(anadoluhaber) SAVAŞ PEYGAMBERİ -II-

SAVAŞ PEYGAMBERİ -II-

 

 

Başarılı direnişlerin organizasyon ve adam toplama işini yapacak sadık bir inananlar kadrosuna da ihtiyacı vardı. Peygamber'in devrimci kadrosu Mekke'de müslüman olan ve hicrette yanında Medine'ye götürdüğü, bir avuç insandı. Bunlara "muhacirler", yani göç edenler deniyordu. Medine kabilelerinden ilk Müslüman olanlar ( ensar) da bu kadronun içinde yer alıyordu. Bu devrimci kadronun içinde yetenekli insanların oluşturduğu bir grup vardı, bunların bazıları sonradan müslüman olmuştu. Onların arasında Abdullah bin Ubay ve Halid bin Velid gibi tecrübeli komutanlar da vardı ve askerî uzmanlık ihtiyacını onlar karşılıyorlardı. Bu grup Peygamber'e danışmanlık yapıyor ve onun direktiflerinin yerine getirilmesini sağlıyordu. Bu danışmanlar Peygamber'in zamanında önemli pozisyonlardaydılar ve onun ölümünden sonra iktidar için kendi aralarında mücadele ettiler (3).

 

Peygamber devrimci kadrosunu kurduktan sonra düşmanlarına karşı askeri hareket yürütecek bir üs kurdu. Bu harekatlar genelde pusu ve akın şeklindeydi. Ve Mekke'yi, yani düşmanın baş şehrini, ve kendisine karşı olan diğer ticaret kasabalarını, tecrit etmek için yapılıyordu. O zamanda Arapların sadece altıda biri şehir yada kasabada yaşıyordu, geriye kalanlanlar ise çölde yaşayan göçebelerdi. Peygamber Medine'yi stratejik konumundan dolayı üs olarak seçmişti: Medine Mekke'yle Suriye arasındaki giden ticaret yoluna yakındı; bu ticaret yolu Mekke'nin ve kervan ticaretine bağımlı olan diğer kasabaların ekonomik yaşamı için önemliydi. Medine ayrıca Mekke'den yeteri kadar uzaktaydı; Bu durum Peygamber'in kervan yolunun yakınlarında yaşayan bedevî kabilelerini

İslamlaştırmasını kolaylaştırıyordu. Peygamber Mekkeliler ile askerî mücadeleye girmek yerine bedevîleri müslümanlaştırmanın, ya da onlarla ittifak kurmanın başarının anahtarı olduğunu görmüştü.

 

Direnişlerin kendilerine yetecek silahlı bir güce ve insan gücüne ihtiyacı vardır. Küçük gerilla kadrosundan büyük bir düzenli ordu çıkmış ve direnişin kendi düşmanlarıyla zaman ve siyasî şartlar uygun olduğunda planlı çarpışmalar yapmıştı.

 

Peygamber, Kuzey Vietnamlı General Vo Nguyen Giap'ın "Halkın savaşı, halkın ordusu" diye ifade ettiği doktrini tarihte ilk defa keşfetmiş ve uygulamış komutan olabilir. O, bütün müslümanların din için savaşması gerektiği inancını yerleştirmişti. Herkesin -erkek, kadın, hatta çocuklar- imanını ve Allah'ın yeryüzünde seçilmiş kulları olan ümmetini savunması için hizmet etme yükümlülüğü vardı.

 

Şunu iyi anlamak gerekir ki, İslam ideolojisinin çekim gücü Peygamber'in küçük devrimci kadrosunun büyük bir orduya dönüşmesinde her şeyden fazla etkili olmuştu.

 

Peygamberin ordusunun ne kadar hızlı büyüdüğü savaşlardan anlaşılabilir: Bedr savaşında (624) sadece 314 kişiyle savaşa girebilmişti. İki sene sonra 2. Bedr'de savaş alanında 1500 müslüman vardı. 628 yılında Hayber Savaşı'nda İslam ordusu 2000 savaşçıya çıkmıştı. Peygamber Mekke'ye (630) 10.000 adamla girmişti, birkaç ay sonraki Hüneyn Savaşı'nda bu ordu 12000 kişi olmuştu. Bazı kaynaklar aynı yıl Tebük Seferi'nde 30.000 piyade ve 10.000 atlı bulunduğunu yazar, bu son rakam büyük ihtimalle abartılı olsa bile bu savaşlardan, direnişin adam toplama gücü sayesinde ne kadar çabuk büyüdüğü görülebilir.

 

Bütün direniş orduları gibi, Peygamber'in orduları da silahlarını esir ve ölülerden topluyordu. Silah, miğfer ve zırh o zamanki nipseten yoksul Arabistan'da pahalıydı, ve çoğunluğu fakir, öksüz, yetim, dul, ve diğer "marjinal" insanlardan oluşan ilk Müslümanların bunları satın alacak gücü yoktu. Düşmanla ilk büyük muharebe olan Bedr Savaşı'nda ölülerin silahları ve diğer askeri ekipmanları alınmıştı, ve bu uygulama diğer savaşlara da taşınacaktı. Peygamber esirlerin özgürlükleri karşılığında para yerine silah ve ekipman temin etmesi şartını da uygulamaya koymuştu. Bedr'de esir alınan bir silah tüccarı özgürlüğünü kazanmak için direnişçilere bin tane mızrak sağlamaya zorlanmıştı. Bir süre sonra Peygamber'in eline Mekke'ye yürüdüğü 10.000 kişilik orduya yetecek kadar silah, miğfer, zırh ve kalkan geçmişti.

 

Peygamberin gerekli silah ve ekipmanı elde etme yeteneği ona büyük bir siyasî avantaj kazandırmıştı. Direnişin bir çok üyesi bedevî kabilelerinin en fakir kısımlarından gelmişlerdi, silah yada zırh satın alacak imkanları yoktu. Bunları onlara sağlayan Peygamber onların kabile içindeki statülerini yükseltmiş ve kabilenin -her zaman İslam inancına olmasa bile- kendisine olan sadakatini garantilemiş oluyordu. Bedevî liderleriyle olan görüşmelerde onlara hediye olarak pahalı silahlar veriliyordu. Atlar ve develer de aynı derece önemliydiler, onlar olmadan uzaklara akın yapmak ve harekat yönetmek imkânsızdı. Peygamberin hayvanları elde etme yöntemi, silah elde etme yöntemiyle aynıydı ve aynı derece başarılıydı. Bedr'de direnişçilerin sadece iki atı vardı, 6 yıl sonra Huneyn'de ise 800 at ve süvari bulunuyordu.

 

Direnişin savaş unsurlarını destekleyen bir kitleyi de bulundurması gerekiyordu.

Bunu başarmak için peygamber ganimet paylaşılmasıyla ilgili eski adetleri değiştirmişti. Geleneklere göre bir Arap kabile yada klan lideri ganimetin dörtte birini kendisine alırdı. Peygamber sadece beşte birini alacağını açıklamıştı, ve bunu da kendisi de ümmeti adına alıyordu. Eski geleneklere göre herkes aldığı ganimeti kendine saklardı. Peygamber bütün ganimetin ortak bir havuza konulup savaşanlar arasında eşit paylaşılmasını şart koşmuştu. Ve en önemlisi, Ümmet adına alınan ganimetten öncelikli olarak fakirlerin, ve savaşta ölenlerin dulları ve yetimlerinin faydalanmasını sağlanmıştı.

 

Bir direniş lideri kendi otoritesini, içerden ve dışardan gelebilecek meydan okumalara karşı korumalıydı. Peygamber'in çok düşmanı vardı ve o kendi hayatını hedef alacak her saldırıya karşı tetikteydi. Bir çok diğer lider gibi kendisini sadık bir müritler grubuyla çevirmişti; onun korumasıydılar ve emirlerine sorgusuz sualsiz itaat ediyorlardı. Bunun için "süffa" yı kurmuştu, bunlar Peygamber'in evinin hemen yanındaki camide kalan küçük bir müritler grubuydu. En fanatik, dindar, inançlılar arasından seçilen bu insanlar daha çok fakir kesimlerden gelmişti. "Süffa" üyeleri zamanlarının çoğunu İslam'ı inceleyerek geçirmişlerdi. Peygamber'e bağlılardı ve sadece koruması değil aynı zamanda gizli polisi olarak görev yapıyorlardı; Peygamber'in onlara vereceği görevleri - suikast ve terör dahil- yerine getirmek için her an çağırılmaya hazırdılar.

 

Etkili bir istihbarat olmadan hiçbir direniş hayatta kalamaz. Peygamber Mekke'yi 622 yılında terk ettiğinde arkasında amcası Abbas'ı güvenilir bir ajan olarak bırakmıştı ve ondan sürekli Mekke'deki durumun raporlarını alıyordu. Abbas on yıldan fazla süre, Mekke'nin fethine dek, onun casusu olarak kaldı.

 

Başlangıçta peygamberin elinde yeteri kadar taktik istihbarat yoktu. Müritlerinin çoğu çöl seyahati tecrübesi olmayan kasabalılardı. İlk harekatların bazılarında bedevi rehberler kiralamak zorunda kalmıştı. Ama direniş büyüdükçe istihbarat servisi daha organize ve karmaşık hala gelmişti; ajanlar, parayla çalışan casuslar, esirlerden alınan bilgiler, devriyeler ve keşif birlikleri istihbarat toplamanın bir parçası olmuştu.

 

Direnişin harekat yaptığı bölgelerde Peygamber'in oradaki kabilelerin politik durumu hakkında detaylı bilgi sahibi olduğu ve bunu bedevilerle ittifak görüşmelerinde iyi bir şekilde kullandığı görülüyor. Çoğunlukla savaşlardan önce savaşa gireceği alan hakkında bilgi toplardı. Bir çok durumda istihbarat servisi onu düşmanın yeri ve yapacakları hakkında çatışmadan önce bilgilendirirdi. Bu istihbarat servisinin nasıl örgütlendiği veya nerede olduğu hakkında bir bilgimiz yok. Ama bunun "Süffa" ın bir parçası olduğunu tahmin edebiliriz.

 

Direnişlerin başarısı sayıca çok ve tarafsız olan halkın desteğini kazanmalarına bağlıdır. Peygamber bunun için propagandanın rolünü fark etmiş ve mesajının herkes tarafından bilinmesi için her şeyi yapmıştı. Kendini övmek ve düşmanlarını yermek için paranın satın alabileceği en iyi şairleri kiralamıştı. Allah'ın Habercisi olarak aldığı vahiyleri ilan etmiş, ve yeni bir düzen görüntüsünü ve cennet vaadini

canlı tutmak için devamlı halkın gözünün önünde olmuştu. Diğer klan ve kabilelere

putperestlere yeni dini öğretmek için misyonerler göndermiş, bazı durumlarda bununla beraber okumayazma öğrenmelerini de sağlamıştı. Peygamber, mücadelenin o anki sosyal düzen ve onun adaletsizlikleriyle kendi gelecek görüşü arasında olduğunu görmüş ve kendi görüşünü yayarak Arap halkının kalplerini ve akıllarını kazanma konusunda rakiplerini geçmişti.

 

Siyasî şiddet (4) de başarılı bir direnişin vazgeçilmez bir unsurudur. Bu hadisde de durum aynıydı. Peygamber şiddeti iki şekilde kullanmıştı: İlk olarak; kendi bağlıları arasındaki hainlere ve döneklere diğerlerine ibret olacak cezalar vermek amacıyla: Onun zamanında dinden dönmenin cezası ölümdü. Bazı siyasi düşmanlarının da ölüm emrini vermişti, bazıları onu yeren şairler ve şarkıcılardı. Ordusu Mekke'ye yürüdüğünde, "Süffah" idam edilmek için mimlenmiş eski düşmanları yakalamaya çıkmıştı. İkinci olarak ise siyasî şiddeti düşmanlarının yüreklerine geniş çapta korku salmak için kullanmıştı. Örneğin Medine'nin Yahudi kabilelerinden Beni Kaynuka'nın hepsinin öldürülmesi emrini vermiş; kadın ve çocuklarını köle olarak satılmasını istemiş, fakat müttefik liderlerden biri tarafından vazgeçirilmişti. Diğer bir durumda, yine başka bir Medine Yahudi kabilesinin bütün yetişkin erkeklerinin (yaklaşık 900 kadar) şehir meydanında

kafaları kesilmiş, kadın ve çocukları köle yapılmış ve mallarını müslümanlar arasında paylaştırılmıştı. Mekke'nin fethinden bir süre sonra kalan bütün putperestlerin görüldükleri yerde öldürülmesi emrini vermişti. Onun bu tavrı hem düşmanlarına hem de müttefiklerine karşı elini güçlendiriyordu.

 

(devam edecek)

 

Dipnotlar:

3- Ashabın arasındaki mücadele, Batılı anlamda bir iktidar kavgası değil, İslâmî mânada bir içtihad (hak ve hakikat) kavgasıydı (TY)

4- Yazar 'terörizm' diyor biz bunu siyasî şiddet olarak çevirdik. (TY)

 

Baran Dergisi Sayı:37



Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.