[anadoluhaber:35709] Re: [bozoktv] [Hersey-konusulacaksa] Değişen milliyetçilik kavramı, din ahlak'ın gelecekteki rolü [2 Attachments]

Benim cevaplarım da satır aralarındadır. A.D.Şimşek

15 Ekim 2009 02:11 tarihinde Osman Akyuz <oakyuz2002@gmail.com> yazdı:
 
[Attachment(s) from Osman Akyuz included below]

Sayın Ahmet bey, ismimi xxx diye işaretlemenize gerek yoktu. soruyu soran bendim. Allah'tan saklamadığım şeyi kuldan saklamam.

 
Bunun nedeni bazı grupların cevap hakkı yüzünden isim kullanılmasına itirazı ve yazıyı yayına almamasıdır.


Değişen milliyetçilik kavramı, din ve ahlak'ın gelecekteki rolü

Değişen değilde bugünün modasıyla  tekamül eden veya gelişen milliyetçilik diyelim.
Mevlana şöyle der; "Kaynağından kopan her şey kaynağıyla birleşmeyi arzular."
Akıl tekamülün birinci aracıdır; Tekamülümüzün amacıda; hakikatı aramaktır.
Mevlana ;
"Her nefeste dünya yenilenir. Fakat biz bu dünyayı öylece durur gördüğümüzden, bu yenilenmeden haberdar değiliz."der.
Bu da benim tezimi doğrulamaktadır. Heran meydana gelen öncekinin tıpkı gibi olaylar aslında tamamen başka bir şeydir. Bu kuranda Belkisin Süleymanın sarayına girdiğinde kendisine tayyi mekan olarak izah edilen aslında orada yok olup burada var olan benzeri olan tahtı gösterilip bu seninmi dendiğinde ayetteki verdiği cevap Sanki odur şeklinde oluşuda bunu teyit etmektedir. Ne siz nede ben bu yazıya başlarkenki aynı kişiler değiliz. Bilimsel adı ile ana rahminden mahşere uzanan bir solcan deliğinin içini dolduran varlığımızın başka başka kesitleriyiz. Benzeşmek aynılık değildir. Tek yumurta ikizlerinin bezeyişleri parmak izlerindende anlaşılacağı gibi görüntüden ibaret kalıp çıplak gözle gözlenemeyişininden ibarettir.
 

Türkçülük ve din tartışmalarını tartıştığımız yazılardan birine müdahil olan sanırım Türk İslam sentezine yakın bir düşünce ekolünün temsicilerinden olan değerli bir arkadaş, Benim bu tartışmalarda geçen birkaç kelimeye açıklık getirmemi talep etmiştir. Bunun için hemen konuya geçiyorum.
Kendimi ifade ederken türk İslam sentezci olarak tanıtmam. Zaten bu ifadeyi ortaya atan bugün bakanlardan olan Prof.Dr. Mehmet AYDIN'dır. Özde kendimi Türk milliyetçisi veya türk ve İslam ülkücüsü olarak tanıtırım.Temsilcilik bazında Yeniden Türk milliyetçiliği ekolonün sözcülerindenim. Zaten tekamül kelimesini bu yüzden kullandım.
Elbette sizi kendinizi nasıl tanımlıyorsanız odur. bende zaten zannediyorum diye yazarak kesin bilgiyi size tek etmiş oluyordum.
 
İbrahim as. In  Peygamberimizin atası İsmail as.ında babası olduğunu bildiğimize göre ve rivayetlerin hadisler ile destekli gelişinde Mehdinin adı annesinin adı ve ehlibeyt den olacağı kesine yakın bilinmektedir.Bu konuda İslam kaynaklarında hiçbir şek ve şüphe yoktur. Üstelik Yasin suresi 6. Ayet de bu Kuranın ataları daha önce peygamber gönderilerek uyarılmamış toplumlara geleceği bildirilmiştir. Mehdi Peygamber değil künyesi Mehdi dir. Yani hak ile batılın arasını şüphe kalmayacak şekilde ayıran kişi demektir. Irk Olarak Yahudilerden gelmesi beklenen Mesih’tir. Yani Hz. İsa dır ve gelmiş olması ve mucizelerine rağmen. , Hahamlarının değişikliğe uğrattığı dinlerine uymadığı için inkar edilmiştir. Ve onlar hala kendi kafalarına göre hareket edecek kendi emirlerine uyacak bir Mesih beklentisini sürdürmektedirler.  Mesih olarak Hz. İsa as’ın ahir zamanda da yeniden geleceği hakkında kuvvetli bilgiler vardır.
İlahiyatçı Hayrettin Karaman bu İslam mehdilik iddiası için ne diyor bakalım.

"Soru:
Ben dini yönden son günlerde yapılan konuşmalardan çok etkilenmiş olan biriyim. Kıyamet, Mehdi‘nin inişi, dünyanın sonu gibi kavramlar arasında bocalamaya başladım. Okuduğum kitaplarda bu konular hakkında bana yeteri bilgiyi vermiyor. Gerçi veriyordur belki ama üniversite öğrencisi olmama rağmen yazılanları anlamakta zorluk çekiyorum. Bugün ki (20 Ekim 2002) yazınızda dini eğitimi konu edinmiştiniz, ben de bana yardımcı olabileceğinizi düşündüm. Bana bu konularda yardımcı olursanız sevinirim.

Cevap:
Dünyanın sonu gelecek, kıyamet kopacak ve her şey yok olacak. Allah âhirette bizleri yeniden, dünyadaki “oluşumuza benzer şekilde”, ama kıyamet şartlarına dayanacak durumda ve mahiyette yaratacak. Sonra hesap, muhakeme, ödül veya ceza…

Mehdi inancı kesin bir inanç unsuru/ögesi değildir. Kur’an’da yoktur. Hadislerde geçen de yoruma tabidir; her zaman bize rehberlik edecek iyi insanlar anlamına da gelir. O’nun geleceğine inanmayan da müslümandır. Mesela İbn Haldun Mehdi ile ilgili hadislerin kesin dini bilgi kaynağı olacak nitelikte bulunmadığını ileri sürmüştür. Geleceğine inananlara göre de vakti belli değildir.


Müslümanı ne kıyametin ne zaman kopacağı, ne de Mehdi‘nin ne zaman geleceği ilgilendirir; bunlara takılıp kalmanın anlamı yoktur. Sevgili Peygamberimiz “Kıyamet kopmaya başladığında elinde bir fidan olan onu diksin” buyuruyor. Yani “Sen vazifene bak, yapman gerekeni yap, kıyamet kopadursun, o seni ilgilendirmez, ecelin gelince gideceğin yere gidersin”.
Bir kurtarıcı beklentisi hep olagelmiştir; sebebi de acizlik, zaaf, himmeti ve hizmeti başkasından bekleme psikolojisidir. Fatih İstanbul’u fethederken Mehdi beklemiyordu, bu vazifenin kendisine ait olduğuna inanıyor ve gerekeni yapıyordu. Bir küçük İsrail karşısında darmadağınık hale gelen bugünkü müslümanlar ise akıl, imkan ve güçlerini bir araya getirecek, Allah’ın verdiği imkanları sonuna kadar kullanacak yerde oturup Mehdi bekliyor, gelişinin yaklaştığına dair alametler arayıp bularak avunuyorlar".

İslâm tarihi ve İslâmî bilim kaynakları incelendiğinde, önceden Yahudi ve Hıristiyan olan bir çok kişinin Müslüman olduktan sonra, eski inanç ve kültürlerini İslâm dinine uyarlamaya çalıştıkları, yani kendi sapık inanç ve amellerini, İSLÂMÎLEŞTİRMEYE çalıştıkları görülmektedir. Nitekim tüm İslâm bilginleri, Kâ'bu-l Ahbar, Vehb b.Münebbih, Abdullah b.Selam, Temim-i Dari, İbn-i Cüreyc gibi kişilerin, bu icraatı çokça yaptıkları konusunda birleşmektedirler. İşte mehdi inancı da, bu gibi kişiler marifetiyle Müslümanlar arasına girmiş ve yayılmıştır. Çünkü zaten Kur'an'da bahsi geçmeyen bu kavrama, ne İslâm dinini en iyi anlamış ve bu sebeple sonradan mezhep imamı olarak kabul edilmiş İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidî, İmam-ı Eş'arî gibi bilginlerin eserlerinde, ne de hadis kitaplarının en sağlamları olarak kabul edilen Sahih-i Buharî ve Müslim'deki rivayetlerde yer verilmiştir. Bu konudaki rivayetlerin tüm hadis bilginlerince "uydurma hadisler" listesine alınmasına ve güvenilir sayılmamasına rağmen, bir kesim tarafından "bilgin" sayılan bir çağımız insanı, bu rivayetleri "manen mütevater" olarak benimsemiş ve mehdi konusunda "inciler" döktürmüştür. Hayatta iken müritleri tarafından mehdi olarak kabul edilmiş olan bu zat, insanların Allah'tan yardım istemeyi unutacaklarını düşünmüş olmalı ki;
"Ümitsizliğe düşüldüğünde, kahredici, zalim idareciler, istilâlar, sürgünler, baskılar döneminde insanlar böyle bir ümide muhtaçtır. O sayede kötü şartlara sabredilir, tahammül edilir. Onun için Mehdi inancı gereklidir."
diyebilmiştir.
Buharî ve Müslim dışındaki hadis kitaplarında mütavater olmayan, bir kaç zayıf rivayete konu edilen mehdi inancı; inançlarının temeli "rüya" ve "keşif" olan, aslında inanç ilkeleri ve amelleri itibari ile İslâm'dan çok farklı bir din olan tasavvuf ve tarikat çevreleri ile Şii mezhebinde revaç bulmuştur. Oysa İslâm'da Zana dayalı inanç oluşturulmaz.
 
Bunları zanna dayalı inançlar olarak yorumlamak sorunlu bir tarifdir. İnançtan neyi kastettiğinize bağlıdır. Çünkü bumlar imani değil herkesin ellerindeki donelere göre farklı sonuçlar çıkardıkları ve illede böyledir diye bir iddiaları olmadam ortaya koydukları olasılıklar manzumesidir.
Karaman Hocanında yaptığı değerlendirmenin sizin ve benim yaptığım değerlendirmelerden çok da farkı yoktur. Dolayısı ile iki önemli kaynakda resen ve diğer pekçok kaynaktanda dolaylı olarak naklen gelen bu bilgilerin muhkem olduğunu iddia etmekde inkar etmekde sadece kişisel yorumlardır. Başkalarının bunu inanç ve itikatın bir parçası yada rettini imanın şartı gibi görmesi ne sizi nede beni bağlamayacağı için aramızdaki görüşmede onların pozisyonlarını değil
Kendi görüşlerimizi paylaşıyoruz. nlardan alıntılarımız ise sadece kendi görüşlerimize dolaylı şahit getirmekten öte bir anlam ifade etmez.
Sonuçda kendi görüşlerimizi sunuyoruz ve elbette bu görüşlerin kaynağında bazen aynı bazende farklı kaynakların olması doğaldır.
 


Yunus; 36: Onların çoğu ZANDAN başka bir şeyin ardından gitmiyor. Doğrusu şu ki, ZAN HAKTAN HİÇBİR ŞEY İFADE ETMEZ. Allah onların yaptıklarını iyice bilmektedir.
Ayetin doğruluğu baktığımız noktanın yanlışlığını ve bakış açımızı teyit etmekde kullanılamaz. Çünkü hepimiz kanaatlerimizi meydana getiren doğruluğu ancak mahşerde kanıtlanabilecek kendi doğrularımız olarak lkabul ettiğimiz zanlar ile hareket etmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Hatta insanın zandan ibaret olduğunu söylemek dahi mümkündür. Başka bir ayetde ey iman edenler zannın fazlasından kaçının denmektedir. Ben bunu zanlarınızı kesin hükümlermiş gibi ele almaktan sakının olarak anlıyorum.
 
Memleket zulüm ve fesada boğulduğu zaman, hiç kimsenin zahmet edip bir çabaya girmesine gerek kalmadan Allah insanlara Mesih ya da Mehdi'yi yollayacak, o da memleketi zulümden, baskıdan, fesattan kurtarıverecektir. İnsanların Mesih ya da Mehdi'nin dünyayı düzeltmesine yardım etmelerine de gerek kalmayacak, çünkü Mesih ya da Mehdi'ye yardımcı olarak Allah mağaradan Ashab-ı Kehf'i çıkaracak ve gökten İsa'yı indirecektir. Böylece insanlar tekkelerde, köşelerde, ellerinde doksan dokuzluk tespihler, lâklâk edecekler, ama memleket zulümden fesattan Mesih ya da Mehdi ve yardımcıları tarafından kurtarılacaktır.
Yukarıdaki tabloya göre, zulüm ve fesatla ölümüne mücadele etmiş peygamberler ve yandaşları sanki birer ENAYİ, Allah da bu mesihci ya da mehdici takımın hâşâ uşağı konumundadır.
Bu dahi göreceledir. İnsanların bütün imkanlarını kaybettikleri durumlarada yaşama geyreti veren bir unsur ve umutları ile birlikte hayata kalmalarını sağlayan bir unsur olarak ilahi hikmetleride olan bir durumdur. Umudundan başka bir şeyi kalmamış olanların umutlarını bütün bütün kıracak bu görüşleri ben onaylamıyorum. Kediyi köşeye sıkıştırıp dövdüğünüzde sizi tırmalamaktan başka kaçacak bir aralık bırakmalısınız. Aksi halde kayıp edersiniz. Kaldıki bu şeylerin ne doğruluğu nede yalan olduğunu kesinmiş gibi iddia etmek sanırım cehalet türlerinden birisi olur. Mutlak bilgi sadece Allahın katındadır. Bu yüzden bildiğim tek kesin şey hiç bir şeyi kemali ile bilemediğimdir diyebilirim.
 
Halbuki İslâm'ın öngördüğü, insanlardan beklediği ise şunlardır:

Müddessir; 1, 2: Ey örtüye bürünen! Kalk, hemen UYAR.

Âl-i Imran; 104: İçinizden hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü-çirkinden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.

Fussılet; 33: Allah'a çağıran ve düzeltici işler yapan ve "ben Müslümanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.

Enfal; 39: Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla SAVAŞ. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görendir.

Görüldüğü gibi İslâm dinine göre Müslüman, her kötülük karşısında şartlara göre tavır almak, kötülüklerle mücadele etmek zorundadır. Çünkü insanlar hak etmedikçe Allah, onların içine düştükleri perişanlığı değiştirmeyecektir:
Robenson Krusee'nin yalnız olarak bir adada kalış hikayesini bilirsiniz sanırım. Sonunda köle olarak kullandığı bir zencisi olur. Onun adını cuma diye koyar ve hikayenin önemli bir bölümükoyu hıristiyan Robensonun Cumaya attığı kazıklar oluşturur. Bu hikayenin bir alternatifi yazılmıştır. Hikayede Cuma hatıralarını anlatmakda ve Robensonun hiçde iyi bir hıristiyan olmayıp nasıl alçak bir sömürücü olduğunu dile getirmektedir.
Bunu insanların kendi pozisyonlarına göre bakıp Allahı bile kendilerine şahit getirebilmeleridir.
Yukarıdaki Ayetler bana sizin sadece Allahın açık emri olan ve dünyada hiç bir müfessirin akisine yormadığı kadınların başını örtme konusundaki ayeti ve Peygamberin uygulamalarını devleti ele geçirmiş bazı islam düşmanlarının arzusuna göre Yaşar Nuriye bile istedikleri gibi tercüme ettiremedikleri ayeti islam düşmanı siyonistlerin dayatmalarına uygun yorumlayan sizi kalkıp korkutmak tabancamı alıp sizin türünüzü ve sizi bir mankurt olarak kullanan yönlendirici kafirlerin bir kısmını mermilerimi bitirene yada fasifize edeilene kadar sürdürmem gerektiğinide anlayabilirim. Onlarala yumuşak konuş ayetini dikkate alarak daha medenicede konuşabilirim. Bu yüzden Kuran da dahil bizlerin kalbimizdeki imana yada küfre göre yorumlanmayacak şey yoktur. Bunu eki tecrübelerimden zaten biliyordum ama Türkden ile tartışırken dahada iyi anladım. Peygamberi aradan çıkarmaya çalışanlar aslında Peygamberi örnek almamız ve ona uymamız ayetlerinide devre dışı bırakarak dini kemirmekte ve devre dışı bırakmak çabalarında bilerek yada bilmeyerek kafirlerin hizmetinde çalışmaktadırlar diye düşünüyorum. Cerbezelere laf yetiştirmenin anlamsızlığınıda Bilge sahte nikli yazardan öğreniyorum.
 

Rad; 11: Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, BİR TOPLUMUN MARUZ KALDIĞI ŞEYLERİ, ONLAR, İÇ DÜNYALARINDAKİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE, DEĞİŞTİRMEZ. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olmaz.
Evet aynen böyledir. Herbirimiz içinde tek tek aynı şey mevcuttur.
Ama insan genellikle kendi üzxerinden değilde öteki üzerinden düşünerek bana değil ona diyor diye kandisini aldatan mahşere kadarda kendi içini değil başkalrını düzeltme davası güderek tek sermayesi olan ömrünü ziyan eden bir varlıktır.
 

Sonuç olarak, Mehdi ve Mesih'i karşılaştırdığımızda, Mehdi denilen kişinin Yahudi ve Hıristiyanlık inancındaki Mesih olduğunu, diğer bir ifadeyle Mehdi'nin, Mesih'in İslâmîleştirilmişi olduğunu görmekteyiz. gerçek İslâm'da böyle saçma bir inanç yoktur, olması da mümkün değildir.
Burada kesin bir hükme varıyorsunuz. Siz herşeyi Allahın bildiği şekilde bildiğinize göre bize söz kalmıyor. Sadece İman ile inat aynoı şey değildir. İddia sahibi iddiasını ispat ile yükümlüdür. Mahşerde ispatını açıklarsınız. Bizde dinleriz. Ben hiç bir şeyi sizin kadar kesin bilemiyorum. Kendi adımda buna dahil. Çünkü adım konulurken ben şahitlik edecek durumda değildim. Eğer olsa idim aslında benim değil onların bana Ahmet Doğan dediğini bilir iyi ama ben hafızamı kaybettiğim için bana taktığınız bu adın aslında benim gerçek adım olmayabileceğini düşünüyorum derdim.
 
Aslında Ahmet beye ilk soruyu sorarken almayı bekledip cevap buydu.
Sorularınızı sadece hatırımda kalanlardan kısmen, onu da çok zor cevaplayabilirim. Çünkü gerçek anlamda cevaplayabilmem için sadece bu sorunuzun cevaplarını yeniden hatırlama ve yerli yerince bir tasniften geçirmek bile çok sürecektir. Verilecek her cevabında bin tane itirazı çıkabilir. Bunları siyaset tarihçilerinin kendi köken ya da amaçlarına göre çarpıtma çalışmalarına terk etmek zorundayız. Çünkü bu tartışmalardan bu tarihçiler kendileri bir yere varamıyorlar ki bizler, onların uğruna ömürlerini harcadıkları konu okyanuslarına beş dakikada dalıp anında inci çıkardık diye kafamızdaki felsefi düşünceleri çıkaralım. Anında bir cevap bulmak gibi akıl danelik edip bu işi nasılda anında biliverdiğimizi beyan ile ya kendimizi komik duruma düşürelim ya da o okyanusa dalıp boğulalım. Üstelik bunların kesinlikle bilinmesinin mümkün olmamasına rağmen tut ki bildik. Kimin binlerce yıllık tarihleri içinde nereden getirilip köle olarak satıldığını hangi Haçlı yada Roma seferinde ve ya Moğol akında tecavüze uğrayan kadından doğmuş soyu çoğalmış karışımlardan

Olabileceğini, kuzeydeki tatar ile Anadolu’daki manavın tarih yürüyüşü içinde kimler ile karışıp nasıl ve neye dönüşüp nerede birleşip nerede ayrıştıklarını tam olarak belirlemek mümkünmüş gibi kuru iddialar ile havanda su dövüp yeni bölünmeleri körükleyelim.

Benim söyleyebileceğim detayına girmeden. Tevrat da geçen Nuh’un üç oğlundan birisinin babasının çadırına girince babasının üstünün açıldığını ve edep yerlerinin görüldüğünü görünce koşup diğer iki kardeşine sırıtarak ve komiklik ederek gelin bakın babamızın şeyi dercesine onları çadıra getirince, diğer iki kardeşin durumu fark edip gözlerini sakınıp babalarının üstünü örttüğüdür. Sonradan küçük torunlarının anlatması ile bu durumdan haberdar olan Nuh as'ın Çocuklarını toplayıp durumu araştırdıktan sonra ayıbını örten çocuklarına dua edip, diğerlerine ihbar eden oğlunda beddua ile yüzün kara olsun. Senin neslinden gelenler bu kardeşlerinin nesillerine köle olsun diye beddua etiği, ve zamanla o kişinin doğan çocuklarının siyahlaşarak doğduğu ve zencilerin atası olduğudur. Bunun dışında dini bir kaynak yoktur. Bilimsellik iddiasındaki kaynaklarda bir üflemelik canı olan çok zayıf bulgulardan oluşmakta ve insanları kendilerine göre yonttuğu sonuçlara varmakta kullandıkları sanal malzeme oluşturmaktadır. Sadece henüz zencilere köken olarak başka bir Adem veya ayrı bir maymun türü bulamadıklarını biliyoruz. Son Kitap hepimizin Adem’in soyundan geldiğimizi ve kardeş olduğumuzu beyan etmektedir. Aramızdaki soy sop övünme ve böbürlenmeleri nefislerimizin hoşuna giden egoizm ve bencilliğimizin kolektifleşerek dayanışmaya dönüşüp toplu benlikler olayı olmakla birlikte bazen kendi ailesini, kendi kabilesini, kendi dildaşlarını, kendi dindaşlarını, kendi renktaşlarını kapsayacak şekilde müdafaa ve ya taarruz  savaşlarında ihtiyaca göre eldeki kuvvetlerin sayısını artırmaya matuf kullanmasıdır. Bu değişken kullanılmaların sadece yaşandığı o tarih kesitinde ve o olaya ya da savaşa mahsus bir sürecin yöneticilerinin kullandıkları argümanlarıdır.


Ziya gökalp ırk kelimesini tanımlarken şunu ifade etmiştir. Irk sadece atlarda mevcuttur. Bunun dışında sarı, beyaz,kırmızı ve siyahileri göre ayrılırsak uygurlar ve kıpçaklar sarı ırktandır. Nasıl Türk diyeceğiz. Melezleme gibi tanımlamaları uygun bulmuyorum kültür ve kader birliği çercevesinde topluluklar ve milletler oluşmuştur. Zaten bizi büyük yapan da budur. Hristiyan, Musevi ve İslam kaynaklarının ortak noktada buluştuğu her topluluğun ailesini ikinci adem dediğimiz H.z Nuh peygamberin çocuklarından geldiğimizdir. Sizin iddianıza ve bu dini kaynaklara göre iki kardeş topluluk olan filistinliler ve israiller sadece din için mi birbirleriyle savaşıyorlar.? Bundan bir kaç yıl öncesinde bir ABD li araştırmacı israil ve Filistin meselesini irdeleyerek yazdığı makalede şunları ifade ediyordu. Biri dağ yahudisi biri ova yahudisi bunların arasındaki kavga toprak ve paylaşım kavgası, bundan dolayıdır ki ABD hükümetleri bu savaşta taraf olmasın diye ifade etmiştir.
Kuran -ı Kerim ademden geldiğimizi yazmaktadır doğrudur. Lakin kardeşlik bazında inannları baz almıştır. İman çercevesine girmeyenleri aksine dost edinmeyiniz demiştir.
Ziya Gökalp ile yakınlaştığımıza sevindim. Kültür ve kader birliğinin mevcut tehlikeye göre değişkenliği ise su götürmez. Birinci dünya savaşında Almanlar ile birlikteliğimiz bizi kardeş etmediğine ve tek millet etmediğine göre değişken arkadaşlıkları ülkü daşlık olarakda tek milli birliktelik gibi görmekde yanlış olur. Ben Seyit Kutubun iki tür insan olduğunu ve dünyada olmuş ve olmakda ve olacak savaşların aslında bu iki türün savaşları olduğunu. Bu savaşların zaman ve süreç içinde savaş alanlarının oyuncuları sahnelerin kostümlerin dilleri sözlerin ırkların değişmesine rağmen hep aynı oyunun farklı sahnelenişi olduğunu ve bu iki türün Habil ile Kabilden beri sadece Hakka teslim olup hakkı savunanlar ile gücü olanın hakkı tayin etme hakkıda olduğunu savunalar yani hakka tapanlar ile güce tapanlar arsındaki savaşlar olduğu görüşüne katılıyorum. Buda Filistinde iki yahudi ırk saçmalığının dahi güce tapanların empoze etmeye çalıştığı bir sahtekarlıkdan başka bir anlamı olabileceğini düşünmüyorum. Filistindeki savaş aslında tüm dünyanın tüm insanlıpğın güce tapanlar ile hakka tapanlar ayrışmasını sağladığı için mahşer mahkemesinde herkesin bu savaştaki hakka ne kadar taraf olduğu ve güçden yana olduğunu ortaya çıkaracağı için pek çok  dünya sakininin dinleri ırkları kostümleri rolleri (CB.vey hammal) fark etmeden hakkın yanında saf tutmakla aslında hakka tapanlardan safında savaşa katıldığı ve pek çok kendisinide müslüman zannedenlerin Kabil yani güce tapanlar safında yer almakla geyri müsliler safında yer aldığını mahşerde hayretle müşahade edeceğimizize inanıyorum.
 
 Bunun kalıntılarının olayı yaşıyan kavim ve toplumlardaki hatıraları bazen Ergenekon efsanelerine ve Kurtla insan melezleşmesi gibi inanılması hiç de kolay olmayacak efsanelerin dahi gerçekmiş gibi kabul görmesine kadar varmasıdır.
Bunların çoğu destandır. ama ergenekon gerçektir. Ergenekon Türklerde dirilişi ve kurtuluşu temsil eder. Bozkurt destanında çinli araştırmacıların uydurmaları vardır. Bir yaralı türk oğulun beslediği iyileştirdiği aşikardır. sütünü içilip te cinsel ilişkiye girmesi
Kurdun seks ilişkilerini bilmiyordum doğru ise aferin kurtlara demek allah onlarada o özelliği verip insanlara takdir ettirmiş.
Ancak çok daha yakın tarihdeki Peygamberin çok şahitli hadisleri yok sayanların adı üstünde efsane olan ergenekon efsanesini delil gibi kullanmaya çalışmasını anlayabilmem de mümkündür. Trük milletinin sapkınlarına islam dışında başka bir tercih ve yol göstermek sureti ile müslüman milletimizi parçalamada kullanmaktır. Burada fitnede aslında bunun içindedir. Ben kurtçuların çoğunun bu tarife uygun birhayat felsefesine sahip olduğunu görüp duruyorum. Diz olarakda islamdan nefret ediyor ve kurtulmak içinde şamanizme dönmeye bile yollar arıyoradıklarını ilk MHP kongrelerinde bile Kurt üç hilal çatışmasında gördük.
 
yanlıştır. Çünkü kurtlar yavru anasıyla ilişkiyle girmeyen yeğane hayvanlardan biridir. Ayrıca kurt burada semboldür. Hep topluluk ve milletlerin bir sembolü olduğu da aşikardır. Bundan kötü niyet aramak sadece millet içinde fitne çıkarmaktır.
Sözümü yanlış anladığınız anlaşılıyor. Bir gözlem havuzundan bahis ediyorum. Yani orada asimile olmakda olan kendi milletimizden bir parçayı gözlemleyip ülkemizde dahi tedbiler almamızı öneriyorum.
Çünkü Batılaşma felsefesişnin bizi getirdiği noktanın yanlış bir nokta olduğunu beyan ediyorum. Devletin felsefesininde değişmesi gerektiğinden bahis ediyorum. Sizde beni fitneci ilan ediyorsunuz. Doğrusu bu tartışmaya girmeyi bile kendini müdafa sayılacağından zül addederim. Çünkü ben kendimi gerçek bir vatanperver vatan ve millet evladı olarak görüyor. dinimilede cinsimlede barışık olmakla halime şükür ediyorum. Gerisi herkesin sözü kendine demekten ibarettir.
 
 
Şimdiye kadar çok farklı savaşlarda ve devletlerin kurulup yıkılmalarında kullanılan gerçekliği kesin olmayan yorumlanmış bu argümanlar bizi geçmişten ibret almaya ve gelecekte bunlardan ne kadarını ne amaçla kullanmak zorunda kalacağımıza göre üzerinde düşünülmesi gerek  bir konudur. Avrupa da yerel haklar ile hızla karışmakta, melezleşmekte, dili de değişip dinide yorum farklılıkları ile karışıp dönüşmekte olan bir inceleme havuzuna sahibiz.
Zaten avrupalılar kardeştir. Bunu şimdi oldu gibi göstermek yanlıştır. Çünkü tarihi incelediğimizde bu vakalar olmuştur. Avrupa devletinin temelleri bu yüzden bir papanın planı olarak atılmıştır. Siz bu da acaba avrupalarla melezleşip farklı bir havuzu düşünmediğinizden eminim. Çünkü Abdullah cevdet olmazsa avrupadan damızlık getirelim gibi batıcı ve avrupa hayranlığı sunmuştur. Zaten bazı yazılarınızda bir avrupa hayranlığı sizde de görüyorum.
Yanlış görüyorsunuz. Ben bir müslüman olarak onları aşğılamıyorum ama sadece müslüman olduğum için yani ırkımdan dolayı değil. Hakkı üstün tutan din inancımdan dolayı hala güce tapan avrupanın bizim tarafımızdan (tabi biz kendimizi düzelttikten sonra) eğitilip islah edilmesi gerektiğini ve buna şiddetle ihtişyaçları olduğunu bu yüzden onların içinde oldukları geleceği olmayan ve tapındıkları tanrınında cennette mekana esir düşmüş bir aciz olduğunu fark ederek gittikçe dahada tanrı tanımazlık uçurumuna düşerek en küçük bunalımlarında dahi intihar etmeyi çıkış zannedişilerini bizede bulaştıran hastalar olarak görüyor ve onlara merhamet ile yaklaşarak bakıtığımı onlar için ileride neler yapılabileceğini düşünerek bakıyorum.
Fazlamı havalı oldu. Ne yapalım bende sizin zannetiğinizin tam tersi böyle biriyim.
 
Geleceğin dünyası bunun çok daha büyük boyutlu olacağını ekonomik aidiyetlerin öne çıkmakta olduğu, şirket ve çıkar milliyetçiliklerinin (Mason , Lion, Roteryenlik, Rotarak kulüp üyeliği vs gibi) klasik milliyetçilik kavramını fakir fukaraya terk etmekte olduğunu ve ileride ister Fukuyama’nın kültürler savaşı deyin ister benim dediğim Hak ile batıl savaşı deyin sonunda ahlak ve çıkar birlikteliklerinden oluşan yeni ahlak öncelikli ve çıkar öncelikli kitlelerin farklı din ve ırklardan olmalarına rağmen aralarında birleşip yeni kitleler bir tür ümmetler olarak ortaya çıkıp, yeni savaş türlerinin belirleyicisi olacağı anlaşılmaktadır.Çıkar amaçlı her şeyi mubah sayanların birleşeceği koalisyonların ve ahlak öncelikli birlikteliklerin şimdiden ülkemizde dış ortakları ile savaşa başlamış oldukları ve bizlerin dahi kendilerim farkında olmasak dahi bu savaşın tarafları haline geldiğimizin dikkatleri çekmeye başladığı bir duruma da şahit olmaktayız. Amerikan’ın temsil ettiği vahşi kapitalim ile yine diğer Amerika’nın desteklediği iddiaları ile sanki Amerika diye bir ülke olmasa çıkmayacakmış sandığımız bir Laikçi Dindar  iç savaşını bazı kimselerin henüz farkında olmadan asıl yerleri olmayan karşı cephelerde yer almalarına rağmen kendi içimizde tam anlamı ile yaşayıp durmaktayız.

Yeni kitleler bir tür ümmetler bahsederken acaba abd, israil Türkiye eksenin demi olacağını zannediyorsunuz. Fukuyama türkiyedeki islamcıların fikir adamlarından biridir. Son 10 yıldır ondan feyz almaktadırlar. Arada birazda samuel amcayı sokarlar. Lakin önümüzde yıllarda iki kutubun savaşı aşikardır. ABD - israil - AB ve türkiye ile Çin, rusya,iran ve hindistan blogu içten içe kaynamaktadır. Türkiye bu abd blogun içine sokulmak için çok uğraş vermekte, bu yüzden rus yanlısı kim varsa çeteci diye içeri attıldı. Mehmet altanın vatan gazetesinde yeğenine vermiş olduğu ropörtajı iyi okumanızı tavsiye ederim. Orada ipuçlarını görebilirsiniz. Son 10 yılda çok şeyler değişti laikçiler abd den rusya ya, islamcılar arabistandan ABD ye dönüş yaptılar. türk milliyetçileri daha kararını vermedi bu yüzden hala içerde büyük kavgalar yaşanmaktadır.
Zaten türklerin yecüc mecüc iddiası hem hristiyanlarda hemde bazı arap ve fars kaynaklarında mevcuttur. Bugün türkiyede ciddi anlamda kök ve kimliğiyle oynanmasının altında bu yatmaktadır. Mümtaz türköne "Türklerin sembolü bozkurt değil kangal köpeğidir" diyerek gizli kötü emellini saklamamıştır. Çünkü bozkurt kulluk veya köle yapamazsın ama bir köpeği sahibine itaatkar yapabilirsiniz. Sahipte ABD olacaksa eğer.
 
Yeni dönemi gördüğünüzü ve sözlerimi doğru anladığınızı zannetmiyorum. Benim kimin neci olduğu umurumda değildir.
Ben sözlerin doğruluk ve isbetine bakarın. İmanım sözedir. Bu yüzden Kurana ve Peygambere inanıyorum. Yani babalar dinine inanan birisi de yüce insanlar kavramına uyan bir kişi de değilim. Ne kimseyi yücetir nede alçaltırım. Kendimide onlardan ne aşağıda nede yukarıda görmem. Herkes insandır ve hatalarıda sevaplarıda vardır. Kimseyi toptan tasdik ve toptan ret etmek gibi bir anlayışım yoktur. Benimde aynı düşündüğüm bir sözü bir başkasımesela fukuyama denilen tanımadığım ve maksadını bilmediğim kişinin telaffuz etmiş olması benimde o sözü kendime mal ederek hırsızlık etmeden söyleyebilmem için ilk söyleyenin adını anmak zorunluğum. başkalarının ve sizin de dini konularda yaptığınız gibi onu kendi sözüme veya görüşüme şahit tutmak gibi bir adetim olmadığından sadece söz hırsızlığı etmiş olmamak için kaynak göstermemden başka bir maksadı yoktur. Kültürler savaşı ülkeler savaşı değildir. Şu anda sizinle bile sürdürğümüz bu tartışmalar dahi kültürler savaşının farklı alanlardaki ufak çatışmalarından başka bir şey değildir. Yani aslında bu savaş kazanı zaten kaynamakda ve henüz ülkerin kimin veya hangi tarafın eline geçeği belli olmayan bir aşamasındadır. Bu yüzden bunu mevcut devletlerin savaşı değil tüm devletlerin kendi pozisyonları belirlemekte önemli rolü olacak olan kendi iç savaşları olarak görebilirsiniz.  

 Farklı kimliklerin farklı türlerin farklı akımlarının karmaşık ilişkiler ile destekledikleri ülkemizdeki ahlak öncelikli taraflar ile üstünlük ve güç özdeşleşmesi ile yine dindar Kürtler ile Türklerin özdeşleştikleri ve asıl kavganın bu özdeşleşenlerin birliktelikleri ile karşı tarafın birlikteliği arsında sürdüğü gerçeğinin henüz herkesin anlayabileceği bir vuzuha kavuşmamış oluşudur. Ama bu böyledir ve stratejistler çoktan savaş stratejilerini bunun üzerine kurmuş gelişmeleri kendi lehlerine çevirmeye örtülü bir şekilde çalışmaktadırlar. Bu yüzden bir araya gelmiş çok farklı ırklar ve dinlerin karışımından oluşan oluşmakta olan yeni milletler kavramına doğru gitmekte olduğumuzu söyleyebilirim.
Farklı bir milletler oluştuğu aşikar lakin kürtler acaba hangi tarafta olacağıdır. Türkiyedeki Kürtler ya bugün islamcı (?) türklerin yönü olan ya ABD yi, Ya da  samimi dindar olan eskisi gibi Türk ailesine mensup bir fert mi olacakları zamanla göreceğiz. Bu konuda 2011 den önce konuşmanın veya yorum yapmanın erken olacağının kanısındayım. Çünkü bugün söylenen herşey pkk nın istekleridir. Pkk bir ermeni örgütü dür. Ermeni ve kürt açılımı, İkisi tek başına yapılamazdı şimdi ikisini birden yapılıp ABD nin hazar denizi enerji kaynaklarına koridor açmasının altında bu planlandığını görülmektedir. 3 dünya savaşı enerji paylaşımı üzerine olacaktır. Ne ırk nede din ekseninde. türkiyede olan bir doğum sancısıdır Fettulah gülenin dediği gibi.
 
Sizinle konuşurken bazen bazı filimlerdeki baramerikana oturmuş iki sarhoşon konuşmaları gibi herkesin kendi konusunu anlattığı ve diğerinin ne dediğinin farkında olmadan sözüne devam ettiği sarhoş sohbetine benzetiyorum. Burada buna benzer bir şey olmuş.
Siz klasik dünyanın gelecektede aynı sistem ve etkiler ile süreceğini düşünüyor ve Klasik konuları klasik açıklamalar ile izaha devem ediyorsunuz. İşin bu boyutuda var tabi. Ama benim bahis ettiğim artık işin sadece bu boyutu ile izah edilmesi imkansız çok farklı bir dünyanın oluşmakta olduğunu ve şimdiye kadarki bilgilerimizin bu başlayan yeni dünya kaosundan sağlıkla çıkabilmemizin mümkün olmadığından ve yeni dünyayı ve yeni insanlığı anlamak zorunda olduğumuzdan söz ediyorum. İkimizin arasında sadece az bir fark var. Her ikimizde şimdilik çözüm üretemiyoruz. Siz çözümü artık geçmişte kalan eski dünya üzerindebense oluşmakta olan dünya ve insanlık üzerinde arıyoruz. Bunu aynı gemide patlayacak fırtınaya göre rota izlemeyi öneren birissi ile eski rotada devamı patlayacak fırtınayı dikkate almadan yada haberi olmadan kar zarar hesabı ile tavsiye eden kişilere benziyoruz. Benim görüşlerimin arkasında ben yokum bir gözlem var. Sizin görüşlerinizin arkasında gözlerini masadaki haritalara dikmiş içlerinden kimsenin kafasını kaldırıp ufka bakmayan yada ufka bakarken sadece gördüklerini dikkate alıp nem oranını ve romatizma ağrılarını dikkate almayan kişiler var. Ne diye bilirim. Bekleyeceğiz.

Bu fakir 35 kırk yıl kadar önce MHP’nin, Milli nizam partisinin din milliyetçiliğini bölmek üzere desteklenip kurulduğu ırk milliyetçiliği söylemi ile siyasi arenaya çıktığında ta o zaman bu Türkçülük söyleminin ileride Kürtçülük problemini doğurtmak üzere girişilmiş milli birliğimizi sağlayacak unsurlara karşı kullanılan bir araç olarak desteklenmektedir dediğimi de belirtmeliyim.

Acaba bu fakir olayları karıştırmasın diye aklımdan geçmiyor değil. Çünkü MHP MNP partisinden önce kurulmuştur. MHP tarihine baktığımızda 1948 den itibaren Millet partisi, CKMP partileşmeye başlamış,
 7 / 8.02.1969 tarihinde adana kurultayında parti ismi MHP olmuştur CKMP nin genel başkanı 1965 te  alparslan türkeş olmuştur. MHP nin siyasi doktrini 9 ışık 24 kasım 1967 de kabul edilmiştir. Bu tarihlerde ne necmettin erbankan var nerde Milli nizam partisi. Erbakan 1969 konya bağımsız milletvekili olur 1970 de MNP kurar. sizin anlattığınız olayların tam tersi olmuştur. 1972 muhtırasında isviçreye kaçan Necmettin hocayı Hangi askeri yetkiler getirmiştir. Aslında MHP yi bölmek için MNP kurulmuştur. Kürtleri ayrıştırma bunlarla ve sol grupların kışkırtmasıyla başlamıştır. Unuttuğunuz birşey var Rahmetli türkeşin iki damadı da kürttür. Ve ilk milletvekili belediye bşakanlıkları çıkardıkları yerler doğu ve güneydoğudur. Komünistler ve erbakancılar doğu ve güneydoğu daki vatandaşlımızın üzerine etnik kimlik üzerinden siyaset yaparak oy avcılığı neticesinde bu durumlara gelmiştir. MHP nin ilk şehitlerinden biride kürttür. Ayrıca kürtçülük meselesi 30 yıllık mesele değil 1820 lerden beri var. ama kürtler hep kendilerini türklere aid hissettikleri için başarılı olamadılar. Sanırım sizler sayesinde başarılı olacaklar son günlerde yapılan çalışmalarda. Ayrıca MHP nin 2. adamı ve yine 3 adam diyeceğimiz Oktay vural ve Murat şefkaatli nereli. 4 sene öncesine kadar Ocak genel başkanı Alişan satılmış kim bir araştırlsanız. Kimlerin gizli ırkçılık kriptoculuk yaptıklarını  islamcı gözüküp Türk düşmanlığı sergileyenler ortada.
İşi yine aramızdaki kültürler savaşına açısından aldınız. Eğer MHP yi tarihdrki hareketlerin başlangıcına götürürseniz bende MNP sibi İlamın başlangıcına yada hicrete 622 miladi yılına götürebilirim
Büyük devletlerin olayların arkasından koşmadığı oluşumları daha önce istihbar edip önlemlerini aldıkları ise bilinmektedir. TC devletinin ilk Anayasasının içine edip egemenliği milletten alıp Yahudi ve masonlara terk eden 1960 ihtilalnin içinde yer alrak bilmedende olsa milletimizle birlikte kendiside Dolandırılan Türkeş için bazı kaynaklar bakın ne diyor.
MHP o zamanlar bizim bilmediğimiz halkın nabzını ölçen istatistik araştırmaların sonucunda geleceği bilinen ve hızla iktidara gelecek olan MNP sini önleme amaçlı kurulmuş bir partidir  sözlerimde ısrar ediyorum. Toks MP sinin Maraşal Fevzi Çakmak tarafından kuruluşunu Osman Bölük başı tarafından sürdürülüşünü, General Cemal Tural tarafından ele geçirilişini vs. aşamalarına girip boğulmaya ve sizin fikirleri değil olayları tartışmaya dalarak asla bir sonuca varmayacak boş konulara dalmayı gereksiz görüyorum.ç Çünkü bu aşamaların tamamı aslında Yabancı merkezli iç güçlerin İslamla savaşından başka bir şey hiç olmamış ve halada bu boyutda devam etmektedir.
 
Parti bayrağının Kurt olması daha henüz fikir düzeyinde iken Devlet, Millet ve Vatan kavramlarını simgeleyecek üç Hilal önerisini o partiye gönül veren arkadaşlarıma ilk defa söyleyen ve bu günkü üç hilalin ilk teklif edeni akıllara düşüren kişi olduğumu da da söyleyebilirim. Ve o sıralarda büyük tartışmalar ile Bozkurt hayali kuranların efsanesinin sanal simgesi Kurt sembolü karşına gerçek tarihi değerleri taşıyan bu simgenin kazanmasının belki de pek az ve zaman, zaman kısa süreli onların arasında görünmüş ileri görüşleri ile zamanı önceden yaşanmadan hissikablelvuku (olayları olmadan hissetme duyusu)  denilen olayları sahiden de olmadan gözlemleyen ya da hisseden bir kişiyim.
Türk milletinin ortak değerleri olan bozkurt, üç hilal , hilal gibi sembollerin bir siyasi partinin amblemi olmasına karşıyım. Çünkü bu değerler milletin dini ve milli değerleridir. Üzerinden politika yapılmasına her zaman karşı olmuşumdur. Zaten gençlik teşkilatların amblemi bozkurttur. Hiç te gerek yoktu ne bozkurda nede üç hilale. CKMP nin ablemi devam edebilirdi Veya bir mavi zeminde beyaz noktada olabilirdi. bunlar benim için çok önemli şeyler değil, Partinin bayrağında olmuş olmamış. MHP üzerinden bana birşey yazmayın tavsiyem çünkü MHP sadece sandık tercimdir. Sanırım son günlerde gelişen olaylardan sonra yine aynı tercih üzerine vereceğiz. Fazla önem vermiyorum bende biat kültürü yoktur.
Ve o sıralarda büyük tartışmalar ile Bozkurt hayali kuranların efsanesinin sanal simgesi Kurt sembolü karşına gerçek tarihi değerleri taşıyan bu simgenin kazanmasının belki de pek az ve zaman, zaman kısa süreli onların arasında görünmüş ileri görüşleri ile zamanı önceden yaşanmadan hissikablelvuku (olayları olmadan hissetme duyusu)  denilen olayları sahiden de olmadan gözlemleyen ya da hisseden bir kişiyim.

Adana kurultayında ayrılan grup bozkurt hayali kuran grup değildi. Milliyetçilik konularında farklı düşüncelere sahip kişilerdi. Gençli teşkilatlarında bozkurt amblemi ve gençlerin boyunlarında bozkurt kolyesi vardı. O konuda da yanılıyorsunuz. ekte muhsin beyin bir fotografını gönderiyorum. Bozkurt silinmiş mi yoksa devammı etmiş görülsünüz.
O günlerin siyahi tercihleri dünyadan habersiz ve o günlerin içinde kalmıştır. Muhsin Beyinde o gün aynı davranması da gayet doğaldır. Sonunda Millete ters düştüklerini görüp ayrılmış olmasınıda değerlendirebiliriz. Ama bu günü izah etmekde yeterli olacağını sanmıyorum. Katkısı olabilir ama onuda bir sürü niza çıkaracağı için işimizi bırakıp o konuları konuşmayıda gereksiz görüyorum.
Bilirsiniz.
Akiller yada süperler fikirleri
vasatlar olayları
sıradanlar kişileri konuşurlar denir bencede doğrudur.

Lüther'in ve bazı farklı kavimlerden kişilerin, Türkleri Yecüç Mecüç olarak tarif ettikleri ve tanımladıkları bunun bu günde aslında gizli hedeflerinden biri de Türkler olan son ABD Başkanı Bush ve neocon’lar başkanlığında başlatılan günümüz haçlı seferi girişiminin sahiplerinin bazen ağızlarından kaçırdıkları cümlelerden hala böyle düşündükleri bilinmektedir.  Irakta Afganistan da katliamlar yaparken askerlerinin vicdan azabı duymamaları için Müslümanların Yecüç Mecüc olduğuna inanmalarını sağladıklarını da bilmekteyiz.

Ama bu tanımlamaya kimin daha yakın olduğunu da TC. Devleti sayesinde amaçlarına ulaşamayan bu zihniyetin tüm güç, haşmet ve korkunç silahlarına üstelik iki milyon civarı insanı sebepsiz ve gereksiz katletmelerine rağmen amaçlarına ulaşamayanların ön gördükleri savaşın daha başlangıcında Irak muharebesini bile kazanamadıklarını görmekteyiz.


Afganistanda ve Irakta ABD savaşı kazanmıştır. İstedikleri sonuç oluşmuştur. Irakta ve afganistanda uzun yıllar devam edecek iç savaşların olacağı aşikardır. Ne yazıkki zafer ABD nidir. Siz ABD nin stratejisini öğrenmemesiniz. İşgalet, iç çatışma çıkar böl yönet. Bu felsefe ile ABD ülkelerde zafer kazanıyor.

ABD nin yeni
liberal muhafazakarların planı ciddi anlamda  tıkır tıkır işliyor.

Selam, dua ve ümit le kalınız.
Selam ve duanız için teşekkür ederim. ABD nin stratejisinin aynen tarif ettiğiniz gibi olduğunuda artık herkes gibi bende biliyorum. ABD nin savaşı kazandığını söyleyebilmek için savaşın bitmiş olması gerekir.
Savaş genllikle pek çok muharebeler manzumesi sonucu varılan finiş noktasında biten balangıç ve finiş çizgileri arasındaki alandır.
ABD tarafından bir domine etkisi ön görülerek planlanmıştır. Irakın rahatça ele geçirilmesinden sornra tüm bölge haritalarının ve Türkiyeninde haritaları değiştirmeyi ön görmüştür. Daha il hamlede ve ilk muharebede her şey sadece Türkiyenin tutumu sayesinde ters gitmeye başlamış ve dünyanın tek patronu ve süper gücü iflas etmiş hala battığı bataklıklarda boulmamak çabası içindedir. Eğer Afganistandaki durum Çin tehdidinden ve kafkaslardaki kendi pozisyonundan dolayı Rusyayı uzak tuttuğu için kazanıldı zannediliyorsa ki kazanılmış olsa idi sadece muharebelerden bir tanesi kazanılmış olurdu. Kazanılamamıştır. ABD kazandı demek için Süper güç ve dünyanın patronu olan gücün kimseye danışmadan başlattığı savaştan çekilmek için bile Türkiye dahil pek çpok ülkeye yalvar yakar duruma düştüğünü ve artık tek süper güç olarak ya benlesiniz yada düşman narasından eserkalmadığını görenler için çok tuhaf bir miyopluk olur sanırım.
Bu uzun yazışmada gelenksel imla hatalarımı düzelmeye vakit ayıramayacağım için affınızı dilerim.
Bizdende Selam ve dualar.
A.D.Şimşek
 
 










14 Ekim 2009 18:06 tarihinde ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> yazdı:

 

Değişen milliyetçilik kavramı, din ve ahlak'ın gelecekteki rolü

Türkçülük ve din tartışmalarını tartıştığımız yazılardan birine müdahil olan sanırım Türk İslam sentezine yakın bir düşünce ekolünün temsicilerinden olan değerli bir arkadaş, Benim bu tartışmalarda geçen birkaç kelimeye açıklık getirmemi talep etmiştir. Bunun için hemen konuya geçiyorum.

 

Ahmet bey, aşağıdaki alıntıları koydum yorumunuzu bekliyorum. Ayrıca Mehdinin Hz. İbrahim in soyundan olacağı rivayet ediliyor. Yani mehdi yi yahudilerden mi bekleyeceğiz. Valla aklım iyice karıştı :)

Bazılarını kimden aldığımı yazmadım.

 

 

Sayın Xxxxx Bey İbrahim as. In  Peygamberimizin atası İsmail as.ında babası olduğunu bildiğimize göre ve rivayetlerin hadisler ile destekli gelişinde Mehdinin adı annesinin adı ve ehlibeyt den olacağı kesine yakın bilinmektedir.Bu konuda İslam kaynaklarında hiçbir şek ve şüphe yoktur. Üstelik Yasin suresi 6. Ayet de bu Kuranın ataları daha önce peygamber gönderilerek uyarılmamış toplumlara geleceği bildirilmiştir. Mehdi Peygamber değil künyesi Mehdi dir. Yani hak ile batılın arasını şüphe kalmayacak şekilde ayıran kişi demektir. Irk Olarak Yahudilerden gelmesi beklenen Mesih’tir. Yani Hz. İsa dır ve gelmiş olması ve mucizelerine rağmen. , Hahamlarının değişikliğe uğrattığı dinlerine uymadığı için inkar edilmiştir. Ve onlar hala kendi kafalarına göre hareket edecek kendi emirlerine uyacak bir Mesih beklentisini sürdürmektedirler.  Mesih olarak Hz. İsa as’ın ahir zamanda da yeniden geleceği hakkında kuvvetli bilgiler vardır.

Hani bir fıkra anlatmıştım. Tanrıya kızan bir Yahudi onu inkâr etmiş ve çocuğunu Musevi okulundan alıp Katolik okuluna vermiş. Çocuk akşam eve dönünce yeni okulu nasıl bulduğunu sormuş. Çocuk okul iyi de yalnız onlar tanrının üç olduğunu söylüyorlar diye cevap verince boş ver onların bir şey bildiği yok. Tanrı sadece bir tanedir ona da biz inanmıyoruz demiş. Yahudi kafası ve mantığı çok farklıdır. Bir gün konu olursa ayrı bir yazıda açıklamaya çalışırız.

 

“Biz onun (Nuh'un) zürriyyetini baki kıldık” Ayetini açıklayan Hz. Peygamber Hz. Nuh’un üç oğlu olan Ham, Sam e Yafes’in bu zürriyetin devam ettiricileri olduğunu bildirmektedir. Nuh’un soyunun bu üç oğlundan devam ettiği bilinmekle birlikte onların nesilleri hakkında farklı rivayetler vardır. Bu konudaki rivayetleri sıralayacak olursak:

1- Vehb b. Münebbih Arap, Fars ve Rumların atasının Sâm, Sudan­lıların atasının Hâm, Türkler ile Ye'cûc ve Me'cûc'un atalarının Yâfes ol­duğunu söylüyor. Bir rivayete göre, Kiptiler Hâm'ın oğlu Küt'un çocukla­rından üremişlerdir. Bu rivayete göre Türkler ile Ye'cûc ve Me'cûc amca oğullardır.

2- Said İbn Müseyyeb’te benzer bir rivayette bulunmuştur. “Nuh’un oğlu Sam, Ham ve Yasef’tir. Arap, Fars ve Rum, Sam’ın oğulları olup her biri hayırlıdır. Yasef’in oğulları Türk, Saklep ile Ye'cûc ve Me'cûc olup bunlarda hiç hayır yoktur. Ham’ın oğulları ise Kıptî, Sudanlı ve Berberilerdir.”

 

Sorularınızı sadece hatırımda kalanlardan kısmen, onu da çok zor cevaplayabilirim. Çünkü gerçek anlamda cevaplayabilmem için sadece bu sorunuzun cevaplarını yeniden hatırlama ve yerli yerince bir tasniften geçirmek bile çok sürecektir. Verilecek her cevabında bin tane itirazı çıkabilir. Bunları siyaset tarihçilerinin kendi köken ya da amaçlarına göre çarpıtma çalışmalarına terk etmek zorundayız. Çünkü bu tartışmalardan bu tarihçiler kendileri bir yere varamıyorlar ki bizler, onların uğruna ömürlerini harcadıkları konu okyanuslarına beş dakikada dalıp anında inci çıkardık diye kafamızdaki felsefi düşünceleri çıkaralım. Anında bir cevap bulmak gibi akıl danelik edip bu işi nasılda anında biliverdiğimizi beyan ile ya kendimizi komik duruma düşürelim ya da o okyanusa dalıp boğulalım. Üstelik bunların kesinlikle bilinmesinin mümkün olmamasına rağmen tut ki bildik. Kimin binlerce yıllık tarihleri içinde nereden getirilip köle olarak satıldığını hangi Haçlı yada Roma seferinde ve ya Moğol akında tecavüze uğrayan kadından doğmuş soyu çoğalmış karışımlardan

Olabileceğini, kuzeydeki tatar ile Anadolu’daki manavın tarih yürüyüşü içinde kimler ile karışıp nasıl ve neye dönüşüp nerede birleşip nerede ayrıştıklarını tam olarak belirlemek mümkünmüş gibi kuru iddialar ile havanda su dövüp yeni bölünmeleri körükleyelim.

Benim söyleyebileceğim detayına girmeden. Tevrat da geçen Nuh’un üç oğlundan birisinin babasının çadırına girince babasının üstünün açıldığını ve edep yerlerinin görüldüğünü görünce koşup diğer iki kardeşine sırıtarak ve komiklik ederek gelin bakın babamızın şeyi dercesine onları çadıra getirince, diğer iki kardeşin durumu fark edip gözlerini sakınıp babalarının üstünü örttüğüdür. Sonradan küçük torunlarının anlatması ile bu durumdan haberdar olan Nuh as'ın Çocuklarını toplayıp durumu araştırdıktan sonra ayıbını örten çocuklarına dua edip, diğerlerine ihbar eden oğlunda beddua ile yüzün kara olsun. Senin neslinden gelenler bu kardeşlerinin nesillerine köle olsun diye beddua etiği, ve zamanla o kişinin doğan çocuklarının siyahlaşarak doğduğu ve zencilerin atası olduğudur. Bunun dışında dini bir kaynak yoktur. Bilimsellik iddiasındaki kaynaklarda bir üflemelik canı olan çok zayıf bulgulardan oluşmakta ve insanları kendilerine göre yonttuğu sonuçlara varmakta kullandıkları sanal malzeme oluşturmaktadır. Sadece henüz zencilere köken olarak başka bir Adem veya ayrı bir maymun türü bulamadıklarını biliyoruz. Son Kitap hepimizin Adem’in soyundan geldiğimizi ve kardeş olduğumuzu beyan etmektedir. Aramızdaki soy sop övünme ve böbürlenmeleri nefislerimizin hoşuna giden egoizm ve bencilliğimizin kolektifleşerek dayanışmaya dönüşüp toplu benlikler olayı olmakla birlikte bazen kendi ailesini, kendi kabilesini, kendi dildaşlarını, kendi dindaşlarını, kendi renktaşlarını kapsayacak şekilde müdafaa ve ya taarruz  savaşlarında ihtiyaca göre eldeki kuvvetlerin sayısını artırmaya matuf kullanmasıdır. Bu değişken kullanılmaların sadece yaşandığı o tarih kesitinde ve o olaya ya da savaşa mahsus bir sürecin yöneticilerinin kullandıkları argümanlarıdır. Bunun kalıntılarının olayı yaşıyan kavim ve toplumlardaki hatıraları bazen Ergenekon efsanelerine ve Kurtla insan melezleşmesi gibi inanılması hiç de kolay olmayacak efsanelerin dahi gerçekmiş gibi kabul görmesine kadar varmasıdır. Şimdiye kadar çok farklı savaşlarda ve devletlerin kurulup yıkılmalarında kullanılan gerçekliği kesin olmayan yorumlanmış bu argümanlar bizi geçmişten ibret almaya ve gelecekte bunlardan ne kadarını ne amaçla kullanmak zorunda kalacağımıza göre üzerinde düşünülmesi gerek  bir konudur. Avrupa da yerel haklar ile hızla karışmakta, melezleşmekte, dili de değişip dinide yorum farklılıkları ile karışıp dönüşmekte olan bir inceleme havuzuna sahibiz. Geleceğin dünyası bunun çok daha büyük boyutlu olacağını ekonomik aidiyetlerin öne çıkmakta olduğu, şirket ve çıkar milliyetçiliklerinin (Mason , Lion, Roteryenlik, Rotarak kulüp üyeliği vs gibi) klasik milliyetçilik kavramını fakir fukaraya terk etmekte olduğunu ve ileride ister Fukuyama’nın kültürler savaşı deyin ister benim dediğim Hak ile batıl savaşı deyin sonunda ahlak ve çıkar birlikteliklerinden oluşan yeni ahlak öncelikli ve çıkar öncelikli kitlelerin farklı din ve ırklardan olmalarına rağmen aralarında birleşip yeni kitleler bir tür ümmetler olarak ortaya çıkıp, yeni savaş türlerinin belirleyicisi olacağı anlaşılmaktadır.Çıkar amaçlı her şeyi mubah sayanların birleşeceği koalisyonların ve ahlak öncelikli birlikteliklerin şimdiden ülkemizde dış ortakları ile savaşa başlamış oldukları ve bizlerin dahi kendilerim farkında olmasak dahi bu savaşın tarafları haline geldiğimizin dikkatleri çekmeye başladığı bir duruma da şahit olmaktayız. Amerikan’ın temsil ettiği vahşi kapitalim ile yine diğer Amerika’nın desteklediği iddiaları ile sanki Amerika diye bir ülke olmasa çıkmayacakmış sandığımız bir Laikçi Dindar  iç savaşını bazı kimselerin henüz farkında olmadan asıl yerleri olmayan karşı cephelerde yer almalarına rağmen kendi içimizde tam anlamı ile yaşayıp durmaktayız.  Bu Hak yada güç öncelikli savaşın aslında bir ahlak savaşı olduğunun henüz tam farkında olmasak da hepimiz kendi cephelerimizde içgüdülerimizin mıknatısla çekilir gibi çekildiği ahlaki ayrışmalarımızı belirleyen hak ve güç cephelerinde yer almaya başladığımızı da gözlemlemek mümkündür.  Farklı kimliklerin farklı türlerin farklı akımlarının karmaşık ilişkiler ile destekledikleri ülkemizdeki ahlak öncelikli taraflar ile üstünlük ve güç özdeşleşmesi ile yine dindar Kürtler ile Türklerin özdeşleştikleri ve asıl kavganın bu özdeşleşenlerin birliktelikleri ile karşı tarafın birlikteliği arsında sürdüğü gerçeğinin henüz herkesin anlayabileceği bir vuzuha kavuşmamış oluşudur. Ama bu böyledir ve stratejistler çoktan savaş stratejilerini bunun üzerine kurmuş gelişmeleri kendi lehlerine çevirmeye örtülü bir şekilde çalışmaktadırlar. Bu yüzden bir araya gelmiş çok farklı ırklar ve dinlerin karışımından oluşan oluşmakta olan yeni milletler kavramına doğru gitmekte olduğumuzu söyleyebilirim.

Bu fakir 35 kırk yıl kadar önce MHP’nin, Milli nizam partisinin din milliyetçiliğini bölmek üzere desteklenip kurulduğu ırk milliyetçiliği söylemi ile siyasi arenaya çıktığında ta o zaman bu Türkçülük söyleminin ileride Kürtçülük problemini doğurtmak üzere girişilmiş milli birliğimizi sağlayacak unsurlara karşı kullanılan bir araç olarak desteklenmektedir dediğimi de belirtmeliyim. Parti bayrağının Kurt olması daha henüz fikir düzeyinde iken Devlet, Millet ve Vatan kavramlarını simgeleyecek üç Hilal önerisini o partiye gönül veren arkadaşlarıma ilk defa söyleyen ve bu günkü üç hilalin ilk teklif edeni akıllara düşüren kişi olduğumu da da söyleyebilirim. Ve o sıralarda büyük tartışmalar ile Bozkurt hayali kuranların efsanesinin sanal simgesi Kurt sembolü karşına gerçek tarihi değerleri taşıyan bu simgenin kazanmasının belki de pek az ve zaman, zaman kısa süreli onların arasında görünmüş ileri görüşleri ile zamanı önceden yaşanmadan hissikablelvuku (olayları olmadan hissetme duyusu)  denilen olayları sahiden de olmadan gözlemleyen ya da hisseden bir kişiyim.

Bunu böbürlenmek amaçlı söylediğim sanılmasın. Emin olun kendi gözümde kendisi hiç olan sadece yalnız Allah'a bana doğru olanı göstermesi için dua eden ve sadece Allah'a sığınarak düşünen sıradan olarak yaşamış ve hala sıradan bir kişiyim.

 

Luther"e göre Türkler, şeytanın soyundan, hatta Yecüc Mecüc, Deccal Türklerin arasından çıkacak

Hz Nuh'un çocuklarından Şem'in, ya da diğer bir değişle Sam'ın soyundan gelen demektir. Sami de Sam'a aid / onun soyundan demektir.. Sami ırktan kasdedilen de budur.. Bilindiği gibi Hz. Nuh'un 3 oğlundan söz edilir. Bunlar Ham, Sam ve Yafes'tir.. Ham, Hami ırkın; ki, Araplar bu grubdan kabul edilir. Sam, Sami ırkın atasıdır. Yafes ise Hind Avrupa ırklarının ve Türklerin atası kabul edilir.

İbrani ise Şemi'nin, ya da Sam'ın torununun çocuğu olan İber'ın soyundan olanlara verilen addır.

 

Lüther'in ve bazı farklı kavimlerden kişilerin, Türkleri Yecüç Mecüç olarak tarif ettikleri ve tanımladıkları bunun bu günde aslında gizli hedeflerinden biri de Türkler olan son ABD Başkanı Bush ve neocon’lar başkanlığında başlatılan günümüz haçlı seferi girişiminin sahiplerinin bazen ağızlarından kaçırdıkları cümlelerden hala böyle düşündükleri bilinmektedir.  Irakta Afganistan da katliamlar yaparken askerlerinin vicdan azabı duymamaları için Müslümanların Yecüç Mecüc olduğuna inanmalarını sağladıklarını da bilmekteyiz.

Ama bu tanımlamaya kimin daha yakın olduğunu da TC. Devleti sayesinde amaçlarına ulaşamayan bu zihniyetin tüm güç, haşmet ve korkunç silahlarına üstelik iki milyon civarı insanı sebepsiz ve gereksiz katletmelerine rağmen amaçlarına ulaşamayanların ön gördükleri savaşın daha başlangıcında Irak muharebesini bile kazanamadıklarını görmekteyiz.

Şu halde Yecüç ve Mecüç, bildiğimiz insan türlerinin de zaman zaman benzeştikleri ama insan değil insansı bir takım mahluklar olduğu dini kaynaklardaki bilgilerden anlaşılmakta ve bu kaynakların bilgileri de akla daha yakın görülmektedir. Bakın Kuranda Kehf suresinde konu nasıl geçiyor.

 

93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.

 

94. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cuc ve Me'cuc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?

 

95. Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."

 

96. "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

 

97. Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.

 

98. Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vadi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vadi haktır, dedi.

 

Yanılmıyorsam başka ayetlerden birinde buna bir de katran döküldüğü de geçmektedir. Ama bu kadarı dahi sadece iki dağ arsındaki bir yerden çıktıkları anlaşılmakta ve buda ya yerin altından çıktıkları ya paralel bir boyut yada başka bir mekandan geçmelerini sağlayan o alanın bir Tür yıldız kapısı (Star gate) olduğu ve bu geçişin önlendiği intibaı bırakmaktadır.

Bakın Enbiya suresinde

96. Nihayet Ye'cuc ve Me'cuc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;

diyor, Setlerin açılması Çin setti iddialarını tekzip etmektedir çünkü bu settin iki tarafında geçişler asla tam olarak kapanmamıştır. Türklerin Yecüç Mecüç  olduğu  saçmalığını da tekzip etmektedir çünkü Türklerin savaşları ve akınlarının insanların kökünü kesmeye matuf bir hareket olduğunu kimse söyleyemez. Üstelik Hadisi şeriflerde bunların insanların güç yetiremeyeceği bir çokluk da olacakları ve insanlara ırk din gibi ayırım yapmadan saldıracağı ve ancak Allahın bir örümcek türü olan deve örümceklerini çıkararak bunları bir tür sokarak yada ısırarak bir tür hastalanıp toplu ölümlerine neden olarak imha edeceği, leşlerinden tüm vahşi hayvanların uzun süre doyacağı ve bunların yeryüzünden kalkacağı anlaşılmaktadır.

Değişen milliyetçilik kavramı, din ahlak'ın gelecekteki rolü

Bu kıyametin yakın da kopacağını gösteren alametlerinden birisi olmakla birlikte kıyametin bu olay ile kopmayacağı da anlaşılmaktadır.

Bu durumda henüz neocon’ların Tanrıyı kıyamete zorlama projesi olarak bilinen projenin akim kalmaya mahkum olduğu ve henüz kıyamet öncesi olması beklenenlerden henüz çoğunun gerçekleşmediğini söylemek İslami kaynaklar açısından doğru olur. Birde doğrudan ayet ve hadise dayanmayan bilgilerde  geçen Radyo, Televizyon, atsız arabalar gibi gerçekleşen pek çok şeylerin hikayelerinin gerçekleşmesi bu gibi bazı nakillerden ahir zamanda Müslümanlar ile Hıristiyanların birleşeceği rivayetlerinin ise günümüzde oldukça dikkat çekici gelişmeleri işaret etmiş olabileceğini düşündürmektedir. Yukarıda tarif ettiğim hak ve batıl milletleride dönüşmeye başlaması muhtemel pek çok gelişmeyi bende herkes gibi gayet ilginç bulmak da ve ilgiyle izlemekteyim.

Saygı ve Selamlarımla

A.D.Şimşek

 




--
Türk milliyetçiliği, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk Devleti'ne, Türk tarihine sevgi ve bağlılıkla hizmet etme kararlılığıdır. Türk milliyetçiliği,Türk milleti için ileri bir hayat tarzını kurmayı amaçlayan, demokratik,yaratıcılığı ve üreticiliği ön plâna çıkaran, barışçı ve antiemperyalist bir düşünce ve duruştur.

http://www.y-tm.com
http://www.haberiniz.com



--
Türk milliyetçiliği, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk Devleti'ne, Türk tarihine sevgi ve bağlılıkla hizmet etme kararlılığıdır. Türk milliyetçiliği,Türk milleti için ileri bir hayat tarzını kurmayı amaçlayan, demokratik,yaratıcılığı ve üreticiliği ön plâna çıkaran, barışçı ve antiemperyalist bir düşünce ve duruştur.

http://www.y-tm.com
http://www.haberiniz.com

__._,_.___

Attachment(s) from Osman Akyuz

2 of 2 Photo(s)

BOZOKTV YAZISMA OTAGINA HOSGELDINIZ...
Recent Activity
    Visit Your Group
    Give Back

    Yahoo! for Good

    Get inspired

    by a good cause.

    Y! Toolbar

    Get it Free!

    easy 1-click access

    to your groups.

    Yahoo! Groups

    Start a group

    in 3 easy steps.

    Connect with others.

    .

    __,_._,___


    --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
            Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
          Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

    Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
    kurtulusyolu99@gmail.com
    bahadirserhad@gmail.com
    forevermirza@gmail.com

    Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
    Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
    Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
    adresinde bu grubu ziyaret edin
    -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

    0 yorum:

    Yorum Gönder

    Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.