Ahmet Alibasić
17 Şubat 2008
Sunuşumu, küreselleşmenin bir çevre Avrupa Müslüman toplumu olan Bosnalı Müslümanlar üzerine etkileri ile sınırlı tutuyorum.
Başlangıç olarak diyebilirim ki, kendilerinin yüzyıl önce yeniliğe ve modernleşmeye gösterdikleri tepkiyle veya diğer Müslüman toplumların tepkileriyle karşılaştırıldığında Bosnalı Müslümanların küreselleşmeye gösterdikleri tepkinin oldukça ılımlı olduğu görülür.
Bunun bazı sebepleri var:
1. Küreselleşme, modernleşme ile zincirleme bir süreçtir; modernleşmenin yeni safhasıdır. Bazı (Müslüman) toplumlar modernleşmeyi, küreselleşme aracılığıyla ya da küreselleşmeyle eşzamanlı olarak tanıdılar, diğerleri ise –Bosnalı Müslümanlar da dahil- modernleşmeyi (ve yeniliği) küreselleşmeden çok daha önce tecrübe ettiler. Bu nedenle de küreselleşmenin Bosnalı Müslümanlar üzerindeki etkisi örneğin bazı güneydoğu Asya Müslümanlarına olan etkisinden daha az olmuştur.
Bosnalı Müslümanlar modernleşme ile 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı devletinden ayrıldığında tanışmıştı. İzolasyon 1908'de Bosna'nın Avusturya'ya ilhakı ve 1924'de halifeliğin sona ermesi ile artmış ve II. Dünya Savaşını takip eden yirmi yıl süresince en üst noktaya ulaşmıştı. Bosnalı Müslümanlar bu dönem boyunca –Batı'daki bazı göçmen Müslümanların kendilerini hala sorguladıkları- Müslüman olmayan bir rejimde yaşamak, Müslüman olmayan bir orduda askerlik yapmak, İslami yönetimden bağımsız olmak, Avrupa kültürüne yakın tutum sergilemek gibi konularda, zaten modernleşmeyle hesaplaşmışlardı. (Bkz. Fikret Karčić, The Bosniaks and the Challenges of Modernity: Late Ottoman and Hapsburg Times, Sarajevo: El-Kalem, 1999). Küreselleşme, 1980'lerin sonlarında Balkanlar'a ulaştığındaysa Müslüman gelenek, hasmane komünist ideolojinin tesiri ve baskısı altında çoktan değişmişti zaten. Küreselleşmeden beklenecek, dini geleneği ya da kültürel kimliği bozma işi, komünizm tarafından çoktan yapılmıştı.
2. Genellikle küreselleşmeyle ilişkili olan çoğulculuğa, Bosnalı Müslümanlar yüzyıllardır zaten alışıklar. Çünkü 1463 ve 1878 arasında Bosna'yı yönettikleri halde sadece 200 yıl boyunca çoğunluğu oluşturdular (17. ve 18. yy.).
3. Küreselleşmeye karşı tepki göstermelerine sebep olabilecek bir diğer etken yöresel ekonomi olabilirdi ki küreselleşmenin Balkanlar'a tüm gücüyle girdiği 1990'ların başında Bosna ekonomisi zaten yok edilmişti. O yüzden küresel kapitalistlere yok edecek bir ekonomi de kalmamıştı.
4. Üstelik son 15 yıldır Bosnalı Müslümanların zihinleri, onları küreselleşmenin sonuçlarını düşünmekten alıkoyan diğer daha birincil sorun ve süreçlerle meşguldü (düşmanlar, komünizmden dönüş, etnik temizlik ve soykırım, barış gibi). (Bununla birlikte bu durum, diğer sıradan Bosna Hersek vatandaşları gibi binlercesinin emekli maaşlarını IMF politikaları yüzünden tam olarak almayacaklarını fark eder etmez değişebilirdi.)
5. Aralarında, varlıklarını sürdürebilmelerinin büyük ölçüde küreselleşme sayesinde olduğuna dair bir anlayış da var. Küreselleşme, onların sorunlarına Doğu'nun ve Batı'nın dikkatini çekti. Bu iki dünyanın aracılık etmeleri hayatta kalmaları için kritik oldu. Sırplar etnik temizlik ve soykırıma yüz yıl önce teşebbüs etselerdi çok az Müslüman hayatta kalırdı.
Bunların ve belki diğer bazı etkenlerin sonucu olarak, Bosnalı Müslümanlar küreselleşme sürecinde kaybedecek pek bir şeyleri olmadığını düşünüyorlar: Bir yandan ekonomileri, özerklikleri, kültürleri, vs. agresif komşuları tarafından veya haklarına pek de duyarlı olmayan önceki komünist rejim tarafından zaten ya yok edilmiş ya da yok edilmeye çalışılmıştı. Diğer yandan da bazı (ve aslında en önemli) kültürel değişiklikler 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında yer almıştı. (yani bu panelin alt başlığında yer alan sorunların çoğuyla Bosnalı Müslümanlar sonradan mücadele ettiler)
I. Dünya savaşından itibaren ortalık çok karışıktı ve seçim uygulaması gibi hala sürecini tamamlamamış olan modernleşmeyle ilgili düzenlemeler yapmak için uygun bir süreç değildi. Bu değişiklikler Müslümanlara, özellikle II. Dünya Savaşından sonra, zor kullanılarak empoze edildi.
Bunun bir sonucu olarak, Müslümanlar –belki de gelenekçi Müslüman ulemanın geleneği olarak- belli uygulamaları ve değişiklikleri dini gerekçeler göstermeksizin zorunluluk olarak kabul etmeye başladılar. Bu anlamda yaygın olarak kabul edilen konulardan biri de laikliktir, öyle ki bugün Bosna'da İslam devleti veya Şeriat yönetimi kurmak isteyen önemli bir Müslüman grup yoktur, bu konu yok sayılmıştır. Diğer konulardaysa (öncelikle yaşam tarzında) gevşeklikle sözde Bosna İslam Liberalizmi birbirine karıştırılmıştır.
Küreselleşen İslam
Küreselleşme Bosnalı Müslümanlara batıdan pek bir şey getirmediyse de doğudan getirmiştir. Dramatik hayat hikayeleri ve bu süre içinde olup bitenler, küresel İslam bilincinin, dayanışmasının ve ümmete olan duygusal bağın oluşmasına yahut da derinleşmesine yardımcı olmuştur. Belki de Bosnalı Müslümanların ümmete olan duygusal bağlılıkları hiç bugünkü kadar güçlü olmamıştı. Bugün İslam toplumu, İran-Bam depremzedeleri, tsunamizedeleri için, Kosova ve Filistin için PBS TV kanalı'nın düzenlediği programlardan ve telefonla bağış hatlarından, Kızılhaç'tan veya herhangi bir diğer yardım organizasyonundan daha fazla para toplayabiliyor. Jose Casanova'nın deyişiyle küreselleşme, İslamiyet'in ya da ümmetin hayali cemaate dönüşümünü kolaylaştırmıştır. (s. 430). Bu bakımdan, İslam'ın bu yörede yorumlanışı, bazı yöresel Müslüman uygulamaları ve Müslüman kültürünün belli yönleri, 1990'larda Müslüman dünyadaki Bosnalı İslam öğrencilerinin sayısındaki artışın yanı sıra İslam misyonerlerinin ve mücahitlerin Bosna'ya gelişiyle, Arapça ve İngilizce edebiyatın çevirisiyle ve İslami paranın ülkeye yoğun girişi gibi sebeplerle, evrensel/üniter İslami fikir ve hareketlerin baskısı altına girmiştir.
Yöredeki İslami düşünce, araştırma yapmak için ilginç bir konu olabilir. Sosyalist dönem boyunca Bosnalı Müslümanlar - ılımlı bir yaklaşımla da olsa – kendi İslami düşüncelerini ve orijinal cevap ve çözümlerini geliştirdiler. 1970'lerde (orada yetişmiş bir avukat olan) eski devlet başkanları Alija Izetbegović tarafından yazılan Doğu ve Batı Arasındaki İslam adlı savunma türündeki eser güzel bir örnektir. Bu eser, zayıf yönleri olsa da bugüne kadar Bosna'da (ve Balkanlar'da) üretilmiş İslami düşüncenin en otantik barışı olarak kaldı. Bu çalışmanın yaklaşım ve tartışma tarzındaki orijinalliği yadsınamaz. Ve bugüne kadar bir Bosnalı Müslüman'ın yazdığı ve Müslüman topraklarda Müslümanlar tarafından kaynak alınan tek eserdir. Yazarın elinde İslam hakkında çok az referansı vardı. Ve yazar, sosyalizmin, İslami mesajın karşısına çıkardığı sorulara, Kur'an' a ve batılı filozoflarla diğer yazarların çalışmalarına dayanarak orijinal cevaplar formüle etmek zorundaydı. Bu yönüyle karakteristik bir kitaptır.
.
Hemen hemen aynı dönemde, yörede çok etkili bir başka (bu kez El-Ezher mezunu ve El-Ezher İslami Araştırmalar Kurulu üyesi) Bosnalı Müslüman âlim, 'zekât ve fitre eski Yugoslavya'daki İslami eğitim kuruluşlarına verilebilir' gibi birkaç alışılmadık fetva vermişti. Bu fetva büyük ölçüde kabul edilmiş ve son zamana kadar da sorgulanmamıştı. Ancak, Bosna, 1980'lerin sonlarından itibaren merkez Müslüman topraklardan gelen İslami fikirlerin etkisi altına girdiği için bu tür kitap veya fetvalar bugün hayal bile edilemez. Küreselleşme büyük oyuncuların tarafında olduğu için İslami eğitimin kalitesinin yanı sıra İslam âlimlerinin sayısı da arttığı halde, yerel İslami düşüncenin gelişmesi engellenmiş oldu. İslami literatür üretimi eskiye nazaran birkaç kat arttı, aynı şekilde İslami organizasyonlar da hızla yayıldı. Müslüman topraklardaki Bosnalı İslam öğrencilerinin sayısı da etkileyici biçimde yükseldi. Ama Bosna da bugün yayınlanan hemen hemen tüm İslami literatür, diğer Müslüman topraklarda rastlanabilecek fikirlerin ya doğrudan (tercümeler yoluyla) ya da dolaylı tekrarından ibarettir. Norveçli meslektaşımla yürüttüğüm bir son inceleme ortaya koydu ki Bosna'da son 15 yılda oluşan her İslami grup, "IC" ve belki "Genç Müslümanlar" hariç, Müslüman dünyanın herhangi bir yerindeki benzer bir grubun uzantısı. Sonuç olarak bugün Bosna'da Nursi taraftarlarından Selefilere, revivalistlere ve hatta Ebu Hamza'nın grubuna kadar her İslami grup (ve onlarla ilgili dini uygulama) en azından internet ortamında mevcut. Yani, yine Jose Casanova'nın deyişiyle, ülkeler arası ağlarda ve her tür mübadelede fark edilir bir artış var. Ülkeler arası İslam'ın Bosna'ya (geri) gelişine tanıklık ediyoruz; fikirler, kaynaklar, hareketler, İslam merkezleri, ağlar, okullar, ve hatta kadrolar. (Bugün merkezî bir Bosna köyünde, Mekke'de doğup büyümüş en az bir imam görev yapmakta. Aynı zamanda genç Bosnalı Müslümanlar Malezya ve Pakistan'daki İslam Üniversitelerinde eğitim veriyorlar.) Ülkeler arası İslam'ın bu (geri) gelişiyle yine görüyoruz ki camiler ve diğer İslami kurumlar yüzyıldan fazla süredir mevzu bahis olmayan yabancı Müslümanlar tarafından (yeniden) inşa ediliyor. Bugün Malezya'da, Suudi Arabistan'da, Ürdün'de, Endonezya'da vs. isimlerini Sarajevo'dan ve diğer Bosna şehirlerinden alan camiler var. Yine Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, İslam Bilimleri Fakültesinin ve Gazi Husrev-bey Kütüphanesinin binalarının (yeniden) yapılmasına destek veriyorlar.
Bütün bunların sonuçlarından biri de, sosyalizm süresince Bosna Hersek'deki İslam Toplumunun (IC) kontrolünde gelişen önceden oldukça tek tip olan İslâm'ın, bölünmesi/ kutuplaşmasıdır. Otuz yıl önce Suudi Arabistan'dan bir ziyaretçi Bosnalı Müslümanları namaz kılarken gördüğünde onları asker sanırken (herkes istisnasız imam ve müezzini takip ederdi ) şimdi camilerimizde karşıt görüşlülerin olduğunu görür. Bu, İslami hayatın diğer alanlarında değişiminin sadece bir sembolü. Küreselleşmenin 'Yersiz yurtsuzlaştırma' etkisi (yani kültürün, coğrafi ve sosyal bölgelerle olan doğal ilişkisinin kaybolması) yüzünden, Bosna Hersek'deki İslam toplumu (IC) bugün altmış yıldır sahip olduğu, İslam'ın tek tercümanı olma konumu için yeni İslami organizasyonlarla rekabet etmek zorunda. Birçoğu bu durumdan memnun değil ve isminde 'İslami' ibaresi olan organizasyonlara devletin ruhsat vermemesini (başaramasalar da) istiyorlar. Denebilir ki İslami fikir ve uygulamaların küresel olarak tek tipleşmesine veya birleşmesine şahitlik ediyoruz. Büyütmemek gerek ama belli konularda 'Bosnalı İslam'ın tek ya da daha evrensel İslam'a dönüştüğü bir gerçek.
Balkanlar'daki diğer İslami organizasyonlardan farklı olarak, birkaç devletin değişimine şahit olan ve aynı zamanda terörle savaşa da şahit olacakmış gibi görünen, İslami İşler yönetimi ve Müslüman temsilciliği gibi yerel İslami uygulamaların bazı yönleriyle, yine de, daha kuvvetli olduğu kanıtlanabilir. Yine şüphe yok ki ülkeler arası İslam'ın gelişi Bosna'daki kişisel ve umumi dindarlığın canlanmasına yardımcı olmuş ve böylece toplumun bir kısmının dindar sektöre ve diğer kısmının da kendini liberal-özgürlükçü taraf olarak tanımlamaya çalışan daha öncesinde kökten ateist olan sektöre doğru kutuplaşmasına sebep olmuştur.
Bosnalı Müslümanlar küreselleşmeden yüzyıl önce modernleşmeyle tanıştılar. Bu demek oluyor ki küreselleşme öncelikle onların küresel Müslüman topluma (bu arada bazı İslami hususiyetlerini kaybederek) entegre olmalarını temin etmiş ve mücahitlerin, misyonerlerin, öğrencilerin ve literatürün varlığından istifade ederek merkez İslam topraklarından İslami fikirlerin ve uygulamaların yoğun olarak transferini sağlamıştır. İlk olarak bu, sosyalist dönem boyunca Bosna'da hâkim olan (gelenekselcilikle birleşmiş) İslami modernleşmeden İslami reformizme -ıslahatçılığa dönüş anlamına geliyor.
Bununla beraber, küreselleşmenin yerel olanla global olanın ilişkisini eş zamanlı olarak kuvvetlendirdiği ve arttırdığı biliniyor. Yerel direncin, daha küresel olan İslami fikirlere son tavrı ne olacak göreceğiz. ( Birçok kez yerel İslami geleneğin savunucuları, Bosna camilerinde Selefîlere karşı şiddet uygulamış veya camilere girmelerini engellemiştir). Şu an itibariyle görünüyor ki yerel İslami uygulama, daha evrensel olan İslami uygulama ve fikirlerle bağdaşmak için bazı açılardan etkilenip değişse de genel bazda galip gelen taraf oldu. Sonuç olarak, İslam toplumu (IC) ve bazılarının milli İslam dediği geleneksel uygulama, bugün on beş yıl önce olduğundan daha güçlüdür ve yakın gelecekte bu pozisyonu kaybedeceğine inanmak için de bir sebep yok.
Müslüman Arnavutluk için İngilizce'den tercüme edilmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.