T a r a f s ı z D e ğ i l i z

Dünyanın bittiği yer; Abu Dhabi....


Abu Dhabi’deyim… “Dünyanın bittiği yer” diyorum, zira burası dünyanın en zengin şehri unvanına sahip… Kişi başına düşen milli gelir 35 bin dolarla, ikinci sırada 24 bin dolarla Dubai geliyor biliyorsunuz.

Ülkenin kurucusu Şeyh Zayed, çölde bir vaha oluşturmaya çalışmış. Ya da bin bir gece masallarının yaşandığı bir ülke kuruluyor. Zira daha davam eden ya da henüz başlamamış birçok proje söz konusu…

Saadiyat Island-Mutluluk Adası projesi hayata geçtiği zaman sanırım tüm dünyanın gözü bir kez daha bu coğrafyaya çevrilecek. Lükste hayalleri zorlayan Burj el Arap, demode oldu bile, Palmiye adasının ucunda imar edilen Atlantis Otel ve inşa halindeki dünyanın en yüksek kulesi olan Burj el Dubai yarışmada yerlerini almışlar çoktan…

Bu yarışmada benim favorim, daha derli toplu haliyle Abu Dhabi’deki Emirates Palas. Gerçi orada da lobisinde kahvenin yanında istediğimiz çukulatalı kekler bayat geldi…

Dünyanın sonu… Aklınıza gelecek her şey var, dışarıda hava 48 derecede iken içerde buzda kayıp, biraz sonra çölde safariye çıkmanız mümkün…

Dünyanın en yüksek binaları, denizi doldurarak yapılan adalar, en pahalı arabalar, dünyanın en büyük alışveriş kullanmerkezleri Emirates Mall, Dubai Mall, Marina Mall, vs… gezmekle bitiremeyeceğiniz kadar alış veriş merkezleri, lüks otelleri, bir hafta gezdikten sonra dudaklarımdan dökülen, ‘işte dünya bu kadar’ oldu…

İnsanın gözünde büyüttüğü, elde etmek ve ulaşmak için ömürler feda edilen dünya işte bu kadardı… Biraz şaşkınlıktan biraz da yorgunluktan, tekrar edip duruyordum ‘işte dünya bu kadar, bitti…’

Lüksün ve maddiyatın neticede bir nihayeti var… Elde ettiğiniz ve yaşadığınızda fark ediyorsunuz ki, uzaktan göründüğü gibi değil, cazibesini çok çabuk yitiriyor ve gerçekte bir anlamı olmadığını görüyorsunuz.

Lüks tüketimdeki bu aşırılık önce Araplar’ın abartıyı seviyor olmasından kaynaklandığını düşündürse de, bence bu Batı’yı tiye almanın, dünyaya kafa tutmanın, meydan okumanın bir başka versiyonu…

Yine de Basra Körfezinin kıyısından okyanusa bakmanın ilginç bir tecrübe olduğunu söylemeliyim. Yeşille mavi en güzel aşkını burada yaşıyor, diyebiliriz. Körfezin dantelasında denizin rengi yer yer mavi ve yeşile dönüşüyor ve su yeşilinin ne meram renk olduğunu bir güzel temaşa ediyorsunuz…

Abu Dhabi’yi, Dubai’denden ayıran en bariz özellik, buranın yeşillendirilmiş olması. Geniş bulvarları iki tarafı da hurma ağaçları ile donatılmış… Süper lüks yalıların, köşklerin bahçeleri özellikle, çiçeklendirilmiş. Parklar ve bahçelerle size çöl de bir vaha sunulmuş…

İlk geldiğim günlerde, havanın sıcaklığı, erkeklerin beyaz, kadınların siyah giysili hali bana ilk önce Harem-i Şerif’deyim hissi verse de, şortlu İngilizler’le karşılaşınca Harem’de olmadığımızı anladım.

Yollarda, alışveriş merkezlerinde yerel halktan çok, yabancılarla karşılaşıyorsunuz. Hintliler’in ve Uzakdoğulular’ın istilasına uğramış gibi bir havası var. Paranın merkezi olduğu için hareketli bir iş hayatı söz konusu.

Bizim iş partnerimiz, Lübnanlı bir iş adamı. Evine yemeğe davetliyiz ama son dakika yemek bir gün sonraya tehir kullanediliyor. Asistanı gerekçe olarak “Sarkozy burada” diyor, kısaca… Aldığımız bilgiye göre iş bağlamaya gelmiş… Lübnanlı iş adamı, veliaht prens Muhammed’e çok yakın biri…

Bizim, değil cumhurbaşkanımız, başbakanımız böyle gayri resmi iş takibi için Şeyh Muhammed’e yakın bir iş adamının evine yemeklere gitse sanırım, basında kıyamet kopardı…

2009, Şeyh Zayed’in yüzüncü doğum günü olarak kutlanmış, o yüzden birçok yerde bu kutlama ile ilgili panolar asılmış… Hiç değilse Arapça kocaman ‘zel’ harfi ve yanın da Şeyh ile ilgili bilgiler…

Şu ya da bu sebeple burada olabilirim ama beni buraya çeken asıl unsur çöl… Çöl tasavvufta yaşanılması gereken bir tecrübedir. Şehirde düzenlenen safari turları genelde gece dansöz oynatarak nihayetlense de biz, kendi safarimizi iyi bir rehber şoförle, kendimiz düzenlemeyi planlıyoruz…

Bir takım sufi tecrübeler hedefliyoruz zira… Prof. Mahmut Erol Kılıç Hoca, son seminerinde minaresi, kubbesi hatta hiçbir yapı malzemesi olmayan, çölde bir camide kıldığı namazı anlatmıştı… Bildiğiniz, dümdüz çöl, çizgiyle çevirdikleri bir alanı camii yapmışlar, orada kılınan namazın feyzi ile diğer mübarek mekânlarda kılınan namazın feyzi ile yarışabilir demişti…

Cami deyince gerçi, Abu Dhabi’nin simgesi haline gelen, ya da simgelerinden biri olan Şeyh Zayed Camii ki, dünyanın üçüncü büyük camisi olarak büyük camiler listesinde yerini almış bulunuyor… Tüm ihtişamı ile belki de yeni bir yazı konusu olur

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.