Bize öyle öğretildi: Demokrasinin temelinde hukukun üstünlüğü kavramının hayata geçmiş hali ve bütçe hakkı yatar. Türkiye'de hukukun üstünlüğü bir hayli tartışmalı bir kavram olsa da, ülkemizin bu yöne doğru gittiğini, geçmişe göre 'hukukun üstünlüğü'nün daha fazla geçerli olduğunu söylemek mümkün. Ama yine de, mülkiyet hakkından tutun da mahkemelerde herkesin eşit muamele görmesine kadar bir dizi temel unsurun sistemde tümüyle geçerli olduğunu söylemek çok zor. Zaman zaman 'hukukun üstünlüğü' uygulamalarına rastlasak da daha çok 'üstünlerin hukuku'nun bu ülkede hâlâ geçerli olduğunu biliyoruz. Peki ya demokrasinin diğer temel direği olan bütçe hakkı? Parlamento bu hakkından feragat edeli çok oluyor. 70'li yıllarda bu hak önce parlamentodan hükümete devredildi. Sonra da popülist ekonomi politikaları sayesinde artık hükümetler bile bütçe hakkına sahip değiller; çünkü bütçemizde esnekliği hepten kaybettik. Türkiye'de hükümetlerin bütçe kanunu yoluyla ekonomi politikalarını belirlemeleri ve bunu parlamentonun onayı ile denetimine sunmaları diye bir dönemi ülkemiz nüfusunun yarıdan bir hayli fazlası hiç hatırlamıyor. Ben çocukluğumdan hayal meyal Meclis'te bütçe tartışmalarının çok somut konularda bir hayli içerikli biçimde yapıldığını hatırlıyorum ama belki de abartılı bir hatırlamadır bu. Kendi yetişkinlik döneminde devlet bütçesinin gerçekten önemli olduğunu, hepimizin hayatını temelden etkilediğini hiç bilmedim, hiç hissetmedim. Sebebi de belli: Popülist politikalar sonucu Türkiye uzun yıllar enflasyonla gerçek anlamda mücadele etmedi, onun yerine kamu açıklarına ve bu açıkların da enflasyon vergisiyle kapatılması yöntemine sarıldı. Kamuda verimsizlik kural oldu, KİT açıkları ve memur maaşları yoluyla kentli nüfusun bir bölümü doyuruldu, tarım sübvansiyonlarıyla da artan nüfusun köyünde kalması için ne gerekiyorsa yapıldı. Sonuç: Bütçemizin üçte birini maaşlara, üçte birini borç ödemelerine ve kalan üçte birini de sosyal güvenlik sisteminin açıklarına veriyoruz. Bu üçte birlik dilimlerden artan kırıntılar bile büyük kavgaya neden oluyor, işte o duble yollar, halka dağıtılan kömür, buzdolabı vs'ler ve belediyelere aktarılan paralar hep o artan kırıntılar gerçekte. Hükümetler ellerinde kalan bu kırıntı kabilinden parayla gerçek bir ekonomi politikası uygulayamayacaklarını bildiklerinden büyük ağabeylerinden gördüklerini yapmaya devam ediyorlar, yani popülizme. *** Durduk yerde böyle bir yazı yazmamın sebebi, sabah sabah geçirdiğim kıskançlık krizi aslında. Her sabah olduğu gibi dün de The New York Times'ı okurken, bu kez Başkan Obama'nın Kongre'ye sunduğu ilk bütçe tasarısıyla ilgili haber ve analizlere denk geldim. Obama, daha ilk bütçesiyle Amerika'nın 1980'de Ronald Reagan'ın başkan olmasıyla uygulamaya başladığı ve bizde bir kolaycılık olarak neoliberalizm diye küfür mahiyetinde bir sözle tanımlanan politikalarından koptuğunu göstermişti. Yani Amerika'da bütçe kanunu hâlâ çok önemliydi ve bir yönetim açısından ekonomi politikaları bu kanun yoluyla ilan ediliyor, Amerikan parlamentosunun denetim ve onayına sunuluyordu. Yani demokrasi işliyordu. *** Bir de bize bakın: Fiiliyatta bizim bir 2009 bütçemiz yok. Bunu herhangi bir şirkette çalışan herhangi bir finansmancı bile biliyor. Bütçemize yüzde 4 büyüme öngörüsü koyduk biz. Vergi gelirlerimizin yüzde 17 artacağını varsaydık. Daha yazarken bu varsayımların yalan olduğunu hepimiz biliyorduk. Ama ne hükümet bu yalanlardan vazgeçti ne de parlamento yalanı onaylamaktan kaçındı. Bütçe yoluyla uygulanan bir ekonomi politikamız olmadığı için de, gerçekte ne bir ekonomi politikamız var ne de işleyen bir demokrasimiz. Sadece sandığa gidip oy vermek demokrasi demek değildir, bu bir. Demokrasi, yönetimlerin seçimden seçime hesap verdikleri ve denetlendikleri bir rejimin adı değildir, demokrasilerde denetim ve hesap verme her gün yapılır, en çok da bütçe kanunu yoluyla yapılır, bu iki. Kuralların, yasaların ve hakların herkese eşit uygulanmadığı, bazılarının daha eşit veya eşitsiz olduğu rejimin adı hukuk devleti de olamaz, demokrasi de, bu üç. Ve son olarak, hukuk devletinin adam gibi işlemediği, demokrasinin kalitesi bozuk olan bir ülkede zenginlik falan olmaz, halkın refahı artmaz. Eğer hep birlikte daha müreffeh bir ülkede yaşamak istiyorsak, önce hukuk devletini tesis edeceğiz, yani şeffaf kuralların herkese aynı şekilde uygulanmasını sağlayacağız, sonra demokratik istikrarımızı sağlayacağız, yani ne olursa olsun ülkede iktidar demokratik yollarla el değiştirecek. Bunlar olmadan zenginlik hayal.
Türkiye kategorisindeki tüm haberler >> YORUM FARKI! - 28/2/200912:52 Sayın BERKANbu yazınızla yorum farkını,dolayısı ile diğerlerinden farklılığınızı bir kere daha göstermişsiniz!.İşte bilinçli,gerçek aydın yorumu böyle olurkim itiraz edebilir bu yorumunuza? Hükümete karşı yapılan yorumlara bu güne kadar hep karşı çıkmış biri olarak, ilk defa,Hükümet karşıtı yorumu alkışlıyorum! Aslında sadece bu Hükümetin değil, bu güne kadar bütün hükümetlerin uygaladıkarı veya uygulayamadıkları bir eksikliğe parmak basmışsınız!..Günlük kocakarı dedikodularının yanında,yorumunuz mücevher gibi parlıyor! Kutluyorum!... az1789 - okurun diğer yorumları için tıklayınız "ADALET VE SEÇİM" !.. - 28/2/20098:34 Yazımın başlığında yer alan ADALET kavramı, "adil"den gelen anlayış ve uygulama değil. Hele Hz.ÖMER'de bolca bulunduğu rivayet edilen ADALET hiç değil. Sözünü ettiğim ADALET, bizzat ADALET BAKANI M.A.ŞAHİN anlayışıdır. Zat-ı Muhterem devlet büyüğümüz buyurmuşlarki "seçimlerde bizim adamları seçiniz ki, hizmet almanızın yolu açılsın"... İşte efendim "hak-hukuk-adalet" gibi değerlerin, DEVLET aygıtı içerinde yer alan en üst organının tepesinde bulunan ZEVAT'ın çok açık ifadeleri...Belkide bu denli dürüst ve samimi beyanatlar nedeniyle teşekkür bile etmek gerekir. Öyle ya ! Seçim stratejileri "YAP TEHDİT'i, KAP OY'u" esasına dayanmaktadır. Tüm olan biten, "sarı çizmeli MEHMET AĞA" hikayeleri değil, bizzat adaletten sorumlu şahin bakanımız MEHMET'in hikayeleridir...Ondan sonra gelde BÜTÇE gibi ciddi konularda yorum yap, fetva ver...Top yekün zenginlikten,ülke kalkınmasından,refahtan söz et. HUKUK denilen kavram, "üç buçuk OY" uğruna bu denli rezil-kepaze edilirse, "NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA"...Üstelik BAŞROL'de var ise, ADALET BAKANI... macit cününoğlu - okurun diğer yorumları için tıklayınız |
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.