Peygamber’e İtaat Etmek ve Sünnetine Uymak
İSLÂM talimatnamesinin birinci maddesi Peygambere iman ve itaat etmektir. Kur’ân-ı Kerîm’in Âl-i İmran suresinin 31’inci ayetinin meali şöyledir:
“(Ey Peygamber) de ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz (itaat ediniz) ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Hiç şüphe yok ki, Allah çok bağışlayıcı ve Rahimdir.”
Zamanımızda bazı bid’atçiler, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetini ya inkâr ediyor, yahut önemsiz görüyor. Biz, İslâm’ı sadece Kur’ân’dan öğreniriz, başka kaynak kabul etmiyoruz diyorlar. Bu gibi iddialar bizzat Kur’ân’a aykırı ve muhaliftir.
Evet yüce dinimizin temel kaynağı, kutsal kitabı, düsturu elbette Kur’ân’dır ama onu doğru şekilde anlamak için Peygamber’e, O’nun sünnetine, yolundan giden alimlere muhtacız.
Allah’ı sevdiğini iddia eden, Allah’tan korktuğunu söyleyen, Allah’ın sadık kulu olmak için gayret gösteren bir mü’minin temel vazifesi Peygamber’e (salat ve selam olsun O’na):
İtaat etmektir.
O’na biatlı olmaktır.
O’nun sünnetini kendisine yol (dünya seyahati yahut hayatında) talimatı olarak kabul edip uygulamaktır.
Elinden geldiği kadar Peygamber ahlâkı ile ahlâklanmaktır.
Giyimde kuşamda, yemede içmede, geçim işlerinde, meskende günün 24 saatinin programında yine elinden geldiği kadar Sünnet’e, Peygamberin emirlerine ve öğütlerine uygun yaşamaktır.
Dünyaya Peygamberin gözüyle bakmaktır.
Zamanımızda, kendilerine din alimi süsü veren birtakım bid’atçiler bu saydıklarımdan ne kadar uzaktır.
Peygamber 632 miladî yılında vefat etmiştir ama ruhaniyeti, hatırası, Sünneti hep bizimle beraberdir. Yapacağımız işlerin Allah’ın ve Peygamberin rızalarına uygun olup olmadığını râsih âlimlere sormakla yükümlüyüz.
Zenginiz, 500 metrekarelik dubleks çok lüks bir daire satın almak istiyoruz. Bunu Peygambere sormamız gerekmez mi? Nasıl soracağız? O’nun bize Hak canibinden getirmiş olduğu Kitab’ı ve O’nun Sünnetini iyi bilen güçlü ve gerçek âlimlere soracağız. Onlar ne diyecekler? “Allah ve Resulu lüksü, israfı, gururu, kibri, dünyevî ihtiyaçları alabildiğine çoğaltmayı yasak etmişlerdir. Gel, sen bu kadar lüks bir mesken edinme, daha mütevâzı bir ev al...”
Zamanımızda birtakım sözde sofu Müslümanlar, Resulün ismi anılınca ellerini kalpleri hizasına götürüp dil ile salavat getiriyorlar ama yaptıkları nice iş ve sergiledikleri nice davranış O’nun Sünnet’ine aykırıdır. Böyle sofuluk, böyle dindarlık olur mu?
Peygamber bize “Bir topluma benzeyen onlardan olur” buyurmuştur. Biz bu uyarıyı hiç hesaba katmadan kâfirleri, zalimleri, dünyayı fesada veren facirleri öylesine taklid ediyoruz ki, onlar sıçan deliğine girseler biz de peşlerinden gireceğiz.
Mü’min olmak için iki ana umdeye iman etmek gerekir: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed Mustafa’nın O’nun bize göndermiş olduğu elçisi olduğuna şeksiz ve şüphesiz inanmak.
Kelime-i Tevhid’in ve Kelime-i Şahadet’in ikinci kısmını kalp ile tasdik ve lisan ile ikrar etmeyen kimse mü’min değildir.
İslâm dinine, Kur’ân’a, ahkam-ı şer’iyeye, Sünnet-i nebeviyeye ters düşen her şey hederdir ve batıldır.
Her kavimde ve toplumda olduğu gibi İslâm ümmeti içinde de iki sınıf vardır:
İyi Müslümanlar, kötü Müslümanlar.
Peygamberin Sünnetini önemsemeyen, terk eden, ona ters işler yapan kimseler iyi Müslüman değil, kötü Müslümandır.
Öyle bid’atler vardır ki, kişiyi fâsık ve fâcir yapar ama dinden çıkartmaz. Öyle bid’atler vardır ki, kişiyi maazallah küfre ve irtidata götürür. Sünneti inkâr etmek, Peygamber öldü, işi bitti, tek kaynak Kur’ân’dır, Sünnet kaynak değildir demek imanı tehlikeye atan vahim bid’atlerdir.
Allah, Kur’ân’da biz mü’min kullarına Kendisini seviyorsak Resule itaat etmemizi emr ediyor. Biz bu emri dinlemezsek elbette içi ateş dolu bir uçurumun kenarında dolaşmış oluruz.
Bir Müslüman, insan olması, melek olmaması hasebiyle hata edebilir, günah işleyebilir...Lakin asla Peygambere ve Sünnetine saygısızlık etmez.
Sünnet konusunda tehavün gösterenler (Sünneti hafife alanlar, umursamayanlar) bid’at karanlıklarında ve bataklıklarında yollarını şaşırır.
Sünnet konusunda tutumumuz nasıl olmalıdır?
Elimizden geldiği kadar bütün gücümüzü sarf ederek Sünnet’e uymaya çalışacağız.
Zaaflarımız dolayısıyla uyamadığımız veya uymadığımız Sünnetler dolayısıyla üzüleceğiz.
Peygamberi en büyük önder, seyyid ve kaaid olarak kabul edeceğiz.
O’nun hatırasının ve ruhaniyetinin bizimle olduğunu düşüneceğiz.
Onu kendi nefsimizden, çoluk çocuğumuzdan, sevdiklerimizden daha fazla seveceğiz.
Kendimizi O’nun memuru ve askeri bileceğiz.
O’nu büyük velinimetimiz olarak bilecek ve kendisine minnettar ve müteşekkir olacağız.
O olmasaydı Tevhid inancına sahip olabilir miydik?
O olmasaydı ebedî saadetimizi nasıl kazanacağımızı öğrenebilir miydik?
Peygamber, Yüce Rabbimizin bize en büyük nimetidir.
O’nu sevelim, O’na itaat edip Sünnetine uyalım.
Sünnet düşmanı bid’atçilerden uzak duralım, onların tuzaklarına düşmeyelim.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.