Hakkın Hukukla Gasbedilişi
Ülke tabular tarlası gibi,mayın tarlasından da beter.Anayasanın verdiği bir hakkı, Ceza Usulü hukukuyla, bir kararnameyle veya başka bir yasayla geri alabiliyorsunuz.
Yasakoyucunun keyfiyet sınırlarıyla, yargılayanların, uygulayanların keyfiyeti arasına sıkışan bir garabet arasında kaybolan insani hasletlerimiz, düşüncelerimiz,inançlarımız, hayatımızdır...
Yanlışların kurban vatandaşı olmaktan hukuk’un guguklamadığı bir demokratik düzene varamadan ömrü heyulamız bitmektedir.
Hukuk dediğimiz şey, sosyal devlet ilkesini zedelemekte, sosyal oluşumların gerisinde kalabilmektedir. Halkının gerisinden gelen bir hukukla ilerlemek mümkün değildir.
Yasalar yazıldığında eskimiş sayılırlar. Yasalar belli zümrelerin sınıfsal çıkarlarının ideolojik sığıntıları olmaktan kurtulmadıkça, vatandaşlara eşit davranamayacaktır. Ayrımcılığı sistemleştiren ve halkını ayrıştıran yasalar, çağdışı bağnaz hukuk adaletsizlikleri örnekleridir.
Halkını ideolojik bölümlere ayıran hukuk adamlarımızın yorumlarıdır.Kendi ideolojik şablonuna yerleştirmek istemektedirler. Yanlış kararlarla halka güven vermeyenler, halkın geleceğinden de kendi geleceklerinden de çalmış olurlar. Yanlış hukuki kararlar halkın mutluluğunu değil, zümre ve sınıfların çıkar ve mutluluğunu sağlama amacına yöneliklerdir. Kişisel ideolojik fosilleşmiş kararlar açıkca ararejimlere heveslenmelerdir. Ülkemizi de bu çağdaş ülkelerden koparıp, geri,kapalı toplumlar sınıfına katacak yorumlarla, vicdanları karartan siyasal, ideolojik kararları katabiliriz.
Yasalar yasakları tesis etmekten öce , hürriyetleri koruma ve kollamalıdır. Yasaklar özgürlükleri biçmekte, insanlarımız mutsuz kılmaktadır. Aslolan özgürlükler olmalıdır. Laiklik adına yapılanlar, biçimsel korunmanın, bireysel, zümresel faydalarını sağladığı yadsınmamaktadır. Totaliter yapı, kemalist laik faşist totaliter bir rejim sergilenmektedir. Ülkemiz yargı devletinden çıkıp hukuk devletine dönüşümün demokratik atılımlarını yapacaktır.
Anayasanın 24. Maddesinde “eğitimin temel hak” olduğundan bahseder. Laiklik adına başörtülülerin eğitim haklarının gasbı, anayasanın verdiği bu hakkın gasbıdır.
Anayasanın 12 maddesi ise;”herkesin kanun önünde eşit” olduğunu söyler. Kanun önünde eşitlik haklar ve ceza bakımından olmalıdır. İnsanın öncelikli olduğu, ayrıcalıklı sayıldığı, dokunulmaz görüldüğü bir toplumda ihlal açıktır. İnsanların başörtülü veya başı açık diye ayrıştırılması da bu anayasa maddesinin açık ihlalidir. Başı açıkların başörtülülere zümresel baskı yapması eşitsizliği beslemektedir. Başörtülülerin de ilerde baskı yapma ihtimaliyle yasa ihdas etmek de anayasaya aykırıdır. Anayasal gerekçe olamaz.
Eşitsizlik; zümresel ayrışım, eğitimin alınışından sınavların yapılışına ve memurların alınışına adaletsizlikler içermektedir. Eğitim eşitsizliği de ülkede ki adalet uçurumunu büyütmektedir.
Madde 50 de ise; devletin temel hizmet alanına işaret etmekte; “halkın eğitim öğretim ihtiyaçlarını sağlama devletin başta gelen görevidir” denilmektedir. Eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasında bölgesel farklar, zümresel üstünlükler adaletsizliği pekiştirmektedir. Hala dersliklerin yetersizliği ve öğretmen ihtiyacının giderilemediği ortadadır. Öğretmenlerin de ücretli, sözleşmeli ve kadrolu oluş üçlüsünde değerlendiriliyor olması, eğitimin sağlıklı hizmetlerle verilemediğinin belirtileridir.
Anayasanın 12. ve 50. Maddeleri ışığında örnek verecek olursak; dil eğitimi alan varlıklı aile çocuklarına asistanlık yolu açıktır. Özel okullarda okuyanlar, yurtdışında okuma imkanı bulanların ülkemizde daha rahat iş bulabilmektedirler. Eğitim eşitsizliklerinin doğurduğu adaletsizlerin getirdiği sınıfsal ayrışmaları ve rejimi beslemektedir. Dışişlerinde yapılacak sınavlarda da çok yi derecede yabancı dil bilme şartı aranmaktadır. Eğitim eşitsizliğinin getirdiği adaletsizlikler, sınıfsal ayrışmalara neden olmaktadır. Anayasanın öngördüğü eşitlik ve adalet sağlıklı işletilememektedir. Sosyal devlet olma ilkesi kaybolmaktadır.
Az gelişmişliğin izleri en çok eğitimde rastlanır. Hala çağdaş normlara uydurulmamış, darbe kalıntısı eğitim modellerinin halktan ve halkın, sosyal hayatın gerçeklerinden uzak oluşu görmezden gelinmektedir. Haksızlıklar,katsayı zulmü ve kesintisiz dayatmalarının bilimsel temelleri bu toplumda kabul edilebilmiş ve özümsenebilmiş değildir. Eğitimimiz; altyapısı olmayan şehirlerimize benziyor.
Anayasanın 22. Maddesince, kitap toplatmak anayasaya aykırı, ancak CMUK 96. Maddesine göre kitaplar toplatılabilmektedir.
Anayasanın 20.maddesine göre, düşünce özgürlüğü güvencesine rağmen , aydın ve düşünürler polisce izlenmekte, bunlar demokrasi ve hukuk devleti adına yapılmaktadır.
Demokrasilerde fikirlere gümrük olmaması gerekir. Fikirlere gümrük koymak isteyenler, bürokratik oligarşidir. Fikirler saygındır. Fikirlere saygı, fikir sahiplerince gösterilebilir. Fikirden yoksunların fikir ve düşünüşten ürkmesi kaçınılmazdır. Devlet her fikrin özgürce ifadesine, yayılmasına ve yapılanmasına izin vermelidir.
Hukukun hakları koruyan birşey olduğunu herkes anlamalıdır. Denetlenebilirliğin herkese eşit uygulandığını bilmek hakkımızdır. Yargı denetiminin genişlemesi hukuk devletinin gelişiminin belirtisi sayılacaktır.
Hakların, hukukçuların yorumlarına kurban edilme ihtimalinin kalktığı bir dünyada yaşamak dileğiyle...
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.