[anadoluhaber:35125] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Kazakistan hızla Hristiyanlaşıyor

Posted: 31 Aug 2009 02:06 AM PDT


Kazakistan Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre son 20 yılda misyonerler, tam 500 bin Kazak'ı Hıristiyanlaştırdı.

Kazakistan Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre, başta Güney Kore olmak üzere misyonerler, tam 500 bin Kazak'ı Hıristiyanlaştırdı.

Ramazan'da Kazakistan'a yardım götüren İHH ekipleri, karşılaştıkları manzara karşısında şoke oldular. İHH Yönetim Kurulu Üyesi Murat Yılmaz, Kazakistan'da 20 yılda misyonerlerin 500 bin Kazak'ı Hıristiyanlaştırdığını öğrendiklerini belirtti.

Yılmaz, "Misyonerlik Kazakistan'ın geleceğini tehdit edecek şekilde büyüyor. Kazakistan Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan edindiğimiz bilgilere göre Yehova şahitleri, Evanjelistler, Babtist ve Koreli misyonerler 20 yıla yakın sürede 500 bin Kazağın dinini değiştirmişler. Bu Kazak halkı için çok büyük bir tehlike" diye konuştu.

Murat Yılmaz, misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçmek için Türkiye tarafından Kazakistan'da üniversiteler ve okullar açılmaya başlandığını da belirterek şunları söyledi: "Din eğitimine destek veriliyor. İHH da eğitim ve kültürel çalışmalarıyla misyonerlik faaliyetlerine karşı Kazak halkını bilgilendirmeye başladı"



Ünlü bir Kazak şairi ve düşünürü Muhtar Şahanov, bir Türk gazeteciye geçtiğimiz yıl durumu şu sözlerle anlatmıştı:
"Din konusunda Kazak Parlamentosu'nda iki defa açıklama yaptım ve dedim ki, son yıllarda 500 bin Kazak, başka dinlere geçti. Bir ihtiyarın dört çocuğu vardı. Bunlardan biri Müslüman kaldı. Diğer üçü başka dinlere geçti. Adam öldüğü zaman dört kardeşin her biri babaları için kendi dinlerine göre bir cenaze töreni düzenlemek istedi. Kırgızistan'da büyükelçi olduğum zaman orada benim Rusça'ya çevrilmiş şiirlerimi ezbere bilen bir Kazak kızı vardı. Beni arayıp arkadaşları ile birlikte ziyaret etmek istediğini söyledi. İkisi Kırgız beş bayan geldi. Bunlar beni kendi dinlerine davet etti. O sırada odama Cengiz Aytmatov girdi. Meğer bunlar çok ünlü birini kendi dinlerine kazandırabilirse büyük ödüller alıyormuş. Misyonerler, bu bölgede çok yoğun çalışıyor. Kazakistan'da misyonerler tarafından kapısı çalınmadık, kitap, broşür ve hediye verilmedik tek bir ev dahi bırakmadılar."

Uzmanlar, ülkenin misyonerler için açık bir cennet haline gelmesine, Nazarbayev'in Müslümanlardan çok korktuğu için izlediği anti- İslamcı politikalarının tesiri olduğunu da belirtiyorlar.

SSCB döneminin hemen sonrasında Kazakistan hakkında şöyle bir rakam vardı: Halkın yüzde 40-45'i Rus, Yüzde 40-45'i Rusla evli olan Kazaklar ve yüzde 10'u da Kazaklardan oluşmakta.

Uzmanlar, son din değiştirmeler sonrasında Kazakistan'daki "Müslüman Kazak kimliğinin tam anlamıyla bir yok olma tehlikesi içine girdiğini düşüyünüyorlar.

DÜNYA BÜLTENİ

ABD İncirlik'ten daha erken çekiliyor

Posted: 31 Aug 2009 01:15 AM PDT

Irak işgalcisi Amerika'nın kısmi olarak askerlerini geri götürürken Türkiye topraklarını kullanması kesinleşti.Bilindiği üzre Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında sürdürülen 'stratejik müttefiklik' ismi altında ki ABD'nin kendi amaçları doğrultusunda Türkiye'yi İslam Coğrafyasında kullanma amaçlı işbirliği neticesinde Irak işgali başlamış ve Türkiye olmadan bölgede hiç bir adım atamayacak olan ABD'ye büyük manevra alanı yine Türkiye tarafından sağlanmıştı.Öncelikle bunlardan bir tanesi haberde de ismi geçen ve yıllardır bütün kesimlerce derhal kapatılması için çeşitli platformlarca dillendirilen İncirliktir.

Bilindiği üzre son ABD büyükelçisinin son Adana ziyareti esnasında ki sözler hala hafızalarımızda kazılı durmaktadır.'.ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin aldığı kararla gelecek 19 ay boyunca Irak'tan asker çekmeyi sürdüreceklerini belirterek, ''Ancak İncirlik Üssü'nden çekilmiyoruz. İncirlik, Irak ve Afganistan açısından önemli'' diyerek adeta İncirliğin neye hizmet ettiğini açıklıyordu.


ABD YAKTI YIKTI ŞİMDİDE TÜRKİYE'NİN GÜVENCESİ İLE ASKER ÇEKİYOR

Amerika bu askeri üssü dün olduğu gibi Irak ve Afganistan dahil İslam Topraklarında ki işgal ve katliamlar için kullandığı gibi özellikle 'işkence uçakları'diye anılan ve müslüman esirleri guantanamo ve diğer gizli işkence üslerine götürmek içinde kullanıyor.Bu askeri üs tam anlamı ile ABD'nin yüz karası olduğu gibi Türkiye topraklarında da adeta işgal edlmiş bir toprağı andırmaktadır.Şu anda Abd adına çekilme dediği bir strateji ile Iraktan Asker çekiyor.Ve yine Türkiye topraklarında yer alan bu işgal üssünü kullanacak.Türkiye yine tarihi bir hata ile kendini ABD çıkarlarına hizmet etmesinin yanında İslam dünyasında ki hamiliğini veya liderliğinide kullandırarak adeta 'TARİHİ ROL'üne zıd bir şekilde işgalci askerleri topraklarına sokacak.Hem İslam dünyasında ki hem de bir bütün olarak kendi hinterlandı içerisinde itibar kaybına uğrayacak olan kesinlikle Türkiye olacaktır.

ABD'nin yeni yüzü olan Barack Obama'nın seçim öncesi vaat ettiği, Irak'taki 142 bin ABD askerinin çekileceği sözünü yerine getiriyor. Üstelik çekilme tarihi Ağustos 2010'dan daha da önceye alındı.


Akşam Pentagon'dan İncirlik Hava Üssü'ndeki 39'uncu Wing Komutanlığı'na birkaç gün önce gönderilen yazının detaylarını ele geçirdi. Pentagon'dan gelen yazıda Irak'tan çekilecek askerlerin İncirlik'te toplanacağı ve sevkıyatın bu üs üzerinden sağlanacağı belirtilirken, '100 bin askerin konaklayacağı şekilde hazırlıklara başlansın' talimatı verildi.

Yazı, askerlerin açıklandığı 2010 Ağustos ayında değil, aralık ayı sonuna doğru gönderilmeye başlanacağını ortaya koydu.

YÜZLERCE EV KURULACAK

Talimatın gelmesinin hemen ardından 100 bin askeri ağırlamaya hazırlanan İncirlik Üssü'nde konaklama ve yemek gibi ihtiyaçların giderilebilmesi için lojistik çalışmalara başlandı.

Aralık ayında başlayıp 2011'e kadar sürecek çekilmede periyodik aralıklarla askerlerin İncirlik Hava Üssü'nde 10'ar gün konaklayacağı daha sonra kısım kısım ülkelerine gönderileceklerinin planlandığı öğrenildi.

Üs içerisine yüzlerce prefabrik ev kurulması için de çalışmalar başladı. Askeri kargo uçakları ile askerlerin barınmasını sağlamak için Amerika'dan tonlarca malzeme İncirlik'e taşınırken, 'Çadırkent'i oluşturmak için inşaat çalışmaları hız kesmeden devam ediyor.

ABD'nin üstte kullandığı MAC terminali sayısı da, sevkıyatın hızlanması için 3'ten 12'ye çıkarılıyor. Pist sayısının artırılması ve prefabrik evlerin inşası ise başladı. Erken çekilme 'Obama'nın yeni yıl jesti' olarak değerlendirilirken, konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

İncirlik'te görevli ABD'li bazı subaylar, bunun gizlenmesini, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin ısrarcı tavrına bağlıyor. Talabani, Irak'taki iç güvenliğin tehlikeye düşmemesi için ABD güçlerinin kalmasını istiyordu.


.:: KomploTeorileri ::. Türkiye'de 36 etnik dil konuþuluyor

Posted: 31 Aug 2009 12:35 AM PDT

KÜRT AÇILIMINI BLOG YAZARI İSMAİL CENGİZ CENGİZHAN’LA KONUŞTUK

Posted: 30 Aug 2009 10:08 PM PDT


Tanınmış blog yazarlarından İsmail Cengiz Cengizhan AKP'nin Kürt açılımı değerlendirdi. Cengizhan, sorularımıza şu karşılıkları verdi.

KÜRT AÇILIMI SAMİMİ BİR GİRİŞİM OLABİLİR

AKP, Kürt açılımı konusunda samimi olabilir, samimi olmakla doğru politika izlemek ayrı şeylerdir. Kürt açılımıyla bu gün büyük bir yanlış yapılmaktadır.

Ne demek Kürt açılımı? Bizim öncelikli sorunumuz demokrasidir. Biz, demokrasimizi ilerletemiyoruz. Güneydoğu sorununu, demokrasi sorununun önüne koymamak lazım...

ÖNCE DEMOKRASİ

Demokrasi içerisinde Kürt vatandaşlarımızın taleplerini yerine getirmek mümkündür. Kürtçe isim konulamaz yasağı yanlıştı. Doğu'da bazı yerleşim yerlerinin isimleri değiştirilmiştir. Olabilir. Türkiye'nin birçok yerinde ismi değiştirilen yerler var.

KARDEŞLİK DEMOKRATİK ORTAMDA KORUNUR

Türk Kürt kardeştir diyoruz. Kardeşliğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Bu topraklarda doğup büyümüş Ermenilerle de, Rumlarla da kardeşiz. Bizim kardeşliğimiz ırkçılık temeline dayanmaz.

Sorunumuz, bu kardeşliği koruyacak demokratik ortamın kurulamamasıdır. Hükümetlerimiz bunu yapamıyor. Ya da yapmak istemiyorlar.

AKP, KÜRT SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

Şunu sormamız gerekmez mi? Ne oldu da AKP'nin aklına birden bire Kürt açılımı düştü. Daha düne kadar bu liderler Kürt adını ağzına dahi alamıyordu.

Böyle bir parti demokratik açılım yapabilir mi? Buna inanmak saflık olur.

AKP çok değil, daha geçtiğimiz aylarda laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlandı. Bu suçtan dolayı ceza aldı. Demokrasiyi yıkmak isteyen bir partiden demokratik çalım bekleniyor.

Bu kadar saf olmayalım.

KÜRT AÇILIMI DEĞİL, DEMOKRATİK AÇILIM

Demokratik açılım deyip duruyorlar. Niye Güneydoğu sorunu ile başladınız bu açılıma? Daha önce neredeydiniz? Ve hala neredesiniz?

Memurun grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı var mı? Kamu personeli siyasi partilere üye olabiliyor mu? Hangi ülkede böyle yasaklar var? Yıllardır, söz verdikleri halde, milletvekillerinin dokunulmazlığını bile kaldıramadılar.

DİĞER PARTİLER DE SUÇLU

Güneydoğu sorununun nasıl çözüleceğini aydınlarımız, bilim insanlarımız defalarca dile getirdi. Bu görüşlerin içinde terörün dış bağlantıları da vardı. Doğruları söyleyen aydınlarımız ihanetle suçlandı. Yalnız AKP değil, birçok parti bunu yaptı. Aziz Nesin ve arkadaşları yıllar önce Kürt sorununun çözümü için toplantılar düzenlemişlerdi. O toplantılara katılan aydınlarımız ihanetle suçlandı.

Sonuçta AKP 200'li yıllarda iktidara geldi. Şuan tek suçlu olarak AKP gösteriliyor. Geçmiş hükümetler de yandaşlarının kişisel çıkarlarını memleket çıkarlarından üstün tuttu.

Bu ülkede işsizlik var, eğitimsizlik var. Bunlarla yeteri katar ilgilenilmedi. Gidin Doğu illerine gözlem yapın. Kahvehanelerin insan almadığını göreceksiniz.

İNSANLARIMIZ AÇ BIRAKILDI

İşsizliğin olduğu her yerde büyük sosyal sorunlar yaşanır. PKK bu sorunlardan biridir. Bunu bilmek için bilim adamı olmaya gerek yok. Cennet gibi bir ülkede insanlarımız aç bırakıldı.

Topraklarımızı ekmiyoruz. Buğdaya kadar birçok tarım ürününü dışarıdan almaya başladık. Et, süt üretimi yapmıyoruz. Eskiden dağlarımız koyun sürüleriyle doluydu. Köylü hayvancılık yapmayı bıraktı.

İşsiz kalan insanımız şehirlere akın etti. Ne vardı da şehre geldi bu insanlar? Çaresiz kaldılar da geldiler. Tek istedikleri ailelerini geçindirmekti.

Hani aile önemliydi. Halkı üretimden alı koyduğunuzda, yoksullaştırdığınızda bilin ki aile düzeni de dağılacaktır. Bugün ülkemiz ekonomik nedenlerle parçalanmış ailelerle dolu, devlet yurtları terk edilmiş çocuklarla dolup taştı. Şehirlerimiz giderek daha korkunç bir hal alıyor. Analar, babalar, genç delikanlılar işsizlik yüzünden cinnet geçiriyor.

İş bulamayanlar hırsızlık yapmaya başladı. Kapkaççı oldular. Katil oldular. Kürt açılımını koyun bir tarafa… Önce bunları çözeceksiniz.

SORUNUN BİR PARÇASI DA EĞİTİM

Ana babalar çocuklarının geleceğini kurtarmak için ne yapacağını bilemez hale geldi. Liseye gidiyorsun yetmiyor. Bir de dershaneye gitmen lazım. İki çocuklu bir memur ailesinin halini düşünün. Çocuk mu okutsun dershaneye para mı yetiştirsin. Lise varsa bu dershanelere ne gerek var. Çürümüş sistem kendini çürük bir yapıyla tamir etmeye çalışıyor. Türkiye'de eğitim çürümüştür. Eğitim sömürü aracına dönüşmüştür. Adaletin olmadığı yerde mafya adaleti ortaya çıkar. Eğitimde de böyle olmuştur. Devlet, eğitimi doğru dürüst idare edemeyince dershaneler ortaya çıkmıştır. Siyasetçiyseniz önce bu sorunlarla ilgileneceksiniz. Demokratik açılım, halka iyi bir eğitim hizmeti vermekten geçer.

PARALI EĞİTİM EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR

Eğitimi paralı hale getirmişseniz, yoksul Türk, Kürt, Çerkez çocuğuna üniversite okuma olanağı tanımıyorsunuz demektir. Eğitimin hakça verilmediği bir ortamda demokrasiden söz edemezsiniz. Eğitimin hali o kadar içler acısı ki, resmi okuluna para bulamayan devlet, özel okulculuğu teşvik ediyor. Özel okul kuranlara maddi destek sağlanıyor. Devlet okuluna ise hizmetli alınmıyor. Niye yapıyorlar bunu? Amaçları devlet okullarını kapatmak mı? Fili olarak birçok okulumuz zaten kapanmış durumda. Okulların kapanmasına yakın bakın liselerde bir tane öğrenci kalıyor mu? Hepsi dershaneye gidiyor.

EĞİTİM GÖRMEK GELECEĞİN GARANTİSİ OLMAKTAN ÇIKTI

Öyle büyük kötülük yaptılar ki ülkeye, eğitime, bilim yoluyla kalkınmaya duyulan güveni yıktılar. Liseler lise değil artık. Üniversiteler tabela üniversitesi. Okusan ne olacak? Ağzınla kuş tutsan iş bulamıyorsun. İşe girmek istiyorsan İngilizce bileceksin diyorlar. Bildin diyelim, ikinci dil istiyorlar. Lazım olduğu için değil, sınava giren insanları elemek için yeni özellikler arıyorlar. Gençlerimiz, çocuklarımız test çözmekten düşünme yeteneklerini kaybettiler. Elinde en iyi diplomayla iş arıyorsun yine de işsiz kalıyorsun.

Televizyonlarda gördük. İşsiz üniversite mezunlarına kütük taşıttılar. Bakalım en iyi hanginiz kütük taşıyorsunuz. Bu şekilde insanlar maden ocaklarına işçi alındı. Ve o maden ocağı çöktü. Gencecik bedenler göçüğün altında kaldı. Bunun için mi üniversite okumuştu bu gençler? Bu olayı çözmeden mi Kürt sorununu çözeceksin?

ÖNCE YOKSULLUKLA MÜCADELE EDİLMELİ

Bu ülkede demokrasi kurulacaksa önce işsizliğe çare bulunmalı. İş bulamayanlara, işsiz kalanlara devlet işsizlik maaşı vermeli. Bu yapılıyor ama nasıl? İşsizlik fonundaki paraları başka amaçlar için kullanıyorlar. Sen işe girene kadar değil, sembolik bir işsizlik parası vererek konuyu örtbas ediyorlar.

KÜRT AÇILIMI AMERİKA'NIN İSTEĞİ

Daha düne kadar başörtüsü kavgamız vardı. Şimdilerde bunu unuttular. Amerika'nın isteği ile gündemimize Kürt açılımı sokuldu. Cumhurbaşkanımız, birden bire, kendisine vahiy gelmiş gibi, "yakında güzel şeyler olacak," deyip durdu. Birileri, hani belgesi nerede bunun diye soruyor. Kürt açılımının ABD planı olduğunu kanıtlamak için elimizde belge olmalıymış. Belgede de şu yazacak: Türkiye Kürt açılımı başlatmalı. Altında da Obama ile Erdoğan'ın imzası... Böyle bir belge getirmeyen namussuzdur deniyor. Bu nasıl bir siyasettir? Amerikan siyaseti yalnızca belgelere bakılarak mı anlaşılır? Devletlerin gizli görüşmeleri olur, devletlerin ne yapmaya çalıştığı yaptıklarından anlaşılır.

PKK KENDİ SÜTÜYLE BESLENMİYOR

Dış merkezli bir örgütten söz ediyoruz. PKK dış merkezli bir örgüttür. Güneydoğu'yu iyi bilirim ben. Dağlarında asker öğretmenlik yaptım. Hiçbir Kürt ailesi bana, çocuğuma Türkçe öğretmeyeceksin demedi. Aksine, "öğretmen," dediler, "çocuklara okulda Kürtçe konuşturma, Türkçe öğrensinler, yarın İstanbul'a gidecekler, Türkçe bilirlerse iyi olur, rahat ederler…"

Kürt vatandaşlarımızın PKK ile ilgisi yoktur. Şuan ilgili gibi görünenler devletten umudunu kesen, toprağını ekemeyen, ekecek toprağı olmayan, bir işe girememiş ana babalardır, gençlerdir. Yoksulluk içinde çırpınıp duran insanları kandırmak her zaman kolay olmuştur. Doğu ve Güneydoğu illerimizde yoksulluk arttıkça DTP'nin oyları da artmaktadır.

Şunu unutmayalım ki PKK denilen örgüt kendi sütüyle beslenmiyor. Yılana, Amerika ve AB ülkeleri süt taşıyor.

Bir terör örgütü bir ülkenin silahlı kuvvetlerine kafa tutacak kadar nasıl güçlenir?

Güneydoğu'nun dağlarında ağır makineli silahlar bulunuyor. Kim çıkarıyor bu silahları oralara?

Terörle beslenenlerin aylık gelirine bir bakın. Nereden alıyor PKK bu kadar parayı? Eroin kaçakçılığı yaptıkları söyleniyor. Nasıl yapıyorlar bunu? Devlet ya da devletlerin içinde adamın olmadan eroin kaçırabilir misin?

DENİZ SEKİ GİBİ GARİBANLARA GÜÇLERİ YETİYOR

Evinde azıcık eroin bulunan kişileri nasıl süründürdüklerini görüyoruz. Düşünün, Deniz Seki'nin başına neler gelmedi. Bir taraftan siyasetçilerin gözünü baka baka eroin kullananlar, bir tarafta da kimi kimsesi olmayan Deniz Seki gibiler.

Türkiye'de maalesef böyle bir adalet var. Her konuda halkımız adalet istiyor.

DENİZ FENERİ DAVASI

Deniz Feneri davası Almanya'da yeri göğü birbirine kattı. Dava Türkiye'ye taşınınca her şey süt liman oldu. Ne televizyonlar, ne gazeteler davanın büyüklüğünü dile getirdi. Oysa Alman basınına göre bu olay 100 yılın en büyük soygunuydu.

Hani adalet?

Hani Türkiye'de adil yargı vardı?

Suçu belli olmayan onlarca insanı aylarca Ergenekon davası kapsamında içeri aldılar.

Deniz Feneri davasındaysa ne olup bittiği açıkça ortada… Suçu işleyenler biliniyordu. Bu kişilerin Avrupa basınında boy boy resimleri yayınlanıyordu.

Alman yargıçlarına göre, Almanya'da yaşayan gurbetçilerimiz kandırılmış, büyük bir kesim üzerinde din sömürüsü yapılmış, bir ayağı Türkiye'de olan şeriat yandaşları tarafından, binlerce insandan yasal olmayan yollarla para toplanmıştı.

"100 Yılın Soygunu" denecek kadar büyük para…

Bu paralar Türkiye'de adresi belli olan kişi ve kurumlara aktarılmıştı. Her şey açıkça görülüyordu.

Ama Türk adaleti hala sessiz… Olay incelemede…

Türk adaleti Atatürkçü aydınları kovalamakla meşgul...

ERGENEKON YALANI

Ergenekon adında bir örgüt uydurdular. Nasıl bir örgütse, bir yıl içerisinde çöküverdi.

Sormak lazım, PKK'ya niye bir şey olmuyor?

Allah tarafından mı korunuyor bu örgüt.

Niye gücünüz PKK'ya yetmiyor?

Ergenekoncuları çökerttiğiniz gibi niye PKK'yı çökertemiyorsunuz?

PKK AMERİKAN MAŞASI

Amerika, PKK'yı uzunca bir süre bize karşı kullandı. Hepimiz biliyoruz ki Amerika istese bir günde PKK'yı yerle bir eder. Para ve silah kaynaklarını kurutur.

Ama hayır. Amerika PKK'yı incitmeden olayı bitirmek istiyor.

Türkiye'ye," biz artık PKK'yı desteklemeyeceğiz, siz de bu PKK teröristlerini dinleyin artık, sizden bazı talepleri olacak, bu taleplerini yerine getirirseniz, demokrasiniz açısından iyi bir şey yapmış olursunuz," diyorlar.

AKP'de buna kanıyor.

Neden Amerika'ya, PKK'yı sen besledin, sen bitireceksin denmiyor? Kaldı ki, Avrupa ülkeleri desteğini çektiği gün PKK Türkiye tarafından bitirilebilir.

NEDEN AMERİKAYA KAFA TUTAMIYORUZ?

Amerika büyük ülke çünkü? Ekonomik savaşta aptallık yapıp yenilmişiz. Yıllarca kapısına dayanmış borç istemişiz. Sürekli borçlu kalan bir ülkenin itibari elbette düşük olacaktır.

Bütçesini har vurup harman savurduğu için geçinemeyen, sürekli sizden borç alan, aldığı borçları da gerektiği gibi kullanamayan bir adama nasıl bakarsanız, Amerika'da bize öyle bakıyor. Böyle bir adamın saygınlığı yoktur. Türkiye bu haliyle AB kapısında beklemektedir. Batı'nın gözünde Türkiye, saygınlığı olmayan bir ülkedir. Tek taraflı, yalnızca sağ ağırlıklı siyasetin bizi getirdiği nokta budur.

Başımızda dik duran bir hükümet olsa, inanın Amerika 'Önce Türkiye!" diyecektir. Ya PKK, ya Türkiye tercihinde Türkiye tercih edilir. AKP'nin yapmadığı ve yapamadığı şey budur.

HALK APTAL YERİNE KONUYOR

Bizler aptal değiliz. Ergenekon davası ile Deniz Feneri ve PKK davasını bir araya getirdiğimizde gerçeği açıkça görüyoruz. PKK 20 yıldır Türkiye'nin gündemindedir. Yıllardır bu örgüt ortadan kaldırılamamıştır. Ergenekon'un da bir örgüt olduğu dile getirildi. Kim bu örgütün lideri? PKK'nın liderleri belli… Ergenekon'u biranda çözen savcılarımız PKK'yı niye biranda çözüp paketleyemiyor? O paketi yapmak zor. O paketin içine Amerika'yı koyacaksınız, AB ülkelerini koyacaksınız.

ATATÜRKÇÜLERE KARŞI SIKIYÖNETİM

Silivri mahkemesi gibi bir mahkemeye ne gerek vardı? Sanki sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim dönemlerinde kurulur böyle mahkemeler. Türkiye'de mahkeme mi yoktu?

Ergenekon davası için ayrı hâkimler, savcılar tayin ediliyor. Türk halkı bunları görüyor.

Kimin rejimi korumaya çalıştığı, kimlerin yıkmak istediği anayasa mahkemesinin kayıtlarında yazılıdır. Atatürkçülere karşı Türkiye'de bu gün sıkıyönetim ilan edilmiştir.

KONUŞACAK AYDIN KALMADI

Silivri mahkemesi aydınlarımızın yeterli kanıt olmadan yargılandığı bir mahkeme oldu. AKP iktidarını eleştirenlerin çoğu tutuklandı. Türkiye de konuşacak aydın kalmadı.

Şu anda konuşmakta olan sözde aydınların kim olduğunu biliyoruz.

Gazetelerin, AKP iktidarından medet uman köşe yazarları var. Kalemini, kişisel menfaatleri doğrultusunda oynatan bu aydınlarla Türkiye'nin sorunlarına çare bulunamaz.

NEDEN BÖYLE OLDU?

Ulusumuz tam bir kuşatılmışlık içindedir. Bu, Amerika, AB ülkeleri ve AKP kuşatmasıdır.

Nasıl bu noktaya gelindiğini hatırlayalım. AKP iktidar olurken, Türkiye'nin laik ve ulusal devlet yapısını savunan, din sömürüsüne karşı çıkan büyük bir aydın kesimiyle karşılaştı. Bu aydınlar devamlı olarak AKP'yi eleştirdi.

Bu sırada dünyada küresel rüzgârlar esmeye devam ediyordu. Emperyalizme yeni sömürü alanları açmak için ulus devletler parçalanmalıydı. Dünyayı kuşatan büyük sermaye yeni bir sömürü anlayışı geliştirmişti. Ulus devlet olarak kalmak isteyen ülkelere küresel sermaye giremiyordu.

Yabancı sermaye bir ülkeye yerleşir ve o ülkenin tüm kaynaklarını kendi çıkarı için kullanmaya başlar. Bu kaynakların başında insan gelir. Yenidünya düzeni için insan, yalnızca ucuz iş gücüdür, insanın bunun dışında değeri yoktur.

Yabancı sermayenin önündeki en büyük engel Atatürk'tü. Atatürk, Türk ekonomisinin milli olması gerektiğini savunuyordu. Türk halkı artık bu anlayıştan uzaklaştırılmalıydı.

BATI AKP'YE NEDEN SAHİP ÇIKIYOR?

Atatürk ve cumhuriyet rejimine karşı en cüretkâr saldırılar bu güne kadar en çok AKP tarafından yapıldı. Emperyalizm bunu gördü ve AKP'ye sahip çıktı. Atatürk'e karşı yürütülen eylemler ilericilik olarak ele alınmaya başlandı.

Atatürk'ün resimlerini devlet dairelerinden indirin dendi. Türk milleti tarihiyle barışmalıdır dendi. Atatürk'ün, Nutuk'ta, ihanetinden söz ettiği kim varsa aklanmak istendi. Cumhuriyet, Müslümanlara eziyet etmiştir dendi. Cumhuriyet, İslam düşmanıymış gibi cumhuriyetle İslam'ı barıştırmaya kalktılar.

AKP, bu görüşün siyasetini yaptı.

KÜRT AÇILIMI AKP'NİN SONU OLACAKTIR

Şapka düşmüş kel görünmüştür artık. AKP'nin nasıl bir parti olduğunu bundan sonra milletimiz daha iyi görecektir. Kürt açılımının AKP'nin sonu olacağı kesindir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Türkiye de Türk- Kürt ayrımcılığı yoktur. Türk halkı, Kürtlere hiçbir zaman etnik halk muamelesi yapmamıştır. Böyle bir ayrımcılık aklına bile gelmemiştir.

Türk- Kürt yıllarca aynı sofraya oturmuştur. Hep birlikte aynı okullara gittik, birlikte nöbet tuttuk, askerlik yaptık.

Türkiye insanı insanların kimliğiyle uğraşmaz. Atatürk'te uğraşmamıştı.

Ayrımcılığın ne olduğunu en çok Batı ülkeleri bilir. Çok uzakta değil, daha 40'lı yıllarda bütün Batı ırkçılık yüzünden birbirlerini doğramıştır. Bu zulme dayanamayanlar Türkiye'ye sığınmıştır.

Tarihin birçok döneminde, üzerinde yaşadığımız topraklar, zalimlerin zulmünden kaçan milletlerin sığınabildiği son liman olmuştur.

Teknik ilerleme dışında medeniyet adına Batı'dan alacağımız bir şey yok. Bu güvensizliği üzerimizden atalım artık.

TÜRK ADININ ANLAMI

Dönüp dolaşım, neden bu ülkenin adı Türkiye'dir deniyor. Birileri kafayı Türk kelimesine taktı. Tarih bilmeyenler, 'Türk' kelimesi milliyetçiliğin ifadesidir söylemiyle kandırılıyor. Biraz tarih okuyan bilir ki, Türk kelimesi o yıllardaki ulusalcılık akımlarının sonucuydu. Bulgarlar biz Bulgar'ız diye ayaklanmıştı, Rumlar biz Rumuz diye ayaklanmıştı. Kurtuluş mücadelesini verenler de biz de Türk'üz demişti. Ne var bunda? Kimse bu topraklarda saf Türk kanı aramıyor ki… Burada doğmuş büyümüş olan herkes bu ülkenin vatandaşıdır diyoruz. Şu vatandaşlarımıza şu ayrım, bu vatandaşımıza şu olanak diyen bir düzeni savunamayız.

Güneydoğuda birçok yoksul insanımızın olduğu doğrudur. Şu da var ki, bu ülkenin en zenginleri arasında Kürtler yer alır.

Türkiye'nin her yerinde fakirimiz var. Yapmamız gereken şey, birlikte yoksullukla mücadele etmektir.

Ramazanlarda iftar çadırı kurarak, oy avcılığı yapmak demokrasiden yana olan siyasetçilere yakışmaz. Halkı yoksul bırakıp sonra da ona sadaka veriyorsunuz. Halk sizden iş istiyor. Bunlarsa insanımızı dilenciliğe alıştırıyor.

Geçen seçimlerde Doğu'da buzdolabı dağıttılar. Köylü bir anamız, "bize iş verilse daha iyiydi," dedi. Çünkü o dolabın içine kayacak hiçbir şeyi yok evinde.

ESAS MÜCADELE ALANIMIZ SANDIK OLMALI

Bizi başörtüsüyle, Türk Kürt ayrımcılıkla oyalamaya çalışanlara sandıkta ders vereceğiz.

Hükümete soracağız, işsizliği çözebildim mi?

Yeni fabrikalar açtın mı?

Tarlalarımızı ekebilecek, ürünümüzü satabilecek miyiz?

Üzerinde duracağımız konular bunlar olmalı. Partilileri değerlendirirken yoksulluk sorununu çözüp çözemeyeceklerine bakmalıyız.

Bu gün binlerce üniversite mezunumuz iş bulamıyor. Gençlere sorun, hepsi yurt dışına gitmek istediğini söyleyecektir.

NEDEN BÖYLE OLDU?

Gençlerimizin ülkeden ve hükümetlerden beklentisi kalmadı.

Vatanımıza eskisi kadar sahip çıkamıyoruz. Sorun mu var karşımızda, kaçıp kurtulalım istiyoruz. Vatanında karnını doyuramayan milletler, vatanlarından soğumaya başlar. Kötü iktidarların vatana yapacağı en büyük ihanet budur.

Çok çalışmış, okumuşsunuz, iş arıyorsunuz bulamıyorsunuz, yurt dışına gitmek istiyorsunuz gidemiyorsunuz. Toprağınız var ekemiyorsunuz. Çocuklarınız sosyal felaketlere sürükleniyor, seyirci kalmak zorunda kalıyorsunuz.

Ve başınızda dindar bir iktidar var. O da size sabredin "Allah büyüktür!" diyor.

Kendileri sabrediyor mu?

Amerika'da yaşayan çocuklarının altına gemi alıyorlar. Servetlerinin hesabını bir yapın. Yapında görün. Niye Allah kelimesini ağızlarından düşürmediklerini daha iyi anlarsınız.

KİMSENİN, BİR BAŞKASINA İNANÇ ŞIRINGA ETME HAKKI YOKTUR

Dinle, ilahi söylemlerle, gözyaşlarıyla oy isteyen insanlara kanmayacaksınız.

Tanzimat ve cumhuriyet tarihimiz dini siyasete alet edenlerin büyük siyasal yanlışlarıyla doludur.

Kimse bu topraklarda en iyi Müslüman biziz siyaseti yapmasın. Kendini Müslüman sayan herkes Müslüman'dır. Herhangi bir dini kabul etmeyen vatandaşlarımız da olabilir. Kimsenin kimseye inanç şırınga etmeye hakkı yoktur.

CUMA NAMAZI SİYASETE ALET EDİLİYOR

Devlet adamları dini tavır sergilemekten uzak durmalıdır. Bürokratların bütün inançlara eşit mesafede durması gerekiyor. Herkesin bir inancı var kuşkusuz. Kimin neye, ne kadar inandığını Allah bilir. Din, kuru bir inançtan ibaret değildir. Herhangi bir dine mensup olmayan bir insan da kelimenin tam anlamıyla insan olabilir. İyi ahlakla, dindarlığı birbirinin gereği olarak görmemek gerekir.

Bugün bakıyoruz, Cuma günleri devlet erkânı hep birlikte camideler. Bugün bu cami, başka gün başka bir camii… Camii camii geziyorlar.

Bana göre bir yasa olmalı ve başbakanlar, cumhurbaşkanları Cuma namazlarını yalnızca mecliste kılmalılar. Mecliste olmadıklarında kılmasınlar. Dinin tek şartı bu değil ki… Ne olur böyle yapılırsa? Allah bizi bağışlamaz mı? İslam'a karşı büyük suç mu işlenmiş olur? Söz konusu siyasiler, İslam'ın her kuralını harfiyen yerine getiriyor da, bir tek Cuma namazı mı eksik kalıyor? Atatürk, camii cami dolaşmadığı için memlekete daha mı az hizmet etti?

Cuma namazlarının hangi amaçla camilerde kılındığını bizler çok iyi biliyoruz.

Sayın Yaşar Nuri Öztürk'ün Allah'la Aldatmak diye bir kitabı var ya… Bu siyasiler için Cuma namazı olayı yalnızca Allah'la kandırmaktan ibarettir.

ALLAH'LA KANDIRILIYORUZ

İnsanımız Allah'la kandırıla kandırıla bu günlere geldi. Türkiye'nin ikiye bölünmesi eskiden ağza alınacak laf değildi.

30 Ağustos Zafer Bayramımızı içimiz buruk kutluyoruz.

PKK'nın mecliste siyasal kanadı var. Büyük basın, talimatla ordumuzu yıpratmaya çalışıyor.

DTP milletvekilleri, Eruh saldırısını Kürt halkının bayram gününe çevirdi.

Gelecek için kaygı dolu günler yaşıyoruz. Ama sabırlı olacağız.

Türk milleti uyanmıştır. AKP'nin Türkiye'yi daha fazla idare edemeyeceği anlaşılmıştır.

Türk milleti tarihin hiçbir döneminde kolay teslim olmadı, şimdi de olmayacaktır. Hep birlikte göreceğiz bunu.

Haber: Salih Ertan Ulakoğlu

[anadoluhaber:35122] GÜNÜN SÖZÜ

Posted: 30 Aug 2009 08:39 PM PDT

 

 


GÜNÜN SÖZÜ


Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.


( Mevlana'dan ilmin büyüklüğü ve önemine dair veciz bir ifade)



 

 



[anadoluhaber:35120] Hükümet ülkeyi satıyormu? Kurtarıyormu? (2)

Posted: 30 Aug 2009 08:32 AM PDT



 
Sayin Simsek,
Gayet iddiali bir sekilde sundugunuz verileri arastirip, irdelemek niyetinde degilim. Ben sadece
basit, pratik sonuclara bakarak, dusunuyor, yaziyorum. 
AKP'nin, o sayilan yuksek basarilarinin (ki bunlarin gerceklestiginden hic emin degil, hatta gayet de  kuskuluyum, cunki bunlarin hakkiyla gerceklestirilebilmesinin kendine özgu temel sartlari olup, Turkiye gibi bir yerde, salt millet, çom oy verdi diye, bu sart kesinlikle yerine getirilmis sayilamaz) yansimasi   halk nezdinde gorulmedikten sonra(Zira, halkin icinden biri olarak, milletin yaridan cogunun issiz ve yari ac, ve yarinlardan umutsuz oldugunu biliyorum) , ne kiymet-i harbiyesi olabilir ki?
 
Diyeceksiniz ki, oteki hukumetler, partiler daha kotu idiler...
Olabilir ve .u buyuk oranda bu dogrudur da lakin,
 salt onlardan biraz daha iyi diye (gösteriste ama sanki gelmis ve gelecekte de, en iyi, en basarili parti imis gibi sunuluyor, sunuyorsunuz) en iyi denebilir mi buna...?
Selamlar...
 

Değerli bir yazar arkadaşımız Hükümet ülkeyi satıyormu? Kurtarıyor mu? başlıklı yazıma yukarıdaki cevabı gönderdi bende dilimin döndüğü kadarı ile yeniden izaha çalışmak istiyorum 

 

1. Bölüm İç dünyanın oluşumu ve iç dengeler.

Bazen bahis ediyorum. Türkiye İstiklal savaşını kazanamadı ve çok ağır çekilme şartlarını imzalamak, Osmanlının kafasını İngilizler ve müttefiklerine terk edip Osmanlıyı resmen dağıtmak.

ABD nin çekilmeden önce Irak da yapmaya çalıştığı gibi kendisine yakın elemanlardan oluşan bir devlet yapısı kurup Türklerin yönetimini süreç içinde dünyanın endişe ve korku ile titrediği Türklerden geleceğe bir iz bırakmayacak şekilde Türkleri iğdiş etmek ve dünyada yeniden süper güç olmasını önlemek içinde Türklere tabi olmaya hazır İslam alemine Türkler artık gavur oldu diye Türklerden umutlarını kesmelerini sağlayacak. İcatların keşiflerin ağır sanayi kurmanın yer altı zenginliklerini işletmenin yasaklandığı ve bu yasakları uygulayacak bir ekibe Türkiye’yi bırakıp çekildiler. Yanılmıyorsan bu anlaşmalar elli yıllıktı. Ve 1973de bitmesi gerekiyordu. Ama bitirilemedi. Türkiye bu ağır şartlar dışında bir de müstevlilerin devletimizi teslim ettikleri güçler tarafından kurulan organizeler ile sürekli iç tehdit uydurması ve devlet eli ile yapılan iç tehdidi doğru gibi göstermekte kullanılan terör karşıtlaştırma politikaları, sağ sol ilerici gerici, komünist faşist vs oyunlar ile sürekli yerinde saydırıldı. Milletimiz bu durumu bazı uyarıcı yazarların yasakların arasından sızdırdığı bilgi kırıntıları ve toplumsal iç güdüsü ile fark ettiğinden sürekli yanlış devleti yönetmek için imkanlar ölçüsünde doğru seçimler yaptı. Ama derin işbirlikçi devlet seçimle gelenlerin önlerini sadece vitrine birkaç kişi koymalarına izin verip içerisine tahrip kalıpları kendi ajanlarını yerleştirmedikçe seçime sokmadı ve çeşitli maharetler ve dış bağlantılar ile engelledi. Millet işgali iliklerine kadar daima his ediyor ama ispat edemiyordu. Edenlerde ya ölüyor ya hapislerde çürüyordu. Devlet milletimizi gütmek ve esir kampından uyanıp kaçmaya kalkışmasınlar diye vardı ve halkı hamaset edebiyatı ve Karagöz Hacivat oyunları ile idare ediyordu. Milletin bu işin farkında olanları istiklal savaşını sürdürmek için artık dışarıdaki düşmanlar ile değil devleti işgal altında tutan karanlık güçler ile savaşmak zorunda idi. Ancak halk devleti kendi devletimiz zannettiği için bu konuyu vuzuha kavuşturmak iletişim imkanları ile olabilirdi ve bu yolda devleti elinde tutanlar tarafından tutulmuştu. Basın onların elinde idi sermaye onların elinde ve milletin elinde sadece seçim imkanı vardı. O da tek parti dönemin olduğu için seçilecekleri büyükler bilir millet de oy verirdi. Demokrasiye geçildiğinde ikinci partiyi de birinci partiden ayrılıp başka parti gibi kuranlar yine aynı merkezin adamları idi. Celal Bayar 33 dereceli bir masondu. Vitrine de Menderesi koydular. O zamanda aslında  dış patronlar satmadıkça içeriden satılması imkansız vatanı satıyor yaygarası ve Diktatörler tarafından bunlar diktaya gidiyorlar yaygaraları arasında on yıl muktedir olmadan iktidarda gizli iktidarın kontrolünde hizmetçilik ettiler. Batıdan kurtulmak için doğu bloğu ile denge aramaya kalkışmaları da içerideki işgalcilerin artçıları ve dış patronlar tarafından yapılan ihtilal ile idamla sonlandı.

Zaten dışa bağımlı ve hiç de bağımsız olamamış milletimiz ve ülkemiz yeni istiklal savaşına girişemesinler diye sürekli iç savaş halinde tutulup bölündüler ve dövüştürüldüler. Ve her on yılda bir gevşettiğimiz bağları devletimizi ve ordumuzu elinde tutan organize işgalcilerin işbirlikçileri tarafından yeni yasalar ile sıkıca bağlandı. Hükümetlerin durumunu askerin ve yargının nasıl sopalarının havada ve kafalarına ya da pololarına sık sık indirdikleri seyir ederek şerefsiz onbaşı denilebilecek kadar aşağılanan başbakanlar ve hükümetler tarafından dışarının emir ve direktifleri ile yönetilip durduk. Bu durum 28 şubat İsrail işgali diyebileceğimiz ve ordumuzun İsraillin emrinde siyasi operasyonlar yaptığı Nikola Tesla deprem makinesini İsraillilerin emrinde gölcük deniz üssünde denemeler ile depremler yapıp dünyanın başka yerlerinde meydana gelecek depremlerin basıncını düşürmenin faturasını dahi Türkiye ye yüklediği.

Yargının Yahudi generalimizden brifing alıp emir komutaya uyarak milletimiz hukuku rafa kaldırıp iteleyip kakaladığı günlere kadar geldik.

İşte kırılma noktası da burada başladı. Bilenler için söyleyeyim. Bazı askerler ve yargıçlar medya mensupları işin Cumhuriyeti korumakla bir alakası olmadığını, Dışa bağımlı devletin sürekliğini sağlayarak uzun vadede Türk milletini temelli imha projesi olduğunu fark ettiler.

Fark ettiler ama ellerinden bir şey gelmiyordu.

2.Bölüm Dış dünya.

Dış dünyada bir şeyler oluyordu. ABD de seçimlerde W.Buhs ilkbaşkan olduğu seçimde, Başkan adaylarından karşısında bulunan Callahan (ismi yanlış hatırlıyor olabilirim) ile başa baş gelmişler ve Callahan’ın oyları W.Bush dan fazla ama delege sayıları eşit yada bir fark ile Bush önde idi. Bazı yerlerde seçim yeniden yapılmak isteniyor hilelerden söz ediliyordu. Sonunda ABD (AYM) Yüksek Mahkemesi kimseyi tatmin etmeyen bir kararla W.Bush kazandı dedi ve ABD ortadan çatladı.  Seçimde rakibi Bush ve ekibi için eğer bunlar kazanırsa dünyayı kan gölüne döndürecekler diye bar bar bağırmıştı ama sonuçta başarılıda olmasına rağmen mahkeme kendine yakın gördüğü ya da aynı tarikatın üyelerinin ağırlıkta olduğu gibi isnatlar altında Başkanlığı Bush a vermişti.7 Aralık 2000 Başkan seçildi.

 

seçildiğinden 11 ay sonra 11 eylül 2001 olaylı beklide ihtilal kalkışması vuku buldu. İkiz kulelerde çalışan çok sayıda Yahudi o gün işe gitmemişti. Bu durum ihtilal kalkışmasından haberli olduklarını gösteriyordu. Sonradan Pentegona da (ABD GK Başkanlığı binası) Uçak çarptı iddiaları da çarpan Füzelerin resimleri basına yansıyınca çürüdü. İkiz kuleler daha önce hesabı yapılmış bir şekilde olması gerekene uygun olmadan alttan patlamalar ile çökertildi. 11 Eylül gecesi ilk haberler yerde pek çok bölgede çatışmaların sürdüğü şeklinde idi. Başkan bir kriz halinde kaçıp saklanması gereken sığınaklara değil kendisine bağlı bir hava üssüne kaçıp sığınarak ABD gibi her şeyin çok önceden planlandığı bir ülkede planları terk ederek karşıtlarının elinde olmasını düşündüğü güvenli sığınağa değil kendisini korumak için savaşacak muharip güçlerin hakim olduğu bir hava üssüne sığınmıştı. Durum açıkça bir ihtilalin başladığını gösteriyordu ve odunun çoğunluğu Bush a karşı idi. Medya yerdeki çatışmalardan söz etmeye başlamıştı ki birden  W.Bush savaş hali ilan etti.

Bu suretle basına sansür uygulaması başladı ve artık haberler sadece resmi kaynakların verdiğinden ibaretti. 11 Eylülü Afgan dağlarında eğitim almış Arap bedevileri yapmıştı. Ve uçaklar ile kendileri de patlamıştı. Ama nedense sonradan bazılarının uçakta olmadığı uçağı kaçırdığı falan gibi problemler çıktı. Ama önemli değildi. Tehdit Afgan dağları idi ve tüm Bush karşıtı donanma askerleri ve deniz piyadeleri ABD kıtasını terk edip okyanusa açılmak ve körfezde buluşmak üzere yola çıkarıldı.

Darbe bastırılmış görünüyordu ama zaman ilerledikçe W.Bush ve karşıtları arasındaki dengeler değişmeye başladı W.Bush yönetiminde yer alan ekip aslında Türkiye de 28 Şubat1997 Cuma günü yapılan MGK toplantısı ile başlayan sürecide başlatan destekçilerdi. 
Bu yüzden nasıl ki Türkiye de bar kızından Fadime Şahin. Uyuşturucu fabrikatöründen Şey Ali kalkancı.  Mehmet Ağarın hemşerisi MHP’li Müslüm Gündüzden hiç bir zaman olmamış uyduruk Aczimendi tarikatı şeyhi.üretilerek gerekçe yapıldı ise ABD de 11 Eylül olayları için aynı şekilde düzmece olay anlamında ABD’nin 28 şubatı denildi.

Bu durumlar ABD de derinden devam edecek olan bir kamplar savaşının da belirleyicisi yada tetikleyicisi oldu.  Bu savaşın diplomasi ve askeri ayaklarında  tarafların  ABD’nin Tüm dünyadaki nüfuz alanlarında bulunan farklı ülkeleri kendi taraflarına çekmek şeklinde de bir mücadeleye yol açtı. Bunun bize yansıması da 28 şubat da yerli Yahudileri ve dolayısı ile 28 şubat ihanetini desteklemiş olan ABD’li şahinlerin karşısında bulunanlar Türkiye de de 28 şubatın karşısında olanları desteklediler. Yani Türkiye de AKP nin ABD den desteklendiğini söyleyenler bir doğrunun sadece küçük bir bölümünü söylüyorlar ve aslında ABD ye kendilerince sadakat ile hizmet etmiş oldukları halde ABD de kendilerini destekleyenlerin nüfus kaybetmesi sonucu kendilerinin de Türkiye de ABD desteğinin zayıflaması sonucu pozisyon kaybettiklerini bildikleri halde sırf kendilerine yeni ihtilallar yapma hakkı verilmediği için alıştıkları haksız saltanatlarını kaybetmenin acısı ile bağırıp çağırıyorlar.

Yoksa kendileri milletimize karşı sürekli batı çıkarlarını savundukları için batı desteği ile halkı gütme dövme öldürme bir birine kırdırma imkanından yoksun kalmakdan başka birde kalkışma yapmaya yaptıkları için yargılanıyorlar.

Yani bu işler tamamen dünya dengeleri ile ilgilidir. Ve Şimdiye kadar millete ihaneti vatanseverlik diye yutturmuş olanların değişen dengeler sonucu foyalarının meydana çıkışıdır. AKP nin durumu ise ABD muhalefetinin dengelerini gayet iyi kullanmış ve sonuç olarak Ruslar ile yaptığı anlaşmalarda ve Arap dünyasını ABD ye karşı korumada bölgedeki dengeleri değiştirmiş aslında AB ile ABD arasındaki gizli savaşta önemli denge pozisyonları yakalamışken şimdide Rus Batı dengelerinde ülkemize pozisyonlar ve yeni mevziler kazandırmıştır.

Gelelim Bu AKP döneminde vatandaşın eline bir şey geçmedi iddialarına. Aç ve yoksul bir aile babası bir iş bulduğunda henüz eskiden beri açık olan pozisyonundan dolayı evine artı bir ekmek sokamaz. Önce bir sonraki ayın aylığını almak için bir buçuk ay çalışır. İlk işi ekmek değil banka kredi kartı faizini durdurup yeni işinde başına gelecek maaşına haciz konulması ve işini kaybetmek gibi tehlikeleri savuşturacak bastıran alacaklıları dengeleyecek ev kirasının birikmiş aylarını ödemeye çalışacak çocuğuna kitap defter önlük alacaktır. Yani yavan ekmeğe devam edecektir. Fakir bir işçi için bir yıl sürecek bu geçiş dönemi bir ülke için en az on yıl yada yıllar sürecektir. Bu arada ilk okula gidenler üniversiteye başlayacak yeni doğumlar olacak ve bütçe dengeleri eskisinden çok daha sıkıntılı dönemler yaşamaya da devam edecektir.Ama bu arada artık çocuklar yeni masraf kapıları açmıştır durmadan yeni çıkan cep telefonu vs. almaya başlamıştır. Daha çok yol yapılmış işler kurulmuş ama henüz Pazar açamamış bir de dünya krizi ile karşılaşmıştır. Ama tüm bunlara rağmen diğerleri olsa idi artık açlık ve yokluk bir iç savaş aşamasına çoktan gelmiş olacağından bu hükümet hem çok daha iyi yönetmiş hem dengeleri korumuş hem de içerideki soygun çetelerinin talanlarını önlemiştir. Feryat edenlerin çoğu eski talancılar soyguncular dilediğini asma ve kesme yetkisini kaybetmekte olan despotlar hödükler vs,nin işi şirretliğedökmesi dışında ciddi bir durum yoktur.

Bunlar bizim oylarımızla durmaktadır. Oyu kesersek nasılsa gidecekler. Ötekiler bizden oy falan değil sadece itaat edip ölmemizi ve öldürmemizi bir birimizi kırıp onların yapacakları her türlü ahlaksızlık ve yolsuzluğa destek verenlere bir miktar kemik atıp bizde onların haram kemiklerinden artanlar ile iktifa etmemizi dayatmaktadırlar. Vatanı onlar satarsa kimse ses çıkaramaz. Bunlar sahiden satmaya kalksa biz bu ülkeyi bunların başlarına yıkar ve derhal düşürürüz.

Bu yüzden geçmişte kalanların yalan ve iftiraları dışında hiçbir şeyleri kalmamıştır ve artık temelli bittiler. Bu hükümeti ancak daha iyisi düşürebilir. Oda düşürmek için yola çıkarak değil daha iyisini ikna edici bir şekilde ortaya koyarak düşürebilir. Bağırıp çağırmak sadece acizler ile haksızların işidir. Bizdeki haksızlar aciz düşmeden önce yeteri kadar zulmettiler ve inandırıcılıkları temelli kayıp olduğu için aciz düştüler.

Bu yüzden hükümetin lehine bir şey söyleyecek olanlara karşı hücum ederek şirretlik edip terör estirmenin bir bu yönünü son şansları olarak deniyorlar ama nafile. Halkımız artık çok şeyin farkında.  

Selam ve saygılar.

A.D.Şimşek


27 Ağustos 2009 12:39 tarihinde ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> yazdı:
Bir grupta yazışan arkadaşlardan bazıları ülkeyi satacağını iddia ettikleri AKP’nin nasıl olup da bu ihanetine rağmen halkın desteğini sürdürebildiğini tartışıyorlar.
Bende o gruba da yazılarımı gönderdiğim için bu yazışmaları da takip ediyorum.Sonunda aşağıdaki yazım ile konuya bir tarafından girmek zorunda kaldım.Bu tartışmalar her yerde sürmekte olduğundan diğer arkadaşlarımızla da görüşlerimi paylaşmak amacı ile diğer yazışma gruplarında gönderiyorum.

Uçakların ve askerimizin operasyon için Kuzey Irak’a girmesi halinde ABD askerleri ve uçaklarınca karşılanacağı ilan edilmişken ABD’nin kolunu bükerek hem operasyon hem de uydu desteği yapmayı kabule zorlayan AKP iktidarıdır. PKK adı altında bu işten uyuşturucu kaçakçılığın dan,  uluslar arası istihbarata kadar o bölgeyi yol yapanları önleyen ve orada yapılacak seçimlerde hiç bir milli parti oy alamaması durumunda işin bölünme ile sonuçlanabileceği şekilde BM’lere gideceği ve bölgeye barış gücü adı altında aynen Kuzey ıraktaki gibi yabancıların yerleşeceği gerçeğini o bölgedeki bölünme karşıtlarının oylarını alarak önleyen AKP olmuştur. Yedi sene önceki ekonomik durum da devam etse idik o günün iş yerleri de kapanacak ve yedi senede  yeni gençlerde işsizler ordusuna katılacaktı ve Türkiye kendiliğinden her bölgesinde iç savaşlara başlayacaktı buda önlenmiştir.

En önemlilerinden biriside Artık Türkiye emir alan ülke olmaktan çıkmış ve dünya dengelerini değiştirecek konuma gelmiştir. ABD uydusu iken Rusya ile ilk defa denge sağlanıp Rumların ABD dış işleri yetkilisine Kıbrıs’ta baskı uygulayın sözüne karşılık ABD’li yetkili, biz artık  Türkiye ye baskı uygulayamayız çünkü Türkiye artık süper güç demek zorunda kalmıştır.

(Daha yakın zamanda dansöz olarak karikatürü çizilip bir milyar yardım vadini sutyeninin, donunun kenarına para sıkıştırarak alaya alan ülkenin dış işleri sözcüsünün bu gün söylediği söze ayrıca dikkatinizi çekmek isterim)

Buna karşılık Rum temsilci eğer Amerika baskı uygulayamazsa kimse uygulayamaz diye ABD ye öfkesini göstermekten başka bir şey diyememiş ve cevabını alarak çekilmiştir. Türkiye Rusya ile yapılan enerji anlaşmaları sonucu artık AB ye bağımlı olmaktan çıkmaktadır. Üstelik AB Türkiye ye bağımlı hale getirilmiştir. Bölgemizde yeniden kurulması planlanmış onlarca devlet bu hükümetin başarılı politikaları ile kurulamamıştır. Bölge ülkeleri yerli yerinde durmaktadır ve hepside varlıklarını Türkiye deki bu hükümete borçludurlar.

Vatan millet edebiyatı ile iç savaştan rant sağlayanların sadece devletimize verdikleri resmi zarar dokuz yüz milyon dolar olarak nerede ise bir trilyon dolar olarak açıklanmaktadır. Bu ülkemizin kalkınmasına harcanacak para bugün ülkemizi ihya eder ve sanayi devi olurduk. Üstelik bu savaş ilk de değildir. Sağ sol ilerici gerici Faşit komünist vs. adlar ile sürdürülen sürekli iç savaşlar zincirinin son halkasıdır ve bu iç savaşların tümü devletin içinden korunmuştur. MHP nin kendi adayını döverek engelleyip seçtirdiği CB Sezerin AKP hükümeti yıkmakta Ergenekon’a destek olsunlar diye hapishaneden Salı verdiği 200 e yakın bombacı vs. teröristin sonradan yine devlete karşı savaşırken vurulanlarına bakarsak savaşın nerelerden teşvik gördüğünü bu günün Ergenekon çetesi Avukatı Baykal’a ve Sezer’i Seçtiren Bahçeliye bakıp anlaya bilirsiniz.

Şimdi savaş çığlıkları atanları kullananlar ve yönetenlerin aslında savaş rantını paylaşan ve ülkemizi sömüren yabancı ve yerli güçlerin sözcülüğünü yapmakta olanlar oldukları kolayca fark edilebilir. Osmanlıyı da böyle yağmalatıp dağıttılar. Türkiye en dar sınırlarına kadar çekilmiştir. Şimdi sanayi ekonomi gibi dallar ile eski arka bahçelerimize savaş dışı yollardan genişlemek zorundadır. Eğer büyümezse küçültürler. Buda önce ekonomik ve siyasal etki açısından büyümek zorundadır.

Halkımızın milli duygularını kaşıyarak bizleri yok oluşa kadar harcamak isteyen içerideki aşırı Türkçüleri anlattığım yazımı yayınlayan sitelerden birinden aldığım Truva atından çıkan Türkçüler ve Türkler başlıklı yazımın kısa yol linkini aşağıya ekliyorum.

 

http://karadenizmizah.blogspot.com/2009/01/truva-atndan-ckan-sahte-turkculer-ve.html

Asker aslında yeterli siyasal alt yapı olmadan savaşta kullanıldığında, savaşın zararı sonucu bilenemeyecek kadar tehlikeli bir mecraya doğru akıyor demektir.

Ergenekon davası ülkemizde ordumuzun da yargımızın da ekonominin de dizginlerinin NATO gladiosunun eline geçmiş olduğunu ve resmi kişilerin terörü bitirmemek için azami gayret ettiklerini göstermiştir. 

Devlet teenni ister. Sarıkamış Harekatında 90 bin kişilik tam teçhizatlı orduyu baharı beklemeden şiddetli kışta dağlara sürerek ve dönmeye kalkanı vurun komutu ile imha ettirip Asya’daki Türk bölgelerini Ruslara terk eden yada satanlarda Bizim Mason Sabataist vs devlet adamlarımız ve paşalarımızdı. Eski savcı Kanadoğlunun % 97 ilede gelseler devleti onlara teslim etmeyiz derken kendilerinin aslında ülkemizdeki % 3 lük bir gizli azınlıklar ortaklığı olduklarını açıklamıştır. Herkes kendisini ben %97 olan bu milletin bir ferdi miyim yoksa % 3’lük gayri milli ama devleti eline geçirmiş azınlıktan mıyım diye sorgulamalı ve duracağı yeri yeniden daha derin düşünerek belirlemelidir. Bunu ırk bazında söylemiyorum. Çünkü biliyorum ki kişilerin bazıları çıkarlarının milletindendir. Bazıları da barış içinde birlikte huzur içinde yaşamak arzusu duyan ortak değerler milletindendir. Bunun yolu da gerçek Hukuk gerçek demokrasi ve Cumhurun (Cumhur=Halk) kendisine ait ve kendi kontrolündeki gerçek Cumhuriyettir.

PKK terörü ateş kesip durduğunda onlardan bazılarına  aman durmayın diyerek anlaşmalı olduğu aşikar bir şekilde 33 askerimizi öldürülmek üzere gönderenlerde bizim  bizim ordumuzun içinden idiler. Ve onların sorgulandığını yargılandığını ve cezalarını aldıklarını duydunuz mu?

Siz hiç CHP’nin vatan ve ya millet derdi olduğuna rastladınız mı? Onlar sürekli rejim derler Cumhuriyet deseler de cumhursuz bir cumhuriyetten bahsederler. Sanki Padişahlık isteyen kuvvetli bir talep varmış gibi. Yalan söylerler. Bunun ispatı da Van’daki Ermeni kökenli rektörün tarihi eser kaçakçılığı ve Müslümanların fişlenip üniversiteden atılması gibi pek çok konuda sabıkası bulunan ermeni vatandaş yaptığı başka yolsuzluklardan dan Tutuklanınca en önemli şahit olan muhasebeci hapiste boyundan alçak bir yerde kendini asmıştı da ölüvermişti ya, işte o rektörün yargılanması Cumhuriyetin yargılanmasıdır diye Bay Baykal bağırarak nasılda onu koruyordu o Ermeni Rektörü. Demek Cumhuriyet den anladıkları gizli azınlık işgali imiş. MHP’nin başkanı Bahçelinin nasıl bir gizli operasyon ile sandalyelerin havada uçuştuğu bir kongrede seçildiğini ve MHP’nin ülkücülerin elinden alındığını da hatırlatmak isterim. İlk işi de partide kalan ve Bahçeliye destek veren ülkücüleri partiden kaçırmak için bıyık yasağı koymuştu. Şimdi anladınız mı bu ülkede yasakların konuluş amacını. Türklerin devletten kovulup azınlıkların yollarını açma yollarından biri olarak kullanıldığını. Sonradan GKB. Büyükanıt Paşa ABD ziyaretinde iken ABD sözcüsü Rektörün tutuklanmasını kabul edilemez bir durum diye ilan edince derhal hükümetimiz bir adım geri çekildi. HSYK  işe al attı Savcılar yargıçlar değişip önce gatakulliye, pardon o zamanlar orası henüz devreye sokulmamıştı. (Orası ilk olarak Şemdinli savcısının memuriyet hayatını bitiren Şemdinli davasındaki 39.5 ar yıla mahkum astsubayların kurtarılması ile devreye sokulmuştu) Rektör önce başka hastaneye sevk edilip sonrada dosyası kapatıldı. Demek ki ABD ye ve batıya değerli hizmetleri olan Tapınak şovalyeleri olan haçlılardan birisi idi ki ABD resmi açıklama ile onu kurtardı.  Bahçelinin ise Türkeş tarafından Ajanlıkla suçlandığını bilmeyen yok. Bunların tüm Yaptığı Osmanlının başına ördükleri Çorabı TC. Devletinin başına da örmektir. Vaktiniz olursa bir yazıma daha dikkatinizi çekmek isterim.

 

Gölgelerin gücü ve gölgedekiler (3)

http://mail.google.com/mail/?ui=2&ik=177f972800&view=lg&msg=1233492be3556548

 

İsterseniz Google den bu yazının önceki yazılarında ve Daha önce yazmış olduğum

Türkiye de kurulu gizli bir devlet mi var başlıklı yazıma ulaşarak ülkemizdeki çok sesi çıkanların aslında yemleme sureti ile bağırtılarak kullanılanlar ve samimi bağıranları da etraflarına toplamak ve bağırtmak için de canlarını yakıp ruhlarını daraltanların da bazı tuzu kuru azınlıklar olabileceğini fark etmeye başlayabilirler.

Farkında mısınız? Ben bir yazı yazmıştım şehit cenazelerinde şov yapan bindirilmiş kıtalar hakkında. Bunlar ölü soyucular mezar soyguncuları. Şehitlerin cenazesinden dahi rant devşirmek için böyle ciyaklayarak milletimizi ağlayıp sızlayan ellerinden bir şey gelmeyen zavallılar olarak gösteriyorlar ve şehit sayını soyulacak daha çok ölü ve mezar olarak gördükleri için beklide bazıları özellikle şehit edilmek üzere yanlış yerlere sürüyorlar demiştim. Bu gösteriler sona erivermişti. Sonra bir kişi gereksiz bir laf attı ortaya neden hep erler ölüyor da subaylar ölmüyor diye. Derhal sakın böyle şeyler yazmayın hemen alın size subay diye subay öldürürler demiştim ki derhal subay şehitler verdik. Sevgili milletim. Bizimle oynayanların oyunlarında figüranlık etmemek için her hareket ve sözümüzü önceden çok ciddi hesap ederek yapmalı ve söylemeliyiz.

Selamlar Saygılar

A.D.Şimşek

 



--
En iddiasız İDDİACI: Husrev Özel
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35118] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 30 Aug 2009 07:11 AM PDT

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:35117] Erkeklerden ayrı okuyan kızlar daha başarılı

Posted: 30 Aug 2009 04:39 AM PDT

Erkeklerden ayrı okuyan kızlar daha başarılı


Kuzey Londra'da bulunan Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre olan başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi The Times gazetesine haber konusu oldu.

http://www.timeturk.com/images/news/290820091638110459471_2.jpgSadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durumun kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatladığını yazan The Times gazetesi, eğitim tablosunda kız okulunun en yüksek dereceler almaya devam ettiklerini vurguladı.

Bu durumun nedenlerini The Times gazetesine açıklayan okul müdürü Bernice McCabe, "Kızlar erkeklerden ayrı ortamlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Bu ortamda kendilerine her şekilde güven duyabiliyorlar. Etrafında erkekler olmadığı için bir davranışta bulunacaklarında erkekler tarafından etkilenmeyeceklerinin farkındalar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zeki ve kendine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar." görüşlerini dile getirdi.

Sadece erkek öğrencilerin alındığı Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini aktarmış. Cox, "Kızların olmadığı bir ortamda erkeklerin dikkati dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanıyorlar. Kızların olduğu bir ortamda dışa açılmaları ve sınıfta söz almaları daha da azalıyor ve söz aldıklarında 'acaba kızlar ne düşünür?' kompleksine kapılabiliyorlar." diye konuştu.

Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada ilk on okul içinde 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Bunun dışındaki okullar kız ve yatılı okullardan oluşuyor.

Kaynak: CİHAN


--
BETATRON

Dr. Hakkı Açıkalın
Betatron diyoruz. Özellikle de Salih Mirzabeyoğlu’na uygulanan telegram işkencesiyle birlikte gündeme bir ateş topu gibi düştü. Bu konuyu makâleye indirgemek bana uymuyor. Kitabını yazıyorum artık ve içinde yok yok. Her yazdığım bölümü de makâlat hâlinde sunacağım. Sonunda, bu iş Betatron’da Tıbb’a, oradan ideolojik savaşlara oradan da Kumandan'ın şu ânda üzerinde çalışmakta olduğu şâh-eser’e kadar varacak. İnsanoğlunun işi nerelere vardırdığnı ve bunda şeytâniyet’in gücünü teşhîr etmek ayrı bir heyecân.

http://duralidurmaz.blogcu.com/


Bağdat'ta Amerikan Askerleri Vuruldu

Posted: 30 Aug 2009 02:58 AM PDT


Irak işgalcisi Amerika, Afganistan'da aldığı üst üste darbelerin yanında Irak'ta da kayıp vermeye devam ediyor.

Irak işgalcisi Amerikan güçleri tarafından yapılan açıklamada, Irak'ın başkenti Bağdat'ta yol kenarına yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda 2 Amerikan askerinin öldüğü bildirildi.

İşgal güçleri sözcüsü David Patterson tarafından yapılan açıklamada, Irak'taki çok uluslu güçlere mensup iki askerin zırhlı araçla devriye gezdikleri srada bombalı saldırıya uğradıkları belirtildi.

Yapılan resmi açıklamalara gore, işgalinden başından beri Irak'ta öldürülen Amerikan askerlerinin sayısı 4.337'e ulaştı.

Bağımsız haber kaynakları ise, Amerika'nın gerçek kayıplarını gizlediğini, öldürülen Amerikan askeri sayısının 10 bini aştığını belirtiyor.

[anadoluhaber:35103] GÜNÜN SÖZÜ

Posted: 30 Aug 2009 12:40 AM PDT

 

 


GÜNÜN SÖZÜ


Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

                                         Mevlana (ra)

(ilmin büyüklüğü ve önemine dair)




 

 



[anadoluhaber:/] HUKUMET MUHALEFETE ve HALKA BULMACA COZDURUYOR

Posted: 29 Aug 2009 06:47 PM PDT

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
 

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz’ün “30 Ağustos Zafer Bayramı” münasebeti ile yaptığı basın açıklaması :

 

“Hükümet, açılım paketinin içeriğini açıklamamakla muhalefete ve halka bulmaca çözdürüyor, medyaya da fal baktırıyor.”

 

            “Türkiye ilk defa sisli, belirsiz ve de huzursuz bir ortamda 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyor.

            Ne yapacağı belli olmayan, veya belli olduğu halde açıklamaktan çekinen hükümet ile 30 Ağustos’u kutlarken içimizi huzursuzluk kaplamaktadır.

            Gündemi değiştirme adına ortaya atıldığı düşünülen açılımın içeriği halen belli değildir. Açılım adı altında devletin temelleri mi sarsılacaktır, çivileri mi yerinden oynatılacaktır ? belli değildir. Hükümet adeta muhalefete ve halka bulmaca çözdürüyor. Tüm medyada fal bakar gibi açılımın içeriği hakkında yorumlar yapılıyor. Hükümet, açılım paketinin içeriğini bir an önce açıklayarak halkı bulmaca çözmekten ve medyayı da fal bakmaktan kurtarmalıdır. Hükümetin bu sisli havayı değiştirmesi için açılım paketindeki ana hatları bir an önce deklare etmesini bekliyoruz.  

            Yapılması düşünülen “Yargı Reformu” adı altında Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ile oynanmamalıdır. Devletin temel değerlerinin değişikliği ve hele hele yeni bir Anayasa yapılmasına bugün siyasi iklim ve iktidar partisinin düşünce yapısı müsait değildir. İktidarın ülkemize yapacağı en büyük hizmet, erken seçme gitmektir.

            Bu düşüncelerle Büyük Milletimizin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin 30 Ağustos Zafer Bayramını en içten duygularımla kutlarım.”

 

            Av.Çetin ÖZAÇIKGÖZ

                  Genel Başkan


[anadoluhaber:35110] FW:

Posted: 29 Aug 2009 03:43 AM PDT


 

From: cengiz.kuloglu@hotmail.com
To: 196777@windowslive.com; adem7404@hotmail.com; ahmetkuloglu74@hotmail.com; akuscu43@hotmail.com; asimenn@hotmail.com; asimozdemir@windowslive.com; aydinkuloglu@hotmail.com; b.a.yilmaz@hotmail.com; bimder@googlegroups.com; birr_kerim@hotmail.com; bunyaminkaplan@hotmail.com; cahidkara@gmail.com; carleone3_4@hotmail.com; carleone-90@hotmail.com; ecco_home@hotmail.com; ediz.kuloglu@hotmail.com; egitimbir74@googlegroups.com; elif.kuloglu@hotmail.com; emremetinsayar@hotmail.com; emreselmankaplan@hotmail.com; erdogangokdag@hotmail.de; ernailcinar@hotmail.com; erolbozkurt@hotmail.com; feyza.kaplan@hotmail.com; ggokdag@hotmail.de; gokdagm@gmail.com; hilhan81@hotmail.com; hocam_74@hotmail.com; huseyinaydin74@hotmail.com; ilhanhelper@hotmail.com; ilyas@ilyaskara.com; lonteran@hotmail.com; kitapefendi@hotmail.com; m.atav@hotmail.com; mehlikamm@hotmail.com; mekeckundura@hotmail.com; m.emremetinsayar@hotmail.com; mesatkaplan74@hotmail.com; mit_74@hotmail.com; mkeskici@hotmail.com; muhammetsengul@hotmail.com; mustafacolak74@hotmail.com; gokdagm@hotmail.com; kumlucarecep_74@hotmail.com; rehaydemir@hotmail.com; sami.tokgoz@hotmail.com; tacettincetin1978@hotmail.com; yaskul@hotmail.com; ytopal74@hotmail.com; zahitnar@hotmail.com
Subject:
Date: Sat, 29 Aug 2009 01:46:24 +0300

http://yassinirikaldirilsin.blogspot.com/


Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35112] Diese Seite anzeigen: " Ey zavallılar, hafızanızı yoklayın, eğer hala çalışıyorsa!"

Posted: 29 Aug 2009 12:06 AM PDT

Ey zavallılar, hafızanızı yoklayın, eğer hala çalışıyorsa!

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35107] GÜNÜN SÖZÜ

Posted: 29 Aug 2009 12:03 AM PDT

 

 


GÜNÜN SÖZÜ


Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.

                                         Mevlana (ra)




 

 



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35106] Eski Demokrasinin Yeni Dünya Diktası..

Posted: 28 Aug 2009 07:17 PM PDT

                           ESKİ DEMOKRASİNİN YENİ DÜNYA DİKTASI

           

            21. yüzyıla fikirler çatışması damgasını vururken, Batı, eski demokrasi ve liberalizmiyle kendi hegemonyasını dayatarak buna direnen İslam'a ve Müslümanlara savaş açtı. Amerikan demokrasisinin siyah tenli temsilcisi Obama, İslam dünyasındaki işbirlikçi "muhafazakâr demokratları" çok sevindiren konuşmasında:"İslam la savaşmıyoruz, teröristlerle savaşıyoruz " derken teröristler olarak nitelendirdiği kişilerin Batının her türlü sömürü ve ahlaksızlık dayatmasına direnen gerçek müslümanlar olduğunu çocuklar bile biliyor.

       Francis Fukayama Tarihin Sonu adlı makalesinde, Soğuk Savaşın bitmesiyle artık liberal demokrasinin tüm dünyada yayılacağı haberini verir. Nitekim bu liberal demokratikleşme süreci, yakın dönemdeki Gürcistan ve Ukrayna'daki Turuncu Darbe ile devam ederken, Batı, demokrasiye karşı tek düşman olarak gördüğü İslam'a ve cihad eden gerçek Müslümanlara karşı yeni cephelerde savaş açtı;  Irak ve Afganistan ve bütün İslam âlemi tarihin hiçbir döneminde görülmemiş istila ve zulümlere şahitlik ediyor..

       Günümüz Demokrasilerinin  fikri alt yapısını oluşturan felsefi eğilimlerin birçoğu kaynağını Aydınlanma felsefesinden almıştır. Bu dönemin filozoflarından bazılarının bu döneme ilişkin felsefi düşünceleri şöyledir:
Montesquieu; özgürlüğü sağlamak adına kuvvetler ayrılığının gerekliliğini savunmaktaydı.
J.J.Rousseau; egemenliğin halka ait olduğunu ve bunun hiçbir kimseye devredilemeyeceğinin altını çizmektedir.
Voltaire; laik düşüncenin savunuculuğunu yapmıştır.
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz düşünürler siyasal demokrasinin temel kurallarını koymuşlardır

        Demokrasi, Avrupa'nın kendi hesabına "Aydınlanma çağı" diye isimlendirdiği 1789 Fransız ihtilalinden sonra içerisinde ki derin hesaplaşmalar ve uzun süren kanlı kavgalar  neticesinde ulaştığı son merhaledir. Batı namına bundan daha iyisi yoktur. Batılı aydınlar demokrasi için "kötünün iyisi" yakıştırmasını yapmışlardır.

       Demokrasi kendi hayat tarzını ve kültürünü içinde barındır; Bu, Yunan aklı, Roma nizamı ve Hıristiyan ahlâkı üçayağından oluşan Batı hayat tarzı ve kültürüdür. " Batı düşünce ve yaşayışının ulaştığı her yer batıdır.''  prensibiyle demokrasi, insan hakları, eşitlik,  gibi "evrensel değerler" olarak niteledikleri kavramları "despot-dikta" olarak yaftaladığı doğu kültürlerine karşı bir hegemonya ve işgal aracı olarak kullanan Batı, bu kavramlar aracılığıyla gerçek sömürgeci yüzünü maskeleme derdindedir.

       "Birinci Dünya savaşı sırasında, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson'un yayınladığı beyannamenin "Milletlerin encâmını tâyin etmeye hakkı vardır."şeklindeki maddesi, demokrasiyi bir iç rejim olmaktan daha ileri götürerek, onu milletler arası ilişkilerin temeli olarak bütün dünyaya ilan etmiştir."(*) "…Nitekim Versay barış antlaşmasının akabinde, büyük devletler kendi hükümet şekillerinde demokratik esaslara göre düzeltmeler yaparken, yeniden meydana gelen de, bu rejimi siyasî yapılarının temeli olarak kabul etmişler ve devletler arası ilişkilerde de demokratik esaslar etkilerini göstermeye başlamıştır."(*)

        ABD'nin Yeni Dünya Düzeni ve (BOP) projesi çerçevesinde Senatör Joe Lieberman ve Chuck Hagel'in öncülüğünde Amerikan kongresine sunulan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkelerin Batıya entegrasyonu amacıyla ABD'nin sağladığı Marshall yardımına atfen, ''Yeni Marshall Planı'' olarak da ifade edilen "demokrasi fonu" tasarısını sunarken  yaptığı açıklamada Liberman şunları söyler:

'Terörizme karşı sadece kılıçlarımızla savaşamayız. Siyasi ve ekonomik yardım şeklinde savaşmalıyız. 50 yıl önce aynı ideal ve amaçları taşıyan Marshall planı, şimdi Büyük Ortadoğu'ya, ABD'ye karşı Cihad terörizminin hedeflendiği beşiğe uyarlanmalı. Bütün gerekli askeri gücü kullanarak terörizm bataklığını kurutmalıyız. Ancak aynı zamanda, Müslümanlar için Marshall planı benzeri bu yaklaşımla demokrasi, refah ve umut bahçesini ekmeliyiz'' ifadelerini kullandı.

        Sovyet Rusya'nın yıkılmasından sonra tek büyük tehdit olarak İslam'ı karşısında gören Batı demokrasileri, Amerika öncülüğünde İslam âlemine saldırırken kendilerine bu bölgelerde yerli işbirlikçiler ve demokrasi havarileri edinmekte güçlük çekmediler. Zira bu fikirler 1789 Fransız devriminden sonra bilhassa 1836 Tanzimat fermanıyla beraber "hürriyet, müsavat, uhuvvet" özgürlük, eşitlik, kardeşlik, sloganlarıyla  yerli ajanlar ve oryantalistler eliyle İslam aleminin can damarlarına zerk edilmiş, Müslüman halklar kukla iktidarların baskısı sonucu batı hayat tarzına mahkum edilmiş, demokrasi ve Liberalizm adeta bir bedahet'e dönüştürülmüştür. Öyle ki, bu fikirler Cemalettin Afgani, Fazlurrahman,  Kardavi gibi sözde din âlimleri eliyle  "İslami demokrasi" adıyla İslam la bile alakalandırılmaya çalışılmıştır

       Batının İkinci Dünya Savaşından sonra emperyalizmin manivelası olarak kullanmaya başladığı ve kapitalizmle özdeşleştirdiği demokrasi İslam âlemi için  batının köleliğinden başka hiçbir mânâ ifade etmez. Bu minvalde, ABD'nin İslam âlemini istila ederken ortaya attığı "demokratikleşmek'', "özgürleştirmek" tabirleri Batı nâmına yanlış ve yalan değildir. Çünkü Batı için bu tabirler karşıt fikirlerin yok edilip demokrasinin mutlak otoritesinin sağlanması anlamını taşır; Batı hâkimiyetini sağlaması, emperyal emellerine ulaşması ve hayatiyetini devam ettirmesi için buna muhtaçtır. Asıl yanlış ve büyük bir dilemma olan İşgal altındaki bu ülkelerde yaşayan bazı antiemperyalistlerin bile hâlâ demokrasiye bel bağlamaları ve hâlâ demokrasi üzerinden kurtulma ve refaha kavuşma planları yapmalarıdır.

Demokrasinin ana yurdu olan Eski yunan filozofları Aristo ve Eflatun demokrasiyi eleştirirken,  "ayak takımının yönetimi" demişlerdir.   Demokrasi, kendi ontolojisi ve epistemolojisi içerisinde  değerlendirildiğinde de bir çok tezadı ve yanlışı içerisinde barındıran sığ ve kifayetsiz bir teamül rejimidir.; iktidarları halkın belirlemesi, Hürriyet, eşitlik gibi içi boş, herkesin her yöne çekebileceği kavramlar sadece halkların tepesinde oturan sermayedar azınlıklar için geçerlidir. Halkın kimi seçeceğine hangi partinin iktidar olacağına bu oligarşik zümre karar verir. İktidar partiler bu azınlığın demokrasi kuklaları olarak onlar adına iş yaparlar.

   "Doğrudan demokrasinin eleştirisi hususunda en güzel misal, 1789 Fransız ihtilalindeki katkılarını da beyan eden, 1800 küsur yıllarındaki bir Fransız Mason locasının toplantısında belirtilmiş husustur… 1789 İhtilali'nin hem sebep hem de sonuç olarak takip ettiği "hürriyet, eşitlik, kardeşlik" ilkelerinin kendi empozeleri olduğunu beyan eden Mason locası ardından şunu ekliyor:

-"Milletleri en alt takımıyla idare etme şeklini savunmamız, bundan sonra takip edeceğimiz yoldur."

 Mesela kendi ülkemizden örnek verirsek: Halka yaltaklanmak, yalan söylemek, gerçek ihtiyaçları yerine onun başıboş ve havai tarafına hitap edici işler yapmak, neyapıp edip onun oyunu kapmak…Zaten bu yoldan gelen  adam ve bayanların yüzde 99.9'u şerefsiz vasıfsız  sırasında pezevenk, yerine göre orospu tipler!.."(*)

 

Bugün pratikte uygulanan  ''temsili demokrasi''olarak ifade edilen demokrasilerde, iktidarın kaynağı olarak görülen halkın oylarıyla seçilen temsilciler yetkilerini, siyasi iktidarlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanırlar. Bunu sağlamak için gereken kanunları yine kendileri yapma hakkına sahiptirler..Eğer parti çoğunluğu isterse özelleştirme gibi kılıflar uydurarak ülkeyi bile satar.

 

Demokrasi Batının sömürgeci barbar tarih anlayışına uydurduğu bir kılıftır. Batı kendi suçlarının ceremesini içte küresel kriz dediği buhranlarıyla öderken, dışında kalanlara demokrasi ihraç ederek kendi krizinin faturasını ödetme derdindedir. Ve ne yazık ki şuurları batıya angaje olmuş kesimler batıyla beraber batmayı göze alarak AB- NATO hayalleriyle sayıklamaya devam etmekteler. Batı'ya karşı olanların da, demokrasi ve liberalizm karşında savunabileceği: insan ve toplum ihtiyaçlarına cevap verici bir dünya görüşü olmadığı takdirde acziyete düşüp Demokrasi havarisi kesilmeleri gayet tabidir.

 

"…Sovyetler Birliğinin çökmesinden sonra "Yani Dünya Düzeni" adı altında rakipsiz olarak pazarlanan eski liberalizm ve demokrasi nizamı, başta Amerika ve yamacında Avrupa'nın patronluğunu tescil mahiyetinde hükmünü hâkim kılmaya çalışırken, kâfirlerin gönüllü alçaklığı bir yana "onun babam da bilir hesabı" kuru İslam demek yeter mi?"

 

Demokrasinin adiliği, çürüklüğü anlaşıldıktan sonra onun en büyük düşman ilan ettiği, İslam'a nispetle bir dünya görüşü ortaya koyan mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun neden 11 yıldır tecritte telegram işkencesine tabi tutulduğu kendiliğinden anlaşılır. Çünkü o İslam âlemini batıya karşı özgürlüğüne kavuşturacak ve bütün mazlumların haklarını kendilerine iade edecek insanca yaşamanın tatbik- vasıta sistemini BAŞYÜCELİK DEVLETİ modelini sunan "BİR" ve "Pir"dir.

Bugün dünyanın neresinde demokrasi, eşitlik ve insan haklarından bahsediliyorsa orada zulüm vardır, İşgal vardır. Nerede diyalog ve hoşgörüden bahsediliyorsa orada vatan hainliği vardır, işbirlikçilik vardır. Emperyalizme kölelik, uşaklık vardır.

        Bütün samimi antiemperyalistler, karşı çıktıkları düşmanlarının dayattığı dil ve fikirlerden sıyrılıp kendi dil ve dünya görüşlerini kahrolsun Emperyalizm! Kahrolsun Amerika! ile beraber Yeni nizam yeni insan yeni yurt için, kahrolsun demokrasi! Kahrolsun liberalizm! Diyerek bunun fikrini bünyeleştirmelilerdir.

"Demokrasi ve liberalizmden, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Avrupa Ortak Pazarına fikir ve kuruluşlar planında içice bir yumak olarak  şekillendirilen "Yeni Dünya Düzeni" Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın birbiriyle içinde de olsa bizim gibi ülkelere biçtikleri parya statüsünde biçtikleri bir hegemonya sistemidir.Elbette hayır diyoruz: Ülkemizden başlayarak "Yeni Dünya Düzen"imiz ile.."

"İslâm dünyasının bugün derece derece benimsemesi, benimsetmesi ve kavgasını yapması gereken husus, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'nı reddetmek; bizim için de buna ek olarak Avrupa Ortak Pazarı'na girilmesine şiddetle karşı çıkmaktır... Bunun, başkasının "ol!" dediği şeye sadece "olmam!" demekten ibaret aciz bir tavır belirtmemesi için tek tezi de, bizim "Başyücelik Devleti" modelimizdir; yani, Büyük Doğu-İbda anlayışının otoritesini benimsemek ve hâkim kılmak!.."(*)

 

 

 

 

 

 

 

*      (S. Mirzabeyoğlu, Başyücelik Devleti, İbda Yay. S:8,9,24,34,169)

 
(Baran Dergisi 134.sayı)



Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

.:: KomploTeorileri ::. 30 Aðustos törenleri ve verdiði mesaj

Posted: 30 Aug 2009 04:40 AM PDT

.:: KomploTeorileri ::. Sevr'den Bop' a Türkiye/Banu Avar

Posted: 29 Aug 2009 01:33 PM PDT

MUTLAKA İZLEYİN VE İZLETİN.....

 
 
 

--
TURKEY DEĞİL,TÜRKİYE !

.:: KomploTeorileri ::. Türk'ün sabrýyla oynamak

Posted: 29 Aug 2009 09:05 AM PDT


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.