Anadolu Gençlik Dergisi bu sayısında Gençlere seslendi...Ve bir kez daha fetih nesli'nin önemini hatırlattı.
Sorumluluk almış, ülkemizin geleceğini kendine dert edinmiş ve kendisini ilimle donatmış bir gençliği yetiştirecek millî bir meselemiz var mıdır? Millî-manevî değerlerimizin rengini verememiş, altyapısını tamamlayamadan yaz-boz tahtasına dönmüş olan eğitim anlayışımız, bu milli meseleyi oluşturma yerine, ne yazık ki kendi sorunlarıyla boğuşan bir gençlik türetmiştir. Toplumu uyutan değil uyandıran, oyalayan değil olgunlaştıran, suskunlaştıran değil sorgulayan bir hale getirmek için sorumlu gençlere ihtiyaç var.
İbrahim Veli / ivmedya@hotmail.com
İstanbul´un Fethi, bütün insanlığa İslam nimetini ulaştırma projesi olduğundan dünya çapında bir hadisedir. Çünkü İslam, sadece Müslümanlara değil bütün dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Fetih, kilitli gönüllerin iyiye ve doğruya açılması, tüm insanlığın sevgi ve özgürlük ülkesine taşınmasıdır. Her ferdin inandığı gibi düşünmesini, düşündüğü gibi konuşmasını ve konuştuğu gibi de hayatını düzenleme hak ve özgürlüğünü esas alan fetih, barış ve huzuru bu farkıyla sağlamaktadır. Ve fethin bu farkı, Allah rızası için çekilmiş samimi çile ve çabaların bir sonucudur. İstanbul´un Fethi, Hendek Savaşı´yla başlar. Çünkü fethin gerçekleşmesi, �hayat; iman ve cihattır� esasına bağlıdır. Peygamber gibi inanmak ve sahabe gibi çalışarak, bu iki değer ve dinamizmle, kim sahip olursa, zaferi kazanacak ve üste çıkacak bir modeldir. İstanbul´un fethini müjdeleyen, Sultan Fatih´i ve askerini öven Hadis-i Şerif, bize; hedefe varmak ve zafere ulaşmak için, tam bir iman, azim ve ümit sahibi olmamıza, fetih ve zafer için, mutlaka ehil ve emin bir komutanın ve ordu disiplinin lüzumuna, disiplinine girmeyen kalabalıkların da zafere ulaşamayacağına işaret etmektedir. İşaret aldığın gün atandan; yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan�
GENÇLİK VE FETİH VİZYONU
Dünyaya yön veren ve tarihe şan veren hareketlerin itici gücü tarih boyunca gençler olmuştur. Gençlik, insanın bir daha asla elde edemeyeceği bir hazine, gençler ise toplumun temelinin ve istikbalinin yegane koruyucularıdır. Bu açıdan; iddiaları, rüyaları ve idealleri olmalıdır. Öncelikle değişmeyen değerlerimiz ve kimliğimiz ışığında, gençliğin geleceği belirlenmeli, sorunlarının çözümü için farklı bir bakış açısıyla bu geleceğe hazırlanılmalıdır. Bu gerçeğin farkında olanlar, materyalizmin kıskacındaki gençliğin karşısına maneviyatçılık ile çıkmakta, hakkı üstün tutan ve nefis terbiyesini ön plana alan düşünce yapısını geliştirmektedirler. Bunu yaparken, Çelebi Mehmetleri ve Fatihleri yetiştiren bu coğrafyanın bağrından sayısız kahraman çıkarttığının yanında, tarihimizdeki bütün zaferlerin silah ve maddi üstünlükle değil sadece iman, aşk ve azimle kazanıldığını da bilmektedirler. Bu ise; yeniden Osmanlı ruhu ve misyonuyla donanmaktan başka bir şey değildir. Dünyada meydana gelen olayları doğru ve şuurlu bir şekilde tahlil ederek İslam ülkelerindeki fiziksel ve zihinsel işgale son verecek ve insanların sömürülmesine dur diyecek adımları atmayı başarabilmek, bu ruhla mümkündür. Bu misyonu taşıyanlar bu yüzden Fatih´in görüşünü temsil etmektedirler. Çünkü, İslam dünyasının, İstanbul´un fethi gibi yeni fetihlere ihtiyacı vardır ve İstanbul´un fethi sadece bize değil, tüm Müslümanlara izzet ve şeref vermiştir. Bugün müslüman coğrafyanın geri kalmış olması, sahip olduğu ilmi ve kültürel değerlerin geriliğinden değil, tam tersine, ilmi ve kültürel bir saldırı ile karşı karşıya olduğundan dolayıdır. İşte böyle bir dönemde ortaya konulması ve sahip çıkılması gereken en önemli şey �vizyon� dur. Âidiyet bilinci, kimlik duygusu, medeniyet ve tarih şuurunun özü olan Fetih Vizyonu; özgüveni olan, ahlâk ve sorumluluk sahibi, asalet ve şahsiyeti gelişmiş, aksiyoner, asalet ve adâlet sahibi olanları buluşturur. Bu vizyonu taşıyan gençler, siyasi ve iktisadi güçlerini birleştirerek �Hakkı üstün tutan� anlayışa dayalı kuracakları medeniyet ile yeryüzüne huzur, barış ve adaleti tekrar getirmek için çabalar.
SORUMLU GENÇLİK
İnsan, göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten çekindiği o �emaneti� yüklendi. Bize yüklenen bu sorumluluğun yerine getirilmesinde �gençlik dönemi� büyük bir rol oynayacaktır. Gencin yetişmesi, gelişmesi ve faydalı olması için öncelikli olarak eğitim anlayışımızla işe başlanılmalıdır. Çünkü bütün zihinsel ve sosyal dönüşümler ancak eğitimle, o da; anlayışımızdaki farkla mümkün olacaktır. Bu fark, vizyon farkıdır. Medeniyet ve tarih şuurunun özü olan bu farkı oluşturmadan verilecek eğitim yüklendiği sorumluluğu yerine getiremez. İşte geldiğimiz bu tarihi noktada gençliğimizin en büyük meselesi: eğitimsizliği değil, meselesizliğidir. Meselesi olmayan bu farkı kavrayamaz. İnsana bahşedilmiş olan bilinç hali, onu, diğer mahlûklardan daha farklı taleplerde bulunmaya sevk eder. Bu, insanın, insan olma halidir ve ona sorumluluk yükler. Böylece hayatı yalnızca canlı kalmaktan ibaret bir olgu olarak görmez. Onu böcekten farklı kılan bu husus, Allah´ın ona bahşettiği irade ve onun hasılası olan sorumlu olma halidir. Sorumlu olma halinin belirleyicisi de ona yüklenen yükümlülüğün yerine getirilip getirilmemesiyle ortaya çıkartılır. İnsan için sınavın anlamı ve gencin ilk olarak öğrenmesi gereken gerçek de budur. Sorumluluk almış, ülkemizin geleceğini kendine dert edinmiş ve kendisini ilimle donatmış bir gençliği yetiştirecek millî bir meselemiz var mıdır? Millî-manevî değerlerimizin rengini verememiş, altyapısını tamamlayamadan yaz-boz tahtasına dönmüş olan eğitim anlayışımız, bu milli meseleyi oluşturma yerine, ne yazık ki kendi sorunlarıyla boğuşan bir gençlik türetmiştir. Toplumu uyutan değil uyandıran, oyalayan değil olgunlaştıran, suskunlaştıran değil sorgulayan bir hale getirmek için sorumlu gençlere ihtiyaç var. Geleceğin sorunlarını çözecek bu liderlere sahip çıkılmak, bu doğrultuda; davranışı ve mücadelesi ile gençlere yol göstermek, toplumu değiştirmek isteyenlerin de en büyük sorumluluğudur. Bu aynı zamanda bir değerler mücadelesidir.
Gençlerini sorumlu bir şekilde yetiştirmek için çaba sarf etmeyen toplumlar geleceklerine sorun virüsü taşırlar. Evladının sadece dünyalık değerlere ulaşması için çaba gösterip özel okul, özel dershane arayışına girerek iyi bir okul kazanması için gösterdiği gayreti, iyi bir ahlak ve terbiye alması noktasında �mesele� etmeyen aileler, gençlerin milletimizin değer yargılarına sırt çevirmesine ve insan fıtratıyla çelişerek yabancı ve başkası olmasına zemin hazırlamaktadır. Gençler, parayı, sevgi ve özgürlüğün önüne koymuş vaziyete geliyorsa, davasının ve gayesinin ne olduğundan habersiz biçare olduklarına işarettir. İnançlarından taviz vererek acizleşmiş, maddeyi ön plana almış ve yalnızca dünyası için yaşamakta olan gençler, sorunun bir parçası olur. Sorunsuz gelecek için sorumlu gençlere yol açılmalıdır.
FETİH ŞUURU FEDAKÂRLIKLA KAZANILIR
Kulluk şuuru içinde ibadet eden bir mümin, ne yaptığını, niçin yaptığını bilir. Tek gayesi Allah rızasıdır. Allah rızası ise şeytanın telkinlerine ve nefs-i emmarenin isteklerine daima aykırı bir yerde ve konumdadır. Bunun için kulluk da mutlaka Allak için fedakarlığı ve riski göze almayı gerektirir. Allah için fedakarlık ise özveride bulunmayı, risk almayı, gözünü daldan budaktan esirgememeyi, sıkıntıya katlanmayı gerektirir. Bencilce şahsi çıkar sağlama gayretinden, nefsani arzuları yerine getirme çabasından geri durmayı sağlar. Hikmetin esası; ferdin ve milletin kendi kendini bilmesi, başkası olmamasıdır. Milletinin varlığını tanımak ve bilmek, bu fikir ve meselenin, zihinlere ve gönüllere yerleştirilmesiyle gerçekleşir. Bu ise şuurla gerçekleşir. Yapılan bir şeyin kime yaradığını bilmenin adı �şuur�dur. "Zaman ve mekan bana emanettir" şuurunda bir gençlik, bu millete hizmet etmenin, değişmeden değiştirmenin bir bedeli olduğunun farkındadır. Bu şuur, fethin müjdecisidir. Bu açıdan fetih: �Ben bu yolu nasıl aşarım?� korkusundan kurtularak, yolun zor da olsa bir müddet sonra aşılmış, yürünmüş ve gidilmiş olduğunun görülmesidir.
İstanbulun fethi, sadece bir savaşın kazanılması veya bir şehrin alınması değil; kültürel ve medeni hamlelerle �Dersaadet�, yani �mutluluk merkezi� kurmaktır. Bu merkezi kurmak en büyük fedakârlıktır. Mekke´nin, Kudüs´ün Fethi´nde olduğu gibi adaletten zerre kadar ödün verilmemiş olan İstanbul´un Fethi, bugün İslamı terörizmle yan yana anmaya çalışanlara da bir cevap niteliğindedir. Zaten fedakârlık her zaman verilen en iyi cevap değil midir? Gençliğe, yön vererek fedakârlık ekseninde onların ufuklarını geliştirecek sivil toplum örgütlerinin önünün açılması, gençliğin önünün açılması, çalışma azminin kazandırılması demektir. Fetih şuur ve heyecanını, sevgi ve kardeşliğin teminatı olan gençlerin oluşturduğu teşkilatlar gerçekleştirecektir. Çünkü bu gençler, fedakârlık yaptıkça genç kalacak, genç kaldıkça fedakârlık yapacaklardır. Böylece; �gençlik dönemi� hayatları olacak, emeklilikleri ise mezarda başlayacaktır.
FETİH EĞİTİMİ
Fatih´in 21 yaşında Konstantinopol´ü fethetmesinin sağlam temelleri vardır. Coğrafya ve tarihte büyük bilgi birikimine sahip olan Fatih, Troya ile de çok ilgilenmiş ve ayrıca İtalya´yı kendisine hedef seçmişti. Ezbere bildiği haritayla büyük fethinin düşlerini kuran Fatih´in o zamanlar küresel bir vizyona sahip olduğu aşikardır. Bu durum ise; eğitimin kaliteli şekilde verilmeye başlandığı kurumların temelinin o zamanlar atıldığının altını çizmektedir. Bugün, iyi bir eğitimle beraber sağlam irade kazanamamış olan gençlerin hedefleri ve yaptıkları, eğitimde fetih ruhuna sahip olmak bir yana, gençleri kişisel ataletten bile kurtaramamaktadır. Bu durum elbette ulusal ataleti oluşturmuş ve kültürel sermayesi kuvvetli bir ülkenin kendini arayış macerasını başlamıştır. Gençliğimiz kendisine hedef tayin etmelidir. Bu hedef tarihsel başarımızın dayanağı olan iki sütundan biri olmalıdır. Ya Fatih olacak ya da Fatih´leri yetiştirecektir. Ancak bu eğitim ruhuyla hareket edilirse geleceğimize yön verebilir, üzerindeki ölü toprağını atılabilir. Onlarca ülkenin toplam nüfusuna eşit genç nüfusumuzu bu misyonla şahlandırmak ve yönlendirmek zorundayız.
Gence bu eğitim anlayışı verilirken sahip olması gereken İslâmın pak, makul, sağlam, doğru, mantıklı, ilmî ve ulvî itikadını iyice öğretmek, yalnız kendini, nefsini, keyfini, zevkini düşünmekten kaçınarak; ana-babasını, akrabasını, mazlumları da düşünerek, hattâ hiç hatırından çıkarmadan, mensup olduğun ümmete karşı vazifelerini hatırlatmak ve bunu îfa edebilmesine destek olmak gerekir. Şüphesiz bu saydıklarımız her Fatih adayı için bir Akşemseddin´in olması gerekliliğini ispattan başka bir şey değildir. Her gün hatalarını, başarılarını, çalışmalarını, amaçlarının sonuçlarını gözden geçirecek ve kendisini kontrol edip muhasebe edecek; menfi huylarını bırakmağa, yeni ve güzel hasletler (huylar) ve daha yüksek vasıflar edinmeğe uğraşacak Akşemseddin arayışımız var mı? Gençliğe hizmet etmek isteyenler bu gerçekten kaçamazlar. Gençlerin lideri olmak isteyenlerin kulaklarına küpe yapacağı bir Hadis-i Şerif´i aktarmakta fayda var: Bir gün mescitte sahabelerin susadığını gören Peygamber (sas) eve gidip su getirip dağıtmaya başlar. O sırada mescide giren yabancı biri sorar; Bu topluluğun lideri kimdir, cevap: �Bu topluluğun lideri, ona hizmet edendir.
DEVİR FETİH DEVRİ
Allah için fedakarlıkta bulunmayı, Allah için vermeyi, Allahın emrettiklerini ne pahasına olursa olsun yerine getirmeyi, Allahın yasakladıklarından ne kadar zorda kalırsa kalsın sakınmayı, yalnızca Allah için yaşamayı, yalnızca Allahtan istemeyi, yalnızca Allahın rızasını gözetmeyi mümine kazandırmayan bir hayatın ne anlamı olabilir? Hayata anlamını kazandıran düşüncenin üç temel esası vardır:
1- Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır.
2- İslâm Dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Haşa, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır.
3- İslâm Dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak´tır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.
Ameller, niyetlerle tartılır. Yani yapılan işler ve ibadetler niyetlere göre değerlendirilir.
Neyi elde etmek istediğimiz ve neleri gaye edindiğimiz önemlidir. Bunu başarmanın ise üç ayrı safhada üç ayrı üç adımı vardır:
1- Önce emredilen ve yapılması gereken bir konuda, takatımızın sonuna kadar ceht, gayret ve her türlü esbaba tevessül,
2- Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telâşa kapılmadan Allaha teslimiyet ve tevekkül,
3- Sonunda ise, takdire rıza ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğunu kabül..." etmek gereklidir. Biz bütün sebeplere tevessül etsek ve her türlü gayreti göstersek bile, Allah istediğimiz neticeyi vermeye mecbur değildir. Ancak sebeplere tevessül edilerek ve sünnetullaha uygun hareket edilerek yapılacak işlerin, genellikle başarıya ulaştırılması da adetullahın gereğidir. Bunu hayat boyu gerçekleştirmek için; Fatih´in yirmili yaşında sahip olduğu aşka, Ulubatlı Hasan´ın kırklı yaşında taşıdığı azme, Akşemseddin´in altmışlı yaşında kazandığı engin tecrübeye ve Eyüp Sultan´ın doksan yaşında da olsa hiç bırakmadığı fetih ruhuna sahip olmalıyız.
"Ey Müslümanlar hurmaların altını havalandıracağız, yapraklarını temizleyeceğiz diye dünyalık işlere dalıp, hakkı, adaleti hâkim kılmak ve bütün herkesin saadeti için çalışmaktan kendinizi tehlikeye atmayın." şuuruyla her yıl kendimizi ve biatimizi tekrar yenilemeliyiz.
Sadece olanları gören değil, olacakları da hesap edebilen... Yalnız bugünleri kurtarabilen değil, yarınları da kurgulayabilen... Geçmişi değiştiremeyeceğini, ama geleceği şekillendirebileceğini düşünen... Yapılan haksızlık ve yanlışlıkların perde arkasını ve çözüm yollarını topluma gösterebilen... Doğuştan taşıdığı üstün yetenekleri, ciddi ve disiplinli bir eğitim, deneyim ve birikim süreciyle geliştirilebilen liderlere ihtiyaç duyulan durumlar, tarihi değişim ve dönüşüm noktalarıdır.
Tarihin bundan sonra nasıl şekil alabileceği gençlerin vereceği karara bağlı olarak şekillenecektir. Eğer gençler, medeniyet iddialarına yeniden sahip çıkarsa, dünyanın modern tarihinde ilk kez, adaletin, hakkaniyetin ve barışın hâkim olduğu yere doğru gitmesi mümkün olabilecektir. Bunu başarabilen gençler, İstanbul fethedildiği gibi, bir gün Kudüs´ü de yeniden fethedeceklerdir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.