Değerli bir yazar Seçimle gelenler seçimle giderler başlıklı yazımın uzayıp giden tartışmalarından sonuncusunda bazen benim hükümeti savunuyor gibi bir durumada düşmelerim yüzünden bakın bana haklı olarak ne diyor
.
Sayın Şimşek,
Bu nedenle birilerinin ihanetini bahane ederek, yerine geçenlerin şenaatini mazur görmek veya göstermek gaflet ve dalaletine asla düşmemeliyiz.
"Beşer şaşar." atasözü her daim bize dikkatli olmamızı ve sapkınlıklara meydan vermeyecek tedbirleri almamızı, zalimlere asla iltifat ve itaat emmememizi işaret etmektedir.
Elbette alim, bilgin ve filozofların doğruyu araması, bulduğu doğrularla halkı uyarması ve aydınlatması Peygamber sünnetidir. Bundan asla cayılmamalı ve bıkılmamalıdır. Ancak gerçekler de görmezden gelinerek üstü örtülerek, gizlice gelişmesi ve güçlenmesi için uygun ortam sağlanmamalıdır.
Selam ve saygılarımla.
Sayın xxxx Bey
Aynı anda bir biri ile 180 derece karşıt doğrularda vardır. Bu doğruların doğruluğu farklı açılardan bakmaktan kaynaklanır.
Sizin aşağıdaki sözleriniz elbette doğrudur. Ama bu doğru benim sözlerimin doğruluğunu nakzetmez. Çünkü benim sözlerimin doğruluğu zaten sizin bu doğrunuz baz alındıktan sonra o halde ne yapmalıyız sorusuna cevap arayışıdır ve öneri getirmektir. Aksi halde sizin doğrunuzu baz alıp oturup ağlamak dışında başka çare bulamayız.
Bir zamanlar (1961-67 yılları arası) batıda 5-6 sene geçirmiştim. Daha sonraları da arada bir gidip geldiğim oldu. Almanya’daki sokakların temizliği. bürokrasideki işlerdeki düzenlilik. vs gibi bizlerde o zamanlar esamisi okunmayan o şeylere uyumlu yaşayan, yol boş olmasına rağmen kırmızı ışıkta duran arabalar insanlar hatta köpekler ile bizdeki vurdum duymazlığın, o tarihler de hafifçe çarpışan iki aracın şoförünün sorunu ellerindeki levye demirleri ile bir birlerine saldırarak çözmeye çalışışları, (Çünkü devletin her konuda olduğu gibi bu konuda da hiçbir hızlı çözüm üretmemiş olmasını düşünemiyordum bile) ülkemiz insanının neden böyle farklı olduğunu düşünmeye başladım.
Bazıları gibi eğitim arkadaş eğitim, diye kestirip atmak yerine başka nedenlerde olmalı diye düşünürdüm. Sanırım buldum da. Bizim vatandaşlarda orada onlar gibi davranıyor buraya sınırdan geçtiği anda bizler gibi davranıyordu. O halde orada eğitilmiş onlar gibi davranan insan bu eğitimi bir anda nasıl değiştiriyordu. Bulduğum sonuç orada her şeyin bir yaptırımı vardı ve inkârı mümkün olmayacak şekilde delillendirile biliyordu. Boş yolda kırmızıda geçerseniz evinize geçerken çekilmiş fotoğrafınızla birlikte ceza makbuzu geliyordu. Ödemezseniz sorun yoktu. Ne zaman isterseniz çok daha fazlası ile ödüyordunuz. İnsanlar bazen bağırıp çağırıyorlar ve ben şimdi yumruklar konuşacak derken herkes la havle çekmiyorlardı ama yerlerine dönüp gidiyorlardı. Bu bize göre inanılmaz gibi bir şeydi ve sürekli aynı şekilde davranabiliyorlar. İri kıyım birisinin karşısındaki cırgacık birinin tırstığını hiç görmedim. Meğer orada ilk vuran suçlu oluyormuş ve diğerinin tedavi masraflarını sigortasına verdiği maddi ve manevi zararı dayağı yiyene, işten kaldığı günlerin ücretlerini bile fazlası ile ödetiyorlarmış.
İyide birkaç sokak ilerideki gazete bayiinden gazete alıp dönen köpek neden kırmızıda bekliyordu ki ona nasıl ceza kesilecekti hem köpek bu cezadan ne anlarki, sonuçta köpekti işte diye düşünüyordum. Üstelik köpek hem gazete alıp sahibine kırmızıda yeşili bekleyerek getirebiliyor, ya da görme özürlü sahibini de kırmızı ışıkta durduruyordu. Meğer köpek durmazsa köpek işte demiyorlarmış cezayı sahibine ödetiyorlarmış. Komşum olan eczacı bir aile vardı onların benim oğlumdan az büyük çocuğu benim oğlumla kavga etmişler. Benimkinin gücü yetmemiş. (yetseydi gösteridi ona tüklerin nasıl kahraman olduğunu) Onun oğlu da benimkinin burnuna vurunca kanatmış. O aile işlerini güçlerini bırakıp bize karşı çok ezik bir durumda gelip çocuğumun kanlanan elbiselerinden oğlumuza kan tazminatı dayak yediği için manevi tazminat dâhil kat kat ödemeye hazır olduklarını beyan edip polise bildirmememizi rica ettiler. Biz gülümsedik zaten öyle bir niyetimiz yok ve tazminata da gerek yok çocuk işte yarın barışır oynarlar dedik. Çok şaşırdılar. Sonradan komşuluğumuz arkadaşlığa dönüştü.
Meğer polise gitsek iş mahkemelik oluyor ve aile çocuklarına iyi eğitim veremedikleri için ayrıca bir takım yaptırımlara uğruyorlarmış.
Sonuçta vardığım kanaat orada her şeyin bir yaptırımı vardır ve bu yaptırımlar herkese mutlaka uygulanırmış. Orada kurallar ve yargıçlar vardı. Bakan da paşa da yanlış yere park edince itiraz etme şansı yoktu ve cezayı ödemek zorun dalardı. Burada olmayan ise prensipler ve yargıçlardı. Yargıçlar olmayınca da iş polise kalıyordu. Poliste güç yetiremediğine öfkesini güç yetirebildiğine ciro edip ondan çıkarıyordu. Olmayışının sebebi ise zorlukla geliştirilmeye çalışılan kuralların zaman içinde almaya yüz tuttuğu yeni durumu bir tekme ile yok eden ihtilalciler ve sen benim kim olduğumu biliyor musun diye horozlanan makam ve mevki sahipleri vardı. Üstelik hükümetler bu işlere el atacak imkânlar ve zamandan yoksundular nereye ellerini atsalar cıs diyen birileri vardı. Bu işler için hükümetlerin bulundukları yerde kaç yıl yada kaç gün kalacaklarını kendileri asla bilemediklerinden hiç bir işe el atamıyor. ayaklarının altındaki çok kaygan zeminde hareket etmeden durmak ve yaşamaya devam etmek için çaba ve gayret harcamaktan başka şeylere el atarlarsa dengeleri bozulup kayıp düşecekleri için, imkan, cesaret, yetenekli kişi de bulamıyorlardı. Çünkü bürokratları işten atamıyorlar onlarda burnundan kıl aldırmıyordu. Hükümetler ve bakanlar Bürokratların kontrolü altında rüşvet ve talandan çok az bir pay alıyor eğer almazlarsa derhal tuzağa dürülüp namussuz olmak tehdidi altında tutuluyorlardı. Zaten Bürokratlarda medyayı elinde tutan güçlerin tehdidi altın da tir tir titriyorlardı. Bu yüzden bu hükümet hiç bir şey yapmadan gitse bile, sadece seçim süresince hükümetlerin kalmalarını usul haline getirebilirlerse yinede bir şey yapmış olurlar.
Türkiye de böyle olması ve sürekli istikrarsızlık istendiği için böyle olmaktaydı. Bundan sızlanıp durmakta bu durumu besleyen ve hükümetlere daha geldikleri günden sakın bir şeye dokunma yakında gidicisin mesajlarının gündeme düşüvermesine sebep olmakta ya da sebepleri beslemektedir. Çünkü istediğini kodumu oturtan iç ve dış güçler ve o güçlerin kullandığı her alanda konusunda uzman tetikçiler bardı.
Türkiye ne müstakil bir villalar mahallesidir nede apartmanlar ve siteler mahallesi.
Hiç bir alt yapısı olmayan olanlarında tıkalı olduğu bir gecekondu mahallesi gibidir. Bura da dolaşıp da birilerinin sağa sola ettiği kakalarına basmamak da mümkün değildir. Eğer her hangi bir şeye karışmaya kalkışırsanız derhal ayağınızın bastığı dışkıdan bulaşan pislikle birlikte yakalanır ayağınızdaki pislik delil olur ve yanasınız. Kural kimsenin işine karışmadan sizde bir yerlerden pay alıp bir köşeye dışkılamak sonrada üzerine basıp ayağı kirli olanı kendi yerinize cezalandırmaktır. Bu yüzden bu ülkede anayasayı korumak sistemsizlik sistemini korumak anlamına gelmektedir. Sistem A dan Z ye kadar değişmek zorundadır. Bunun içinde önce alt yapı sonra binalar. Yani önce anayasa sonra kanunlar dönemi başlayıp Ülkemiz bir yasal şantiyeye dönüşmek zorundadır. Doğru adam gelecek bizi kurtaracak zannı boş bir hayaldir. Evde kalmışlığın uzun yıllarına rağmen hala beyaz atlı bir prensin gelip kendisini kurtaracağı hayali ile yaşayan yaşlı teyzelerin de böyle hayalleri olabilir. Ama ülke düşler ile yerinden kalkıp havalanamaz. O düşleri yorumlayıp hayata geçirecek kişiler ise bizler yani her biri bir yerde dışkıya basmış ve suçlanmaya hazır duruma getirilmiş şantaj altındaki bizleriz. Bugün düşünür teşhis koyarız yarın birileri de o teşhislere göre tedavi edebilir. Teşhis olmadan tedavi mümkün değildir. Olur ise ört ki ölem, ama moralimi bozacak söz söylemeyin ki mutlu ölem demekten farksız olur.
Uzaydan adam getiremeyeceğimize göre ya dünyalılar gelip bu ülkeyi elimizden alıp bir hali yola koyarlar. Bilerde o gelenlerin kölesi olarak yaşarız. Ya da biz mevcut insanlar ile nasıl bir sistem inşa ederiz ki köpeklerimiz bile ağlamayı şikayeti sızlanmayı bırakıp aklı başında çareler üretmeye başlarız.
Bu hükümet gitsin de kim gelirse gelsin feryadı figanı uyuşturucu bulamayan uyuşturucu tiryakilerinin feryat ve figan içinde kendilerine uyuşturucu vermeyerek işkence eden doktorların ne kadar acımasız faşistler olduğunu ve uyuşturucu parasını kendilerinin yediği ya da lüzumsuz yerlere harcadığını anlatmaya çalışmaları gibidir. Biz bunları bugün yazabiliyorsak her şeye rağmen değişimin azda olsa etkili olmaya başlamasındandır. Asılan ve düşürülen başbakanlar hükümetler biz konuşmayalım diye uyuşturucuya alışmış olanlar tarafından düşürülmektedir.
Hükümetleri yargılamayalım mı elbette yargılayalım. Ama önce bu duruma sebep olanları yargılayıp yasal sonuçlarını alalım ondan sonra. Bana kalırsa yargılamayada yargıçlardan başlayalım.
Selamlar
A.D.Şimşek
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.