İSLAM TARİHİ ... İLK MÜSLÜMANLAR (2)

 

     

~~~ İ  S  L  A  M     T  A  R  İ  H  İ ~~~~

~~~*~~~*~~~*~~~*~~~*~~~*~~~

 

   Hz.Osman,Talha B.Ubeydullah, Halid B.Sad (as)'ın İslam'a Girmeleri

      HZ. OSMAN, MÜSLÜMANLAR SAFINDA

      Resûli Ekrem Efendimiz, henüz açıktan halka peygamberliğini ilân etmemişti.

Bu devrede de, Hz. Bekir, son derece büyük bir cehd ve gayretle samimî dostlarına İslâmiyeti anlatıyordu. Bir gün, Hz. Osman'a da Müslümanlıktan bahis açtı ve onu alarak Resûli Ekrem Efendimizin huzuruna getirdi.

      Hz. Resûlullah, dâima tebessüm eden parlak bir sîmaya sahip Hz. Osman'a, "Allah'ın ihsanı olan Cennet'e rağbet et. Ben, sana ve bütün insanlara hidâyet rehberi olarak gönderildim!" dedi.

Resûlullah'ın bu sâde, bu samimî ve bu i'câzkâr sözleri karşısında Hz. Osman, âdeta kendinden geçer gibi oldu ve şehâdet kelimesi kendi kendine mübâret dudaklarından döküldü: "Eşhedü en lâ İlahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah!" (1) Sonra da, daha önce Şam'dan dönerken gördüğü bir rüyasını Kâinatın Efendisine anlattı. "Yâ Resûlallah!.. Biz Muan ile Zerka arasında bulunduğumuz ve uyuduğumuz sırada bir münâdî, 'Ey uyuyanlar, uyanın! Ahmed, Mekke'de zuhur etti!' diye seslenmişti. Mekke'ye gelince sizi işittik!" (2)

   işkence

      Yumuşak huylu, edeb ve haya sahibi ve cömert bir zât olan Hz. Osman'ın da Müslümanlar safına katılması, müşrikleri fazlasıyla tedirgin etti. Kabilesi ferdleri ona eza ve cefaya yeltendiler. Fakat o, her türlü eza ve cefaya göğüs gerdi ve hak bildiği yoldan zerre kadar inhiraf göstermedi.

Amcası Hakem b. Ebû'las, kendisini bir urganla bir direğe bağlar ve döverek şöyle derdi: "Sen, atalarının dinini bırakır da sonradan çıkma bir dine özenirsin, öyle mi? Andolsun ki, tuttuğun bu dini bırakıp tekrar atalarının dinine dönmedikçe seni salıvermeyeceğim!" Metanet âbidesi Hz. Osman'ın cevabı şu olurdu: "Vallahi, ben hak ve hakikat dinini asla bırakmam!"

      O, günlerce bu cefa ve eziyetle karşı karşıya bırakıldı. Fakat zerre kadar îmanından tâviz vermedi. Onun bu metaneti ve büyüklüğü karşısında sonunda amcası küçüldü ve onu salıvermekten başka çâre bulamadı. (3)

      Orta boylu, esmer tenli, güzel yüzlü, sık sakallı, gür saçlı ve iri yapılı olan Hz. Osman, fıtraten temiz ve nezih bir insandı. İçki içmeyi Câhiliyye devrinde kendisine haram kılmıştı. Servetini Allah yolunda ve din uğrunda sarfetmekten zevk alan bahtiyarlardandı. Hâfızı Kur'ân'dı. Geceleri, namazında çok uzun Kur'an okur, bütün Kur'ân'ı hatmederdi.

      Cennet'le müjdelenen 10 sahabîden biri olan Hz. Osman, aynı zamanda Resûli Ekrem Efendimizin damadıdır. Önce Peygamberimizin kerîmesi Rukiyye'yi aldı. O vefat edince, Resûlullah, onu bu sefer kızı Ümmü Gülsüm'le evlendirdi. Bu sebeple de "Zinnureyn" lâkabını aldı.

 

   TALHA B. UBEYDULLAH'IN MÜSLÜMAN OLUŞU

      Hz. Osman'ın İslâm'ın saadet dolu sinesine koşusunu, Hz. Talha b. Ubeydullah takib etti.

Ticaret maksadıyla bir seyahate çıkmıştı. Busra Panayırında bulunduğu bir sırada, oradaki manastırda yaşayan bir râhib, "Bu pazar halkı içinde Mekke'den kimse var mı?" diye seslendi. Hz. Talha, "Evet, ben Mekkeliyim." deyince, râhib, "Ahmed zuhur etti mi?" diye sordu. Hz. Talha, "Ahmed kim?" deyince de râhib, "Abdullah b. Abdûlmuttâlib'in oğludur! Mekke, onun zuhur edeceği şehirdir. O, peygamberlerin sonuncusudur! Kendisi, Haremi Şeriften çıkarılacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicrete mecbur bırakılacaktır." cevabını verdi.

      Rahibin bu sözleri Talha'nın dikkatini çekmişti. Mekke'ye gelir gelmez halka, "Yeni bir haber var mı?" diye sordu. "Evet... Abdullah'ın oğlu Muhammedû'I Emin, peygamber olduğunu iddia etti. Ebû Kuhafe'nin oğlu Ebû Bekir de, ona tâbi oldu!" dediler.

      Bunun üzerine derhâl Hz. Ebû Bekir'in yanına vardı ve, "Sen, Muhammed'e tâbi oldun mu?" diye sordu. Hz. Ebû Bekir, "Evet... Ben ona tâbi oldum. Sen de git, ona tâbi ol! Zîra o, insanları hak ve gerçek olana davet ediyor!" dedi.

      Hz. Talha da rahibten duyduklarını Hz. Ebû Bekir'e anlattıktan sonra, beraberce Allah Resulünün huzuruna geldiler. Derhâl Müslüman olan Hz. Talha, rahibin söylediklerini anlatınca da Peygamber Efendimiz gülümsedi. (4)

      Müşrikler, Hz. Talha gibi faziletli bir insanın da Müslüman olmasına tahammül edemediler. Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye, onu bir ipe bağlayıp işkenceye uğrattı.

      Genç yaşta İslâmiyetle şereflenen Hz. Talha, Cennet'le müjdelenen 10 sahabîden biridir. Resûli Ekrem Efendimiz, onun hakkında, "Yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmak isteyen, Talha'ya baksın!" buyurmuşlardır. (5)

      Son derece cömert ve cesur bir sahabî idi. Uhud Harbinde Peygamber Efendimize atılan oklara elini tutmuş ve bu yüzden parmakları çolak kalmıştı. Aynı harbte 80'e yakın yara aldığı hâlde Resûlullah'ın yanından ayrılmamıştı. (6)

 

      HÂLİD B. SAİD'İN İSLÂM'A GİRİŞİ

      İslâm'a gizli davet devri henüz devam ediyordu. Bu sırada Müslümanlar safına Kureyş'in mümtaz bir şahsiyeti daha katıldı: Hâlid b. Said. Hz. Hâlid, Kureyş'in ileri gelen ve zengin bir ailesine mensuptu.

Arap edebiyat ve ilmini gayet iyi bilen Hz. Hâlid, bir gece rüyasında, babasının kendisini tutup Cehennem'e atmak istediğini, fakat Resûlullah'ın yetişip kendisini Cehennem'e düşmekten kurtardığını gördü.

      Feryad ederek uyandı. Böylesine berrak bir rüyanın mânâsız olamayacağını idrak eden Hz. Hâlid, kendi kendine, "Vallahi, bu rüya gerçektir!" dedi ve vakit kaybetmeden Hz. Ebû Bekir'e koştu. Rüyasını anlatınca, Sıddıkı Ekber, "Hakkında hayırlı olmasını dilerim!" dedi, "Seni, o, Resûlullah kurtaracaktır. Hemen git, ona tâbi ol! Sen, ona tâbi olacak, İslâm Dinine girecek, onunla birlikte bulunacaksın! O da seni, rüyada gördüğün gibi Cehennem'e düşmekten kurtaracaktır."

      Hz. Hâlid, hemen Resûlullah'ın yanına vardı ve, "Yâ Muhammed!.. Sen, insanları hangi şeylere davet ediyorsun?" diye sordu. Resûli Ekrem Efendimiz, "Ben, halkı, tek olan ve şeriki bulunmayan Allah'a, Muhammed'in de O'nun kulu ve resulü olduğuna îman etmeye; işitmez, görmez, hiçbir fayda ve zarar vermez, kendisine tapınanları da tapınmayanları da bilmez birtakım taş parçalarına tapmaktan vazgeçmeye davet ediyorum!"

      Bu sözleri dikkat ve hürmetle dinleyen Hz. Hâlid, derhâl şehâdet getirdi: "Ben, şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki, sen, Allah'ın Resulüsün!" (7)

      Resûli Ekrem Efendimiz, bu zâtın İslâm dairesine girmesine fazlasıyla sevindi. Hz. Hâlid, Müslüman olur olmaz, evinde ve etrafta da İslâmiyetten bahsetmeye başladı. Bir müddet sonra zevcesi Ümeyne de Müslümanlar safında yer aldı.

 

      İşkence

      Oğlunun Müslüman olduğu haberini alan Kureyş'in zenginlerinden ve ileri gelenlerinden Ebû Uhayha Said, fazlasıyla hiddetlendi. Hz. Hâlid'in bir gün, Mekke'nin tenha bir yerinde namaz kılmakta olduğunu duydu. Diğer oğullarını gönderip onu yanına getirtti. Hiddetli hiddetli, "Sen, Muhammed'in, kavmine muhalefet ettiğini, getirdiği itikadlarla kavminin ilâhlarını ve geçmiş atalarını kötülediğini görüp durduğun hâlde ona tâbi oldun, öyle mi?" dedi ve sonra, İslâmiyetten vazgeçmesi için bir sürü lâf etti.

Ancak, gönlünü îman nuruyla aydınlatan Hz. Hâlid'in zerre kadar tereddüdü yoktu ve asla pişmanlık duymuyordu. Çatık kaşlarla bakan babasına, "Vallahi, Muhammed (s.a.v.) hak söylüyor! Ona tâbi oldum. Ölümü göze alırım da onun dinini asla bırakmam!" diye cevap verdi.

      Bu sözlere fena hâlde kızan Ebû Uhayha, elindeki değnekle, kırılıncaya kadar onu dövdü.

Fakat nafile! Sebat ve metanetin menbaı olan îman, artık Hz. Hâlid'in kalbinde yer etmişti ve o, bu îman nuruyla mutmain olmuştu. Eza, cefa, bu îman karşısında zerre kadar menfî tesir icra edemiyordu.

Dayağın kâr etmediğini gören zâlim baba, bu sefer, "Git!, senin iaşeni, rızkını keseceğim! İstediğin yere git!" dedi.

      Rızkını verenin Allah olduğunu bilen Hz. Hâlid, yine aldırmadı ve, "Ey babacığım!.. Sen benim rızkımı kesersen, elbette Allah, bana geçineceğim şeyi verir!"

      Baba Uhayha, bu sefer onu alıp hapsettirdi. Ev halkına tehdidi ise şu oldu: "Eğer biriniz onunla konuşacak olursa, onu perişan ederim!" Hz. Hâlid, günlerce aç ve susuz bırakıldı. (8) İnancı uğrunda kendisine böylesine eza ve cefayı reva gören babanın yanında kalmak artık manasızdı. Bir fırsatını bulup, babasının elinden kurtuldu. İkinci Habeşistan hicretine kadar babasına görünmedi. (9)

Habeşistan'a giden ikinci hicret kafilesine zevcesiyle katılarak Mekke'den ayrıldı.

Hz. Hâlid, Câhiliyye devrinde mükemmel yazı yazan birkaç şahsîyetten biriydi. Rivayete göre, Resûli Ekrem Efendimizin Yemen Hükümdarına verdiği emannâmenin metnini ve diğer birçok muahedenâmeyi de Hz. Hâlid kaleme almıştır. (10)


1-  ibni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 55.

2-  İbni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 55.

3-  İbni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 55.

4-  ibni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 214216; Ibni Hacer, elisabe, c. 2, s. 220221.

5-  Buharî, Sahih, c. 2, s. 107, c. 4, s. 211212.

6-  ibni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 219; ibni Hacer, A.g.e., c. 2, s. 221.

7-  Ibni Sa'd, Tabakat, c. 4, s. 94; ibni Hacer, elİsabe, c. 1, s. 406.

8-  ibni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 95.

9-  Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 95; Halebî, İnsanû'lUyun, c. 1, s. 282.

10-ibni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 265; İbni Abdi'lBerr, elİstiab, c. 2, s. 421.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.