ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ |
- Yeni düzenin öncüsü Türkiye olacak
- [anadoluhaber:35203] Re: Genelkurmay Başkanlığı'na Ait Olduğu İddia Edilen Belge!
- [anadoluhaber:35204] Re: Saidi Nursi Hazretlerinin Görüşü
- Cem Garipoğlu yakalandı mı?
- .:: Komplo Teorileri ::. Meşruiyet
- .:: Komplo Teorileri ::. Mehmet Bedri Gültekin'in yazısı
- [anadoluhaber:35200] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ
- 12 Eylül'ün korkunç gerçeği
- [anadoluhaber:35199] Yönlendirici kitapların büyüsü ve komplolar
- [anadoluhaber:35198] EHLİ KİTAP İSLAMA GİRERKEN
- [anadoluhaber:35202] ÖN YARGILARDAN KURTULMAK LAZIM
- [anadoluhaber:35201] Depreme gerçekten hazır mısınız?
- .:: Komplo Teorileri ::. eleþtiri ve damgalanma
- .:: Komplo Teorileri ::. haba bile haram, hava bile!
- .:: Komplo Teorileri ::. RE: : Komplo Teorileri ::. KÜRT AÇILIMI BÖYLE AÇILIR..... Söz konusu mailin benimle ilgisi yoktur OKU OKU ....
Yeni düzenin öncüsü Türkiye olacak Posted: 08 Sep 2009 02:34 AM PDT Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin yeni düzen kurma misyonunun ayrıntılarını Gürcistan yolunda Akşam'a anlattı: "Yeni düzenin öncülüğünü biz yapacağız. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Tiflis yolunda Türkiye'nin kendisini ve bölgesini ilgilendiren dünya meselelerinde 'düzen kurucu, öncü rol oynaması gerektiğini' ve dış aktörlerin de Türkiye'nin bu rolünü benimsediğini açıkladı. Davutoğlu, 'Yeni düzenin öncülüğünü biz yapacağız' dedi Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu, Gürcistan yolunda uçakta AKŞAM'ın sorularını yanıtladı. Geçen hafta Ermenistan ile normalleşme süreci çerçevesinde dile getirdiği ve 'neo-Osmanlıcı' tepkilerine yol açan 'Türkiye'nin yeni düzen kurma misyonu' projesinin ayrıntılarını anlattı. İşte Davutoğlu ile Utku Çakırözer'in sohbetinden satır başları: BİLİNÇLİ KULLANIYORUM: Evet 'düzen' kavramını bilinçli olarak kullanıyorum. Soğuk savaş düzeni kalktı ama yeni düzen kurulmadı. Bunu kuracak aktörler soğuk savaşta olduğu gibi sadece iki aktör değil. Mesela Kafkasya'da düzeni Sovyetler ile ABD oturur tartışır ve kurarlardı. Ama şimdi Irak örneğinde görüldüğü gibi ABD tek başına kuramıyor. Gürcistan örneğinde görüldüğü gibi Rusya da kuramıyor. Başarı kazandı ama bir düzen kuramadı. Sadece kendi çıkarını koruyan bir statü tahkim etti. TÜRKİYE DÜZEN KURUCU OLMALI: Bizim dediğimiz Türkiye'nin düzen kurucu rolü. Gerek Ortadoğu gerek Kafkaslar'da yeni düzen kurulması gerekir. Bunu kurarken biz aktif rol almak istiyoruz. Bu bir emperyal dürtü (kendine yöneltilen neo-Osmanlıcı iddialarını kastederek) değil. Bir gereklilik. 'Yeni bir düzen kurulması lazım, başkaları kursun, biz sonra intibak ederiz' deyip geri çekilebilirsiniz. Ama bu Türkiye'nin büyüklüğüne, ulusal çıkar anlayışına yakışmaz. Ya bir kaos yaşayacağız ve bu bizim işimize geliyor diyeceğiz ya da biz bir düzen fikrinin öncülüğünü yapacağız DIŞ AKTÖRLER DE BENİMSİYOR: Türkiye'siz bir düzen kurulamaz. Dış aktörler bile Türkiye'nin düzen kurucu rolünü benimsiyor. İsveç'teki AB toplantısında 27 bakana konuştum. İki saatlik oturumun bir saat onbeş dakikasında ben konuştum. Ben emperyal dürtüyle, 'Osmanlı'nın çocuğuyum, dinleyeceksiniz beni ha yoksa falan' demedim.' SIRBİSTAN'DA DÜZENİ BİZ KURDUK: Kim düşünebilirdi ki ben Sırbistan Dışişleri Bakanı'nı alıp Sancak'a gidiyorum ve biz orada iki partinin uzlaşmasını sağlıyoruz. Ama ne yaptık. Sırbistan hükümetini kuran hamleyi Türkiye yaptı. Tadiç hükümeti için iki oyu sağlayan ve iktidara gelmesini sağlayan biziz. Niye yaptık? Orada ılımlı bir hükümet olsun ki Kosova ile çatışmasın, Bosna - Hersek'te sorun yaratmasın. İŞTE HAMLELERİMİZ: Kimseyi dışlamayan, empoze etmeyen katılımcı bir düzen bizim dediğimiz. İşte Ermenistan örneği. En katı düşman ülkelerle ilişkileri normalleştiriyoruz. Mısır gibi sizi rakip gibi gören ülkeyle oturup Ortadoğu'da neler yapabileceğimizi tartışıyoruz. Irak'a komşu ülkeler toplantısı, Suriye-İsrail görüşmeleri, Lübnan'da hükümetin kurulması için gösterilen çaba, Irak'ta Sünnilerin demokratik sürece dahil edilmesi düzen hamleleridir. Bugün geliş amacımız Gürcü-Abhaz meselesi de hallolursa o da düzen hamlesidir. BU EMPERYAL DÜRTÜ DEĞİL: Bu hamleleri yapmadan Türk'ün Türk'e propagandası gibi Ankara'da oturup 'Biz şanlı milletiz, güçlü tarihimiz var' desek o zaman dedikleri gibi 'emperyal' bir şey olur. Öyle değil. Ama sen yapmazsan başkası kendi düzenini sana empoze edecek. Türk kaptanı Saakaşvili'den isteyecek Son dönemde Gürcistan 5 Türk gemisine Karadeniz'de durdurarak el koydu. Bunların üçü açık denizlerde yaşandı. Son yaşanan Buket gemisinin durdurularak kaptan ve mürettebatının tutuklanmasında gerilimin düşürülmesinde bizzat Davutoğlu devreye girdi. Personel serbest bırakıldı. Ancak geminin kaptanı Coşkun Mehmet Öztürk'ün serbest bırakılması konusunda nihai kararı Davutoğlu'nu bugün kabul edecek Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili verecek. TİFLİS'E İKİ MESAJ Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu'nun, Gürcistan'daki dünkü temaslarından edindiğimiz izlenime göre, Davutoğlu Tiflis'e şu iki önemli mesajla geldi. 1- Türkiye'nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ankara'da imzaladığı kapsamlı anlaşmalar ile geçen hafta Ermenistan ile başlatılan normalleşme süreci Gürcistan yönetimini kaygılandırmış. Davutoğlu bu gelişmelerin Gürcistan'ın çıkarlarına zarar vermeyeceğini tam tersine bölgesel istikrar ve kalkınma için büyük imkan yaratacağının altını çizdi. 2- Gürcistan'ın Türk gemilerine yönelik kötü muamelelerinin ardında yatan asıl sorun Gürcistan ile Abhazya arasındaki kötü ilişkiler. Gürcistan sadece Rusya tarafından tanınan Abhazya'ya yönelik katı bir izolazyon politikası uyguluyor. Davutoğlu, Tiflis'e 'Bizim Abhazya'yı tanıma niyetimiz yok. Ama sizin de Abhazya'yı izole etme politikanızdan vazgeçmeniz gerekir. Siz böyle yaptıkça onları Rusya'nın daha fazla kucağına iteceksiniz' mesajını iletti. Bu konu sadece Gürcistan için değil Türkiye için de önemli. Çünkü Türkiye'de Abhaz kökenli 400 bin kişi var. ERİVAN İLE NORMALLEŞME Davutoğlu bu çerçevede Gürcü meslektaşı Vaşadze'den Türkiye'nin Abhazya'ya bir yetkili göndermesi için istediği izni de kopardı. Davutoğlu ile aynı uçakta gelen Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ünal Çeviköz bugün Abhazya'ya geçerek Türkiye'nin mesajlarını bizzat götürecek. Gürcü makamları tanımadıkları Abhazya'ya bir Türk diplomatının gidişine ilk kez izin vermiş olacak. Çeviköz de Abhaz makamlarına 'Bağımsızlık vizyonunuzu gözden geçirin' mesajını iletecek. | |||||||||
[anadoluhaber:35203] Re: Genelkurmay Başkanlığı'na Ait Olduğu İddia Edilen Belge! Posted: 07 Sep 2009 08:55 AM PDT Genel Kurmay Savcılığı varlığı ya da yokluğu hakkında hüküm verebilecek bir makam olmadığına ve konuyu askeri mahkemeye dahi götürmeye niyet etmediğine göre sadece kişisel (tabi ne kadar kişisel ise o kadar kişisel) Kanaatini belirterek takibata gerek yok kanaatine varmıştır. Bunu GKB sanki dava görülüp delillerin incelenmesi mahkeme sonucu böyle bir karar çıkmış hüküm ihdas edilmiş gibi soruşturmanın önünü tıkamak da kullanıp ben belgenin gerçekliğini değil kimin sızdırdığını soruyorum diyor. Yani belgenin doğruluğunu soruşturtturmam diyor. Buna da ilgili mahkeme Tutuklama kararı ile alında gaçanmı diyor. Aynı gece Türkiyede alışık olmadığımız bir süratle başak mahkemeye itiraz ediliyor ve o mahkeme tutuksuz yargılanma kararı veriyor. Yani beraat değil dava devam ediyor. GKB tam bir suçluluk telaşındaki silahlı kişi olarak davranıyor.Yargılatmayız demenin farklı şekillerini söyleyerek hukuka ve milletimize meydan okuyor. Tıpkı Danıştay cinayetinin daha ertesi gün sanki suçlu yargılanıp dava birmiş gibi açıklamalar yapıp irtica yaptı diye bağırmak sureti ile aslında olayın bilgileri dahilinde yapılmış bir komplo olduğunu resmen tadat etmiş oluyorlar. GKB ilk defa yalanlanmıyor. Aktütün Dağlıca başta olmak üzere pek çok konuda ve Hudson toplantısında yalanlanıp duruyor. Buna rağmen böyle diyorsa bu söze destek verenler hata ediyorlar. Çünkü GKB lığı aslında silah benim elimde dilediğimi yaparım beni sorgulayamazsınız demiş oluyor. Ne meclis ne hukuk beni bağlamaz bu milleti sadece ben kimseye hesap vermeden(Tabi NATO hariç olsa gerek) hayvan gibi güderim demek istiyor ve bıktırıyor. Hayır efendim bizleri öldürebilirsin ama hesabıda eninde sonunda verirsin. Çünkü bizler sizin marabalarınız değiliz. İşgal ettiğiniz bir ülkenin esir vatandaşlarıda değiliz. Biz bu ordunun sahibi olan Türk milletiyiz.. Hukuka uymaya mecbursunuz. Herkesin hukuk önünde eşit olması gereken ülkede böyle şeyler yapmakdan vazgeçip akla mantığa ve hukuka uymak zorundasınız diyoruz. Bu işler yanlış geldi diye alikıran başkesen olarak vatanı dahi satsalar sessiz kalmamız isteniyorsa yanılıyorlar. Yalancılara da güven olmaz. Ordumuzun itibarınıda zedelemekte beis görmüyorlar. Böyle şey olmaz ve olmamalı. A.D.Şimşek 06 Eylül 2009 18:44 tarihinde Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> yazdı:
| |||||||||
[anadoluhaber:35204] Re: Saidi Nursi Hazretlerinin Görüşü Posted: 07 Sep 2009 08:32 AM PDT Sanırım Ahmet Şahinin tercümesi tam olarak bediüzzamanın sözlerinin karşılığı olamıyor. Biraz faklılaşmış bir içerik taşıyor. Bediüzzamanın sözlerindeki çağrı uyglamaya girdiğinde zaten diğer semavi kitapların sağlamasına yolaçıyor. Atığı sorgulama kapısının sonunda bazı gayrisemavi katlışlar kendiliğinden sırıtmaya başlıyor. Bu yüzden iyi niyetli ve maksadı farklı sözler bazılarınca yanlış yorumlanabiliyor. Ben Nur camaatinden bir kişi değilim. Elbette Bediüzzamanda peygamber değil. Lakdıki kul hatasız olmaz. Elbette salıkleri kabul etmekde aşırı hüsnü zanları ile Merhum değerli bir ilhami müeelifin ilahi olduğu anlaşılan ilhamlarını haddini biraz daha aşarak kutsuyabilirler. Bunuda doğal karşılamak gerekiyor. Belki yazılarını ciddi bir incelemeye alırsak bazı kusurlar yada bizim açımızdan yanlış onlar açısından doğru görünen sonuçlara varabiliriz. Bu durum mutasavvıflar ile fıkıh uleması arasında yada hal ehli ile kal ehli arasında sıkça rastlanan bakış farklılıklarından başka bir anlam taşımıyor. Zaten muhatap alınan Ehili kitap ulemasıda bu durumun genellikle farkındalar ancak kendi cemaatlerine açıklamakda zorlanıyorlar. Ama aşağıdaki örneğin iyi niyetli öneriyi kötüye yormak gibi bir kusuru görünüyor gibi geldi bana Bu konuda benimde bir Bende kendi çapımda diyalogculuk yaptım diye yazım vardı. İlgilenenler kısa yolu tıklayabilir. Selamlar A.D.Şimşek 06 Eylül 2009 18:43 tarihinde Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> yazdı:
| |||||||||
Posted: 07 Sep 2009 06:12 AM PDT Komutanlar darbeye karar verdiğinde ölü sayısı 898'di. 'Darbenin olgunlaşması' için beklenen bir yılda, şiddet patlaması yaşandı. 2 bin 812 cinayet daha işlendi. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği 12 Eylül olaylarıyla ilgili çok ilginç bir rapor ortaya çıktı. Kenan Evren'in, 12 Eylül darbesinin gerekçesi olarak sunduğu Genelkurmay'ın 1982'de hazırladığı "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" raporu, darbenin adım adım nasıl olgunlaştırıldığını ortaya çıkardı. 'Darbenin olgunlaşması' için beklenen bir yılda tam 2 bin 812 cinayet işlendi... Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği 12 Eylül olaylarıyla ilgili çok ilginç bir rapor ortaya çıktı. Aksiyon Dergisi, 12 Eylül'le ilgili önemli bir rapora ulaştı. Raporun önemli bölümlerine derginin bugün piyasaya çıkacak sayısında yer veriliyor. Genelkurmay'ın 1982'de hazırladığı "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" adlı rapor, darbenin adım adım nasıl olgunlaştırıldığını ortaya çıkarıyor. 12 Eylül ihtilâlinin lideri Kenan Evren, darbeden sonra yaptığı basın toplantısında söz konusu raporu, 'müdahalenin gerekçesi' olarak sunmuştu. Rapordaki verilerle Evren'in yıllar sonra yaptığı, "Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük" açıklaması birleştirildiğinde çarpıcı gerçek ortaya çıkarıyor. Süreç 4 devreye ayrılmış Evren'in sınıf arkadaşı ve 12 Eylül döneminin II. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel'in, "Bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik" sözü de raporun özeti niteliğinde. Rapor, Kahramanmaraş olaylarından sonra sıkıyönetim ilan edilen 26 Aralık 1978'den 11 Şubat 1982'ye kadarki dönemi dört evreye ayırarak, Türkiye'deki terör ve anarşi olaylarını Genelkurmay'ın gözünden analiz ediyor. Dönem dönem rapor Dört dönem şu şekilde tarihlendirilmiş: 26 Aralık 1978-11 Eylül 1979 arasındaki 8 aylık süreç birinci dönem; 12 Eylül 1979, yani ihtilalden tam bir sene öncesinden 11 Eylül 1980'e kadar ikinci dönem; 12 Eylül 1980'den 11 Eylül 1981'e kadar üçüncü dönem ve 12 Eylül 1981'den 11 Şubat 1982'ye kadarki 5 aylık dördüncü dönem. Rapora göre, bu dört dönemde Türkiye'de ideolojik amaçlı 39 bin 385 olay vuku bulmuş. Raporu bugünlerde önemli kılan, tam da Kenan Evren ve Bedrettin Demirel'in "Bir yıl boyunca düşündük" dedikleri dönemi anlatan 12 Eylül 1979'dan darbeye kadarki son bir yılda olayların zirve yapması. Örneğin, birinci dönem, yani 26 Aralık 78 ile 11 Eylül 79 arasında 2 bin 80 silahlı saldırı ve çatışma meydana gelirken, sayı 12 Eylül 1979 ile darbe gününe kadarki bir yılda 7 bin 10'a fırlamış. Darbeden sonra ise 610'a düşüyor olay sayısı. 11 Eylül 1979'a kadar 898 kişi hayatını kaybetmişken, bu tarihten darbe gününe kadar tam 2 bin 812 kişi can vermiş. İhtilal akabinde 282'ye inmiş zayiat. Toplamda 4 bin 40 insanın canı gitmiş terör sürecinde. Afiş ve pankart asma, gösteri ve yaralı sayıları da 'şartların olgunlaşması sürecine' paralel seyrediyor. Demirel'den Evren'e soru 12 Eylül 1980'e doğru yol alırken iktidarda Süleyman Demirel'in azınlık hükûmeti bulunuyordu. Bu dönemde sıkıyönetim de yürürlükteydi; dolayısıyla o bölgelerde yetkiler askerin elindeydi. Hükûmet, askerin istediğini yapmaya hazırdı. Bu yüzden Başbakan Demirel sonraki süreçte Evren'e "Siz 11 Eylül 1980'de Antalya Tapu Müdürü müydünüz?" diye soracaktı. Şu satırlar raporu hazırlayanları aslında ele veriyor: "12 Eylül 1980 tarihinde TSK'nın yönetime el koyması ile birlikte yurdumuzu giderek iç savaşa sürükleyen anarşi ve terörle kararlı, cesur ve amansız bir savaşım başlatılmıştır." Yani, Evren ile ekibi, anarşi ve terörle amansız bir mücadeleye girmek için darbe sonrasını beklemiş. Darbecilerin öngörüsü! "12 Eylül Harekâtı'ndan sonra Sıkıyönetim Güvenlik Kuvvetleri'nin başarılı çalışmaları ve sağlanan güvenli ortam sayesinde ülkemiz bir silah deposu olmaktan kurtarılmıştır." Bu ifadeler de başka bir itirafla yüklü aslında. 12 Eylül'den önce de sıkıyönetim hâkim iken ülkede o zaman başarılı çalışmalar yapılmak istenmemiş miydi acaba? Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan ihtilal ekibi, darbeyi haklı çıkarmak için yaptırdığı çalışmada bir varsayıma da yer vermişti. Buna göre 12 Eylül öncesi aylık 1986 olay ortalaması ve 1.75 tırmanış hızına göre darbeden önce 32 bin 893 olan olay sayısı, darbe yapılmasaydı 59 bin 105'e çıkacaktı. | |||||||||
[anadoluhaber:35199] Yönlendirici kitapların büyüsü ve komplolar Posted: 07 Sep 2009 04:56 AM PDT Bir yazımda artık pek fazla kitap okumadığımı, kitapları başı sonu ortasından karıştırıp ana konuyu anladıktan sonra detayları genellikle önemsemediğimi yazmıştım. Tabi burada kitaplar derken siyasi içerikli kitaplardan söz etmiştim. Yazışma yaptığımız arkadaşımız da bana cevaben verdiği cevap da
Sevgili Ahmet bey, aslında bu tip yazılarla kafa yoracağınıza bilim kurgu türü roman yazarak çok iyi işler yaparsınız. Çünkü analist olmak herkesin harcı değildir. Örneğin kendim ekmek parası kazanmadığım saatlerde kitap okumayı ve araştırmayı çok severim. Kitapların bütün satır aralarını ve kaynaklarını dikkatli incelerim. Benim için yazının vermiş olduğu mesaj ve aldığı kaynakların doğruluğudur. Bunun yanında hafta bir veya iki hafta bir çeşitli meslek gruplarında bulunan kişilerle o haftaki gündemi eğrisiyle doğrusuyla beyin fırtınası yaparak gündemdeki olayları çözümleme olayına gideriz. Zaten kendimde bir düşünce merkezi ve strateji kuruluşu olan 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsün de (www.21yyte.org) araştırmacı olarak görev yapmaktayım.
Sevgili xxxxx Bey Anlattıklarımı bu şekilde anlayıp kurgu romanlar yazmamı önermekte haklısınız. Çünkü insan dünyaya geldiğinden beri ne gördü ise öyle düşünür ve yaşar. Başka türlüde düşünüle bileceğini ve İnşirah suresinde geçen her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır ayetlerini pek fark edemez. Zaten bende sizin bahis ettiğiniz kişiler de dâhil sizde dahil pek çok kişiyi okuyor ve yaptığınız beyin fırtınalarını ilgi ile izliyorum. Ancak bilgilerin doğruluğunu test etme yöntemim çok farklı. Öncelikle şunu belirteyim ki altmış yaşımı da biraz aşana kadar durmadan elime geçen her şeyi okudum beni tanıyanların bazıları Ankara da Atatürk Bulvarı üzerinde kalabalıkta kendisine çarpanlara ve çarptıklarına aldırmadan elindeki kitabını okuyarak yürüyen şaşkın bir kişi sanırlardı. Bunların bazılarından bilgi bazılarından bağımsız düşünme yol ve teknikleri öğrendim. Bazı akıl erdiremediğim sırları içten dualar ile Rabbimden bana açmasını istedim. O da bazen hiç ummadığım birini yada kitabı, makaleyi, olayı karşıma çıkararak onu öğrenmemi sağlardı ve sağladı. Anladığım şuydu her hangi bir yazar önemli ve kritik konularda kapalı alanlara girerek kitap yazmakla o kitabı bastıracak yayıncı bulamazdı. Bulup bastırsa dahi bir şekilde engellenir satamazdı. Akıl almaz engeller çıkar ve tüm bu engelleri aşacak olsa da ya kendi kafasına ya kiremit düşer ya köpek ısırır kuduz olur yada kafayı yedi diye ortadan kaldırılırdı. Bunları atlasa yayıncı durduk yerde yayınlamaktan vazgeçerdi. Hele bizdeki gibi Cumhuriyet tarihi Atatürk vs. konularında yazarsa kitap anında toplatılır yıllarca ya hapiste ya da dışarıdan mahkemelerde süründürülür anasından doğduğuna pişman edilirdi. Kitaplar sadece mevcut normlara ve sınırlamalara bir zarar vermediği ve sahibinin düşüncesinden korkulmadığı takdirde basılabiliyordu. Bu sınırlar içinde bırakınız yapsınlar bırakınız yassınlar kuralı geçerli idi. İşte bu kural bir şeyler bulduğunu zannedenlerin bolca yazıp çizdiği ilginç konuların çoğu da zaten bilgi kirliliğinde kullanılıyordu. Bazı kitaplar ise nasıl oluyorsa geleceğin tarihini bire bir yazıyordu ve basılmış olanları ya engellenmemiş ya da özel olarak desteklenmiş olanları idi. Birkaç örnek vereyim: 1)Detaylarını şimdi artık tam hatırlamıyorum. Bilirisiniz eskiden 007 James Bond kitapları çıkardı. 1960’lı yılların ilk yarısında O seriden bir kitabı İstanbul da Almıştım. O sıralar Almanya da ikamet ediyordum ve orada okudum. ABD’liler İle Sovyetler arasında kıran kırana geçen bir nükleer casusluk romanı idi. Adı da yanılmıyorsam Yıldırım harekatı idi. Yeni geliştirilmiş çok önemli bir Nükleer aygıtı taşıyan uçak Portekiz açıklarında koordinatları verilen bir yerde gizemli bir şekilde düşüyor veya düşürülüyordu. Bölgeye hızla intikal eden Sovyet ve ABD gemileri savaş ve arama uçakları arasında gerilimli bir soğuk savaş ve batığa ilk ulaşma kavgası kıran kırana devam ederken her an bir nükleer savaşın patlaması gerilimi içinde roman sanırım ABD nin başarısı ile bitiyordu. Ben kitabı okuduğumda kitabın basılması beklide 2-4 yıl öncesine dayanıyordu. Ben okuduktan iki yıl sonra bu olay aynı koordinatlarda ve aynı şekilde gerçekleşti. Bu olay ABD başkanı Kenedy’nin Berlin’e gelip Ich bin eine Berliner (Bende bir Berlinliyim) diye Sovyet saldırı tehdidine karşı rest çektiği günlerin bir süre öncesine denk geliyordu. 2) Gölcük depreminden bir yada birkaç yıl önce ABD de komplo teorileri diye bir kitap yayınlandı. ABD deki çok tehlikeli sonuçları olabilecek bazı deprem fay hatlarındaki basıncı ABD ye zarar vermeyecek şekilde dünyanın diğer bölgelerindeki fay ları kırarak depremi ihraç edip ABD yi az zararla kurtarmak gibi bir proje üzerinde çalışılıyordu. Ve bir iki yıl içinde hayata geçirilecekti. Kitabın yazarı olan Taksi şoförünü ilgilendiren bir şey yoktu. Ama bir dizi olayların başına gelmesi ve bazı gazete haberlerinden yola çıkan Şoför bilgi kırıntılarını birleştirip bir teori üretti. Teori İstanbul civarında bir deprem denemesi yerden yönetilen uydu destekli uygulanacak deprem sırasında aynı zaman kesiti ile kesişir bir şekilde Başkanları Clinton’un da resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gitmesi ve deprem sırasında çökecek otelin enkazı altında kalıp ölmesini sağlamak isteyen bir komplo kurulmuştu. Hem de oteli istenildiği şekilde çöküp başkanı öldürmez ise birde İkiz kulelerde uygulanan teknik gibi bir teknik ile tam çökmesi de tesadüfen bodrumunda bulunan patlayıcıların depremde patlaması ile iş tamam olacaktı. Bunu Başkana bildirmek için çabalıyor ama sıradan bir taksi şoförü olarak imkân bulamıyor ve üstelik kendiside fark edilmiş ve öldürülmek isteniyordu yani sonradan filmi de çevrilen kitap tam bir ABD klasik kurgu romanlarından birisi idi. Ve saçma sapan gibi görünüyordu. Sonunda Bu kitap yayınlandı. Deprem sırasında Gelmesi beklenen başkanları bazı işleri yüzünden ziyareti erteleyip depremden sonra geldi ve Erkan bebeği kucağına aldı. Bu nasıl bir komplo idi ve nasıl oluyor da bir şoför bunu çözebiliyordu. Hayır Gizli yazar şoför değil ABD nin eski Ankara Büyükelçilerinden 1963 yılında ODTÜ rektörünü ziyaret ederken arabası yakılan Meşhur Büyükelçi Commer idi. Olay sadece başkanın ziyareti ertelemesi ile bu kısmı hariç aynen gerçekleşti. 3) İkiz kuleler olayı. Olaydan üç dört aya kadar önce ABD de bir müzik grubu çıktı. Adlarını hatırlamıyorum. Ama amblemleri yanmakta olan ikiz kulelerdi. Olaydan sonra birden kayıp oldular yada kaybedildiler. Belki de bu amblemi onlara öneren ve onları destekleyip tanıtan güç kayboluverdiği için resmi daireleri bunlardan bir şey bilmedikleri için bir şey öğrenemediler yada öğrendiler. Ama konumuz bu değil. Konu o amblemleri. Çünkü o amblemler olaydan sonra çekilen en yaygın resimlerden birisi ile aynı olan resimlerdi. Tesadüf denilmesi kesinlikle imkansız aynı resim. Birde Windows da ne işe yaradığı pek bilinmeyen bazı yazı türleri vardı Bunlardan birisi de Wingdings seçeneğidir. Olay 9/11 tarihinde meydana gelmiştir. ABD de acil yardım telefonu 911 dir. O gün ikiz kulelerde çalışan Yahudiler işe gitmemiş ve zayiat vermeden kurtulmuşlardır. Uçağın uçuş numarası Q 33 NY dir. Eğer bu uçuş numarasını büyük harfle yazar ve bu yazıyı Wingdings türüne çevirirsek bakalım ne çıkıyor. Q 33 N Y (yazıyı word dosyasına yapıştırıp büyük boy mesela 72 de seyrediniz) İlginç değil mi insan bu yazılardan bazılarının geleceğin tarihinin yazılmasında kullanılmış olabileceğini düşünüyor ama seslendirirse deli diye kariyerini kaybetmekten korkuyor. Mesela 9/11/2003 olayın dan ABD deki 911 acil yardım numarası dışında da bazı şeylerin oluşunu belki tesadüfe bağlayabiliriz. Madrid'teki 3/11/2004 te meydana gelen terörist saldırısı ikiz kulelere olan saldırılardan 911 gün sonra meydana geldi Ama 11 Eylülde Yahudilere kim haber verdide ikiz kulelerde çalışanlar işe gitmediler. Yahudiler başkalarının bu bilgilere ulaşmasını engellemek için kendileri çok realistmiş de bu gibi şeyleri araştıranlar uçuk kaçıkmış gibi bir baskı havası yaratıp terör estirerek siz sadece bizim yayınlanmasına izin verdiğimiz alanlardaki kum havuzlarınızda naylon kova, tırmık ve küreklerinizi de getirip kumda oynayın diyor olamazlardı. Acaba Cumhuriyet döneminde okuduklarınızdan tarih dâhil ne kadarı ne kadar doğrudur. Doğru olmayan çok şey var ama tutun ki doğru diyelim. Asker ve sivil bu kum havuzunda yıllardır oynamakla ne kazandık ne kaybettik. Bir sürü düşünme yeteneğini kayıp etmiş mankurtlar kazanırken bunca yıllarımızı boşuna harcayıp boş bilgiler ile kayıp ettik. İşte geldiğimiz nokta başka şeye aklımız ermediği için Kürtleri kessek mi assak mı sürsek mi gibi saçma sapan konular ile ve ülkemizi kim daha ucuza satar paranoyaklığı içinde kayıp etmeye devam ediyoruz. Bazen de çok aşırı bazı Türkçülerin bu gibi konuları konuştuğumuzda, Bu Yahudi kabalizmidir diyerek konuyu tu kaka yaparak susturmaya çalıştıklarında ve diğer kesimlerinde bunlar komplo teorileri bende uydurabilirim havalarına girdiklerinde Ya kendilerinden bazılarının yada genellikle yönlendirenlerin aslında bu alanalara kendileri dışında kimsenin girmesini istemedikleri için buna benzer bazı mantık yapılarının esiri olduklarını yada kariyer endişesine düşerek bırak yahu bu milleti sen mi kurtaracaksın gibi ört de uyusun yaptıklarını düşündürüyor. Benim bir huyum vardır TV de bir filmin en kritik yerinde programı zaplayıp kısa bir tur atıp dönerek çevremdekileri kızdırırım. Bunun iki nedeni vardır bir toplu hipnoz yapan, sanal reklam gibi bilinç altı kurgulamaları varsa Windows’taki gibi cereyanı kesip yüklemeyi yarıda bırakıp imha etmek. 2 bir yerde takıldığında başka çok önemli bir şeyi kaçırıyor olma ihtimalini de göz önünde bulundurmak. 1980 yılında o sıralarda küçük olan üç kızımı da yanıma alıp kendi arabamla bir Avrupa turuna çıkmıştım. İngiltere de oturan eşimin yeğenini de ziyaret edelim diye Londra’ya kadar uzandık. O sıralarda Belçika da Walibi yada Valibi diye bir yerde çok büyük çaplı bir lunapark kurulmuştu. 360 derece ile baş aşağı gelerek dönülen çok büyük raylı arabalara kızımın zorlaması ile binmiştim. Ama asıl anlatacağım şey bir çadır sineması idi. Bildiğimiz çok eskiden bizdeki açık hava gece sinemaları gibi sandalyelerin dizilmiş olduğu bir çadır ve önümüzde oldukça gediş ve iç yada dışbükey bir sinema perdesi vardı ve film başladı galiba biz bir gemideyiz de önümüzdeki perde geminin kocaman ön camı ve denizi seyir ediyorduk ama çok hızlı gidiyorduk. Sonra galiba o karada giden bir deniz otobüsü gibi bir şeymiş ki karaya çıktık ve hızla gitmeye devam ederken dağlardan tepelerden süratle geçiyorduk ama bir anda büyük bir dağın tepesinden boşluğa fırladık ve olduğumuz yerlere sımsıkı tutunup dehşet içinde kaldık bazılar çığlık da atıyordu. Ama meğer bizim araç aynı zamanda uçakmış ki uçmaya devan ettik. Sonra bir şehrin caddelerine daldık o kadar hızlı idik ki bazı kavşaklardan sadece şans eseri kıl payı çarpışmadan geçebiliyorduk. Sonra uzun ve düz bir caddede sanırım 300- 500 km. arası bir süratle ilerlemeye başladık. Çevremizdeki bizimle aynı istikamete giden bazı arabaları görmemizle bir anda hızla arkamıza doğru uçup kaybolduklarını görüyorduk. Kasılmıştık ve hepimiz oturduğumuz sandalyelere sımsıkı tutunuyorduk. Artık bir sinemada olduğumuzu tamamen unutmuş sadece dehşet içinde kasılıp kalmıştık çok uzak da bir lamba vardı ve hızla o kavşağa yaklaşıyorduk ki birden ışık değişti ve uzun bir tramvay yolumuzu kesti. Acı bir fren ve hepimiz sinema perdesine doğru savrulduk ve yere yuvarlandık. Ölmüş olmalıydık. 7 yaşındaki ortanca kızımın ne vuruyorsun be baba deyişi ile kendime geldim. O kızım asla bir yere uzun süreli odaklanmaz ve daima çevreyi de gözetler gözleri etrafta dolaşırdı. Bu yüzden sadece o ortak hipnoza katılmamış ve normal yaşamını sürdürürken ben can havli ile bir yere tutunmak isterken istemeden ona sertçe vurmuştum. Bu bada konulara odaklandığımda mutlaka çevreden kopmamayı öğretti. Uzun oldu ama bir şey daha anlatmak istiyorum.İngiltere dönüşü araba vapurunda çok şiddetli bir fırtınaya yakalandık. Orada böyle fırtına çok olurmuş ama bu gemi personeli dahil içi dışına çıkmayan kimseyi bırakmadı ve gemide her yer duvarlar dahil kusanlar yüzünden iğrenç bir hal aldı.Eşyalar ortalıkta oradan oraya savrulup yuvarlanıp duruyordu. Yanaşacağımız liman gelmiş ama rıhtıma yanaşamıyorduk. Rıhtımın hemen yanında yüksek bir bina vardı. Pencereden o binanın bir çatısını birde temel kısmını bazen de denizi görüyorduk. Zaten biz geldikten bir yıl sonra tam orada aynı gemilerden birisi battı ve pek az kurtulan oldu. Ne ise işte bu yolculuk da gemi personelinden bile istifra etmemiş ve öğürmeyen kimse kalmadığı bu seyahatte gemide bir Hintli kocaman sarığı ile banklardan birine oturmuş ve fırtınayı umursaman gelmişti. Sanki cesedini bırakıp gitmiş gibi hiç kıpırdamadan yoga gibi bir şey yaparak sağlıkla genlerden biri o idi. Dört kişilik serseri kılıklı iki kız iki oğlan Almanlar vardı. Dover den çıkışta içmeye başladılar ve sarhoş olarak selametle indiler. Bizim aileden de Belçika da ikamet eden 13 yaşındaki yeğenim 9 yaşındaki yanımız daki çocuklarımız dan büyük kızım ve ben etkilenmemiştik. Çünkü Valibi deki sinemada aldığımız dersi uygulamış ve geminin arka tarafından o kocaman dalgaların sohbetini Mobi dick (beyaz Balina romanı) hikâyeleri anlatarak başka yerlere çekebilmiş ve yolculuğu sohbet ederek tamamlamıştık. Bu yüzden ben hala bu dünyayı bir gemi ve herkesi geminin tayfaları, yolcular olarak görür tayfalar dahil başkalarını çok etkileyen fırtınalara göz atarken büyüsüne kapılmadan başka konulara da yoğunlaşarak herkesin kendi derdine düşerek farkında olmadığı fırtınanın o muhteşem görüntüsünü o görüntüde boğulmadan seyir ederim. Bu yüzden güncel hayatı da onlardan biri olmadan dışarıdan biriymiş gibi görmek ve yorumlamak imkanına sahip olabiliyorum. A.D.Şimşek
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com | |||||||||
[anadoluhaber:35198] EHLİ KİTAP İSLAMA GİRERKEN Posted: 07 Sep 2009 04:39 AM PDT EHLİ KİTAP İLE İLGİLİ KONUDA SIKINTILI KARDEŞ YAKUP MUSA BEY DİKKATİNE Bediüzzaman Hazretlerinin ne demek istediğini sanırım Ahmet TÜRKAN --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com | |||||||||
[anadoluhaber:35202] ÖN YARGILARDAN KURTULMAK LAZIM Posted: 07 Sep 2009 04:16 AM PDT Ön yargılarımız bizi yanıltmasın... Ön yargılarımızdan kurtulalım. http://www.habername.com/yazi/ahmet-turkan-on-yargilardan-kurtulmak-lazim-2821.htm Ahmet TÜRKAN --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com | |||||||||
[anadoluhaber:35201] Depreme gerçekten hazır mısınız? Posted: 07 Sep 2009 03:47 AM PDT
DEPREM ANINDA... Adim Doug Copp. Dunyanin en tecrubeli kurtarma birimi Amerikan Uluslararasi Kurtarma Ekibinin Kurtarma sefi ve afet olaylari muduruyum. Bu makaledeki bilgiler bir deprem aninda hayat kurtaracaktir.
1) Binalar cokerken basitce "comelen ve korunan" kisiler istisnasiz her defasinda ezilerek oluyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altina giren kisiler her zaman ezilirler. 2) Kediler, kopekler ve bebeklerin hepsi dogal bir sekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karinlarina dogru cekerek kivrilirlar. Deprem aninda sizde bu sekilde kivrilmalisiniz. Bu dogal bir guvenlik ve hayatta kalma icgudusudur. Daha kucuk bir boslukta hayatta kalabilirsiniz. Hafifce ezilecek ama yaninda bosluk yaratacak bir kanepenin, genis buyuk bir esyanin yaninda dur. 3) Ahsap evler deprem anindaki en guvenli yapilardir. Sebebi basittir; ahsap esnektir ve depremin zorlamasiyla hareket eder. Eger ahsap bina cokerse genis yasam bosluklari olusur. Ayrica, ahsap binalar daha az yogunlukta yikilis agirligina sahiptir. Tugla binalar ayri tugla parcalarina ayrilacaklardir. Tuglalar bircok yaralanmalara sebep olacaktir, ama (beton)bloklardan daha az ezilmis vucutlar yaratirlar. 4) Eger gece yataktayken deprem olursa, basitce yuvarlanarak yataktan dusun. Yatagin cevresinde guvenli bir bosluk olusacaktir. Oteller musterilerine deprem aninda yataklarin yaninda yere uzanmalarini salik veren bir uyari notunu odalarda her kapinin arkasina asarlarsa depremlerde cok buyuk hayatta kalma oranlarini saglayabilirler. 5) Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapidan veya pencereden disari kacmak mumkun degilse, kanepe veya buyuk bir koltugun/sandalyenin yaninda cenin pozisyonunda kivrilarak yere uzanin. 6) Bina cokerken Kapi kirislerinin altina gecen herkes olur... Nasil mi? Eger kapi kirislerinin altina gecerseniz ve kapi kirisi one veya arkaya dogru dusurse inen tavanin altinda ezilirsiniz. Eger kapi kirisi yana dogru yikilirsa ikiye bolunursunuz. Her iki durumda da olursunuz! 7) Hicbir zaman merdivenlere gitmeyin/yonelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farkli bir "frekans araligina" sahiptir; ana binadan bagimsiz/ayri olarak sarsilirlar. Merdivenler ve binanin geri kalani devamli olarak birbirlerine carparlar, ta ki merdivenlerin yikilisi gerceklesene kadar. Merdivenlere ulasan insanlar basamaklar yuzunden yaralanirlar. Korkunc sekilde sakatlanirlar. Bina yikilmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanin hasar gormesi en muhtemel kismidir. Depremde yikilmamis olsa dahi, merdivenler bagirarak kacmaya calisan insanlarin asiri yuklenmesi ile cokebilir. Merdivenler binanin geri kalan kismi zarar gormemis olsa dahi her zaman guvenlik acisindan kontrolden gecirilmelidir. 8) Binanin dis duvarlarina yakin yerlerde durun, mumkunse disina cikin. Binanin ic kisimlarindansa dis kisimlarina yakin yerlerde olmak cok daha iyidir. Binanin dis cevresinden ne kadar iceride olursaniz, cikis yolunuzun kapanma ihtimali o kadar artacaktir. 9) Aynen Nimiz yolundaki katlar arasindaki (yikilan) bloklarin meydana getirdigi gibi, deprem aninda ust yolun yikilmasiyla ezilen araclarin icinde bulunan insanlar ezilirler. SanFransisco depreminin kurbanlarinin hepsi araclarinin icindeydiler. Hepsi oldu. Araclarinin disina cikip, aracin yanina uzanip veya oturarak kolaylikla hayatta kalabilirlerdi. Olen herkes eger araclarindan cikip, araclarinin yanina oturabilseler veya uzanabilselerdi yasiyor olabilirdi. Ezilen butun araclarin yaninda-kolonlarin direkt olarak uzerine dustugu araclar haric- 3 feet yukseklikte bosluklar olusmustu. 10) Enkaz halindeki gazete ofislerini ve cok miktarda kagidin oldugu ofisleri dolasirken kagidin sIkismadigini/ezilmedigini kesfettim. Kâgit yiginlarinin/kumelerinin etrafinda genis bosluklar bulunur/olusur.
Konutlarda deprem aninda nasil hareket edilmeli?
SUREKLI HATIRLAMANIZ GEREKEN SEY Dolayisiyla nerede olursaniz olun, gozunuz yukarida, olasi tehlikeleri gozler durumda olsun!
Zemin (giris) katinda iseniz,
Ust katlarda iseniz,
Asla binadan cikarak kacmaya calismayin. Unutmayin, yeterli zamaniniz olmayacak. Asla merdivene cikmayin, hatta daire kapiniza bile gitmeyin. Cunku, binalarin en zayif yerleri merdivenleri. Binaniz saglam kalmasina ragmen,merdivenlerinizin yikilma olasiligi var. Asla balkona cikmayin. Balkonlar binalarin zayif ve desteksiz bolumleri. Asansore asla ama asla binmeyin. Sarsinti aninda asansorler binadan bagimsiz hareket eder. Her deprem sonrasinda asansorlere bakim yaptirilmasinda buyuk fayda var. Pencerelere yaklasmayin. Deprem aninda camlarin patlayarak 6 metreye kadar cam firlattigi bilinmekte.
Siginabileceginiz mekanlar
Nasil Siginilmali?
Cati katinda iseniz,
Cocugunuzun okulunda mantikli bir eylem plani yapilip yapilmadigini okul yetkililerinden ogrenin, yapilmamissa yapilmasini talep edin, hatta aktif olarak hazirliklara katilin.Alisveris merkezlerinde deprem sonrasi yangin riski yuksektir. Bir alisveris merkezine gittiginizde, mutlaka yangin merdiveninin yerini ogren ve deprem aninda hizli ve kararli bir sekilde oraya yonelin. Isyerinizde deprem aninda yukaridan gelecek tehlikelere karsi (asma tavan, armatur, v.s.) masa altina siginabilirsiniz. Yakin iseniz garaja kacarak araba yanina cenin pozisyonunda uzanabilirsiniz. Yangin merdivenine giderek merdivenden yukari cikabilirsiniz. Bu sizden sonra geleceklere yer acar.
ETRAFINIZDA EGER BINALAR BULUNUYORSA, DEPREM SIRASINDA ARABANIZDA BULUNUYORSANIZ HEMEN ARABANIZDAN INIP, ARABANIZIN KENARINDA COMELINIZ ! SAKIN ARABANIZIN ICINDE DURMAYIN! BINA ARABANIN UZERINE YIKILIRSA ARABANIZDA SIKISIP KALIRSINIZ CUNKU ARABANIN UST TARAFINDA COK INCE BIR SAC BULUNDUGUNDAN DOLAYI BIR MUKAVEMET GOSTEREMEZ! DEPREM OLDUKTAN SONRA EGER ACIL BIR DURUMUNUZ YOKSA; LUTFEN HEMEN TELEFONLARA SARILIP DA HATLARI MESGUL ETMEYELIM! DAHA ZOR DURUMDA OLANLARI, GOCUK ALTINDA KALANLARI DUSUNEREK ANLAYISLI OLALIM! LUTFEN!
DAHA KAPSAMLI BILGI ICIN ASAGIDAKI DOKUMANI INCELEYINIZ! ABCD TEMEL EGITIM EL KITABI http://www.ahep.org/ev/documents/Documents_B/pdf_tr/egitimler/abcd/ABCDTurelkitabi.pdf
ALLAH DEPREM SEHITLERIMIZE RAHMET, KALANLARA SABIR ve SELAMET VERSIN... UMARIZ KI, GEREKLI DERSLER ALINIR VE BOYLE FELAKETLERI DAHA KOLAY ATLATIRIZ... UNUTMAYIN, DEPREM KACINILMAZ BIR FIZIK KANUNUDUR! ONEMLI OLAN DEPREME LANET YAGDIRMAK DEGIL, DEPREM ONCESI VE SONRASI ICIN TEDBIRLI OLMAKTIR! COK GEC OLMADAN, IS ISTEN GECMEDEN... --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com | |||||||||
.:: Komplo Teorileri ::. eleþtiri ve damgalanma Posted: 07 Sep 2009 12:48 AM PDT | |||||||||
.:: Komplo Teorileri ::. haba bile haram, hava bile! Posted: 07 Sep 2009 12:36 AM PDT | |||||||||
Posted: 06 Sep 2009 10:51 PM PDT
Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz. Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz. |
You are subscribed to email updates from ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610 |
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.