ORUÇ
Şekillere hapsedilen ritüeller ve inanç sistematiğinin mirası olan ''diyet'' usulü oruç tutma mantığının Kuran'da var olan savm ile uyumsuzluk arz ettiğini gördüğümüzden böyle bir makale yazma gereği hissettik.
Herkesin malum olduğu üzere, İslam dini; şekilperestleştirilmek sureti ile ''kalıp ve kılıflara'' hapsedilmektedir. Bu saldırıdan en çok ritüeller nasiplenmiştir.
Oruç nedir ?
Oruç, farsça bir kelime olup, Kuran'da bu kelimenin altını dolduran kavram ''savm''dır. Savm kelimesinin kökü olan ''s-v-m'' sözlüklerde yeme-içme-konuşma ve cinsel ilişkiden el etek çekmek olarak ifade edilmektedir. Oruç meselesi ile ilgili olarak; ''Bakara 184-187'' arasına bakmak gerekir. Şimdi bu bölümü bir pasaj olarak ele alalım;
184-Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. SAVM'a zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
185-Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
186-Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.
187-Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak bize helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.
Savm uygulamasının zamanı, ''Ramazan Ayı'' olarak ifade edilmiştir. Bunun gerekçesi de, bu ay içerisinde ''Kuran'ın'' vahyedilmiş olması olarak ifade edilmiştir.
Kuran'ın bünyesinde Kuran, birçok isimle anılmaktadır. Ancak vahiy semantiği açısından, savm hususunda bir çözümleme yapmaya kalkarsak eğer 185. ayette geçen şu ifadelere dikkat çekmemiz gerekir; ''beyyinat, hüda, furkan''.
185-Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun
Beyyine, kelime olarak ''beyan olan'', apaçık biçimde göze çarpan, net ve açık manaları içeren ''b-y-n'' kökünden gelir
(EN'ÂM suresi 57. ayet) De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur."
(A'RAF suresi 73. ayet) Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Size Rabbinizden bir beyyine/açık bir kanıt gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."
(HÛD suresi 28. ayet) Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?"
(BEYYİNE suresi 1. ayet) Ehlikitap'tan küfre sapanlarla müşrikler, kendilerine beyyine/açık kanıt gelinceye kadar çözülüp ayrılacak değillerdi.
(BEYYİNE suresi 4. ayet) Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler.
Vahiy/Kuran/Okunan, kendisini ''beyyine'' olarak tanımlayarak, açık ve kesin hüküm koyucu olarak bütünlemektedir. Bu noktada bilinmesi gereken ise, vahyin kendisine müracat etme zaruretinin varlığıdır.
Ancak günümüzdeki ''İlmihal Dinciliği'', vahye müracat etmeksizin hüküm koyma ve vahyin hükümlerini yozlaştırma vaziyeti üzerine bina edilmiştir. Bunu biz ibadetlerde apaçık biçimde görebilmekteyiz.
Oruç ibadeti, yemekten ve cinsellikten el etek çekme ile limitlenemeyecek kadar derin ve önemli bir ibadettir. Ramazan ayı, Kuran'ın vahyolduğu aydır. Bu ay yapılacak her iş ''Kuran'' ile ilişkili olmak durumundadır. Bu yüzden kitapsız oruç çarpıklığını eleştirmekteyim. Çünkü, vahiyle muhatap olmaksızın oruç eyleminin gerçekleşmesi imkansızdır.
Ayetleri yukarıda ele alırken çeşitli önemli noktaları belirttim, bugüne kadar yazdığımız her makalede; ''yahu, bu ritüellerin gayesi nedir ?'' sorusunu sorarak, kişileri Kuran'da yanıt aramaya da yönlendirme adına mücadele verdim.
Ancak görüyorum ki, Türkiye'de ve Dünya'ta; Ramazan, Ramazan gibi yaşanmıyor.
Bunun temel nedeni, Kuransız İslam anlayışının egemenleşmesinden ileri gelmektedir. Arap-Emevi uydurmacılığını Din kisvesi altında pazarlama namussuzluğunun ürünü olan ''şekil ve kılıf'' dinciliğinin tabii sonucudur bu.
Oruç; Ruh/Bilgi ve Nefs'i aynı frekansa sokma eylemidir.!
Kuran'da ''ruh'', ilim,bilgi ve vahiy manalarında kullanılmıştır. Bireyin kendisini ilmi açıdan doyurma süreci ise oruçtur…
Dikkat edelim, Ramazan, infak ayıdır!
Yani, elde edilen kazancın ihtiyaç fazlasının halka dağıtımının yapıldığı ay…
Peki kaç kişi bunu yapıyor sizce ?
Ben söyleyeyim ; ''SIFIR''…
Ramazan ayı, yeme içme de dahil olmak üzere, olgunlaşma adına hertürlü beşeri olgudan el etek çekip(mal-mülk de dahil), nefsi besleme sürecidir. Bu süreçte kilit vurgu ise şudur;
. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın.
Beyaz iplik(Hakk kutbu), siyah iplikten(Batıl kutbundan) sizce(furkanca) ayrılıncaya kadar, yiyin için(ruh/ilim ile nefsi aynı frekansa sokma adına ilmen beslenin), sonra da orucu gece oluncaya kadar (dünyevileşinceye kadar) tamamlayın…
Bu bir tevil değildir, çünkü bu ayetlerin bu fasıllarda manaları yoktur.
Bu, ayetlerin ''Kuran'ın bütünlüğü içinde edindiği manalardır''.
Furkan, doğru ile yanlışı ayırt eden veri demektir.
Beyine ve Furkan olan kitap, Kuran; insanlığı şeksiz ve şüphesiz aydınlığa iletirken, Kuran ile hiçbir ilgi ve alakası olmayan verileri DİN adı altında pazarlayanların ürettiği ''ölüler dini'', insanlığı amaçsız ve şekilden ibaret ritüellerin, mantıkdışı ve tabiat üstü olguların bünyesine hapsetmektedir.
Ramazan ayı ; ''İkra Bismi Rabbikelleziy halak'' yani Resulullah'a vahyolan ilk ayetin özündeki ''İkra'' gerçeğinin yaşanacağı aydır.
Bu açlık hali, dünyevileşen ve dünyevi olması gerekirken ''şeytanileşerek, bireyciliğin içine hapsolan'' kişilerin eğitim ve olgunlaşma sürecidir.
İkra; topla-dışavur ve dağıt manalarına gelen, aramice kökenli ''karae'' kökünden türemiştir.
Evrensel kozmik verileri toplayıp, dışavurma ve insanlığa iletme gerçeğine binaen söylenen bu söz, kimi zaman ''Nietzche''nin'' kimi zaman ''Eflatun'un'' söylemlerinde açığa çıkmaktadır.
Bu Evrensel bütünlüğü keşfeden büyük canların ortaya koyduğu, olgunlaşma merkezli tüm söz ve söylemler bu ilahi mesajın bünyesinde yer edinmiştir.
Ramazan ayı ve oruç, olgunlaşmanın, toplumsal statülerin geçersizleştiği ''içe-öze dönüş/aydınlanmanın'' sınıfların ve renklerin bütünleşmesinin temsilidir.
Ruh ve nefsin aynı frekansta sabitlenişi ile tamamlanan oruç eyleminin, toplumsal refah ve aydınlanmayı üretecek ''bireysel aydınlanma''nın temeli olduğu bir gerçektir…
Bundan olsa gerek,
Hiçbir surette insanlık, oruç ve namazın gerçek manaları ile yüzleştirilmemiştir.
Hayırlı Ramazanlar.
Şekillere hapsedilen ritüeller ve inanç sistematiğinin mirası olan ''diyet'' usulü oruç tutma mantığının Kuran'da var olan savm ile uyumsuzluk arz ettiğini gördüğümüzden böyle bir makale yazma gereği hissettik.
Herkesin malum olduğu üzere, İslam dini; şekilperestleştirilmek sureti ile ''kalıp ve kılıflara'' hapsedilmektedir. Bu saldırıdan en çok ritüeller nasiplenmiştir.
Oruç nedir ?
Oruç, farsça bir kelime olup, Kuran'da bu kelimenin altını dolduran kavram ''savm''dır. Savm kelimesinin kökü olan ''s-v-m'' sözlüklerde yeme-içme-konuşma ve cinsel ilişkiden el etek çekmek olarak ifade edilmektedir. Oruç meselesi ile ilgili olarak; ''Bakara 184-187'' arasına bakmak gerekir. Şimdi bu bölümü bir pasaj olarak ele alalım;
184-Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. SAVM'a zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
185-Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
186-Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.
187-Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak bize helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.
Savm uygulamasının zamanı, ''Ramazan Ayı'' olarak ifade edilmiştir. Bunun gerekçesi de, bu ay içerisinde ''Kuran'ın'' vahyedilmiş olması olarak ifade edilmiştir.
Kuran'ın bünyesinde Kuran, birçok isimle anılmaktadır. Ancak vahiy semantiği açısından, savm hususunda bir çözümleme yapmaya kalkarsak eğer 185. ayette geçen şu ifadelere dikkat çekmemiz gerekir; ''beyyinat, hüda, furkan''.
185-Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun
Beyyine, kelime olarak ''beyan olan'', apaçık biçimde göze çarpan, net ve açık manaları içeren ''b-y-n'' kökünden gelir
(EN'ÂM suresi 57. ayet) De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur."
(A'RAF suresi 73. ayet) Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Size Rabbinizden bir beyyine/açık bir kanıt gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."
(HÛD suresi 28. ayet) Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?"
(BEYYİNE suresi 1. ayet) Ehlikitap'tan küfre sapanlarla müşrikler, kendilerine beyyine/açık kanıt gelinceye kadar çözülüp ayrılacak değillerdi.
(BEYYİNE suresi 4. ayet) Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler.
Vahiy/Kuran/Okunan, kendisini ''beyyine'' olarak tanımlayarak, açık ve kesin hüküm koyucu olarak bütünlemektedir. Bu noktada bilinmesi gereken ise, vahyin kendisine müracat etme zaruretinin varlığıdır.
Ancak günümüzdeki ''İlmihal Dinciliği'', vahye müracat etmeksizin hüküm koyma ve vahyin hükümlerini yozlaştırma vaziyeti üzerine bina edilmiştir. Bunu biz ibadetlerde apaçık biçimde görebilmekteyiz.
Oruç ibadeti, yemekten ve cinsellikten el etek çekme ile limitlenemeyecek kadar derin ve önemli bir ibadettir. Ramazan ayı, Kuran'ın vahyolduğu aydır. Bu ay yapılacak her iş ''Kuran'' ile ilişkili olmak durumundadır. Bu yüzden kitapsız oruç çarpıklığını eleştirmekteyim. Çünkü, vahiyle muhatap olmaksızın oruç eyleminin gerçekleşmesi imkansızdır.
Ayetleri yukarıda ele alırken çeşitli önemli noktaları belirttim, bugüne kadar yazdığımız her makalede; ''yahu, bu ritüellerin gayesi nedir ?'' sorusunu sorarak, kişileri Kuran'da yanıt aramaya da yönlendirme adına mücadele verdim.
Ancak görüyorum ki, Türkiye'de ve Dünya'ta; Ramazan, Ramazan gibi yaşanmıyor.
Bunun temel nedeni, Kuransız İslam anlayışının egemenleşmesinden ileri gelmektedir. Arap-Emevi uydurmacılığını Din kisvesi altında pazarlama namussuzluğunun ürünü olan ''şekil ve kılıf'' dinciliğinin tabii sonucudur bu.
Oruç; Ruh/Bilgi ve Nefs'i aynı frekansa sokma eylemidir.!
Kuran'da ''ruh'', ilim,bilgi ve vahiy manalarında kullanılmıştır. Bireyin kendisini ilmi açıdan doyurma süreci ise oruçtur…
Dikkat edelim, Ramazan, infak ayıdır!
Yani, elde edilen kazancın ihtiyaç fazlasının halka dağıtımının yapıldığı ay…
Peki kaç kişi bunu yapıyor sizce ?
Ben söyleyeyim ; ''SIFIR''…
Ramazan ayı, yeme içme de dahil olmak üzere, olgunlaşma adına hertürlü beşeri olgudan el etek çekip(mal-mülk de dahil), nefsi besleme sürecidir. Bu süreçte kilit vurgu ise şudur;
. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın.
Beyaz iplik(Hakk kutbu), siyah iplikten(Batıl kutbundan) sizce(furkanca) ayrılıncaya kadar, yiyin için(ruh/ilim ile nefsi aynı frekansa sokma adına ilmen beslenin), sonra da orucu gece oluncaya kadar (dünyevileşinceye kadar) tamamlayın…
Bu bir tevil değildir, çünkü bu ayetlerin bu fasıllarda manaları yoktur.
Bu, ayetlerin ''Kuran'ın bütünlüğü içinde edindiği manalardır''.
Furkan, doğru ile yanlışı ayırt eden veri demektir.
Beyine ve Furkan olan kitap, Kuran; insanlığı şeksiz ve şüphesiz aydınlığa iletirken, Kuran ile hiçbir ilgi ve alakası olmayan verileri DİN adı altında pazarlayanların ürettiği ''ölüler dini'', insanlığı amaçsız ve şekilden ibaret ritüellerin, mantıkdışı ve tabiat üstü olguların bünyesine hapsetmektedir.
Ramazan ayı ; ''İkra Bismi Rabbikelleziy halak'' yani Resulullah'a vahyolan ilk ayetin özündeki ''İkra'' gerçeğinin yaşanacağı aydır.
Bu açlık hali, dünyevileşen ve dünyevi olması gerekirken ''şeytanileşerek, bireyciliğin içine hapsolan'' kişilerin eğitim ve olgunlaşma sürecidir.
İkra; topla-dışavur ve dağıt manalarına gelen, aramice kökenli ''karae'' kökünden türemiştir.
Evrensel kozmik verileri toplayıp, dışavurma ve insanlığa iletme gerçeğine binaen söylenen bu söz, kimi zaman ''Nietzche''nin'' kimi zaman ''Eflatun'un'' söylemlerinde açığa çıkmaktadır.
Bu Evrensel bütünlüğü keşfeden büyük canların ortaya koyduğu, olgunlaşma merkezli tüm söz ve söylemler bu ilahi mesajın bünyesinde yer edinmiştir.
Ramazan ayı ve oruç, olgunlaşmanın, toplumsal statülerin geçersizleştiği ''içe-öze dönüş/aydınlanmanın'' sınıfların ve renklerin bütünleşmesinin temsilidir.
Ruh ve nefsin aynı frekansta sabitlenişi ile tamamlanan oruç eyleminin, toplumsal refah ve aydınlanmayı üretecek ''bireysel aydınlanma''nın temeli olduğu bir gerçektir…
Bundan olsa gerek,
Hiçbir surette insanlık, oruç ve namazın gerçek manaları ile yüzleştirilmemiştir.
Hayırlı Ramazanlar.
EREN ERDEM
http://www.facebook.com/home.php?#/note.php?note_id=146297596114
Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.