Nurten AKYAZILILAR
İşçi Partisi, 'Ergenekon şemasıyla' kamu görevini kötüye kullandığı ve TSK'yı alenen aşağıladığı iddiasıyla Şenkal Atasagun hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Bunun üzerine MİT eski müsteşarı Atasagun için soruşturma izni istendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma izni talebini Başbakanlığa iletti. MİT Yasası gereği, görevi süresince sadece Başbakanlık makamına karşı sorumlu tutulabilen Şenkal Atasagun şimdi hakkında soruşturma izni verilip verilmeyeceği bekleniyor.
Sık sık değişen gündemlerle gerçek olaylardan uzaklaştırılan ve de çok çabuk unutturulan halkımız için MİT eski müsteşarı Şenkal Atasagun ve görev yaptığı döneme dair kısa hatırlatmalar yapalım:
Yedeksubaylığı akabinde 1967'de MİT teşkilatına giren Atasagun, muhtelif kademe ve görevlerde bulunmuş olup; Kasım 1980'de sıkılarak istifa etmişti. 1,5 yıl boşta kaldıktan sonra tekrar göreve döndü. 1995 yılında Operasyon Başkanlığı ardından da 1997'de Londra'da yurt dışı görevine(sürgün) atanmıştır. 1997 sonunda dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın Paris Büyükelçiliği'ne atanması kararlaştırıldığında, boşalan göreve getirilmesi beklenen aday isimler arasında Şenkal Atasagun ve Mikdat Alpay yer almışlardı. Mesut Yılmaz referansıyla Atasagun; 57. Hükümet döneminde, 11 Şubat 1998 tarihinde MİT Müsteşarlığı görevine atandı. 11 Haziran 2005 tarihinde 59. şu andaki iktidar AKP hükümeti döneminde bu görevinden emekli oldu.
Biliniyor ki işlenen önemli cinayetlerin kimilerinin gözde görülen failleri yakalanmakla beraber azmettiren gerçek güçler faili meçhul kaldı. Hatırlayalım bakalım hafızalarımızdan silinmeyecek bu cinayetlerden bazılarını?
Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu
Mesela ilk aklıma gelen; Denizli Valisi iken bir trafik kazası gibi gösterilen fakat pek çoğumuzun inancına göre dış kuvvetler işbirliğinde şehit edilen Recep Yazıcıoğlu'nun hayatının canlandırıldığı, "Vali" filmini izlediğimde ilk aklıma gelen dönemin MİT Müsteşarı Atasagun olmuştu. Bildiğiniz gibi 2 Eylül 2003 tarihinde Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Belediyesi yakınlarında trafik kazası(!) geçiren Yazıcıoğlu, Ankara İbn Sina Hastanesi'ne kaldırıldıktan iki gün sonra bitkisel hayata girerek 8 Eylül 2003'de vefat etmişti.
Yazıcıoğlu'nun farklılığını anlayabilmeniz için işte aldığı kararlardan sadece birkaçı:
* Vilayette ve vali konağında polis nöbet tutmayacak.
* Yazın kravat takma mecburiyetleri bulunan müze memurları isterlerse takmayacak.
* Geçtiğim yol güzergahlarında polis eskortu olmayacak.
* Ehliyet alımı sırasında vatandaştan bağış alınmayacak.
* Tüm kahvehanelere en az iki gazete girecek.
Adnan Kahveci de trafik kazasında(!) yitirilenlerdendi
5 Şubat 1993'de yeni yapılan otobanda ters yola girerek kaza yapması neticesinde olay yerinde ölen, cinayet olabileceği yönünde açılan hukuk davaları sonuçsuz kalan Adnan Kahveci'yi anarak, devlet yönetim anlayışını eleştiren Recep Yazıcıoğlu şöyle konuşmuştu:
"Türk büyüklerinin değişimi savunması demek kendilerinin değişmesi demek, yani oradan gitmeleri demektir. Onlarla kurulan hükümetler ise yamalı bohça hükümetleri. 24 saatlik ufukları var. Bugünü kurtardın mı iş tamam oluyor. Bu bakımdan yerinden yönetim anlayışı ve uygulaması mutlaka başlatılmalı. Değişimi halkın da istemesi gerek. Bizim halkımız apartman yönetimine bile katılmıyor, ülke yönetimine niye katılsın…
Daha çok beklersiniz değişimi, daha çok beklersiniz Adnan Kahveci'yi…
Seçkinler kendilerini Tanrı gibi görüyor. Çünkü seçkinler faşittir. Bizi çok düşünüyormuş gibi davranıyorlar. Onlar, halk için düşünür, halk için karar verir. Seçkinlere göre halk düşünmez. Düşünenlerin hayatını kaydırırız düşüncesindedirler.
Yarım asır boşa konuştuk. Halk, kurtarıcı bekliyor. Gelsin bizi kurtarsın diyor. Son 50 yılda başımıza ne geldiyse hep kurtarıcılardan geldi. Analardan, babalardan, kurtarıcılardan geldi. Herkes kendini kurtarır. Yarım asır boş konuşuldu bu memlekette"…
Devletin işini bilmediğini ve önceliklerin yanlış belirlendiğini vurgulayan Vali Recep Yazıcıoğlu, yanlış yatırım öncelikleri konusunda da şunları söylemişti:
"Çeşme Otobanı'ndan önce Denizli'nin ticaret yolları yapılsaydı burada ticaret ve turizm böyle mi olurdu? Öncelikler doğru saptansaydı, mutlaka farklı olurdu. Pamukkale Üniversitesi, 5 yıllık bir uğraş sonunda bölgede kazı izni alabildi. Aynı bölgede İtalyanlar 50 yıldır çalışıyorlar. Yılda 45 gün çalışmayla nasıl sonuç alınır ki? Bulmuşlar işin kolayını, burayı öğrencilerine staj alanı olarak kullandırıyorlar. Kazı bitince nerede staj yapacaklar. Tabii ki bitmez. Ama rekabet olunca tarih gün yüzüne çıkacak. Onların 5 yılda yaptığını bizimkiler 1 yılda yapınca mecburen rekabet olacak. İlk defa bizde bir Türk Üniversitesi'ne kazı izni verildi. Laodikya'yı bizimkiler kazacak"
Vali Recep Yazıcıoğlu, her ne kadar "Ben söylediklerimle devleti ve hükümeti değil, sistemi eleştiriyorum" dese de birçok siyasinin bu eleştirilerden rahatsız olduğu gözlerden kaçmıyordu. Hatta sadece siyasiler değil, düzenin parçası bürokratlar da rahatsız oluyordu. Yazıcıoğlu bir gün, televizyonlardan birinde hararetle sistem eleştirisinde buluyormuş. Devrin İçişleri Bakanı yanındaki müsteşarına dönerek sormuş: - Yahu bu adam kimden kuvvet alıyor?
Müsteşar cevaplamış:
- Herhalde sizden efendim!
APO'yu Atasagun getirdi
Yine Atasagun'un müsteşarlığı döneminde gerçekleşen APO'nun teslimi olayı vardır ki günümüzde halen tartışma konularının başında gelir... "Apo'yu getiren de biziz, astırmayan da" diyen Atasagun, bizzat bu operasyonun sorumluluğunu üstlendiği gibi, o yıllarda Kürtçe eğitim ve televizyon yayını konusunda da önerileri olmuştu.
Türkiye'nin Öcalan'ı yok etmek konusunda haberi olan Amerikan yönetimi, Öcalan'ın sağ olarak ele geçirilip, öldürülmeden yargılanması konusunda şartları ile Türkiye'ye yerini bildirmişlerdi. 16 Şubat 1999 tarihinde APO'nun Kenya'dan alınmasıyla, Susurluk Skandalı sonrasında çok tartışılan MİT, uzun süreden beri ilk kez rahatlamıştı. Döneme ait kalan başlıca sorular halen akılları kurcalamaktadır:
* MİT içinde Öcalan'a karşı başarılı aktif faaliyet yürüten bir kadro vardı ve bu kadro birden bire neden dağıtılmıştı?
* Kuzey Irak'taki yeni yapılanma ile Öcalan olayı arasında bir münasebet var mıydı?
Hiram Abas cinayetinde MİT, gerçek fail tespiti konusunda neler yaptı?
Atasagun'un şefi, ustası, abisi MİT emeklisi Hiram Abas'ın 26 Eylül 1990 tarihinde DEV-SOL Yabancı Servis konsorsiyumu tarafından silahlı saldırı sonucu öldürüldüğü biliniyor. Aynı Atasagun gibi yedeksubaylığı akabinde MİT'te görev alan Abas, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kendi isteğiyle emekli oldu. 1986 Ağustos'unda Hayri Ündül'ün MİT Müsteşarlığı'na getirildiği dönemde, MİT Müsteşar Yardımcısı olarak yeniden MİT'teki görevine geri döndü. 1986 yılından itibaren dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın MİT'in sivilleşmesi operasyonunun sembol ismi olan Hiram Abas, 1988'de yayımlanan MİT raporu olayında sorumlu görülerek, raporu kaleme alan Mehmet Eymür ile pasif göreve alınmak istenince, ikinci kez teşkilattan ayrıldı. Mehmet Eymür'ün atin.org sitesinde Abas'ın ölümüne dair şu notlar düşülmüş:
"Bir gün Ankara'ya gittiğinde yıllarca birlikte çalıştığı MİT'ten yakın bir arkadaşına konuyu açmış; 'teşkilatın' kendini izlettirdiğini tahmin ettiğini söylemişti. Doğru olan, Hiram Bey'in takip edildiğinden şüphelendiği ve tespit ettiği iki plakayı zamanın İstanbul Bölge Başkanı'na verdiğidir. Maalesef kendi teşkilatı, Hiram Bey gibi tecrübeli bir istihbaratçının bu şüphesini ciddiye almamış ve pusuya düşürülüp şehit edilmesine neden olmuştur"...
Öldürülen gazeteciler
* Abdi İpekçi; 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 1995'te A1manya'da yakalanan Yalçın Özbey'in sorgusu için bir Emniyet görevlisiyle birlikte iki MİT elemanı bu ülkeye gitmiş, birlikte ifade almışlardı. Fakat mahkemenin ısrarına rağmen, MİT, Özbey'in ifade tutanaklarını bir türlü bulamadı; ifade kasetlerinin de imha edildiğini bildirdi. Avukatların yoğun çabaları sonucunda Atasagun, Özbey'in ifadesini alan iki MİT elemanının mahkemeye çıkmasına izin verdi. Garip, ama iki MİT elemanı da hiçbir şey hatırlamadıklarını söylediler. Ve sonuçta İpekçi davası zaman aşımından düştü; Oral Çelik ve diğer zanlılar kurtuldular. Nasıl olduysa davanın düşmesinin ardından Özbey'in ifade tutanakları ortaya çıkıverdi; MİT'in bulamadığı tutanaklar, Emniyet Gene1 Müdürlüğü arşivlerinden çıkmıştı (!). Tutanakların DGM Savcılığı'na gönderilmesi de davanın akıbetini değiştirmeye yetmedi. Atasagun'un başında bulunduğu MİT, İpekçi cinayetinin aydınlanmasına yardım etmemiş; tam tersine sır perdesinin olduğu gibi kalmasına katkıda bulunmuştu.
* Muammer Aksoy; 31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçelievler'deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü.
* Çetin Emeç; 7 Mart 1990'da işine gitmek üzere İstanbul Suadiye'deki evinden çıktığı sırada şoförü Sinan Ercan'la birlikte öldürüldü.
* Turan Dursun; 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul'da evinden çıkıp işe giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
* Bahriye Üçok; 6 Ekim 1990 günü evine gönderilen kitap paketini kapısının önünde açmaya çalışırken içine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi.
* Uğur Mumcu; 24 Ocak 1993 tarihinde arabasına kurulan ve patlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısından oluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıyla öldürüldü.
* Ahmet Taner Kışlalı; 21 Ekim 1999 günü, saat 09.40'da Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Akit Gazetesi suikastten önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti!
* Necip Hablemitoğlu; 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı suikast sonucu şehit edildiğinde ise dönemin MİT müsteşarı Atasagun idi.
Kayıtlara göre kaynayan kazan MİT teşkilatı bünyesinde uzun seneler görev yapan bulmaca düşkünü Şenkal Atasagun; sadece Ergenekon şeması detayını değil yukarıda saydığımız unutamadığımız bu cinayetleri ve daha niceleri konusunda da ayrıntılı bilgilerini umalım ki savcılığa sunsun; üstü kapanmış dosyaları tozlu raflardan indirterek günışığına çıkarsın…
Kaynak:
http://www.hackturk.us/turk-tarihi/124190-4-murat-vali-recep-yazici.html
http://www.atin.org/ekler/maske/farukbil.htm
16.Mart.2009
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.