T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[saadet_simdi] Yahudilik ve Şiddet

 
S.A.
Değerli dostlar gözü dönmüş sözde bir devletin yaşattığı vahşetin inanç arka boyutunu
anlamak için 30 temmuz 2007'de bilgihikmet.com'da yayınlanan bir yazımı sunuyorum.
Böylelikle çeşitli menfeatler uğruna İsrail'in neler yapabileceğini ve acı cektirmekten zevk alan
piskozlarının nerelere dayandığını göreceksiniz. Ah vah etmek, mitinglere katılmak, yardımlar yapmak...
Tamam ama, Yahudi menşeli malların alınmaması özenine daha çok ağırlık verin.
Yahudinin en büyük korkularından biri  para ve mal kaybıdır.
Ha gayret.
--
MURAT HAKAN YILDIRIM

YAHUDİLİK VE ŞİDDET

 

            Evet, İsrail vuruyor, çocuklar ölüyor… İsrail vuruyor, ocaklar sönüyor… İsrail vuruyor, umutlar sönüyor. Merkezi ABD topraklarında bulunan bağımsız BM, bu toprakların sahibi küresel kovboydan korktuğu için gıgını çıkaramıyor… İsrail vuruyor, insanlık seyrediyor. Peki, İsrail bunu neden yapıyor. Çağdaş dünyada 1948'den beri Orta doğuda huzursuzluğun ve şiddetin ilk tohumlarını atan İsrail'in bu davranışının altında, bu topraklara hak etmeden yerleşmiş olmanı verdiği bir paranoya yatmaktadır. Bu paranoya da Yahudi şeraitinden beslenmektedir.

            Din antropologları ve etnologları, özellikle Yahudiliğin şiddet üzerine yapılandırılmış bir din olduğu konusunda müşterek bir görüşe sahiptirler[1].  Gerçekten Yahudilik, Tanrının hem İsrailoğullarının düşmanlarına hem kendilerine uyguladığı korkunç şiddet olaylarının içinde doğup büyümüştür[2]. Deyim yerinde ise, Yahudilik için Tanrı bizzat kendisi kan akıtmıştır. Örneğin, İsrailoğullarının Mısır'dan ayrılmasına izin vermeyen Firavunun kavmine karşı korkunç bir terör estirmiştir. Tevrat'ın anlatımıyla, tahtı üzerinde oturan Firavunun ilkinden zindanda olan esirin ilkine kadar, Mısır diyarında bütün ilk doğanları, hayvanların bütün ilk doğanlarını vurmuştur[3].

            Tanrının dehşetli şiddetinden onun seçkin kavmi İsrailoğulları da nasibini almıştır. Tevrat'ın ifadesine göre 430 yıl Mısır'da köle olarak yaşayan İsrailoğullarının maruz kaldığı kitlesel şiddet, onların psiko-sosyal yapısını etkilemiş, onları şiddet eğilimli hâle getirmiştir. Tanrı her ne kadar atalarına vaadinden dolayı Mısırlıların en masumlarının kanlarını dökerek onları esaretten ve baskıdan kurtarmışsa da, onların bu hali devam etmiştir. Çöldeki göç yolculukları esnasında, dönemsel olarak onların şiddet eğilimleri dışa vurmuştur. Bazen birbirlerine şiddet uygulamışlar, bazen de onlara özgürlüğe kaçış yolunda liderlik eden Musa'ya ve kardeşi Harun'a saldırmışlardır. 

            Peki, İsrailin Tanrısı neden şiddeti bu kadar ister? Çünkü Yahudiliğin yegâne Tanrısı Yahve, insanların canını almaya yetkili tek varlıktır. O kadar ki, bu iş için her yol mubahtır. Yağmalama yollarını bile seçtiği ulusu İsrail'e öğretir[4]. Yahve öfkelenen bir tanrıdır. Öfkesi şiddetlidir[5]. Ahlak kurallarını çiğneme yetkisi de Yahve'ye ya da onun mubarek saydığı kimselere aitti[6].

            İsrailoğullarının maruz kaldığı Tanrısal şiddet, onların Tanrı anlayışını da etkilemiştir. Onlar Tanrıyı, korkunun ve dehşetin gücü olarak tanımışlardır. Peygamberler İsrailoğullarını sürekli Tanrı korkusuyla uyarmışlardır[7]. Deyim yerinde ise, İbranice korku anlamındaki yir'ah kelimesi İsrailoğullarının belleğine kazınmıştır. İsrailoğulları, bu korku yüzünden İsmin Dokunulmazlığı (Şem ha Mefohareş)ya da kutsallığı ilkesi(Kuddaş ha Şem) geriği tanrı'nın adını açıkça telaffuz etmekten bile çekinir olmuşlardır.

             Tanrının suçu bağışlaması, İsrailoğullarının yabancı olduğu bir şeydir. Tanrı, adalet tanrısı Elohim olarak, suçluları mutlaka cezalandırır. O, bu sıfatının gereğinden vazgeçemez[8].   Ancak İsrailoğullarının asi ve şiddet dolu eğilimli davranışları, Tanrı'nın dahi istemediği bir boyut kazanır. Sonuçta da Tanrının şiddetine maruz kalmalarına yol açmıştır. Mısırlıların baskı ve şiddetinden "seçilmiş halkını" Musa önderliğinde kurtaran Tanrı, rehabilite etmek için başlangıçta onlara sevgi ve anlayışla davranmış, onların sürekli başkaldırmalarını, söylenmelerini hoş görmüştür[9]. Çünkü onlar Tanrıya göre henüz eğitilmesi ve yetiştirilmesi gereken bir çocuktur[10]. Fakat onların iyileşme yerine daha da hastalıklı hâle gelmeleri Tanrının sabrını taşırmıştır.

            Tanrı ilk zamanlar öfkesine hâkim olmuş, fakat İsrailoğullarına olan hoşgörüsü gittikçe zayıflamıştır. Sıkıntı ve zorluklarla her karşılaştıklarında devamlı sızlanan İsrailoğullarına fiziki şiddet uygulamasa bile Tanrı, onlara sözel şiddet uygulamış; hakaret ederek onları aşağılamıştır[11]. İsrailoğullarının cesaretsizliği, oburluğu, sürekli sızlanması, söz dinlememesi ve isyanları karşısında Tanrı, artık onlara fiziksel şiddet de uygulamaya başlamıştır. Tevrat'ın ifadesiyle, onları "gayet büyük vuruşlarla vurmuştur". Kimi zaman yakıcı bir yel, kimi zaman veba çıkmış İsrailoğullarının suçlularını telef etmiştir[12].Kimi zaman yer yarılmış suçluları yutmuş[13], kimi zaman gökten ateş inip suçluları yiyip bitmiştir[14]. Kimi zaman Tanrı onların üstüne yılanları salmıştır[15]. Bütün bunlar toplumun gözü önünde cereyan etmiştir.

            Tanrı, İsrailoğullarını cezalandırmak için bu şiddet çeşitleriyle yetinmemiş, bazen birbirlerine şiddet uygulattırmıştır. Örneğin; buzağıya taparak küfür sucu işleyen İsrailoğullarına Tanrı, Musa aracılığıyla, birbirlerini öldürmelerini emretmiştir."İsrail'in Allah'ı Rab şöyle diyor; Herkes kılıcını beline kuşansın ve ordugahta kapıdan kapıya dolaşsın, ve herkes kendi kardeşini, ve herkes kendi arkadaşını, ve herkes kendi komşusunu öldürsün"[16]. Tanrı'nın daha büyük şiddet uygulamasından korkan İsrailoğulları, bu emri yerine getirmiştir[17]. Tevrat'a göre Tanrı, yabancı kavimler aracılığıyla da İsrailoğullarını şiddet uygulamakla tehdit etmiştir[18].

            Eski Ahid'in Krallar (Melakhim) ve Tarihler (Divrey Hayamim) bölümleriyle apokriflerden Makkabiler'de anlatıldığına göre İsrailoğulları, Süleyman Peygamber'den sonraki dönemde Tanrının vaat ettiği bütün şiddet çeşitleriyle karşılaşmışlardır. Bunun en dikkat çekici anlatımını Pavlus, Yeni Ahit'in İbranilere Mektub'unda, şu şekilde sahnelendiriyor:

          "...Taşlandılar, testere ile biçildiler, kılıçtan geçirilip öldürüldüler. Koyun postu ve keçi derileri içinde dolaştılar, yoksulluk çektiler, sıkıntılara uğradılar, kötü muamele gördüler... Dünya onlara layık değildi. Çöllerde, dağlarda, mağaralarda, yeraltı oyuklarında dolanıp durdular..."[19]

                                      

            Şiddet için Ceza ve Savaş

            Tevrat'ta ortaya konan ceza hukuku şiddeti ön plana çıkarmaktadır. Toplumun katılımıyla uygulanan bu şiddet, çoğu durumlarda öldürme kastı taşımaktadır. Bu şekilde cezalandırmanın amacı, korku vermektir[20].Bunlar arasında yer alan Tanrıyı terk edip başka varlıklara tapma, Tanrıyı lanetleme, cumartesi yasaklarını ihlal, büyücülük, zina, ana-babaya itaat etmeme gibi suçların cezası topluluk tarafından taşlanarak, kılıç ve mızrak gibi kesici ve delici aletlerle parçalama, asma, boğma ve yakma yoluyla öldürülmektir[21].

            Tanrının hükümranlığı yeryüzüne tamamen egemen oluncaya kadar onlarla savaşmak Yahudiler için zorunludur[22]. Tevrat savaşılan tüm kavimlere karşı acımasızdır. İsrailoğullarına vaat edilen kutsal topraklarda yaşayan yedi kavimle savaşmayı zorunlu kılan Tevrat, bu yedi kavimle anlaşma yapmayı da kesinlikle yasaklar. Tevrat'a göre bu yedi kavmin bütün canlıları acımadan ortadan kaldırılmalı, onlardan nefes alan hiçbir canlı bırakılmamalıdır. Yedi kavimden olmamakla birlikte, Medyenliler gibi bazı kavimler bunlarla aynı tutulmuştur. Musa, Medyenlilerle yapılan savaşta kadınları ve çocukları sağ bırakıp esir alan savaşçılara kızmış, esirler arasındaki erkek çocukların ve evli kadınların katledilmelerini emretmiştir[23]. Yine ilginçtir, İsrailoğullarına savaşlarda Orduların Rabbi olan Yahve, her şeyi tamamen yok etmelerini, kimseye acımamalarını, erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar herkesi öldürmelerini teslim olmaya yanaşmayan kavimlerin erkeklerini kılıçtan geçirilmelerini, kadınları, çocukları ve bütün malları yağmalanmayı öğütler[24]. O kadar ki öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hiçbir canlının sağ bırakılmasını istemediği gibi[25],  meyve vermeyen ağaçlar bile kesilip harap edilmelidir[26].

 

            Bütün bu sahneler bize, 9 Nisan 1948 tarihinde Yahudi terör örgütü Irgun'a bağlı militanların sabaha doğru, Kudüs yakınlarındaki Deir Yasin köyüne yapılan ve daha çok kadın ve çocuklardan oluşan 95 kişinin şehit edildiği baskını hatırlatıyor.  12 Ekim 1958 gecesi Ariel Sharon komutasındaki "Birlik 101" adını taşıyan 500 kişilik yahudi komando birliğinin Batı Yaka'da bulunan Kibya adlı Filistin köyüne baskın düzenleyerek 75 kişiyi yaralayıp, 67 kişiyi şehit edişini. ve baskında 45 evin de enkaz haline getirilişini hatırlatıyor. Yine Yahudi teröristlerin, aynı gece iki Filistin köyünü de ateşe verdiklerini hatırlatıyor.  1982 Eylül'ündeki Sabra ve Şatilla, katliamlarını ve daha nice Filistin yerleşim bölgelerine yapılan baskınları ve sonrasını hemen hafızalarımızda canlandırıyor.

            Değişen hiçbir şey yok, İsrail bu gün de yine vuruyor… Bu gün 28 temmuz Cuma. Hutbede hoca efendi "Bütün mü'minler kardeştir" ayetini okuyor. Ama Müslümanlar! …

           

                         

 

 

 

 

 

 



§ Bu makale 30/07/2006 tarihinde www.bilgihikmek.com da yayımlanmıştır

[1] Bkz. Mark Juergensmeyer, Yeni Soğuk Savaş, Çeviren: Adem Yalçın, Pınar Yayınları, İstanbul 2001, s. 260  

[2] Bkz. Barry Moser, "Blood and  Stone/ Violence in The Bible and The Eye Of The Illustrator", Cross Currents,

   Summer 2001, s. 220

[3] Çıkış 12/ 29.

[4] Çıkış 3/ 18-23

[5] Tekvin 19/ 24-25

[6] Russel, Jeffery Burton, Şeytan"Antikiteden İlkel Hıristiyanlığa Kötülük", Çeviren: Nuri Pülümer, İstanbul

   1999,s.205

[7] Mezmurlar 111/ 10; Vaiz 12/13

[8] Yunus 3-4. Baplar

[9] Bkz. Çıkış 16/ 4-12.

[10] Hoşea 11/ 1

[11] Bkz. Sayılar 11/ 19–20

[12] Sayılar 14/ 36–38

[13] Sayılar 16/ 31–33

[14] Sayılar 16/ 35

[15] Sayılar 21/ 6

[16] Çıkış 32/ 27–28

[17] Bu türden şiddet uygulamaları için bkz. Çıkış 32/ 33. bkz. Sayılar 25/ 1–5.

[18] Levililer 26/ 14–39

[19] İbranilere 11/ 37–38

[20] Tesniye 21/ 21

[21] Tesniye 13/ 6-11; 17/ 2-7; Levililer 24/ 14-16; Sayılar 15/ 32-36; Levililer 20/ 27; Tesniye 22/ 13-29; Tesniye 21/

     18-21

[22] Bkz. Maimonides, The Commandments, Translated By Charles B. Chavel, Soncino Press, New York 1991 (Beşinci

    Basım), I/202-203'deki Rabbi Chavel'in Notu.

[23] Sayılar 31/ 15–17; Tesniye 20/ 16-17; Bu yedi kavim ise, Hittiler, Girgaşiler, Amoriler, Kenanlılar, Perizziler,    

    Hiviler ve Yebusiler olarak sıralanır.    

[24] Tesniye 20/ 12-14

[25] I. Samuel 15/ 2–3

[26] Tesniye 20/ 20


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı "Saadet! Şimdi" grubuna üye olduğunuz için aldınız...

Bu gruba posta göndermek için : saadet_simdi@googlegroups.com
adresine mail atabilirsiniz...

Daha fazla seçenek için,

web adresimizi ziyaret edebilirsiniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.