, aynı konuyu çeşitli yönleriyle açıklayan ayetler değişik yerlere serpiştirilmiştir. Bu ayetleri zihinde birleştirip bir yargıya varmak (hüküm vermek, bir konuda kesin konuşmak) herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bunu ancak bu konularda uzmanlaşıp ustalaşmış kişiler yapabilir. O halde biz yüce Kur'an'ın mealini hükümler çıkarmak için değil, ayetlerden öğütler almak için okumalıyız. Zaten ikinci üçüncü okumalarımızda bu konuyu daha iyi kavrayacağız.
KUR'AN-I KERİM'İ NİÇİN VE NASIL OKUMALIYIZ?
Günümüzde Kur'an-ı Kerim halkımızın en çok okuduğu, ama en az anladığı bir kitap durumundadır. Müslüman Türk toplumunda neredeyse evinde Kur'an bulunmayan kimse kalmamasına rağmen, Kur'an'ı anlayarak okuyanların oranı oldukça düşük düzeydedir.
1. Kur'an-ı Kerim Niçin İndirildi?
-----"Bu (Kur'an), âyetlerini düşünsünler, akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz hayır ve bereketi bol bir kitaptır." (Sâd- 29)
-----"Gerçekten bu Kur'an, kendisine sıkıca tutunanları doğru yola iletir. Büyük ödülün de (cennetin) iyi iş ve davranışlarda bulunan müminler için olduğunu kesin olarak müjdeler." (İsrâ suresi 9)
-----Peygamberimiz de vefatına yakın bir zamanda yaptığı veda konuşmasında; "Ben size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarıldığınız müddetçe doğruluktan ayrılmazsınız. Onlar Allah'ın sözü Kur'an ve benim sünnetimdir" buyurarak, Müslümanların dikkatlerini, Kur'an'ı anlayarak yaşamaya yöneltmiştir. (Sünnet; Kur'an'ın peygamberimiz tarafından hayata geçirilmiş pratik şekline denir.)
O halde Kur'an-ı Kerim'i, bir rehber ve kılavuz kitap olarak tanımlayabiliriz. Yüce Allah'ın yarattığı insanı, ondan başka kim daha iyi tanıyabilir? İnsanı gerçek mutluluğa nelerin ulaştırdığını, insanın düşmanlarının kimler olduğunu, insanın zayıf noktalarının neler olduğunu yüce yaratıcıdan daha iyi kim bilebilir? İnsan için temel kuralları, insanın sahibinden başka kim koyabilir? İşte Kur'an, insana en güzel ve en uygun hayatı yaşatacak olan rehber kitaptır.Evreni yaratan, insanı yaratan ve Kuran'ı gönderen yüce Allah olduğuna göre bu üçü arasında çok sıkı bir ilişki olmalıdır. Ve bu üçü arasında şimdiye kadar bir çelişki ve uyumsuzluk bulunamamıştır, bulunamaz da…
2. Kur'an-I KERİM Günümüzde Hangi AmaçlaRLA Okunmaktadır?
Yaptığımız gözlemler, günümüzde Kur'an-ı Kerim'in müslümanlar tarafından genellikle şu amaçlarla okunduğunu ortaya koymaktadır.
a. Büyü-fal bakmak veya nazardan korunmak:
Kur'an'ın bu niyetlerle okunması, toplumumuzda maalesef yaygındır. Büyü yada fal bakmak için Kur'an okumak veya bazı âyetler yazmak, onun gönderiliş amacıyla asla bağdaşmaz. Bu durum, Kur'an'a yapılacak en büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır.
b. Şifa niyetiyle hastaya okumak:
İslâm'ın hasta olanlar için önerisi, doktora gitmek, ilaç kullanmak ve şifa vermesi için Allah'a duâ etmektir. Kur'andan bazı âyetlerin tıbbın çaresiz kaldığı hastalıklar için okunması, kişiye psikolojik bir rahatlama sağlayabilir. (Bu da bir çeşit tedavidir ve şifa verir) Ama aşırıya gidilerek Kur'an âyetlerinin muska şeklinde farklı biçimlerde yazılması ve Kur'an'ın gönderiliş amacının dışına çıkılarak yanlış niyetlere âlet edilmesi asla uygun değildir.
c. Ölülerin ruhlarını şad etmek:
Çocuklarının Kur'an öğrenmelerini isteyen velilerin çoğu "öldükten sonra ardımızdan bir fatiha okuyanımız bulunsun" diye düşünürler. Bu anlayış, Kur'an-ı Kerim'in gönderiliş amacı açısından uygun değildir. Bunun yerine; 'Çocuğum okusun, dinini öğrensin, Allah'ın kullarına gönderdiği Yüce Kitab'ı anlasın, onun gereklerini yerine getirerek dünya ve âhiret mutluluğuna erişsin ve bize de duâda bulunsun' düşüncesi daha doğru ve mantıklıdır. Dünyadan göçen yakınlarının ruhunu şad etmek için ücretle hatim okutma geleneğinin Kur'an'ın gönderiliş amacıyla uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktur. Kur'an-ı Kerim'i bu gibi gönderiliş amacı dışındaki maksatlar için okuyanları eleştiren milli şair Mehmet Akif ERSOY, bu düşüncesini şu dizeleriyle dile getirmiştir:
Ya açar bakarız Nazm-ı Celilin* yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için… *Nazm-ı Celil, Kur'an-ı Kerim demektir.
d. Sevap kazanmak:
Kur'an'ın okunması sevaplı bir iştir. Hem de okunan her cümlesine, her kelimesine ve hatta her harfine sevap vardır. Sevabın miktarı, okuyanın okuduğunu anlamasıyla orantılı olarak artacaktır. Onun mesajını anlamaya çalışmadan sadece sevap kazanma niyetiyle Kur'an okumak, bir yönüyle faydacılıktır. Kur'an-ı Kerim sırf 'sevap defterimizi dolduralım' diye inmemiştir. O bize sorumluluk yüklemektedir. Amacımızı sadece sevap kazanmaya yoğunlaştırmak, onun bize yüklediği sorumlulukları yerine getirmemek yanlıştır. Biz Kur'an'ı anlamak için okuduğumuzda zaten sevap kazanıyoruz. Kur'an'ın mealini okumak da çok sevaplıdır.
e. Okuyarak veya dinleyerek zevk almak:
Kur'an'ı sadece müziksel bir zevk almak için okumak da yanlıştır. Yukarıdaki uygulamaların hiç birisi Peygamberimiz tarafından bizzat maksat yapılmamıştır. Bunlardan bazısı Kur'an'ın bereketiyle ortaya çıkabilir. (Hastalara şifa gibi) Ama asla asıl maksat yapılmamalıdır.
3. Kur'an-I KERİM Nasıl OkunmalıDIR?
a. Allah sözü olduğu bilinciyle: Kur'an'ı okurken onun Allah teala'nın sözü olduğu hiç unutulmamalıdır. Bu, zihni uyanık ve diri tutar.
b. Anlama niyetiyle: Kur'an'ı anlamamız gerektiğine ve gayret gösterdiğimiz taktirde onun mesajını rahatlıkla anlayabileceğimize mutlaka inanmalıyız. Kadın erkek herkesin Kur'an'ı öğrenip onun mesajını anlaması bir sorumluluktur. Tabiki her âyeti ve her sureyi herkesin çok iyi anlayabilmesi yada herkesin aynı ölçüde anlaması beklenemez. Çünkü Kur'an her çağda yaşayan ve her türlü bilgi ve kültür düzeyine sahip insanlara hitap eder. İnsanlar kendi akıl seviyeleri ve kültür birikimleri ölçüsünde Kur'an'ı anlayabilirler. Özellikle akademik düzey yada özel alan bilgisi gerektiren âyetleri herkesin anlayamaması gayet doğaldır. Ancak herkesin aklı, bilgisi ve kültür düzeyine göre Kur'an'dan anlayacağı çok şeyler vardır.
c. Kur'an okumaya başlarken şeytandan Allah'a sığınılmalıdır. Ağır ağır; dil, kalp ve akıl işbirliği ile okunmalıdır.
d. Öğrenilen bilgiler pratik hayata yansıtılmalı ve başkalarıyla paylaşılmalıdır: Kur'an, hayatımıza yön vermek için gönderilmiş bir kitaptır. Pratiği olmayan bilgilerin önemi yoktur. Pratik hayatta yaşanmayan bilgiler, unutulmaya ve önemini kaybetmeye mahkûmdur. Müslüman bir kişinin öğrendiği doğruları (gücü nispetinde) başkalarıyla paylaşması ise Kur'an'ın ona yüklediği bir sorumluluktur.
e. Kur'an ve meali her gün az yada çok okunmalıdır: Her müslüman mutlaka her gün az yada çok Kur'an'dan bir şeyler okumayı alışkanlık haline getirmeli, Arapça bilmiyorsa mealden okumaya çalışmalıdır. Dolayısıyla, evlerde bir yada birkaç Kur'an meali bulundurulmalıdır.
Yüce yaratıcıdan, size Kur'an merkezli uzun, sağlıklı ve başarı dolu bir ömür vermesini diliyorum.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Web Sitemiz : http://www.gencmusalli.com
Blogumuz : http://gencmusalli.blogspot.com
http://islamiegitim.blogspot.com
http://dusunceufuklarinda.blogcu.com
Hasan Ahmet Evliyaoğlu
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.