Şeyh Ahmet Yasin’in oğlu Abdülhamid Yasin:
“Hamas babamın hayallerini gerçekleştiriyor”
“Şeyh Ahmet Yasin Türkiyeli Müslümanları özellikle de Abdülhamid Han’ı çok severdi. Osmanlı’nın yıkılmasının ardından dünyadaki Müslümanların lidersiz kaldığını söylerdi.”
“Babam kadınların eğitimine de büyük önem veriyordu. Kadınların cahil bırakılmasına şiddetle karşı çıkıyordu ve onların İslami hareket içindeki etkilerinin artması gerektiğini savunuyordu.”
“Şeyh İslami hareket önderlerinin örnek bir hayat yaşamaları gerektiğini ve cemaatin önderlere değil; önderlerin cemaate hizmet etmesi gerektiğini savunurdu.”
“Şeyh bize makam-mevki sahiplerine değil; takva sahiplerine, cihad ehline sevgi ve saygı göstermemizi söylerdi.”
Bir adamın Gazze’nin mütevazi mescidlerinde 2-3 gençle başlattığı çalışmalar dalga dalga yayıldı ve Filistin’de büyük bir özgürlük ordusu oluştu. Bir adam felçli vücuduna rağmen ülkesini işgal edenlere karşı verdiği mücadeleyle bütün dünyaya din ve vatan için savaşmanın en büyük onur olduğunu gösterdi. Bir adam tekerlekli sandalyesinden bir halkın tarihini değiştirdi ve hepimize büyük bir ders vererek sonsuzluk diyarına gitti. Şeyh Ahmet Yasin’den, Filistin özgürlük mücadelesinin efsanevi önderinden bahsediyorum. Bugün insanlar İslam Dünyası’nın en popüler hareketi olan Hamas’ı konuşuyor. Eğer Hamas’ı anlamak istiyorsak her şeyden önce bu hareketin kurucusu olan Şeyh Ahmet Yasin’i tanımak, Şeyh’i anlamak zorundayız. Şeyh Ahmet Yasin’in şehadetinden önce sürekli yanında olan oğlu Abdülhamid Yasin’den babasını dinledik. Şeyh’in Gazze’deki mütevazı evinde gerçekleştirdiğimiz bu röportajı ilginize sunuyoruz.
Adem Özköse / Gerçek Hayat / Gazze
Siz sürekli Şeyh Ahmet Yasin’le birlikteydiniz. Hatta Şeyh’in şehadet anında da O’nun yanındaydınız. Bize Şeyh’in son gecesini ve şehadet anını anlatır mısınız?
Babam son gecesini evinin yanındaki mescidde sabaha kadar ibadet yaparak geçirdi. Birlikte yatsı namazına gittik. Yatsı namazından sonra çoğu zaman yaptığı gibi nafile namaz kılmaya başladı. Namaza bazen ara veriyor ve bu aralarda mesciddeki gençlere nasihatlerde bulunuyordu. Gece geç saatlerden itibaren Şeyh’in evinin etrafında ve mescidin üstünde Apaçi helikopterleri uçmaya başladı. Sabah namazını da birlikte mescidde kıldık. Bazı gençler Şeyh’e Apaçi helikopterlerin kendisini hedef alabileceğini ve bu yüzden mescidden çıkmaması gerektiğini söylediler.
Şeyh gençlerin bu isteğine nasıl cevap verdi?
Şeyh gülerek; “Ne güzel, biz zaten Rabbimize sürekli olarak şehadet için dua ediyoruz.” dedi. Apaçiler daha önce de çoğu kez Şeyh’e korku verebilmek için O’nun üstünden uçmuşlardı. Fakat Şeyh asla İsrail Savaş uçaklarından korkmuyordu ve uçaklar üzerinde uçmaya başladığı andan itibaren gülümsemeye başlıyor ve “Belki bu sefer şehid oluruz” diyordu. Şeyh mescidden çıkar çıkmaz ilk füze atıldı. Ben yanına doğru koşmaya başladığım an ikinci füze de benim üzerime atıldı. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Çünkü ağır şekilde yaralandım ve 2 hafta boyunca kendime gelemedim.
Şeyh evde nasıl bir insandı? Bize Şeyh’in insani özelliklerinden bahseder misiniz?
Şeyh Ahmet Yasin birçok özelliği kendinde barındıran bir insandı. Kimi zaman komutan gibiydi, kimi zaman bir arkadaş gibiydi, kimi zaman da bir baba gibiydi. Ev işlerinde mutlaka ailesiyle istişare yapardı. Dünyaya hiç değer vermezdi; fakat ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya da büyük önem gösterirdi. Mala-mülke en ufak tenezzül etmezdi; çocukları, mücahidleri ve fakirleri çok severdi.
“EN ÇOK NAMAZDAN ZEVK ALIRDI”
Ev ehline özel nasihatlerde bulunur muydu?
Bize hep basit yaşamayı, makam-mevki sahiplerine değil takva sahiplerine, cihad ehline sevgi ve saygı göstermemizi söylerdi. Şeyh mizaç olarak da çok dengeli bir insandı. Kimi zaman ciddi olur, kimi zaman da yaptığı şakalarla ev ehlini güldürürdü. Şeyhin beni en çok etkileyen yönü ise namaza verdiği önemdi. Şeyh namaz kılmayı çok severdi ve bu yüzden vakitlerinin çoğunu Mücemaa el İslami’nin mescidinde namaz kılarak ve mescide gelen gençlere ders vererek geçirirdi. Şeyh dünyada en çok zevk aldığı amelin namaz kılmak olduğunu ve namazın Allah tarafından Müminlere sunulan büyük bir nimet olduğunu söylerdi. Babam davasına çok bağlı bir insandı. Hayatını Filistin’deki Yahudi işgalinin sona ermesi ve Filistin topraklarında İslam’a göre yaşayan bir topluluk oluşmasına adadı. Mescidlerde verdiği sohbetlerle binlerce genç yetiştirdi ve bu gençler bugün Şeyh’in hedeflerini gerçekleştirmek için tıpkı Şeyh gibi çalışıyorlar.
Şeyh Ahmet Yasin elinde bir çok imkan olmasına rağmen hep fakirlik içinde yaşadı. Şeyh sizce niçin böyle bir hayatı seçti?
Eğer Şeyh böyle bir hayatı seçmeseydi Hamas kısa zamanda bu kadar güçlenemezdi. Şeyh İslami hareket önderlerinin örnek bir hayat yaşamaları gerektiğini ve cemaatin önderlere değil; önderlerin cemaate hizmet etmesi gerektiğini savunurdu. Şeyh’in kaldığı evin duvarları bir hayli eskimişti. Korumalarından biri duvara kumaş çekmek istedi; fakat Şeyh; “Bu kumaşa fakirlerin ihtiyacı vardır, kumaşı fakirlere ver” diyerek evinin duvarlarına kumaş çekilmesine karşı çıktı. Şeyh Hamas’a lider olan öğrencilerini de bu şekilde yetiştirdi. İsmail Heniye de Şeyh’in öğrencisiydi. İsmail Heniye şu an bir mülteci kampında tıpkı Şeyh Ahmet Yasin gibi basit bir şekilde yaşıyor. Hamas’ın diğer önderleri de tıpkı Şeyh gibi dünyaya değer vermiyorlar ve bu durum Filistin Halkı’nın Hamas’a olan ilgi ve sevgisini daha da arttırıyor. Hamas’ın kısa zamanda bu kadar güçlenmesinde bence Şeyh’in hareket metodu da çok önemli.
ŞEYH’İN MÜCADELE METODU…
Nedir bu hareket metodu? Bize Şeyh Ahmet Yasin’in hareket metodunu anlatır mısınız?
Şeyh İhvan-ı Müslimin’in kurucusu olan Hasan el Benna’yı çok iyi anlamıştı. Şeyh önce Filistin’de bir İslam Cemaati oluşturmaya çalıştı. Bu cemaatin toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir cemaat olmasına özen gösterdi. Bu nedenle mescidlerde kadınlara, gençlere ve çocuklara dersler verdi. Babam kadınların eğitimine de büyük önem veriyordu. Kadınların cahil bırakılmasına şiddetle karşı çıkıyordu ve onların İslami hareket içindeki etkilerinin artması gerektiğini savunuyordu. Şeyh ayrıca İslami davetin merkezinin mescidler olması gerektiğini savuyordu. Mescidde bir kişi bile olsa ona saatlerce İslam’ı anlatırdı. Yıllar süren çalışmaların sonucunda Filistin’de bir İslami Cemaat meydana geldi ve bu cemaat Filistin Halkı tarafından benimsendi. Daha sonra ikinci safhaya geçildi ve Siyonist işgale karşı mücadele vermek için İzzettin Kassam Birlikleri oluşturuldu. Şeyhin mücadele metodunun özeti önce davet daha sonra ise cihaddan oluşmaktadır.
Şeyh hiç Türkiye’den bahseder miydi?
Şeyh Türkiyeli Müslümanları özellikle de Abdülhamid Han’ı çok severdi. Şeyh cami sohbetlerinde Osmanlı’nın yıkılmasının ardından dünyadaki Müslümanların lidersiz kaldığını söylerdi. Şeyh’in ayrıca Türkiye’deki İslami Hareketten de büyük beklentileri vardı. Türkiye’nin tekrar hilafete dönüp Müslümanları bir araya getirmesi gerektiğini, hilafetin kaldırılmasıyla Filistin’in sahipsiz kaldığını savunurdu.
FİLİSTİN’DEKİ ZAFERİN SIRRI…
Filistin direnişi belki de tarihindeki en büyük zaferi son Gazze Savaşı’nda kazandı. Sizce bu zafer nasıl elde edildi?
Şeyh şöyle derdi: “Zayıf hiçbir zaman zayıf olarak kalmaz; güçlü de hiçbir zaman güçlü olarak kalmaz” Siz eğer sadece Allah’a güvenerek ve sadece Allah’ın ismini yüceltmek için cihad ederseniz mutlaka Allah’ın yardımı gelir. Allah bu savaşta mücahidlere yardımını gönderdi ve mücahidler dünyanın en güçlü 4. ordusuna sahip olan Siyonist İsrail’i hezimete uğrattılar. Mücahidlerin bu savaşta galip çıkmalarının bence iki sebebi var: Birincisi mücahidlerin düşmanlarına karşı güç biriktirmeleri ikincisi de namaz ve sabırla Allah’tan yardım istemeleri. Furkan Savaşında elde edilen zafer Allah tarafından lütfedilen büyük bir zaferdir ve inşallah bu zaferin devamı da gelecektir. Kuvvet silahta, parada değil; iman ve akidedir. Furkan savaşında bütün dünya bunu gördü ve Filistinli Mücahidler Siyonist düşmana karşı büyük bir zafer kazandılar. Herkes bir gün mutlaka ölecek, ölümden asla kaçış yok. Gazzeliler olarak Allah’tan şehadeti istiyoruz ve asla yatakta ölmeyi istemiyoruz. Mücahidlerin tıpkı Filistin gibi Afganistan, Çeçenistan, Irak ve Somali’de de zaferler kazanması için dua ediyoruz. Bu savaş sadece Filistin’le sınırlı bir savaş değildir. Bu savaş Müslümanların zulme uğratıldığı her yerde süren bir savaştır. Mücahidler Allah’a güvenerek ve İslam’ın ilkelerine sımsıkı sarılarak inşallah kâfir ordularını her yerde hezimete uğratacaklar.
Hamas’ın bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? Eleştirdiğiniz yönleri var mı?
Hamas’ın bütün liderlerini babam yetiştirdi. İsmail Heniye, Mahmud Zahar, Rantisi hepsi Şeyh’in öğrencileridir. Hamas’ın liderleri ellerinde imkân olmasına rağmen asla koltuğa ve dünyaya ilgi göstermiyorlar. Filistin’deki mücadele daha önceden milliyetçi ve komünist grupların elindeydi. Fakat Hamas sayesinde Filistin mücadelesi İslami hareketin eline geçti. Hamas bugün babamın yıllar önce kurduğu hayalleri gerçekleştiriyor. Hamas İslam’ın izzet ve şerefini taşıyor ve bütün insanlığa kurtuluşun sadece İslam’da olduğunu öğretiyor. Hamas dün bir gruptu bugün halk oldu. Siyonistler Hamas’ın önderlerini şehid ediyorlar; fakat kadınlarımız yeni Ahmet Yasinler, Rantisiler, Nizar Reyyanlar, Said Siyamlar doğuruyor.
Hamas İsrail’e asla boyun eğmeyecek ve inşallah tıpkı Selahaddin Eyyübi gibi Kudüs’ü tekrar fethedecek.
Şeyh Ahmet Yasin Filistinlilerin birliğine büyük önem veriyordu. Fakat Şeyh’in vefatından sonra Filistinliler arasında çatışmalar yaşandı. Özellikle Hamas’la El Fetih arasında yaşanan çatışmalarda birçok Filistinli hayatını kaybetti. Şeyh hayatta olsaydı sizce bu çatışmalar yine yaşanır mıydı?
Babam hayatı boyunca Filistinlilerin birliğini savundu. Hatta “Eğer Filistinli bir grup bize silah sıkarsa, biz gerekirse şehit olacağız fakat onlara silah sıkmayacağız” derdi. Fakat Mahmud Abbas Yahudilerle işbirliği yapıyor ve halkına ihanet ediyor. Nizar Reyyan ve Said Siyam şehid olduğunda Mahmud Abbas’ın adamları kutlama yaptılar ve taraftarlarına tatlı dağıttılar. Nizar Reyyan ve Said Siyam’ın şehadetine Mahmud Abbas’ın adamları Yahudilerden daha fazla sevindiler. Hamas’ın El Fetih’le bir sorunu yok. Çünkü El Fetih’in içinde Siyonist işgale karşı mücadele eden direnişçiler de var. Bu insanlar Furkan Savaşı’nda da İzzettin el Kassam’la birlikte İsrail Ordusu’na karşı savaştılar. Fakat Mahmud Abbas’a bağlı olan grup Fetih’in içindeki bir grup Yahudilerin menfaati için savaşıyor. Şeyh işgale karşı verilen mücadelede münafıkların en az Yahudiler kadar tehlikeli olduğunu söylerdi. Mahmud Abbas ve grubu Filistin’de İsrail işgaline karşı verilen mücadelede münafık zümreyi temsil ediyor.
“ABDÜLHAMİD’İN TORUNLARI FİLİSTİN’İ TERKETMEDİ”
Türkiye Halkı’nın Gazze Savaşı esnasındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye Halkı bu savaşta bizim yanımızda durdu. Bu onurlu ve kahramanca bir duruştur. Ayrıca Türkiye’den gelen yardım kuruluşları yaptıkları yardımlarla Gazzelilerin hayır dualarını alıyorlar. Bu savaş Furkan Savaşıydı ve bu savaş Filistin’in gerçek düşmanlarını ve gerçek dostlarını açık bir şekilde ortaya çıkardı. Biz bu savaş sayesinde Türkiye Halkı’nın bizim gerçek dostumuz olduğunu ve Abdülhamid’in torunlarının Filistin’i hiçbir zaman terk etmediklerini gördük. Gazzeliler olarak Türkiyeli kardeşlerimize dua ediyoruz ve Onlara selamlarımızı gönderiyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Perez’e karşı söylediği sözler hakkında neler söyleyeceksiniz?
Kudüs sadece Filistinlilerin değildir. Kudüs bütün Müslümanlarındır ve bütün Müslümanların Kudüs’e karşı görevleri vardır. Şeyh felçli vücuduna rağmen gece gündüz Kudüs’ün özgür olması için mücadele etti. Şeyh’in felçli vücuduyla Kudüs için verdiği mücadele hepimize örnek olmalıdır. Başbakan Erdoğan Davos’ta Şimon Perez’e haddini bildirerek hepimizi mutlu etti. Başbakan Erdoğan’ın bu tavrını Filistinliler olarak asla unutmayacağız. İnşallah diğer Arap liderler de Erdoğan’ı kendilerine örnek alırlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.