ÖZÜR DILEMEK MI??
HAAAYIIIR OLAMAZ,
----------------------------------------------------------
ISTE CEVABI :
Dostlarinzla paylaşmanız dileğiyle
Selamlar sevgiler
Abdullah Gürgün
ÖZÜR DİLEMİYORUM
Abdullah Gürgün
Dörtlü ahbap çavuş çetesi (Ali Bayramoğlu, Baskın Oran, Ahmet İnsel ve Cengiz Aktar) yılbaşında Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatıyormuş.
Özür, birisine karşı bir hata yaptığınızı anladığınız zaman dilenir. Bir bakıma özeleştiri demektir.
Bunlar Ermenilere ne yapmışlar da özür dileyeceklermiş ?
Hiç!
O zaman neden özür dileyeceklermiş ?
Hazırladıkları özür metninde şöyle deniyormuş:
"1915'de Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum".
Dörtlü çete mensupları salt Osmanlı Ermenilerinin adaletsizliğe uğramasını reddedip, onların acılarını paylaşıyormuş.. . Peki tamam, belki onlara yakınlık duyuyorlardır, diğer haksızlığa uğranyanlara duymuyorlardı r. Osmanlı Ermenileri için üzülsünler ama onlardan özür dilemek ne oluyor? Bence de Osmanlı Ermenileri kuşkusuz Büyük Felaket'e uğramışlardır. O zaman bundan ders çıkarmak ve "Bir daha olamaması için ayağımızı denk atalım, yeniden emperyalizme aldanmayalım" demek gerekir.
Tüm Osmanlı İmparatorluğu, tüm Anadolu baştan başa Büyük Felaket'e uğramıştı. Benim vicdanım da bunu kabul etmiyor. Yedi düvel gelmiş, memleketin canına okumuş. O cumhuriyetin kurulması ne canlara malolmuş. Ben de bu adaletsizliği reddediyorum. Hiç kimse bir daha Büyük Felaket'e uğramasın!
1915 yılında Osmanlı Ermenilerini Büyük Felaket'e maruz bırakanlar bu dört ahbap çavuş mu?
Hayır!
Ya kim?
Osmanlı'nın savaştığı düşmanın safında savaşan Taşnak Partisi...
EVET, TAŞNAK PARTİSİ!
Onu kullananlar kimler?
Efendileri Çarlık Rusya, İngiltere, Fransa..
Ve öte tarafta Almanya... Aptalca Almanların safında savaşa giren Osmanlı...
Ermeniyi, Türkü, Kürdü, Süryaniyi tüm halkı mahveden kendi ülkelerinden uzak ülkelerde zulüm saçan, oraların iffetini kirleten emperyalist güçler.
Olayların üzerinden bir asır geçmişken, şimdi, fahri bir dörtlü Ermeni çetesi kendisini suçlu hissediyorsa, sayıyorsa bana göre emperyalizmin kuyrukçusu olduğundandır. Yoksa Ermenilere karşı bir suç işlememişlerdir. Diyelim ki başkalarının suçunu üstlenmek istiyorlar. O zaman hukukun en basit iki ilkesini anımsatalım:
1. Suçlu suçu işleyendir.
2.Hukuk geriye dönük işlemez (Ortada bir suç vardıysa işgal devletleri onun mahkemesini kurup, kurdurup işi zamanında hallederdi) .
Dörtlü fahri çate mensupları ancak vicdanlarda mahkum edilebilir. Suçları beşinci kol görevi görerek halkı yine birbirine kışkırtmaktır. Ermeni ve Türk halkı arasında artık hiçbir sorun yoktur.1921 Kars anlaşmasıyla Ermeni sorunu çözülmüştür. Herhangi bir sorun varsa olursa iki halk arasında dostça çözülür. Dışardan iş karıştırmak isteyenlere itibar edilmez. Kuyruk sallanmaz.
Sorun aslında yurdunu sevenlerle insanları birbirine kırdırıp o coğrafyayı, - Yugoslavya örneğinde olduğu gibi – cehenneme çevirmek isteyen emperyalist (ya da küresel mi demeli?) devletler ve onların hizmetindeki yurtsevmez işbirlikçiler" arasındadır.
Nedir işin özeti?
Bugün PKK nasıl ABD ve AB'nin maşası olarak kullanılıyorsa Taşnakları da öyle kullandılar.. . Arkalarındaki emperyalist güçlere aldanıp savunmasız müslüman insanları katletmeye başlayan, kendi ülkesinin ordusuna silah sıkan Ermeni çeteleri kurdular. Rus İngiliz ve Fransız ordusuna girdiler. Onların üniformalarını giydiler onların silahlarını taşıdılar. Bunun adı her yerde vatana ihanettir. Cezası ağırdır.
Ucu sivillere de dokunmuştur. Kardeş Anadolu halkının birbirini boğazlaması yetmiyormuş gibi Taşnakların bu hatası tehcire neden olmuştur. Tehcir de, bir teamüli hukuk hükmü olan ve Cenevre Sözleşmelerine ek 2 nolu protokolun 18 maddesinde yer alan 'askeri gereklilik' çerçevesinde uygulanmıştır.
Olan budur. Yalnız Ermeniler değil tüm Anadolu halkı Büyük Felakete uğramıştır.
İnanmıyorsanız birbiri ardından gün ışığına çıkan Ermeni belgelerine bakın. Ermenistan'ın ilk Başbakanı Hovannes Kaçaznuni'ye sorun. "Taşnak Partisi'nin yapacağı Birşey Yok" adıyla Kaynak Yayınlarında çıkan 1923 Parti Konferansı'na Rapor sunduğu raporu okuyun. Ona inanmıyorsanız Ermeni tarihçi A. A Lalayan'ın Taşnak Partisi'nin Karşı Devrimci Rolü (Kaynak Yayınları) kitabını alın. Ermeni Devlet adamı Boryan'ın Türk Ermeni Çatışması'na bakın (Kaynak Yayınları), Sovyet Ermenistan'ının önemli devlet ve bilim adamı A. B. Karinyan'ın Ermeni Milliyetçi Akımları kitabını inceleyin. Mehmet Perinçek'in topladığı ve Doğan Kitap'ta yayınlanan 100 Belgede Ermeni Meselesini okuyun.
Yaşamı boyu antiemperyalist tavır sergilemekten vazgeçmemiş ve vazgeçmeyecek insanlar çıkarları için ya da hatır gönül için kuyruk sallayarak dolaşan ciğerci kedilerini hoşgörmez.
Biz doğru bildiğimizi söyleriz, yazarız. Biz haksızlığa, baskıya uğrayanların hep yanında olduk. İsveç Devlet Radyosunda 80'li 90'lı yıllarda Ermeni / Süryani kökenli sevgili arkadaşım, rahmetli Can Saydam birlikte çalıştık. Ermeni, Süryani halka yapılan herhangi bir haksızlık olduğunda, diğer arkadaşlar kaytaracak delik ararken ben her zaman en sert eleştirilerimi yöneltmişimdir ve Can beni dizginlemeye çalışmıştır. Hala en sevdiğim ve güvendiğim arkadaşım, devrimci mücadelede yıllarca omuz omuza çalıştığım, Asur Süryani kökenli kardeşim Joseftir. Ermeni arkadaşım artık yok gibi (iki dostum kaldı) ama Süryani dostlarım çok. Ancak son yıllarda onların arasından da gönüllü işbirlikçiler çıkmaya başladı. Yazık.
Ben asıl diyasporanın yanlışlarının Türkiye'de kalan bir avuç gayrımüslimin yaşam koşullarını zorlaştırmasına üzülüyorum. Yüz yıl sonra insanlar arasındaki düşmanlıkları kaşıyarak ülkede kalanları da zor duruma düşürmeyi bir taktik olarak kullanıyorlar. Türkiye'de yaşayan insanların sorunlarını Batı ülkelerinde propoganda kaynağı olarak kullanıyorlar. Aslında onları yalnız bırakmak işlerine geliyor.
Ekilen düşmanlık tohumlarıyla Türkiye'deki azınlıkların soyu tükeniyor, yurtdışında birbirine düşman kuşaklar yeşertiyor. Gidiş o yönde. Ben bile artık bazı eski canciğer dostlarımla konuşamaz hale geldim çünkü ağızlarını açınca çaya çorbaya limon misali soykırım hikayesi başlıyor. İsveç Meclisine her yıl biz de soykırım isteriz önerileri veriyorlar. Türklerin soykırım tanımasını ve Ermeni/Süryani ve Pontus Rumlarından (sırada Kürtler var) özür dilemesini istiyorlar. Ve en acısı Türkiye bunları göğüsleyemediği için AB de bunu öne sürüp duruyor.
Yapılması gereken bu mudur? Hangi etnik ve din kökeninden olursa olsun insanların, sorunlarının çözümü için birleşmesi gerekmez mi?
Ben GÜNEYBATILIYIM, Bafalıyım. Ama yıllar boyu Güneydoğudaki sorunlar üzerine kaç belgesel yaptığımı, kaç yazı yazdığımı ben anımsamıyorum. Diyarbakır'da üstümüze kurşun sıkıldığı oldu. Peki Güneybatıda yaşayan insanların herhangi bir sorununa Süryani, Ermeni kardeşilerim ya da fahri "Dörtlü Ermeni Çetesi" eğildi mi bugüne dek?
Ben de birkaç soru sorayım: Bafa gölü ölü göl haline geldi. Balıkçı aç, Seleneyle Endimiyon ağlıyor! Haberin var mı? Dört yıl önce zeytin yağı dört liraydı şimdi herşey pahalılaştı (işçi ücretleri, gübre, mazot parası vb) ama bugün zeytinyağının kilosu 3 lira. Benim Egeli zeytin üreticisi köylümün nasıl geçineceği senin aklına hiç geliyor mu? Bakımsızlıktan yokolan Karya'nın tarihi mirası, kirlenen doğa, yanan ormanlar seni hiç endişelendiriyor mu? Yıllardır Vakıf malları diyen Ermeni, Süryani kardeşlerim ve Fahri Ermeni Dörtlü Çetesi Aydın Muğla bölgesinde ortaya çıkan bir Hacı İlyas Vakfının pekçok insanın dededen kalan malına mülküne hatta evine el koyduğunu biliyorlar mı? Biliyorlarsa o adaletsizliğe karşı özür dileyip imza topladılar mı?
Demek ki neymiş? Batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine birbirine benzer binbir sorunumuz varmış ve tüm bu sorunlarımıza hep beraber sahip çıkmalıymışız ki, çözümler yaratabilelim.
Şimdi gelelim sadede.
Dedik ya özür kendi isteğinle dilenir. Zorlama olursa o, özür dilemekten çıkar. O zaman onun adına "AMAN DİLEME" denir.
Bırakalım o işleri Ermeni işbirlikçileri yapsınlar. Anti emperyalistler, devrimciler doğru bildikleri yoldan dönmezler. "Biz yurtta barış dünyada barış" deriz. Amerikan ve AB emperyalizmine karşı tüm Türkiye halkının bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi etrafında birleşmesini savunuruz. Bozuk düzenin çimentosu görevini gören ırkçılığa ve dinciliğe karşı çıkarız. "Yaşasın ABD ve AB emperyalizmine karşı dünya halklarının kardeşliği" deriz.
Gönül istiyor ki, bu yüz yıllık masallarla uyutulmak bitsin. İnsanlar geçmişi bırakıp geleceğe baksın. Gönüllerde yeniden dostluk çiçekleri açsın. Diyasporadaki insanlar geri dönsünler eski bölgelerinde yaşasınlar. Tüm bayramları hep beraber dostça kutlayalım. Soframızda Anadolunun tüm dillerinden şarkılar türküler söylensin.
İşte tüm bu nedenlerle diyorum ki: ÖZÜR DİLEMİYORUM! Onun yerine Anadolu'nun yiğit evladı Pir Sultan Abdal'ın sözleriyle sesleniyorum:
gelin canlar bir olalım
zalime kılıç çalalım
yoksulun hakkın alalım
kula kulluk bitsin artık
bu keşmekeş bitsin artık
özü öze bağlayalım
sular gibi çağlayalım
bir yürüyüş eyleyelim
kula kulluk bitsin artık
bu keşmekeş bitsin artık
açalım kızıl sancağı
geçsin zalimlerin çağı
elimizde dost bıçağı
kula kulluk bitsin artık
bu keşmekeş bitsin artık
pir sultan'ım geldi cuşa
zalimlerin aklı şaşa
haklı olan gelsin başa
kula kulluk bitsin artık
bu keşmekeş bitsin artık
(9 Aralık 2008, Stockholm
abdullah_gurgun@ yahoo.com)
__._,_.___ .
__,_._,___
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.