[anadoluhaber:35699] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

"Ýþte istihbarat" kitabý, gündemdeki konular yer alýyor.

Posted: 14 Oct 2009 11:58 PM PDT

[KomploTeorileri] Microsoft kullanıcılarına önemli uyarı

Posted: 14 Oct 2009 11:03 AM PDT

Microsoft kullanıcılarına önemli uyarı Tarih 14 Ekim 2009, 18:01 Editör HaBeR oNaY

Microsoft, bugün büyük bir güvenlik güncelleştirme paketi yayınlayacak

Microsoft'un güncelleştirmesi sırasında Windows 7 kullanıcıları birtakım sorunlar yaşayabilecek. Güncelleştirmeler sırasında 34 ayrı güvenlik yaması yapılacak. Yamaların adresleri 13 ayrı bültende yayınlanacak.

Güvenlik yamaları, Windows, Internet Explorer ve Office programları dahil olmak üzere birçok programda yer alan güvenlik boşluklarını kapatacak. Devamı>>>

[anadoluhaber:35675] Microsoft kullanıcılarına önemli uyarı

Posted: 14 Oct 2009 11:03 AM PDT

Microsoft kullanıcılarına önemli uyarı Tarih 14 Ekim 2009, 18:01 Editör HaBeR oNaY

Microsoft, bugün büyük bir güvenlik güncelleştirme paketi yayınlayacak

Microsoft'un güncelleştirmesi sırasında Windows 7 kullanıcıları birtakım sorunlar yaşayabilecek. Güncelleştirmeler sırasında 34 ayrı güvenlik yaması yapılacak. Yamaların adresleri 13 ayrı bültende yayınlanacak.

Güvenlik yamaları, Windows, Internet Explorer ve Office programları dahil olmak üzere birçok programda yer alan güvenlik boşluklarını kapatacak. Devamı>>>

[KomploTeorileri] Komünizmi Yahudiler Kurdu

Posted: 14 Oct 2009 11:01 AM PDT

Komünizmi Yahudiler Kurdu Tarih 13 Ekim 2009, 17:29 Editör HaBeR oNaY

Eşit yurttaşlar, kardeşler, müminler, karılar, kocalar, köleler ve efendiler ne kadar eşittirler? Eşitlik bir yasa mı, yoksa ideal midir? Eşitlik, ' insanların gelecekleri ya da ütopyaları' üzerine fikir geliştirirken tartışmadan, konuşmadan geçemedikleri tek kavramdır.

Eşitsizlik hali, ayni insanları isyana ve reddetmeye sevk eden, hemen ortadan kaldırılması gereken bir haldir. Bu anlamda eşitlik; dinamik duygularımızı ateşleyen nadir arzularımızdandır. Bir sekliyle halkın geniş kısmında sempati toplayabilen ideolojilerin, gelecek tasavvurlarını “eşitlik” kavramı üzerinden kurduklarını biliyoruz. Hemen hemen bütün dinlerde ve sosyal-siyasal önerilerde, “eşit olmak”, vaat edilen ya da lütfedilen bir yasam halidir.

 

Eşitliğin, fiziksel özelliklerimizden dolayı imkânsız bir yasa olabileceğini biyologlar kanıtladılar. Elbette ki bu kanıt, bizlerin sosyal/siyasal idraklerimizde dikkate alabileceğimiz bilimsel bir kanıt değildi. Dinlerin, ütopyaların ve ideolojilerin, eşitliğin biyolojik ya da matematiksel sağlamalarına ihtiyacı yoktur. Eşitlik kuramı geniş kitleleri ikna edebilecek tek metafordur. Peki, bu ikna gücü yüksek eşitlik neydi? Kim karar verebilirdi ne olduğuna?

 

“Eşitlik sorunu”, beşer tabiatı hakkındaki tasavvurlarımıza değindir. Bu itibarla felsefi ve dini soruna bağlanır. Ama aynı zamanda “adil toplum” hakkında beklediğimiz modele de değgindir. Bu itibarla sosyo-politik boyuta da sahiptir.” (1)

Adil Toplum Tasavvuru ve Eşitlik:

Eşitliği bir yasa olarak kabul edelim, bu yasayı, dinler, hukuklar, güçler(devlet), siyaset ya da vicdanlarımız mı belirlemelidir?

Eşitsizlik, dünya tarihinde neredeyse her devirde yaşanmıştır. Eşitsiz yaşatılmanın ise en nihayetinde, isyanlar vukuu bulmuştur. Bu isyanlara karşılık olarak; katliam, sürgünler ve türlü cezalandırmalar gibi cevaplar verilmiştir. Kimi zaman eşitsizlikle mücadele edilip ona karşı zaferler kazanılmış, başka bir eşitsizlik halleri için hep savaşılmıştır.Devamı>>>

[anadoluhaber:35676] Komünizmi Yahudiler Kurdu

Posted: 14 Oct 2009 11:01 AM PDT

Komünizmi Yahudiler Kurdu Tarih 13 Ekim 2009, 17:29 Editör HaBeR oNaY

Eşit yurttaşlar, kardeşler, müminler, karılar, kocalar, köleler ve efendiler ne kadar eşittirler? Eşitlik bir yasa mı, yoksa ideal midir? Eşitlik, ' insanların gelecekleri ya da ütopyaları' üzerine fikir geliştirirken tartışmadan, konuşmadan geçemedikleri tek kavramdır.

Eşitsizlik hali, ayni insanları isyana ve reddetmeye sevk eden, hemen ortadan kaldırılması gereken bir haldir. Bu anlamda eşitlik; dinamik duygularımızı ateşleyen nadir arzularımızdandır. Bir sekliyle halkın geniş kısmında sempati toplayabilen ideolojilerin, gelecek tasavvurlarını “eşitlik” kavramı üzerinden kurduklarını biliyoruz. Hemen hemen bütün dinlerde ve sosyal-siyasal önerilerde, “eşit olmak”, vaat edilen ya da lütfedilen bir yasam halidir.

 

Eşitliğin, fiziksel özelliklerimizden dolayı imkânsız bir yasa olabileceğini biyologlar kanıtladılar. Elbette ki bu kanıt, bizlerin sosyal/siyasal idraklerimizde dikkate alabileceğimiz bilimsel bir kanıt değildi. Dinlerin, ütopyaların ve ideolojilerin, eşitliğin biyolojik ya da matematiksel sağlamalarına ihtiyacı yoktur. Eşitlik kuramı geniş kitleleri ikna edebilecek tek metafordur. Peki, bu ikna gücü yüksek eşitlik neydi? Kim karar verebilirdi ne olduğuna?

 

“Eşitlik sorunu”, beşer tabiatı hakkındaki tasavvurlarımıza değindir. Bu itibarla felsefi ve dini soruna bağlanır. Ama aynı zamanda “adil toplum” hakkında beklediğimiz modele de değgindir. Bu itibarla sosyo-politik boyuta da sahiptir.” (1)

Adil Toplum Tasavvuru ve Eşitlik:

Eşitliği bir yasa olarak kabul edelim, bu yasayı, dinler, hukuklar, güçler(devlet), siyaset ya da vicdanlarımız mı belirlemelidir?

Eşitsizlik, dünya tarihinde neredeyse her devirde yaşanmıştır. Eşitsiz yaşatılmanın ise en nihayetinde, isyanlar vukuu bulmuştur. Bu isyanlara karşılık olarak; katliam, sürgünler ve türlü cezalandırmalar gibi cevaplar verilmiştir. Kimi zaman eşitsizlikle mücadele edilip ona karşı zaferler kazanılmış, başka bir eşitsizlik halleri için hep savaşılmıştır.Devamı>>>


[anadoluhaber:35671] Levent Ersöz: Sanık olduysam komutanlar nerede?

Posted: 14 Oct 2009 10:56 AM PDT

Ersöz, darbe suçlamasından ya dönemin diğer komutanlarının sanık olmasını ya da kendisinin bırakılmasını istedi.

Levent Ersöz: Sanık olduysam komutanlar nerede?

'Ergenekon terör örgütü yöneticisi' olarak yargılanan ancak '3 gün cezsaevinde kalan' ve mahkemeye çıkmadığı için de kimlik tespiti dahi yapılamayan tutuklu sanık emekli Tuğg. Levent Ersöz, Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza'ya 7 sayfalık bir dilekçe gönderdi.

Star Gazetesi'nin haberine göre, darbe planları hazırlandığı dönemde Jandarma Genel Komutanı olan ve şimdi 'üst düzey yönetici' olarak yargılanan Şener Eruygur'un, hiyerarşik yapıda 'herşeyden sorumlu' olduğunu belirten Ersöz, sorumlu olduğunu iddia ettiği diğer komutanların da şemasını çizdi.

HEDEFİNDE KURMAY BAŞKANI VAR

Askeri hiyerarşinin iddianameyi hazırlayan savcılarca dikkate alınmadığını belirten Ersöz, darbe hazırlıklarının yapıldığı iddia edilen dönemde görevde olan komutanların isimlerini tek tek sıralayarak "Onlar nedren sanık değil" diye sordu. Şemada, Eruygur için 'herşeyden sorumludur'' ifadesine yer veren Ersöz, ''J.GN.K.LIĞI Kur. Başk. (E. Kog. Hakkı Kılımç) J.Gn.K.lığı karargahının amiridir. Komutana karşıı sorumludur. Karargahtaki başkanların amiridir. Başkanların faaliyetlerini koordine eder'' ifadesine yer verdi.

Hiyerarşi listesi yaptı Devamı>>>


[KomploTeorileri] Değişim / Cüneyt Güven / Harika tespitler..

Posted: 14 Oct 2009 05:07 AM PDT

 
Değişim
08/10/2009 - 16:11

Cüneyt Güven
cuneyt_guven@hotmail.com



Toplumlar için büyük tehlike geçiş dönemlerinde dengeyi kaybetmektir. Değişmemekte ve statik kalmakta direnen memleketler kadar dengeyi kaybedenlerde tarihin harabelerine gömülmüşlerdir.

 
Değişimi algılamak ve uyum sağlamak tarihin her döneminde istisnasız bütün toplumsal yapılarda sıkıntılı ve sancılı olmuştur. İnsanların yerleşik düzeni ve alışkanlıklarını terk edebilmesi zor bir süreçtir.Çoğu zaman kanlı çatışmalara ve sosyal alt-üst oluşlara bile yol açmıştır.
 
Bu normal midir?
 
Teorik düzeyde bakarsak ‘’hayır,, dememiz gerekebilir.Çünkü zaman akmaktadır.Beşeri olan hiçbir şey eskisi gibi kalmamaktadır.İnsan yaşlanmakta , eşya eskimekte , bilimsel gelişmeler inanılmaz bir hızla ilerlemekte ve hayatımıza yön verir hale gelmektedir.
 
Dünün doğruları bugünün yanlışları, dünün yanlışları bugünün doğruları haline gelebilmektedir.
 
Bilimsel gelişmeler bizi kimi zaman sınırlamakta, kimi zamansa sınır kavramını yok edecek şekilde önümüzü açmaktadır.
 
Ticaretin gelişmesi ile birlikte farklı toplum ve kültür yapılarıyla karşılaşılması kültürel yapımıza yeni alışkanlıklar ve davranış kalıplarının eklemlenmesini kaçınılmaz hale getirmektedir.
 
Dünyadaki siyasi atmosferin değişmesi yerleşik bütün yapıları sarsmakta ve reform, restorasyon gibi olguları rutin hale getirmektedir.
 
Şunu tespit etmek lazım. Değişim talepleri düz bir çizgi izlemez. Zig-zag lar çizerek, iniş-çıkışlar yaşayarak hayatımızdaki yerini alır.
 
Buradan bakarak kabaca şu sonucu çıkartabiliriz; Değişim doğal bir olgudur, insanidir. Dolayısıyla buna itiraz etmek yersiz ve gereksizdir. Sonuç almakta imkânsızdır.
 
 
Ama pratikte işler maalesef böyle yürümüyor…
 
Değişim , reform , ıslahat gibi olgular istisnasız bütün coğrafyalarda ve toplumlarda reaksiyonla karşılaşmıştır.Çünkü bu yerleşik düzenin değişimi yönünde bir taleptir.Ekonomik , siyasi ve kültürel itirazları ve talepleri vardır.
 
Bizim gibi toplumlarda daha şiddetli olmakla birlikte , dünyadaki bütün sosyal yapılarda mevcut olan devleti kutsayan , geleneği sorgulanamaz kabul eden ve ideolojiyi ‘din’ leştiren bir yapıda sorunun aşılması çatışmasız imkansız hale gelmektedir.
 
Tabii bunun arka planında görünen ya da görünmeyen pek çok sebep yatmaktadır. Kısaca en temel dört unsura bir göz gezdirelim ;
 
1-Ekonomik rant’ın dağılımı gerek küresel gerekse bölgesel ve yerel ölçekte ele alısak tam bir felakettir.Bu öyle bir felakettir ki insanlık feodal zamanlarda bile bu kadar tahakküm ve zulüm görmemiştir.Adına küresel sermaye denen kimliksiz , kişiliksiz hiçbir kutsalı ve değeri olmayan yapı statüko’yu muhafaza etmek adına insanlığa savaş açmıştır.İnsanlık bu ucubenin elinde esirdir.Bu küresel derebeyler ve bunların yerel uzantıları ayrıcalıklı sınıflar ve ‘’kast,,lar oluşturarak düzenlerini sürdürmek istemektedirler.Bütün ‘’izm,,ler  bu yapının cephaneliklerindeki birer mermidir.
 
İşte değişim talebinin en şiddetli olduğu alan burasıdır.Talep halktan gelmektedir.Talebe muhatap olan ayrıcalıklı sınıflar , ‘’soy,, lar , bürokratik ‘’kast,, lar ve bunların kemik yalayıcılığını üslenmiş olan halkın içindeki küçük bir kitle değişimi talep eden halka karşı can siperane savaşmaktadır.
 
2- Siyasi ve ideolojik talepler genel hatlarıyla ekonomik sebeplerle ilgilidir.İnsanlık tarihinde ‘’kimin yöneteceği,, her zaman sorun olmuştur.Tabii bu elitler arası bir sorundur.Halk bu sorunun sadece her halukarda ezilen tarafıdır.İnsan yapısı itibarıyla güce karşı her zaman zaaf gösterir.Sebebi basit güç , hegemonya ve para demektir.
 
Siyasi olarak egemen olan elitler ideolojik kısırlığa saptıkları ölçüde toplumsal ve kültürel dokuyu tahrip ederler.Gücün simgesi olan bürokrasi çok küçük bir elit’in malıdır.Para zaten onlarındır.
 
Buradaki değişim talebi halkla birlikte bazı elitlerin koalisyonu şekilde gelişir..Bu sefer ekonomik taleplerle birlikte bürokratik , siyasi , kültürel ve dini talepleri vardır.Değişim talebini kanlı bir şekilde gerçekleştirildiği yada bastırıldığı alan burasıdır.
 
3- Kültürel karşılaşmalarda sancılı alanlardan biridir. Kültürler arası iletişim ve etkileşim tarihin her döneminde olmuştur. Ancak günümüzde teknolojinin geldiği noktada öylesine hızlı ve sınırsız bir hal almıştır ki pek çok insanı ürkütmektedir. Yüzyılların hatta Binyılların derinliğinden süzülerek gelmiş geleneksel kalıplar, toplumsal norm’lar bir anda acımasızca eleştirilebilmekte ve alt-üst olabilmektedir.
 
Bu durumda doğal olarak değişime ve yeni olana karşı insanlar savunma ve direnme şeklinde tepki göstermektedirler. Bu noktada dengeli ve sağduyulu olmak zorundayız.
 

Cevdet Paşa’nın dediği gibi;

'Toplumlar için büyük tehlike geçiş dönemlerinde dengeyi kaybetmektir. Değişmemekte ve statik kalmakta direnen memleketler kadar dengeyi kaybedenlerde tarihin harabelerine gömülmüşlerdir.”

Bu noktada değişim talebi bazen devletten bazen de milletten gelmektedir. Her halükarda çatışma söz konusudur.Sarıktan fes’e , fes’ten şapkaya giden süreç tipik bir örnektir.
 
4- Dini talepler ve dini alanın kontrolü meselesi herhalde dünyadaki en kadim bir iki meseleden biridir.Batıda kilise despotizmi , Doğuda ise Sünni saltanat ve şii imamet ideolojisi şeklinde formüle edilen dini alanı resmileştirme ve devletleştirme problemi hala aşılabilmiş değildir.Aşılamadığı gibi bu sorun büyümüş , karmaşıklaşmış ve dinin özünü tahrip eden bir hal almıştır.
 
Buradaki sorunun derinleşmesindeki en büyük sebep pragmatik tutumdur.Emevi döneminde başlayan ve istisnasız bütün İslami yapılarda sürdürülen bir hastalık halini almıştır.Böylece ortaya Devlet İslamı ve Halk İslamı gibi iki kavram çıkmıştır.Sorun  da burada düğümlenmektedir.Her ikisi de Kur’an’ı merkeze alan ve Hz.Muhammed ‘in gözünden okuyan , kulaklarından dinleyen ve dilinden söylenen din olmaması.Devlet dini nasıl kimliksizleştirmişse aynı şekilde halk da kontrolsüz bir biçimde kişiliksizleştirmiştir.
 
Burada maalesef denge bozulmuştur.Elbette değişim talebi vardır.Buradaki talep biraz karmaşıktır.Hem devlet hem de halktan talep gelmektedir.Ayrıca pek çok irili ufaklı cemaat , gurup vs. çeşitli gerekçelerle değişim talebinde bulunmaktadır.Yani kısaca değişim ve talep karmaşası vardır.
 
Devlet Roma döneminde olduğu gibi kendi Tanrılarını dinin içine taşımak istemekte , halk kendi yerel inanışlarını ve değerlerini akideye aldırmadan dinleştirmekte ve çok çeşitli guruplar bazen mezhepçilik , bazen de gurupsal ya da kişisel fanatizmle taleplerde bulunmaktadır.İnşallah bu fetret dönemini aşarak sağlıklı bir ‘’tekamül,, dönemine kavuşuruz.
 
Bir millet kendini değiştirmedikçe ,Allah’ta onların halini değiştirmez.Allah her şeyi işitiyor , her şeyi biliyor; bundan hiç şüpheniz olmasın. ( ENFAL 53)
 
Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. ( ŞURA-30)
 
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz : değişim insanı kuşatan bütün alanları ilgilendiren bir olgudur.Bu süreç nasıl ki kaçınılmaz olarak kendi mecraında ilerlerse aynı şekilde kaçınılmaz olarak ta tepki ve dirençle karşılaşır.Reaksiyonun sebeplerini kabaca sıraladık.
 
Önemli olan bu tip süreçleri akılla ve olgunlukla sağduyulu olarak yönetmektir.
 
Ayrıca her değişimin olumlu olduğu ya da bu yöndeki her talebin haklı ve meşru olduğu hatasına asla düşmemeliyiz. Değişim nasıl ki bir realiteyse bunu kutsamakta, bu realiteye o kadar ters bir tutumdur.Yoksa birçok despot’u zalim’i ve sömürü düzenlerini savunmak durumuna düşeriz ki bu insanın kendini inkar etmesi demektir.
 
Özellikle son yüzyıldır tek tipleştirilmiş insanlar , ideolojik cenderelerde mankurtlaştırılmış nesiller ‘’bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak,, gibi ölümcül bir hastalığın pençesinde kıvranmaktadır.
 
Dolayısıyla bırakın değişimi talep eden ve yön veren olmayı , yeni olana karşı kör bir düşmanlıkla takınılan tutum toplumları kilitlemekte ve sorunlarını aşamaz bir halde bir kısır döngüye hapsetmektedir.
 
İşte tam bu noktada;
 
Emredileni yapan değil ,
 
Sorgulayıp doğruya uyan ve talep eden…
 
Konulduğu her kabın şeklini alan su gibi yada her rüzgarda savrulan bir yaprak gibi değil,
 
Fırat ve Dicle gibi gürül gürül akan , Söğütteki , Bursa’daki , Edirnedeki , İstanbuldaki çınarlar gibi onurlu tutunan hayata…                                                                                     
Ebu Cehilleşmeyi , Ebu Lehebleşmeyi haysiyetsizce sindiren değil,
 
Bedirdeki gibi itiraz edip meydan okuyan…
 
Değişimin sahibi olan, yönsüz değil yön veren…
 
Hayata Hira’dan bakan…
 
Hakk’ı her şartta tutup kaldıran insanlar olmak ve yetiştirmek dileğiyle…
 
 
Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.
 
(NUR-55 )



Saygılar, sevgiler..

Yoksulkul 2009      www.yoksulkul.com

İletişim için : yoksulkul@gmail.com


[anadoluhaber:35680] Ebulfez Elçibey Özel sesli slaytı

Posted: 14 Oct 2009 03:24 AM PDT

Ebulfez Elçibey özel sesli slaytı
Azeri Türklerinin Lideri, Halk Kahramanı Büyük İnsan, Ebulfez Elçibey.
Hayatı, Mücadelesi, Fikirleri....
 



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.