Türkiye ve eskiyen ABD, AB, BOP projeleri
1. Bölüm: ABD kendi düşmanını klonlar.
Bilindiği gibi ABD kendisine tehdit olarak gördüğü her şeyin kendisine bağlı bir kopyasını üretip, kendi kontrolünde, kendisine kontrollü saldırılar yaptırarak asıl karşıtını yandaşını kullanarak önce ikinci plana düşürür sonrada sahtesinin asıl olanı tasfiye edip onun yerini almasını sağlar. Buna örnek olarak ülkemizde komizimin yerine faşist CHP’nin sözde sola ve daha soluna da bir zamanların İşçi partisi Disk gibi sendikaların yerleştirilmesi bu durumun sağda İslami akımları güçlendirmesi fakat İslami akımların sol ile silahlı çatışmalara girmekte isteksiz davranmaları üzerine bu seferde sağda İslami akımları bölecek ve sol ile vatan müdafaası zannettiği silahlı çatışmalara girecek ırkçı bir partinin İslamcılardan da oy alabilmesi için Bozkurt yerine üç hilali amblemi alarak çatışmalarda kullanması biz yaşlı kuşaklar ve araştırmacıların da dahil olduğu çoğumuz tarafından bilinmektedir. O sıralarda Amerikancı ve Sovyetçi olarak çatışan tarafların aslında tümünün ABD’in NATO içinde kurduğu Gladio’nun Türkiye merkezi tarafından yönetişldiğini fark etmemiz mümkün olmamıştır. Çünkü bu günkü bilgilerimizden o zamanlar marum olmamız aldanışımıza kaynaklık etmiştir.
2. Bölüm BOP aslında Türkiye projesinin klonudur.
Şöyle bir deyim vardır. İyi bir kurmay subay komutanın ne düşündüğü anlayıp, komutanından önce komutana kendi fikri söyleyendir derler. Çünkü herkesin kendi aklını beğenmesi gibi komutanda kendi aklından geçeni beğenmiştir. Bu düşüncenin zeki bir astı tarafından dile getirilmesi hem kendisin haklı olduğunun teyidi, hemde bu da benim gibi akıllı bir subay diye düşünmesine yol açacaktır. Buda Akıllı kurmayın terfi yolunda bir kazanımı olacaktır.
Bu örnekten hareketle ABD’nin çeşitli dallardaki Türkiye’yi incelemekte kullandıkları kurmay zekalıları, değişik verileri inceleyerek, Türkiye’nin yakın gelecekte bölgesinde liderliğe oynamaya doğru gittiğini fark etmişlerdir.
Türkiye eninde sonunda orta vadede BOP benzeri bir açılım geliştirecektir. Çünkü dünya siyaset satranç’ın da yaptıkları ve yapacakları hamleler karşısında Türkiye masası ön görüleri Türkiye’nin karşı hamlelerini incelemekte ve en kuvvetli hamlesi olarak bölge liderliğine oynayacağını ve bir Türk projesi olarak daha önce Erbakan tarafın dan ortaya atılmış olan İslam ortak pazarı projesine yöneleceğini ön görmüşlerdir. O halde madem kendileri kendi politikalarında değişiklik yapmayı düşünmemektedirler o halde Türkiye de bu hamleyi yapmaya mecbur kalacaktır. Ancak bu hamle ABD, İsrail ve Batı dünyası projelerine uygun olmayan karşıt ve tehlikeli bir projedir. Bu proje önlenmeli ya da kendi lehlerine çevrilmelidir.
İşte burada birinci bölümde söz ettiğimiz kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak bu projenin kendisi daha ortaya çıkmadan klonlanıp tam tersi sonuçlar verecek şekilde değiştirilerek bir ABD ve Batı projesi olarak asıl projeden önce tedavüle sokulup diğer asıl projeyi klonunun gölgesinde bırakıp bir ABD projesi imiş gibi kuşkulu bir duruma düşürmektir. Bazı meydanında bu oyunda batı cephesinde yer almış olması bu amaçlarında mesafe almalarına sebep olmuştur. Benim bu yazımda bu karşı atağı deşifre etmek amaçlı mutevazı ama çok ciddiye alınması gereken gerçekçi bir bir yazıdır.
3. Bölüm: ABD’nin BOP projesi ve günümüzde ki durumuna bakış
Kim tarafından yapıldığı ve amaçları bilinmeyen 11 Eylül saldırılarının görünen yüzü ile konuyu konuşmayı hızla yasaklayan ABD’nin kime karşı olduğu bilinmeyen savaş ilanı ile ABD basınının susturulması,tüm dünyaya ilan edilen ya bizlesiniz ya karşınız tehdidinin adı olarak ortaya çıkarılan Bush Doktrininin uygulanması ile hayata geçirilecek olan Ortadoğu da tüm sınırların değiştirilmesi projesinin.daha önce planlandığı gibi gitmediği bilinmektedir. Bu proje Tezkere olayı ile Türkiye’nin tam desteği ortadan kalkınca ABD’nin Irakta çamura batmasına sebep olmuştur.
Hızla devamını getirmesi gereken birinci aşmadaki Suriye ve İran’ı da işgal ayağı bu yüzden o hızla tamamlanamadığı için zaman içinde Irak’a saldırı sürecinde kullandığı iddialarının da asılsız çıkması ile saldırganların ve destekçilerinin kendi aralarında bölünmelere sebep olmuş ve saldırının diğer aşamalarının da önü tıkanmıştır. Ortaya çıkan bu başarısız operasyon ABD’yi ekonomik açıdan da çok zayıflattığı için bölge üzerindeki hâkimiyetini de zayıflatmıştır. Bu durum daha sonra yeni rota arayışları içinde işin önemli bir kısmı İsrail’e ihale edilmiş o da Filistin de Hizbullah karşısında aldığı yenilgi ile çamura batınca proje masada kalmıştır. Yeni çıkış denemeleri olarak yine İsrail vasıtası ile ileri de İran Suriye ve tüm İslam dünyasın da uygulanabilecek yöntem arayışları için de deneyler başlamış ve Gazze deney laboratuarı olarak gerek Müslümanların gerekse İslam ülkelerinin İran’ yapılacak bir nükleer saldırı karşınında nasıl davranacakları incelenmek istenmiştir. Gazze de önce kuşatma sıkılaştırılıp her türlü yardımın gelişi önlenerek ambargo uygulaması ile açlık ve yoklukla ölümler sonucu dize getirme deneyi başlatılmış ama sonuç alınamayınca katliam yaparak dize getirme harekatı başlatılmıştır bu durumda Gazze’nin direncini artırmaktan öte İsrail muhipleri olan ve Gazzede ki İslam’ın gerçek yüzünü görüp ürken bazı Arap ülkeleri ve yönetimlerinin iki yüzlü tutumları deşifre olmasına sebep olmuş ve başarı yerine tüm İslam ülkelerinde ABD İsrail işbirlikçisi yönetimlere karşı sert halk tepkileri oluşmaktan da öte Müslüman halkların birleşmesine sebep olarak umulanın aksi sonuçlar vermiştir. Bu durum ne katliam yolu ile nede ambargolar ile nede doğrudan savaşmak ile İslam ülkelerinin ele geçirilemeyeceğini tersine dost yönetimlerinde kayıp edileceğini işgal edilseler bile elde tutmanın maliyetinin taşınabilir olmadığını göstermiştir. Artık tek seçenek barış yollarını denemek ya da Nükleer güç kullanmak kalmıştır. Aslında Gazzede yapılanlar bir yönü ile bunun sonuçlarının ne olabileceğini sınamak içinde bilinçli ve tepki ölçmek amaçlı yapılmıştır. Durumun Arap yöneticilerin daha önce kendi menfaatleri açısından da iyi olduğuna ikna edilerek susturulması sureti ile başarılı olacağı ve bundan sonrada İran’a nükleer bir saldırının fazla tepki çekmeyeceği zannedilmiştir.
Ama ortaya çıkan durum ve hiç ummadıkları Müslüman ülkeler ve Laikçi Türkiye den gelen sert tepki bir yönü ile psikolojik atom bombasının ABD ve İsrail’e düşmesine sebep olmuştur.
4. Bölüm: Türkiye AB ilişkilerindeki oyuncu değişiklikleri
Bu olaylar sonucu ABD’nin batı dünyasındaki güvenilirliği sarsılmış, İsrail’in yaptıkları batıda da kınanmış bazı ülkeler elçilerini kovmuş ve tüm insanlığın din farkı gözetilmeden Başbakan Erdoğan’ın sözlerini teyit etmesi ile iç muhalefet de halka rağmen karşı çıkacak cesareti kendinde bulamayıp Başbakanın çıkışına onay vermek zorunda kalmıştır. ABD ve İsrail çok büyük yaralar alırken. Ne oldu ise Sanki ABD İsrail rövanşı gibi Türkiye’de de Eski ABD Gladio’sunun, Ergenekon sanıklarının hapisten salıverilmesi gibi olaylar başlamıştır. Simon Perezin Türkiyeyi özür dilemeye çağıran bakanlarından Livni nin çıkışını susturması ve Türkiye’yi sert eleştirmeyin sözlerinin arkasında Türkiye de bazı operasyon girişimlerinin beklenmesi ise doğaldır.
Yeniden cılız da olsa mitingler ve yer, yer patlamalar başlamıştır. Anlaşılan ABD sahte BOP unun iflas ettiğini ve korktuğunun başına gelmekte olduğunu yani İslam ortak pazarına giden yolun Türkiye’nin başkanlığında beklide Rusya ve Asya ülkelerinin de katılımını sağlayabileceğinin endişesine kapılmıştır.
Bunlardan en önemlisi Türkiye’nin AB üyeliğinin derhal ve hemen hızlandırılarak başının bağlanması girişimleridir. AB işini sanki AKP’nin işi imiş gibi lanse eden ve kendisi uzak duran batılılaşma projesinin asıl sahibi CHP politikası bir anda değişmiş. İlk defa Deniz Baykal AB genel sekreteri Oli Rehn ile direk AB konusunda resmi görüşmelere başlamıştır. Çünkü Erdoğan’ın çıkışının sarstığı dengeler Türkiye’nin batı ile ilişkilerini yeniden tanzim ile AB projesinden vazgeçmek yönünde evirildiğini kamuoyunun da hızla AB karşıtı cepheye doğru kaydığını göstermiştir.
Yani AB’nin artık Türkiye açısından eski önemi kalmamıştır. IMF ile anlaşma konusu bak kızdırma sekiz milyar dolarını verir seninle anlaşma yapmaz ve zaten ortağı olduğumuz bu IMF kurumunda daha aktif borçsuz patron üye olarak ortaya çıkarız noktasına dayanmıştır. Bu çıkış batı dünyası tarafından kullanıma koyulabilecek bazı ekonomik baskı araçlarına karşılık, bazı batı karşıtı ülkelerinde ekonomik destek sağlayacakları ve bu ekonomik saldırıyı püskürtmekte Türkiye’nin yanında yer alacaklarını kapalı kapılar ardında teyit ettikleri anlamına gelmektedir. CB. Gülün Suudi ziyareti bu minvalde düşünülebilir. Rusların da İran’ın da Bu konuda Türkiye’yi desteklemeleri kendi durum ve çıkarları açısından doğal görülmektedir. Rusların daha önce asya doğalgazının Türkiye üzerinden sevkine karşı çıkışı Ukrayna ile arasında çıkan kriz ve Ukrayna’nın batıya kayabileceği endişesi açısından Türkiye lehine değişikliğe uğramaya başlamıştır.
Başbakanın çıkışına halkın beklenenin çok üzerindeki desteği ülke içinden karşı çıkan çatlak seslerin halk tarafından itibar edilmeyerek anında susturulabilmesi Muhalefet liderlerini bile başbakanın çıkışını onaylamak zorunda bırakmıştır.
Tüm gelişmeler artık Türkiye’nin önemli bir dünya devleti ve siyaset aktörü olduğunu göstermekte ve ekonomik krize rağmen ayakta kalabilen güçlü devletlerden biri olduğunu göstermektedir.
IMF baskısı bana bir zamanlar tezkere nasılsa geçecek diye Türkiye’yi karikatürlerin de dansöz olarak çizip orasına burasına para sıkıştıran batılıların o günlerdeki özgüvenleri ile şimdi içine düştükleri durumun farklılığını düşündürmektedir.
Bir milyar dolar hibe ya da Yedi buçuk milyar dolar kredi vaat edişlerini ve Türkiye’nin o parayı almayıp teslim olmadığı günlerde, şimdi anti Amerikancı geçinen eski merkez medyanın o sıralarda Amerikancı basın olarak ABD’nin dediğini yapmazsak yanarız, biteriz, ölürüz, feryatlarını hatırlatmaktadır. Şimdide aynı feryatları yapmak istiyorlar ama artık etkili olamadıkları gibi üstelik tüm şüpheleri kendi üzerlerine çekiyorlar. Türkiye de artık çok şey değişti, değişiyor ve değişmeye de devam edecek gibi görünüyor. Türkiye’nin değişimi tüm dünyaya dengelerini de değişime zorluyor.
Bu sürecin iç politikamızda çok sancılı geçeceğinden kuşku yok. Çünkü Türkiye hala AB yolunda çok sert bir şekilde frene basamaz. NATO’daki anlaşmalarında pek çok bağlayıcı yönleri ülkemizi dış politikada da çok zorlayacaktır.
Umarım bu çok sancılı dönemi hasarsız atlatıp başarılı bir dünya devleti olarak dünyada yeniden yerimizi alabiliriz. Bunu da içerideki basit rekabetlerden kaynaklanan basit kayıkçı kavgalarını terk ederek daha yüksek öngörüleri düşünmeye başlamakla hızlandırılabilir diye düşünüyorum.
Ahmet Doğan Şimşek
11 Şubat 2009
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.