(anadoluhaber) "Binmişiz Bir Alamete!"

BİNMİŞİZ BİR ALAMETE!

 

 

 

 

Milli Gazete yazarlarından Sayın Mustafa MİYASLIOĞLU'nun tamamen yerli üretim olan "Devrim" otomobilinin gerçek hikayesini konu alan makalesini; saklanan, gerçekleri gizlenen tarihimize ışık tutması maksadıyla tekrar yayınlanmasını milletimizin bilinçlenmesi bakımından gerekli gördüm. Yaklaşık 1000 kusur senedir                                                                                                                      İslam/Türk düşmanlığı yapan birbirlerinin yardımcısı yareni kitap ehli kafir Hıristiyan ve katil Siyonist Yahudilerle işbirliği içinde olan ve halen günümüzdeki yerli, çağdaş işbirlikçileri mevcut olan ve görevlerine eski çağdaşlarının bıraktığı yerden devam etmektedirler. "Binmişiz Bir Alamete" konulu makale bize bu konuda ışık tutan bir yazılı belge olarak büyük önem taşımaktadır.

 

Selam dua ve saygılarımla.

 

Yakup YUSUF

 

 

 

47 yıl önce yapımı tamamlanıp 29 Ekim 1961 günü Ankara'daki Cumhuriyet Bayramı törenlerinde resmi geçide çıkarılan Devrim Otomobili ile ilgili son günlerde epey yoğun bir gündem oluştu. Önce Tolga Örnek'in Devrim Arabaları sinema filmi ile ilgili haber saati fragmanlarında, ardından Salı günü Net Tv.'nin Ahmet Savaş'ın yönetiminde yapılan Kayıp Tarih adlı programda, daha sonra da Perşembe günü TRT 2'de Prof. Dr. Muhittin Şimşek'in danışmanlığında yapılan Devrim Otomobili adlı belgesel programda konu gündeme getirildi.

Devrim Otomobili adını taşıyan ilk ve tek kitabın yazarı olarak Kayıp Tarih adlı programda benimle yapılan bir görüşmede, otomobilin gençlik çağımızda bizde nasıl bir heyecan uyandırdığını anlatmıştım. Bunun pek çok görüntüsü arasında, asker ve sivil bürokrasi ile Cemal Gürsel ve Demirel tarafından nasıl görüldüğü ve Menderes ile arkadaşlarının asılmasının doğuracağı infiali nasıl engellediğini vurgulamaya çalıştım. Bu otomobilin ortaya çıkmasında elbette Necmettin Erbakan'ın katkılarını da söz konusu ettim. Fakat Tolga Örnek'in Devrim Arabaları ile TRT 2'deki yapımda buna hiç değinilmiyordu. Sanki binmişiz bir âlamete gidiyoruz kıyamete gibi bir zihnî kaos oluşturuluyordu. Bir paşa çocuğu olan Tolga Örnek'in sinema filmiyle ilgili yaptığı açıklamada, bu tasarının gerçekleşmesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın katkılarından hiç söz etmemesini, kaynaklarda buna rastlamadığı şeklinde izah etmesini anlıyoruz da, TRT 2'deki belgeselde bu otomobile emeği geçen herkesi anan Prof. Dr. Muhittin Şimşek'in yalnız Erbakan'ın katkılarını anmaması anlaşılır şey değil...

Halbuki Suvari dergisinde yayınlanıp da Google'da yer alan bir yazıda şu paragraf var:

"Makina Yüksek Mühendisi Devlet Demiryolları Fabrikaları Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu başkanlığında ve Necmettin Erbakan'ın katkılarıyla, Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden oluşan bir teknik ekip ve çalışma mekanı olarak da Eskişehir Demiryol Fabrikaları'nda dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina seçilmiştir."

Devrim Otomobili ve Türk Basını    

Yine Google'da yer alan bir yazıda, Karoseri Grubundan Y.Mühendis Salih Kaya Sağın'ın yazısından derlendiği söylenen şu paragraflara dikkatli bakınca, Devrim Otomobili'nin hikâyesi ile sanayileşme maceramızın bu hazin örneği çarpıcı bir tarzda kısaca ortaya çıkıyor:  

"16 Haziran 1961 günü Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden 20 kadarı Ankara' da bir toplantıya çağrıldılar.

Toplantıya başkanlık eden Genel Müdür Yardımcısı Emin BOZOĞLU, Ulaştırma Bakanlığından alınan bir yazıyı okudu. Yazıda "Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi" görevinin TCDD İşletmesine verildiği ve bu amaçla 1.400.000.-TL ödenek ayrıldığı belirtiliyordu.

Verilen termin 29 Ekim 1961, yani tanınan süre 4.5 aydı. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir miydi? Bırakınız geliştirmeyi, hiçten yola çıkarak, çalışabilecek bir otomobil yapılabilir, böyle bir mucize gerçekleştirilebilir miydi? Toplantıda söz alanların çoğu böyle bir projede seve seve çalışmaya hazır olduklarını, fakat böylesine kısa bir sürede sonuç alınabileceğini sanmadıklarını dile getirmeye çalışmış, bir kısmı da "hayır " demişlerdi.Tüm ülkede ise üniversitesinden, basınına, bir avuç sanayicisinden, politikacısına, sesini duyurabilen herkes Türkiye'de ne otomobil, ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, hatta film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu. 

Fakat bu inanılmaz şey gerçekleşiyor ve 29 Ekim 1961 sabahı Türkiye'de yapılan bir otomobil, kaportası pürüzsüz olmasa da, kendi tekerlekleri üzerinde ve yine Türkiye' de yapılan kendi motorunun gücüyle Büyük Millet Meclisi binasının önüne götürülerek Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Paşa'ya sunulabiliyor, bir ikincisi Paşa'yı Anıtkabir'e götürüyor, sonra da Hipodrom'daki geçit resmine katılıyordu. (….)

Ertesi gün bütün gazetelerin söz birliği etmişçesine "100 metre gidip bozuldu" başlığını attıkları 2 numaralı Devrim, aynı gün Hipodrom'daki geçit törenine katılıyor, ne bundan, ne de Cemal Paşa'nın Anıtkabir' e bir başka Devrim otomobili ile gittiğinden söz ediliyor; yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruluyordu. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan "At neslinin ıslahı" için 25 Milyon TL. ödenek ve sonucundan kimse söz etmiyordu." Bu arada, www.devrimotomobil.com ve http:// www.suvaridergi.org/content/view/703/2/ gibi sitelerde rastlanan şu bilgiler, yerli otomotiv sanayisinin gelişiminde veya gerilemesinde, bizdeki basının nasıl bir rol üstlendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Gazetelerin çarpıtma haberlerine rağmen, 1964'te aracın seri üretimine geçilmesi planlanır, ancak bu hayal gerçekleşemez. Sebebi kısaca şudur:

"Devrim'in seri üretimine 1964 yılında geçilmesi planlanıyordu. Ne yazık ki yerli otomobilini düşmanları buna mani olmayı başardılar. Maliyet tartışmaları, yerli otomobil üretiminin "rantbal" olmadığı propagandası, hükümete geri adım attırdı. Sonraki hükümetleri oluşturan CHP, Millet Partisi, AP, vs zaten Devrim'den pek hazzetmiyordu. DP tabanına hitap eden partiler, Devrim'in 'patent hakkına' sahip olan askerlere puan kazandırmak istemedikleri için, CHP ise 27 Mayısçılarla özdeşleşmekten kaçındığı için, projenin devamını getirmekten kaçındılar. Bilhassa Süleyman Demirel'in Devrim'den nefret ettiği, adını bile duymak istemediği söylenir. Otosan'ın 1960'lı yılların ortalarında "ilk yerli otomobil" diye piyasaya sürdüğü ve halkımızın "saman yığını" diye andığı Anadol ise, Demirel'i pek heyecanlandırmıştı.

Şu önemli ayrıntıyı da anımsamadan geçmeyelim:

Otosan, 1959 yılında Ford'la imzalanan bir sözleşme ile kurulmuş ve 1960 yılında F-600 (Ford) imalatına başlamıştı. İşleri çok iyi gidiyordu. Türkiye pazarını tamamen ele geçirmeleri işten bile değildi. Derken, yerli otomobil kampanyası başladı, Devrim doğdu. Devrim'in seri imalatına geçilmesi, Otosan'ın sonu olabilirdi…

Devrim doğduğunda, Japon otomotiv sanayii henüz emekleme safhasındaydı. Güney Kore mucizesinden ise hiçbir eser yoktu.1961'de başlayan süreç baltalanmadan devam etseydi, bu gün Toyota ayarında bir yerli otomobilimiz olabilirdi. Türkiye'nin ilerlemesini kendi çıkarlarına aykırı görenler, bunu engellemek için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. İlk yerli otomobil projesinin canına okumak yetmedi onlara. Devrim'den öyle korktular ki, bir daha 'hortlamaması' için bugün bile her fırsatta vuruyorlar ona. "Birkaç metre gitti durdu" hatta "Hiç çalışmadı" demeyi ısrarla sürdürerek, idealist çıkışların önüne geçmeye çalışıyorlar. Devrim ise, onlara inat, hala dimdik ayakta! Evet, 40 yıl önce Eskişehir'deki lokomotif fabrikasında çürümeye terk edilen bej Devrim hala orada ve -ister inanın ister inanmayın- hala çalışıyor. "Biz yapamayız, biz edemeyiz, bizden adam olmaz…" diyenler utansın!"

Sanayi adına önemli bir atılım

12 yıl önce Semih İnceöz, "1960'lı yılların başında dünya yeni teknolojik gelişmelere sahne olmaktaydı" diye vurguladığı yazısındaki görüşleri "Bir devri deviren Devrim" adıyla geniş çaplı bir araştırma olarak sunuyor. O gün Başbakan olan Erbakan'dan da görüş alıp şu sözleri naklediyordu:

"Konuyla ilgili olarak Aksiyon'un sorularını cevaplayan Başbakan Erbakan şunları söylüyor: "Biz o sıra Gümüş Motor'u kurmuş, su motoru imal ediyorduk. Her şeyiyle yerli bir motordu bu. Ve o zamanın şartlarına göre sanayileşme adına çok önemli bir atılımdı. Ürettiğimiz motorları bir sanayi kongresinde devletin üst kademedeki bakanlarına ve bürokratlarına gösterdik. Dedik ki; "Bakın herşeyiyle yerli bir motor yaptık. Bu yapılabiliyorsa kendi otomobilimizi de haydi hayli yapabiliriz. Türkiye bir an evvel otomobil imalatına başlamalıdır." Bu tekliflerimiz çok büyük ilgi gördü ve o zamanki Milli Birlik Komitesi bizden bir rapor istedi. Biz de bir rapor hazırlayıp yetkililere takdim ettik.

Devrim otomobillerinin kendi tavsiyeleri üzerine yaptırıldığını söyleyen Başbakan Erbakan "Bu otomobilin benzininin yeteri kadar konmamış olmasını, yıllarca aleyhte bir mesele gibi kullanmaya çalışmışlardır. Bu onların kıymetini gösterir. Devrim otomobili çok büyük bir başarıdır. Bugün Türkiye'de otomobil yapılıyorsa o otomobillerin yapılmış olmasıyla bu adımlar atılmıştır. Fakat asıl önemli olan hiç bir ülkede olmayan menfi güçlerdir. Devrim otomobili konusunun aslı budur." (Aksiyon, s.99, 26.10.1966).

Sanayi adına gerçekten çok önemli bir atılım olan bu teşebbüs, 29 Ekim öncesi ve sonrası günlerde çok tartışıldı ve Erbakan'ın bunun için ciddi bir çalışma yapılması gerektiği konusundaki açıklamaları gazetelerle dergilerde yer aldı. Fakat basının yönlendirmesiyle konuyu gündeme alan ve bu ciddiyetten uzak olarak meseleye yaklaşanlar, maalesef sanayileşmemizin temel şartlarını da hiçbir zaman dikkate almıyorlar. Halbuki Devrim Otomobili ciddi monografilere konu olacak niteliktedir.

Benim Devrim Otomobili adlı kitabım konuyu bir hikâye çerçevesinde ele alıyor ve halka karşı hiç de iyimser bir gözle yaklaşmayan asker sivil bürokrasiyi eleştirerek, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat karşısında milletimizin var olma iradesini ortaya koymaya çalışıyor. Bu çok önemli.

Geri izleme

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.