> Date: Fri, 19 Dec 2008 00:06:10 -0800
> Subject: [Saadet! Şimdi] ... KAYIP TRİLYON TERANESİ VE TERESLERİN TERAZİSİ
> From: cetinkayafatih@hotmail.com
> To: saadet_simdi@googlegroups.com
>
>
> Bir Siyonist diplomatın Erbakan hıncı ve itirafı:
>
> "Erbakan'ı siyaseten öldürdük ve diri diri mezara gömdük; ama bu
> yeterli değildir. O'nun üzerine beton dökmemiz gerekir"!?...
>
> Bu sözleri şimdi AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Mir Mehmet Dengir
> Fırat Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu'na nakletmiştir.[1]
>
> Zaten, Refah-Yol Hükümetinin Başbakanı olarak bir yıl gibi çok kısa
> bir zamanda;
>
> · Havuz sistemiyle rantiye hortumlarını kesen ve toplumun her
> kesimine refah ve huzur veren
>
> · Denk bütçe yaparak, IMF'nin sömürü düzenini işlemez hale
> getiren
>
> · D-8'leri kurarak, Türkiye merkezli yeni ve adil bir dünyanın
> şekillenmesine öncülük eden Erbakan Hoca'nın
>
> 1- Hükümetinin yıkılmasına
>
> 2- Partilerinin kapatılmasına
>
> 3- Siyaseten yasaklanmasına
>
> Amerika'daki Siyonist merkezlerin özel ve gizli toplantılarında karar
> verildiğini ispatlayan kripto belgelerin ellerine geçtiğini, Hoca
> defalarca dile getirmiştir.
>
> Mir Dengir Fırat'ın ifadeleri:
>
> a) Sonradan AKP'yi kuracak olan Fazilet Partisinin sözde yenilikçi
> takımının daha o dönemden Siyonist mahfillerle buluşup konuştuklarını
>
> b) 28 Şubat sürecinin dış güçler tarafından tasarlanıp
> uygulandığını
>
> c) Erbakan Hoca'yı siyasette yasaklamak ve töhmet altında
> bırakmak üzere "Kayıp Trilyon" iddialarının, dış güçler ve masonik
> merkezlerce ortaya atılıp kullanılacağının Mir Dengir Fırat'ın
> kulağına çıtlatıldığını göstermektedir.
>
> Yahudi şebekesinin ve sabataist işbirlikçilerin "Erbakan'ın mezarına
> beton dökmeliyiz" sözleri, onların Milli Görüşün bütün tabanını ve
> çekirdek kadrolarını Hoca'nın kontrolünden çıkarıp kendi güdümümüze
> almalıyız. Sadece resmen ve siyaseten değil, fikren ve fiilen de Hoca
> ile camiasının irtibatını koparmalıyız" anlamına gelmektedir.
>
> Ve zaten, bu gün AKP'de bulunan gömlek değiştiren dönekler, "Fazilet
> Partisinin kendilerine devredilmesi ve Hoca'nın tamamen çekilmesi"
> halinde ayrılmayı düşünmediklerini ve aynı program ve sloganlarla
> devam edeceklerini söylemişlerdir.
>
> Hatta Bülent Arınç, AKP kurulduktan sonra bile, bir müddet Fazilet
> Partisinin başına geçmek ve Siyonistlerin "Erbakan'ın üzerine beton
> dökme" niyetlerini gerçekleştirmek, yani Milli Görüş tabanını ve
> teşkilatını Erbakan'dan kurtarıp, malum merkezlerin güdümüne vermek
> niyetiyle beklemiştir.
>
> Yoksa o günkü söylemleriyle, bu günkü AKP'nin eylemleri arasında
> hiçbir farklılık görülmemektedir.
>
> İşte Bülent Arınç'ın 15.10.1999 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan
> sözleri şöyledir:
>
> 1- İmaj sıkıntımız var: FPnin çok daha başarılı olması gerektiğini
> düşünüyorum. Bugünkü halimizle başarılı olamayız. FP şu anda
> kadrolarından yeterli ölçüde istifade etmiyor. Yapılmayacak söylemler
> içine giriliyor. Vatandaşın güveni ve inancı şu anda çok alt
> düzeylerde. Bunu yukarılara çıkarmak için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç
> var. Bu yapılanma partinin bütünlüğü içerisinde genel merkezle
> teşkilatları kucaklaştıran, genel merkezin yeni kadrolara da ihtiyacı
> olan bir çalışma olacak. Partinin imajı açısından hala sıkıntılarımız
> var.
>
> 2- Parti içi demokrasi olmalı: Parti içi demokrasinin en güzel
> örneğini FP vermeli. Bunun sadece lafını etmek yetmez. Partideki
> siyaseti bir rekabet ve yarış haline getirmeliyiz. Bunun için ön seçim
> mekanizmasını koyabiliriz. Hatta milletvekili seçimlerini tercihli oy
> sistemine göre belirleyebiliriz.
>
> 3- Değişime ayak uydurmalıyız: Değişime ayak uyduran bir parti olmamız
> lazım. Adaylarımızı seçerken de kongremizi yaparken de baskıcı ve
> dayatmacı olarak değil, gerçekten parti içi demokraside bir yarışı
> öngören bir metotla yola çıkmamız gerekiyor. Eskiden bir aday olurdu.
> İkinci bir listeye iyi bakılmaz ve kazansa bile feshedileceği ifade
> edilirdi.
>
> 4- İdeolojik partinin şansı yok: FP Türkiyenin partisi olmalı.
> Marjinal ve ideolojik bir parti olmamalı. Böyle bir partinin iktidar
> şansı yoktur. 65 milyonun bütün kesimlerine ulaşabilecek, doğru
> fikirleri olan, ayağı yere basan bir parti olmalıyız.
>
> Yani eğer partinin başına geçebilseydi, Fazileti ve Saadet'i de AKP'ye
> çevirecek, hatta onlarla birleşecekti.
>
> 22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesi, Saadet Partisi Genel Başkan
> Yardımcısı olan ve sık sık genel başkanlık için ortaya çıkarılan Numan
> Kurtulmuş, Başbakan Recep T. Erdoğan'la sürpriz bir görüşme
> gerçekleştirdi. Üstelik kendisi Tayyip'in ayağına gitmişti ve neler
> konuştuklarını Saadet teşkilatından ve tabanından gizlemişti. Öyle
> anlaşılıyor ki, bu buluşma yine Siyonist mahfillerin "Saadet Partisini
> Erbakan'dan kurtarma ve AKP'ye katma, yani Milli Görüşün kökünü
> kurutma" girişimlerinin ve "Erbakan'ın üzerine beton dökme" gayretinin
> bir yenisiydi...
>
> Şimdi Gelelim Kayıp Trilyon Meselesine...
>
> Bilindiği gibi Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 yıla yakın devam eden
> davayı 6 Mart 2002 günü sonuçlandırdı. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi
> tarafından kapatılan Refah Partisinin Genel Başkan. Necmettin
> Erbakan'a isnat edilen "özel evrakta sahtecilik" suçunu sabit görerek,
> 2 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Bunun anlamı, eğer Yargıtay kararı
> onaylarsa, hapis yatmanın dışında, ömür boyu siyasi yasaktı. Ertesi
> günü gazeteler haberi, "Sahtekârlıkları Sabit, Sahtekârlıktan Mahkum
> Oldu, Artık Erbakan Yok ..." başlıklar ile verdiler. Hiç kuşku yok ki
> bu, bugüne kadar vurulan darbelerin en ağırıydı. Elbette hapis cezası
> ve ömür boyu yasak, çok önemli siyasi sonuçlar doğuracaktı. Bu
> manşetleri atanlar dahil, herkes biliyordu ki bu karar da diğerleri
> gibi siyasiydi. Hak ve adaletten uzaktı.
>
> "Partinin iç edilen paralarından çok, siyasi hesaplar bu kararın
> temelini oluşturmaktaydı. Merkez medyanın attığı manşetler, sadece
> kişisel olarak Erbakanın üzerine beton dökmeyi değil, bir siyaset
> geleneğini de tarihe gömmeyi amaçlıyordu. Evet, parti kapatmalar,
> siyasi yasaklar, devam eden baskılar bizi etkiliyordu, bunlar
> haksızlıktı, oyunu kurallarının dışında oynamaktı, bizimle seçim
> yoluyla baş edemeyenler, mahkemeler yoluyla bizi devre dışı bırakmaya
> çalışıyorlardı. Her şeye rağmen bu yapılanlar bir şekilde
> anlaşılabilirdi. Demokrasilerde böyle siyasi mücadele olmaz diyorduk
> ama Türkiyede böyleydi işte. Ancak bu son yapılan anlaşılır gibi
> değildi. Hakaretin, belden aşağı vurmanın, edepsizliğin ötesinde bir
> şeydi bu. Varlıklarını bütünüyle sahtekârlıklara borçlu olanlar
> karşımıza geçmiş bize "sahtekâr" diyorlardı. Üstelikte ellerinde bir
> mahkeme kararı vardı. Bilindiği gibi daha sonra bu karar Yargıtay
> tarafından da onanmıştı.
>
> Ancak yeniden görüşülme ve karar düzeltme talebini kabul eden
> Yargıtay, bu sefer önceki kararı bozmuş ve mahkemeye geri yollamıştı.
> Şu anda da yine Yargıtay'dadır ve inşallah bu tarihi hata düzeltilmiş
> olacaktır.
>
> 10.12.2003 Tarihli Milli Gazetede Prof Mehmet Bekaroğlu'nun konuyla
> ilgili şu yazısı yayınlanmıştı:
>
> Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Milli Görüş Lideri Sayın Necmettin
> Erbakan ve arkadaşları hakkında vermiş olduğu mahkûmiyet kararı
> Yargıtay tarafından onandı. Hukuk nosyonu ve vicdan sahibi hukukçular,
> davanın açılışından kesinleşmesine kadar yanlışlıklarla dolu olan bu
> karara "hukuk cinayeti" diyeceklerdir. Ben hukukçu değilim, ayrıca
> Türkiye'de hukukun var olduğuna inanmıyorum. Menderes ve
> arkadaşlarının idam edilmesinden hiçbir farkı olmayan bu karar, hukuk
> cüppesi giydirilmiş bir siyasi infazdır; bu kararla, 28 Şubat
> "postmodern darbesi" ile siyaset dışına itilen Sayın Erbakan yok
> edilmeye, milletin hafızasından silinmeye çalışılmaktadır. Ama bu
> kararı verenler bilsinler ki büyük bir yanlışlık yapmışlardır. Tarihe
> şöyle bir göz atanlar göreceklerdir ki, Sokrates'ten Menderes'e
> haksızlığa uğrayan hiçbir hak ve halk dostu unutulmamıştır, ama onları
> mahkûm edenler bir süre lanetle anıldıktan sonra unutulup
> gitmişlerdir.
>
> Ömrünü millete hizmetle geçiren sayın Erbakan hakkında davaların
> açılması, mahkûmiyet kararlarının verilmesi ilk değildir; bütün
> bunlara şaşmıyoruz; zorlama ve yanlış davalara, eksik soruşturmalara,
> delillerin eksik toplanmasına, kararın tahminler ve ihtimaller üzerine
> kurulmasına alışığız. Hepsini sabırla ve sükûnetle karşıladık. Çünkü
> Milli Görüş siyaseti buydu, Sayın Erbakan bizden böyle davranmamızı
> istiyordu.
>
> Bu son karar öncekilerden farklıdır. Görmezden gelmeler, alaylar,
> tehditler, iftiralar, karalamalar, siyaseten linçler, parti
> kapatmalar, mahkûmiyetler... Bunların hepsine gülüp geçebiliriz,
> nitekim öyle yaptık. Her şeyi sabır ve sükûnetle karşılarız, tüm
> baskılara, haksızlıklara göğüs gereriz. Bize düşmanlık yapabilirler,
> bizim için her şeyi söyleyebilirler, ama ülkemize ve milletimize
> bağlılığımıza, dürüstlüğümüze söz söyleyemezler, bize "hain",
> "hırsız", "sahtekâr" diyemezler, dedirtmeyiz. O nedenle ben bu kararı
> kabul etmiyorum, hayatları yüz kızartıcı suç işlemekle geçenlerin,
> bizim için "sahtekâr" manşetleri atmalarına isyan ediyorum.
>
> Kimler Kimin İçin "Sahtekâr" Manşeti Atıyor?
>
> Şimdi soruyoruz ve insaflı bir yanıt bekliyoruz.
>
> Niçin Refah Partisi, niçin Sayın Necmettin Erbakan? Türkiye'de kaç
> siyasi parti var, kaç vakıf, kaç dernek, kaç sendika, oda, birlik vs.
> var? Bunların kaçı değişik vesilelerle kapatıldı, kaçının hesapları
> incelendi? Kaçının başkanı, yöneticileri mahkemeye verildi?
>
> O halde niçin Refah Partisi, niçin Milli Görüş Lideri Necmettin
> Erbakan? Sayın Erbakan ve arkadaşları devlette defalarca ve yıllarca
> görev yaptı, bir çoğu bürokraside sorumluluk gerektiren önemli
> mevkiler işgal etti, bakanlıklar yaptı. Sayın Erbakan bu ülkede üç kez
> Başbakan Yardımcılığı yaptı, 54. Hükümet'in Başbakanıydı.
>
> Bırakınız mahkemelere gitmeyi, bir kere olsun bir teki için yolsuzluk
> iddiası söz konusu olmamıştır. 28 Şubat'ın fırtınalı günlerinde
> bakanlar ve hükümet hakkında defalarca gensoru ve soruşturma
> önergeleri verilmiştir ama bunların bir tanesinin bile konusu
> yolsuzluk olmamıştır, olamamıştır. Hiç kimse Sayın Erbakan hakkında
> yolsuzluk isnadında bulunamamıştır. Türlü iftiralar ve çamur atmaların
> yapıldığı o günlerde kimse böyle bir şeye cesaret edememiştir.
>
> Diğer hükümetlere bakın; kaç yolsuzluk önergesi verildi, kaç yolsuzluk
> soruşturması açıldı? Yolsuzluk gensoruları ile düşürülen bakanları ve
> hükümetleri kimse unutmadı. Şu anda Meclis gündeminde başbakanlar ve
> bakanlar hakkında yolsuzluk gerekçeleri ile verilen soruşturma
> önergeleri, dokunulmazlık dosyaları var.
>
> Niçin bütün bunlar için değil de Sayın Erbakan için manşetler
> atılıyor?
>
> Defalarca Hükümet sorumluluğu alan, devlet bütçesini yönlendiren,
> ihaleler yapan, milyarlarca dolarlık, katrilyonlarca liralık
> işlemlerin altına imza koyan, trilyonlarca liralık örtülü ödeneği
> yöneten insanlar, hiçbir usulsüzlük, yolsuzluk yapmadılar da kendi
> partilerinin paralarını çaldılar, sahtecilik yaptılar, öyle mi?
>
> Yani şimdi hayatları yüz kızartıcı suç işlemekle geçenler ve bunların
> suç ortakları insafsızca ve utanmadan "sahtekâr" manşetleri attılar
> diye Milli Görüş kadroları sahtekâr mı oldu?
>
> Erbakan'ın ne yaptığını biz biliyoruz, millet de biliyor. Ama ben bir
> kere daha tekrarlayayım.
>
> - Erbakan, kısa süren Hükümet döneminde havuz sistemi kurarak,
> milletin kanını emen rantiyenin hortumlarını kesti, yıllarca dönen
> haram tekerleklerine çomak soktu; onun için Erbakan'a kin kusuyorlar.
>
> - Erbakan rantiyeden kestiğini memura, işçiye, çiftçiye, emekliye,
> dula, yetime verdi. Erbakan, "bu ülkede aç ve açıkta insan kalmayacak"
> dedi. Onun için Erbakan'dan nefret ediyorlar, kin kusuyorlar.
>
> - Erbakan, bu millete, tüm çıkar çevrelerinin baskıları ve
> engellemelerine rağmen bu ülke insanının bu ülkeyi yönetebileceğini
> gösterdi. Onun için Erbakan'a kızıyorlar.
>
> - Erbakan, bu millete alternatifleri gösterdi, denk bütçeyi,
> enflasyonu düşürmeyi, borçlanmamayı, faizleri düşürmeyi gösterdi. Onun
> için Erbakan'a tahammül edemiyorlar.
>
> - Erbakan, borçlanmanın, faizin, rant ekonomisinin sonunun olmadığını
> söyledi, tüm engellemelere rağmen üretim ekonomisini ayağa kaldırdı,
> döneminde namuslu sanayiciler, tüccarlar, esnaflar, çiftçiler altın
> yıllarını yaşadılar. Onun için Erbakan'ı yok etmek istiyorlar.
>
> - Erbakan, yabancılara "hayır" denilebileceğini, onurlu
> durulabileceğini gösterdi. Onun için Erbakan'ı siyasetin dışına
> itiyorlar.
>
> - Erbakan, millete hafızasını hatırlattı, gücünü, imkanlarını,
> coğrafyasının önemini, tarihi mirasını gösterdi. En çok da bundan
> ürktüler, onun için Erbakan'dan çok korktular.
>
> - Erbakan, "faiz bizi ve bizim gibi sömürülen ülkeleri batırıyor"
> dedi. Erbakan, sömürgeciliğin yeni adı olan neo-liberalizm ve
> küreselleşmenin ipliğini pazara çıkardı, emperyalizme ve dünya
> Siyonizm'ine savaş açtı. Erbakan, D8'i kurdu, tüm geri kalmış
> ülkelere, İslam coğrafyasına, diktatörlüklere karşı millet seçeneğini
> gösterdi. Erbakan, bu ülkelerin baskı altında inleyen, sömürülen, aç
> bırakılmış insanlarına umut oldu, örnek oldu. Onun için Erbakan, dünya
> patronlarını, Siyonistleri, sömürgecileri, diktatörleri ürkütüyor,
> korkutuyor!
>
> Kimler milletin milyarlarca dolarını çaldı, kimler bankaları
> hortumladı, kimler devletin kasasını, milletin cebini boşalttı? Hangi
> sözde iş adamı, hangi medya patronları sahte evrak düzenleyerek devlet
> ihalelerine girdi, bunların suç ortakları hangi siyasetçilerdir,
> kimler gece yarısı konutlarda kimlerle banka pazarlıkları yaptı?
> Kimler yüz kızartıcı suçlar işledi, kimler yüz kızartıcı suç
> işleyenlerin suç ortakları oldu, hangi köşe yazarı patronunun iş
> takipçisi, ricacısı, tehditçisi, şantajcısı oldu? Kimler hortumcuların
> devlete olan milyonlarca dolarlık borçlarını erteledi? Bu soruların
> tamamının cevabı vardır, bu yüz kızartıcı suçların faillerini bu
> millet tanıyor. Belki mahkeme kararları olmayacak ama tarih bunların
> tamamını not edecektir.
>
> Şimdi, bütün bunları yapanlar, hayatları yüz kızartıcı suç işlemekle
> geçenler, milletten çaldıkları ile kurdukları kulelerinde oturacaklar
> ve milletin davacısı olmuş, bir ömür milletin refahı, özgürlüğü ve
> onuru için çalışmış Sayın Erbakan ve arkadaşları için "sahtekâr"
> manşetleri atacaklar, öyle mi?
>
> Hayır, millet bu haksızlığı, bu insafsızlığı, bu çirkin infazı asla
> kabul etmeyecektir. Milli Görüş kadroları, milletin davası için bir
> ömür harcamış liderlerine yapılan bu insafsız, bu çirkin ve seviyesiz
> saldırıyı sahiplerine iade edecektir."
>
> Milli Görüş davasının hakikatini, amaçlarını ve hedefine nedenli
> yaklaştığını ve Hoca'nın dehasını ve stratejik manevra ve
> manipülasyonlarını tam ve doğru olarak kavrayamamaktan kaynaklanan ama
> samimiyetine bağışlanan bir gaflet ve cesaretle...
>
> Ve yine Kur'an'daki nebevi siyaset hikmetleriyle ilgili bilgi
> eksikliğinden ve feraset fakirliğinden doğan ve Hoca'nın yakın
> çevresine mecburen aldığı ve katlandığı ve çok kirli niyetlerine
> rağmen, İslam ve insanlık hatırına onlardan yararlandığı kişileri
> "Erbakan'ın aynası" sanan yanlış bir bakış açısından ortaya çıkan
> anlama ve algılama sorunu yüzünden ve biraz da bazı kişi ve
> mahfillerin doğrudan veya dolaylı şişirme ve yönlendirme
> girişimlerinin etkisiyle; ve maalesef ümidin, yani iman pilinin
> zayıflaması nedeniyle:
>
> "Erbakan Hoca'ya, artık aktif siyaseti bırakıp çekilmesi gerektiğini,
> manevi lider olarak devam etmesini" söyleyen...
>
> (Not: 12 Eylül'den sonra "Hocam, arkadaşlarınız, sizin artık resmi ve
> fiili değil, manevi bir lider olarak hizmetinizi sürdürmenizi istiyor"
> diyen Oğuzhan Asiltürk'e:
>
> "Onlar aslında Bizim manevi başkan değil, uhrevi başkan olmamızı (Yani
> diri diri mezara konulmamızı ve bu davanın rayından çıkarılmasını)
> istiyor!..." Cevabını vermiş ve elçiliğini yaptığı Siyonist ve
> sabataist şebekenin şeytani niyetlerini deşifre etmişti.
>
> "Erbakancılığı yaşatmak için Erbakansız siyaset yapmak zorundayız.."
> gibi, dışı hoş içi boş laflar üreten...
>
> Bazen:
>
> "Hocayı ve düşüncelerini de daha yakından tanıma fırsatı buluyordum.
> Hoca ikili ilişkilerde müthiş bir insandı. Mütevazı, saygılı,
> sevgisini gösteren, tam bir beyefendi gerektiğinde nüktedan,
> dinlemenin ve dinletmenin ustası, mütevekkil olduğu kadar sebeplerin
> de üzerinde duran... Bu özellikleriyle tanıdığım ender insanlardan
> biri. Ama aynı zamanda inatçı, kesin doğrularında asla taviz vermeyen,
> ayrıntıcı bir insandı Hoca. İnançları ve genel siyasi çizgisine hiçbir
> itirazım yoktu. Ama bunların ifade biçimi yıllar içinde katılaşmıştı.
>
> İnançları ve genel siyasi çizgisinin yanı sıra bunları hayata geçirme
> yöntemleri de kesindi. Ayrıca tarzı ve yöntemlerini inancının bir
> parçası haline getirmişti. Bu kadar değil, ideolojisi, yöntemleri ve
> kendisi bütünleşmişti. Bu bir benlik nefis meselesi değildi. Hoca ve
> çevresindekiler inanıyorlardı ki, Hoca bir misyonla görevliydi, var
> olduğu müddetçe bu misyonu sadece o taşıyabilirdi."
>
> Diyerek; gerçekleri tespit ve teslim eden, ama ardından bu
> kanatlarıyla çelişerek ve bir nevi kendi kendisini tekzip ederek:
>
> "Muhterem Hocam, daha sonra bizleri şuurlandırmak ve eğitmek için
> kimilerine göre bezdirici ama benim için her defasında öğretici ve
> keyif verici olan, o uzun vaazlarınıza başladınız. Bunların gerçeği
> bütünüyle yansıtmadığını aramızda konuşuyoruz ama o kadar İstekli ve
> kararlı görünüyorsunuz ki, biz size o kadar saygılıyız ki, hiçbirimiz
> bunu size açıkça söyleyemiyoruz. Zaman zaman örtülü de olsa itiraz
> ettiğimizde anlamak istemiyor, bizleri susturuyorsunuz."
>
> Şeklinde Hoca'ya mektup yazabilen Sn. Mehmet Bekaroğlu; Bingöl
> konuşması bahanesiyle 312'den dolayı verilen ceza üzerine: "Hocam,
> şimdi size gereken, "bana derhal yatacağım cezaevini gösterin. Ben
> oraya gideceğim" açıklamasını yapmaktır" şeklinde bir teklif
> götürünce, Erbakan Hoca'nın:
>
> "İşte bakın, Mehmet Bey, Bekaroğlu soyadına yakışır bir çözüm buldu!"
> esprisindeki ince mesajı çözemeyecek kadar da saf birisidir.
>
> Ve zaten Erbakan'ın büyüklüğünün en kesin alameti, böylesi insanlarla
> bu davayı bu günlere getirmesidir.
>
>
>
> --------------------------------------------------------------------------------
>
> [1] (Bak: Siyasetin Sonu Elips yy. 1. Baskı Sh: 410)
>
> --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı "Saadet! Şimdi" grubuna üye olduğunuz için aldınız...
Bu gruba posta göndermek için : saadet_simdi@googlegroups.com
adresine mail atabilirsiniz...
Daha fazla seçenek için,
http://www.saadetsimdi.com
web adresimizi ziyaret edebilirsiniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.