Sn Simsek,
Yazarlik kariyerimize iliskin kararlari kuskusuz okuyucularimiz verecektir, akademik kariyerimizi ise üniversitemizden aldik.
Ben isterseniz sizin platforma girmeyeyim..Neden derseniz, yazdiklarimin icerisinde bir kez bile Seriat sözcügüne yer vermedigim halde, siz yanitinizin % 80 ini seriat üzerine kurgulamissiniz, dolayisiyla yanitiniz baska dünyalara özgü ve bizim konumuzun disinda. Zira ben bu hükümeti hicbir sekilde seriatci olarak tanimlamadim, Kurban olsunlar seriata, bunlar "harami", bunlar " din bezirgani" bunlarin "para ve cikarlari" ugruna yapmayacaklari namussuzlukt ve söylemeyecekleri yalanda yoktur.
Bence siz bu sahtekarlari neden ve nicin savunma gereksinimi duymaktasiniz, inanin hala anlayabilmis degilim.. Size verdikleri bir avanta varmidir, sizi nemalandirdiklari bir alan vs. Ayrica yasinizin geldigi nokta ve emekliliginiz dikkate alinirsa, bence kimseye eyvallah etmemek durumundasiniz. ( geliriniz yeterli degilse ona sözüm yok tabii.) Ama yinede etmeyin..
Bu AKP iktidarinin yaptiklariyla, Kur'anda yazilanlarin örtüsmedigini ( Peygamberin s.a.v. sünnetiylede) biliyor olmalisiniz.
Bir Basbakan'in " hakli yada haksiz" vatandasina, " ananida al git" diyebilmesi icin, ahlaken sifirin altinda olmasi gerekir.. Ki memleketinden gelirken giyecek ayakkabiyi zor bulan Tayyip efendinin, bugün dolar milyoneri olmasinin, benim meslegim acisindan izahi mümkün olmadigi gibi, hicbir ahlaki standarda uyduguda söylenemez.. ( Bu servet icin ya, Miras kalmali yada Sahtekarlik yapilip devlet soyulmali).. Miras kalmadigini biliyoruz, geriye kalanida sizin insafiniza kalsin diyeyim.
Bu ülkede yillarca cok miktarda vergi verdiginden dolayi, plaketleri olan bir TC vatandasi olarak, böyle sorgulama hakkimda vardir ayrica. Özetle " Demokratik" bir ülkede bir basbakan vatandasina böyle hitap etmez/ edemez..Zaten Tayyip efendide Demokratik bir ülkeye basbakan olamaz.
Öte yandan, Devlet yönetiminde; Din ve Devlet islerini ayirmanin Hristiyan Kiliselerini dizginlemek amaciyla formüle edilip yasama gecirildigi, acik ve net bir vakiadir. Ancak ilerleyen zaman dilimi icerisinde halklarin baris-huzur ve karsilikli kardeslik icerisinde yasayabilmelerini saglayacak, en önemli yönetsel rejim olduguda anlasilmistir.
Dinler hernekadar temel mantiklarini Baris ve kardeslik üzerine kurmus gibi görünselerde, sözettikleri kardeslik sadece kendilerine benzeyenlerle olan kardeslik oldugundan, farkli olanlara daima, öteki muamelesi yapilmistir. Iyi irdelerseniz en önemli savaslarin gercek nedeni Din kavramidir.
Insanlarimiz genel olarak kendileriyle ve gerceklerle yüzlesmekten kacinmaktadirlar. Örnegin, bir seriatci, nasil Demokrat olur/olabilir.. Kavramlari iyi biliyorsaniz asla olamaz. Demokrat olmak icin insana ve dahada önemlisi Düsüncesine saygi duyarsiniz ve, dikkat edersiniz. Oysa seriat kurallari mutlaktir, karsisinda duramaz ve itiraz edemezsiniz.. Demokrasinin temelinde ise farliliklara saygi vardir. Yani birileri sizden farkli düsünebilir, öyle düsündügü icin demokrasiden cikmis olmaz.. Oysa farkli düsünürseniz, yada karsi görüsünüz varsa, Dinden cikmis olursunuz. Örnekleri milyon adete cikarmak olanakli, ancak anlasilmistir diye degerlendiriyorum.
Kisisel olarak, kendi dinimi , inancimi hicbir siyasi mülahazaya acik görmüyorum. Din kurallariyla Devlet yönetmeye calisanlarin yaptiklari ise ( islam dünyasi icin) Allah (c.c) adina, kendilerini toplumun egemeni haline getirmektir. Kabaca Hristiyan Kilisesinin yaptiklarinin aynisidir, oysa Islamiyet, bireylerin Allah (c.c.) adina , asla hristiyanlar gibi davranabilecekleri bir Din degildir, ama yapilmaktadir. Hani " minareyi calan KILIFINI hazirlarmis" deyimine uygun olarakta gerekceler üreterek tabiiki.
Evet sn Simsek, bu yazimiz biraz potpori havasinda oldu, epey farkli konulara deginmek durumunda kaldik. Sizden ricam, bana yanit verirken Sn. Demirel gibi yapmayiniz. Yazdiklarimin tamamini cevaplayin yada hicbirini cevaplamayin, her ikiside kabulümdür, ama isinize gelen bölümü yanitlayip, diger kismi pasgecmemenizi rica ediyorum..
Samimiyetle belirtiyorum, ben siz dahil, kimsenin karsisinda hakli olmak, tartismayi kazanmak endisesi vs tasimiyorum, fanatik ise asla degilim.. Olusmus fikirlerim, arkalarindaki bilgilere dayalidir, bilginin dogru olmadigini kanitlayana, sadece tesekkür eder , saygi duyariz. Ancak demagoji vb yaklasimlar icin, bizlerde hayli birikimli -deneyimli ve yas olarakta ileri noktalara geldik sayilir (denenmemesi ricasiyla).
Sizin cogu konudaki fikirlerinize katilmasamda, ilerlemis yasiniza ragmen, burada kendinizi ifade etmeye calismaniza saygi duyuyor ve destekliyorum, keske her birey kendi ve ülke sorunlariyla böyle ilgilenebilse.
Esen kalin,
Azmi BERBEROGLU
--- ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> schrieb am Sa, 6.6.2009:
Von: ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> Betreff: (anadoluhaber) Re: Seçimle gelenler seçimle giderler An: anadoluhaber@googlegroups.com Datum: Samstag, 6. Juni 2009, 0:32
Sayın Azmi Bey Doğrusu bu yazınızı sizin yazı kalitenizden çok geride kalmış bir yazı olduğunu belirtmekle başlayacağım için beni mazur görünüz. Birinci misaliniz AB nin üyesi Avusturya'nın AB kriterlerinde önemli etkisi olmuş Hitlerin Avusturyalı olması ve Nazizm'in yangınından dolayı tüm Avrupa'nın çok büyük bir bedel ödemiş ve haklı olarak ciddi tedbirler almış olması doğaldır. Ayrıca Avusturya da hala Hitlerin etkisindeki gruplar vardır ve Heider neo nazi akımların içinden gelmiştir. Üstelik AB demokrasi öncelikli bir kurumdur (yada öyle oynar Heiderin ölümü Bader- meinhoff liderlerinin değişik hapishanelerde aynı saatte birlikte intihar ettikleri vs.) ve demokrasisini savunmak zorundadır. Bunu Türkiye ile kıyaslamanızın hiç ama hiç bir mantığı yoktur. Ne 600 küsur yıllık Osmanlıda nede TC döneminde böyle bir tehdit olamamıştır. Döneminde en iyi yönetilen ülkede Osmanlıdır. Yönetimde padişahlık olup şeriat değildir. Şeri hukukun etkisi olmuştur ancak şeriat değildir. Ve döneminde daha iyi bir hukuk sistemi de yoktur. Batıdan yasa ithali ile demokrasiye ulaşmamızda zorlaşmış ve yeni tür nasyonalist akımlar Büyük devleti aliye'nin çok nastyon lu bünyesini hastalandırmıştır. Şeriat tehdidi de olmamıştır. Ya da Sabataist ve Masonik şeriatlardan söz edilebilir ki hala bu şeriatlar acımasızca onlara göre hariciler olan milletimize hayvan sürülerine uygulanır gi Bi uygulanmaya devem edilmektedir. Eğer olsa idi bile dünyada şeriatçıların Naziler gibi ne bir ırka nede bir topluma toplu katliam yapmış olmaları söz konusu olmamıştır. Sonuçta şeriat dahi bir hukuk sistemidir. Diktatörün kafasına göre hüküm veren bir sistem değildir. Türkiye de şeriat tehlikesinden söz edenlerin zirvesinde aslında böyle bir tehdit olmadığı gayet iyi bilinmektedir ancak kendi sultalarını sürdürmek isteyenlerin bunun için bir öcü ye ihtiyaçları vardır ve bu öcüyü de şeriat olarak belirlemek en kolay yol olmuştur. Şu anda herkesin bildiği ve bazılarının bişlerek inkar ettiği mutlak bir gerçek vardır. Şeriat tehdidi var diyebilmek için işlenen cinayetlerin ve toplumsal çatışmaların demokrasiye geçmeyi kendi gizli dikta ve çıkarları için bir tehdit olarak gören kesimler tarafından yapılmış hareketlerdir. Suudi krallığını demokrasi ile anmak da sizin gibi kaliteli bir yazara hiç yakışmadı Suudilere göre eğer İran dan bahis etmiş olsanız bari en azından seçimler olan bir örnek vermiş olmakla bu derece batağa düşmezdiniz. Ayrıca mutlak demokrasinin çoğunluk diktası ile ilgisi de yoktur. Bu da benim yazımda gayet açıktır ve sistem demokratik yasalar ile kendisini korur. Çünkü ülkedeki şeriatçı sayısının kominizim yanlılarından çok da fazla olmadığı azami rakamın % 8 de kaldığı ve % 10 barajının bu yüzden konduğu ise bilinmektedir. Birde buraya pek çok kusuru bulunabilecek Başbakanı en haklı olduğu ananı alda git sözü ile taşımanız sizi çok fanatik ve eline ne geçerse fırlatan bir futbol taraftarı durumuna düşürmüştür. Adam Başkanım bir mazuratım var çiftçiyim diye bağırmış. Korumaların engeli başbakanın bırakın anlatsın izni ile kaldırılmış ve başbakanın yanına gelince çiftçi sorunlarından değil siz anayasayı çiğniyorsunuz kesin hükmünü veren AYM başkanı gibi kelimenin tam anlamı ile dangalakça konuşmaya başlamış ve konuya gel sözlerine de benim anam ağladı siz anayasayı çiğnemiyor musunuz şeklinde zırva sorular sormaya devam etmiş provokatör dangalağın tekine verilecek en yumuşak cevap olmuştur. Ananı alda git demesi. Bu kişinin sonradan CHP mersin il örgütü üyesi olduğu da anlaşılmıştır. Bu şekildeki bir provokatörü dile getirmiş olmanız yazınızın anlamsızlığını belirlemiş ve yazarlık kalitenizi zedelemiştir diye düşünüyorum. Saygılarımla A.D.Şimşek
05 Haziran 2009 Cuma 16:47 tarihinde azmi berberoglu <azmiberberoglu@yahoo.de> yazdı: Selamlar,
Demokratik kurallara uymak kosuluyla secimle gelenler secimle giderler. Bunun istisnalarini biz AB nin yakin tarihteki uygulamalarinda gördük. Örnegin.Avusturya: Jörg Heider baskanligindaki asiri sagci"fasist" parti secimlerde önemli bir basari saglayarak iktidara geldi..Ancak uygulamalari "demokratik" bulunmadigi ve IRK'ci söylemleri nedeniyle, secimler beklenmeden, pekte demokratik olmayan yöntemlerle iktidardan indirildi... Burada üzerinde uzlasilamayan temel bir kavram var, demokrasi ve onu tamamlayan olmazsa olmazlari.. Demokrasi, Cogunlugun her istedigini yaptigi bir rejim olmayip, cogunlugun azinligin haklarini gözeten bir davranis sergiledigi yönetim bicimidir. Kisaca TC de yedi yildan beri, adi demokratik, kendi ve uygulamalari , antidemokratik olan bir yönetim bicimi egemendir.. Suudi Arabistanda Demokratik krallikla yönetilmektedir, Ingiltere-Hollanda-Balcika vs. de.. Sizce suud'da demokratliktan söz edilebilir mi..? Kadinlarin otomobil kullanamadigi demokratik ülke olur mu..?
Mevcut iktidari destekleyenlerin argümani, halk cogunlugunun sectigi iktidara gelmistir, diledigini yapar.??????.Demokratik olan onlarin secimle isbasindan gönderilmesidir... Teorik olarak (diledigini yapar kismi haric) noktasina, virgülüne kadar mutabik olunmasi gereken bir söylem... Peki Türkiyede mevcut durum nedir..Secim sistemi nedeniyle halkin azinlik oyuyla % 47 iktidara gelmis bir parti, her seyi kendi diledigi ve estigi gibi yapmaya calismakta..Kendi düsünce ve inanci disindakileri " Yok sayarak" bir yönetim anlayisi sergilemektedir.. Bu partiye yandas olmayan kisi ve kurumlara neredeyse " yasam" hakkini dahi cok görmektedir. Fasist Mussolini'nin Italyasi, Nazi Hitler'in Almanyasi neredeyse bizimkine benzeyen bir görüntüdeydiler. Hitler Reichtag'i (parlamento) kundaklattirip, iktidara geldi ve rakiplerini olusturdugu " Gestapo" ( bizdeki F tipi örgütlenme) vasitasiyla, kendine muhalif olanlari, son derece antidemokratik yöntemlerle enterne etti. Bizde farklimi.! Neredeyse birebir ayni uygulamalari görüyoruz...Yetmisli yaslara gelmis insanlari, gece yarilari ite kaka tutuklamalar, hayali senaryolarla üretilmis iddianameler, muhalefeti ve muhalif basini susturmak icin gayrikanuni olarak Devletin bütün gücünü ahlaksizca kullanmalar. Gercek bir demokraside, süyanizda bile görmeyeceginiz, antidemokratik uygulamalardir. Hangi Demokratik ülkede Basbakan cikip, utanmadan halkina yalan söyler...Türkiyede söyler..Israilli firmalar icin özel kanun hazirlayip, parlamentoya sunanlar, bu islem üzerinden vatan topraklarini baska ülkelere " peskes" cekmeye calisirlar.(ki dünyada bir örnegi daha yok bu uygulamanin).. Yapilanlar " sekil" itibariyle Demokrasiye uygun gibi görünüyorsada, "esas" itibariyle, satilmis kukla bir yönetimin "fasist" uygulamalarindan baska birsey degildir. Bu hükümetin uygulamalarinin zerrece demokrasi ve demokratlikla bir ilgisi yoktur..
Kendi vatandasina " ananida al git " diyebilecek kadar seviyesizlesen bir basbakanin, demokrat olma olasiligi varmidir.? Sonuc itibariyle mevcut yönetim, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelmis, din sömürüsü üzerinden halkini aldatan ve agababalarinin talimatiyla ülkeyi, baskalarina "peskes" ceken Fasist zavallilarin yapabileceklerini yapmaktadir. Icinde vicdani, kafasinda beyni ve izani olan herkes, yedi yildir yapilanlari üstüste koyup incelediginde bu tabloyu rahatlikla görebilir. Tabii görmek isterse.! --- ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> schrieb am Fr, 5.6.2009: Von: ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> Betreff: (anadoluhaber) Seçimle gelenler seçimle giderler An: Datum: Freitag, 5. Juni 2009, 11:12
Bazı gruplarda seçimden umudunu kesmiş bazı arkadaşların sık sık seçimle gelenlerin seçim dışı yoldan da indirilebileceğine dair görüşler yazdıklarını görüyorum. Bunlar pek çok eski filozof ve siyasilerden sözlerde aktarıp görüşlerine meşruiyet katmaya çalışıyorlar. Ancak görüşlerini taşıdıkları kişiler genellikle henüz demokrasi dönemini bırakın cumhuriyetler dönemini dahi yaşamamış yada Fransız devrimi dönemini yaşamış kişi, devlet adamı yada düşünürlerin sözleridir. Bir bakıma bizde henüz demokrasi ve hukuk kavramları tekamül etmediğinden Cumhuriyeti CHP'nin savunduğu ideolojik diktacılık, demokrasiyi de CHP'nin efendilik edip halkımıza lütfen, lütuf ettiği çok partili sistem zannettiklerinden maalesef ne gerçek bir cumhuriyeti ne demokrasiyi nede Hukuk kelimesinin içerdiği insanların iç güdüsel olarak doğuştan bildiği ve dünya düşünürlerinin yorumlarında mutabık kaldığı evrensel anlamını anlamaktan ya çok uzak kaldıkları ya da anlamanın işlerine gelmediği için anlayamamış gibi yaptıkları bir görüntü veriyorlar. Aşağıdaki yazıyı yazmamın sebebi de bu görüşlerden birini gruplara taşıyan bir arkadaşın seçimle gelenlerin zorla gönderilmesinin de meşru olacağına dair bir yazısı olmuştur. Hâlbuki bu görüş ancak seçimle gelip kılıçla ve zorla dikta kurmuş ve artık seçim yolunu temelli kapatmış bir hükümet için söz konusu olarak düşünülse bile hala seçim yolu ile götürülme yolları açık iken ileri sürüldüğünde, aslında halkına getirebileceği yeni bir şey yada görüş kalmamış yapabileceği bir iş ve becerisi de olmayan asalak ve anarşist tipli görüş sahiplerinden başkasının ile sürebileceği görüşler değildir. Yani bu yolu önermek mevcut durum açısından bakıldığında, iflas etmiş bir tüccarın ya intihar ya da banka soymak tercihleri arasından banka soyma tercihini öne çıkaracak gerekçeler arayışına benzer bir durumdur. Aslında normal olan halk tarafından tutulmayan mallarının ticaretini bırakıp arz talep dengesi içinde yeni taleplere uygun şeyler ile dükkanını doldurması gibi siyasi partilerin de artık yeni taleplere uygun demokrasi hukuk eşitlik vs. gibi şeyleri alıp ideolojik eskimiş ve halkın artık sadece hiçbir işine yaramadığı gibi ülkenin önünü tıkayan konuların yerine ikame etmesidir. Kılıçla gelinmiş olması varlığını kılıçla sürdürmenin hala imkanı olduğu anlamına gelmektedir. Artık kılıcı bırakıp akılla yönetmek dönemidir. Konuya geçiyorum Seçimle gelenler seçimle giderler Kılıçla gelenler kılıçla giderler. Bu yüzden kılıcı aradan çıkarıp seçimle gelenlerin seçimle gitmesini sağlayarak halkına hizmet edemeyenlerin halk tarafından değiştirilmesinin tüm bulunan yollar içinde en sağlıklı yol olduğu görülmüştür. Başka yollar arayanlar kendilerine çıkar sağlayacak yolun açılması ve kendi diktalarını kurup halka değil kendilerine, sadece kendi ideallerine ya da gizli efendilerine hizmet etmeyi amaçladıklarından seçim yolunu temelli tıkamaya çalışan halk için hem en tehlikeli hem de hak iradesine en düşman olanlardır. Böyleleri bir kere iktidara geldiğinde onları oradan indirmenin tek yolu da kılıçtır.Halk iradesi ile indirilebilecek iktidarları indirmenin tek yolu da halkı ikna etmektir. Meşru bir hükümet halkının teveccühünü kaybetmemişse buna rağmen hangi karar mekanizması onun halka hizmet etmediğini söyleyebilir. Bu yüzden bu gibi mekanizmalar kurmak isteyenler aslında halkın teveccühünü asla kazanamayacak olan marjinal gruplardır. Onların kılıçla gelmesi ise ancak o ülke üzerinde hesapları olan güçlerin örtülü yada açık desteği ile olur. Geri yanı lafı güzaftır. Çünkü diğer görüşlerin sahipleri de genellikle seçimle gelenlerin seçimle gidecekleri dönemleri görmeden geçmişte yaşamış kişiler ile diktacılara karşı görüş belirtmiş kişilerdir. Seçilme yolu ile iktidara gelmenin mümkün olduğu ortamlarda bizi seçmezler diye bu yollara başvuranlarda artık seçilebilecekleri programlar ile seçime girmeye çalışmalı aksi takdirde yasal yaptırımlara hazır olmalıdırlar. Çünkü her söz yaşandığı ortan ve zaman kesitindeki mantalite ile ilgili söylenmiştir. Günümüz idollerin sıradanlaştığı tanrı kral ve liderler döneminin bittiği artık bireylerin pek çoğunun insan olarak tanrı kral ve liderlerden daha akıllı olduğunun ispatlandığı bir zaman ve mekân kesitinde yaşadığımız hiçbir suretle akıldan çıkarılmamalıdır. Seçimle gelip seçimle gitme yöntemini beğenmeyenlerin itirazlarından biriside biz azınlık olduğumuz yada düşüncemizde olanlar azınlıkta kaldığından zaten seçim yolu ile iktidara gelemeyiz o halde tek yol kılıçla gelmektir, düşüncesidir. Bu tür düşünce sahipleriniz demokrasi ve hukuk devletini ya daha önce hiç yaşamadıklarından ya da yaşadıkları ortamda bu kelimeler hiçbir zaman gerçek anlamları ile öğretilmemiş olduğundan böyle düşünmeye programlanmış ve başkada çıkar yol olmadığını zannedenlerdir. Demokrasi Demokrasi bir sepettir. Ülke halkının azınlık çoğunluk demeden hatta birey dahi kendi başına yaşamak istediği özgürce ortamdan beklentilerini ve taleplerini o sepete koyarlar. Parlamento'nun işi onların tüm bu taleplerini müracaat, ivedilik gibi kuralları konulmuş bir sıra ile ele alıp çözüm üretmektir. Hiçbir talebin, başkasının özgürlüğünü ihlal edemeyeceği şekilde uyumlu çözümler üretmektir. Kimse diğerinin taleplerine engel olmak hakkına sahip değildir. Buna kendisinin zarar gördüğünü ispat dışında izin verilemez. Bu gibi itirazlarda demokrasi içinde çözümlenir çözümlenemeyenlere de hukuk bakar. (Dikkat edin adliye personeli değil gerçek anlamda hukuk eğitimi almış ve hukuktan başka önceliği olmayan mahkemeler bakar) Hukuk Hukuk hak kelimesinin çoğuludur. Yani haklar olarak da söylenebilir. Hukuk mahkemeleri sadece hukuk önceliklidir ve başka hiçbir kaygı taşımazlar. İşleri en adil şekilde hakları kaklıya teslim etmek yada hukuka uygun şekilde dağıtıp adaleti sağlamaktır. Ne devlet ne ideoloji nede devlet erkanı hukuka müdahale edemez. Hukuk bu konuda kendi içinde mekanizmaları kurar ve kendi personelini dahi hukuka aykırı bulduğu kararlardan yargılayıp usulüne uygun müeyyideler uygulayabilir. Talepleri parlamento tarafından karşılanan halk adaletide hukuk sisteminden bekler ve sonuçta iç barış kendi kişisel yada zümresel çıkarlarını ne bahasına olursa olsun gerçekleştirmek isteyenlerin dışında sağlanmış olur. Bu kendi kişisel veya zümresel çıkarları için düzeni bozmak isteyenlere de hukuka uygun hareket edecek kolluk kuvvetleri müdahale edip onları hukukun huzuruna çıkarır ve hukuki normların onlara da uygulanmasını sağlar. Herkes makam veya mevkilerine bakılmaksızın hukukun uygulandığı demokrasi ve hukuk ile bağımlı parlamento'nun çıkardığı demokrasi sepetine uyumlu yasalar ile yargılanıp ön görülen yaptırımlara Adil hukuk düzeni içinde razı olmak zorunda kalır. Kolluk kuvvetleri Kolluk kuvvetleri özellikle kuvvet kullanmadan problemleri çözebilecek kabiliyetteki zeka seviyesi yüksek kriminal zeka ve akıl düzeyi standartların üzerinde olan kişilerin yeteneklerini geliştirecek okul ve akademilerden personel alır. Kendi alanında kendi kurmaylarını yetiştirir. Ve gereğinde kullanılacak kuvvet içinde o işe uygun yetiştirilen personelde o kurmay kadronun hizmetinde görev yaparak hukuk sistemine uygun görev yapar. Yasa denetimi. Yasaları gereğinde denetleme ve geri gönderme gibi işlemler için özel bir yüksek demokrasi ve hukuk öncelikli bir tür Anayasa mahkemesi kurulur. Buraya seçilme şartları demokrasi ve hukuk alanında verdiği karalar, eserler vs. gibi bazı kıstasların yanında hiçbir derneğe gruba kulüp'e loca ya vs bağlı olmamasının yanı sıra siyasi görüşleri ile her hangi bir yandaşlık taşımayan belli seviyeyi aşmış sicili temiz yargıçlardan oluşabilir. Bu konunun detayları çok geniş bir konsensüs ile belli normlar göz önünde tutularak tespit edilebilir. A.D.Şimşek
|
|
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.