[anadoluhaber:35227] Yan: [anadoluhaber:35183] Tarikatlar ve Zekat Bahsi Posted: 09 Sep 2009 12:53 AM PDT kusura bakmayin ama Mehmet Bey di sanirsam. bu yaziyi sadece yazmak icin mi yazdiniz.? nerdeyse Turk milletini tamamen cahil softa anlamaz , kendinizi ise alim yerine koymussunuz bilerek veya bilmeyerek. en basta dediginiz cemaatler , tarikatlar hicbir sekilde diyalogcu veya israil abd dostu oyuncagi degildir. ben sizin bu yazinizla art niyetli birisi oldugunuzu anlamaya basladim. dogrudur zekat cemaatlerin veya tarikatlarin hakki degil gariban sahsin hakkidir, kurumun degildir. ama bilmiyorum , biliyormusunuz hicbir cemaat veya tarikat aldigi , topladigi zekati, fitreyi hicbir sekilde kendisine mal etmemekte direkt olarak ihtiyac sahibi insanlara ulastirmaktadir. sadece bagisi kabul etmektedir o da hakkidir. heleki baslarindaki insanlar ise Allah cc ve Rasulu sav Efendimizden hicbir zaman bihaber degil aksine yillarca islam ilimleriyle yogrulmus yol gosterici rehber insanlardir. yazik size be bu yasli halinize rahmen halen bazi kesimlere tas atarak kendinizi goturmeye calisiyorsunuz.milli goruscuyum diyorsunuz ama benim bildigim gercek milli goruscu Islamin ozu, ve destegi olan hak cemaatlere ve hak tarikatlara laf atmaz. boyle zamanenin hocalari gibi dogrunun yarisini soyleyip diger yarisini birakip insanlarin aklina fitne tohumlari ekmez diye biliyorum. ya siz gercek milli goruscu degilsiniz, milli gorusculerin arkasina siginiyorsunuz ya da ben milli gorusculugu iyi anlayamamis bu gurubu yanlis tanimisim. yazik. suizandan Allah cc a siginirim. selametle kalin
no name
--- 06/09/09 Pzr tarihinde Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> şöyle yazıyor:
Kimden: Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> Konu: [anadoluhaber:35183] Tarikatlar ve Zekat Bahsi Kime: anadoluhaber@googlegroups.com, ozsavci@gmail.com, suheylapullu@hotmail.com, h.gulerce@zaman.com.tr, hasankarakaya@vakit.com.tr, hozturk@vakit.com.tr, okurhatti@zaman.com.tr, a.dilipak@vakit.com.tr, milli@milligazete.com.tr Tarihi: 6 Eylül 2009 Pazar, 13:13
TARİKATLAR VE ZEKAT BAHSİ Ülkemizde zekat devletinde araya girişimiyle yanlış yorumlanmaktadır. Kesinlikle bir yardım kuruluşuna (THK, Çocuk Esirgeme Kurumu vb.) verilmez. Bu kesim Müslümanların bu dini vazifesinden istifade ederek kendine pay çıkarmaya çalışmaktadır. Halkımızda din bilgilerinin eksikliğinden dolayı kolayca kanmakta anılan kuruluşlara zekatlarını kaptırmakta böylece zekatları yerini bulmamaktadır. Çünkü zekat ancak namaz kılan fakir muhtaç kimselere ve ilmihal kitaplarında bahsedilen Müslümanlara verilir. Müslümanların bu mali ibadetinden istifade etmek isteyen sözde tarikat/cemaatlerde bu işin kaymağını yiyen bir grup, Müslümanları kendilerine zekat/fitrelerini vermelerini istemektedirler. Yüce İslam dini zekatların yardım maksadıyla böyle kuruluşlara verilmesini yasaklamıştır. Fakat ne yazık ki bazı diyalogçu, abd, ab ve israil'ci sözde tarikat/cemaatler dini bilmelerine rağmen bu ibadetten kendilerine bir pay çıkarmaya çalışmaktadırlar. Bu abd, ab ve israil'ci cemaat/tarikatlar yüce İslam'a, Kuran'a, Peygambere dil uzatıldığı zaman sessiz kalmakta, tavır koymamakta, fakat nerdeyse Peygamber makamında gördükleri sözde şeyh/liderlerine en ufak bir laf söz geldiğinde kıyamet kopmaktadırlar. Dinden bahsederken Kuran-ı Kerim, Hadis-i Şeriflerden değil de, kendi başlarında bulunan sözde şeyh/cemaat başlarının söylediklerini esas almaktadırlar. Efendilerinin sözleri her şeyin üstünde kalmaktadır.Başlarındaki kişi seyyid, kutub, alim mertebesine yükseltmektedirler. Bütün bu olayların yaşanmasının nedeni halkımızın bilgisizliğinden cahiliyetinden kaynaklanmaktadır. Araştırma, okuma, öğrenme halkımızda yoktur. Halbuki zamanımızda çok güzel değerli dini ve ilmi yönden kaynaklar mevcuttur. Ama halkımız bunları araştırmak ve öğrenmek yerine boşu boşuna parklarda, bahçelerde, kahve köşelerinde ömür tüketmektedirler. Zamanın kıymetini bilmemektedirler. Kıymetli vakitlerini boşu boşuna geçirmektedirler. İnsanlarımız ibadetler başta olmak üzere dini bilgileri sadece kulaktan dolma bilgilerle ve anne babalarından gördüğü taklit yoluyla yerine getirmektedir. Kesinlikle başta ilmihal kitapları olmak üzere bilgi kaynaklarına bakmamakta, çok değerli zamanın kıymetsiz, boş şeylerle geçirmektedirler. Bizler böyle kişiler gibi zamanımızı boş işlerle geçirmek yerine, yüce İslam'a hizmet ve onu yeryüzüne hakim kılmak için yararlı işler yapmakta yarışalım. Göreceğiz ki, yardımcımız yüce Allah olacak ve işlerimizi kolaylaştıracaktır. Selam, saygı ve dualarımla. Yakup MUSA 05.09.2009 Yahoo! Türkiye açıldı! Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de! www.yahoo.com.tr --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır kurtulusyolu99@gmail.com bahadirserhad@gmail.com forevermirza@gmail.com Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
| [anadoluhaber:35229] Kur'an'ı Anlamak İçin Nasıl Okumalıyız? Posted: 09 Sep 2009 12:48 AM PDT Kur’an, ramazan ayının son on günü içindeki Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlandığı için, öteden beri ramazan ayı, müslümanlar nezdinde oruç ayı dışında, Kur’an ayı olarak da bilinir. Bu vesileyle müslümanlar, Kur’an’ı en çok ramazan ayında okur ve dinlerler. Ramazan ayındaki “mukabele” ya da “cüz tutma” denilen karşılıklı Kur’an okuma ve dinleme şekli, Cebrail(a.s)’in ramazan ayında peygamberimizle bir araya gelip karşılıklı Kur’an okumalarından bize intikal etmiş bir okuma biçimidir. Bize kadar ulaşan hadis rivayetlerinden, Resulullah(s.a.v)’ın ramazan ayında her gece Cebrail(a.s) ile buluştuğunu ve birbirlerine Kur’an okuyup dinlediklerini öğreniyoruz. “Cebrail (a.s) ramazan ayında peygamber(s.a.v)’le buluşur, ramazan ayı çıkıncaya kadar Resulullah (s.a.v) ona Kur’an okurdu.” (Rudani, Hadis Külliyatı, c.4, H.no:7383) “Ebu Hureyre’den: O (Cebrail a.s) Kur’anı her yıl bir kere (peygambere) okurdu. Öldüğü sene, Kur’an’ı ona iki kere arz etti.” (Rudani, Hadis Külliyatı, c.4, H.no:7384) Camilerde, özellikle ramazan ayında sürdürülen “Mukabele” ya da “Cüz tutmak” şeklinde ifade edilen Kur’an okuma şeklinin dayanağı, Resulullah(s.a.v)’ın Cebrail (a.s) ile ramazan ayında buluşup Kur’an okumalarına dayanıyor. Resulullah’ın Arapça konuşan biri olduğunu ve Kur’an’ın Arapça indirildiğini düşünürsek buradaki okumanın ve dinlemenin kesinlikle anlayarak yapıldığını söylemeye bile gerek yok sanırım. Dolayısıyla bugün ramazan ayında camilerde okunan mukabeleler, her ne kadar şekil olarak Resulullah(s.a.v)’ın Cebrail (a.s) ile Kur’an okuyuşlarına dayanıyorsa da, anlamdan yoksun bırakıldığı için böyle Kur’an okumak, doğru bir okuma değildir. Çünkü Kur’an okumaktan amaç, onu anlamaya çalışarak üzerinde düşünmektir. Yani okumanın içinde kesinlikle anlama çabası olmalıdır. Kur’an’ın, anlayan ve düşünen bir varlık olan insana indirilmesi de tezimizi desteklemektedir. Biz anlamadan Kur’an okumanın sevap olamayacağına dair düşüncelerimizi bundan önce peş peşe yayınladığımız “Anlamadan Kur’an okumak sevap mıdır?” ve “Allah Resulünün okuduğu şekilde Kur’an okumak” başlıklı yazlarımızda delilleriyle ayrıntılı olarak açıklamıştık. O yüzden burada tekrar etmeye gerek duymuyoruz. Madem anlamadan Kur’an okumanın bir anlam taşımadığını öğrendik, o halde Kur’an’ı anlamak için nasıl okumalıyız? Diğer bir ifade ile Kuran’dan istifade etmek için nasıl okumalıyız? Kur’an’dan azami derecede istifade etmek için aşağıda maddeler halinde izah edeceğim kurallar çerçevesinde okumamız gerektiğine inanıyorum: 1- Kur’an’a iman etmek: “İman” kelimesi emin olmak ve güven duymak anlamlarına geldiği için “Kur’an’a iman etmek” denildiği zaman şu iki hususu anlamak gerekir; a- Bu kitabın Allah’tan geldiğinden emin olmak. b- Bu kitabın doğru söylediğinden emin olmak. Çünkü bu iki hususu kapsayacak anlamda Kur’an’a iman olmazsa sonrasında hiçbir şey olmaz. Kur’an, huden lil mü’minin/mü’minler için bir hidayettir. Meramımızı tersinden söyleyecek olursak, kalpte küfür veya şüphe olduğu halde okunan veya dinlenen Kur’an, anlamsız bir bağırtı ve çağırtıdan ibaret olur. “(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) Kâfirlerin durumu sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler” (Bakara/171) 2- Sadece “Allah’ın rızasını kazanmak için” okumak: Çünkü Allah’ın rızası, bu kitaba iman edip anlayarak okuyup yaşamadadır. Başka amaçlarla okumalardan, uhrevi bir hayır beklemiyorum. Mesela; a- Kur’anı anlamaya çalışırken onu akademik kariyerler elde etmeye bir araç olarak görmek... Böylelikle Kuran üzerinden dünyevi rütbeler (dr. doç. prof) elde ederek prestij sağlamak... Bu niyetle hareket edenler Allah’tan gelen ilmi, hâkim gücün paradigmasına akredite kılmak zorundalar. Yoksa devlet, onlara unvan vermez. Daha açık bir Türkçeyle ifade edecek olursak, laik devlet, hiçbir zaman özünde Allah’tan başka güçlere boyun eğmeyi reddeden bir kitabın özüne dair çalışma yapanlara payeler vererek ödüllendirmez. Çünkü bu kitabın ana teması, hâkim gücün kurucu felsefesiyle taban tabana zıttır. Akademik çalışmaları yürütenler de genellikle bu hususu gözönüne alarak onlarla ters düşmemek, hatta bazen onları te’yid ederek çalışmalarını yürütürler. Bu tür çalışmalarda genellikle Allah’ın değil, Allah’tan başkalarının rızası/onayı esas alınır. Allah’ın kitabı okunurken Allah’tan başkaları gözetilerek hareket edilirse, Kur’an’ın/Allah’ın doğru bir şekilde anlaşılmayacağı ortadadır. b- Kur’an üzerinde çalışmalar yaparken ticari amaçlar taşımak: Gerek Kur’an meali şeklinde olsun, gerekse tefsiri şeklinde olsun ve gerekse Kur’an’a dair herhangi bir konunun araştırılması şeklinde olsun fark etmez... Şayet bu tür çalışmalar, para kazamaya ma’tuf olarak yürütülüyorsa bu niyetle hareket edenlerin de Kur’an’ı doğru anlayamayacaklarını düşünüyorum. Çünkü bunlar da Kur’an’ a dürüst/dostça yaklaşmıyorlar. Kur’an, kendisine dostça yaklaşmayanlara kendi sırlarını açmaz. Tıpkı bize dostça yaklaşmayanlara sırlarımızı açmadığımız gibi… c- Kur’an’ı okurken birinci derecede başkalarına cevap yetiştirip tartışmak ve nefsini tatmin etmek için okumak: Böyle okuyanlar da okuma konusunda doğru davranmıyorlar. Kur’an, nefsi anlamda başkalarına üstünlük sağlama aracı değildir. d- “Çok bilgili” desinler diye gösteriş amacıyla Kur’an’la bilgilenmek: Bir insan, Kur’an’a iman ettikten sonra; “Ben bu dünyaya Allah’a kulluk etmek için gönderildim. Bu Kur’an da benim nasıl kulluk edeceğimi gösteren bir kitaptır. Dünya ve ahiret saadetim bu kitaptadır” diyerek, bu bilinçle Kur’an’ı anlayarak okuyup anladıklarını yaşamaya ve yaşatmaya çalışmalıdır. Kısacası yukarıdaki maddelerde saydığımız gibi halis olmayan niyetler, Kur’an’ı anlamanın önündeki engellerdir. 3- Kur’an’ı okurken onu bize açması için Allah’a “Rabbim, okuyacağım ayetlerini bana aç, maksatlarını bana göster” diyerek dua etmek: “Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de”(Taha/114) Biz istisnasız hiçbir işte Allah’ın yardımı olmadan muvaffak olamayız. Dolayısıyla Kur’an’ı anlamaya çalışırken de Rabbimizin yardımını dileyerek işe başlayacağız. 4- Kur’anı indirildiği dil olan Arapça’nın yanında bir de herkes kendi dilinde okuyacak: “Biz gönderdiğimiz her bir peygamberi-kendilerine apaçık anlatsın diye- ancak kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah, dileyen kimseyi sapıklıkta terk eder. O Azizdir, Hâkimdir” (İbrahim/4) Bugün, Kur’an’ın neredeyse yaygın olarak konuşulan her dilde terceme ve tefsirleri var. Herkes kendi samimiyet ve çabaları oranında meal ve tefsir okuyacak ya da güvenilir ilim sahipleri tarafından yapılan tefsir anlatımlarından istifade edecek imkânları haizdir. Kur’an’ı anlamak için mutlaka Arapça bilmek gerekmiyor. Çünkü Allah, herkese kendi dilinde Allah’ı razı edecek imkânı vermiştir. Yeter ki insan, Allah’ı anlama çabası içerisinde olsun. Yarattığı bütün dilleri, Allah’ın ayetleri olarak niteleyen Rabbimiz (Rum/22), neden kendisini sadece Arapça üzerinden anlayacağımızı zorunlu kılsın? O zaman insanları farklı dillerde yaratması anlamsız olmaz mı? Demek ki Allah’ın insanları farklı dillerde yaratması, aynı zamanda bütün insanların kendi dillerinde Allah’ı anlayacaklarının da delilini teşkil etmektedir. Kur’an üzerinde anlama çabası gütmedikten sonra Arapça bilmek, Kur’an’ı anlamanın ve dini bilmenin garantisi değildir. Ben nice insanlar biliyorum ki, Arapça kitapları çok rahat okuyabildikleri halde, Kur’an ve sünnet bilmezler, yani dini bilmezler. Çünkü Kur’an’ı anlama dertleri olmamış. Bunun yanında aynı şekilde nice Arapça bilmeyen insanlar biliyorum ki onlar da kendi ana dillerinde Kur’anı/Allah’ı çok güzel bir şekilde anlamışlardır. Bugün Kur’an’ı araştırarak müslüman olan batılılar, bunun en büyük ispatıdır. Bunlar, Arapça bildikleri için mi Kur’an’ı anlıyorlar? Hayır. Bunlar, Kur’an’ı kendi dillerindeki tercümelerinden okuyorlar. Arapça bilmek Kur’an’dan hükümler çıkaracak konumda olan çok özel kimseler için şarttır. Bunların sayıları da çok azdır. Ayrıca kendisinden hüküm çıkarılacak ayetlerin sayısı 500–600 civarındadır. Yani bu sayı Kur’an’ın %10’ una tekabül etmektedir. Geriye kalan % 90 civarındaki ayetler, tamamen insanı Allah’ın yarattığı varlıklar üzerinde düşündürerek, Allah’a boyun eğmeye yönlendiren ve hayatın anlamına dair olan imani ayetlerdir. Bu ayetlerle her müslümanın ilgilenmesi gerekir. Herkes, bu ayetleri, kendi dilindeki meal ve tefsirlerden okuyarak/dinleyerek ilgilenecek, nihayet samimiyet ve çabası oranında istifade edecektir. Dolayısıyla Kur’an’dan hüküm çıkarma konumunda olmayan insanlar için, Arapça bilmek şart değildir. Bu yüzden Arapça bilmemeyi, Kur’an’ı anlamanın önüne mazeret olarak kimse getiremez. Bu söylediklerimizden, hiç kimse Türkçe ibadet tartışmalarına prim verdiğimi asla çıkartmasın. Dünyadaki her müslüman, ümmet bilincinin bir gereği olarak namazlarında okumak üzere Kur’an’dan az da olsa belli bir bölümü Arapça olarak ezberlemek zorundadır. 5- Tefsirleri okurken özellikle çağdaş diyebileceğimiz yani ya bizim zamanımızda veya yakın geçmişte yaşayan müfessirleri okumak bizim önceliğimiz olmalıdır. Çünkü geçmiş yüzyıllardaki müfessirler, ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, bizim çağımızı anlamaktan uzaktırlar. Oysa biz, hem Kur’an’ı hem çağımızı anlamak ve Kur’an’ı güncellemek zorundayız. Kur’an’ın, her çağa bakan yüzü vardır. Bu yüzünü, o çağda yaşayan insanlara yansıtmak, Kur’an’a kafa yoran insanların işidir. Ancak şunu da bilmeliyiz ki bir tefsir, ne kadar mükemmel olursa olsun Kur’an’ı anlamada son nokta değildir. 6- Kur’an’dan okuyup anladıklarımızdan yaşama imkânımız olanları mutlaka yaşamak: Çünkü Resulullah (s.a.v), “Eğer siz bildiklerinizi yaşarsanız, Allah size bilmediklerinizi öğretir” buyuruyor. Resulullah’ın bu ifadesi, çok net bir şekilde şunu ortaya koymaktadır: Eğer biz, Kur’an’ı daha iyi bir şekilde anlamak istiyorsak önce anladıklarımızı yaşayacağız ki önümüz açılsın. Yoksa sadece entelektüel bir çaba, Kur’an ile ilişkilerimize zarar verecek ve anlayışımızı, ya tıkayacak ya da yanlış mecralara sürükleyecektir bizleri. 7- Kur’an’dan anlayıp yaşadığımız şeyleri başkalarına da anlatmak: Şu an nerede okuduğumu hatırlamadığım ama manası çok doğru olan bir cümle hatırlıyorum: “Kim insanlara iyi şeyleri emretme ve kötü şeyleri yasaklama işini terk ederse vahyin bereketinden mahrum kalır.” Bu rivayeti tersinden okursak; “Kim iyilikleri emreder kötülüklerden alıkoyarsa vahyin bereketine nail olur.” Bu rivayet, bize şunu anlatmaktadır ki, Kur’an’ı anlayarak okuyan ve bu anladıklarını yaşayan kimseler, başkalarına da ulaştırmaya çalışırlarsa bu çaba, Kur’an’ı daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır. Yaşamadığımız şeyleri anlatmaya hakkımızın olmadığını bilmeliyiz. (Saf/2) Kur’an anlatan herkes bilir ki, yıllarca bir sureyi anlatmış olsak da bakıyorsunuz o sureyi bir yerde tekrar anlatırken yeni şeyler geliyor akımıza. Hatta bazen anlattığımız esnada zihnimize düşüveriyor. Bu hal, kesinlikle vahyi başkalarına yaşayarak anlatmanın bir bereketidir. O yüzden fildişi kulelerine kapanıp da insanlardan uzak bir şekilde Kur’an ile meşgul olanlar bu bereketten mahrum olacaklarının idraki içerisinde olmalılar. 8- Kur’an’ı okurken tek başına değil de ders grupları oluşturarak okumalıyız: Çünkü Allah’ın rahmet ve bereketi, cemaat üzerinedir. Gruptaki her bir fert, bir tefsiri takip ederek okurlarsa ortaya daha manidar ve zengin bir anlam çıkacaktır. Eğer tek olarak okuyorsak o zaman birden fazla meal ve tefsirden karşılaştırmalı okumalıyız. 9- Kur’an’ı okurken anlamak için acele etmemek lazım: Kur’an, tekrar tekrar okundukça ve üzerinden zaman geçtikçe açılan bir kitaptır. Bu yüzden, “Kur’an’ın en iyi müfessiri zamandır” denilmiştir. Sahabe, yirmi üç yıl boyunca Kur’an indirilirken her inen ayetin gereğini yapmaya çalışıyordu. Bunu yaparken acaba bundan sonra hangi ayet gelecek bilmiyorlardı. Biz de anlamakta acele etmeyeceğiz. Ama anladıklarımızı da ertelemeyeceğiz. “O halde biz Kur’an’ı okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et. Sonra onu açıklamak da hiç şüphesiz bize aittir.” (Kıyamet/18,19) Hiç şüphesiz bu ayet, bize Kur’an’ı doğru bir şekilde acele etmeden okumaya devam ettiğimiz sürece Allah’ın, onu bize bir şekilde anlatıp açacağını ifade etmektedir. 10- Kur’an’ı az, ama devamlı okumalıyız: Resulullah’a amellerin en faziletlisi sorulduğunda “Az da olsa devamlı olanıdır” buyurmuştur. Kur’an’ın azar azar, yirmi üç yılda indirilme süreci de bize zaten bunu öğretiyor. Bu şekildeki Allah ile olan irtibatımızın sürekliliği onu daha iyi anlamayı sağlayacaktır. 11- Elden geldiği kadar sakin ortamlarda, özellikle de gece saatlerinde okumak (Müzzemmil/1-5): Sakin bir kafa ve sakin bir ortam Kur’an ‘ı anlamaya daha müsaittir. Bu yüzden mecbur kalmadıkça gereksiz yere dünyaya kendimizi yordurmayalım. Biz, dünya ve içindekilerden daha değerliyiz. Yoğun ve yorgun bir kafa, anlamaya müsait değildir. Dünya hırsı insanı yorarken, Kur’an’ı anlamaktan da alıkoyuyor. Şunu unutmayalım ki, dünyaya gereksiz yere harcadığımız her türlü çabayı ahiretimizden çalarak harcamaktayız. 12- Günahlardan azami derecede kaçınmaya çalışmak: Çünkü günahlar, hakikatlerle aramızda perdedir. Günahlardan kaçınmadığımız sürece Kur’an’ı anlama imkânı olmayacak. Bir ayna düşünün! Bu ayna ne kadar kirli ise görüntüyü o kadar engelleyecektir. Günahların ruh aynamızda oluşturduğu kirler de tıpkı böyledir. Kirli olduğumuz oranda doğru görüntülere ulaşamayacağız. 13- Müstakim (dürüst olmak): Kur’an’ı anlamak ve istifade etmek için her şeyden önce dürüst davranmak gerekir. Gördüğümüz doğruları o an aleyhimize de olsa tutacağız, asla vazgeçmeyeceğiz, gördüğümüz yanlışlar lehimize de olsa uzak duracağız. “O Kur’an ancak âlemler için bir öğüttür, aranızdan müstakim (dürüst) olmak isteyenlere.” (Tekvir/27,28) Bir insan, doğrularla karşılaşmak istiyorsa doğru yaşamalıdır. Çünkü ancak doğru yaşayanlar doğrularla karşılaşırlar. 14- Okuduğumuz şeyler üzerinde düşünmek: Üzerinde düşünülmeyen şeylerin anlamları, pek ortaya çıkmıyor. Kupkuru bir bilgi olarak kalıyor. Gökyüzüne, dağlara ve varlıkların oluşum sürecine uzun uzun bakıp düşünmek ilahi bir anlamı doğuruyor ve bizi ilahi bir güçle karşı karşıya bırakıyor. 15- Kur’an’da kâfirlere, fasıklara, zalimlere, münafıklara ve müşriklere hitap eden ayetlerin biz mü’minlere de hitap ettiğini düşünerek okuyacağız: Sadece müslüman ve mü’minlerle ilgili ayetlerin biz müslümanları ilgilendirdiğini düşünerek okumak, yanlış bir okumadır. Mesela, Allah, müşriklerden bahsederken, onların kız çocuklarını hor gördüklerini ve kız çocuklarının olduğu müjdelendiği zaman insanlardan gizlendiklerini belirtiyor. (Nahl/58,59) Şimdi, “şirk zihniyetinin bir problemi olarak anlatılan bu husus, müşrikleri ilgilendiriyor” diyerek okumayacak mıyız? Oysa kendilerini müslüman olarak tanımlayan insanların çoğunun hayatında, bu problemi görmekteyiz. Müşriklerde olması gereken bu problem, müslümanların hayatında ne arıyor? Bir şekilde bulaşmış işte. Buna benzer birçok inanç ve davranış var ki normalde müslüman olmayanlara ait davranışlardır, ama o davranışları birçok müslümanın hayatında görmek mümkündür. Ya da biz kendimizi müslüman zannediyorduk, meğerki değilmişiz! İşte bundan dolayı Kur’an’daki bütün ayetler bize hitap ediyormuşçasına onu okuyacağız ki, hem kendimizi, hem de Kur’an’ı doğru anlayalım. Hasan Eker -ÖZGÜN İRADE DERGİSİ --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır kurtulusyolu99@gmail.com bahadirserhad@gmail.com forevermirza@gmail.com Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~--- | [anadoluhaber:35233] Diskodan Mecide Uzanan Hidayet Öyküsü Posted: 08 Sep 2009 10:55 PM PDT | [anadoluhaber:35232] Re: AW: [anadoluhaber:35206] Genelkurmay Başkanlığı'na Ait İddia Edilen Belge Hk. Posted: 08 Sep 2009 08:34 PM PDT Dünyada bir orduyu komutanlarının yalan söylemesi ve milletinin değerleri ile ters düşüp milletine tuzaklar kurması kadar yıpratacak bir şey yoktur. 28 Şubat bunun delilidir. Ve 28 Şubatta sahte gerekçelere dayanılarak yapılan milli iradeye ihanetin yaptığı hataların hala sürdürülüyor olmasıda yanlışta ısrar edildiğinin göstergesidir. Ve Yanlış yaptığında yapanların yanlışını savunanlardan gaha fazla orduya zarar verebilecek kimsede yoktur. Ordular komutanların malı değil milletin ordularıdır. Milleti ile ters düşen bir ordu ise kışlasında mahkumdur. Savaşta ise Olurmu beyler olurmu Kardeş kadeş kardeşi vururmu Şanı büyük Osman paşa Düşmana teslim olurmu Diye türküler besteletecek ama kardeşi kardeşe vurdurduğu için sonunda düşmana teslim olup düşman kıcını almadı kendinde bıraktı diye övülecektir. Pilevne gitdi Kılıç ve Kelle yerinde duruyor. Uçaklar PKK nın saldırı hazırlı haber alındığı ve yerleribelirlendiği halde askerler katl edildikten sonra bombalama yapıyor. Komutan golf oynamayı bırakmadığı gibi, ne yapsaydım yani kendimmi gidip bombalasaydım diyor. Efendi komutanın askeri kendisine emanettir. Çocuğundan da ileridir. Kendi çocukların ölseydi de golf oynamaya devammı edecektin. İrtica belgesi sahte imiş. Hangi mahkeme karar verdi sahte olduğuna hiç bir mahkeme. Neden Çünkü GKB. belgenin sahteliğini değil bu ihaneti kimin sızdırdığını sorguluyor. Yani ihanetden haberdar. 28 Şubatda Askerleri İsraile kiralayıp Türk milletinin üzerine süren ve devlet mekanizmasını hukuk sistemini tepe taklak eden Siyonizm yanlısı Çevik birin peşine takıldıkları için milletden özür mü diledilerde kendilerini bağışlayalım. Türk ordusu bu gibi kişilerin eline bırakılamayacak kadar şerfli ve güçlü olmak zorundadır. Orduyu savunuyor gibi görünenler aslında orduyu değil Ordu içindeki gayrimilli unsurları savunmakta ve ordumuzada Ordumuzun milletimiz nezdindeki itibarınada çok büyük zarar vermektedirler.Millete rağmen bir düzen sürdürülmek isteniyorsa bırakında düşmanlarımız sürdürsün. Ordumuzda milletin yanında kurtuluş savaşı versin. İnsan ister istemez Ordumuzun komuta kademesi düşmanın elinemi geçti diye sorgulamaya mecbur bırakılmasın. Biz ordunun malı değil. Ordu bizlerin vergileri evlatları ile ayakta tuttuğu bizim malımızdır. Yediği ekmeğe ihanet anlamına gelen milletimize ters işlere kalkışmasınlar da bizde o komutanları yeniden bağrımıza basalım. Deniz lisenin öğrenci alım kontenjanını dolduramadığından kendi komutanları bahis ediyor. Türkiyede askeri okullara müracaat daima ihtiyacın kat kat fazlası olurdu Şimdi ne oldu da kontenjanı bile dolduramıyor diye biz değil komutanların düşünmesi ve nerde hata yapıyoruz diye düşünmenin yanısıra hatada ısrar etmekten vaz geçmeleri gerekmezmi. Ordu düşmanı imiş. Ordusunu canından çok sevmeyen kişi hala devletin asker eğemen ve 30 Ağustos törenlerine millete tuzak kurmak ve çete oluşturmaktan yargılanan kişilerin ve yargılanan eşlerinin davet edilip TC. Devletinin başı CB.mızın eşini davet etmeyecek kadar saygısız kişiler bizmi saygı duyacağız. Herkes haddini bilmek zorunda. Kanun önünde herkes eşittir kuralı fiili olarakda uygulanmak zorundadır. A.D.Şimşek
09 Eylül 2009 01:20 tarihinde azmi berberoglu <azmiberberoglu@yahoo.de> yazdı: Sn Yakup Musa,
Bazilari kendilerine ORDU düsmanligini, Misyon edinmişler, siz her türlü bilgi ve belge ile bu sahtekarligi kanitlasaniz bile, bu kisiler icin birsey farketmez..Zira aradiklari DOGRU' nun kendisi degildir. Bunca yalin gercekleri görmeyenler, ülke yarin Yugoslavya örneginde oldugu gibi dagildiginda ne yapacaklar acaba... --- Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> schrieb am Di, 8.9.2009: Von: Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com> Betreff: [anadoluhaber:35206] Genelkurmay Başkanlığı'na Ait İddia Edilen Belge Hk. An: anadoluhaber@googlegroups.com Datum: Dienstag, 8. September 2009, 9:45
Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlendiği iddia edilen belge hakkında sivil ve askeri savcılık belgenin gerçekliği hakkında bir karar verememiştir. Evrağın aslı olmadan bu belge doğrudur denilemez. Fakat hala malum basın/ TV kanalları tarafından evrak gerçekmiş gibi halka lanse edilmeye devam edilmektedir. Başta Genelkurmay karargahı ve diğer askeri karargahlarda “ÇOK GİZLİ” gizlilik derecesi taşıyan bir belge kesinlikle dışarı sızdırılamaz. Bir kere o belge ile ilgili tüm personel çok büyük bir titizlikle güvenlik soruşturmasından geçirilir. Kesinlikle art niyetli kişilerin o bölüm/birimde çalışması/bulunması mümkün değildir. Ancak bilmesi gereken prensibine göre o belge ile alakalı olan personel görür ve içeriğini bilir. Başka o karargahta görevli hiç kimsenin haberi/ bilgisi dahi olmaz. Eğer o sızdırılmış evrak neden aslı değil de fotokopisi ortadadır? Sızdıran kişi evrağın aslını ifşa eder. Evrağın aslı olmadığından sahte düzenlenmiş evrağın fotokopi suretiyle çoğaltılarak servis yapılmaktadır. Son olarak; kesinlikle başta Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere tüm askeri karargahlarda çok gizli gizlilik dereceli evraklar kesinlikle dışarı sızdırılamaz. Bu mümkün değildir. Selam, saygı ve dualarımla. Yakup MUSA 08.09.2009
| --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır kurtulusyolu99@gmail.com bahadirserhad@gmail.com forevermirza@gmail.com Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~--- | [anadoluhaber:35234] FW: COK ACIL Acil-Önemli Almanya'da din dersi oylaması, katılın lütfen !!!! Posted: 08 Sep 2009 08:18 PM PDT Arkadaşlar Almanya'da Müslümanlar için okullarda din dersi olsun mu olmasın mı şeklinde ve maalesef şu an aleyhimize olan bir anket var. Lütfen oylayalım ve arkadaşlarımızada oylamaları için yollayalım Lütfen oylayalım ve herkese iletelim. cok önemli...şu anda aleyhimizde gidiyor oylama
Türkisch:
Hessen'de Islam Din dersleri ile alakalı bir anket var: surdan anketi oylayin ==> http://www.fr-online.de/frankfurt_und_hessen/nachrichten/hessen/1675150_Religionskunde-fuer-alle.html (Sayfanin altinda sol tarafta) baslik:===> Sollte es an hessischen Schulen Islamunterricht geben?Lütfen ilk ŞIKKI , yani "Ja, Deutschland ist ein multikulturelles und weltoffenes Land. Ein Islamunterricht an Schulen trägt diesem Anspruch Rechnung." tiklayin. Sonra da '' Abstimmen'' yazısına tıklayınız. Sonuclar su an ki rakamlara göre cok üzücü, büyük bir cogunluk Almanya okullarinda Islam Din Derslerinin verilmesine karsi cikiyor. Allah rızası icin bu anketle mümkün mertebe herkese ulaşın ve iletmeye devam edin |
| -- TSR Ulusal Dayanışma-Araştırma ve Bilgi Grubu --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır kurtulusyolu99@gmail.com bahadirserhad@gmail.com forevermirza@gmail.com Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~--- | --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır kurtulusyolu99@gmail.com bahadirserhad@gmail.com forevermirza@gmail.com Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.