Başörtüsü sorunu; laik, demokratik ve sosyal devletin temelleri sarsılmadan nasıl çözülür?

Bülent Akyürek / haber@anadolugenclik.com.tr

Başörtüsü muhabbetinden yıldık, bıktık, usandık. Bir millet, neden kurtuluş mücadelesi verir biliyor musunuz? Namusları, dinleri ellerinden gitmesin diye,Bir çok aydın, çağdaş cemaatler ve bunların mübarek yazarlarının anlamadığı ya da anlayıp da anlamamazlıktan geldiği şey budur!
Necip milletimiz, büyük halkımız; Kurtuluş Savaşı´nı namusu ve dini için verdi. Tersanelere girdiler tık yok. Telgrafhaneleri bastılar tık . oturdular yine tık yok ama ne zaman ki Maraş´ta gâvurun eli Müslüman kadının baş örtüsüne uzandı; Sütçü İmam minareye çıkarak savaşı başlattı. Siz, hem şehitliklerdeki mezar taşlarını okumadan Kurtuluş Savaşı´nı sahipleneceksiniz, hem de inançlı insanların değerleriyle oynayarak oy avcılığı yapacaksınız� Olmaz! Eğri oturuyorsunuz, bari doğru konuşun! Bir ülke düşünün ki; hırsızı, arsızı koruyan çağdaş yasaları batıdan satın alsın ama kendi öz halkına inançlarından dolayı düşman kesilsin, eziyet etsin, zulüm yapsın, sonra da söylemlerine Yüzde doksan dokuz nokta dokuzu Müslüman olan güzel ülkemizde diye devam etsin! Üzülüyorum Ağzımı açıp başımı örtesim; Süleyman Demirel´e uyup Arabistan´a, İran´a göçesim geliyor.Ben, aydın duruşunu, bunun ne demek olduğunu; Aziz Nesin´den, Kemal Tahir´den, Ebu Zer´den öğrendim. İçim rahat, vicdanım temiz, alnım açık, ayda otuz beş dolara geçinebiliyorum Servetim bu... Müslüman, gâvur fark etmez, haydi, beni satın almak isteyen varsa buyursun

Bu büyük milletin milli kahramanları sıradan insanlardır. Savaş esnasında pırpırlarla dolaşan binlerce büyük adamın önünde savaştılar. Sadece iki örnek vereceğim: Nene Hatun, Sütçü İmam ( Toprakları bol, mekanları cennet olsun.) Milli kahramanlarımızın ya sütçü ya tüpçü olması bir yerlere mesaj vermiyor mu sizce? Kurtuluş Savaşı, analarımızın bacılarımızın kutsal zülüflerine namahrem eller uzandı diye başladı. Yine tekrarlansın, yine aynısı olur! Olay budur, konu basittir. Fazla çağdaş ve aydın olmayan her insan söylemek istediğimi bir kerede anlayabilir! Başörtüsü, sembolik bir savaş aracı değildir, somuttur. Müslüman´ım diyen her kadının uyması gereken vecibelerden biridir, kutsal kitabımızda mevcuttur. Ona uzanan her el; yine sütçüyü, tüpçüyü, marangozu, çiftçiyi kahraman yapar, bana kalırsa devlet olarak daha ciddi işlerle uğraşmakta fayda var. Saç, sakal, kıl, tüy, başörtüsü, mürban devlet sorunu olmamalı, bütün bunları halk kendi arasında çözer ve zaten yüzyıllardır çözmüş durumda. Türkler, devletlerini kıl çadırlarda kurdular, yine kıldan çözülmeleri hoş olmaz, yakışıklı durmaz, gerek yok! Kurtuluş Savaşı bu yüzden verildi. Kudurmuş Yunan, kudurmuş Fransız, Rus ve İtalyan´ın kirli elleri başörtümüze uzandı diye. Onurlu halkımız, onları savaş bittikten sonra biz soyalım diye savaşmadı. Bu insanlar bir de sizden mi kurtulacak? Yıllardır kafam karışıyor, başörtüsünü İslamcılar mı kafaya takıyor yoksa diğerleri mi? Bana sorarsanız diğerleri takıyor! Kırk yıldır seçimlere giren bu partiler acaba başörtüsü olmasaydı hangi söylemlerle oy toplayacaklardı? Durum vahim!

Bir zamanlar Rıdvan giderse Fener çöker diyorduk ya, aynen öyle. Solun tek golcüsü başörtüsü çözülsün, sol çökecek! Ağzını Kapatanlar Partisi bu inceliği bir görse zafer gelmiş geçmiş sol liderlerin ömrü, kafaya başörtüsünü takarak geçti, komediye bakın! Üstelik kamusal alanı bırakın, Meclisin, hatta Anıtkabir´in içine bile psikolojikmen takarak gittiler! Başörtüsü takıntısı (Obsesyon) siyasi rejimlerin, kemik bir kitlenin, gerici solun tıbbi bir hastalığıdır! Belirli zamanlarda, önemli gün ve haftalarda telkin ve ilaç kullanıyorlar ama atlatamadılar, onlara da yazık, Allah hepsine acil şifa versin. Dua etmekten başka çare yok. Başörtüsü takanlar okula gitmesinler, işte çalışmasınlar, yolda yürümesinler! Peki gerici oldukları için üzüldüğünüz bu insanları neden modern hayatın dışına atıyorsunuz, daha da geriletiyorsunuz? Aklı başında sol liderler, büyük adamlar, okumuş profesörler televizyona çıkıp; başörtüsüyle sokağa çıkmayı bile yasaklamayı düşündüklerini söylüyorlar. Bu insanlar zenci mi? Gettolarda mı yaşayacaklar? Yüzde doksan dokuz nokta dokuzu İslam olan bu milleti, nereye kapatacağız, sizde akıl yok mu, siz ergenliği ne zaman atlatacaksınız? Bunlar özürlü mü, sakat mı? Niye kamusal alandan, sokaktan uzaklaştırıp evlerine kapatacağız?
Okula gitmeyecekler, dışarı çıkmayacaklar, işte çalışmayacaklar, bunlar ne yiyip ne içecek? Öyleyse sosyal devlet olarak onlara maaş bağlayın. Evet, sakat maaşı mı olur, Çağdaş Yaşam Malülü mü, bilmiyorum, maaş bağlayın evde oturup ihtiyaçlarını karşılasınlar ve sokağa çıkmayıp dinlerini yaşasınlar, bu bir iş olsun! Başını örtüp evde oturanlara meslek erbabı deriz, olur biter! Valla o zaman ben de bağlar, yine aslanlar gibi romanlarımı yazarım, nerede sosyal devlet? (Nerede sosyal devleeeeet!) Bakın, yine sosyal devleti aradık diye çıt çıkmıyor. Sosyal devlet aranınca asosyal oluyor, kayıplara karışıyor!

Ulusal bayramlarda kısa etek giyecek diye ortaokulu yarıda bırakan arkadaşlarımız oldu bizim. Doğu çocuğuyum, Elazığlıyım, gördüm, yaşadım, biliyorum. Onlar ki başlarını açtıklarında kendilerini çırılçıplak hissettiklerini söylüyorlardı, kısa eteği nasıl giysinler? Lütfen empati yapın, elinizi vicdanınıza koyun, insanları anlamaya çalışın. Fransa değil orası, Elazığ´dan bahsediyorum! Çoğu inançlı ve hepsi vatansever insanlardır. Böyle bir şeyle niye devletle karşı karşıya gelsinler? Mantık mı bu!
Ben erkek olduğum halde, aldığım kültür gereği bu yaşıma kadar ayak parmaklarımı bile babama göstermedim. Yemin ederim, babamın yanında çorapsız gezmedim. Bizde ayıptır, terbiyesizliktir. Hayatım hastalıklarla geçti, felçler yaşadım, beni tuvalete götürüyorlar diye hastalanınca aylar boyu yemek yemedim, su içmedim. Bunu size nasıl anlatayım? En çok da buna kızıyorum. Kendi ülkemde birilerine laf anlatamamak beni çok üzüyor. Siz İngiliz misiniz ki ben derdimi size anlatamıyorum? Nasıl iş, nasıl devran, hayret ki hayret!
Savaş öncesi, milleti �Allah Allah!� diye cepheye gönderip, zafer kutlamalarını balolar vererek kutladıkça içimizdeki barış ve güven ortamı hiç gelişmeyecek Pragmatizm bu demek değildir! Dinini yaşamak isteyen, toprağının kültürlerine bağlı halkların, hangi rejimi tehlikeye düşürdüğü görülmüş? Bana örnek verin. Ben on beş bin kitap okudum, yok böyle bir şey, varsa söyleyin! Halkınızın inançlarını statükoya bağlarsanız, o halk sizinle barışmaz, halk ile devlet bütünlük kuramaz ve bu yazıyı yazdım diye yargılanırsam bir çok aydın gibi beni de kaybedersiniz. Siz yaşamayı ne kadar seviyorsanız, ben de ölümü o kadar çok seviyorum .Bilenler bilir.
İngiliz´i kovup dilini, Fransız´ı kovup yasalarını, İtalyan´ı kovup gemicilik terimlerini, yemeklerini, Yunan´ı denize döküp mimarisini aldık, öyleyse biz hangi savaşı kazandık? İlim, bilim tabii ki alınacak ama saydıklarım bunların dışında. Bakın Almanların teknolojisine, Rusların klasiklerine söz etmiyorum. Ben bir aydınım, kafama takılan sorular var ve ikna olmak istiyorum! İkna dediysek de dayakla, mahkemeyle değil, medeni bir şekilde, demokratik çerçeveler içerisinde, diyalogla olsun diyorum! Onu belirteyim, ne olur ne olmaz! Bana izah edin, belki on beş bin kitaptan öğrenemediğim bir şeyler vardır.

Bu ülke; Türk Kürt´ü, solcu sağcıyı, şehirli köylüyü, aydın cahili, ortak müşterekler ve bireysel özgürlükler kısmında savunabildikleri sürece gelişecektir. Mağdur ve mazlumun yanında olmak aydının görevidir. Oysa, sistem kime kafayı taksa herkes birden susuyor. Bu ülkeyi bu yüzden çok seviyorum. Bana her zaman kahraman olma fırsatı veriyor! Sütçü de, tüpçü de, çiftçi de olsa ölene dek herkesin kahraman olabilme imkânı var. Ellerinizi vicdanlarınıza koyup söyleyin; bu ülkede kitapları milyon satan kaç adam var? En az dört. Peki her biri mağdurların yanında olsa, doğruları söylese ne olur? Ne olacak şık olur. Memleket ihya olur. Yer yerinden oynar. Peki onlar neredeler? Yere bırakılınca ağlamaya başlayan nazlı kucak bebekleri ne yazıp, çiziyorlar? Tarihe karşı bu hesabı nasıl verecekler? Bir milyon satıp bir kez televizyonda görünmeyen ucubelerde aydın tavrı ne zaman gelişecek?

Memleketin eşeği hep ben mi olacağım? Bir kadife pantolonum, bir ayakkabım, bir gömleğim var. Hepsi de ortalama on yıllık, beni tanıyanlar tanır. Araştırın, soruşturun. Yoksulluk edebiyatı yapmıyorum, tam aksine zenginliğimi sergiliyorum. Halktan kopup burjuvaya, aristokrasiye, lordlar kamarasına; sazdan kopup, saksofona, Veysel´den kaçıp; Bach´a hizmet eden Türk solu; halkın hür oylarıyla sandıktan çıkamayınca iktidara paşa paşa gelmeyi istiyorlar. Onların teknikleri hep böyle oldu. Aydın solun, başı sıkıştıkça orduyu çağırmaktan boğazları parçalandı. Sol, bir ülkenin geleceğidir. Yenilikleri getirir, özgürlükler dağıtır, haklara saygı duyar, eşitlikler için çarpışır, oysa bizim sola bakın; onlardan daha tutucu, yobaz, şekilci, statükocu, muhafazakâr bir kesim kaldı mı? İnanın yok. Bu sol dünyada bir tane. Gözbebeğimiz onlar. Onlar gururumuz! Aferin onlara, alkış onlara. Maşallah onlara!

Yıllarca kendilerine sancak yaptıkları, şarkılarıyla yol yürüdükleri, kurşun sıktıkları rahmetli Cem Karaca, ömrünün sonunda inançlı olduğunu söyledi diye soldan aforoz edildi. Cem Karaca da, Kazancı Bedih de bu ülkenin doğal madenleridir. Böyle sesler, böyle bestekârlar zor gelir dünyaya. Hepsini harcadık, hepsini kovduk, üzdük. Cem Karaca´nın annesi, rahmetli Toto Karaca Ermeni´ydi. Türk Tiyatrosu´na hizmet etti. Babası Müslüman´dı. Kendisi de fikrini açıkladı. Hepsi bu. Koca adamı görmezden gelip yok ettiler. O, inancını açıklarken solculuğunu bırakmadı. Siyasi görüşünü değiştirmedi. Türkiye bunu anlayamıyor: İnanç, solculuğa karşı değildir. İslam, 1400 sene önce köleliğe karşı çıkıp yasakladığında, dünyanın en çağdaş, en büyük sosyal devrimini yaptı. Putları yıktı. Stokçuluğu engelledi, zengin fakir ayrımına son verdi. Sınıfları kaldırdı. Haksız kazancı, üretmeden tüketmeyi, faizi yasakladı. İlim dedi, Çin dedi. Peygamberimizden daha solcu, daha devrimci bir insan gelmemiştir dünyaya, bunu kafanıza sokun! Aklınızı başınıza alın! İnançlı insanlarla alay etmeyin, onları taşlamayın, toplumun dışına itmeyin, bir dakika olsun kendinize gelip bu çocuksu siyaseti bırakın ve halkınızla kucaklaşın.

Bir ülkenin hassasiyetlerini gözetmeden televizyona çıkıp çattadanak konuşan adamlar var. Daha geçen gün bir tanesi aynen şöyle dedi: Din, Kuran, kutsallıklar güzel ama onları öpüp başımıza koyduktan sonra bir kenara bırakmalıyız artık, onlar bir kenarda dursun.
Açıkça söylüyorum: bunu diyenin gözlerine dikkat ettim, vücut dilini okudum, adam samimiydi, kötü niyetle söylemedi ama cahildi, üslubu bilmiyordu. İnsanların dikkatli konuşması gerekiyor. Aynı şeyi, ters çevirerek bir İslamcı ağzından kaçırsaydı, valla onun derisini yüzerlerdi. Bir kişi de benim gibi çıkıp Yav adam, lafın gelişi söyledi, bilmeden konuştu. demezdi. Şimdi düşünün; bir insan inanmış, hayatını dinine göre düzenliyor, adımlarını oradan aldığı ahlakla atıyor ve birileri çıkıp Kutsallarınızı bir kenara koyun,. diyor, olacak iş mi? Kutsallar bir kenara koyulduğunda taşlaşır ve put haline gelirler ama İslam, zaten putları kırarak kuruldu. Yani bu insanlardan istediklerinizi gözden geçirin, kendinizi onların yerine koyun ve tekrar düşünün. Hoş mu, medeni mi, mantıklı istekler mi? Yapmayın lütfen, rica ederim, kendinize gelin Siz okumuş insanlarsınız, aydınsınız, çağdaşsınız, batının ilmi ve filmleriyle yetiştiniz, hiç yakışıyor mu? Taktınız kafaya başörtüsünü, delirip gidiyorsunuz. Yaptığınız saplantıdır. Devrim yasalarına aykırıdır, ayıptır, günahtır, Allah şifa versin.Sizi medeniyete davet ediyorum efendiler. Bırakın yobazlığı ve barışın halkınızla,Belki o zaman askersiz, cuntasız, demokratik olarak bir kez sandıktan çıkıp yönetirsiniz devleti! Başörtüsü demeden bir seçime girin, ilk oy benden, hadi bakalım.Başörtüsü yasağı, kadın hakları ihlalidir. Kafasına başörtüsü takarak üniversiteye giden bir erkeğin hukuksal bir sorunu olamayacağına göre bu iş sadece kadınları bağlıyor! Her halta Kadın hakları! diye çığırtkanlık yapıp sokaklara dökülen kadın dernekleri, morumsu çatılar, aydın solcular neredeler? Biz de Müslüman´ız elhamdülillah diyerek Kuranı Kerim´de sabit emirleri olan başörtüsünü toplum dışına itekleyen; çoğulcu, renklere saygılı, demokrat solumuz yeri gelince Yahudiler gibi dipten dibe çalışarak belirli kesimleri kışkırtmaktan geri kalmıyor.

Ankara´da, Konya´da herhangi bir belediye sınırları içinde iki büfe içki satmadığında kan gövdeyi götürüyor. Şeriat gelecek korkusunu aşamıyorlar ama her şey zıddıyla vardır. Şeriat gelecek diye bir korku varsa, başka bir grup için de din elden gidecek korkusu oluşur. Demokrasi, iki tarafın gönlünü alarak müşterekte birleşmekse, bir nevi uyum demekse, bizim demokrasimizin tanımı nedir? Uzun zamandır, demokrasi konusu da canımı sıkmaya başladı. Tüm dünyaya yıllar boyu demokrasinin nimetlerini anlatan batıdan kuşkulanmakta haklıyım. Bizlere dışarıdan gelen her şeyin zararlı olduğunu defalarca gördük. Artık eminim. Demokrasi, batıya hizmet eden bir şey olmasaydı; Amerika, onu buralara (Türkiye, İran, Irak, Afganistan vs) getirmek için kafayı sıyırmazdı. Onlar, demokrasi götüremediği yeri bombalıyor, asker yığıyor. Savaş, kazananlar için kazanç demek ise ve demokrasi gelince batı kârlı çıkıyorsa, demokrasi bizlere karşı bir nevi kayıp vermektedir. Ortada güzel bir şey olduğunda, insanlar onu zorla değil, parayla satın alırlar Düşünün, biri size silah zoruyla ilaç verirse, siz onun derman vereceğini düşünebilir misiniz? Bunda bir hılt var.dersiniz , değil mi?

Demokrasi; insanların birbirine saygı ve tolerans göstermesi demektir. Böyle öğrettiler. Renkler karışacak, herkesin hakları olacak ama neredeyse, başörtüsü görünce Çılgın´a dönmek demokratik bir davranış biçimi olmak üzere. İnsanların dini inançlarını, yaşam tarzlarını aşağılayarak, onlara saldırarak; aydın olduklarını savunup, halktan oy toplamaya çalışmak için uğraşan başka bir solcu parti dünyada yoktur. Sol, halkı karşısına değil, yanına alır. Eleştirmek tabii ki hakkıdır ama halkından utanmaz, halkını karşısına almaz... Dini ve milli duygular insanların en köklü duygularıdır. Ondan sonra dillerini korumak gelir. İnsan, köklerine dokunan eli kırar. Onu insan yapan budur. Onur, gurur, haysiyet, namus gibi savunma alanları din ve milli duyguların defanslarıdır, bilirler ki onlar çiğnenince golü yiyecekler. Bu yüzden, bütün takım kale önüne çekilip bent kurar.

Bunları söylediğim için suçlansam da, suçlanmasam da inanın ki böyle. Her şeyi iyi niyetle, daha huzurlu bir ülkede yaşamak için yazıyorum ama siz bilirsiniz Dünya dönüyor, zaten siz kabul etmeseniz de dönecek Kitaplar yazdım, konuşmalar yaptım. Hayatım, daktilomla birlikte bir odanın içinde hapsolmakla geçti. Yaşım da neredeyse kırk. Niyetim iyidir. Kötülükle işim yoktur. Yazdık, çizdik, gideceğiz. Dünyada gözü olan Bülent´in gözü çıksın

Bu yazıyı yazarken arkadaşlarla fikir alış verişinde bulundum. Evinde başörtüsü takanlar sakat, malül maaşı alırlarsa devlet ekonomik olarak çöker,dediler. Başörtüsünü oradan çeksen devlet çöküyor, buradan çeksen devlet çöküyor. Demek ki çekiştirmemek gerekir! Zaten, yüzde doksan dokuz nokta dokuzu Müslüman olan bir ülkede, Müslümanlığın tüm kutsallarını dürüp çekiştiren, hakaretler eden; içimizdeki sıfır nokta birlik derin kitleyi bulursak, her sorun gibi bu sorun da çözülecek
Ah! Bulabilsek, bir bulabilsek onları Mumla mı arasak onları, saz çalarak mı, zülfikârla mı, bilmem ki ne yapsak!


anadolu gençlik dergisi


4 yorum:

  1. Sn Yazarın yazacaklarımdan hoşlanmayacağını biliyorum ama, yazmadan duramadım. Peşinen özür dilerim.
    1- İlk takıldığım ayda 35 dolarla nasıl geçindiğinizdir. Bu öyle bir pantulonu 10 yıl giymekle,dervişler gibi bir lokma bir hırka ile de mümkün değil. Ben, Elazığda, Tuncelinde, arabistanda, Libyada, Irakta, Rusyada çalıştım, bu sayede evim de var işçi emeklisi olarak 600 lira alıyorum ve geçinemiyorum.
    2- Çok bilgili olduğunuzu söylüyorsunuz, ama, bilmeniz gereken bir şeyi bilmiyorsunuz, 1400 sene önce islamiyet köleliği yasaklamamıştır, belki kölelere biraz daha iyi davranılması gerektiğini söylemiştir.
    3- Bir şeyi daha yanlış biliyorsunuz: Kurtuluş savaşı 19 Mayısta başladı.Hattta daha evvel Hasan Tahsin merhum, hayatını feda ederek yunana ilk kurşunu atmıştı. Sütçü imama Allah gani gani rahmet etsin, ama onun silahı ateşlemesi altı ay sonradır.
    4-Fethullah Gülen hoca efendi başörtüsünün islamın şartı olmadığına fetva vermiştir. Hazreti muhammedin soyundan gelen Ürdün kral ailesi de böyle düşünüyor.
    selamlarımla.

    YanıtlaSil
  2. Sn.Yazar önceki yorumumu okudu mu bilmiyorum ama, ben yazısını okudukça takılıyorum.Diyor ki:"Tersanelere girdiler tık yok. Telgrafhaneleri bastılar tık. oturdular yine tık yok ama ne zaman ki Maraş´ta gâvurun eli Müslüman kadının baş örtüsüne uzandı; Sütçü İmam minareye çıkarak savaşı başlattı."
    söylediği olay 30 ekim de oldu. Mustafa Kemal paşa'nın Samsuna çıkışı bundan 6 ay önceydi. HasanTahsin'in kendini feda ederek Yunan askerine ilk kurşunu attığı da sanırım 14Mayıstı.AMASYA TAMİMİ ERZURUM VE SIVAS Kongreleri hepsi de 31 ekimden öncedir. Yani tık yok değil vardı.Tık belki Maraş çevresinde yoktu bile diyemem ben. Sütçü imam belki Maraş'a giren fransız askerine arşı direnişi başlatmıştır, bunu küçümsemiyorum ama, bu, istiklal savaşının başlangıcı değildir. Bu anlatım şekli, İnönünde, Sakaryada, Dumlupınarda savaşan ve savaşı yöneten, askeri organize eden paşalara karşı bir kadirbilmezliktir. 15bin kitap okudum diyor. Ben de meraklıyım ama 15bin oldu mu bilmiyorum. Şu anda evimde binin üzeride kitap var, hepsini okumuşsam da çoğunu unutmuşum. Okudularını unutmamış hazmetmiş olabilir. O takdirde bir ezan okumakla(hele o zamanın haberleşme imkânlarını da dikkate alırsanız) bir savaşın başlatılamıyacağını da bilirsiniz. Bu iddialar sadece M.Kemal paşanın şanını azaltmak için yapılan telkinlere kananların görüşleridir. Sn.yazara Yaşar Nuri Öztürk'ün yazılarını ve kitaplarını da okumsını tavsiye ederim. Başörtüsünü savunan hanımefendiyle aynı gazetede yazıyor Habertürk adlı yeni bir gazetedir, iki üç aydır yayınlanıyor. 15 bin kitabın hepsi de kan tüccarının babası Adnan Oktar'ın yayınlarından veya benzerlerinden ise zaten boşa zahmet etmiş.
    Not: Ben Elazığ Teknik okulunun ilk binalarını ve Tuncelindeki Çığ Tunellerini yapan mühendisim. Ayrıca Hazar santrallarının inşaatında da biraz emeğim vardır.
    Kusur ettikse affola,Tekrar selamlarımla

    YanıtlaSil
  3. mühendisim,diyen gardaş'a,sen öle çohbişeler biliysen,meşallahin vardır haaa:pardooonn sen hange fekülteden mzün olmişsen.Niye açıhlamirsen.o 15 bin ogüdğün ketaplar hangi kan emici olmayan zatların alın terlerinden damlamiştir neden demiyersin.
    Senin hafiflere aldığın başörtüsü neden bu memlekette yassahlanmıştir nedenini neden bilmemeşlikten geliyersin çoh bilmiş moendis efendi..
    Senin o bilmiş dedihlerinin nakkadar yalan olduhlarıni ben embu fakir halimlen bilirem sen neden yalanlara sarelersin ki.
    O MARAŞ Bu ülke(m)için dirilişin ilk kıvılcımlarıdır be çooooh bilmiş muandis efendi.

    Maneviyat ikliminde yaşamamuı bir beyin tortusu süzülmemiş lor gibidir,sofralara lezzet vermez...Ancak hasıllanacak ki değer lensin..

    Anlaşılan o ki sen bu meyanda çoh be tussuzsun sene bir tavsiyem ola tutarsan get bir bilmişlerin dizi dibine dize çök elifbayı başla örgenmeye,ondan sonra dedigin adamın ketaplarini ogumaya başla ki ahlın bulanmasın temammı muandis gardaş...Eger tarihi senin gibi bilenlar yazmışsaki (görünen O)vay o melmeketin haline ondandır her olayhallac pamuğu gibi sarmış her taraflari...Yazık bu güzelim memlekete hemide çooohh yazzık...
    sende kussuruma bahma yanlış yazdıksa hate ettihsek affoluna..

    YanıtlaSil
  4. sn sevinc başörtüsü hakkında fethullah gülen hocaefendinin islamın şartı olmadığı hakkında fetva verdiğinde söylemişsin bu tamamen yanlış bir bilgi başörtüsü kuranın bir emridir. nur suresinde de geçer mealini açıp okuyabilirsin ayrıca fethullah gülen hocaefendinin dinlediğim bir vaazında başını açıp okula gitmenin bile büyük günahlardan saylacağını söylüyordu...eğer isterseniz o kısmını youtube da bulabilirsiniz

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.