[anadoluhaber:35982] Güncel Yazı

BODRUM’A DÖNÜŞ

Bu güne kadar birçok şehirde görev yaptım. Güneydoğu’ya gittim. Üzerimden uçaklar geçerken çocuklara ABC’yi öğrettim.

Neler demediler hakkımda... Kimine göre devlet yanlısıydım. Kimine göre PKK sempatizanıydım. Ne devlete yaranabildim ne halka.

Sadece görevimi yapmaya çalıştım. Görevim çocukları eğitmekti.

Kendime bir hedef belirlemiştim. Okumaya büyük önem veriyordum. Tek isteğim öğrencilerime kitap okuma alışkanlığı kazandırmaktı. Çiftçi de olsalar, kitap okuma alışkanlığı olan çiftçiler olsunlar istiyordum.

Çalıştığım köyde bir tane bile dışarıya gidebilmiş öğrenci yoktu. Eğitimden kimse bir şey beklemiyordu.

Bense hiç olmazsa köylüler okusun istiyordum. Okuyan insan, doğru yolu bulur.

Köy köy, kasaba kasaba gezmekten yorulmuştum. Hayatımda yenilik yoktu. Buraları bırakayım, çekip gideyim istiyordum.

 Nereye gidebilirdim ki… Gidecek yerim yoktu. Düşündüm… Doğduğum yere gideyim dedim. Halikarnas Balıkçısı’nın dünyaya tanıttığı Bodrum’a.

Bodrum’da doğmuştum. Lise’den sonra Bodrum’u görmemiştim. Annem, babam ölmüştü. Akrabalarım ellerinde ne varsa satmış, İzmir’e yerleşmişti.

Yıllar sonra içime bir Bodrum ateşi düştü. Güzel memleketim dedim…  Dünya’nın incisi Bodrum…

Yorulmuştum. Dinlenmek istiyordum. Ege’nin kalbi sıcaktı. Soğuk iklimlerde yıllar yılları kovalamıştı.

Babadan kalma bir evim vardı Mumcular’da. Gideyim, baba ocağını tüttüreyim diyordum.

Üstelik yalnızdım. Yıllar önce bir trafik kazası geçirmiştim. Karım ölmüştü. Ölmeseydi üç ay sonra baba olacaktım.

O günden beri bana bir hal oldu. İçime kapandım. Öğrencilerimle avunmaya çalıştım.

Bir kez de evlenmeye kalktım. Evleneceğim kız benden 13 yaş küçüktü. Allahım ben ne yaptım dedim.  Saçma bir evlilikti. Yürütemedim. Âlemin diline düştüğümle kaldım.

Mumcular’a geldiğimde baba evi dökülüyordu. Küçük bir bahçem vardı. Canla başla çalıştım. Evi boya badana yaptım.

Elli yaşına gelmiştim... Geriye baktığımda, evle okul arasında geçen bir hayat görüyordum. Maddi sıkıntılar peşimi bırakmamıştı.

Hiç olmazsa dedim baba evinde rahat edeyim. Gittim bir buzdolabı aldım. Yirmi yıllık eski buzdolabını merdivenin altına çektim. İçini kullanmadığım eşyalarla doldurdum.

Bodrum’da her şey bana yabancıydı. Birçok yerde tanımadığım yapılar vardı.  

Bisiklet sürdüğüm sokaklardan geçtim. Çocukluğumda bu kadar motor yoktu. Şimdi her tarafta motor var. Sokak aralarından vızır vızır motosikletler geçiyor.

İnsanlara bakıyordum. Sokaklar insanla doluydu. Hiçbirini tanımıyordum…

Tanıdığım herkes evini barkını satmış Bodrum’u terk etmişti… Bir ara kendimi gurbette gibi hissettim. İçime gurbet havası çöktü. Yalnızlığım büyüdü.

Bodrum’da ne kadar çok sokak köpeği var, dedim. Yalnız köpekler bir köşeye kıvrılmış yatıyor. Kendime bir köpek alayım belki de… Bahçemde beni bekleyen bir can olmalı. Ben gelince biri sevinmeli.

Bir yıl Kadar Mumcular’da çalıştım. Okulum yoksul çocuklarla doluydu.

“Bodrum” denince akla hep tatil, hep para geliyor öyle ya…

Okuttuğum öğrencileri bir görseniz. Kapıcı çocukları, işsiz bekçi, işsiz kaptan ya da işsiz temizlik işçilerinin çocukları…

Zenginler çocuklarını özel okullara veriyorlar.

Hayatım boyu hep yoksullara öğretmenlik yaptım. Bu beni avutmaya yetmeliydi… Yetmedi…

Bodrum pahalı bir ilçe… Ekmek 75 kuruş. Simit 75 kuruş. Dolmuş 2.5 lira…

İlçenin bir de belediye başkanı var. Gazetecilerle arası iyi… Bodrum’da ne kadar sokak arası varsa otopark yapmışlar… Gelen sanatçılara büyük ilgi gösteriyorlar.

Belediye başkanının adı Mehmet Kocadon. Garip bir soyadı…

İnsana gülme hissi veriyor. Gözümün önüne, koca donun içinde küçük bir çocuk görüntüsü geliyor.

Bir gün de Sayın Kocadon’u tanıyayım istedim. Hakkında araştırma yaptım. Siteleri dolaştım. Sadece Bodrum doğumlu olduğunu ve zengin bir aileden geldiğini öğrenebildim.

Televizyonlarda gösterilen Bodrum’la, yaşadığım Bodrum arasında çok fark var. Belediyeler birbirinden çok kopuk. Bir zamanlar köy bildiğim her yer belediyelik olmuş.

Zengin yine zengin… Bodrum zenginlerin olmuş.

Bağlarımız, bahçelerimiz bozulmuş. Her tarafa ev yapmışlar. Deniz kıyılarını evlerle çevrelemişler.

Bodrum’un içi gemilerle dolu... Gemilerin arasından denizi görmek zor…

Geçen gün bir adam teknede oturuyordu. Önünde küçük bir masa… Masada bir bardak bira…

Yaşlı adam, teknenin önünden geçerken şöyle dedi.

“Burada çok durma kolera olursun!”

Adam aldırmadı, gülümseyerek birasını içmeye devam etti.

Deniz kokuyordu. Eğilip baktım… Çöplerin arasından balıklar geçiyordu.

Yazan: İsmail Cengiz Cengizhan


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.