(Günah ve Sevapların Tartılması)
1. Gümbürdeyen
2. Nedir o gümbürdeyen
3. O gümbürdeyenin ne olduğunu nereden bileceksin…
4. O gün insanlar, dağılmış kelebekler gibi,
5. Dağlar da yayılmış renkli yün gibi olur.
6. Kimin tartısı ağır gelirse mutlu eden bir hayata kavuşur.
7. Kimin tartısı da hafif gelirse onun ana vatanı haviye olur.
8. Haviye nedir nereden bileceksin
9. O kızgın bir ateştir.
Karia Ne Demek?
Arapçada "karia" kelimesi, birbirine vurarak ses çıkaran şey için kullanılıyor. Biliyorsunuz o gün gökler yer ve bütün kainatın düzeni bozuluyor. Gökler başka gök yer başka yer oluyor. Gökler dürülerek bir kenara konuyor. Yerde tüm dağlar un ufak oluyor. Sarsıntılarla eleniyor sallanıyor, çukurlar ve denizlerin bir kısmı doluyor. Ve böylece yer uzuyor. Yani yeryüzü dümdüz bir hale geliyor. Bunlar olurken müthiş bir gümbürtü oluyor. Müthiş sesler çıkıyor. İşte bu ayetle Allah teala o gümbürtüye dikkat çekiyor. Burada o gümbürtünün önemine dikkat çekmek için Karia kelimesi üç defa tekrarlanıyor. Yani sen onu hayal bile edemezsin. Onu görüp de sana anlatacak kimse de yok. Peki bu Karia (gümbürtü) ne zaman olacak? İnsanların dağılmış kelebekler gibi olduğu zaman olacaktır. Yani herkes ölmüş, yere yayılmış vaziyette.. dağlar da atılmış renkli yünler gibi olur. Bunlar birinci surun üflenmesiyle olan durumlardır. Bundan sonra Mearic suresinde anlatılan olaylar akla geliyor.
Meleklerin ve Ruhların Yükselişi
70. Mearic 1-2-3-4:
1-2. Birisi geldi kafirler için olacak azabı sordu. Bu azabı engelleyecek kimse yok. (Allah'ı kim engelleyebilir, buna kimin gücü yetebilir. Dolayısıyla hiç kimsenin kimseyi kurtarması söz konusu değildir.)
3. Allah miraçların sahibidir. (Yani o gün asansörler; iniş-çıkışlar olacak)
4. Melekler ve rûh, oraya, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar. (Demek ki yeryüzünde melekler kalmıyor. Ruh ise Kur'an-ı Kerim'den öğrendiğimize göre bize üflenen ruhtur. Ayette "er-ruh" dendiğine göre bu, "tüm ruhlar" demek olur.)
Peki ruhlar yerde mi ki o gün yeryüzünden çıksın?
35. Fatır 22:
22. Sen kabirde bulunan 'men'lere işittirecek değilsin
buyuruluyor. Arapçada "men" kelimesi akıllı varlıklar için kullanılır. Kabirde ölmüş bir ceset var, ona Arapçada "men" denmez. Demek ki ruh da o cesedin yanında bulunuyor olmalı ki Allah teala onlar için "men" diyor. Yeryüzünde ise meleklerin olduğunu ayetlerden biliyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Karia suresinde anlatılan bu olaylar meydana gelirken melekler ve "er-ruh" yani insanların ruhları yeryüzünden çıkıyorlar. Bu çıkmanın miktarı da ayette 50.000 –elli bin- sene olarak belirtiliyor. (70. Mearic 4)
78. Nebe 38:
38. O gün ruh ve melekler kalkıp saf olacaklar.
Bazıları buradaki ve yukardaki ayetlerde geçen 'er-ruh' kelimesine Cebrail a.s diyorlar. Hayır böyle değil. Eğer öyle olursa insanlar ortada kalmaz. Eğer anlam "O gün Cebrail ve Melekler kalkar" olarak anlaşılsa insanlar nerede kaldı? Cebrail de melek, melekler de melek… İnsanlar nerede, onların kalkması nerede? Buradaki ruh (er-ruh) insanların ruhlarıdır. İnsanda esas olan, insanı insan kılan şey ruh olduğu için böyle ifade edilmiş.
50.000 Yılda Diriliş
O elli bin yıllık günde insan cesedi dünyadaki balçıkta yeniden oluştuğu zaman o ceset artık insan vücudu haline gelince 2. sura üflenecek, o ruhlar gelecek ve her bir ruh kendi cesediyle birleşecektir.
Ayetlere göre; yeryüzü yeni bir şekil aldı, dağlar eridi gitti ve çukurları doldurdu. Çukurlardaki deniz suyu da karayı bastı ve orada bir balçık oluştu. Adem a.s. da balçıktan yaratılmıştı. Mearic suresi 4. ayetten anlaşıldığına göre insanların yeniden yaratılması 50.000 yılda oluyor. Bundan ilk insanın yaratılmasının da 50.000 yılda olmuş olacağı anlaşılıyor. Peygamberimizin bu konuda bir hadis-i şerifi var: "Cenab-ı Hak, insanı yaratmadan 50.000 yıl önce onun ölçülerini koymuştur." Bunu "kaderini belirlemiştir" şeklinde anlıyorlar. "Kader" kelimesi doğru da 'kader' kelimesine yüklenen anlam yanlış bizim geleneğimizde. Kader ölçü ve standart demektir. Yaratmadan 50.000 yıl önce ölçüleri koymuş ve o ölçülere göre topraktan yaratmıştır. Peki Adem a.s. bir çocuk olarak mı dünyaya geldi? Hayır. Olgun bir insan olarak yaratıldı. Biz de yeniden yaratılacağımızda olgun bir insan olarak yaratılacağız. Adem a.s'ın anne babası topraktı. Toprakta ve topraktan oluşmuş. Bizim tohumumuz da toprakta… Toprak, ana rahmi görevi yapacak. Dikkat ederseniz hep aynı esasa göre yaratılıyor. 'Madem sonda bir 50.000 sene var. Bu başta da olmalı' diye her insan düşünür. Ama bu düşünce doğru mu yanlış mı diye hemen peygamberimize müracaat etöeöiz lazımdır. Oradan bir hadis bulduk mu doğru düşündüğümüzü anlarız. Bu böyle olmalı çünkü Allah'ın kanunları değişmez.
35. Fatır 43:
43. Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.
İnsanın oluşması için 50.000 sene kanununu koymuşsa başta da o kanun işlemiş olmalı.
Ruhun İniş-Çıkış Sırasındaki Keyfiyeti
İnsanın yaratılışı için geçen süreçlerden ve uzun zamandan haberi olmaz. Cenab-ı Hak 50.000 yılı zikrederken oluşumla alakalı bir kanununu söylemiş oluyor. İnsanın üzerinden kaç yıl geçerse geçsin dirildiğinde kendini daha yeni uyumuş gibi hissedecektir. Çünkü Yasin suresinde şöyle buyurulur;
34. Yasin 52:
52. Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı?
Yeryüzünden çıkan ruhlar bir yerlere gider. Allah teala;
83. Mutaffifun 7-18
7. Hayır hayır: çünkü fâcirlerin yazısı siccîndedir
18. Hayır hayır: Çünkü ebrarın yazısı ılliyyîndedir
buyurduğuna göre iyi insanların ruhlarıyla kötü insanların ruhları ayrı ayrı yerlere gidecektir. Peki acaba bu ruhlar diriliş sırasında tekrar nasıl gelecek?
78. Nebe 19:
19. Gökyüzü açılır ve orada kapılar oluşur.
Dediğine göre demek ki o kapılardan ruhlar inecektir. Melekler de inecektir. O zaman bütün hayvanlar da yeniden dirilecek. Çünkü hayvanların oluşumu ile insanların oluşumu aynı şartlarda olur. O gün bu şartlar mevcuttur. Şimdi insanın yaratılışını anlatan Mu'minun suresi 12,13,14. ayetleri inceleyelim;
İnsanın Yaratılış Safhaları
23. Mu'minun 12-13-14:
12. Muhakkak ki biz sizi çamurdan çekip çıkardığımız bir şeyden yarattık. (Ayette geçen "sülale" kelimesi Arapçada kılıcı kınından çekip çıkardığınızda onun için söylenir. Yani "sülale" bir şeyden gizlice çekip çıkarma anlamına geliyor. Yani Allah teala çamurdan bir şeyi çekip çıkarıyor ama sen onu göremiyorsun. "Allah sizi çamurdan çekip çıkardığı bir şeyden yarattı." İşte o çamur (balçık) 'yeniden yaratılış' sırasında yeniden oluşuyor.)
13. Sonra onu sağlam bir yerde nutfe (döllenmiş yumurta) haline getirdik.
14. Sonra o nutfeyi bir alaka (rahim duvarına yapışmış bir embriyo) haline getirdik.O alakayı da (rahim cidarına asılan şeyi) mudga (bir çiğnem et parçası) görünümünde yarattık. O mudgayı da kemikler şekline getirdik. Sonra o kemikler üzerine et giydirdik. (Buraya kadar insanın yaratılışı ile hayvanın yaratılışı açısından fark yoktur. İkisi de aynı safhalardan geçiyor.) Sonra kişiyi başka bir mahluk olarak inşa ettik, oluşturduk. Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir, mübarektir.
İşte ayette bildirilen "sonra kişiyi başka bir mahluk olarak inşa ettik" ifadesi insana ruhun üflenmesiyle oluyor. Bu farklı ayetlerde bildiriliyor. İşte insanı farklılaştıran o ruh hayvanlarda yok. Bu ruh canlılık değil, farklı bir şey. Canlılık hayvanlarda da var. Yani hayvanların yaratılmasıyla insanların yaratılması arasındaki kanun aynıdır. İnsan ana karnında ruhun üflenmesiyle hayvandan farklılaşıyor. O da 15. veya 16. haftada oluyor.
İşte insanın oluşumu için tüm şartlar oluşunca dünyada ölen tüm hayvanlar o gün yeniden dirileceklerdir. Bu gerçeğe Kur'an üç ayetiyle işaret eder; (Şura 29) (En'am 38) (Tekvir 5)
Hayvanların Yeniden Dirilişi
ve
Bunu Bildiren 2 Ayet:
42. Şura 29:
Gökleri, yeri ve bunlar içindeki tüm canlıları yaratması da onun delillerindendir. Bunları (insan, melek, hayvan) belirlediği bir zamanda bir araya toplamak için ölçüyü koymuştur.
Kadir; ölçüyü koyan demektir. Kadire 'güçlü' anlamı vermek eksiktir. Çünkü o zaman "ölçü" anlamı kayboluyor. Zaten en büyük güç o ölçüyü koyandadır. Yani 'güçlü' anlamı 'ölçüyü koyan' anlamının içinde zaten vardır.
6. En'am 38:
Yeryüzündeki hareket eden tüm canlılar ve iki kanadıyla hareket eden kuşlar da sizin gibi bir topluluktur. Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra tüm bu canlılar rablerinin huzurunda bir araya getirileceklerdir.
O toprağın içinde bu canlıların tohumu var. Yeniden yaratılışta bu tohumlardan yeniden yaratılacaklardır. Sadece bir fark var; hayvanların canlılığı var ruhu yok. Bizim canlılığımız da ruhumuz da var. Orada hayvanlara karşı yapılan zulümlerin de hesabı verilecektir. Çok dikkatli olmamız lazım. Bunlar hadis-i şeriflerde de bildirilmiştir.
"Kur'an Her Şeyi Açıklar"
Yukarıdaki ayetin bir bölümü üzerinde biraz açıklama yapmak istiyorum: Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (6. En'am 38) Allah teala Kur'an'da her şeyi açıklamıştır. Bunu sık sık söylüyorum. Çünkü bu dersleri takip edenler içinde aklı başında, planı-projesi olan çok sayıda insan var. Biliyorsunuz Almanlarla başlattığımız dört büyük projemiz var:
1. Tıp sahasında, 2. Hukuk 3. Ekonomi 4.Tarih sahasında
1. Tıp sahasında: İnsan hayatının başlangıcıyla ilgili. Bu konuda inşaAllah Allahın kitabıyla mevcut ilme yol göstereceğiz. Bilim ile din arasında uyuşmazlığın olamayacağını göstereceğiz.
2. Hukuk Sahasında: Tabii hukuk dediğimiz şeyi yani Allah tealanın kainatta geçerli olan düzenini insan hayatına da uygulanması çalışması.
3. Ekonomi Sahasında: Özelikle faiz ve zekat konusu…
4. Tarih Sahasında: Tarih boyunca Müslüman-Hıristiyan ilişkileri konusunda. Bunu koymamızın sebebi de şudur: Ben onlara "Allah katında din İslamdır" dedim. Bunu deyince renkler değişti. Dedim ki. "İslam derken Müslümanlığı anlamayın. İslam sizin topraklarınızdan çıkıp da Karadeniz'e dökülen Tuna nehri gibidir. Dünya yaratıldığı günden beri o akar. Zaman zaman insanlar kirli atıklarla o nehri kirletirler. Onun suyu içilmez olur. Peygamberler gelip o kirleri arındırmışlardır. Şimdi nehir tekrar kirlenmiştir. Oradan bir bardak içen ölür. O nehri temizleme görevi bugün bizim çalışmalarımızı bekliyor." deyince böyle bir proje de kondu.
Yani ilk peygamberden son peygambere kadar gelen dinlerin aynı olduğunu göstermek için kondu.
Bütün bunlarda Allah'ın yarattığı kitapla indirdiği kitabın tamı tamına uyuştuğunu gösterme hedefi var. İlim Allah'ın yaratığı kitapla uğraşır. Din sahası da Allah'ın indirdiği kitapla yarattığı kitabı birlikte okuma sahasıdır. Kur'an-ı Kerim öyledir. Son iki asırdır Avrupalılar Allah'ın yarattığı kitabı okudular ve budan yararlandılar. Ama Müslümanlar asırlardır ne Allah'ın yaratığı kitabı (kainatı) ne de Allah'ın indirdiği kitabı (Kur'an'ı) okuyorlar. İnşaAllah şimdi bütün gayretimizle bu ikisini birlikte okumanın uluslar arası çapta hareketini başlatmış bulunuyoruz. Ama bu proje 100 tene Süleymaniye vakfının bile altından kalkamayacağı kadar büyük bir projedir. Onun için bu işin altına herkes elini sokmalıdır. Bunları yukarıdaki ayetten hareketle söyledim. Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (6. En'am 38) Siz yeter ki Kur'an'ı okumanın usulünü bilin. Bu kitapta bulamayacağınız hiçbir şey yoktur. (Bu konuda Kur'an'ı anlamada yöntem isimli makalemize bakınız)
6. Kimin tartısı ağır gelirse mutlu eden bir hayata kavuşur.
7. Kimin tartısı da hafif gelirse onun ana vatanı haviye olur.
8. Haviye nedir nereden bileceksin
9. O kızgın bir ateştir.
Din Yönünden İnsanların Durumu
(Mü'min / Kafir-Müşrik)
Allah'la ilişkiler konusunda insanlar ikiye ayrılır. Herkesin hayatında Allah'ın çok önemli bir yeri vardır. Kişi 'dindarım' da dese 'ateistim' de dese durum aynıdır. Ama insanlar iki gruba ayrılıyor. Bazıları kendi şahsi çıkarları veya grup çıkarları söz konusu olduğunda Allah'ı ikinci plana atıyor. Bazıları da ne pahasına olursa olsun Allah'ı birinci planda kabul ediyor. Bunlar eğer herhangi bir durumda Allah'ı ikinci plana atmışsa Adem a.s'da olduğu gibi kendini suçlu sayıyor. Adem a.s Allah'ın dediğini yapmamış bilakis şeytanın kışkırtması üzerine ağaca yaklaşmış ve suç işlemişti. Ama kendini suçlu kabul etmişti. İşte kendini suçlu saydığından dolayı o yine Allah'ı birinci planda sayanlardan oldu.
Şeytan da Allah'ı ikinci plana atmıştı ama kendini suçlu saymamış aksine halı görmüştü. Allah'ı ikinci plana attığı halde kendini haklı kabul edenler asla cennet yüzü göremezler. Çünkü bu durumda Allah'a ortak koşmuş yani şirke düşmüş olurlar. Bu şekilde şike düşenler ya şeytan gibi kendi nefsini tanrılaştırarak kendi kararını Allah'ın emirlerinden daha üstün görerek Allah'ı ikinci plana atmıştır. Ya da diğer müşrikler gibi kendi gruplarının kendi cemaatlerinin kendi yandaşlarının düşüncesini Allah'ın emir ve yasaklarının önüne almıştır. Böylece Allah'ın emirlerini 'perdelediği için kafir', 'başka şeyi Allah'a tercih ettiği için de müşrik' olur. Böyleleri Allah'ı ikinci plana atanlardır ve müşriklerdir. Allah böylelerini asla affetmez. Çünkü Allah teala şirke düşenler için şöyle buyurur:
4 Nisa 48:
48. Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, koyduğu sisteme uyan kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günahla iftira etmiş olur.
Amellerin Tartılması
Eğer başka şeyi Allah'a tercih etmemişse bu kişi barajı aşmış demektir. Bu kişiyle ilgili Kur'an-ı Kerim'de geçenler şunlardır: 1 iyilik yaparsa en az 10 sevap, 1 kötülük yaparsa 1 günah yazılır. Buna göre bu kişi aynı türden 9 kötülük 1 iyilik yapmışsa sevabı ağır basar. Allah'ı ikinci plana atmayan, başkalarını Allah'a tercih etmeyen bu insanların eğer günahları ağır gelirse ve kendilerini suçlu kabul etmişlerse bu kişiler cehennemlik de olsalar oradan kurtulma ümitleri vardır. Mesela bu konuyla ilgili şu ayetlere bakalım:
13. Ra'd 22-23:
22. Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.
23. (O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından uygun olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.
Mesela aileden biri (kadın, erkek, baba, oğul, kız) cennete gittiyse diğeri cehennemdeyse ve durumu da uygunsa yani müşrik değilse o cennetteki yakını sebebiyle cenab-ı Hak onu oradan çıkarıp cennete koyabilir. İşte şefaatin bir şekli de budur.
Ayette babaları dediği zaman üst soyun hepsi girer. Dolayısıyla anne de bu lafzın içine girer. Zürriyet de alt soy demektir. Demek ki bir soydan bir kişi cennete gitti mi eğer diğerleri müşrik değilse yüce Allah cehennemdekileri cennetteki yakınları yanına alabilir.
Bu konuda ayrıca bkz. Mü'min suresi 8. ayet.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
30.12.2008 İstanbul
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.