23 Eylül 2009

[anadoluhaber:35390] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

"One Minute" artık tarihe gömüldü...

Posted: 23 Sep 2009 05:51 AM PDT

"One Minute" artık tarihe gömüldü…

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinin ilk saatlerinde New York'ta kaldığı otelde 50 kadar Yahudi kuruluşunun temsilcilerini kabul etti. En etkin Yahudi Kuruluşu ADL'nin direktörü Yahudi Abraham Foxman, ziyaretin ardından yaptığı konuşmada "Biz one munite krizini tarihe gömdük. Bizim açımızdan en önemlisi, Başbakan Erdoğan'ın New York'a gelir gelmez ilk önce bizi kabul etmesidir. Bizim için en önemli olan nokta bu" şeklinde konuştu.

 

ABD'yi ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretinin ilk saatlerinde, New York'ta kaldığı Plaza Otel'de yaklaşık 50 kadar Yahudi Kuruluşunun temsilcilerini kabul etti. Toplantının ardından konuşan dünyaca ünlü Yahudi teşkilatı ADL'nin direktörü Yahudi Abraham Foxman, Davos zirvesinde yaşanan "One Minute" krizinin artık tarihe gömüldüğünü söyledi. Yahudi Foxman, daha önce 1915 olayları ile ilgili Ermeni iddialarına verdiği destekle gündeme gelmişti. Başbakan Erdoğan'la Plaza Otel'de yaptıkları görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yahudi Foxman, "Yaşanmış bazı şeylerin uzun bir sure kriz yaratsa da dostluklarını bozamayacağını" söyledi.

 

One Minute tepkisini tarihe gömmüşler

Yahudi Foxman, Yahudi kuruluş ve organizasyonların Davoz Zirvesi sırasında yaşanan "One Minute" krizi ardından ilk kez Başbakan Erdoğan ile bir araya geldiklerini belirterek, "Toplantı sırasında hiç birimiz bu konuyu açmadık, Erdoğan da bu konuyu dile getirmedi. Biz unuttuk ve yaşananları tarihe gömdük'' dedi. Yahudi Foxman, "Bizim açımızdan en önemlisi, Başbakan Erdoğan'ın New York'a gelir gelmez ilk önce bizi kabul etmesidir. Bizim için en önemli olan nokta bu, çünkü Başbakan Erdoğan bize verdiği önemi göstermiştir. Erdoğan'ın, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir'' diye konuştu.

 

Türkiye'nin ilişkilerini görüşmüşler

Yahudi Foxman, "Davos zirvesinde yaşanan bu olayın ardından arada geçen bir takım gerginlikler olmuştur, ancak bu tansiyon artık düştü.

Biz önümüze bakıyoruz, toplantıda Türkiye'nin, ABD, İsrail, Suriye ve İran ile ilgili ilişkilerini tartıştık, bazı endişelerimizi kendisine ilettik, bazı konularda onun görüşlerini aldık.

Çok olumlu bir toplantı oldu'' dedi.

 

Kurtulmuş, 23 Eylül Çarşamba saat 21.30'da SKY Türk'te

Posted: 23 Sep 2009 05:22 AM PDT

SAADET PARTİSİ Genel Başkanı

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş,

23 Eylül  Çarşamba saat 21.30’da

SKY Türk’te

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, SKY Türk’te Prof Dr. Kerem Alkin ve Prof. Dr. Emre Alkin’in programına konuk oluyor.

Kurtulmuş, saat 21.30’da canlı olarak yayınlanacak olan “Her şey ekonomi değil” adlı programa katılarak, gündeme dair önemli açıklamalarda bulunacak.


 





__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4449 (20090923) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

Türklerin boyu neden kısa?

Posted: 22 Sep 2009 02:40 PM PDT

Türk insanının temel besin kaynağı ekmek.

Günlük enerji ihtiyacımızın ortalama yüzde 40'ını ekmekten alıyoruz.

Ancak ne yazık ki çok yanlış bir algı ile beyaz undan yapılan ekmeği tercih ediyoruz.


Buğdayın en değerli kepek ve kabuğunu hayvan yemi yapıyoruz. Beyaz unlu ekmek tercih edildiği için Türk insanının boyu kısa. Kan değerleri düşük. Kadınlarda düşük oranı yüksek ve yine bu yüzden öğrenme yeteneğimiz az

Türk insanının ciddi bir beyaz ekmek takıntısı var. Ekmeğin unu ne kadar esmer olursa o kadar kalitesiz zannediliyor ve tercih edilmiyor.

Oysa bu genel anlayışın tam tersine makbul olan esmer ekmek. Bütün dünya esmer yani tam buğday ekmeğini tüketmeye çalışıyor. Türkiye'de en önemli besin maddelerini içeren buğdayın kepeği, kabuk kısmı unu esmerleştirmesin diye çıkarılıyor ve çekirdek kısmına yakın olan beyaz kısmı öğütülerek un haline getiriliyor. Buğdayın yüzde 40'a kadar olan kepek ve kabuk kısmı hayvanlara yem oluyor. Yani buğdayın en besleyici kısımları hayvanlara gidiyor. Biz ise beyaz ekmek sevdasına bol bol karbonhidrat tüketiyoruz.

UNO, TÜBİTAK ile ortaklaşa bir araştırma yapmış. Sonuçlar çok çarpıcı. Beyaz ekmek yediğimiz ve buğdayda yer alan çinko, folik asit, demir, B6, B12 gibi elementleri yeterince alamadığımız için Türk insanı olarak boyumuz kısa. Raşitizm hastalığı bu yüzden çok sık görülüyor. Kadınlarda folik asit yetersizliği düşük oranını artırıyor.

Tahıldan alınması gereken maddeler alınamadığı için Türk insanının kan değerleri de çok düşük. Ayrıca öğrenme yeteneğimizde de bu yüzden azalma görülüyor. Düşük çalışma kapasitesi, yaşam kalitesinde düşme ve toplumsal sosyo ekonomik zarar da cabası. Bütün bunların temel sebebi ise beyaz ekmek yeme sevdamız.

Ekmek, Türk insanı için çok önemli. Türkiye'nin temel gıda maddesi ekmek. Günlük birey başına ekmek tüketimi 100 gram ile 800 gram arasında değişiyor. Ortalaması ise 350-400 gram. Türk insanı günlük enerjisinin yaklaşık yüzde 40'ını ekmekten alıyor. Bu oran, sosyo ekonomik düzeyi düşük gruplarda yüzde 60 hatta yüzde 75'e kadar çıkıyor. Askerde ekmek tüketimi ise 900 grama kadar çıkıyor. Kentlerde fast food tarzı beslenmenin artması da ekmeğin önemini artırıyor.

Vatan

mafya,küresel kapitalizm ve devlet

Posted: 22 Sep 2009 11:31 AM PDT

Mafya, Küresel kapitalizm ve Devlet

 

Dünya sömürü sistemi olan küresel kapitalizm kendi bağrında taşıdığı mafyatik özü yer kürenin her yerine götürmüştür.

Gelişmiş kapitalist ülkelerde mafya yok mu?

Elbette var.

Hem de diğerlerine göre kat kat büyüğüyle var.

Örneğin, mafyanın isim babalığını yapan İtalya'da, mafya ekonomisinin büyüklüğü milli gelirin yüzde yirmisine yakın.

Milano Ticaret Odasının araştırmasına göre, mafyanın İtalya'daki yıllık cirosu yaklaşık 133 milyar dolar.

 

Dünya mafyasının kontrol ettiği toplam sermayenin 8,4 trilyon dolar olduğu ve bunun %70'inin ABD mafyası tarafından kontrol edildiği tahmin ediliyor.

Dünyada kara para dolaşımının ve aklanmasının sağlandığı 55 mali cennet var. Örneğin Cayman Adaları dünyanın beşinci büyük bankacılık merkezi. Bu adadaki banka ve şirket sayısı, nüfustan bile fazla. Bu malî cennetlerden yönetilen para hacminin en az 3 trilyon dolarla dünyanın toplam gelirinin yüzde 15'ini bulduğu sanılıyor.

 

Büyük bankalar da, off-shore bankacılığı adı verilen sistemle, hem yüksek komisyonlar karşılığı kara para aklıyor hem de bu yolla elde edilen gelirlerle mafya örgütlerini finanse ediyor. Bir dönem bu sistem Türkiye'de de  özellikle batan veya el konulan bankalarda yaşandı.

Kara para bankacılık sisteminde aklanarak dolaşıyor ve hem yasal faaliyetlere (yani kapitalizmin güya temiz para kazandığı faaliyetlere) hem de yine yeraltının finansmanına akıyor.

Kara paranın makbul yatırım araçları arasında devlet tahvilleri, hazine bonoları var. Pek çok ülkede mafya örgütleri devletin önemli borç kaynağı durumunda ve böylesi araçlar vesilesiyle hükümetlerin kısa vadeli ekonomik politikalarını belirlemede dahi etkili oluyorlar.

 

Tayland'da uyuşturucudan elde edilen milyarlarca dolar mafya tarafından tekstil sanayine yatırım yapılarak değerlendirilmiş durumda.

Çin mafyası kara parayı serbest bölgeye akıtıyor ve yıllık iş hacmi 200 milyar dolar civarında. Rusya'da 1300 civarında olduğu tahmin edilen, birbirlerine karmaşık ilişkilerle bağlı mafya örgütleri ekonominin yüzde 40'ını, 35-40 bin işletmeyi, en az 400 bankayı kontrolünde tutuyor.

Kimileri bu yüzden Rusya'daki sisteme "mafya kapitalizmi" diyor. Bu tanımlama gerçekliğin bir yönüne işaret etse de Rusya'da, Kolombiya'da ve daha pek çok ülkedeki mevcut sistemleri "mafya kapitalizmi" olarak niteleyenler aslında mafya ve kapitalizmin genelde nasıl iç içe geçtiğini anlamıyorlar.

 

Tüm bu anlatılanların ve yukarda belirtilen verilerin işaret ettiği gerçeklik, sistemin niteliği gereği oluşan ve kısaca mafya adı verilen yapıların kapitalizmin hamurunda var olduğu ve kapitalizm yıkılmadığı sürece ortadan kalkmayacağıdır.

Bugün mafya ve kapitalist devletler aynı bütünlüğün parçalarıdır ve birbirlerinden ayrılamazlar.

Yani mafya örgütlerinin faaliyetleri devletlerin engellemek isteyip de engellemeyi başaramadığı faaliyetler değildir.

Mafyaya yönelik çeşitli dönemlerde düzenlenen operasyonlarsa mafyayı ortadan kaldırmak amacıyla değil, devletin mafya üzerindeki denetimini pekiştirmek için yapılır.

Yıllardır yapılan tutuklamalara ve "çökertilen" mafya örgütlerine rağmen yeraltı faaliyetlerinin artarak sürmesi, kapitalistlerin niyetlerinin mafyayı ortadan kaldırmak olmadığının en açık göstergesidir.

 

Kapitalist sistemin lümpenleştirdiği ezilen kesimlerin bağrındaki öfkeyi kullanarak yine sistemi besleyen bir mecraya akıtan mafya örgütleri özellikle kapitalizmin kriz dönemlerinde popülerleşirler.

Kapitalizm kendisine yönelecek tehdidin bir bölümünü böyle kontrol etmeye çalışır. 1930'ların Amerika'sında etkinliği yükselen mafyanın bu durumu tesadüfî değildi. Bu yüzden bugün de, sefaletin ve toplumsal adaletsizliğin kırbacı altında yaşayan yoksul gençler, kurtuluşlarını, televizyon dizilerinden görerek özendikleri, delikanlılıklarıyla mafyada boy gösterebilenler gibi olarak sağlayacaklarını sanıyorlar.

Gerçek hayatta buna yeltenenlerin her birinin, sırası geldiğinde böcek gibi ezildiklerini bile bile üstelik. Sebebi de çok açık. Çünkü bugün onların yanılsamalarını dağıtacak ve mafyanın yerine onlara umut olacak başka bir güç ortada yok.

 

İnsanlar içinde yaşadıkları insanlık dışı toplumsal sistemi değiştirmedikçe, hiçbir şekilde kendi yaşam koşullarını da değiştiremezler.

Bu yüzden, bu toplumda var olan her türlü melanetle mücadelenin kapitalizme karşı mücadele denizine akmadıkça bir sonuç elde edilemeyeceği iyi kavranmalıdır.

Gün geçtikçe insanlığı daha büyük sorunlarla yüz yüze bırakan kapitalist sistemin ideologları ne kadar yanıltmaya kalksalar da, mafyayı da kapitalizm yaratmıştır.

Mafyasız bir kapitalizm olamaz.

Devleti mafyayla daha yoğun bir mücadeleye çağırmak devleti de mafyayı da anlamamaktır. Bilmeliyiz ki, mafyanın varlığını, iyi işlemeyen hukuk düzenine ya da ahlakı bozuk yöneticilerin rezilliğine dayanarak açıklamak masum bir yanılgının sonucu değildir. Kapitalizmin papazları, pis kokuların ayyuka çıktığı böylesi zamanlarda sistemin iyileştirilebilir olduğu yanılsamasını insanların zihninde yaygınlaştırmak için bu görüşleri dillendirmektedirler.

 

Yaşlı kapitalizm çürüyor ve kapitalizm dâhilinde hiçbir sorunun gerçek çözümünün sağlanamayacağı gerçeği insanlık için tek kurtuluş yolu olan bağımsızlıkçı devlet yapısı olan ihtiyacı yakıcılaştırıyor. Geçen yüzyılın başlarında şimdiki vatanseverlerin ana kaynağı antikapitalistlerin öngördükleri ikilemin bugün en somut halleriyle yüz yüzeyiz.

Kapitalizm insanlık arabasının yönünü barbarlığa doğru kırmıştır ve uçurumdan aşağı son sürat sürmektedir.

Dikkat!

Türkiye'yi de almış arabanın içine son sürat gitmekte. Türk Milleti bu arabadan inmek için mevcut hükümeti de iktidarda indirmelidir.

 

Miktat Algül

Gazeteci-Yazar


ONE MİNUTE THE END

Posted: 22 Sep 2009 09:55 AM PDT

"ONE MİNUTE THE END"

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş; “israil’in nükleer yetenekleri” başlıklı karar tasarısının gündeme alınacağı UAEK genel kurulu toplantısında Türkiye’nin önce çekimser oy kullanmasını ardından yapılan oylamada da salonu terketmesini sert bir dille eleştirdi.  Kurtulmuş; “bu one minute’un bitişidir. Marifet otel lobilerinde one minute demek değil, BM salonu’nda bunu söyleyebilmektir” dedi.

 

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun 53. Genel Kurul Toplantısı'nda, İsrail aleyhine olan karar tasarısının gündeme alınması için yapılan oylamada Türkiye’nin çekimser oy kullanması, tasarının oylanması sırasında ise Türk Heyetinin salonu terk etmesi üzerine Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş yazılı bir açıklama yaptı.

 

Bu tarihi gelişmede Türk heyetinin takındığı tavrın, Türk milletinin vicdanını yaraladığını belirten Kurtulmuş yaptığı açıklamada şu değerlendirmede bulundu;

 

“Gazze mitinginden sonra Sayın Başbakan, Şimon Perez’e “one minute” dedi. ilk tebrik eden Saadet Partisi oldu. ‘Teşekkür ederiz, bu, milletimizin, Müslümanların beklediği bir tepkidir” dedik. Ama ne hikmettir ki ondan sonra Sayın Başbakan ‘aman yanlış anlaşıldı, biz aslında sayın Şimon Perez’e değil, modaretöre karşı bu tavrı koyduk’  demeye başladı. Hemen akabinde de bakanlarımız bir biri ardına, ‘Türkiye’nin İsrail ile olan stratejik ilişkileri bundan sonra daha iyiye gidecektir’ açıklaması yaptılar. Biz o zaman merak etmiştik bu ilişkiler nasıl daha iyiye gidecek diye. Bir tarafta Şimon Perez’e one minute diyeceksiniz, öbür tarafta ilişkiler nasıl daha iyiye gidecek?

 

Nasıl iyiye gideceğini Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu İsrail’in nükleer potansiyeli ilgili oturumunda gördük.  Bu oturumun gündeme alınması ile ilgili olarak maalesef Türkiye temsilcileri salonu terk ettiler. Tasarının oylanması için yapılan oturumda da bizim beyler bu defa çekimser kaldılar. İşte bu “One Minute”un sonudur.  Yani “One minute the end”  Otel lobisinde bunu herkes söyler. Hiçbir anlamı yok ki. Marifet; gel bunu BM salonunda söyle. Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu’nun genel kurulu’nda söyle. Salonu terk etme, çekimser kalma. Çık orda one minute de.

 

Son 17 yıldır hiçbir karar alınmamış İsrail’e karşı. Sahip olduğu diplomatik gücü nedeniyle, ilk defa bu toplantıda İsrail’e karşı bir karar alınacak ama bu defa Türkiye hükümetinin yetkilileri çekimser kalıyor, salonu terk ediyor.

 

Bir kez daha söylüyorum; bu “One Minute the end”dir.”

 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4447 (20090922) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

CIA, ABD ve Usama bin Ladin

Posted: 22 Sep 2009 09:42 AM PDT

CIA ve ABD Usame Bin Laden'i öldürtmek istiyormuş. Başına konan ödülü
arttırmış. Usame Bin Laden ve Bin Laden ailesi 50 milyon doların on
katını onları yakalamak isteyecek kişiye 'yakalamaması' için verir.
Usame Bin Laden ve ailesinin şu anda kayıtlı olarak Amerikan
Bankalarında 873 milyar doları mevcut, bu paranın kayıtsız paralarla
birlikte MOSSAD'ın edindiği bilgiye gore, 2 trilyon dolar olduğu
düşünülüyor. Bu Amerikan ekonomisi ve bütçesinin kaçta kaçıdır,biliyor
musunuz?
BIN LADEN AILESININ AMERIKADAKİ AKTIF PARASI TOPLAM BUTCENIN %
15.5'dir. Ladin ailesinin toplam mal varlığı ise 7 trilyon dolara,
yani Amerikan ekonomisinin nerdeyse yarısına yakındır. Öyleyse soru
sormaya başlayalım:
Soru: Usame Bin Laden kimin ortağıdır?
Yanıt: George Walker Bush.
Soru: Usame ailesi başka kimle ortaktır?
Yanıt: George Walker Bushun destekçilerinden Donald Rumsfeld
Soru: Rumsfeld başka kimle şirket hisselerini 1990lı yıllarda
paylaşmıştır?
Yanıt: Saddam Hüseyin.
Soru: Sudandaki bombalama olayının yapılmasından sonra, binaların
inşaatını kim almıştır?
Yanıt: Usame Bin Laden'ın kardeşi.
Soru: 11 Eylül konusunda kim suçlanmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden?
Soru: Amerika'da tüm uçakların rotalarını saniye saniye takip eden ve
bir rotada sapma olduğunda anında devreye giren özel uçuş güvenliği
şirketinin sahibi kimdir?
Cevap: Mervin Bush.
Soru: George W. Bush'la bir akrabalığı var mıdır?
Cevap: Sadece kardeşi olur.
Soru: 11 Eylül'de Bush'un babası eski CIA direktörü George Bush bile
uçağına binemezken ve tüm uçak seferleri iptal edilmişken, kim
Amerikayı terk etmeyi başarmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden'in ailesi. Toplam 140 kişi 13 Eylül 2001'de
gizli kalkan uçaklarla ABD'yi terk etmişlerdir.
Soru: CIA, 2001 yazında kiminle ABD'de görüşmüş ve pazarlık yapmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden ve bin Laden ailesinin fertleriyle.
Soru: 11 Eylül'ü kimin yaptığı söylenmektedir?
Yanıt: Usame bin Laden.
Soru: Usame bin Laden ve ailesinin ABD'deki aktif parası ne kadardır?
Yanıt: 2 Trilyon dolar olduğu düşünülmektedir.
Soru: Bu para bir anda çekilmeye kalkılırsa ne olur?
Yanıt: ABD ekonomisi çöker, kriz başlar, devalüasyon gerçekleşir.
Soru: CIA'in bütçesi ne kadardır?
Yanıt: Yaklaşık 30 milyar dolar
Soru: NASA'nın bütçesi ne kadardır?
Yanıt: Yaklaşık 50-70 milyar dolar.
Soru: Bin Laden ailesi isterse ABD'de kaç CIA örgütü satın alabilir?
Yanıt: Tam 666 tane CIA örgütü satın alabilir.
Soru: Usame bin Laden 11 Eylül olayını gerçekleştirdiyse, intikam için
nereye saldırılmıştır?
Yanıt: Afganistan.
Soru: Afganistana kaç ABD askeri yollanmıştır?
Yanıt: 11 bin.
Soru: Irak'a kaç ABD askeri yollanmıştır?
Yanıt: 150-170 bin civarinda.
Soru: Afganistan kontrol altına alınıp, bin Laden yakalanmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Laden Irak'ta hayatında hiç saklanmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Peki Irak'ta Bağdatta, lokal direnişcilerin haricinde, bir
direnişle karşılaşılmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Saddam Hüseyin'in 150 bin kişilik özel eğitimli Cumhuriyet
muhafızlarına ne olmuştur?
Yanıt: Pulverize olup, toz haline gelerek, aynı ikiz kuleler gibi
havaya savrulmuşlardır.
Soru: Afganistandaki petrol ve doğalgaz boru hattını kimin
hisselerinin en yüksek olduğu şirket almıştır?
Yanıt: George Walker Bush ve Wolfowitz.
Soru: Orada iş yapan Enron şirketinde başka kimin hissesi ardır?
Yanıt: Dışişleri bakanı C. Rice?
Soru: Rice şu anda nerdedir?
Yanıt: Ortadoğu'da barış görüşmeleri yapmaktadır.
Soru: Evrensel barışı sağlamak için, bundan sonra nereye
saldırılacaktır?
Yanıt: İran ve Suriye.
Soru: Daha sonra.
Yanıt: Türkiye.
Soru: Olur mu canım. Biz Amerika'nın stratejik müttefikiyiz.
Yanıt: Zaten Amerika da barış ve demokrasi yaymak için bize
saldıracaktır. Türkiye ikinci derecede Serseri Devlet (Rogue State)
kategorisindedir. Yakında birinci düzeyde serseri devlet kategorisine
geçecektir.
Soru: Olur mu canım. Biz Amerika'nın stratejik müttefikiyiz.
Yanıt: ABD, PKK'yı kurup desteklerken, ekonomimizi IMF'ye bağımlı hale
getirip çökertirken, askerlerimizin kafasına çuval geçirirken, Org.
Eşref Bitlisi bir sabotaj ile yok ederken, tarımımızı-ekonomimizi-
ilaç, stratejik madde ve savunma sanayimizi çökertmeye çalışırken de
stratejik müttefikimizdi.
Soru: Yoksa biz ABD'nin stratejik müttefiki değil miyiz?
Yanıt: Macbeth'in cadıları!

Türk heyetinden İsrail' e destek geldi.

Posted: 22 Sep 2009 09:42 AM PDT

İsrail aleyhine ilk karar öncesi Türk heyeti  salonu terketti...
 

(UAEK) 53'üncü Genel Kurul Toplantısı'nın son gününde İsrail'in atom ve nükleer programlarını eleştiren bir karar çıktı. İsrail'in nükleer kapasitesiyle ilgili kaygıların dile getirildiği önerge 16 çekimser ve 45'e karşı 49 oyla kabul edildi.

 

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) 53'üncü Genel Kurul Toplantısı'nın son gününde İsrail'in atom ve nükleer programlarını eleştiren bir karar çıktı. İsrail'in nükleer kapasitesiyle ilgili kaygıların dile getirildiği önerge 16 çekimser ve 45'e karşı 49 oyla kabul edildi. Aynı tasarı 1991 yılında 13 çekimser oy, 31'e karşı 39 oyla reddedilmişti.

 

Arap Birliği üyesi ülkelerin sunduğu tasarıda, toplantıda tasarının oylanmasının ardından kabul edilen karar tasarısı ayakta alkışlandı. UAEK Genel Kurul Toplantısı'na, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 150 üye ülkeden Bakan ve üst düzey diplomat katıldı. "İsrail'in Nükleer Yetenekleri" başlıklı karar tasarısının gündeme alınması için yapılan oylamada Türkiye çekimser oy kullandı. Tasarı oylanması için çoğunluk sağlandı. Karar tasarısının oylanması sırasında salonda bulunan Türk heyetinin salonu terk ettiği görüldü. Türkiye böylece oylamaya katılmadı.

 

Suriye'den İsrail'e karşı büyük başarı

Suriye'nin öncülük yaptığı ve Arap Birliği üyesi ülkeler adına sunduğu, "İsrail'in Nükleer Yetenekleri" başlıklı karar tasarısının kabul edilmesiyle, UAEK'nın, bundan böyle İsrail'in nükleer programına ilişkin yönetim kuruluna rapor sunması zorunluluğu getirildi. Her yıl genel kurul toplantısına sunulan İsrail'in nükleer yetenekleri ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi(NPT) rejimine taraf olması yolundaki çağrıyı içeren karar tasarısı, gerekli çoğunluk sağlanamadığı için reddediliyordu.

 

Diplomatik kaynaklar, Arap Birliği adına sunulan "İsrail'in Nükleer Yetenekleri" başlıklı karar tasarısında, UAEK'nın bundan böyle İsrail'in nükleer programı hakkında da yönetim kuruluna rapor vermesini öngören bir madde bulunduğuna işaret ederek, "İsrail'in nükleer programının ilk kez UAEK'nın gündemine ciddi olarak alındığını ve genel direktörün yönetim kuruluna rapor verme yükümlülüğünün üye ülkelerce kabul edildiğini" bildirdiler.

 

Sultaniye basın toplantısı düzenledi

İran heyeti başkanı Büyükelçi Ali Asker Sultaniye, toplantının öğleden sonraki oturumunda karar tasarısına ilişkin sözlü bir açıklama yaparak, sunmaktan vazgeçtikleri karar tasarısının başkanlık açıklaması olarak genel kurul kayıtlarına geçirilmesini istedi. Genel Kurul Dönem Başkanı ve Yeni Zelanda Temsilcisi Jennifer MacMillan, İran heyet başkanıyla yaptığı görüşmede, "Barışçıl amaçlı nükleer tesislere yapılacak silahlı saldırıların BM Güvenlik Konseyi kararları ve UAEK statüsünün ihlali anlamına geleceğini" not ettiklerini belirterek, "Konuyu tüm boyutlarıyla ele aldık ve nükleer malzeme ve tesislerin güvenliği ve fiziksel korunmasının önemini vurguladık. Nükleer tesislerden radyoaktif sızıntı durumunda erken uyarı ve yardım için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK) görev düştüğünü not ettik" diye konuştu.

 

Öte yandan toplantıda, Konferans Başkanı Macmillan'ın, üyelere hitaben yaptığı konuşmanın konferans kayıtlarına, "başkanlık açıklaması olarak geçirileceği” nide ifade etti.

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4447 (20090922) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

[anadoluhaber:35385] BURADA İŞİM NE

Posted: 22 Sep 2009 09:22 AM PDT



Windows Live ile fotoğraflarınızı organize edebilir, düzenleyebilir ve paylaşabilirsiniz.

[anadoluhaber:35381] Haber Önerisi

Posted: 22 Sep 2009 08:53 AM PDT

İŞTE O ŞİİR: “OKULUN SESİ”

 

Tanınmış blog yazarlarından, felsefe öğretmeni İsmail Cengiz Cengizhan’ın eğitim konulu bir şiir yazdığı öğrenildi.

Öğretmenler şiir hakkında şu yorumu yaptı:

“Bu şiir, eğitim sistemimizin ne hale geldiğini çarpıcı şekilde dile getirmektedir. Şiirde, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin içler acısı durumu var. SBS sınavlarına hazırlanan çocuklarımız artık çocukluklarını yaşayamıyorlar. Şiirde de söylendiği gibi çocuklarımız oyunlarını bırakıp ruhsuz bir şekilde sınavlara hazırlanıyorlar. Konuşan öğretmenlerimiz cezalandırılıyor. AKP iktidarı okullarda konuşan, hak arayan öğretmen istemiyor.”

Öğretmenlik mesleğinin şiirde ifade edildiği gibi, hiçleşmekte olduğundan yakınan öğretmenler şöyle devam etti:

“Öğretmenlik uzmanlık gerektiren bir meslektir. Milli Eğitim Bakanlığı sürekli öğretmenlik mesleğine zarar veren uygulamalarda bulunmaktadır. Önce öğretmenler KPSS denen yeterlik sınavına alınıyor. KPSS’yi kazanamayan öğretmene,” Seni yeterli bulmadık,” deniyor. Bu öğretmen, bakıyorsunuz bir dershanede, özel okulda ya da devlet okulunda sözleşmeli ya da ücretli öğretmen olarak işe alınıyor. Önce yetersiz dedikleri öğretmene sonra iş veriyorlar. Bu uygulamanın tek amacı, eğitim harcamalarını kısmaktır. Eğitim harcamaları kısılırken öğretmenlik mesleğinin önemi ve değeri hiçe sayılıyor.

Geçmişte üniversite bitiren herkes kadrolu öğretmen yapılmıştı.  Bu gün de bu uygulama farklı şekilde devam etmektedir. Birçok il, ilçe, kasaba ve köyümüzde öğretmenlikle alakası olmayan kişiler, ücretli öğretmen olarak görev yapmaktadır.

 Öğretmenlik mesleğini geliştirmekle sorumlu olan Bakanlığımız ne yazık ki öğretmenlik mesleğine zarar veren bir kurum haline gelmiştir.

İsmail Cengiz Cengizhan’ın şiiri, eğitimimizin ne halde olduğunu anlamamız açısından oldukça önemlidir. 2009 Türkiye’sinin eğitimi, Cengizhan’ın dizelerinde üzücü ama olanca gerçekçi şekilde dile getirilmiştir.

Cengizhan şiirinde ölü öğretmenlerden söz ediyor. Gerçekten de öğretmenlerimiz, eğitim öğretim heyecanı duymaksızın görevlerini yapar hale gelmişlerdir. Sözleşmeli öğretmenler kadar, kadrolu öğretmenler de mutsuzdur.  

Eğitim sistemimiz, Bakanlığın aldığı kararlarla hızla çürümeye devam etmektedir.

Binlerce okulumuzda öğretmen açığı olduğu halde öğretmenler işsiz bırakılmıştır. Kadrolu öğretmenlerin yerine, sözleşmeli ya da ücretli öğretmenler alınarak iş güvencesinden yoksun, yarınına güvenle bakamayan büyük bir eğitim camiası yaratılmıştır. Böyle bir ortamda kaliteli eğitimden söz etmek imkânsızdır.

Ücretli öğretmenlik tam bir emek sömürüsüdür. Devlet,  işsiz bıraktığı öğretmenlerimizi düşük ücrete, iş güvencesiz öğretmenliğe razı etmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim camiasının aklıyla ve hafızası ile dalga geçmektedir. 

Öğretmenlik mesleğini bu halle getiren Bakanlığın yeni bir uygulama yapacağından söz ediliyor.

Yeni uygulama şudur:

Milli Eğitim Bakanlığı 5 yılda bir öğretmenleri kendilerini yenileyebilmişler mi diye sınava tabi tutacakmış.

 Anlaşılan o ki, birilerine para kazandırmak için yeni sınavlara ve dershanelere ihtiyaç vardır.

Önüne geleni öğretmen olarak atayan Bakanlığımızın 5 yılda bir öğretmen yeterlik sınavı yapacak olması abesle iştigal değilse nedir?

Eğitimdeki bu mutsuzluk ve çürüme ortamı Cengizhan’ın şiirinde olanca açıklığıyla gözler önüne seriliyor.

Şiirde de dile getirildiği gibi okullarımızda siyasal kadrolaşma vardır. Okullarımızda konuşan, yazan öğretmenlere baskı vardır.

Demokratik açılım yalanıyla vatandaşlarımız kandırılmak istenmektedir. Hiçbir demokratik ülkede, öğretmenlik mesleği bu denli ayaklar altına alınmıyor.

Eğitimin çürüdüğü bir ortamda ne demokrasi kalır ne cumhuriyet.

Cengizhan’ın şiiri demokrasimizin, can çekişen eğitimimizin sesi olmuştur.”

İşte o şiir:

OKULUN SESİ

Ben bir kelebeğim

Belki de ölü bir öğretmenim

Ne yaşadığıma, ne gördüğüme inanabiliyorum

Öğleden sonra bir gün, benzi soluk müfettişler gözlerimi kapıyor

Kalemlerinden AKP suyu akıtan müfettişler, paslı demirlere bakıp gülüyor

Konuşsam kim duyar

Kalksam nereye gidebilirim

Koridorlarda kirli yeşil boyaların arasında ölü öğrenciler dolaşıyor

Hepsinin çantasında SBS cellâtları

Ayaklarında SBS zincirleri

Koca şehirde bütün oyuncaklar susmuş

Ya da gördüğüm bütün oyuncaklar ağlıyor

Oyunlarını bırakan cansız bedenler her sabah servislerle okula taşınıyor

Okuldan içeri giren her çocuğun alnında ölü bir kuşun kanı

Her sabah kara tahtanın önünde öğretmen notları açıklıyor

En yüksek notu alan çocuk en önce ölüyor

Bütün gördüğüm bu

Koridordan geçen öğretmenler bana bakıyor

Ölü çocukların sınıflarında ders işleyen öğretmenler

Cansız kanatlarımı nereye açsam ağlayan bir anne oluyorum

 Ölen her çocuğun başında ağlayan bir anne görüyorum

Öğretmen, paslanmış demir akan bir duvara notları asıyor

 En yüksek notu alan çocuk en önce ölüyor

Kanatlarımı yere basıp doğrulayım diyorum

Gözlerim gözlüklü bir müdüre takılıyor

Acılarımı yere vuruyor, okulun duvarlarına

“BU KIYIMA SON” yazıyorum

Ne yana baksam can çekişen bir öğretmen görüyorum

Bir müdür parti boyasıyla bütün duvarlara AKP yazıyor

AKP yazanların karanlıkta torpilli olduğu sanılıyor

Ve her çocuğun ölüsünden, yaralı bir cumhuriyet damlıyor

Parmaklarından boş tebeşir akan öğretmenler dershanelere koşuyor

 Işıksız koridorda anne babalar ölüler gibi dolaşıyor

İşten çıkarılmış bir hizmetli kapının önünde ağlıyor

Genç bir kız duvara: “Ben Sözleşmeli Öğretmenim, Ben İnsanım!” yazıyor

Kadrolu öğretmenlerin arısında beklide sözleşmeli ölü bir öğretmenim ben

Ya da ben bir kelebeğim

Kanatlarım kandan kalkmıyor

Bildiklerim, kanlı gözyaşlarımdır, akmıyor

Bütün çocuklarda bir çığlıktır çocukluk, hatırladıkça ağladığım

Biliyorum ki maviyi soruşturanlar için

Bilgisayar çöplüğündeki bir kablo kadar bile değeri yok bu sözlerimin

Rengi soluk bir müfettiş, sen memursun suya bile yazı yazamazsın diyor

 Ben suya söylüyorum ne söylüyorsam

Çocuklar susuz ölüyor

 

Yazan: İsmail Cengiz Cengizhan



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.