İşgalciler, Filistin halkına yaptıkları ihlal ve tecavüzlerle Filistinli çocukları hedef haline getirdiler. Onlarca çocuk, bombardıman ve rastgele atılan mermiler nedeniyle kurban olurken, onlarcası da işgalin saldırgan politikaları yüzünden sakat kaldı. Ayrıca, Siyonist hapishaneleri ve tutukevleri yüzlerce Filistinli çocukla doldu.
Filistin Hükümeti Esirler Bakanı Muhammed Ferac el-Gul, işgal yönetiminin, Aksa İntifadasından beri 7200’den fazla çocuğu kaçırdığını, hala 310’unu da, yaşamın minimum standartlarından yoksun şartlar altında cezaevlerinde tuttuğunu söyledi. Bu esir çocuklar, Siyonist sorgu ve tutuk merkezleri yanında Telmund, Ofer, Nakab, Atsyon, Mecdo ve Havara cezaevlerine dağıtılmış durumdadırlar. Sorgucular ve İsrail İç İstihbarat Örgütü (ŞABAK) üyeleri, tehditle itiraflarda bulunmak zorunda kalan bu çocukları her türlü işkence, fiziksel ve psikolojik eziyete maruz bırakmaktadırlar.
Ayrıca, serbest bırakılma ya da yapılan işkencenin azaltılmasına karşılık işgalcilerle işbirliği yapmaları için zorlanmaktadırlar. Bu esir çocukların, 133’ü mahkum, 170’i mahkemesini bekleyen tutuklu, 7’si de herhangi bir suçlamada bulunulmayan idari tutuklu durumundadır.
İnsanlık dışı uygulamalar
Esirler Bakanı Gul, Siyonist işgal devleti cezaevi yönetimlerinin esir çocuklara karşı temizlikten yoksun, yeterince havalandırması ve aydınlatması olmayan koğuşlara çok sayıda çocuk koyma, yatak, örtü ve özellikle kışın yeterli kıyafet vermeme gibi vahşi yöntemler uyguladığını sözlerine ekledi.
Ayrıca, cezaevi yönetimleri esir çocukları aile ve avukatlarının ziyaretlerinden mahrum bırakıyor ve onlara eziyet etmek için dış dünya ile ilişkilerini kesiyor, yeterli miktarda yemek temin etmiyor, sağlık açısından ihmal ediyor ve yeterli sağlık hizmetini sağlamıyor, arama bahanesiyle gece yarısından sonra koğuşlara zorla giriyor, esirlerin eşyalarına ve ailelerinin fotoğraflarına zorla el koyuyor.
Esirler Bakanı Ferac el-Gul, esir çocukların sorgu aşaması bittikten sonra tutuk ve cezaevlerinde bulundukları sırada da bütün bu kötü uygulamalara maruz kaldıklarını belirtti. Bu çocukların sorgu aşamasında, sopayla darp edilmeye ve tekmelenmeye, acı verici pozisyonlarda bağlanıp uzun süre bu şekilde kalmaya zorlanmaya, başa çuval geçirilmeye, elleri ve ayaklarından uzun süre bağlı tutulmaya, birkaç gün boyunca uykudan mahrum bırakılmaya, öldürülmek, ailesinin tutuklaması ve evinin yıkmasıyla tehdit edilmeye, Siyonist istihbaratla işbirliği yapmak için şantaja, serbest kaldıktan sonra bile uzun süre psikolojilerinde kötü iz bırakan ve psikolojik tedaviyi gerektiren ağır psikolojik baskıya maruz kaldıklarını ifade etti.
Uzun süre kalıcı izler
Esirler Bakanlığı Enformasyon Daire Başkanı Riyad el-Aşkar da, evlerden, barikatlardan, okul kapılarından ve sokaklardan kaçırılarak esir edilen çocukların % 99’unun işgal yönetiminin onlara karşı uyguladığı çeşitli işkence yöntemlerine maruz kaldığını, bunun da cezaevinden kurtulduktan sonra bile bu çocuklarda, özellikle hapishanede uzun süre kalanlarda veya burada doğanlarda uzun vadeli psikolojik sorunlara yol açtığını, çünkü hayatının ilk ayları ya da yıllarında yaşadığı olayların, daha sonra davranışlarının şekillenmesinde iz bıraktığını vurguladı.
Esarette doğan ve hayatının ilk aylarını parmaklarının arkasında geçirenlerin zihinlerinde, kelepçeler, kilitler ve madeni zincirler, sanki akıllarına ve hafızalarına kazınmış yer etmektedir. Bu çocuklar, ileri yıllarda kilit elde etmeye ve kapıları kapalı tutmaya meyilli oluyorlar. Dış dünyayla, babaları ve ailenin diğer fertleri ile iletişim kurmakta birçok sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Bütün bunlar, doğal olarak çocuğun yetişmesini psikolojik olarak etkiler ve büyüdüğünde cezaevinde yaşadığı şiddet davranışlarını uygulamaya başvurabilir.
Aşkar, esir çocukların arasında, çeşitli hastalıklara yakalanan, sağlık hizmetinden ve tedaviden yoksun bırakılan 70 çocuk bulunduğunu, cezaevi yönetimlerinin ihmali sonucu çocukların arasında hastalıkların artmasının da söz konusu olduğunu belirtti.
Çocukların tutulduğu bölümlerde veya cezaevlerinde gerekli temizliğin sağlanmaması ve haşaratın çokluğunun, hastalıkların yayılmasına yol açan en önemli faktörler olduğunu belirten Aşkar, bunun da özellikle Telmund cezaevinde, esir çocukların arasında cilt hastalıklarının yayılmasına yol açtığını söyledi. Aşkar ayrıca, Telmund cezaevinde, gardiyanlardan gördükleri aşağılayıcı muameleden dolay ağır psikolojik şartlarda yaşayan ve hücre hapsi, ağır maddi cezalar, zincirlerle bağlanma, esirin psikoloji ve istikrarını bozmak için bölümler ya da cezaevleri arasında değiştirmeler gibi ağır cezalar çeken 120 esir çocuğun tutulduğunu belirtti.
Betselim belgesi
Esirler Bakanlığı’nın esir çocuklarla ilgili raporunda, Yahudiler arasında faaliyet yürüten Betselim İnsan Hakları merkezinin hazırladığı bir belgeye de yer verdi. Belgede Betselim, İsrail hükümetini, hapishanelerinde Filistinli çocuklara işkence yapmakla, 18 yaşından küçük esir çocuklara şiddet ve eziyet uygulamakla suçladı.
İnsan hakları merkezi, 18 yaşın altındaki bazı esirlerin ifadelerinin alınışları hakkında hazırladığı raporda, sorgulama sırasında ve cezaevlerinde bu esir çocukların işkence gördüklerini, sorgulama yapan kişilerin esir çocuklara sıcak ya da soğuk su sıkmak, buz küplerini yemeye zorlamak, soğuk havada uzun süre soğuk suya sokmak ve sorguya çekilen çocuğun kulaklarına yüksek ses veren kulaklıklar takmak gibi yeni sorgu yöntemleri kullandıklarını belirtti.
Hükümetine belgeler ve tanıklıklarla desteklediği kendi hazırladığı raporu sunan İsveçli avukat Birgitta Altsrom raporunda yukarıda verilen bilgileri konfirme etti. Altsrom raporunda, işgal yönetiminin esir çocuklara karşı bir çete gibi davrandığını belirterek Siyonist yargı organının, güvenlik birimleri tarafından esir çocuklara karşı uygulanan işkence olaylarına karıştığını ispatladı.
Raporunda gördüklerinin ve duyduklarının inanılmaz olduğunu, işkencenin şiddetinden dolayı sinirlerine hakim olamadığını belirten Altsrom, işgalcilerin tutukladığı tüm çocukların, tutukevlerinden çıktıktan sonra psikolojik ve fiziki hastalıklara maruz kaldıklarını vurgulayarak, “İsrail’in masum çocuklara karşı uyguladığı işkence ve terörün vahşeti hakkında gördüklerim ve duyduklarım kelimelerle tarif edilemez.” dedi.
Yasaları ihlal
Esirler Bakanlığı’nın raporunda, işgal yönetiminin esir çocuklar ile alakalı uluslar arası tüm anlaşmaları görmezden geldiğine ve bu anlaşmaların sağladığı tüm haklardan esirleri mahrum bıraktığına işaret edildi. Bu hakların en önemlileri, suçsuz yere tutuklanmama, tutuklanma sebebini öğrenme, avukat talep etme, ailesinin çocuğunun tutuklanma sebebini ve yerini öğrenme, muhakeme edilme, suçlamaya itiraz etme, dış dünya ile iletişim kurma, tutuklanan çocuğun onurunu koruyacak ve durumunu dikkate alacak insani muamele haklarıdır.
İşgal yönetimi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin “Anlaşmanın taraf ülkeleri, fiziksel istismar ve tecavüzün her türlü şekline karşı çocukları korumayı taahhüt eder.” şeklindeki 34. maddesini, “Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz.” ve “Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.” şeklinde şeklindeki 16. maddesini ihlal etmektedir.
İşgal yönetimi, yargılanma sırasında esir çocukların yaşlarını dikkate almamakta ve Çocuk Hakları Sözleşmesinin “Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yardımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve durumu göz önüne alınmak suretiyle kendisinin yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı sürece, ana–babası veya yasal vasisi de hazır bulundurularak yasaya uygun biçimde adil bir duruşma ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının sağlanması;” yönündeki 40. maddesinin 3. bendi uyarınca onlara özel mahkeme kurmamaktadır.
F.İ.EM
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.